Avrasya Araştırma Başkanı Özkiraz: İnce’nin Oyları Kılıçdaroğlu’na Dönecek

Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’nin cumhurbaşkanı adaylığını değerlendiren Avrasya Araştırma Başkanı Kemal Özkiraz, Memleket Partisi’nin kendi seçmeni haricinde dışarıdan 1,3 oranın da oy aldığını belirtti.

İnce’nin oylarının bir kısmını Zafer Partisi ve İYİ Parti seçmeninden, küçük bir kısmını ise; AK Parti ve CHP seçmeninden aldığını ifade eden Özkiraz, şöyle konuştu:

“Seçime az bir zaman kala muhalefetten gelen oyların muhalefetin adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na döneceğini sanıyorum. 2018’te  Muharrem İnce’nin adaylığında da benzer bir durum yaşanmıştı.

İnce’yi politik olarak benimseyenler dahi ona oy verdiler çünkü ikinci tura kalma ihtimali yüksekti. Bugün de aynı düşünceyle hareket edilecek, seçmen bakacak ilk turda kazanma ihtimali yüksek ya da ikinci tura kalma ihtimali yüksek adaya oy verecek.”

14 Mayıs seçimlerine geri sayım başladı. Partiler ve ittifakların adayları yavaş yavaş belli olmaya başladı.

Cumhurbaşkanı adayları arasında dikkat çeken isimlerden biri ise; 2018 seçimlerinde Cumhurbaşkanı adayı olan Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce.

İnce’nin adaylığı kamuoyunda bir kesimden destek görürken, büyük bir kesimin de Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun oylarının bölünmesine neden olacağı üzerinden tepki gösteriyor.

İnce’nin adaylığı Kılıçdaroğlu’nun oylarının bölünmesine neden olur mu? İnce’ye giden oylar hangi partinin seçmeninden gidiyor, adaylığını son dakikaya sürdürmesi risk barındırır mı?

Araştırma şirketi yöneticileri İnce’nin adaylığını Bianet’ten Ruken Tuncel’e değerlendirdi.

ORC Araştırma Şirketi Başkanı Mehmet Pöseki, “Muharrem İnce’nin adaylığının Cumhur İttifakının Adayı Erdoğan veya Millet İttifakı adayı Kılıçdaroğlu’nun seçim kazanması ya da kaybetmesine etki etmeyeceğini” söylerken, Aksoy Araştırma Başkanı Ertan Aksoy, “İnce’nin oy pusulasına girmesinin risk yaratacağını” vurguladı.

Avrasya Araştırma Başkanı Kemal Özkiraz ise; “İnce’nin adaylığının Cumhur İttifakı’nın adayı Recep Tayyip Erdoğan’a yaradığını” belirtti.

Ancak üç isim de “Kemal Kılıçdaroğlu’nun her koşulda seçiminin galibi olacağını” söylediler.

“İnce çekilirse Kılıçdaroğlu yüzde 60’a çıkar”

Mehmet Pösteki, mart ayı araştırmalarına dikkat çekti ve “Bizim yaptığımız araştırmalar, İnce ile veya İnce’siz Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilk turda seçim alacağını gösteriyor. Fakat Muharrem İnce geri çekilecek olursa Kılıçdaroğlu ilk turda yüzde 55 yerine 60 alır” dedi.

İnce’nin aldığı oyların daha çok muhalefet bloğundan olduğunu belirten Pösteki, şöyle devam etti:  “Bazı yerlerde Memleket Partisi’nin oy oranın yüzde 8 olduğu ifade ediliyor. Böyle bir durum yok, oy oranı 2,5- 3,5 arasında bir oy oranı var.

CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu’ndan rahatsız olan ulusalcı küçük bir kesim ve İYİ Parti’den Zafer Partisi’ne geçen 1-2 puanlık bir  kesim şu an İnce’yi destekliyor. Fakat Muharrem İnce’ye oy vermek istediğini söyleyenler onu da Millet İttikı içinde görmek istediklerini belirtiyorlar.

Muharrem İnce adaylığını sürdürürse Kemal Kılıçdaroğlu ilk turda seçimi kazanamaz” söylemlerine katılmadığını ifade eden Pösteki, “İnce adaylığını geri çekerse 2-3 puan Kılıçdaroğlu’na katkı sağlamış olur ama İnce’nin adaylığı Kılıçdaroğlu’na seçim kaybettirmez.”

Pösteki, son olarak Erdoğan’ın 2018 seçimlerindeki oy oranını hatırlattı ve “Erdoğan’ın oylarında 2018’e göre; yüzde 25’lik bir kayıp olduğunu söyledi: “AKP’den kopan seçmen  DEVA ve Gelecek gibi yeni kurulan partilere kayıyor. Bu oy kaybıyla  Erdoğan’ın maksimum oy oranının yüzde 41-42 olduğunu görüyoruz.

Kılıçdaoğlu ile arasında 10 puanlık bir fark var. Bu farkın kapatılması için çok büyük şeyler yapılması gerekiyor, iki ayda ekonomiyi düzeltmek veya depremzedelere yardım etmekle olacak bir şey değil. Seçmende ciddi anlamda bir değişim isteği ve iktidara karşı bir güvensizlik var.”

“Kılıçdaroğlu ittifak dışındaki oyları toplayacak”

Ertan Aksoy ise; en son yaptıkları şubat ayı araştırmasında Muharrem İnce’nin oy oranının 1,9 olduğunu belirtti ve ekledi:

“Son zamanlarda başka şirketler daha yukarıda buluyor. İnce’nin adaylığını açıkladıktan sonra yükseldiğine dair veriler var. Bu ay sonunda yapacağımız araştırmada net bir sonuç göreceğiz.

Millet İttifakı’nda birkaç potansiyel aday vardı, hangisinin ismi açıklansa bir tepki oyu ortaya çıkacaktı. Muhalefette bölünerek gidilirse seçimin kaybedileceği gibi bir algı var, haklı bir kaygı çünkü yakın geçmişte çok fazla örneği var.

Millet İttifakı’nda aday açıklamasından sonra bir tepki ortaya çıktı. Yani Mansur Yavaş ya da Ekrem İmamoğlu’nun adaylığını isteyenler tepki olarak şu an için Muharrem İnce’ye yöneliyor ancak Kılıçdaroğlu seçim kampanyasına başladıktan sonra tepki nedeniyle ittifak dışına çıkan oyları toplayacağını ve birleştireceğini düşünüyorum.”

Aksoy, şu an yapılan araştırmaların çok yol gösterici olmadığını asıl sonuçların kampanyalar başladıktan sonra görüleceğini vurguladı. Aksoy, sözlerini “İnce çekilecekse bunu pusula basılmadan yapmalı, pusulaya girerse ciddi soru olabilir. Son dakika çekilmenin pek bir önemi yok” diye bitirdi.

“İnce’nin oyları Kılıçdaroğlu’na dönecek”

Kemal Özkiraz, Memleket Partisi’nin kendi seçmeni haricinde dışarıdan 1,3 oranın da oy aldığını belirti.

İnce’nin oylarının bir kısmını Zafer Partisi ve İYİ Parti seçmeninden, küçük bir kısmını ise; AK Parti ve CHP seçmeninden aldığını ifade eden Özkiraz, şöyle konuştu:

“Seçime az bir zaman kala muhalefetten gelen oyların muhalefetin adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na döneceğini sanıyorum. 2018’te  Muharrem İnce’nin adaylığında da benzer bir durum yaşanmıştı.

İnce’yi politik olarak benimseyenler dahi ona oy verdiler çünkü ikinci tura kalma ihtimali yüksekti. Bugün de aynı düşünceyle hareket edilecek, seçmen bakacak ilk turda kazanma ihtimali yüksek ya da ikinci tura kalma ihtimali yüksek adaya oy verecek.”

“İnce’nin adaylığının Recep Tayyip Erdoğan’a faydalı olacağını söyleyenlere kızıyor ama matematiksel olarak baktığınızda adaylığı Erdoğan’a yarayacak” diyen Özkiraz, şunları söyledi:

“Millet İttifakı’nın oy oranı yüzde 47 seviyesinde, Kılıçdaroğlu’nun oy oranı yüzde 53’ün üstünde demek ki Kılıçdaroğlu ittifak dışında oy alıyor.

Yüzde 11 civarında bir kararsız seçmen var, kararsızların büyük çoğunluğu muhalif parti seçmenleri olarak görülüyor. Kararsızlar içinde AKP ve MHP seçmeni çok az çıkıyor. Kararsızlar dağıtıldığında Erdoğan ciddi bir oy almıyor.”

Paylaşın

Seçimler Yaklaşırken Ekonomideki Adımlar AK Parti İçin Oya Dönüşür Mü?

Aksoy Araştırma’dan Ertan Aksoy, iktidarın uzun süredir toplumdaki ihtiyaçları ve karşılanmaları halinde oy getirme potansiyeli olan başlıkları belirleyip ona göre adımlar attığını belirterek adalet veya özgürlük gibi başka alanlardaki ihtiyaçlardan ziyade ekonomik alandaki ihtiyaçların öncelendiğini söylüyor.

Ekonomist Güldem Atabay, her ne kadar EYT ya da ücretlere yapılan zamlar gerekli de olsa bu tür popülist harcamaların bütçe üzerindeki maliyetleri yükselttiğine işaret ederek sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Seçim sonrasına dair çok büyük ekonomik riskler şu anda ötelenmekte. Başta çok yükselmiş enflasyonu düşürmenin yaratacağı maliyet olmak üzere; sorunların çözümüne yönelik ihtiyaçlar başka, seçim öncesi açıklanan ve açıklanacak önlemlerle ekonominin daha da bozulması bambaşka iki süreç. Yani bugünkü önlemler ötelenen dertlere çare değil aksine onları sertleştirici ve akut hale getirici şekilde ilerliyor ne yazık ki.”

Türkiye’de seçimin yaklaşmasıyla birlikte hükümetin ekonomide seçmenleri kazanmaya yönelik adımları sıklaştı. Anketlere göre istediği yüzde 50 artı 1 oy oranına ulaştığını hâlâ göremeyen hükümet ise ekonomide farklı adımlar ve projelerle oylarını artırmaya çalışıyor.

Bu çerçevede düşük gelirliler için sosyal konut projesi, KYK faizlerinin silinmesi, Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) için emeklilik hakkı tanınması, asgari ücrete yüksek oranlarda zam, emekli ve memurlara önce yüzde 25 tepkilerin gelmesinin ardından ise yüzde 30 zam gibi çeşitli adımlarla sandıkta çoğunluk hedefleniyor. Son olarak dün açıklanan orta gelirliler için konut projesi ile de ilk etapta 100 bin ailenin konut edinmesinin amaçlandığı belirtiliyor.

Ancak sandıkta Cumhur İttifakı’na ne kadar oy kazandıracağı henüz çok net olmayan bu adımların, seçim sonrasında ekonomik göstergeleri daha da bozma tehlikesine işaret ediliyor.

AK Parti’nin geçen yıldan bu yana uyguladığı Yeni Ekonomi Politikası kapsamında enflasyon 2022 boyunca çok yüksek bir seyir takip etmişti. Uzmanlara göre 2023 yılı da yoksulluğun ve belirsizliğin artacağı bir yıl olacak.

İktidarın adımları hangi kesimlere yönelik?

Peki iktidarın çeşitli alanlarda attığı bu adımlar hangi kesimlerden oy almaya yönelik ve istenen etkiyi yaratabiliyor mu?

DW Türkçe’den Gülsen Solaker’in aktardığına göre, son adımların seçmendeki etkisini sık aralıklarla ölçen Aksoy Araştırma’dan Ertan Aksoy, iktidarın uzun süredir toplumdaki ihtiyaçları ve karşılanmaları halinde oy getirme potansiyeli olan başlıkları belirleyip ona göre adımlar attığını belirterek adalet veya özgürlük gibi başka alanlardaki ihtiyaçlardan ziyade ekonomik alandaki ihtiyaçların öncelendiğini kaydediyor.

Aksoy’a göre hükümetin bu adımları toplumun büyük kesimleri tarafından olumlu bulunuyor. Bu beğeninin oya yansıması konusunda ise durum daha farklı. Aksoy bu farkı şöyle açıklıyor:

“Bu adımların her birinin toplum genelindeki algısı çok olumlu. Ama bunların toplamı bir oy hareketine anlamlı oranda dönüşmüyor. Hiç etkilemiyor demiyorum ama bizim ölçümlere göre sınırlı etkisi var. Çünkü toplumun ekonomik bir vaatten faydalanması ile oyuna etki etmesi aynı şey değil. Bu düzeyde uzun süreli bir ekonomik kriz ve bu düzeyde bir yoksullaşma olmasaydı, yani bu adımlar normal zamanda atılsaydı daha anlamlı katkı verebilirdi.”

Aksoy, halkta yakın geleceğe dair “ülke topyekûn iyiye gidecek, ekonomi düzelecek” düşüncesinin oluşmadığını; çünkü her kesimin krizden etkilendiğini belirterek “Bu değişmediği sürece oy davranışında çok büyük bir değişiklik olmayacaktır” diyor.

Asgari ücrete yapılan son zammın birkaç ay sonra enflasyon karşısında eriyeceğine yönelik görüşler de var. Buna karşılık hükümetin Nisan sonu ya da Mayıs ortası yapılacak bir seçim öncesinde ara zam yapabileceği de kulislerde dillendirilen iddialar arasında.

Aksoy da geçen sene yapılan büyük asgari ücret artışının bir müddet sonra eridiğini ve Mayıs 2022’de oy kaybına dönüştüğünü hatırlatarak bu sene de aynı durumun yaşanabileceğini “Mayıs ayı itibariyle iktidarın bugün lehine olan durum aleyhine dönmüş olabilir” sözleriyle anlatıyor.

Ekonomideki son tablo ne durumda?

Uzmanlara göre hükümetin ardı ardına attığı ve seçime kadar devam etmesi beklenen bu tür adımların seçmen davranışına etkisini ölçebilmek için ekonomideki son tabloyu da görebilmek gerekiyor.

Ekonomist Güldem Atabay, Türkiye ekonomisinin uzun süredir biriken sorunları bulunduğunu söyleyerek bunların bazılarını verimlilik artışının olmayışı, ihracat odaklı büyümeye karşılık ithalata bağımlılığının azaltılamayışı, teknolojik ürünlerde atılım yapılamayışı, işsizlik açısından ise sadece sanayi üretiminin düşük ücretle çalıştırdığı iş olanaklarının olması ve başka alternatiflerin geliştirilememesi olarak sıralıyor.

Geçen sene faiz indirimleriyle beraber devreye sokulan yeni ekonomi modelinin son 12 ayda yarattığı yıpranmanın ise çok büyük maliyeti olduğuna dikkat çeken Atabay, şöyle konuşuyor:

“Bu son açıklanan önlemler ile Türkiye ekonomisinin gerçek sorunlarına çözüm adımları ihtiyacı ya da bunların ne olması gerektiği arasında 180 derece fark var. Yani hiçbir alakası yok. Bu son açıklanan önlemleri tamamen seçim yatırımı olarak değerlendiriyorum.”

İktidarın bir süredir asgari ücreti enflasyon üstünde artırdığını, memur ve emekliyi ise daha geri planda tuttuğunu belirten Atabay, bu farkın önemini Sosyal Politikalar ve Çalışma Ekonomisi Uzmanı Aziz Çelik’e atıfla şöyle açıklıyor:

“Aziz Bey’in dediği gibi asgari ücrete yüksek zamla SGK gelirlerinizi arttırıyorsunuz. Memur ve emekli maaşı artışını ise bunun altında tutuyorsunuz çünkü bu para sizden çıkıyor. Aradaki farkı ise EYT’lilere ödeyeceksiniz.”

Yaklaşık on senedir asgari ücretin enflasyon üzerinden daha fazla artırıldığına dikkat çeken Atabay, “Bu yüzden Türkiye’deki çalışan nüfusun neredeyse yüzde 50’si asgari ücret ve etrafında şekilleniyor. Memur ve emeklinin ücretleri ise daha geride. Bu bir AK Parti ekonomi yönetim politikası ve ‘ben verdim, ben aldım’, ‘yüzde 25’i yüzde 30 yaptım’ şeklinde ulufe dağıtma gibi bir yönetimle karşı karşıyayız” diyor.

Ekonomideki adımların sandığa yansıması ne olur?

Aksoy yaptıkları anketlerden çıkan sonuçlara göre; tüm sosyoekonomik statü gruplarında yani alt, orta, orta üstü ve üst sosyoekonomik statü gruplarının tamamında bir “yoksullaşma” tespit ettiklerini belirterek bunu hem araştırmaya katılanların beyanları hem de tüketim davranışları üzerinden ayrı ayrı okuyabildiklerini kaydediyor.

Tüm sosyoekonomik statü grupları içindeki en üst gelir ve gelire ve eğitime sahip olan A grubunun yüzde 40’ının kendini orta, orta altı gelir grupta gördüğünü belirten Aksoy, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Bu durum diğer gruplarda da geçerli. Yani orta gelir grubu kendini alt gelir grubunda, alt gelir grubu da derin yoksulluk içerisinde görüyor. Her ekonomik krizin büyük etki ettiği bir alan vardır, belirli bir sektörü vurabilir. Ama bu ekonomik kriz neyi vurdu derseniz; topyekûn bir yoksullaşma yarattı.”

Aksoy, hükümetin attığı adımların palyatif, yani geçici çözümler olduğunu ve içinde bulunulan krizin şartlarını ve yoksullaşmayı kökten değiştirmediğine işaret ederek bir yıl içinde hane halkının durumundaki değişikliği şöyle aktarıyor:

“Geçen sene bu zamanlarda panik alışverişlerine rastlamıştık. Yani insanlar zam gelecek diye daha fazla almaya çalışıyordu. İleriki aylarda ise bu çoklu alıma para yetmemeye başladı ve alamaz oldular. Daha sonraki evrede ise insanlar aynı miktarda aynı ürünü tüketebilmek için kaliteli olandan kalitesiz olana geçmeye başladı. Son evrede ise insanlar bu kalitesiz tüketimi de ayakta tutabilmek için borçlanmaya çalışıyor.”

Seçim sonrası acı fatura mı?

Araştırmalarda halkın bir numaralı sorun olarak gösterdiği ekonomik kriz için atılan bu adımların kalıcı çözüm olup olmadığı da ayrı bir tartışma konusu. Uzmanlara göre kalıcı çözümün aksine seçmenleri memnun etmeye yönelik popülist tedbirler daha sonra halka acı fatura olarak dönebilir.

Ekonomist Atabay’a göre her ne kadar EYT ya da ücretlere yapılan zamlar gerekli de olsa bu tür popülist harcamaların bütçe üzerindeki maliyetleri yükselttiğine işaret ederek sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Seçim sonrasına dair çok büyük ekonomik riskler şu anda ötelenmekte. Başta çok yükselmiş enflasyonu düşürmenin yaratacağı maliyet olmak üzere; sorunların çözümüne yönelik ihtiyaçlar başka, seçim öncesi açıklanan ve açıklanacak önlemlerle ekonominin daha da bozulması bambaşka iki süreç. Yani bugünkü önlemler ötelenen dertlere çare değil aksine onları sertleştirici ve akut hale getirici şekilde ilerliyor ne yazık ki.”

Muhalefetin vaatleri karşılık buluyor mu?

Her ne kadar muhalefet partileri ekonomi alanındaki vaatlerini açıklamaya başlasalar da şu ana kadar toplumda büyük bir umut yaratabildikleri yönünde güçlü veri yok.

AK Parti’nin çok uzun yıllar büyük seçmen gruplarını “ülkeyi iyi yönettiğine ve gelecekte de iyi yöneteceğine” ikna ettiğine dikkat çeken Aksoy, bu nedenle birçok ölçüme göre toplumun yüzde 70’inin en az bir kere AK Parti’ye oy verdiğini kaydediyor. Ancak bu durumun artık tersine döndüğünü ve seçmen davranışlarını etkileyen altı temel başlığın beşinde halkın muhalefetin daha iyi yöneteceğini düşündüğünü aktarıyor.

Muhalefet partilerinin AK Parti’nin yaklaşık yüzde 29-30 civarındaki çekirdek seçmenini değil de AK Parti’den kopan yüzde 40’lık kesime pozitif bir kampanya ile seslenmesinin önemine işaret eden Aksoy, şöyle konuşuyor:

“Burada esas olan şey insanlara içinde bulunduğu sorunları tekrar etmek olmamalı. Söylemin merkezinde sorunlara dair somut, basit çözüm önerilerinin olması lazım. Bu önerilerin de karmaşık olmaması gerekiyor.”

Paylaşın

AK Parti’nin ‘Türkiye Yüzyılı’ Programı; Eskiyi Konuşarak Yeniyi Vadediyor

Yöneylem Sosyal Araştırmalar Merkezi Genel Koordinatörü Derya Kömürcü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilan ettiği “Türkiye Yüzyılı” programına ilişkin “yeni bir şey” yok değerlendirmesinde bulundu.

İktidarın vadettiğinin çok altında kalan bir program olduğunu belirten Kömürcü, “Bugüne kadar söylediklerinin ötesinde çok yeni bir açılım ortada yok. Öncesinde köpürtülen ‘kapsayıcılık’ vs. gibi yaklaşımın sözden öteye geçmediğini düşünüyorum. ‘Kimlik siyaseti olmayacak’, ‘kutuplaşma olmayacak’ gibi şeyler Erdoğan siyasetinin özü aslında. Bunların değişmeyeceğini düşünüyorum” dedi.

‘Türkiye Yüzyılı’ açıklamasının genel olarak seçim kampanyası başlangıcı gibi algılanabileceğini ifade eden Kömürcü, Erdoğan’ın “Gelin” çağrısını “Çok gerçekçi bulmuyorum. Giden olursa da yeni bir ‘Yetmez Ama Evet’ten başka bir şey olmaz” sözleriyle değerlendirdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ikinci yüzyıla dair yeni program ve hedeflerin yer aldığı “Türkiye Yüzyılı” programını Ankara’da ilan etti. Yeni anayasa adımından “Gelin” çağrısına kadar birçok başlığın yer aldığı programın seçmende nasıl karşılık bulacağı da merak konusu oldu.

Kamuoyunun nabzını yakından tutan araştırma şirketi temsilcilerinin bir kısmına göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin ikinci yüzyılına girerken “yeni hiçbir şey” söylemedi ve eskiyi konuştu. Erdoğan’ın konuşmasının yeni seçmenleri ikna etmeyeceği görüşünün aksini savunan araştırmacılara göre ise AK Parti ilk kez seçim kampanyasını bu kadar erken başlattı ve psikolojik üstünlük AK Parti’ye döndü.

Gazete Duvar’dan Serkan Alan‘ın haberine göre, Yöneylem Sosyal Araştırmalar Merkezi Genel Koordinatörü Derya Kömürcü’ye göre Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı programda “yeni bir şey” yok. İktidarın vadettiğinin çok altında kalan bir program olduğunu belirten Kömürcü, “Bugüne kadar söylediklerinin ötesinde çok yeni bir açılım ortada yok. Öncesinde köpürtülen ‘kapsayıcılık’ vs. gibi yaklaşımın sözden öteye geçmediğini düşünüyorum. ‘Kimlik siyaseti olmayacak’, ‘kutuplaşma olmayacak’ gibi şeyler Erdoğan siyasetinin özü aslında. Bunların değişmeyeceğini düşünüyorum” dedi.

‘Türkiye Yüzyılı’ açıklamasının genel olarak seçim kampanyası başlangıcı gibi algılanabileceğini ifade eden Kömürcü, Erdoğan’ın “Gelin” çağrısını “Çok gerçekçi bulmuyorum. Giden olursa da yeni bir ‘Yetmez Ama Evet’ten başka bir şey olmaz” sözleriyle değerlendirdi ve şunları kaydetti:

“Bir tür kocaman bir propaganda aygıtının en güçlü şekilde devreye sokulduğu ama açıkça en güçlü hamlenin bile sönük kaldığı bir durum var burada. Çok etkili olmadığını düşünüyorum. Bir süredir muhalefette çalkantılar, muhalif seçmeni moral bozukluğuna itecek şeyler oluyor. Bir söylem üstünlüğü son bir ayda Erdoğan’a geçmiş gibi görünüyor. Bu program, ‘Söylem üstünlüğünü’, ‘Seçimi ben yeniden kazanırım psikolojik üstünlüğüne’ taşıma hamlesi olarak tasarlanmıştı. Ancak öyle bir etki bende bırakmadı. Bugün Erdoğan’a oy verme niyetinde olanlar haricinde yeni bir tek seçmenin bu konuşmayı dinleyip, fikrini değiştirmesi olasılığı gözükmüyor.”

‘Vaat olarak yeni bir şey yok’

Aksoy Araştırma Kurucusu ve Sosyal Demokrasi Vakfı SODEV Başkanı Ertan Aksoy’a göre AK Parti eskiyi konuşarak yeniyi vadediyor. Güncel sorunlara dair programda hiçbir şeyin olmadığını, ülkelerin tarihlerinde yüzüncü yılların büyük semboller olduğunu belirten Aksoy, “Yüzüncü yıla giderken ülkeyi getirmiş oldukları bu derin yoksullaşma haline dair herhangi bir çözüm politikası olmadığı gibi aksini iddia eden bir tutum da söz konusu. Yeni yüzyılı anlamaya, gerekliliklerini inşa etmeye dair bir iz yok” dedi.

‘Türkiye Yüzyılı’ programına “seçim beyannamesi” denmesinin de fazla iddialı bir durum olduğunu ifade eden Aksoy, “Vaat olarak yeni bir şey yok. Mevcut durumun bir kısmının inkârı, bir de Kanal İstanbul gibi inat konularında ısrar var. Beklenti yaratıp, beklentiyi karşılayamayan bir çıkış. Dolayısıyla iddia edildiği kadar anlamlı bir toplantı değil. AK Parti’nin herhangi bir grup toplantısında söylediğinin dışında bir şey bu konuşmada yok” dedi ve şöyle devam etti:

“AKP büyük oranda siyaset üretemeyen bir yapıya dönüşmüş durumda. Son dönem baktığımda iki belirleyici durum görüyorum. Birincisi siyaset üretememe hali, ikincisi ise MHP’nin çizdiği sınırlar. Cumhuriyete dair vurgunun bir nedeni MHP ile birlikte siyaset yapma zorunluluğu.”

“AK Parti’de ilk kez bir seçim kampanyası bu kadar erken başlıyor”

Optimar Araştırma Başkanı Hilmi Daşdemir’e göre ise ‘Türkiye Yüzyılı’ programı öncelikle “gelecek vizyonu” vermeye çalıştı ve “tekrar toplumu kucaklamayı” vadetti. AK Parti’nin özetle “Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” dediğini belirten Daşdemir, “2023 seçim kampanyasının ana gündem maddesi yeni bir anayasa olacak. Yeni anayasa bir taraftan hak ve özgürlüklerini savunacak. Hak ve özgürlükler derken terör ya da birlik ve beraberliğe yönelik tehditlere karşı da direnci olan bir şey olacak. Diğer taraftan da ailenin korunmasıyla ilgili sürecin de oluşacağını görüyoruz. Bu vurgu da programda önemliydi” ifadelerini kullandı.

Programda kaydedilen “Yarın Değil Hemen Şimdi” sloganını hatırlatan Daşdemir, programın seçim startı olarak okunmaması gerektiğini, AK Parti açısından seçim startının çok daha önce verildiğini ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye seçime giderken iki taraf da bir vizyon ortaya koyuyor. Ancak AK Parti’nin vizyonu olarak baktığınızda geçmişte yaptıkları var. AK Parti’de ilk kez bir seçim kampanyası bu kadar erken başlıyor diyebiliriz. Çünkü daha önceki süreçlerde Erdoğan defalarca seçimlere girdi ama hiçbir seçim kampanyası bu kadar erken başlamamıştı. Bu da seçim kampanyasının hazırlığı kapsamında bir toplantıydı. Sayın Erdoğan, bu toplantının heyecan ve dinamizmini kendi kitlelerine aktardı. Araştırmalarda da bir yükseliş trendi var. Bu trendin yüzde 3’ün üzerinde olduğunu görüyoruz. Kararsızlara giden seçmenin tekrar AK Parti’ye geldiğini gözlüyoruz. Muhalefetin dağınıklığı ve kendi içlerindeki farklılıkların öne çıkması, Erdoğan’ın gelecek vizyonunu ortaya koymasıyla ve dış politikadaki gelişmeler tekrar AK Parti’ye dinamizm ve heyecan getirdi. Bu, Erdoğan’ın söylemleri ve duruşundan da hissedildi. Bu heyecan dalgasının devam edeceğini tahmin ediyorum.”

“Üç dört aydır psikoloji AK Parti’ye döndü”

GENAR Araştırma Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Aktaş’a göre ‘Türkiye Yüzyılı’ programında, “Türkiye’nin iç barışını tesis edip uluslararası ilişkilerde başarı” çerçevesi çizildi.

“Teröre bulaşmamış kim var ise ortak çalışalım” söyleminin kendisi açısından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasındaki “en kıymetli unsur” olduğunu belirten Aktaş, “Türkiye’nin klasik iç tartışmaları var. AK Parti kendisini ondan uzak tutmak istiyor. 2013’te AK Parti’nin darbeler ve karşıt söylemlerle girmiş olduğu bir dar boğaz vardı. Onun yerine bir bakıma kendi klasik AK Parti söylemini, yani iş üreten, değer üreten, siyaset üreten bir çerçeveye geriye dönüş yaptığını düşünüyorum. Bu tarz bir AK Parti’nin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Gelin” çağrısının önemli olduğunu belirten Aktaş sözlerini şöyle sürdürdü:

“Siyasi düşünceler farklı olabilir. Ama ‘Gelin bu ülkenin geleceğini birlikte inşa edelim’ dendi. Bu bir bütünlük çağrısıydı. Tarih boyunca gadre uğramış Kürtlerden, Alevilerden bahsetti. ‘Biz de bu gadre uğrayanların hakkını geri alan parti olduk’ gibi daha yumuşak, daha yapıcı, daha yüzü dışa dönük bir Türkiye tahayyülü çizdi. Bu tür adımla AK Parti, siyaset üretme kapasitesini de ortaya koymuş oldu. Bu açıdan da muhalefete göre bir ön almış oldu. Bundan sonra muhalefetin reflekslerini merak ediyorum. Siyaset bundan sonra farklılaşacak. AK Parti’nin alışık olduğu bir model değildi arkadan gitmek. Şimdi tekrar öne geçmek gibi bir çabası var. Üç dört aydır psikolojinin AK Parti’ye döndüğünü görüyorum.”

Paylaşın

CHP’nin Ve AK Parti’nin Oyları Başa Baş

Aksoy Araştırma’nın başkanı Ertan Aksoy, “Birkaç aydır AKP yüzde 30 psikolojik sınırın altında ama bu uzaklaşma anlamına gelmiyor. Yüzde 29’un küsuratlarını elde ediyoruz. CHP de tüm ölçümlerde 29’un üzerine geliyor. Orada da küsuratlar söz konusu” dedi ve ekledi:

“Ama her defasında istisnasız AKP’yi az farkla CHP’nin önünde buluyoruz. Bu önünde olma hali, rakamlar yer değiştirse bile CHP için aynı şeyi söylemek zorundayız. Başa baş noktasında olduğunu söyleyebiliriz.”

Aksoy Araştırma’nın başkanı Ertan Aksoy, 12 ilde 1067 kişinin katılımıyla gerçekleştirdikleri son anketin sonuçlarını açıkladı.

Ankette katılımcılara “Bu pazar bir milletvekili seçimi olsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz” sorusu yöneltildi.

Katılımcıların yanıtlarına göre: AK Parti: Yüzde 29,7 – CHP: Yüzde 29,1 – İyi Parti: Yüzde 14,1 – HDP: Yüzde 10,1 – MHP: Yüzde 7,6 – DEVA Partisi: Yüzde 2,1 – Saadet Partisi: Yüzde 1,1 – Gelecek Partisi: Yüzde 1,0 – Diğer partiler: Yüzde 5,1 olarak belirlendi.

CHP ve AK Parti başa baş

Tele1 TV’de sonuçları değerlendiren Ertan Aksoy, AK Parti ve ana muhalefet partisi CHP’nin oy oranlarında rekabet olduğuna ve oranların başa baş ilerlediğine dikkati çekti. Aksoy, “Birkaç aydır AKP yüzde 30 psikolojik sınırın altında ama bu uzaklaşma anlamına gelmiyor. Yüzde 29’un küsuratlarını elde ediyoruz. CHP de tüm ölçümlerde 29’un üzerine geliyor. Orada da küsuratlar söz konusu. Ama her defasında istisnasız AKP’yi az farkla CHP’nin önünde buluyoruz. Bu önünde olma hali, rakamlar yer değiştirse bile CHP için aynı şeyi söylemek zorundayız. Başa baş noktasında olduğunu söyleyebiliriz.” dedi.

İYİ Parti’nin ulaştığı en yüksek oran

Aksoy, “İyi Parti’yi sıklıkla 13 küsurlarda buluyoruz. Bu hafta itibarıyla 14,1 geldi.” dedi.  “Bugüne kadar İyi Parti için bulduğumuz en yüksek oy oranı diyebilirim. Bugüne kadar 14’ü görmüştük ama 14,1’i ilk kez gördük. Dolayısıyla İYİ Parti 12,5 ila 14 arasındaki seyrini koruyor.”

HDP oylarını koruyor 

Aksoy, “HDP genelde 9 ila 10-10,5 arasında bulduğumuz bir parti. Bu ölçümde 10,1 olarak karşımıza çıktı.” dedi.

Aksoy’un değerlendirmesine göre, “MHP 7,6, muhtemeldir ki kış ayında hem MHP’de hem de AKP’de gerileme olma olasılığı yüksek. Çünkü şu an ülkenin en önemli sorunu yoksullaşma.”

Paylaşın

‘Aleviye Oy Vermem’ Diyenlerin Oranı Yüzde 23

Halk TV yazarı İsmail Saymaz, Aksoy Araştırma’nın analizlerini CHP’ye sunduğunu, bu araştırmalarda “Aleviye oy vermem” diyenlerin oranının yüzde 23” olduğuna dair bir sonuç çıktığını yazdı.

İsmail Saymaz’ın bugünkü köşe yazısının ilgili kısmı şöyle:

“CHP’nin geçen cuma yapılan Parti Meclisi toplantısında, Kılıçdaroğlu’nun güvendiği araştırmacılardan biri olan Aksoy Araştırma’nın sahibi Ertan Aksoy, saha çalışmalarından derlenmiş veri ve analizler doğrultusunda CHP’lilere sunum yaptı. Sunumu Kılıçdaroğlu da izledi.

Bir CHP PM üyesinden aldığım bilgiye göre sunumda iki veri öne çıkıyor. İlki, Alevi cumhurbaşkanı adayı verisi. “Alevi cumhurbaşkanı adayına oy verir miydiniz?” sorusuna katılımcıların yüzde 33.8’i “Kesinlikle verirdim” derken, yüzde 22.3’ü “Veririm” diyor. Toplamı yüzde 56.1 yapıyor. Yüzde 17.8’i kesinlikle vermeyeceğini, yüzde 5.8’i ise vermeyeceğini kaydediyor. Toplam yüzde 23.6. Kararsızlar yüzde 20.3’de kalıyor.

AK Partililerin yüzde 40.9’u, İyi Partililerin yüzde 25’i ve MHP’lilerin yüzde 24.6’sı Alevi bir adaya oy vermeyeceğini söylüyor. Aksoy, sunumumda, Türkiye’de Alevi karşıtlığının öteden beri var olduğunu ancak kitleselleşemediğini, buna karşın hegomanyasının toplumsal karşılığından yüksek olduğunu ifade etti.

Diğeri ise Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı verisi.

“Kılıçdaroğlu’nun Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı olması durumunda kime oy verirsiniz?” sorusuna katılımcılardan yüzde 53.6’sı Kılıçdaroğlu’na, yüzde 46.4’ü ise Erdoğan’a vereceğini söylüyor.

Aradaki fark yüzde 7.2. Kararsızlar hesap edilmezde bu oran 5.1’e iniyor.

HDP seçmenlerinin yüzde 100’ü Kılıçdaroğlu’nu destekliyor. Bu oran CHP’lilerin de üzerinde. Çünkü CHP’liler yüzde 3.4 fire veriyor. İyi Partililerin yüzde 8.7’si ise Erdoğan’a oy vereceğini söylüyor. MHP’lilerin yüzde 35.3’ü ise Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceğini belirtiyor.”

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Seçmen Somut Çözüm Bekliyor!

Önümüzdeki seçimlere yönelik araştırma şirketleri tarafından kamuoyu yoklamaları sürüyor. Aksoy Araştırma gerçekleştirdiği son anket sonuçlarını sosyal medya hesabı üzerinden paylaştı. Sonuçlara göre Cumhur İttifakı içerisinde bulunan AK Parti ve MHP içerisinde erimenin devam ediyor.

AK Partinin oyu yüzde 29,7 olarak verilirken MHP’nin oyu ise 7,8 ile baraj sınırında kalmaya devam ediyor. Millet İttifakı’nda ise CHP yüzde 28,8 ile AK Partinin hemen ardında bulunuyor. İYİ Parti’nin oyu yüzde 14 çıkarken DEVA Partisi yüzde 2,5, Gelecek Partisi yüzde 1,3 ve Saadet Partisi yüzde 0,9 bandında seyrediyor. HDP’nin oyu ise yüzde 10 olarak anket sonuçlarına yansıdı.

Aksoy Araştırma’nın şu ana kadar seçimlere yönelik gerçekleştirdiği anketlerde AK Partinin ilk defa yüzde 30’un altına düştüğü ve CHP ile aradaki farkın azalmaya devam ettiği görüldü.

Aksoy Araştırma’nın kurucusu Ertan Aksoy son gerçekleştirdikleri anket sonuçlarını BirGün’den Umut Serdaroğlu’na değerlendirdi.

AK Partinin oylarının kış aylarına kadar aynı düzlemde devam edeceğini aktaran Aksoy, “Kış mevsiminde AK Parti’de yeni bir gerileme bekliyoruz. Şu anda hayat pahalılığı AK Partinin çok fazla oy kaybetmesinde büyük etken ancak kış aylarında ekonomik kriz yaşanmazken bile hayat daha pahalı oluyor. Böylesine bir ekonomik kriz varken belki de en zor kışlardan birini geçireceğiz. Bu durum mutlaka iktidara da yansır” dedi.

Kış döneminde MHP’de de büyük bir düşüş yaşanabileceğini belirten Aksoy, “Kış mevsimi geçtikten sonra MHP ciddi olasılıkla baraj altında kalacaktır ancak MHP ideoloji partisi olduğu için bu seçmeninde olumsuz bir etki yaratmayacaktır. Ancak HDP’nin yüzde 10 seviyesinde bir oyla meclise girmesi bir nebze de olsa MHP seçmeninde huzursuzluk yaratabilir. Öte yandan seçime ne zaman gidileceğine dair belirsizlik de sürüyor. Yasal düzenleme öncesinde seçime gidilirse MHP baraj sorunu yaşamayacaktır” şeklinde konuştu.

AK Parti’den ayrılan seçmenlerin oy vereceği partilere değinen Aksoy, “İlk akla gelen partilerden biri İYİ Parti. Ancak ölçümlerimize göre az farkla da olsa AK Parti’den ayrılan seçmenlerin CHP’ye daha fazla yöneldiğini gösteriyor. Hemen arkasından ise İYİ Parti geliyor” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde olası bütün adayların Erdoğan’ın önünde olduğunu söyleyen Aksoy, “Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş uzun zamandır Erdoğan’ın karşısına çıkacak olası adaylar olarak belirtiliyor ve üçü de aday olarak seçime girdiği bütün senaryolarda Erdoğan’ın önünde yer alıyor. Diğer ihtimallere göre aday olma olasılığı daha fazla olan Kemal Bey’in şu anda yürüttüğü siyaset Erdoğan’ın gerilim yaratan ayrımcı ve kimlik siyasetinden çok daha farklı. Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın yaptığı hamaset siyasetine somut sorunlara somut çözümler getirerek karşılık veriyor” dedi.

İki ismin Cumhurbaşkanlığı yarışında Kılıçdaroğlu’nun kazanacağını dile getiren Aksoy, “Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın aksine çözümlere yönelik hamaset siyaseti izlemiyor. Bu da Kılıçdaroğlu’na yönelik desteği artırıyor. Örneğin KYK hamlesine baktığımızda toplumun yüzde 61’i Kılıçdaroğlu’nun söylemi sayesinde faizlerin silindiğini düşünüyor” ifadelerini kullandı.

Helalleşme söyleminin yerine somut fikirlerin topluma daha fazla etki ettiğinin altını çizen Aksoy, “Helalleşme aslında gerilim siyasetine yönelik yapılan kapsayıcı bir politika. Ancak son zamanlarda somut fikirlerin helalleşmeden daha fazla etki ettiğini düşünüyorum” dedi.

Kılıçdaroğlu’nun Roboski ziyareti

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu eşi Selvi Kılıçdaroğlu ile birlikte, 2011’de TSK’ye ait uçaklarla yapılan bombardımanda 34 kişinin katledildiği Roboski’ye bugün ziyaret gerçekleştiriyor. Kılıçdaroğlu, geçen aylarda Roboski katliamında yakınlarını kaybeden ailelerle telefonda görüşmüş; ‘Helalleşmemiz lazım’ diyerek mezarlık ziyaretinde bulunmuştu. Kılıçdaroğlu, “İki değerli arkadaşımız orada, Roboski’de yaşanan olayı, yaşanan dramı TBMM’de dile getirdiler. Dolayısıyla kamuoyunun bu konuda dikkatini çektiler. Her zaman her yerde onların hakkını hukukunu savunmak görevimizdir. Bütün annelere mutlu bir yıl diliyorum, mutsuz olmasınlar. Evlat acısını biliyorum, evlatların geri gelmesi de mümkün değil ama onlarla helalleşmemiz lazım” ifadelerini kullanmıştı.

Paylaşın

Aksoy Araştırma: Halkın Ekonomide Umudu Kalmadı

İktidar, ekonomide pembe tablo çizmeye çalışsa da yurttaşın en önemli sorunu temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaması. 11 Mart’ta 1067 kişiyle yapılan Aksoy Araştırma’nın Türkiye Monitörü 2022 10. hafta araştırmasının sonuçları da bu tabloyu ortaya koydu. Araştırmaya katılanların yüzde 73,4’ü Türkiye’nin gidişatının kötü olduğunu belirtti.

Türkiye’nin iyiye gittiğinin düşünenlerin oranı sadece yüzde 9,5 oldu. Geçen aylar ile kıyaslandığında, ekonomideki kriz derinleştikçe Türkiye’nin genel gidişatıyla ilgili olumsuz görüş de artıyor. Geçen ay gidişatın kötü olduğunu belirtenlerin oranı yüzde 67,8’di. Geçen yılın mart ayında yapılan ölçümde ise Türkiye’nin kötüye gittiğini belirtenlerin oranı yüzde 66,3’tü. AKP’ye oy vereceğini söyleyenlerin yüzde 55’5’i, MHP’ye oy vereceğini söyleyenlerin yüzde 56,9’u ülkenin gidişatının kötü olduğunu ifade etti. Türkiye’nin genel gidişatıyla ilgili en olumsuz görüş HDP seçmenine aitti. HDP seçmeninin tamamı Türkiye’nin genel olarak kötüye gittiğini ifade etti.

En büyük sorun ekonomi

Araştırmaya katılanlara Türkiye’nin en önemli sorununun ne olduğu da soruldu. Katılımcıların yüzde 70,2’si “Ekonomi” cevabını verdi. Adalet başlığı ise yüzde 10 ile ikinci sırada yer alan en önemli sorundu. Katılımcılara göre güvenlik yüzde 0,4, sağlık ve çevre başlıkları yüzde 0,6 oranları ile en düşük oranda görülen sorunlardı. Bu durum halk nezdinde sağlığa bakışın giderek normalleştirildiğini gösterdi.

Türkiye’nin gidişatına paralel olarak araştırmaya katılanlara ekonomik gidişat da soruldu. Katılımcıların yüzde 84,8’i ekonominin gidişatını “berbat/kötü” buldu. “Aynı” bulanların oranı yüzde 11,3, “mükemmel/iyi” bulanların oranı ise yüzde 3,9 oldu. Ocak 2021’den itibaren seçmenin yarısından fazlası ekonomiyi “berbat/kötü” olarak değerlendiriyordu. Özellikle eylül 2021 tarihinden itibaren seçmenin olumsuz görüşünün giderek arttığı dikkat çekti. AKP seçmeninin yüzde 73,2’si, MHP seçmeninin ise yüzde 73,6’sı ekonominin mevcut durumunu “berbat/kötü” olarak nitelendirdi.

Katılımcıların ekonominin geleceğine dair görüşleri de genel olarak olumsuzdu. Araştırmaya katılanların yüzde 60,6’sı ekonominin bir yıl sonra şu anki halinden daha kötü olacağını ifade etti. İyi olacağını belirtenlerin oranı yüzde 23, aynı kalacağını belirtenlerin oranı ise yüzde 16,4’tü.

Araştırmada sağlık çalışanlarının hak arayışı, ayçiçek yağı fiyatlarındaki fahiş artış, zeytinlik alanların madenciliğe açılmasıyla ilgili de konular ele alındı. Araştırmaya katılanların yüzde 83,8’i Cumhurbaşkanı olması durumunda sağlık çalışanlarını dinleyeceğini ve talep ettikleri gerekli iyileştirmeleri yapacaklarını ifade etti. Mevcut koşulların yeterli olduğunu belirterek giden doktorların yerine yeni mezunları getireceğini belirtenlerin oranı yüzde 16,2’ydi.

Artan ayçiçek yağı fiyatları gündeme gelen sorunlardan bir diğeri olarak seçmene farklı seçeneklerle soruldu. Araştırmaya katılanların yüzde 39,1’i fiyatların hükümetin yönetememesinden dolayı arttığını belirtti. Marketleri sorumlu bulanların oranı ise yüzde 34,2 oldu. Katılımcıların yüzde 13,8’i üretici maliyetlerinin artmasını, yüzde 12,9’u ise Rusya-Ukrayna savaşını işaret etti. Resmî Gazete’de yapılan yönetmelik değişikliğiyle zeytinlik alanlarının madencilik faaliyetlerine açılması seçmene sorulduğunda desteğin düşük olduğu görüldü. Araştırmaya katılanların yüzde 61,9’u bu kararı desteklemediklerini belirtti. Bu alanda AKP’lilerin yüzde 42,2’sinin kararı desteklemediklerini söylemeleri dikkat çekti. MHP’lilerin kararı desteklemeyenlerinin oranı ise yüzde 43,1 oldu.

AKP ve CHP kafa kafaya

MAK Araştırma Başkanı Mehmet Ali Kulat, son yaptıkları anketin sonucunu açıkladı. Kulat, AKP’nin halen birinci parti olduğunu ancak oyların CHP ile neredeyse kafa kafaya geldiğini belirtti. AKP’nin yüzde 28-29 bandına geldiğini ifade eden Kulat, “Yüzde 27’lere kadar inebilecek bir AK Parti şu an için görünüyor. CHP’yle çok yaklaştılar kafa kafaya geldiler” diye konuştu.

Seçim kanunu teklifin barajın düşürülmesinin bir HDP’yi baraj altı bırakmak ve Millet İttifakı’nı bölmek üzere iki amacı olduğunu söyleyen Kulat, HDP’nin baraj sorunu olmadığını belirten Kulat “İktidar tarafından şöyle bir iddia var: ‘Baraj yüksek olduğu için Türkiye’de HDP barajı aşsın diye başka partilerden HDP’ye destek oluyor, bunu engelleyelim. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da blok oy alıyor, bunu engelleyelim.’ Bu da AK Parti’den giden vekil anlamına geliyor. Dolayısıyla baraj aşağıya düştüğünde HDP’nin baraj altında kalacağına inanan iktidarda bazıları var. İş öyle değil HDP barajın üstünde. HDP’nin yüzde 2-3 seçmeni, şehirlerde genellikle esnaf olanlar, kendilerini iktidarın içinde kamufle ederler. İktidar değişsin o seçmen bu sefer de kendini CHP’li diye tarif eder. Çünkü devletten çekinceleri olan bir seçmen gurubu ” dedi.

Ekonomi berbat

Türkiye’nin gidişatının kötü olduğunu söyleyenlerin oranı: Yüzde 73,4, Türkiye’nin en önemli sorunu “ekonomi” diyenlerin oranı: Yüzde 70,2, Ekonominin gidişatını “berbat/kötü” bulanların oranı: 84,8, Zeytinlik alanlarının madenciliğe açılmasını desteklemeyenlerin oranı: 61,9

(Kaynak: Birgün)

Paylaşın