Ahmet Türk: Hiçbir Partinin Arka Bahçesi Değiliz

DEM Parti Mardin Büyükşehir Belediye Eş Başkan adayı Ahmet Türk, “Şunu ifade etmem gerekir ki biz hiçbir partinin arka bahçesi değiliz. Kendimize güveniyoruz, seçmenimize güveniyoruz, gerçekten demokratik bir geleceği oluşturmak için çaba gösteren bir parti olarak Türkiye tarihinde yer alan bir partiyiz” dedi ve ekledi:

“Bizim amacımız bu ülkede demokrasiyi kalıcı hale getirmek ve onurlu bir barışı sağlamak ve gelecekte Kürt halkının kimlik ve özgürlükleri ile ilgili atılacak adımlara katkı sunmaktır veya başarmaya çalışmaktır. Elbette ki siyasette zaman zaman dedikodular olur, tartışmalar olur, ama sonuç olarak bizler demokrasiyi savunduğumuza göre bizim için de sorumlulukları yerine getirme durumu ile karşı karşıyayız.”

Medyascope’tan Ferit Aslan’a konuşan, Türk, “Kürt meselesini Kılıçdaroğlu çözemez, Erdoğan çözer” sözlerine açıklık getirdi. Sadece bir tespit yaptığını, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) devlet içinde Kürt sorununu çözecek bir altyapısı olmadığını söyleyen Türk, “Şimdi devletin bütün kurumlarını ele geçirmiş bir lider var. O bir şey dile getirdiği zaman herkes yapıyor, ama CHP bugün böyle bir şeye kalkışırsa bu projeyi paramparça ederler. Bunu anlatmaya çalıştım, yani ‘Devlet içinde bir gücü var, isterse çözebilir’ dedim. Erdoğan, bugün Kürtlere en fazla acı çektiren liderdir, bunu da ifade ettim, öyle kendisini öven bir şey değil” dedi.

Erdoğan’ın bir güce sahip olduğunu, devletin kontrolünün elinde olduğunu, istediği her şeyi yapabileceğini ifade eden Türk, şöyle devam etti:

“Şimdi başka bir lider geçmişte Kürt sorununun çözümü ile ilgili bir adım atmış olsaydı kıyametler kopardı, ama biliyorsunuz o dönemde (Çözüm Süreci) hiçbir itiraz olmadı. Yani arkasında bir güç ve destek var, onu ifade etmeye çalıştım. Yoksa ne Kılıçdaroğlu ne de Özgür Özel’in şahsı ile ilgiliydi söylediğim şeyler. Burada bir tespit yaptım, tespitimi hâlâ savunuyorum, bu noktadayım. Dünyadaki güçlü liderler önemli sorunları çözebilir, arkasında gücü olmayan liderlerin bu sorunları çözme kabiliyeti olamaz. Çünkü onu durdurmaya çalışırlar, engellemeye çalışırlar. Bunu ifade etmeye çalıştım.”

Ahmet Türk, “Yerel seçimden sonra yeni bir çözüm süreci olabilir mi?” şeklindeki soruya da cevap verdi.

Kısa zamanda yeni bir çözüm süreci beklemediğini, bunun altyapısının doğru bir şekilde hazırlanması gerektiğini söyleyen Türk, “Tabii ki bu kolay değil. İnanıyorum ki bu işin böyle gitmeyeceğini görmeye başlayacaklar. Türkiye’deki akil insanlar, Türkiye’yi yönetecek mantık, bazı şeyleri görmeye başladı diye düşünüyorum. Artık Kürt’ü Türk yapmak, Alevi’yi Sünni yapmak, politikalarının bir şey getirmediğini görmeye başladılar. Ama kısa zamanda böyle bir şey olacağını düşünmüyorum. Bunun altyapısının doğru bir şekilde hazırlanması, halka doğru mesajlar vererek, ortamı hazırlamak gerekiyor. İşte birden bire yeniden başlıyorum dediğiniz zaman yine akamete uğrar” dedi.

Ahmet Türk, “Asla böyle bir pazarlık yapılmadı. Siyasi partiler kendi adaylarıyla seçime katılmak ve iktidar olmak için mücadele eder, amacı budur. Bizler de farklı ve demokrasiyle özgürlükleri savunan bir partiyiz. Sonuçta kendi adaylarımızla seçimlere girme kararı aldık” diyerek, AKP ile DEM Parti’nin pazarlık yaptığı iddialarını yalanladı.

“Hiçbir partinin arka bahçesi değiliz”

Türk, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Şunu ifade etmem gerekir ki biz hiçbir partinin arka bahçesi değiliz. Kendimize güveniyoruz, seçmenimize güveniyoruz, gerçekten demokratik bir geleceği oluşturmak için çaba gösteren bir parti olarak Türkiye tarihinde yer alan bir partiyiz. Bizim amacımız bu ülkede demokrasiyi kalıcı hale getirmek ve onurlu bir barışı sağlamak ve gelecekte Kürt halkının kimlik ve özgürlükleri ile ilgili atılacak adımlara katkı sunmaktır veya başarmaya çalışmaktır. Elbette ki siyasette zaman zaman dedikodular olur, tartışmalar olur, ama sonuç olarak bizler demokrasiyi savunduğumuza göre bizim için de sorumlulukları yerine getirme durumu ile karşı karşıyayız.”

Ahmet Türk, iktidar ve muhalefetten elbette bazı beklentileri olduğunu vurguladı. Kürt siyasetçilerin tutuklu olduğunu, PKK lideri Abdullah Öcalan’a tecrit uygulandığını belirten Türk, “Bütün dünya ve hukukçular bunun hukuksuz bir durum olduğunu söylüyor. Avukatları ve ailesi ile görüştürülmeme durumu söz konusu. Bu tamamen hukuksuz. İster hükümlü, ister tutuklu olsun herkesin bazı hakları var, şimdi bunlar gasp edilmiş durumda. Elbette bunları dile getiriyoruz, bu konuda adım atılması konusunda çağrılarımızı yapıyoruz. Bu konuda uyarılarımızı yapıyoruz. Bunları pazarlık konusu yapmadık. Yapılması gerekenleri ifade ediyoruz, bir pazarlık konusu değil” diye konuştu.

“Kılıçdaroğlu’nu destekledik, oyumuz 13’lerden 8’e düştü”

Ahmet Türk, 14-28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde Kemal Kılıçdaroğlu’na çok açık destek verdiklerini ancak oylarının yüzde 13 ve 11’lerden yüzde 8’lere düştüğünü söyledi. Seçimlere kendi başlarına girmedikleri için oylarının düşmesi tehlikesiyle karşı karşıya kaldıklarını aktaran Türk, “Bu konuda tabanımızda zaman zaman tepkiler oluştu. Halkımızdan gelen talepler doğrultusunda partimiz bu seçimde kendi adaylarıyla girme kararı aldı. Asla bir pazarlık söz konusu değil, asla bir kimseye verilmiş taviz olarak da kararımız değerlendirilmemelidir” dedi.

Kimin seçimi kazanmasının DEM Parti’yi ilgilendirmediğini, demokrasi özlemleri olduğunu, ve demokrasiyi içselleştiren kesimlerle zaten yan yana durduklarını da vurgulayan Ahmet Türk, “Bugün demokrasi isteyen ve Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümünü isteyen kesimlerle zaten beraberiz. Bu cepheyi elbette ki büyütmek isteriz, herkesi bu noktaya getirmek isteriz. Sonuçta siyasetimizle, fikirlerimiz ve düşüncelerimizle, halka verdiğimiz mesajlarla bunu götürüyoruz” diye konuştu.

Paylaşın

Ahmet Türk: CHP, Kürt Sorununu Çözecek Kabiliyette Değil

DEM Parti’nin Mardin Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ahmet Türk, CHP’nin 14 Mayıs seçimleri sürecinde kendileri ile açık görüşme yapılmadığını hatırlatarak, “CHP bu kadar muazzam bir sorunu çözecek kabiliyette değil” dedi ve şöyle konuştu:

“Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir araya gelmenin ve güçlü iki adaydan birinin etrafında toplanmanın doğru olduğuna inanıyorum. Çok farklı ideolojilerde olan partilerin bir araya gelmesiyle altılı masanın güçlü bir mesaj veremeyeceği inancı da bende vardı. Sayın Kılıçdaroğlu bir taraftan, açık açık bir görüşmenin içine girmediler bizle, çünkü biz cüzzamlı olarak görülüyoruz herkes uzaktan mesaj göndererek temas kurmaya çalışıyor, bu yanlıştır.

Ahmet Türk, açıklamasının devamında, “Buna rağmen bütün gücümüzle Kürdistan’da Kılıçdaroğlu’na destek verdiğimiz ortaya çıkıyor. Ancak Kılıçdaroğlu’nun Kürt sorununu çözeceğine inancımız yoktu. Bugün de yok. CHP bu kadar muazzam bir sorunu çözecek kabiliyette değil. Bugün bir lider yok orada. Sayın Özgür Özel demokratik bir insan ama parti içinde Kürtleri kucaklayacak, hak ve özgürlüklerini sahiplenecek bir yapının CHP’de olduğunu düşünmüyorum.

Kürtlerin inkarı üzerinden bir siyaset yürütülmüş, bugün Kürtler CHP’den uzak durmuşsa bunun tarihi nedenleri var. Bugün bütün kurumlar Erdoğan’ın kontrolü altında. CHP’nin Kürt sorununu çözme gibi bir anlayışla ortaya çıkması halinde bunu çözebilecek bir güce sahip olmadığını ifade etmeye çalıştım. Bugün Kürtler üzerinde en büyük zulmü yürüten bugünkü iktidardır” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, KRT’de katıldığı programda gündemi değerlendirdi.

Çözüm sürecinin yeniden başlamasının kolay olmadığını belirten Türk, “Yeniden toplumu ortaklaştıracak bir siyasetin ortaya çıkmasıdır çabamız. Bugün milliyetçilik üzerinden apolitik kesimi kendi elinde tutmaya çalışan bir anlayış var. Kürtlerle ilgili düşmanca söylemler ortaya çıkıyor. Şu anda bir çözüm sürecinin başlayacağı konusunda da bir inanca sahip değilim” diye konuştu.

“Mardin’de büyük bir coşku ve partiyi sahiplenecek tutum var” diyen Ahmet Türk, kayyım konusunda ise görüşlerini şöyle dile getirdi:

“Bizim üzerinde durduğumuz halk iradesinin ortaya çıkmasıdır. İki dönemdir halk iradesi yok sayıldı. Bizim mücadelemiz bir demokrasi mücadelesidir. Türkiye’de adaletin, eşitliğin, barışın olduğu bir süreci yakalamaktır. Halka hizmet önemli ama bu ülkede demokrasinin kalıcı hale gelmesi için de mücadele ediyoruz. Kayyum atayabilirler ama bizim için önemli olan halkımızın buna rızasının olmadığını ortaya koymak. Elbette halkımıza hizmet etmek isteriz, yerel yönetimleri önemseriz. Bugün hukukun, adaletin olmadığı bir ülkede her şey olabilir.”

Başak Demirtaş’ın adaylık başvurusunda bulunması ardından da adaylığını çekmesi konusunda Demirtaş’a hak verdiğini söyleyen Ahmet Türk, şöyle konuştu:

“Başak Demirtaş’ın tutumu bence doğruydu. Partiyi sahiplenecek bir tavır gösterdi. Burada önemli olan Türkiye’nin her yerinden aday çıkarılması konusunda bir mesajdı. Bizim mücadelemiz bir demokrasi mücadelesidir. Kürt halkının sindirilme politikasına karşı demokrasiyi kalıcı hale getirmek için mücadele ediyoruz. ‘Zayıf’ aday ‘güçlü’ aday tartışması yürütüldü. Bizim siyasetimiz belli. Bugüne kadar inkar edilen bir halkın mücadelesini verdiğimiz için tabanımız niçin mücadele ettiğimizi çok iyi görüyor ve anlıyordur diye düşünüyorum.

Çözüm sürecinin yeniden başlayıp başlamayacağı konusunda görüşü sorulan Ahmet Türk, “Şu anda bir çözüm sürecinin başlayacağı konusunda da bir inanca sahip değilim” dedi. Türk, şöyle konuştu:

“Elbette ki mücadelemiz bir çözümün ortaya çıkması için, bunun mücadelesini veriyoruz. Kürtlere karşı yürütülen acımasız bir siyasetin sonuç almayacağını kendisi de görmek durumundadır. Cumhurbaşkanının kendi deyimiyle nasıl Filistinliler bitmezse Kürtler de bitmez.

Yeniden toplumu ortaklaştıracak bir siyasetin ortaya çıkmasıdır çabamız. Bugün milliyetçilik üzerinden apolitik kesimi kendi elinde tutmaya çalışan bir anlayış var. Kürtlerle ilgili düşmanca söylemler ortaya çıkıyor.

Şu anda bir çözüm sürecinin başlayacağı konusunda da bir inanca sahip değilim. Kobanê davası boş bir dava, bir kumpas davası. Kim ne derse desin sayın Öcalan’ın söylemlerinin Kürtler üzerinde bir etkisi var. Avukatlarıyla görüşeceği yeni bir sürecin başlamasının mesajını verecek bir süreci zorunlu görüyoruz.

‘Kürtler potansiyel tehlikedir, Türkiye’yi bölmeye çalışıyor’ mesajlarıyla ırkçı kesimleri Kürtlere karşı bir yere getiriyor. Bizim başından beri söylediğimiz halkların ortak demokratik değerler etrafında buluşmasıdır. Cumhuriyet’ten bugüne kadar Kürtleri susturmaya, sindirmeye çalışan bir mantıkla karşı karşıya kaldık. Bu mantık ne Türklere ne Kürtlere bir şey getirir.

Biz bir siyasi partiyiz, kimsenin arka bahçesi değiliz. Demokrasiyi içselleştiren kesimi kucaklayan bir siyasetimiz de var. Bizim tabanımız politize olmuş bir taban, ne yapacağını gayet iyi biliyor.”

“Bir sorunu çözmeniz için bir hakkı, hukuku içselleştirmeniz gerekiyor”

Çözüm sürecinin sona ermesi konusunda ise Erdoğan’ı işaret eden Türk, şunları söyledi: “Erdoğan’ın kontrolü dışında bir geliştiğine inanmıyorum. 7 Haziran seçimlerinde partimiz yüzde 13’lere çıktı. Erdoğan, Kürtlerin kendisine destek vereceğini düşünürken partimize destek verdi. Bir sorunu çözmeniz için bir hakkı, hukuku içselleştirmeniz gerekiyor. Kürtlerin bir halk olduğunu bir dilinin, kültürünün olduğunu içselleştireceksiniz. Televizyon karşısında bir araya gelerek bir sorun çözülmez.

CHP’nin tutumu da eleştiren Ahmet Türk, 14 Mayıs seçimleri sürecinde kendileri ile açık görüşme yapılmadığını hatırlatarak “CHP bu kadar muazzam bir sorunu çözecek kabiliyette değil” dedi ve şöyle konuştu:

“Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir araya gelmenin ve güçlü iki adaydan birinin etrafında toplanmanın doğru olduğuna inanıyorum. Çok farklı ideolojilerde olan partilerin bir araya gelmesiyle altılı masanın güçlü bir mesaj veremeyeceği inancı da bende vardı. Sayın Kılıçdaroğlu bir taraftan, açık açık bir görüşmenin içine girmediler bizle, çünkü biz cüzzamlı olarak görülüyoruz herkes uzaktan mesaj göndererek temas kurmaya çalışıyor, bu yanlıştır.

Buna rağmen bütün gücümüzle Kürdistan’da Kılıçdaroğlu’na destek verdiğimiz ortaya çıkıyor. Ancak Kılıçdaroğlu’nun Kürt sorununu çözeceğine inancımız yoktu. Bugün de yok. CHP bu kadar muazzam bir sorunu çözecek kabiliyette değil. Bugün bir lider yok orada. Sayın Özgür Özel demokratik bir insan ama parti içinde Kürtleri kucaklayacak, hak ve özgürlüklerini sahiplenecek bir yapının CHP’de olduğunu düşünmüyorum. Kürtlerin inkarı üzerinden bir siyaset yürütülmüş, bugün Kürtler CHP’den uzak durmuşsa bunun tarihi nedenleri var. Bugün bütün kurumlar Erdoğan’ın kontrolü altında. CHP’nin Kürt sorununu çözme gibi bir anlayışla ortaya çıkması halinde bunu çözebilecek bir güce sahip olmadığını ifade etmeye çalıştım. Bugün Kürtler üzerinde en büyük zulmü yürüten bugünkü iktidardır.”

“İlkeli bir siyaseti esas almak lazım”

Ahmet Türk’ün açıklamalarından bazı satırbaşları ise şöyle: “Doğru bir rota izlediğinizde toplum sizi anlar ama bakıyoruz sol siyaset çok güçsüz. O zaman hem sosyalistler, devrimciler hem de demokrasi mücadelesi verenler kendilerini gözden geçirmelidirler. İlkeli bir siyaseti esas almak lazım.

Geçmişteki gibi bir akademisyen üzerinden verilecek bir mesajın anlamı yok. Sayın Öcalan’ın avukatları vardır, üç yıldır görüşmüyor. İstediği mesajı verme zemini ortada yok. Avukatlarıyla görüşürse, bazı mesajlar verilirse halk üzerinde bir karşılığı olacağını kabul etmek gerekiyor. Kürtler üzerinde elbette önemli bir etkisi var.

Paylaşın

Ahmet Türk, DEM Parti’nin Mardin Adayı

31 Mart’ta yapılacak seçimler yaklaştıkça, partilerde seçim ve aday çalışmalarını hızlandırdı. Mardin Büyükşehir Belediye başkan adaylığı için ilk turda rakibine fark atmasına rağmen adaylıktan çekilen Ahmet Türk, ikna edildi ve diğer adayın çekilmesi ile belediye başkan adayı oldu.

Ahmet Türk, 2014 ve 2019 yerel seçimlerinde de Mardin Büyükşehir Belediye başkanı olmuş, ancak iki kez yerine kayyım atandığı için toplam 17 ay belediye başkanlığı yapmıştı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanlığı için Ahmet Türk ve Devrim Demir’i aday göstereceğini açıkladı. Kentte bulunan bir düğün salonunda yapılan açıklamayı Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır yaptı. Açıklamaya çok sayıda kişi de katıldı.

Mezopotamya Ajansı’nın aktardığına göre; İlk tur seçimlerinde kentin mevcut belediye eş başkanı Ahmet Türk ve Devrim Demir’in halk oylamasında en çok oy alan iki aday adayı olduğunu belirten Keskin Bayındır, “Kürt siyasetinde ve yerel yönetimlerde önemli bir tecrübesi olan Sayın Ahmet Türk’ün yeniden aday olması için Mardin halkı, delegeler ve kent dinamikleri yoğun bir ısrar ve arayış içerisinde olmuştur.

Öte yandan ön seçimlerde ikinci sırada yer alan Sayın Azad Yıldırım arkadaşımız kent dinamiklerinin, delegelerin ve halkımızın çağrısına uyarak demokratik bir olgunluk ve sorumlulukla aday adaylığından feragat ettiğini Mardin İl Seçim Koordinasyonumuza bildirmiştir.

Ön seçimlerin yapılması sürecine ve kent dinamiklerinin çağrılarına demokratik bir duyarlılıkla karşılık veren Azad Yıldırım, Gülizar İpek Bilek ve diğer tüm aday adayı arkadaşlarımıza tüm Mardin halkı adına teşekkür ediyoruz. Buna göre 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlerde Ahmet Türk ve Devrim Demir arkadaşlarımızın Mardin Büyükşehir Belediye Eş Başkan adaylarımız olduğunu başta Mardin halkı olmak üzere tüm kamuoyuna duyuruyoruz.

Ön seçimlerle verdiğimiz güçlü demokrasi sınavını, bir adım ileriye taşıyarak 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel yönetim seçimlerinde zafere ulaştıracağız. Her bir aday adayı arkadaşımız partimizin zafer halayının en ön saflarında yer almaya devam edecektir. Ön seçimlerle gerçekleştirdiğimiz demokrasi devrimini, Kürt halkının iradesi ve özgürlük mücadelesi etrafında zafere ulaştıracağımıza olan inancımız tamdır” dedi.

“Vereceğimiz sınav çok önemli”

Ahmet Türk yaptığı açıklamada, “Demokrasi mücadelemizin uzun bir tarihi var. Halkımız, zulme ve baskılara karşı geleceğini, kimliğini, dilini ve yerinde yönetime sahip çıkmak için çok büyük fedakarlıklar yaptı. Önümüzde bir yerel seçim var. Ama bu Kürt halkının geleceğini ilgilendiren bir seçim. ‘Kürtler hakkına, hukukuna, geleceğine, sahip çıkacak mı, sahip çıkmayacak mı?’ Bunun mesajını verecek.

Bugün alanlarda olan bizler, zindanlarda olan ve açlık grevinde olan yoldaşlarımızın sorumluluğunu taşıyoruz. Halkımızın sorumluluğunu taşıyoruz. Geleceğimizi belirlemek için vereceğimiz sınav gerçekten çok önemlidir. Biz çok iyi biliyoruz ki, bugün Kürt halkını sindirmeye çalışan, hatta yok etmeye çalışan bir mantıkla karşı karşıyayız. Eğer güçlü bir çıkış göstermezsek, birliğimizi ve beraberliğimizi güçlü bir hale getiremezsek, gerçekten daha fazla zulüm ile karşı karşıya kalacağız” diye konuştu.

Aday adaylarından Azad Yıldırım’a teşekkür eden Türk, “Azad arkadaşımız ikinci sırada seçimleri bitirdi ve feragat etti. Kendisine teşekkür ediyorum. İnanıyorum ki hep birlikte bütün yoldaşlarımızla, arkadaşlarımızla bir bütünlük içerisinde bu sınavdan geçeceğiz. Devrim arkadaşımız ‘inşallah kazanırız’ dedi. Ben kazanacağımızdan eminim yeter ki görevimizi yapalım. Yeter ki halkımıza karşı sorumluluğumuzu yerine getirelim” dedi.

Mardin Büyükşehir Belediyesi eş başkanlığı için yaptığı aday adaylığı başvurusunu birinci turda seçilememesi nedeniyle çektiğini belirten Ahmet Türk, “Daha önce yüzde 50’yi aşmamam durumunda çekileceğimi açıklamıştım. Halkın sahiplenmesinde dolayı halka teşekkür ediyorum. Aktif siyasetten çekiliyorum. Kürt halkının mücadelesini farklı platformlarda sürdüreceğim” demişti.

Paylaşın

Ahmet Türk, Aktif Siyaseti Bıraktığını Duyurdu

Eski Mardin Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Ahmet Türk, aktif siyasetten çekildiğini belirterek, “Kürt halkının mücadelesini farklı platformlarda sürdüreceğim” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), dün 10 il ve bağlı birçok ilçede belediye eşbaşkanları, belediye meclis üyeleri ve il genel meclis üyelerini belirlemek için halk oylaması gerçekleştirdi.

Mardin Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanlığı için aday adaylığı başvurusu yapan Ahmet Türk, daha önce yaptığı açıklamada birinci turda seçilememesi halinde aday adaylığından çekileceğini belirtmişti.

Türk, dün yapılan seçimlerde sandıktan birinci çıktı. Ancak yüzde 50+1 barajını geçemedi.

Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuşan Türk, aday adaylığından çekildiğini duyurdu. Türk, “Daha önce yüzde 50’yi aşmamam durumunda çekileceğimi açıklamıştım. Halkın sahiplenmesinde dolayı halka teşekkür ediyorum. Aktif siyasetten çekiliyorum. Kürt halkının mücadelesini farklı platformlarda sürdüreceğim” dedi.

Ahmet Türk kimdir?

1942 yılında Mardin’de dünyaya gelen Ahmet Türk, 1973’te Demokratik Parti’den Mardin Milletvekili olarak seçilen Türk, daha sonra buradan istifa ederek CHP’ye katıldı ve 1980 yılına kadar siyasi hayatına burada devam etti.

1987 yılında SHP’ye katılan Türk, 1989 yılında Paris’te düzenlenen Kürt konferansına katıldığı gerekçesiyle SHP’den ihraç edildi. Ahmet Türk, 2009 yılında kapatılan DTP’nin kurucularından olmuştur.

2007 Genel Seçimlerinde Bağımsız Mardin Milletvekili olarak meclise giren Türk, kurucusu olduğu DTP 2009 yılında kapatılınca milletvekilliği düştü. 2014 yılında BDP’nin desteği ile Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi.

Ahmet Türk, 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerinde HDP Mardin Büyükşehir Belediye Eş Başkan adayı oldu.

Paylaşın

Ahmet Türk: Demokratik Siyaset Yaptığımız İçin Yargılanıyoruz

“İhaleye fesat karıştırma” iddiasıyla hakkında açılan davada hakim karşısına çıkan Ahmet Türk, “Burada demokratik siyaset yaptığımız için hedef alınıyoruz. Burada usulsüzlükler nedeniyle yargılanmıyoruz. Açılan bu davalar siyasidir” dedi ve ekledi:

“İktidara muhalefet olduğumuz için bu dava açılmıştır. Sadece ağır ceza mahkemesinde kayyımın atadığı bütün daire başkanları hakkında davalar açıldı. Nasıl ihaleler yapıldığı dosya tutanaklarında mevcuttur. O dosyaların da dosyaya istenmesini talep ediyorum.”

Duruşma sonrası açıklamada bulunan Ahmet Türk, “Kayyım bütün yolsuzluklarını örtmek için bizi hedef haline getirmiş. Bizim hukuka uygun yaptığımız işler hukuka uygun değilmiş gibi bir dava açılmış” dedi.

Yerine kayyım atanan Mardin Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Ahmet Türk hakkında, 31 Mart 2019 seçimleri sonrası ağaç sulama şirketinin sözleşmesini uzatması gerekçe gösterilerek “ihaleye fesat karıştırma” iddiasıyla açılan davanın 4’üncü duruşması görüldü. Mardin 1’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya Türk ve avukatları katıldı.

Kimlik tespitinin ardından başlayan duruşmada Ahmet Türk, belediye başkanlığı yaptığı süre içinde bütün ihaleleri şeffaf bir şekilde yaptığını dile getirdi.

Türk, “Bu ihalede müteahhit zaten kayyım tarafından getirilmiş bir müteahhitti. Haziran ayında müteahhittin sözleşme süreci bitti. Yeniden ihale sürecinin başlatılması 45 günlük süre alıyordu. Biz de ağaçların kurumaması için müteahhittin sözleşmesini uzatma kararı aldık. Yaptığımız sadece bu. Bunun aksini yapsak ağaçlar kuruyacak, zarar daha büyük olacaktı. Burada bir ihale yapılmadı sadece sözleşme süresi uzatıldı” dedi.

Kayyımın bütün yolsuzluklarını ortaya çıkardığını ve kamuoyuna anlattığını kaydeden Türk, “Bunun üzerine kayyım müteahhitti çağırıyor ve ‘Ahmet Türk hakkında ifade verirsen ne istersen veririm’ diyor. Müteahhit bunun üzerine ‘ben vicdanımı satamam’ dediği için gözaltına alınıyor. Burada bir hesaplaşma için açılan bir dava var. Bir yolsuzluk ve usulsüzlük yok. Sadece yaz mevsimine girdiğimiz için süreyi uzattık” diye belirtti.

Kayyım döneminde yapılan bütün ihalelerin usulsüz olduğunu ve bu konuda bugüne kadar tek bir davanın açılmadığını aktaran Türk, “Burada demokratik siyaset yaptığımız için hedef alınıyoruz. Burada usulsüzlükler nedeniyle yargılanmıyoruz. Açılan bu davalar siyasidir. İktidara muhalefet olduğumuz için bu dava açılmıştır. Sadece ağır ceza mahkemesinde kayyımın atadığı bütün daire başkanları hakkında davalar açıldı. Nasıl ihaleler yapıldığı dosya tutanaklarında mevcuttur. O dosyaların da dosyaya istenmesini talep ediyorum” diye konuştu.

Türk’ün ardından avukatlar savunma yaptı. Avukatlar, ek süre talebinde bulundu. Savcı, eksik hususların giderilmesi yönünde mütalaa verdi. Mahkeme, duruşmayı 6 Aralık’a erteledi.

Duruşma sonrası Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuşan Ahmet Türk, “Kayyım bütün yolsuzluklarını örtmek için bizi hedef haline getirmiş. Bizim hukuka uygun yaptığımız işler hukuka uygun değilmiş gibi bir dava açılmış” dedi.

Paylaşın

Ahmet Türk: Kılıçdaroğlu’nu Destekleyeceğiz

Diyarbakır’da basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Eski Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk, “Ya faşizme destek vereceğiz ya da onun karşısında en azından halkımızın nefes alabileceği bir seçeneğe destek vereceğiz. Bu iki seçenekten biri Kılıçdaroğlu’dur ve biz tercihimizi Kılıçdaroğlu’ndan yana yapacağız” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Son dönemlerdeki milliyetçi söylemler nedeniyle halkımızda bir kırgınlık olduğunu görüyoruz, bu kırgınlığı biz de yaşıyoruz. Ama oyuna gelmemek lazım. Bu seçimlerde bir bütün olarak sandık başında olmamız lazım. Bununla birlikte seçim kuruluna gidinceye kadar oylarımıza sahip çıkmamız lazım.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, eski Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, Yeşil Sol Parti ve HDP yöneticileri ile Yeşil Sol Parti milletvekilleri Diyarbakır’da basın mensuplarıyla bir araya geldi. Buluşmanın açılışında konuşan Buldan ve Türk, seçmeni sandığa çağırarak şunları söyledi:

Ahmet Türk’ün açıklamalarından öne çıkan bölümler ise şöyle:

“Önemli bir dönemeçten geçiyoruz. Değişimin ve dönüşümün sancılarını yaşıyoruz. Elbette tercihimiz şahıslarla ilgili değil. Kürt halkının geleceği, Türkiye’nin geleceği için mücadele ediyoruz ve seçimimizi ona göre yapıyoruz. Tabii ki son dönemlerde milliyetçi tartışmalar halkımızda kırgınlık yarattı. Buradan özellikle halkımıza ve gençlerimize şu mesajı vermek istiyorum. Sakın oyuna gelmeyin; protesto etmeniz ve sandıklara gitmemeniz Erdoğan’ın değirmenine su taşımak olacaktır. Bu bilinçle sandıklara gitmeniz gerekiyor. Önümüzde iki seçenek vardı.

Eş Genel Başkanımızın da biraz önce ifade ettiği gibi ırkçılığı, faşizmi ve tekçi anlayışı Türkiye’de hakim kılmak isteyen bir anlayış var. Bunun karşısında da en azından halkımızın nefes alabildiği demokratik bir ortam konusunda güven veren, hukukun üstünlüğünü esas alan farklı bir anlayış var. Biz bu iki seçenekten birini tercih etmek durumundayız. Elbette bizim tercihimiz demokrasiden, insan haklarından, Kürt halkının özgür geleceğinin belirlenmesinden yana olacak. Yıllardan beri sürdürdüğümüz mücadele demokratik bir gelecek içindir, halkların ortak demokratik değerlerde buluşması içindir, halkımızın özgür geleceği içindir.

Eş Genel Başkanlarımız, arkadaşlarımız yaptıkları toplantılarda ve açıklamalarda her türlü değerlendirmeyi yaptılar. Bizler bu durumda elbette tercihimizi demokrasiden yana kullanacağız. Pek çok talebimizin karşılanmayabileceği ihtimalini biliyoruz. Ancak biz inandığımız yolda mücadelemizi yine yürüteceğiz. Ama bugün başından beri söylemek istediğim şudur. Sevgili Halkımız, iki seçenekle karşı karşıyayız: Ya faşizme destek vereceğiz ya da onun karşısında en azından halkımızın nefes alabileceği bir seçeneğe destek vereceğiz.

Bu iki seçenekten biri Kılıçdaroğlu’dur ve biz tercihimizi Kılıçdaroğlu’ndan yana yapacağız. Son dönemlerdeki milliyetçi söylemler nedeniyle halkımızda bir kırgınlık olduğunu görüyoruz, bu kırgınlığı biz de yaşıyoruz. Ama oyuna gelmemek lazım. Bu seçimlerde bir bütün olarak sandık başında olmamız lazım. Bununla birlikte seçim kuruluna gidinceye kadar oylarımıza sahip çıkmamız lazım. Hepinize teşekkür ediyorum, sizleri saygıyla selamlıyorum.”

HDP Eş Genel Başkanı Buldan’ın açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“28 Mayıs seçiminin son çalışmalarını duyurmak için buradayız. Esnaf ziyaretleri gerçekleştireceğiz, buluşmalar gerçekleştireceğiz. İkinci tur seçimlerinin artık son kavşağında olduğumuzu bilerek bu çalışmaları tamamlayacağız. 14 Mayıs’ta yapılan seçimlerin çok eşit şartlarda, demokratik bir ortamda yapılmadığını biliyoruz. Cumhur İttifakının devletin bütün imkanlarını kullanarak yürüttüğü aşikar.

Ancak bizler muhalefet partileri olarak; bütün bu eşitsiz şartlara ve anti demokratik uygulamalara karşı halkımızın ve Türkiye’nin geleceğini, Türkiye toplumunun yarınlarını düşünerek bir seçim süreci geçirdik. Yeşil Sol Parti olarak bütün bu engellemelere rağmen bir başarı elde ettiğimizi düşünüyoruz. Bu başarının ikinci turda devam etmesi için de iki gün sonra yapılacak seçimlerin Türkiye’nin demokratik geleceği ve barışı açısından, gençlerin ve kadınların geleceği açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. Tarihi bir kavşaktır aslında 28 Mayıs’ta yapılacak seçim.

Yeşil Sol olarak birinci turda sürdüğümüz tutumumuzu, ikinci turda da devam ettireceğimizi dün yaptığımız açıklamayla zaten kamuoyu ile paylaştık. Bugün bir kez daha Diyarbakır’dan, özellikle bölgeden ikinci tura dair önemli sonuçların çıkacağını düşünerek bunu ifade ediyorum. Diyarbakır halkına bir kez daha şu çağrıyı yapıyoruz. İkinci turda oylarımızı kullanalım, sandığa gidelim, birinci turdaki irademizi ve kararlılığımızı ikinci turda da gösterelim. Çünkü gelecek ve yarınlar bizi ilgilendiriyor.

AKP’nin ve Erdoğan’ın tekrar kazanması Türkiye toplumunun bir kez daha nefessiz kalmasına neden olacaktır. Bunu açık yüreklilikle ifade etmek istiyorum. O yüzden Erdoğan gitmelidir. Erdoğan’ın gitmesiyle toplumun rahat bir nefes alacağını düşünerek bunu ifade ediyorum. Çünkü son yıllarda AKP iktidarının MHP ile birlikte Türkiye’yi nefessiz bıraktığını biliyoruz.

Her türlü hukuksuzluğun, düşmanlığın, baskı ve şiddetin bu ülkede yaratıldığını, demokrasinin kırıntılarının bile kalmadığı bir ülke yaratıldığını hepimiz gördük. Bir Kürt düşmanlığı var. Aynı zamanda bir kadın düşmanlığı var, bir barış düşmanlığı var. Bütün bunların bitmesi, Türkiye’nin rahat bir nefes alması için de Erdoğan kaybetmelidir bu seçimlerde.

Bu meselelerin rahatlıkla çözülebileceği, demokratik adımların atılabileceği, Türkiye’nin barışa, huzura ve refaha kavuşabileceği bir ortamı yaratabilmek elbette bu seçimlere bağlı. O yüzden Erdoğan’ı göndermemizle birlikte demokratik yolların açılabileceğine olan inancımı ifade etmek istiyorum. Erdoğan’ın tekrar kazanmasının çıkaracağı fermanların Türkiye açısından felaket olacağının altını çizmek istiyorum.

“İkinci tur faşizm ile demokrasi arasında bir referandumdur”

Erdoğan tekrar kazanırsa ne olacağını tek tek sıralamaya gerek yok. Son yıllarda yaşadıklarımız bunun açık göstergesi. Bizler yine direniriz, bizler yine mücadele ederiz ama toplum nefessiz kalır. Bizi en çok endişelendiren de bu. O yüzden Türkiye toplumu ve Kürtler açısından, kadınlar ve gençler açısından bu kadar önemli bir süreçte rejimi ve sistemi oyladığımızın farkında olmamız gerekir.

Bizler eğer ikinci turda kazanabilirsek demokrasinin inşasını gerçekleştirmiş olacağız. O yüzden bu kadar tarihi bir seçim olacaktır. Dolayısıyla bu ikinci turun faşizm ile demokrasi arasında bir referandum olduğunu görerek hareket etmemiz gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Türkiye toplumu önemli bir karar verecek tercih yapacak. Türkiye; karanlık ile aydınlık arasında tercih yapıp aydınlığı seçerse, demokrasi ile faşizm arasında tercih yapıp demokrasiyi seçerse önümüzdeki süreçte demokratikleşme alanında, barış alanında ve huzur ve refah alanında bir başarı elde edebilir.

Bu seçim gerçekten tarihi bir seçim olacak. Türkiye’nin kaderini değiştirecek bir seçim olacak. Ben başta Diyarbakır halkı olmak üzere bütün Kürtlere ve Türkiye  halklarına çağrımızı buradan tekrar yapmak istiyorum. Türkiye’nin kaderini değiştirmek bizlerin elinde. Bir kez daha 28 Mayıs’ta sandıklara giderek bu değişim ve dönüşüme katkı sunalım, geleceğimizi oyladığımızı, yarınlarımızı belirlediğimizi bilerek bu seçime yaklaşalım.

Herkese kolay gelsin, herkese başarılar diliyorum. Umut ediyorum ki 28 Mayıs’ta istediğimiz sonucu elde edeceğiz. Mesele Millet İttifakı ya da Sayın Kılıçdaroğlu değildir; biz meseleye sadece ve sadece Türkiye’nin geleceği olarak bakıyoruz ve oyumuzu da Türkiye’nin geleceğinden yana kullanıyoruz. Türkiye halklarına bir kez daha sandığa sahip çıkma ve oylarını kullanma çağrısı yapıyorum.”

Paylaşın

Ahmet Türk: Demokratik Anlayışa Destek Vermemiz Gerekiyor

28 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimine ilişkin değerlendirme yapan Ahmet Türk, “Demokrasiden yana mı olacağız yoksa bugüne kadar ırkçı, milliyetçi, tekçi, Kürt halkının inkarı üzerinde kendini var eden, Kürt halkına baskı yapan bir anlayışa mı destek vereceğiz” dedi ve ekledi:

“Halkımız bir tehdit altında kalmayı mı seçecek yoksa nefes alacak bir demokratik ortama mı destek verecek. Demokrasiden yana olan herkes bu tehdidi ortadan kaldıracak bir davranış içinde olmazsa bizim için büyük bir eksiklik demektir. Seçimden sonra yaşanan kırıklığı, moralsizliği bir tarafa bırakarak, 14 Mayıs’tan daha güçlü, daha büyük bir inançla bu seçimi kazanacağımızı ifade ederek, sandık başına gitmemiz lazım.”

Ahmet Türk, açıklamasının devamında, “Bir oyun çok çok önemli olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Bir referandum olarak görmeliyiz. Ya demokrasiden yana olacağız ya da antidemokratik uygulamaları ile bizlere acılar yaşatan bir anlayıştan yana olacağız. Halkımız bunun hesabını çok iyi yapmalı, sadece Kürtler ile ilgili değil. Türkiye halkları da bunun hesabını yapsın. Geleceğimizi güvence altına alacak bir demokratik anlayışa destek vermemiz gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

Ahmet Türk, 14 Mayıs seçimlerini ve ikinci tura kalan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini değerlendirdi.

Mezopotamya Haber Ajansı’nda yer alan habere göre, 14 Mayıs seçimlerine giderken iktidar partisinin 16 bakanının istifa etmemesinin Anayasa’ya aykırı bir süreç olduğuna dikkat çeken Ahmet Türk, “Demokratik bir seçimden bahsetmek mümkün değil. Yapmış olduğumuz bütün araştırmalarda birçok yerde fazla oyların kullanıldığını ve oyların değiştirildiğini görüyoruz. Bir bütün olarak bizim eksiklerimiz vardı. Gerek sandık başındaki görevliler açısından gerekse de seçim sürecine giderken, bizden ve muhalefetten kaynaklanan eksiklikler olduğunu görüyoruz.

28 Mayıs’tan sonra elbette bunlara dair değerlendirmelerimiz olacak. Burada gerçekten sandıklara sahip çıkabilirsek ve sandıklarda oynamalar olmazsa 28 Mayıs’taki sonucun Kemal Kılıçdaroğlu lehine gelişeceğini düşünüyorum. 14 Mayıs’ta gerçekleştirilen seçimler için bir bütün olarak baktığımız da demokratik bir seçim süreci olmadığını görüyoruz. İnanıyorum ki, 28 Mayıs’ta sandıklara sahip çıkılabilirse çok farklı bir sonuç elde edilebilir” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 14 Mayıs gecesi gerçekleştirdiği balkon konuşmasında “çok endişeli” olduğuna dikkat çeken Türk, “Erdoğan seçimler bitinceye kadar çok endişeli duruyordu. Sonuçlar ortaya çıktığı zaman 14 Mayıs öncesindeki Erdoğan’dan başka bir Erdoğan ortaya çıktı. Şuna inanıyorum; 49 buçuk oyu alan 50’yi de tamamlayabilirdi. Bence devletin bütün imkanlarını devreye koyarak, Kılıçdaroğlu’na çok büyük bir fark atarak seçimleri tamamlamak istediklerini düşünüyorum.

Ama bu hesaplar çok farklı da sonuçlar ortaya çıkarabilir. Ama yine de bana göre; demokratik olmayan bir seçim sonucunda ikinci tura giderken, Kılıçdaroğlu’nun halen aday olması Erdoğan’ı meşrulaştırmanın ötesine geçmiyor. Bence Erdoğan’ı meşrulaştıran bu adımın atılmaması gerekiyordu. Şahsen ben olsam çekilirdim. Buyursun Erdoğan kendi başına seçime girseydi. Erdoğan, ikinci tura gitmenin kendisini meşrulaştıracağını düşünüyor ve bu düşünceyle ikinci tura gidiyor. İkinci turdan beklediği de bu meşruluğu kazanmaktan başka bir şey değildir. Bence Erdoğan çoktan meşruiyetini yitirmiştir” ifadelerini kullandı.

14 Mayıs öncesi yaşanan hukuksuzluklara dikkat çeken Türk, “Bu kadar adaletsizliğin, bu kadar hukuksuzluğun yapıldığı, Yüksek Seçim Kurulu’nun Anayasa’ya rağmen bakanların görevine devam etmesi yönünde karar vermesi, valilerin, kaymakamların, karakol komutanlarının köy köy AKP’ye oy vermeleri yönünde baskılar yapması… Bu nasıl demokrasi olur. Bugün bile kendi gözüm ile buna şahit oldum. Böyle bir seçim nasıl demokratik bir seçim olur. Yine de tüm bunlara rağmen inanıyorum ki, halk bütün bunları aşacaktır. Halk bu hukuksuzluğa karşı daha güçlü bir şekilde sesini duyuracak. Sandıkta gücünü gösterecek. Buna inanıyorum. Yeter ki, bütün bu olumsuzluklara rağmen, bütün bu hukuksuzluklara rağmen sandık başında olalım, sandıkları koruyalım” dedi.

“Geleceğimizi güvence altına alacak bir demokratik anlayışa destek vermemiz gerekiyor”

Sandığa gitmenin çok önemli olduğunu kaydeden Ahmet Türk, şunları söyledi: “Demokrasiden yana mı olacağız yoksa bugüne kadar ırkçı, milliyetçi, tekçi, Kürt halkının inkarı üzerinde kendini var eden, Kürt halkına baskı yapan bir anlayışa mı destek vereceğiz. Halkımız bir tehdit altında kalmayı mı seçecek yoksa nefes alacak bir demokratik ortama mı destek verecek. Demokrasiden yana olan herkes bu tehdidi ortadan kaldıracak bir davranış içinde olmazsa bizim için büyük bir eksiklik demektir.

Seçimden sonra yaşanan kırıklığı, moralsizliği bir tarafa bırakarak, 14 Mayıs’tan daha güçlü, daha büyük bir inançla bu seçimi kazanacağımızı ifade ederek, sandık başına gitmemiz lazım. Bir oyun çok çok önemli olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Bir referandum olarak görmeliyiz. Ya demokrasiden yana olacağız ya da antidemokratik uygulamaları ile bizlere acılar yaşatan bir anlayıştan yana olacağız. Halkımız bunun hesabını çok iyi yapmalı, sadece Kürtler ile ilgili değil. Türkiye halkları da bunun hesabını yapsın. Geleceğimizi güvence altına alacak bir demokratik anlayışa destek vermemiz gerekiyor.”

Paylaşın

Ahmet Türk’ten Dikkat Çeken Açıklama: İktidar, İmralı’ya Heyet Gönderdi

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti), 14 Mayıs seçim çalışmaları kapsamında Mardin’in Nusaybin ilçesinde miting düzenledi. Mitingde konuşan HDP Danışma Kurulu üyesi Ahmet Türk, AKP’nin İmralı’ya heyet gönderdiğini öne sürdü.

Ahmet Türk, “İktidar partisi gideceğini görüyor. Peki, ne yapıyor? İmralı’ya heyet gönderiyor. Peki, yıllarca aile görüşünü yasakladınız, avukatları ile görüşmesini engellediniz, şimdi bir oy için Sayın Öcalan’ın kapısına giderek farklı bir anlayış gösteriyorsunuz” ifadelerini kullandı.

Kim ne demişti?

İddialar hakkında açıklama yapan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Yani gidecek, bir yargı mensubu böyle bir görüşme yapacak. Bundan Adalet Bakanı’nın, devletin, ilgililerin bilgisi olmayacak. Böyle bir görüşme yok” demişti.

AK Partinin Diyarbakır milletvekili adayı Galip Ensarioğlu da iktidarın Öcalan’la sürekli görüştüğünü belirterek, şunları söylemişti:

“Devlet sürekli Öcalan’la görüşüyor. Öcalan çözüme katkı sunmak istediği zaman, Türkiye’nin birliğine, bütünlüğüne, bu silahlı şiddetin son bulması için eğer bir katkı sunmak istiyorsa ve buna devlet de inanıyorsa bu tür görüşmeleri sürdürür.

Ancak bugün itibariyle bunun koşullarını ortadan kaldıran bizatihi HDP’nin kendisidir, Kandil’in kendisidir. Yani Öcalan’ı tecrite mahkum eden devlet değil, Öcalan’ı tecride mahkum eden bizatihi Kandil’dir, bizatihi HDP’nin kendisidir. Çözüm sürecini boşa çıkaran, sabote eden, Öcalan’ı rolünü boşa çıkaran yine kendileridir.”

“İmralı’ya heyet” iddiasını ilk olarak gazeteci Amed Dicle tarafından dile getirilmişti.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, hükümetin seçim öncesi “İmralı’ya adam gönderip yardım istediğini” öne sürmüştü. Akşener, 28 Mart’ta gerçekleştiğini öne sürülen görüşmeyle ilgili ‘yargıdan biri’nin gittiğini iddia etmişti.

Akşener, “Daha yeni İmralı’ya adam gönderdiler, yardım istediler. Kimin gönderildiğini biliyorum. Siyasetçi olsa adını hemen söylerim. Yargıdan birini gönderdiler” ifadelerini kullanmıştı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba da 2 Mayıs’ta, Malatya’da İl Koordinasyon Merkezi’nde yaptığı açıklamada, “Öcalan’ı serbest mi bırakacaklar’ gibi saçma sapan, akla hayale gelmeyecek yalanlar söylüyorlar. Bugün Öcalan ile İmralı’da görüşen AKP’nin görevlendirdiği insanlar var.

Sayın Akşener, ‘Üst düzey yargı mensupları’ diyor. Biz biliyoruz ki her gün Öcalan ile görüşerek kendilerine oy devşirmeye çalışan bir siyasi iktidar var. Bunlar Öcalan ile hala bugün görüşüyorlar. Öcalan’dan destek almaya çalışıyorlar. Biz, hukuk ne diyorsa onu yapacağız” demişti.

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da Nisan sonunda Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın PKK lideri Abdullah Öcalan’ın tutuklu bulunduğu İmralı’ya heyet gönderdiği iddialarının kaynakları tarafından doğrulandığını söylemişti.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da, “Böyle bir görüşme söz konusu olmamıştır” demiş ve eklemişti:

“Bu tamamen bunu dile getiren tarafların, partinin kendi siyasi gündemini empoze etmek ve Cumhurbaşkanımızın yürüttüğü son derece başarılı, etkili kampanya çalışmalarına gölge düşürmek için ortaya attığı bir iddiadır, yalandır, aslı astarı yoktur, gerçekle bir ilgisi yoktur.”

Paylaşın

Ahmet Türk: Öcalan’la Görüşme Bilgileri Aldatmacadır

Gaziantep’te halka seslenen Ahmet Türk, “Bugün yeni yeni bir şeyler çıkarıyorlar. Bir heyetin İmralı’ya gidip Sayın Öcalan ile görüştüğünü söylüyorlar. Peki 2 yıldır neden ailesiyle avukatlarıyla görüştürmediniz. Seçim gelince birden bire böyle bir heyet gönderiyorsunuz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / Bu ne perhiz ne lahana turşusu? Şimdi hem milliyetçi bir siyaset yürütecek hem de iki yüzlü bir siyaset anlaşıyını Türkiye’nin gündemine getirecekler. Korkmaya gerek yok bunları yeneceğiz. Onları tarihin çöplüğüne göndereceğiz. Gelecek özgürlükten yana olanlarındır.”

Yeşil Sol Parti seçim çalışmaları kapsamında aynı gün İstanbul, Batman, Manisa, Siirt, Şırnak, Antep, Balıkesir, Tekirdağ ve Bursa’da halk buluşmaları ve mitingler gerçekleştirdi. Mitinglerde iktidarın kaybedeceği ve Yeşil Sol Parti’nin en az 100 vekil ile parlamentoda temsil edileceğine işaret edildi.

Gaziantep mitinginde konuşan ve katılımcıları Kürtçe selamlayan Ahmet Türk, Kürtlerin özgür bir yaşam için direndiğini ve alanlarda olduğunu belirtti. Kürt kadınlarının öncülüğüne dikkat çeken Türk, “Kürt kadınları mücadelede çok önemli bir rol oynuyor. Her zaman bize öncülük ettiler. O yüzden jin jiyan azadî diyoruz” dedi.

Kürt sorunun çözümü için, faşizmin sona ermesi için sonuna kadar mücadele edeceklerinin altını çizen Türk, “Biz kimseye değil kendimize güveniyoruz. İktidar değiştiğinde gelenler de aynı hataları yaptıklarında onlara karşı da mücadelemizi sürdüreceğiz. Yeni bir yaşam başlayacak” dedi.

Seçimlere işaret ederek “Bu sistem yıkılacak daha demokratik halkların ortak yaşadığı yeni bir dönem başlayacak. Biz kendimize güveniyoruz, arkadaşlarımıza güveniyoruz. Sonuna kadar mücadeleye devam edeceğiz” diyen Türk, Kürt halkının hakkını elde edinceye kadar, inkâra, saldırılar sona erinceye kadar direnmeye devam edeceğini söyledi.

İktidarın “yola devam” sözünün “Kürtleri inkara devam, Kürt siyasetçilerini cezaevinde tutmaya devam” anlamına geldiğini ve buna izin vermeyeceklerini söyleyen Türk, “Bugünkü yolculuğumuz eşit ve özgür bir yaşamı yaratma yolculuğudur. İktidarın saldırılarına teslim olmayacağız, sonuna kadar direneceğiz. İktidar çöküyor çökecek. Yarınlar bizim olacak. 14 Mayıs’ta sandık başına gidiyoruz. Bu konuda büyük hassasiyet göstermemiz lazım” dedi.

“Öcalan’la görüşme bilgileri aldatmacadır”

Türk, yürütülen bütün saldırılara karşı herkesin sorumluluğunu yerine getirmesi çağrısı yaptı. Türk şunları söyledi:

“Bugün yeni yeni bir şeyler çıkarıyorlar. Bir heyetin İmralı’ya gidip Sayın Öcalan ile görüştüğünü söylüyorlar. Peki 2 yıldır neden ailesiyle avukatlarıyla görüştürmediniz. Seçim gelince birden bire böyle bir heyet gönderiyorsunuz. Bu ne perhiz ne lahana turşusu? Şimdi hem milliyetçi bir siyaset yürütecek hem de iki yüzlü bir siyaset anlaşıyını Türkiye’nin gündemine getirecekler. Korkmaya gerek yok bunları yeneceğiz. Onları tarihin çöplüğüne göndereceğiz. Gelecek özgürlükten yana olanlarındır.”

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Yeşil Sol Parti, EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz Manisa Mitingine, Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar, HDK Eş Sözcüsü Esengül Demir, Başak Demirtaş İstanbul ve Bursa Mitinglerine katılırken, Bursa Mitingine ayrıca HDK Eş Sözcüsü Cengiz Çiçek ve Tayip Temel katıldı.

Ahmet Türk, Azadi Partisi Genel Başkanı Ayetullah Aşti Antep Mitingindeydi. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz Batman ve Siirt Mitinglerine katıldı. Şırnak’ta DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, Tekirdağ’da Sırrı Süreyya miting alanında konuşma yaptı. Ayrıca Kürt Özgürlük ve Demokrasi İttifakı partilerinden KKP, PİA, PSK, DDKD temsilcileri de mitinglere katıldı.

Paylaşın

HDP’li Buldan’dan İktidara: Hesap Vere Vere Gideceksiniz

İskenderun Kriz Koordinasyon Merkezinde açıklama yapan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, “Sanki bu depremde hiçbir sorumlulukları yokmuş gibi davrananlar şunu bilsin ki hesap vereceksiniz. Binlerce insanımızın enkaz altında kalmasından dolayı hesap vereceksiniz. Bu halk sizlerden hesap soracak. 20 yıldır topladığınız yaklaşık 40 milyar dolarlık deprem vergisini, depremin dışında her yerde çar çur etmenizden dolayı insanlar sizden hesap soracak” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Dolayısıyla bütün bunlar yaşanırken ‘bana bir yıl verin’ diyen Cumhurbaşkanına sesleniyoruz; bu ülkenin, halkların, toprakların, coğrafyanın bırakın size bir yıl bir gün dahi tahammül edecek gücü kalmamıştır. Bir yılı size ödül olarak hiç kimse vermeyecek çünkü gideceksiniz. Bu halk sizden hesap soracak, hesap vere vere gideceksiniz.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ve beraberindeki heyet depremin ağır yıkımlara neden olduğu Hatay’a gitti. İlk olarak İskenderun’a geçen Buldan’a siyasetçiler Ahmet Türk, Sırrı Sakık, DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, ve parti bileşenlerinin Eş Başkanları, Başkanları ve Sözcüleri eşlik etti.

İskenderun Kriz Koordinasyon Merkezinde açıklama yapan Buldan şunları söyledi:

“Bütün depremzedelere ve halkımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Yaşamını yitiren bütün insanlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum. Hastanelerde ve çadırlarda tedavi görmekte olan insanlarımıza bir an önce sağlıklarına kavuşmalarını ve acil şifa dileklerimi iletiyorum. Bugün burada bileşen, ittifak partilerimizle, DTK ve buna benzer kurumlarla birlikte depremzedelerimizi ziyaret etmek ve acılarımızı sarıp, hafifletmek üzere bir ziyaret gerçekleştirdik.

Bugün burada bir kez daha acının ne kadar büyük olduğunu, bu yıkım ve felaketin ne kadar büyük olduğunu gözlerimizle gördük. Acı büyük yıkım büyük ancak bütün bunlar karşısında büyük bir dayanışmanın olduğunu da gördük. Belki de bizleri ayakta tutan tek şey bu tür afetlerde dayanışmadır, birlikte omuz omuza yürümektir ve dayanışmanın acıyı hafifletmesinin bize verdiği güçtür.

“Depremden sonra ortada olmayanlar şimdi enkazları kaldırmak için seferber olmuşlar”

Hatay başta olmak üzere bütün kentlerimizde hala eksikliklerimizin olduğunu da görüyoruz. İnsanlar hala enkaz başında yakınlarının cenazesinin çıkmasını beklerken bir yandan da eksi dereceye düşen gecelerde üşümenin ve buna benzer mağduriyetlerin yaşandığını hala görüyoruz. Çadır eksikliğinin özellikle çok fazla olduğu ısınma ve barınmanın çok fazla yaşandığı bu kentte feryatları duyuyoruz.

Çadıra ve barınmaya ihtiyaç var. Enkazın altından insanların çıkarılmasına ihtiyaç var. İlk günlerde hiçbir şekilde müdahale edilmeyen iş makinalarının olmadığını bu kentte bugün bakıyoruz ki iş makinaları enkazları kaldırmak için sıraya girmişler.

Depremzedelerin yakınlarının enkazın altında bırakılanların feryadı özellikle cenazelerine bir an önce kavuşmak ve bu cenazelerin vücut bütünlüğünün bozulmadan dini vecibelerin yerine getirilerek gömülmesi, defnedilmesidir. Fakat öyle bir şeyle karşı karşıyayız ki o gün ortada olmayanlar bugün bir seferberlik içerisinde iş makinalarını enkazların olduğu yerde kullanmaya başlamışlar.

Buradan uyarıyoruz, vücut bütünlüğü bozulmadan o cenazelerin enkaz altından çıkarılması, dini, vicdani ve ahlaki olarak bir gerekliliktir. Yine bunun yanında hukuki anlamda da özellikle enkazların kaldırılmasının, daha sonra bizlere delil olarak sunulacak olan malzemelerin ortadan kaldırılmasının da büyük bir suç olduğunun altını önemle çizmek istiyorum. Bunlar gerçekleştirilmeden enkazın kaldırılmasının büyük bir suç olduğunu ifade ediyorum.

“Büyük bir suç işleniyor; bu halk sizden hesap soracak, hesap vere vere gideceksiniz”

Bugün sorumluluğu olanlar sanki yaşanan bu depremde hiçbir sorumlulukları yokmuş gibi davrananlar şunu bilsin ki hesap vereceksiniz. Binlerce insanımızın enkaz altında kalmasından dolayı hesap vereceksiniz. Bu halk sizlerden hesap soracak. Binalara imar affı çıkarmanızdan dolayı, enkazın altında kalan insanları çıkarmadan enkaz işlemlerine başladığınız için sizlerden hesap soracak.

20 yıldır topladığınız yaklaşık 40 milyar dolarlık deprem vergisini, depremin dışında her yerde çar çur etmenizden dolayı insanlar sizden hesap soracak. Dolayısıyla bütün bunlar yaşanırken “bana bir yıl verin” diyen Cumhurbaşkanına sesleniyoruz, bu ülkenin, halkların, toprakların, coğrafyanın bırakın size bir yıl bir gün dahi tahammül edecek gücü kalmamıştır. Bir yılı size ödül olarak hiç kimse vermeyecek çünkü gideceksiniz. Bu halk sizden hesap soracak, hesap vere vere gideceksiniz.

“Bu afetlerden kurtulmanın ilk adımı AKP ve MHP iktidarını göndermektir”

Bu depremden, afetlerden kurtulmanın ilk adımı AKP-MHP iktidarını göndermektir, bunun altını önemle çiziyorum. Bu halklara yaşattığınız acının verdiğiniz zulmün artık bundan ötesi olmadığını bilerek, herkesin, Türkiye halklarının, kamuoyunun bu bilinçle AKP’nin artık siyasi arenadan ve tarihten silinmesi için birlikte hareket etme zamanı gelmiştir.

Mücadele önemlidir, örgütlülük önemlidir, dayanışma önemlidir. Bütün bunların farkındayız, bütün bunların farkında olarak ayakta olduğumuzu biliyoruz. Ancak atacağımız ilk adım AKP ve MHP iktidarını göndermek olacak. Ben bir kez daha burada yaşamını yitiren insanlarımıza rahmet, yakınlarını kaybeden herkese geçmiş olsun ve sabır dileklerimi iletiyorum. Hepimizin başı sağ olsun, Allah hepimize sabır versin.

“Bu felaketin en büyüğü iktidarın yarattığı felakettir”

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’dan önce konuşan Ahmet Türk ise şunları söyledi:

“Bu coğrafyada halklarımız demokrasiye inanan insanlarımız, içinde halk sevgisi olanlar birinci gün harekete geçti. Yaraları sarmaya, azaltmaya yönelik büyük bir çaba gösterdi. Ama ne yazık ki devlet 3-4 günde bırakın halka ulaşmayı halka ulaşmak isteyenleri bile engelleyen bir tavır ve tutum içinde oldu. Elbette bu felaketin en büyüğü iktidarın yarattığı felakettir.

Deprem üzerinden ikinci bir felaketin yaratılmasıdır. Yalnız şunu gördük bu ülkede Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla herkes bu felakette mağdur olan depremzedelerin yaralarını, acılarını azaltmaya yönelik büyük bir çaba gösterdiler. Bu gelecek için bize büyük bir umut verdi. Halklarımızın ortaklaşması, halklarımızın dayanışma içinde olması bizler için çok önemlidir. İnanıyorum ki devletin bu duyarsızlığına karşı halklarımızın bugün duyarlı bir şekilde davranması bize gelecekle ilgili umut veriyor. Sosyalist partiler, dostlar ve duyarlı kesimlerle burada bir aradayız.

Gerçekten doğru bir dayanışmayı en doğru şekilde gerçekleştirmek için çaba gösteriyoruz. Pazarcık’ta Adıyaman’da bir çok yerde bizim çalışmalarımızı engellemek isteyen halka yardımları engellemek isteyen bir zihniyetle karşı karşıyayız.

Tekrar bu depremde yaşamını yitiren bütün canlarımıza Allah’tan rahmet diliyoruz, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Bu acıları azaltmak için uzun süreli bir çaba içinde olacağız. Depremin yarattığı felaket bir iki günde giderilecek bir durum değil. Uzun süre halkımızla dayanışma içinde olmak için çaba içinde olacağız. Başımız sağolsun. “

Paylaşın