Uyuşturucudan Hüküm Giyenlerin Sayısı 60 Bini Aştı

31 Aralık 2022 itibarıyla ceza infaz kurumlarında, “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak” suçundan yatan kişi sayısı 60 bin 258’e ulaştı.

Uyuşturucu kaynaklı hükümlü sayısı toplamı içinde 1 Ocak 2022-31 Aralık 2022 döneminde cezaevine giren kişi sayısı ise 49 bin 179. Uyuşturucudan hüküm giyen 60 bin 258 kişiden 58 bin 823’ü erkek, bin 435’i ise kadın.

Uyuşturucu suçundan hüküm giyenlerin sayısını TBMM gündemine taşıyan CHP’li Murat Emir, bakanlık verilerinin çarpıcı tabloyu gözler önüne serdiğini ifade etti ve ekledi:

“Türkiye’de uyuşturucu kullanımının yaygınlığı, ortaya çıkan her yeni veri ile daha da belirgin hale geliyor. AKP iktidarı, gençler arasında uyuşturucu kullanımının arttığını inkar etse de daha önce gündeme getirdiğimiz rakamlarla bu tehlikeye dikkat çekmiş hem İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu hem de Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı defalarca uyarmıştık.”

Adalet Bakanlığının ceza infaz kurumlarına ilişkin verilerine göre, uyuşturucudan hüküm giyenlerin sayısı 60 binin üzerinde. Cezaevinde neredeyse her 5 kişiden 1’i uyuşturucu ile ilgili suçlardan hükümlü. Üstelik bu suçların yüzde 80’i son bir yılda işlenmiş.

31 Aralık 2022 itibarıyla ceza infaz kurumlarında, “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak” suçundan yatan kişi sayısı 60 bin 258’e ulaştı. Uyuşturucu kaynaklı hükümlü sayısı toplamı içinde 1 Ocak 2022-31 Aralık 2022 döneminde cezaevine giren kişi sayısı ise 49 bin 179. Uyuşturucudan hüküm giyen 60 bin 258 kişiden 58 bin 823’ü erkek, bin 435’i ise kadın.

Uyuşturucu suçundan hüküm giyenlerin sayısını TBMM gündemine taşıyan CHP Milletvekili Murat Emir, bakanlık verilerinin çarpıcı tabloyu gözler önüne serdiğini ifade etti ve ekledi:

“Türkiye’de uyuşturucu kullanımının yaygınlığı, ortaya çıkan her yeni veri ile daha da belirgin hale geliyor. AKP iktidarı, gençler arasında uyuşturucu kullanımının arttığını inkar etse de daha önce gündeme getirdiğimiz rakamlarla bu tehlikeye dikkat çekmiş hem İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu hem de Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı defalarca uyarmıştık.”

İktidarın inkar çabalarına karşın Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü verilerinin gerçeği ortaya koyduğunu ifade eden Emir, “Şu anda uyuşturucu kaynaklı suçlardan hüküm giyip de cezaevinde bulunan kişilerin yüzde 80’i son bir yıl içerisinde bu suçu işlemiş. Bu veriler buz dağının sadece görünen kısmı. Her gün sokaklarda onlarca torbacı gençlerimizi zehirlemeye devam ediyor. İktidar ise seyirci kalmayı sürdürüyor” dedi.

İktidarın uyuşturucu ile mücadelede zafiyet gösterdiğini söyleyen Emir, “Uyuşturucu madde kullanımı ne yazık ki çok küçük yaşlara kadar indi. Türkiye, uyuşturucu ticaretinin ana rotası haline getirildi. Uyuşturucu kullanmak ve bulundurmak suçundan hüküm giyen on binlerce kişi olması, Türkiye’deki uyuşturucu batağına ayna tuttu.

Ülkeyi ekonomik anlamda uçuruma sürükleyen iktidar, uyuşturucu ile mücadelede hiçbir dönem etkin çalışma yürütemedi. Eski İçişleri Bakanının ‘Gördüğünüz yerde bacaklarını kırın’ anlayışıyla bu sorunu çözemezsiniz. Etkin bir mücadele yürütün, gençleri bu bataktan kurtarın” çağrısında bulundu.

Paylaşın

Tutuklu Ve Hükümlü Sayısında Rekor: En Yaygın Suç Hırsızlık

2020 yılında pandeminin de etkisiyle düşüş eğilimi gösterse de 2012-2022 döneminde hemen her yıl düzenli olarak arttı. 2022 sonunda 341 bin 294’e ulaşan cezaevindeki nüfus, 2012-2022 döneminin en yüksek sayısı olarak kayıtlara geçti.

Hükümlülerin yüzde 24’ünün hırsızlık, yüzde 8’inin konut dokunulmazlığının ihlali, yüzde 7’sinin kasten yaralama, yüzde 6,7’sinin ise uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan cezaevinde olduğu açıklandı.

Adalet Bakanlığı, 2022 yılına yönelik ceza infaz kurumu istatistiklerini yayımladı. Ekonomik krizin önlenemez boyutlara ulaştığı 2022 yılında cezaevi nüfusu da tarihi rekor kırdı. Hırsızlık suçundan hüküm giyenlerin çoğunlukta olduğu tutuklu ve hükümlülerin sayısı 341 bin 294’e ulaştı.

BirGün’den Mustafa Bildircin’in haberine göre, verilere göre cezaevlerindeki kişi sayısı, 2020 yılında pandeminin de etkisiyle düşüş eğilimi gösterse de 2012-2022 döneminde hemen her yıl düzenli olarak arttı. 2022 sonunda 341 bin 294’e ulaşan cezaevindeki nüfus, 2012-2022 döneminin en yüksek sayısı olarak kayıtlara geçti.

Ceza infaz kurumlarındaki toplam nüfusun yüzde 87,6’sını hükümlüler, yüzde 12,4’ünü ise tutuklular oluşturdu. Nüfusun yüzde 95,9’unun erkeklerden, yüzde 4,1’inin ise kadınlardan oluştuğu bildirildi.

Türkiye’de 2021 yılında 352 ile ifade edilen yüz bin kişi başına düşen ceza infaz kurumlarındaki kişi sayısı, 2022 yılında 400 oldu. 2022 yılında 12 ve daha yukarı yaştaki her yüz bin kişiden 485’i ceza infaz kurumlarına girdi.

En yaygın suç hırsızlık

Hükümlülerin yüzde 24’ünün hırsızlık, yüzde 8’inin konut dokunulmazlığının ihlali, yüzde 7’sinin kasten yaralama, yüzde 6,7’sinin ise uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan cezaevinde olduğu açıklandı.

1 Ocak 2022 – 31 Aralık 2022 tarihleri arasında ceza infaz kurumlarına 301 bin 410 kişinin hükümlü statüsünde giriş yaptığı, aynı dönemde 264 bin 844 hükümlü statüsünde kişinin de çıkış yaptığı kaydedildi. Ceza infaz kurumlarına girdiği tarihte 12-17 yaş grubunda olan hükümlülerin sayısının ise bin 373 olduğu açıklandı.

Paylaşın

Erzurum Olayları; Bakan Bozdağ: Gözaltılar Var

Erzurum’da İBB Başkanı İmamoğlu’na yönelik saldırıyla ilgili olarak konuşan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Erzurum’daki olayla ilgili tahkikat başlatıldı, gözaltına alınanlar var” dedi.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum mitinginde yaşadığı taşlı saldırıyla ilgili konuştu.

A Haber’de konuşan Bekir Bozdağ, “Olaydan dolayı üzüntümü ifade etmek isterim. Demokratik bir rekabetin devam etmesi bizim arzumuzdur. Yaralanan hemşerilerime geçmiş olsun diyorum. Olayda sorumluluğu olduğu değerlendirilen kişilerle ilgili gözaltı kararları verilmiş durumda.

Süreç takip ediliyor. Hukuk işleyecektir, yargı hukuk çerçevesinde kararını verecektir. Şu an gözaltında olanlar var. Kanunun suç olarak tanımladığı eylem varsa hukuk harekete geçer ve gereğini yapar.” değerlendirmesinde bulundu.

Miting yapılacak alanların her zaman belli olduğunu belirten Bozdağ, “Sayın İmamoğlu’nun bu konuda farklı bir alana çıktığını görüyoruz. Esnaf ziyareti yapmak istediğinizde istediğiniz gibi yaparsınız ama mitinge dönüşünce zafiyetler oluşabilir. Sizin yaptığınız işe göre güvenlik güçleri tedbir alırlar. Bu olayların üzücü olduğu gibi sayın İmamoğlu’nun valiyle konuşması da üzücüdür.

Bir hakaret dili yok ama üslupta sıkıntı var. Devletin valilerine üstten bakan, onları aşağılayan bir biçimde davranmayı doğru görmem. Taş atma olayı nasıl yanlışsa bu da aynı derecede yanlıştır. İkisini de kabul etmem. Allah vermesin bunlara bir güç geçtiğinde neler yapacağına dair bir fikir de veriyor insanlara.” diye konuştu.

Ne olmuştu?

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum’da yaptığı mitingde, otobüs üzerinde konuştuğu sırada bir grubun taşlı saldırısına uğramıştı. İmamoğlu, saldırının ‘tertipli’ bir olay olduğunu söylemişti.

Olay sonrası otobüsün içinden mikrofonla bir süre konuşan İmamoğlu, polis ekiplerine tepki göstermiş ve “Bunu seyreden polisler, biz de sizi seyrediyoruz. Bu şehrin valisi, emniyet müdürü biz de sizi seyrediyoruz. Hiç sorun yok. Aldatılmış gençler olabilir. Aldatılmış yöneticiler olabilir. Burada yaralanan vatandaşlar var, siz seyrediyorsunuz polisler. Erzurum Valisi, Erzurum Belediye Başkanı… Hakkınızda suç duyurusunda bulunacağım. İnsanları tahrik ediyorsunuz” demişti.

Ekrem İmamoğlu daha sonra paylaştığı bir video ile de yaşananlara tepkisini ortaya koydu. İktidar mensuplarına seslenen İmamoğlu, “Yanlış yoldasınız, millete zarar veriyorsunuz” diye uyarmıştı.

Atılan taşlar nedeniyle bazı katılımcılar yaralanmıştı. İmamoğlu ve beraberindeki heyeti taşıyan otobüste hasar meydana geldi. İmamoğlu’nun otobüsü alandan ayrılırken polis de kalabalığa TOMA’larla su sıkmıştı.

Paylaşın

Adalet Bakanlığı’ndan “Kürtçe” Hariç 40 Dilde Hizmet

Adalet Bakanlığı, 28 dilde adli sicil belgesi verilmesi hizmetine, “Karadağca, Lehçe, Macarca, İsveççe, Fince, Çekçe, Yunanca, Hintçe, Bengalce, İbranice, Malayca ve Bahasa Endonezyaca” olmak üzere 12 dili daha eklendiğini açıkladı.

Hizmet verilen dillerin arasında milyonlarca insan tarafından konuşulan Kürtçenin olmaması dikkat çekti. Bakanlık, ayrıca Darice, Farsça ve Urduca dillerinde de adli sicil belgesi verilmesi hizmetine yönelik teknik çalışmalarını sürdürüyor.

Adalet Bakanlığı, resmi internet sitesinde yaptığı açıklamada, Yeni Adli Sicil Bilgi Sistemi (ASBS) ile adli sicil belgesi verilmesi hizmetine 12 yeni yabancı dilin daha eklendiği belirtti.

Açıklamaya göre, 28 yabancı dilde tercüme edilmiş adli sicil belgesi verilmesi hizmetine 12 yeni yabancı dil daha eklendi. Böylece cumhuriyet başsavcılıkları nezdindeki adli sicil birimlerinden, yurt dışı temsilciliklerden ve e-Devlet üzerinden verilen adli sicil belgesi bugün itibariyle 40 dilde alınabilecek.

İlk olarak İngilizce, Fransızca, Almanca ve İtalyanca olmak üzere 4 dilde verilen sabıka kayıtları, uygulama alanının genişletilmesiyle İspanyolca, Flemenkçe, Danca ve Portekizce dillerinde de verilmesi sağlanmıştı.

Adalet Bakanlığı tarafından geliştirilerek, yenilenen ASBS; Korece, Japonca, Çince, Slovakça, Makedonca, Rusça, Rumence, Letonca, Bulgarca, Arnavutça ve Arapça dillerinden olmak üzere toplam 19 yabancı dilde tercüme edilmiş adli sicil belgesi verilmekteydi.

2022’de Boşnakça, Hırvatça, Kazakça, Kırgızca, Moğolca, Özbekçe, Sırpça, Tacikçe ve Türkmence dilleri olmak üzere toplam 9 yabancı dilde daha adli sicil belgesi verilmesi hizmetinin başlamasıyla adli sicil belgesi verilen dil sayısı 28’e yükselmişti.

Bugün itibariye sisteme Karadağca, Lehçe, Macarca, İsveççe, Fince, Çekçe, Yunanca, Hintçe, Bengalce, İbranice, Malayca ve Bahasa Endonezyaca olmak üzere toplam 12 yeni yabancı dil daha eklendi. Böylece adli sicil belgesi verilen dil sayısı 40’a yükseldi.

Hizmet verilen dillerin arasında milyonlarca insan tarafından konuşulan Kürtçenin olmaması dikkat çekti.

Kürtçe yok!

Bakanlık, ayrıca Darice, Farsça ve Urduca dillerinde de adli sicil belgesi verilmesi hizmetine yönelik teknik çalışmaları sürdürüyor. Çalışmaların sürdüğü diller arasında da Kürtçe bulunmuyor.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Akşener’in “İmralı” İddiasına Bakan Bozdağ’dan Yalanlama

İYİ Parti Lideri Akşener’in “hükümet seçim öncesi ‘İmralı’ya adam gönderip yardım istedi'” açıklamasını yalanlayan Bakan Bozdağ, “Olmayan bir görüşmeyi varmış gibi gösterip algı oluşturmak ahlaki bir yaklaşım değildir” dedi.

Bakan Bozdağ, açıklamasının devamında, “Söylediğimiz çok açık; siz HDP’nin desteklediği, Kandil’in oy verin çağrısı yaptığı adaya destek veriyorsunuz. Yalansa söylesin; ‘İyi Parti’nin desteği yok’ desin.” ifadelerini kullandı.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “Daha yeni İmralı’ya adam gönderdiler, yardım istediler. Kimin gönderildiğini biliyorum. Siyasetçi olsa adını hemen söylerim. Yargıdan birini gönderdiler” açıklamasına yanıt verdi.

Milliyet yazarı Didem Özel Tümer’e konuşan Bozdağ, şunları kaydetti: “Tamamen yalan söylüyorlar. Yani gidecek bir yargı mensubu böyle bir görüşme yapacak. Bundan Adalet Bakanlığı’nın, devletin, ilgililerin bilgisi olmayacak. Böyle bir görüşme yok. Akşener onu diyeceğine bak Kandil açıklama yapıyor; ‘biz Kılıçdaroğlu’nu destekliyoruz’. İşte Bese Hozat, ‘Kılıçdaroğlu kazanmazsa iç savaş çıkar’ diyor.

HDP Eş Genel başkanları, ‘bir oy bize, bir oy Kılıçdaroğlu’na’ diyor. ‘Terörün, HDP’nin olduğu yerde olmayız, onların desteklediğini desteklemeyiz’ dedi. Şimdi Mithat Sancar, ‘bizim Kılıçdaroğlu’yla hedef birliğimiz var’ diyor. Demek ki Kılıçdaroğlu’yla hedef birliği olanlar sadece altılı masada oturanlar değil. Kandil’in de HDP’nin de var. Buna çıkıp niye bir kelam etmiyor?

Olmayan bir görüşmeyi varmış gibi gösterip algı oluşturmak ahlaki bir yaklaşım değildir. Söylediğimiz çok açık; siz HDP’nin desteklediği, Kandil’in oy verin çağrısı yaptığı adaya destek veriyorsunuz. Yalansa söylesin; ‘İyi Parti’nin desteği yok’ desin.”

Akşener ne demişti?

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener iki gün önce yaptığı açıklamada, hükümetin seçim öncesi “İmralı’ya adam gönderip yardım istediğini” öne sürmüştü. Akşener, 28 Mart’ta gerçekleştiğini öne sürülen görüşmeyle ilgili ‘yargıdan biri’nin gittiğini iddia etmişti.

İYİ Parti Lideri Akşener, “Daha yeni İmralı’ya adam gönderdiler, yardım istediler. Kimin gönderildiğini biliyorum. Siyasetçi olsa adını hemen söylerim. Yargıdan birini gönderdiler” ifadelerini kullanmıştı.

Paylaşın

Fahiş Kira Artışı Yapanlara Hapis Cezası Yolda

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Fahiş kira artışı yapanlara hapis cezası gündemde. Fahiş kira artışını önlemek için 3 alternatif hazırladık. Hapis cezası olabilir. Adli para cezası olabilir. İdari para cezası öngörülebilir. İdari para cezası olursa kabahat olur” dedi ve ekledi:

“O ayrı bir kanun da düzenlenmesi gerekir ama diğerleri Türk Ceza Kanunu’nda. Şimdi bizim öngörümüz Türk Ceza Kanunu’nda bu alanda bir değişikliğin yapılması yönündedir. Bu konuda bir adım atacağımızı aziz milletimizin bilinmesinde fayda var”

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, NTV canlı yayınında Gökhan Gerçek’in sorularını yanıtladı. Adalet Bakanı Bozdağ, seçim güvenliği tartışmalarına ilişkin açıklama yaptı.

Bir kişinin yerine başka birinin oy kullanmasının mümkün olmadığını söyleyen Bozdağ ”Kimse kimsenin yerine Türkiye’de oy kullanamaz. Türkiye’nin seçimleri dünyanın en güvenilir seçimleridir. Kimse Türkiye’de seçime gölge düşüremez” diye konuştu.

Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ”Alevi” başlıklı bir video yayınladı. Kılıçdaroğlu’nun böyle bir video yayınlamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Alevilerle ilgili en somut adımları AK Parti atmıştır. Seçime giderken kimse kimsenin etnik kökenini bakmıyor. Bayram seyran değil birinin böyle bir değerlendirme yapınca herkes soruyor; Ne yapıyor? Milletin etnik kökeni inançları üzerinden yapılan durumu doğru görmedik. Seçime giderken bu tür değerlendirmeler doğru değildir.

Osman Kavala’nın serbest bırakılacağını söyledi Sayın Kılıçdaroğlu. Adalet Bakanı sıfatıyla yorumunuz nedir?

Hiç kimse yargı görevi yapanlar emir talimat veremez. Hukuk devletinde siyasetçi kimi serbest bırakabilir? Sayın Kılıçdaroğlu biz gelince adil davranacağız şunları serbest bırakacağız diyor. Hani Türkiye hukuk devletiydi? Hani yargı bağımsızdı? Kılıçdaroğlu’na soruyorum siz hakim misiniz? Siz nasıl kimi serbest bırakacaksınız?

Kira artışlardaki sınır düzenlemesi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ”Kiraların büyükşehirlerde ciddi manada yükseltildiğini görüyoruz. Bu ahlaki, insani değil. Bu fırsatçılığa yasal düzenlemelerle izin vermeyeceğiz.” açıklaması yapmıştı. Nasıl bir yasal düzenleme yapılacak? Kira artışlardaki sınır düzenlemesi temmuz ayında sona erecek.

Bu süre uzatılacak. Ayrıca bir yaptırım getirme durumu söz konusu. Siz bir şeye şunun üstüne çıkamazsınız dediniz. Eğer ona bir müeyyide koymazsanız çıktığı zaman işte sadece hukuk davasının dava konusu ederseniz o dava sizin lehinize sonuçlanabilir. Ama bir müeyyidesi olmazsa onu göze alabilir insanlar. Fakat müeyyide olursa neyi kastediyorum?

Hapis cezası ya da adli para cezası ya da idari para cezası gibi bir müeyyideyle, müeyyidelendirildiği takdirde o zaman insanlar bu yasağa, bu kurala uyma konusunda daha özenli davranırlar. Şimdi burada bir yandan sürenin uzatılması, bir yandan da fahiş kira artışlarını yani haklı bir neden olmadan, piyasadaki, piyasa koşullarına aykırı bir biçimde sırf fahiş kazanç elde etmek sebebiyle daha doğrusu haksız kazanç elde etmek maksadıyla buna girişiyorsa bunu kanun, bir yaptırıma bağlayabilir.

Fiyatları etkileme maddesi var. Fahiş fiyat 237’nci madde Türk Ceza Kanunu. Biz orada bir 237/a diye bir yeni madde ihdas ederek burada bu gibi konular sadece kirada değil, bunun içinde başka da özellikle tüketim maddeleriyle ilgili de bazı değerlendirmelerimiz var.

Dünya örneklerini de biz inceleyerek, Türkiye’de de bakarak bu piyasada girdilerde hiçbir artış olmadığı halde, maliyette hiçbir artış olmadığı halde yani makul olanın piyasanın o günkü cereyan eden cari şartlarının dışında ve üstünde fahiş bir artış yaptığı takdirde sadece yasak değil aynı zamanda bunun bir yaptırıma bağlanması son derece önemli. Yeni dönemde bunu yaptırıma bağlayarak bu konudaki kararı etkin bir şekilde uygulayacağız.

“Fahiş kira artışını önlemek için 3 alternatif hazırladık”

Fahiş kira artışı yapanlara hapis cezası gündemde. Fahiş kira artışını önlemek için 3 alternatif hazırladık. Hapis cezası olabilir. Adli para cezası olabilir. İdari para cezası öngörülebilir. İdari para cezası olursa kabahat olur. O ayrı bir kanun da düzenlenmesi gerekir ama diğerleri Türk Ceza Kanunu’nda. Şimdi bizim öngörümüz Türk Ceza Kanunu’nda bu alanda bir değişikliğin yapılması yönündedir. Bu konuda bir adım atacağımızı aziz milletimizin bilinmesinde fayda var”

Paylaşın

Türkiye’de Neredeyse Herkes İcralık

İcra ve iflas dairelerindeki dosya sayıları ülkenin içinde bulunduğu ekonomik darboğaza ayna tuttu. İcra ve iflas dairelerinde 2020’de 30 milyon 384 bin 443 olan dosya sayısı, 2021 ve 2022 yılı itibarıyla sırasıyla 32 milyon 169 bin 150 ve 33 milyon 275 bin 632 olarak gerçekleşti.

Adalet Bakanlığı’nca yayımlanan istatistikler, ülkedeki suç oranlarında yaşanan artışı ortaya koydu. 2022’de bir önceki yıla oranla dolandırıcılık suçunda yüzde 41, çocuklara yönelik cinsel istismar suçunda yüzde 33, hırsızlık suçunda yüzde 30, uyuşturucu suçunda ise yüzde 25’lik artış yaşandı.

BirGün’den Mustafa Bildircin’in haberine göre; Cumhuriyet başsavcılıklarında 2020’de 8 milyon 996 bin 173, 2021’de 9 milyon 857 bin 295 olan soruşturma dosyası sayısı, geçen yıl 10 milyon 598 bin 645’e yükseldi.

Başsavcılıklardaki 10 milyon 598 bin 645 dosyanın 5 milyon 40 bin 427’si karara bağlandı. Ceza mahkemelerindeki toplam dosya sayısının suç karar türlerine göre dağılımı da dikkat çekti.

2022’de ceza mahkemelerinde 2 milyon 9 bin 860 dosyanın 867 bin 397’sine yönelik mahkûmiyet kararı çıktı. Ağır ceza mahkemelerinde alınan mahkûmiyet karar sayısı ise kayıtlara 102 bin 92 olarak geçti.

Suça sürüklenen çocuk sayısında da ciddi artış yaşandı. 2021’de 50 bin 114 olan çocuk ceza mahkemelerindeki dosya sayısı, geçen yıl 52 bin 612’ye yükseldi. 2022’de çocuk ceza mahkemelerindeki dosyalara yönelik karar türleri şöyle:

Mahkûmiyet: 20 bin 800

Beraat: 9 bin 607

Diğer kararlar: 9 bin 324

Herkes icralık

İcra ve iflas dairelerindeki dosya sayıları da ülkenin içinde bulunduğu ekonomik darboğaza ayna tuttu. İcra ve iflas dairelerinde 2020’de 30 milyon 384 bin 443 olan dosya sayısı, 2021 ve 2022 yılı itibarıyla sırasıyla 32 milyon 169 bin 150 ve 33 milyon 275 bin 632 olarak gerçekleşti.

Cumhuriyet başsavcılıklarında geçen yıl açılan soruşturma evresine gelinen dosyalardaki şüpheli ve suç sayıları ise şöyle:

Malvarlığına karşı suçlar: 5 milyon 847 bin 538 dosya, 6 milyon 552 bin 641 şüpheli

Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar: 121 bin 242 dosya, 114 bin 78 şüpheli

Hürriyete karşı suçlar: 914 bin 175 dosya, 1 milyon 34 bin 167 şüpheli

Kamunun sağlığına karşı suçlar: 402 bin 126 dosya, 286 bin 296 şüpheli.

“İfade özgürlüğünün önündeki en büyük engellerden” olan ve “Cumhurbaşkanı’na hakaret suçu”nu da kapsayan TCK 299 ile 301’inci maddeleri uyarınca 2022’de açılan dosya sayısı da dikkat çekti. Bu kapsamda geçen yıl 25 bin 513 dosya açıldı. Bu dosyalardaki şüpheli sayısı 18 bin 737, suç sayısı ise 30 bin 505 oldu.

TCK 299 ile 301’inci maddeler kapsamında ceza mahkemelerinde geçen yıl toplam 17 bin 752 dosya görüldü. Bu kapsamda yargılananların 53’ünün 12-14 yaş aralığında, 249’unun ise 15-17 yaş aralığında olduğu kaydedildi.

2020: 8,9 milyon

2021: 9,8 milyon

2022: 10,5 milyon

Paylaşın

Adalet Bakanlığı Harekete Geçti: Deprem Suçları Soruşturma Bürosu Kurulacak

Adalet Bakanlığı, Türkiye’nin güney bölümünde yer alan 10 ilde büyük yıkıma neden ol Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli depremlere ilişkin harekete geçti: Deprem Suçları Soruşturma Büroları kurulacak.

Haber Merkezi / Adalet Bakanlığı, depremden etkilenen illerde Cumhuriyet başsavcılıklarına yazı göndererek, yıkılan binalarla ilgili Deprem Suçları Soruşturma Büroları kurulması ve sorumlularla ilgili kaçma, delil karatma ihtimaline karşı koruma tedbirlerinin alınmasını istedi.

Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nce gönderilen yazıda, yıkılan binalardan kaynaklı ölümler ve yaralanmalar kapsamında Cumhuriyet başsavcılıklarınca yürütülecek soruşturmalarda etkinliğin ve standardın sağlanmasına dikkat çekildi.

Çalışmalar kapsamında Deprem Suçları Soruşturma Büroları kurulması ve bu büroya bakacak savcılara başka bir iş verilmemesi istendi. Yazıda şu maddelere yer verildi:

Yıkılan binalarda hayatını kaybeden ve yaralanan kişi sayısı gözetilerek Cumhuriyet başsavcılıklarında deprem nedeniyle işlenen suçlara yönelik Deprem Suçları Soruşturma Büroları kurulacak, münhasıran bu büroya bakmakla görevli bir Cumhuriyet başsavcı vekili ile yeteri kadar Cumhuriyet savcısı görevlendirilecek, görevlendirilen Cumhuriyet savcılarına başkaca iş verilmeyecek.

Deprem Suçları Soruşturma Bürolarında görev yapacak Cumhuriyet savcılarının kendi iç nöbet listeleri oluşturularak sadece bu büroya mahsus olmak üzere nöbet tutmaları sağlanacak.

Yıkılan binaların müteahhit ve fenni mesul ile sürveyanlarının (fenni mesul vekilleri) ve diğer sorumluların tespitine çalışılacak, sorumlu olduğu tespit edilenler yönünden derhal gerekli soruşturma işlemler yapılacak, kaçma ve delil karatma ihtimaline binaen gerekli koruma tedbirleri tereddütsüz alınacak.

Delil toplama işlemleri koordineli olarak yürütülecek

Kurtarma faaliyetleri gözetilerek delil toplama işlemleri koordineli bir şekilde yürütülecek.

Deliller doğru ve eksiksiz toplanacak, konuya dair rapor hazırlanması için uzman kişilerden oluşan bilirkişi heyeti oluşturulacak.

Bilirkişi heyeti; mimar, jeoloji ve inşaat mühendisleri ile ilgisine göre diğer uzmanlardan oluşturulacak.

Cumhuriyet savcısı nezaretinde bilirkişiler eşliğinde olay yeri tespit işlemleri yapılacak ve tutanağa bağlanacak.

Yapı ruhsatı, yapı kullanım belgesi, mimari ve statik projelerin gecikmeksizin ilgili belediyelerden, yapı sahiplerinden ve yapı denetim firmasından temin edilerek bilirkişi heyetine tevdi edilecek.

Bilirkişi heyetleri tarafından binalarda delil tespiti işlemleri yapılırken numune alma ve analiz işlemleri, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı lisanslı laboratuvarlara yaptırılacak.

Delil tespit işlemlerinde; binaya dair adres, tapu kaydı, yıkıldığı deprem, yapı türü, taşıyıcı sistem, yapı ruhsatı veya yapı kullanım belgesi, varsa mimar ve betonarme statik proje bilgi ve belgelerin temin edilmesi, genel enkaz görüntüsü, kolon, kiriş, döşeme ve temel yapının video ve fotoğraflarının çekilmesi, yapılardan numune alınması sağlanacak.

Aynı müteahhit tarafından yapılan sitede birden fazla yapı yıkılmış olması durumunda işlemler tek bir soruşturma dosyası üzerinden yürütülecek.

Paylaşın

Cezaevleri Toplam Nüfusu 340 Bini Aşarak Rekor Kırdı

Türkiye’deki cezaevlerinin toplam kapasitesi 289 bin 974 kişi ama Ocak 2023 sonu itibariyle cezaevlerinde 341 bin 497 kişi bulunuyor. Adalet Bakanlığı verilerine göre, bu kişilerin 298 bin 975’i hükümlü, 42 bin 522’si tutuklu.

Cezaevi nüfusunun 325 bin 009’ü erkeklerden, 13 bin 977’i kadınlardan, 2 bin 511’i ise çocuklardan oluşuyor. 2021 yılında cezaevlerinde 272 bin kişi olduğu dikkate alındığında toplam cezaevi nüfusunun 2022 sonu itibariyle 69 bin kişi arttığı görüldü.

Sözcü’nün Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevfikevleri Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre, 1 Ocak 2023 itibariyle Türkiye’de; 279 kapalı, 89 açık, 10 kadın kapalı, 8 kadın açık, 9 çocuk kapalı, 4 çocuk eğitimevi olmak üzere toplam 399 ceza infaz kurumu bulunuyor. Bu kurumların toplam kapasitesi 289 bin 974 kişi.

Son 17 yılda 378 ilçe cezaevini kapatan AK Parti iktidarı, 2016 yılından bu yana yeni ve büyük cezaevlerinin yapımını hız verdi. 2006 – 2022 yıllara arasında 269 yeni cezaevi açılırken bunlarla 216 bin 607 kişilik ilave kapasite yaratıldı.

Özellikle 15 Temmuz’un ardından hükümlü ve tutuklu sayısında yaşanan artış nedeniyle hız verilen cezaevi inşaatlarına son 7 yılda 30 milyar liradan fazla harcama yapıldığı belirtiliyor.

Türkiye’deki cezaevlerinin toplam kapasitesi 289 bin 974 kişi ama Ocak 2023 sonu itibariyle cezaevlerinde 341 bin 497 kişi bulunuyor. Adalet Bakanlığı verilerine göre, bu kişilerin 298 bin 975’i hükümlü, 42 bin 522’si tutuklu.

Cezaevi nüfusunun 325 bin 009’ü erkeklerden, 13 bin 977’i kadınlardan, 2 bin 511’i ise çocuklardan oluşuyor. Cezaevlerindekilerin 118 bin 738’i açık infaz kurumu, 222 bin 759’u kapalı ceza infaz kurumunda bulunuyor.

2021 yılında cezaevlerinde 272 bin kişi olduğu dikkate alındığında toplam cezaevi nüfusunun 2022 sonu itibariyle 69 bin kişi arttığı görüldü.

Paylaşın

Cezaevlerinde ‘Hasta Mahkumlar Sorunu’ Neden Yaşanıyor, Nasıl Çözülür?

Cezaevlerini yakından izleyen İnsan Hakları Derneği (İHD), hasta mahpus sorunun çözülmesi amacıyla 4 Kasım 2022 tarihinde hazırladığı 27 sayfalık raporu Adalet Bakanlığı’nın yanı sıra TBMM’ye de sundu. Adalet Bakanlığı’nın resmi olarak “Faydalanacağız” dediği raporda, cezaevlerindeki sorunlara işaret edildi.

Raporda aşırı kalabalık koğuşlar, yetersiz beslenme, temiz suya erişememe, ısıtma sorunu, havalandırma hakkından yetersiz faydalanma, revire geç çıkarılma, yeterli sayıda doktor bulunmaması, hastaneye sevklerin geç yapılması ve kelepçeli muayene bu sorunların başında sayıldı. Bu sorunların cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin sağlık durumlarını olumsuz etkilediği vurgulandı.

Hapishanelerde yaşamlarını tek başına devam ettiremeyecek mahkûmların tek kişilik odalarda tutulduğu anlatılan raporda, özellikle ağır hasta mahpusların, hastalıklarının son dönemlerine gelmelerine rağmen tahliye edilmedikleri belirtildi. Raporda, Adli Tıp Kurumu’nun bu yönde verdiği tahliye kararlarının ise güvenlik gerekçesiyle uygulanmadığı öne sürüldü.

28 Şubat davası kapsamında hükümlü olan emekli Korgeneral Vural Avar’ın cezaevinde hayatını kaybetmesi, bir kez daha gözleri hasta mahkûmlar sorununa çevirdi. Türkiye’de 651’i ağır olmak üzere en az bin 517 hasta mahkûm cezaevlerinde bulunuyor.

İnsan Hakları Derneği (İHD), bu soruna ilişkin rapor hazırlayarak Adalet Bakanlığı’na sundu. İHD, özellikle Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınması uygulamasına son verilmesini ve Terörle Mücadele Kanunu ayrımının kaldırılmasını talep etti.

Peki cezaevlerinde “hasta mahkûmlar sorunu” neden yaşanıyor ve bu sorun nasıl çözülür?

İHD: Hasta mahkûm sayısı daha fazla olabilir

Türkiye’de yaklaşık 288 bin kapasitesi bulunan cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin sayısı 326 bini aşmış durumda. Yaklaşık 38 mahkûm, kapasite fazlası olarak cezaevlerinde kalıyor. İHD’nin verilerine göre cezaevlerinde 2022 yılı itibariyle 651’i ağır olmak üzere bin 517 hasta mahkûm bulunuyor.

DW Türkçe’den Alican Uludağ’a konuşan İHD Başkanı Öztürk Türkdoğan, sayının çok daha fazla olabileceğini belirterek 2022’de cezaevlerinde 76 mahkûmun öldüğünü, bunun 39’unun hastalıklar kaynaklı olduğu ifade etti. Türkdoğan, “sorun yapısal” tespitinde bulundu.

Cezaevlerini yakından izleyen İHD, hasta mahpus sorunun çözülmesi amacıyla 4 Kasım 2022 tarihinde hazırladığı 27 sayfalık raporu Adalet Bakanlığı’nın yanı sıra TBMM’ye de sundu. Adalet Bakanlığı’nın resmi olarak “Faydalanacağız” dediği raporda, cezaevlerindeki sorunlara işaret edildi.

Raporda aşırı kalabalık koğuşlar, yetersiz beslenme, temiz suya erişememe, ısıtma sorunu, havalandırma hakkından yetersiz faydalanma, revire geç çıkarılma, yeterli sayıda doktor bulunmaması, hastaneye sevklerin geç yapılması ve kelepçeli muayene bu sorunların başında sayıldı. Bu sorunların cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin sağlık durumlarını olumsuz etkilediği vurgulandı.

Hapishanelerde yaşamlarını tek başına devam ettiremeyecek mahkûmların tek kişilik odalarda tutulduğu anlatılan raporda, özellikle ağır hasta mahpusların, hastalıklarının son dönemlerine gelmelerine rağmen tahliye edilmedikleri belirtildi. Raporda, Adli Tıp Kurumu’nun bu yönde verdiği tahliye kararlarının ise güvenlik gerekçesiyle uygulanmadığı öne sürüldü.

“Adli Tıp’tan rapor alınması şartı kaldırılmalı”

İHD Başkanı Türkdoğan, Vural Avar’ın ölümüyle bir kez daha gündeme gelen hasta mahkûmlar konusunda mevzuattan kaynaklı sorunlara işaret etti. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un çok sayıda maddesinin değiştirilmesi gerektiğini belirten Türkdoğan, “Bu kanun 2005 yılında yürürlüğe girdiğinde bize göre çok daha düzgün bir yasaydı. Ama daha sonra hep güvenlik kaygılarıyla yapılan değişikliklerle şu anda işin içinden çıkılmaz bir hal almış durumda” dedi.

İHD’nin raporunda da çözüm önerisi olarak hasta mahpusların infazının durdurulmasını düzenleyen Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 16’ıncı maddesindeki Adli Tıp’tan rapor alınması şartının kaldırılması istendi.

Raporda, “uygulamada Adli Tıp Kurumu’nun TCK tarafından korunması gereken hukuki yarar ilkesini göz önüne almadığı” savunularak “kurumun siyasi iktidarın telkinleriyle hareket ettiği ve hüküm giyen mahpuslar aleyhine tıp etiğine aykırı raporlar ürettiği” ifadelerine yer verildi. Bu nedenle Adli Tıp Kurumu onayının kaldırılması talep edilen raporda, bunun ancak “çok çok istisnai durumlarda düzenlenmesi gerektiği” belirildi.

Türkdoğan: Hastanelerden rapor yeterli görülmeli

Türkdoğan, Adli Tıp’tan rapor alınması yerine üniversite veya Sağlık Bakanlığı’na bağlı eğitim ve araştırma hastanelerinden alınan sağlık kurulu raporlarının yeterli görülmesiyle sorunun çözüleceğini kaydetti.

Ayrıca yasanın Terörle Mücadele Kanunu kapsamında cezaevinde olanları kapsamadığını belirten Türkdoğan, “Yani bunlar aleyhinde bir düzenleme var. Şimdi yaşamını yitiren Vural Avar da TMK kapsamında bir mahpustu. Dolayısıyla kanunun adli mahpuslara tanıdığı çeşitli kolaylıklardan o da yararlanamadı. Öncelikle biz İnfaz Kanunu’nda TMK ayırımının kesinlikle ve kesinlikle kaldırılması gerektiğini ifade ediyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

“Siyasi irade ayrım yapmamalı”

Türkdoğan, bu iki çözüm önerisinin yanında sorunun çözümü için “siyasi iradeye” de ihtiyaç olduğunu vurguladı. Çözümün yalnızca emekli askerler değil, tüm hasta mahkûmları kapsaması gerektiğini belirten Türkdoğan, “Çünkü Adli Tıp Kurumu ya diğer hasta mahpuslar bakımından işlem yapacak ya da yapmayacak. Yani siyasi iradenin de iradesini ortaya koyarken ayrım yapmaması gerekir” ifadesini kullandı.

İHD’nin hasta mahkûmlar raporunda, şu öneriler de dikkat çekti:

– Cumhurbaşkanının sağlık sebebi ile mahpusları af yetkisini düzenleyen genelgesi değiştirilmeli, Cumhurbaşkanı ağır hasta mahpuslar ile ilgili yetkisini ayrım gözetmeksizin kullanmalıdır.

– Hapishanelerde yaşamını yitiren hasta mahpuslarla ilgili olarak etkin bir soruşturma yapılmalı ihmal ve sorumluluğu olanlar hakkında cezai yaptırımların uygulanmalıdır.

– Hastalık nedeniyle infazı ertelenen mahpusların tedavileri için sağlık sigortaları devlet tarafından karşılanmalıdır.

28 Şubat’ta 10 asker cezaevinde

Öte yandan Vural Avar’ın ölümünün ardından gözler bir kez daha 28 Şubat davasında cezaevinde olan diğer askerlerin durumuna da çevrildi. Şu an cezaevlerinde arasında emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın bulunduğu yaşları 71 ile 91 arasında değişen 10 emekli asker bulunuyor.

28 Şubat davasının avukatlarından Aykanat Kaçmaz, cezaevindeki 10 askerin ciddi sağlık rahatsızlıkları bulunduğunu kaydetti. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın açıklamasının aksine Cumhurbaşkanının Vural Avar’a ilişkin af yetkisini resen kullanabileceğini belirten Avar, bunun için özel bir başvuruya gerek olmadığını kaydetti.

Kaçmaz, “Vural Avar’dan af yönünde başvuru yapması için ölümünden birkaç gün önce talep alınmıştı. Demans rahatsızlığı nedeniyle elleri titrediği için yazamamış, aynı odadaki Erol Özkasnak dilekçesini yazmış. Sonradan yazı başkasına ait değil denmesin diye kendisi yazmış, bir cümlelik dilekçeyi yarım saatte yazmış. Bu dava kumpas bir davadır. Diğerleri af değil adalet istiyorlar” dedi.

Kaçmaz, Anayasa Mahkemesi’nin de 28 Şubat davasına ilişkin yapılan bireysel başvuruyu halen görüşmemesine eleştirdi.

Bakan Bozdağ, Avar’ın durumuyla ilgili olarak “Sayın Cumhurbaşkanımız Vural Avar’la ilgili özel af yetkisini kullanmak istediğini bana söyledi ve süreci başlatmamızı da istedi. Biz merhum Avar’a bu dileği ilettik. Çünkü müracaat etmesi gerekiyor sürecin başlaması için. Fakat başlangıçta müracaat etmedi. Rahmetli oluşundan, yani çok az bir süre önce müracaatı oldu. Biz hemen işlemleri başlattık. Ve süratle işlemlere tekemmül ettirmeye sürdürürken bu arada rahmete kavuştu” açıklamasını yapmıştı.

İnfaz erteleme nasıl yapılıyor?

Hapis cezasının infazının hastalık nedeniyle ertelenmesi uygulaması, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 16’ıncı maddesinde düzenleniyor. Yasaya göre, maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkûmun cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılabiliyor. Ayrıca cezanın infazı resmi sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde yaptırılsa dahi, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike varsa, yine infaz iyileşinceye kadar geri bırakılabiliyor.

Ancak bu geri bırakma kararı, Adli Tıp Kurumunca düzenlenen ya da Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca onaylanan rapor üzerine, infazın yapıldığı yerin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından veriliyor.

Cumhurbaşkanı’nın af yetkisi ise Anayasanın 104’üncü maddesinde düzenlenmiş durumda. Bu maddede bu yetki, “Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle kişilerin cezalarını hafifletir veya kaldırır” şeklinde tanımlanıyor.

Paylaşın