Yılmaz Tunç’tan TÜSİAD Açıklaması: Erdoğan’ın Konuşmasından Sonra Başlamadı

TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ile TÜSİAD YİK Başkanı Mehmet Ömer Arif Aras’ın haklarında başlatılan soruşturmalara ilişkin konuşan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Soruşturma dün başlamadı, Cumhurbaşkanımızın konuşmasından önce başlamıştı” dedi.

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ve YİK Başkanı Ömer Arif Aras, dernek genel kurulundaki konuşmalarında iktidarı eleştirdikleri ifadelere ilişkin başlatılan soruşturmada adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

TGRT Haber’de açıklamalarda bulunan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ile TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Mehmet Ömer Arif Aras’ın haklarında başlatılan soruşturmada adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasına ilişkin de konuştu.

TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ile Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Ömer Aras’ın polis gözetiminde ifadeye götürülmesine ilişkin konuşan Tunç, “TÜSİAD başkanlarına gözaltı kararı olmadı. Ayrıca soruşturma dün başlamadı, Cumhurbaşkanımızın konuşmasından önce başlamıştı. İfade alma, düne denk geldi. Soruşturma devam edecek. Cumhurbaşkanımız da konuya detaylıca değindi. Sivil toplum kuruluşları fikirlerini özgürce ifade edebilir. TÜSİAD mevcut soruşturmaları etkilemeyi amaçladı. Cumhurbaşkanımız bu konuya değindi, tepkisini de ortaya koydu. TÜSİAD yöneticilerin konuşmalarındaki hususları Türkiye’nin hak etmediğini vurguluyoruz” dedi.

Tunç, TÜSİAD başkanının kayyum eleştirilerine de değinerek şu ifadeleri kaydetti: “Konuşmalarında Türkiye’de hukuk güvenliği olmadığını, eksiklikleri ifade ederek, somut örneklerle ifade etmeye çalıştılar. Yargının gerçekleştirdiği soruşturmaları dile getirerek bunun ‘hukuk güvenliğini zedelediğini ifade ederek, yürüyen soruşturmalar bakımından, onların da etkilenmeye çalışıldığını düşünen büyük bir kitle oluştu.

Bir kısım DEM Parti ve CHP’li belediyelere terör iltisakı nedeniyle geçici görevlendirmeler yapıldı. Terör soruşturmaları süren belediye başkanlar var. Durup dururken görevden alınıp yerine kayyım atanan bir belediye başkanı yok. Bunu TÜSİAD başkanı söylüyor. TÜSİAD ‘Türkiye üretiyor’ demeli.

Açılan soruşturmaların kararı yargıdadır. ‘Seçilmiş belediye başkanları yerine kayyım atanıyor, doğru değil’ diyor. Burada seçilmiş başkanların görevden alınması ve yerine atama yapılması anayasamızda olan bir şey. Bir kısım belediye başkanları terör nedeniyle görevden el çektiriliyor başka bir kısım ise yolsuzluk nedeniyle… CHP ve DEM Partili belediyelere, kayyım değil aslında, geçici görevlendirme, haklarında devam eden terörle ilgili soruşturmalar var.”

Erdoğan ne demişti?

Erdoğan, partisinin grup toplantısında şunları söylemişti: “TÜSİAD’ın açıklaması haddini aştı, buram buram provokasyon kokuyor.  Demokraside hiç kimse eleştiriden layusel değildir. Demokrasimizin standardını yükselten, yasakları kaldıran bizim iktidarlarımızdır. Tutarlı olması halinde eleştirilere kulak tıkamayız.

TÜSİAD’ın açıklaması sonrasında ’emre emade uşak’ misali sıraya dizilen muhalefet figürlerini nazarı dikkate almıyoruz. Kuklalarla bizim işimiz olmaz. Bizim muhatabımız kuklacılardır. TÜSİAD zihniyetinin neye tekabül ettiğini çok iyi hatırlıyoruz. Eski Türkiye’de siyaseti dizayn ediyorlardı.

Eski Türkiye’de senelerce borunuzu öttürmüş olabilirsiniz. Hukukun kapsamı dışında bırakıldığınız eski Türkiye’yi özlüyor da olabilirsiniz. Ama yeni Türkiye’de haddinizi bileceksiniz. İş adamı derneği iseniz iş adamı derneği gibi davranmayı bileceksiniz. Siyaset yapmaya çok hevesliyseniz ya parti kuracaksınız ya da ağzınızdan çıkan iki çift lafa bakan muhalefet partilerinden birini seçersiniz.”

Paylaşın

Yılmaz Tunç TÜSİAD’ı Hedef Aldı: Türkiye Cumhuriyeti Bir Hukuk Devletidir

TÜSİAD’ın iktidara yönelik eleştirilerine yanıt veren Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Hiçbir kurum, kuruluş veya çıkar grubu, milli iradenin üzerinde değildir” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Demokratik sistemimizin temel taşlarından biri, kuvvetler ayrılığı ve yargının bağımsızlığıdır. Yargı süreçleri üzerinde hiçbir baskıyı kabul etmediğimiz gibi yargıyı etkilemeye yönelik her türlü girişime karşı olduğumuzu herkesin çok iyi bilmesi gerekir.”

Yılmaz Tunç, açıklamasının devamında, “Sivil toplum kuruluşlarının görüş açıklaması elbette demokratik bir hak olmakla birlikte, yargıyı ve siyaseti yönlendirme çabaları, demokrasinin ruhuna ve hukukun üstünlüğü ilkesine aykırıdır” ifadelerini kullandı.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) yöneticisi Ömer Aras ve Orhan Turan’ın iktidara yönelik eleştirilerine yanıt verdi. Yılmaz Tunç, şu ifadeleri kullandı:

“Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Hiçbir kurum, kuruluş veya çıkar grubu, milli iradenin üzerinde değildir. Demokratik sistemimizin temel taşlarından biri, kuvvetler ayrılığı ve yargının bağımsızlığıdır. Yargı süreçleri üzerinde hiçbir baskıyı kabul etmediğimiz gibi yargıyı etkilemeye yönelik her türlü girişime karşı olduğumuzu herkesin çok iyi bilmesi gerekir.

Sivil toplum kuruluşlarının görüş açıklaması elbette demokratik bir hak olmakla birlikte, yargıyı ve siyaseti yönlendirme çabaları, demokrasinin ruhuna ve hukukun üstünlüğü ilkesine aykırıdır. Demokrasi sadece belli çevrelerin değil, topyekûn milletin ve devletin ortak emanetidir. Türkiye eski Türkiye değildir.

Ayrıcalıklı kesimlerin yön verdiği Türkiye’nin artık geride kaldığını anlamayanlar şunu bilmelidir ki; hiç kimse veya hiçbir kuruluş, kendisini milletin iradesinin ve hukukun üstünde göremez. Hukuk düzenine yönelik her türlü müdahale girişimine karşı, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hukuk çerçevesinde en güçlü şekilde karşılık vereceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın.”

YİK Başkanı Ömer Aras: Demokrasimizi zedeledi

İstanbul’da düzenlenen Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Genel Kurul toplantısında yapılan sunum ve konuşmalarda Türkiye’de gündeme damgasını vuran gelişmeler hakkında sert mesajlar verildi.

Genel kurulda paylaşılan sunumun, “Politik hayatta olağanüstü olaylar” başlıklı slaytında politikacılara, iş insanlarına ve gazetecilere yönelik yargı süreçlerine “Sorgulanıyor, Tutuklanıyor”, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ihraç edilen teğmenlere de “Ordudan ihraç ediliyor” ifadeleriyle dikkat çekildi.

Politik hayatta yaşanan olağanüstü olayların, toplumda endişe yarattığına ve güven sarstığına işaret edilen sunumda, tutukluluk süreçlerinin istisna değil kural haline gelme sorununun da çözülemediği belirtildi.

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Ömer Aras hükümetin ekonomi politikalarını eleştirdi. “Kamunun da özel sektör şirketleri ve vatandaşlarımız gibi eşit düzeyde kemer sıkması şart” diyen Aras, enflasyonla mücadele için 2025 yılında kamuda yapılacak tasarrufun daha etkin olmasını beklediklerini söylerken, “Devletin bütçe disiplinine uyması, kamu harcamalarını kontrol etmesi ve kamuda tasarrufu arttırması şart” sözlerini kaydetti.

Aras, belediyelere yönelik artan baskılara dikkat çekti, “Yerel seçimlerde politik gücün barış içinde el değiştirmesi, ülkemizde demokrasinin gücünü tekrar tüm dünyaya göstermiş oldu ancak seçimler sonrasında seçilmişlerin görevden alınarak atanmışların göreve getirilmesi demokrasimizi zedeledi” dedi.

Ömer Aras ayrıca ekonomide hayata geçirilmesi gereken iki ana yapısal reformun önemine vurgu yaparak bunları şöyle sıraladı: “Birincisi, insana değer katan eğitim ve liyakat. İkincisi, hukukun üstünlüğü ve bağımsız yargı. Hedefimiz, bu reformların yarattığı güven ortamıyla beslenen ekonomik kalkınma olmalıdır. Bu iki reformu hakkıyla gerçekleştirebilirsek diğer tüm reformlar kolaylıkla yapılabilecektir.

Dünya ile rekabet edebilmemiz için özel sektörde ve kamu bürokrasisinde iyi eğitilmiş yüksek vasıflara sahip ve liyakate uygun atanmış insanlar olması şart. Ayrıca bilimde, sanatta, sporda, tüm alanlarda ileri gitmek için her şeyden önce nitelikli insan gerekiyor. İyi yetişmiş insanlar hukukun üstünlüğünün ve adil yargının olduğu bir ortamda çalıştığı takdirde ekonomi başta olmak üzere her konuda başarının yolu açılacaktır. Bu konuda toplumsal fikir birliğine ihtiyacımız var.”

İçinde bulunulan sürecin dünya için olduğu kadar Türkiye için de önemli bir kavşak olduğunu kaydeden Ömer Aras, ekonomik ve siyasi gelişmelerin hem büyük fırsatlar hem de büyük riskler yarattığına dikkat çekerek şu mesajları verdi:

“Bu süreci mutlaka çok iyi yönetmeliyiz. Türkiye’mizin, dünyada sözü geçen, bölgesinde istikrarın teminatı olan, ekonomisi istikrarlı, demokrasisi sağlam, hukuk devleti ilkeleri yerleşmiş, toplumu huzurlu bir ülke olması yönünde el birliği ile çalışmalıyız. Bunu ancak hukukun üstünlüğü ve bağımsız yargının yarattığı güven ortamında iyi yetişmiş, liyakatla göreve gelmiş insanlar ve eşitlikçi bir yaklaşımla yapabiliriz. Bunu yaptığımız taktirde en önemli yapısal reformu gerçekleştirmiş olacağız. Bizi yönetenlere iyi niyetle önerilerimizi aktarmak görevimizdir. Hepimiz bu doğrultuda üstümüze düşeni yerine getirmeliyiz.”

YİK Başkanı ayrıca toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, kalkınmanın tüm boyutlarını negatif etkilediğine işaret etti. Aras, “Kadınların ekonomik, siyasi ve toplumsal hayatta erkeklerle eşit şekilde temsil edilmesi ekonomik kalkınma, adaletsizlikle mücadele ve toplumsal refah yaratarak ilerlemenin olmazsa olmaz koşuludur” diye konuştu.

Aras’tan sonra kürsüye gelen TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ise daha kısa bir konuşma yaptı. “Sussak gönlümüz razı değil. Hukukun üstünlüğünü, hemen ve tam olarak tesis etmeden ne ekonomide ne toplumda ne iç ne de dış politikadaki sorunlar çözülebilir” diyen Turan, şunları dile getirdi:

“Toplumsal kutuplaşmanın yerini toplumsal uyuma bırakması, siyasette yumuşama ve siyasi alanın genişlemesi, sorunlarımızın çözümünü mutlaka kolaylaştıracaktır. Bu noktada terör sorununun kalıcı olarak ortadan kalkması en büyük dileğimizdir. Ancak şunu da görelim, izlenmekte olan sürecin başarısı ile hukuk devleti ve demokratik standartların iyileştirilmesi arasında birbirini besleyen karşılıklı bir etkileşim vardır. Biri olmadan diğeri eksiktir. Hukukun üstünlüğünü tesis edersek tüm sorunlarımızı konuşarak ortak akılla çözebiliriz.”

Turan da Aras gibi son dönemde yaşanan olayları arka arka sıralayarak “Biz niye bu hale geldik?” sorusunu yöneltti. TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Turan, “Eleştirel ifadelere ve habercilik faaliyetlerine açılan soruşturma haberleri çok sıklaştı. 10 küsur sene önceki olaylara, şimdi yeni soruşturmalar açılıyor” dedi.

Tutuklu milletvekillerine, siyasi parti liderlerine ve belediye başkanlarına yenilerinin eklendiğini söyleyen Turan, “Disiplinsizlik suçuyla teğmenler hakkında ihraç kararı alınıyor. Kamuoyu vicdanında suç ve ceza arasında orantısızlık kanaati oluşuyor. İster seçimle ister atamayla gelen kamu görevlilerinin görevlerinden alınmasının, yeni örneklerine şahit oluyoruz. Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, galiba artık şirket kurmaktan daha kolay. Kadın cinayetlerinin de çocuk tacizlerinin de sonu gelmiyor. Nedir bu tırmanma?” diye konuştu.

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek’in uyguladığı programa TÜSİAD’ın destek verdiğini vurgulayan Orhan Turan, ancak ekonomik durumun sıkıntılı olduğuna da işaret etti. TÜSİAD Başkanı, “Sayın Bakan Mehmet Şimşek’in ekonomi programına destek veriyorsak da ekonomide her şeyin yolunda olduğunu söyleyemeyiz” dedi.

Enflasyonla mücadelenin hızlanması gerektiğini vurgulayan Turan, şunları ifade etti: “Artık daha hızlı netice almalıyız. Yoksa stres birikiyor. Sanayici çok zorlanıyor. İhracatçı kan ağlıyor. İthalatın cazibesi artıyor. Başka ülkelerde hammaddeyi daha ucuza alan, krediye daha ucuza erişen rakiplerimizle biz nasıl rekabet edebiliriz? İşimizi nasıl devam ettireceğiz? Devam ettiremezsek çalışanlarımız ne olacak? Hem sanayici mutsuz hem çalışanlar. Hem büyük işletmeler zorlanıyor hem KOBİ’ler. Hem batıdaki girişimciler yakınıyor hem doğudakiler. Peki kimin yüzü gülüyor?”

Türkiye, Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 117. sırada

Veriler, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’u “Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir” söylemini yalanlıyor. Türkiye, Dünya Adalet Projesi (WJP) 2008’den bu yana her yıl yayımladığı ‘Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 142 ülke arasında 117. sırada. Yani hukuk konusunda dünyanın en kötü 25. ülkesi.

WJP değerlendirmeyi hükümet yetkileri üzerinde kısıtlamanın olması, yolsuzluğun önlenmesi, düzen ve güvenlik, hükümet şeffaflığı, temel haklar, adil hukuk, cezai adalet ve idari yaptırımlardan oluşan 8 kritere göre yapıyor. Türkiye bu haliyle Nijer, Angola, Honduras, Meksika, Gine ve Nijerya ile aynı ligte.

Paylaşın

Adalet Bakanlığı’ndan DEM Parti’ye “İmralı” İzni

Adalet Bakanlığı, DEM Parti’nin İmralı’daki Abdullah Öcalan’ı ziyaret için yaptığı başvuruya olumlu dönüş yaptı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ise, “Hava şartlarına göre yarın ya da pazar günü İmralı’ya gidecekler” dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim’de Meclis’te PKK lideri Abdullah Öcalan’ın tecridinin kaldırılmasına ilişkin yaptığı çağrıyla başlayan süreçte ilk somut adım atılıyor. Adalet Bakanlığı, DEM Parti’nin İmralı’daki Öcalan’ı ziyaret için yaptığı başvuruya olumlu dönüş yaptı.

DEM Partili kaynaklardan edinilen bilgiye göre; TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ile DEM Parti Van Milletvekili Pervin Buldan’a sözlü olarak iletilen iznin ardından heyet, hava durumuna bağlı olarak yarın ya da pazar günü İmralı’yı ziyaret edecek.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, DEM Parti’nin PKK Lideri Abdullah Öcalan’la görüşmek için yaptığı başvuruya olumlu yanıt verilmesine ilişkin konuştu. Tunç, “DEM’lilerin görüşme talebine olumlu yanıt verdik. Hava şartlarına göre yarın ya da pazar günü İmralı’ya gidecekler. DEM heyetinde Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Puldan olacak” dedi.

Paylaşın

Adalet Bakanlığı, Osman Kavala’nın Yeniden Yargılanma Talebini Reddetti

Adalet Bakanlığı, Gezi Parkı Davası’nda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan Osman Kavala’nın yeniden yargılama talebini “hükümete karşı suçlar” hatırlatılarak reddetti.

13. Ağır Ceza Mahkemesi de Osman Kavala’nın yeniden yargılama talebini reddetmişti. Mahkeme kararında, 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Ceza Muhakemeleri Kanununun (CMK) 23/3’üncü maddesi uyarınca “yargılamanın yenilenmesi halinde önceki yargılamada görev yapıp karar veren hakimin yargılanmanın yenilenmesi işleminde görev alamayacağı”na işaret etmişti.

Gezi Parkı Davası’nda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilen ve cezası onanan Osman Kavala’nın avukatları tarafından yapılan kanun yararına yeniden yargılama talebi de reddedildi.

T24’ten Murat Sabuncu’nun haberine göre, “hükümete karşı suçlar” başlığı altında yer alan 312. maddeye atıfta bulunulan kararda şu ifadelere yer verildi:

Ayrıca, sanık müdafiin hem yargılamanın yenilenmesi hem de kanun yararına bozma talebini içeren dilekçelerinde suçun maddi unsurunu oluşturan mağdurun, Anayasal düzenleme ile ortadan kaldırıldığı ileri sürülmüş ise de; Sanığın üzerine yüklenen “Hükümete karşı suçlar” başlığı altında yer alan 312. maddesi ile Devletin yürütme gücünün icra organı olan hükumetin bir bütün olarak varlığına ve fonksiyonlarına yönelen saldırılardan korunmanın amaçlandığı, suçun mağdurunun Türkiye Cumhuriyet Hükümeti olduğu, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Yürütme yetkisi ve görevi” başlıklı 8. maddesinde yapılan değişiklikle yürütme yetkisi ve görevinin Cumhurbaşkanına verildiği, yapılan değişikliğin suçun mağdurunu değiştirmediği gibi sanık müdafii tarafından yargılamanın yenilenmesi talebine dayanak yapılan iddiaların istinaf ve temyiz aşamalarında da ileri sürüldüğü ve olağan kanun yolu denetiminden geçerek anılan kararın kesinleştiği cihetle, dosya kapsamına, dayandığı gerekçeye ve mahkemenin takdirine nazaran, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 25/04/2024 tarihli ve 2024/65 değişik iş sayılı kararı aleyhine kanun yararına bozma yoluna gidilmemiştir.

Ne olmuştu?

Özgür Özel ve Recep Tayyip Erdoğan 2 Mayıs’ta bir araya geldi. Özel’in gündeminde Kasım 2017’den beri hapiste tutulan Osman Kavala ve Gezi davası kapsamında hapiste olan Can Atalay, Çiğdem Mater, Tayfun Kahraman ve Mine Özerden vardı. Özel, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarının uygulanması gerektiğini söyledi, daha sonra yaptığı açıklamalarda da “Bir yol bulunsun, bu cendereden çıkılsın” dedi.

AK Parti Ankara Milletvekili ve Avrupa Komisyonu Parlamenterler Meclisi Türkiye Delegasyonu Başkanı Tuğrul Türkeş de bu görüşe destek verdi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise grup toplantısında Özgür Özel’i “CHP Genel Başkanı, Avrupa Parlamentosu’na ziyarete gittiğinde saati sorunca ‘Sen önce Kavala’yı çıkar’ yanıtını almış. Sayın Özel’in kolunda saati yok mudur? Saati sormak yerine PKK ve FETÖ’ye verilen destekleri muhatapların yüzüne vurması gerekmez miydi? Sayın Özel, saati merak ederse bana sorabilir, köstekli saatimi açar kendisiyle açık açık paylaşırım” diyerek hedef aldı.

Paylaşın

Adalet Bakanı’ndan DEM Parti’ye ‘Kapatma Tehdidi’

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Demokratik siyaset yaptığını söyleyenler terörle arasına mesafe koyar. Geçmişte koymadıkları için kapatılan partiler oldu” dedi ve ekledi:

“Aynı şekilde aynı yolu izlerse DEM Parti aynı muamele ile karşılaşır diyoruz. Milletten aldığınız yetkiyi kötüye kullanmayın diyorum.”

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Türkiye Yüzyılı’nda Çocuk Hukuku Paneli”nin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Tunç, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, DEM Parti’ye kapatma davası açılması çağrısıyla ilgili de konuştu.

Birgün’ün aktardığına göre; Bakan Tunç, şunları şöyledi: “Demokratik hukuk devletinde şiddet olmaz. Anasayasamızın 26. maddesi şiddete teşviği suç sayar. Ülkemizin huzurunu bozmaya çalışan terör örgütlerinin hepsiyle mücadele etmeye kararlılıkla devam edeceğiz.

Demokratik siyaset yaptığını söyleyenler terörle arasına mesafe koyar. Geçmişte koymadıkları için kapatılan partiler oldu. Böyle bir süreçle karşı karşıya kalmak istemiyorsanız terörü, şiddeti reddedin. Millet size oy verirken hizmet etsin diye oy veriyor.

Terörü destekleyen açıklamalarda bulunursanız o zaman demokratik hukuk devleti buna müsaade etmez yetkili makamlar devreye girer. Kapatılan partiler oldu aynı şekilde aynı yolu izlerse DEM Parti aynı muamele ile karşılaşır diyoruz. Milletten aldığınız yetkiyi kötüye kullanmayın diyorum.”

Paylaşın

Bakan Tunç Açıkladı: Deprem Soruşturmalarında 351 Kişi Tutuklandı

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 11 ilde büyük yıkıma ve 50 binden fazla can kaybına neden olan Kahramanmaraş merkezli depremler soruşturmasında, 1757 şüpheli hakkında işlem yapıldığı, 351 kişinin tutuklandığını açıkladı.

Tespit davalarının da sürdüğünü belirten Bakan Tunç, “Bunların süratle sonuçlandırılması gerekiyor. Çünkü tespit davalarının neticesine göre hasar gören binaların yıkılıp yıkılmayacağı ortaya çıkacak. Bu süreci de yakından takip ediyoruz” dedi.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 6 Şubat’taki depremlerden etkilenen Hatay’daki incelemelerinin ardından, AFAD Koordinasyon Merkezi’nde gazetecilere açıklama yaptı.

Depremlerde 231 yargı mensubunun hayatını kaybettiği, 15 adliyenin, 11 cezaevinin ağır hasar gördüğü bilgisini verdi.

Bakan Tunç, deprem bölgesinde 131 yeni mahkeme kurulduğunu, Hatay’da 248 adliye personeli konutu, Samandağ ilçesinde müstakil adliye binası yapılacağını açıkladı.

Deprem soruşturmalarına yönelik de şu açıklamayı yaptı: “Depremin ilk anından itibaren sorumlularla ilgili ceza soruşturmaları açıldı, bir kısım kovuşturmalar da açılmaya başlandı. Şu anda büyük ölçüde dosyalar bilirkişi incelemelerinde. Dosyaların bilirkişi raporlarının savcılıklara intikal etmesi durumunda da tutukluluk süreçleri de yeniden gözden geçirilmeye devam ediyor.”

Bakan Tunç, soruşturmalara dair son bilgileri sıraladı:

1757 şüpheli hakkında işlem yapıldı, Hatay’da bu sayı 725.
351 tutuklama gerçekleşmişti bu sayı Hatay’da 91.
Adli kontrol kararı deprem bölgesinde 642, Hatay’da 254.
764 diğer tedbir kararlarından 380’i Hatay.
118 müteahhit tutuklandı, bunun 26’sı Hatay’da.
192 yapı sorumlusundan 60’ı Hatay’da.
23 yapı sahibinden 3’ü Hatay’da.
Yılmaz Tunç, tespit davalarının da sürdüğünü belirtti:

“Bunların süratle sonuçlandırılması gerekiyor. Çünkü tespit davalarının neticesine göre hasar gören binaların yıkılıp yıkılmayacağı ortaya çıkacak. Bu süreci de yakından takip ediyoruz.”

Kahramanmaraş merkezli depremler

Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan, 7,8 büyüklüklerindeki iki deprem sonucunda resmî rakamlara göre en az 50 bin 783 kişi hayatını kaybetti ve toplam 122 binden fazla kişi ise yaralandı.

Pazarcık merkezli ilk deprem, Türkiye ve Suriye’nin yanı sıra Lübnan, Kıbrıs, Irak, İsrail, Ürdün, İran ve Mısır’ın da yer aldığı geniş bir coğrafyada hissedildi. İki büyük deprem, yaklaşık 350.000 km2 (140.000 mil kare) alanda Almanya’nın toplam yüz ölçümü kadar bir bölgede hasara yol açtı ve nüfusun yüzde 16’sını oluşturan 14 milyon kişiyi etkiledi.

En az 35 bin 355 bina yıkıldı ve aralarında Gaziantep Kalesi, Habib-i Neccar Camii, Kahramanmaraş Ulu Camii, Hatay Meclis Binası, Şirvan Camisi, Adıyaman Ulu Camii, Elbistan Ulu Camii ve İskenderun’daki Latin Katolik Kilisesi’nin de bulunduğu birçok tarihî yapı ağır hasar aldı veya yıkıldı.

Pazarcık’ta meydana gelen 7,8 büyüklüğündeki ilk deprem, 1668 Kuzey Anadolu depreminden sonra Anadolu topraklarında gerçekleşen en büyük ikinci deprem ve yüzey dalgası büyüklüğü ölçeğine göre Türkiye tarihinde kaydedilen en büyük deprem olarak kayıtlara geçti.

Ayrıca, Ekinözü merkezli 7,5 büyüklüğündeki ikinci deprem, Türkiye’de meydana gelen depremler arasında en büyük üçüncü depremdi. Deprem bölgesinde 400 km yüzey kırığı oluşurken, bölge 3 ila 9 metre batıya kaydı.

1999 Gölcük depreminin yaklaşık iki katı büyüklüğe, saldığı enerji bakımından ise yaklaşık 2,8 katı güce sahip olan Kahramanmaraş depremleri, 1939 Erzincan depremini geride bırakarak Türkiye’de en çok can kaybına yol açan deprem oldu. Aynı zamanda, 300 binden fazla insanın öldüğü 2010 Haiti depreminden bu yana dünya çapındaki en ölümcül depremdir.

Paylaşın

Uyuşturucudan Hüküm Giyenlerin Sayısı 60 Bini Aştı

31 Aralık 2022 itibarıyla ceza infaz kurumlarında, “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak” suçundan yatan kişi sayısı 60 bin 258’e ulaştı.

Uyuşturucu kaynaklı hükümlü sayısı toplamı içinde 1 Ocak 2022-31 Aralık 2022 döneminde cezaevine giren kişi sayısı ise 49 bin 179. Uyuşturucudan hüküm giyen 60 bin 258 kişiden 58 bin 823’ü erkek, bin 435’i ise kadın.

Uyuşturucu suçundan hüküm giyenlerin sayısını TBMM gündemine taşıyan CHP’li Murat Emir, bakanlık verilerinin çarpıcı tabloyu gözler önüne serdiğini ifade etti ve ekledi:

“Türkiye’de uyuşturucu kullanımının yaygınlığı, ortaya çıkan her yeni veri ile daha da belirgin hale geliyor. AKP iktidarı, gençler arasında uyuşturucu kullanımının arttığını inkar etse de daha önce gündeme getirdiğimiz rakamlarla bu tehlikeye dikkat çekmiş hem İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu hem de Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı defalarca uyarmıştık.”

Adalet Bakanlığının ceza infaz kurumlarına ilişkin verilerine göre, uyuşturucudan hüküm giyenlerin sayısı 60 binin üzerinde. Cezaevinde neredeyse her 5 kişiden 1’i uyuşturucu ile ilgili suçlardan hükümlü. Üstelik bu suçların yüzde 80’i son bir yılda işlenmiş.

31 Aralık 2022 itibarıyla ceza infaz kurumlarında, “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak” suçundan yatan kişi sayısı 60 bin 258’e ulaştı. Uyuşturucu kaynaklı hükümlü sayısı toplamı içinde 1 Ocak 2022-31 Aralık 2022 döneminde cezaevine giren kişi sayısı ise 49 bin 179. Uyuşturucudan hüküm giyen 60 bin 258 kişiden 58 bin 823’ü erkek, bin 435’i ise kadın.

Uyuşturucu suçundan hüküm giyenlerin sayısını TBMM gündemine taşıyan CHP Milletvekili Murat Emir, bakanlık verilerinin çarpıcı tabloyu gözler önüne serdiğini ifade etti ve ekledi:

“Türkiye’de uyuşturucu kullanımının yaygınlığı, ortaya çıkan her yeni veri ile daha da belirgin hale geliyor. AKP iktidarı, gençler arasında uyuşturucu kullanımının arttığını inkar etse de daha önce gündeme getirdiğimiz rakamlarla bu tehlikeye dikkat çekmiş hem İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu hem de Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı defalarca uyarmıştık.”

İktidarın inkar çabalarına karşın Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü verilerinin gerçeği ortaya koyduğunu ifade eden Emir, “Şu anda uyuşturucu kaynaklı suçlardan hüküm giyip de cezaevinde bulunan kişilerin yüzde 80’i son bir yıl içerisinde bu suçu işlemiş. Bu veriler buz dağının sadece görünen kısmı. Her gün sokaklarda onlarca torbacı gençlerimizi zehirlemeye devam ediyor. İktidar ise seyirci kalmayı sürdürüyor” dedi.

İktidarın uyuşturucu ile mücadelede zafiyet gösterdiğini söyleyen Emir, “Uyuşturucu madde kullanımı ne yazık ki çok küçük yaşlara kadar indi. Türkiye, uyuşturucu ticaretinin ana rotası haline getirildi. Uyuşturucu kullanmak ve bulundurmak suçundan hüküm giyen on binlerce kişi olması, Türkiye’deki uyuşturucu batağına ayna tuttu.

Ülkeyi ekonomik anlamda uçuruma sürükleyen iktidar, uyuşturucu ile mücadelede hiçbir dönem etkin çalışma yürütemedi. Eski İçişleri Bakanının ‘Gördüğünüz yerde bacaklarını kırın’ anlayışıyla bu sorunu çözemezsiniz. Etkin bir mücadele yürütün, gençleri bu bataktan kurtarın” çağrısında bulundu.

Paylaşın

Tutuklu Ve Hükümlü Sayısında Rekor: En Yaygın Suç Hırsızlık

2020 yılında pandeminin de etkisiyle düşüş eğilimi gösterse de 2012-2022 döneminde hemen her yıl düzenli olarak arttı. 2022 sonunda 341 bin 294’e ulaşan cezaevindeki nüfus, 2012-2022 döneminin en yüksek sayısı olarak kayıtlara geçti.

Hükümlülerin yüzde 24’ünün hırsızlık, yüzde 8’inin konut dokunulmazlığının ihlali, yüzde 7’sinin kasten yaralama, yüzde 6,7’sinin ise uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan cezaevinde olduğu açıklandı.

Adalet Bakanlığı, 2022 yılına yönelik ceza infaz kurumu istatistiklerini yayımladı. Ekonomik krizin önlenemez boyutlara ulaştığı 2022 yılında cezaevi nüfusu da tarihi rekor kırdı. Hırsızlık suçundan hüküm giyenlerin çoğunlukta olduğu tutuklu ve hükümlülerin sayısı 341 bin 294’e ulaştı.

BirGün’den Mustafa Bildircin’in haberine göre, verilere göre cezaevlerindeki kişi sayısı, 2020 yılında pandeminin de etkisiyle düşüş eğilimi gösterse de 2012-2022 döneminde hemen her yıl düzenli olarak arttı. 2022 sonunda 341 bin 294’e ulaşan cezaevindeki nüfus, 2012-2022 döneminin en yüksek sayısı olarak kayıtlara geçti.

Ceza infaz kurumlarındaki toplam nüfusun yüzde 87,6’sını hükümlüler, yüzde 12,4’ünü ise tutuklular oluşturdu. Nüfusun yüzde 95,9’unun erkeklerden, yüzde 4,1’inin ise kadınlardan oluştuğu bildirildi.

Türkiye’de 2021 yılında 352 ile ifade edilen yüz bin kişi başına düşen ceza infaz kurumlarındaki kişi sayısı, 2022 yılında 400 oldu. 2022 yılında 12 ve daha yukarı yaştaki her yüz bin kişiden 485’i ceza infaz kurumlarına girdi.

En yaygın suç hırsızlık

Hükümlülerin yüzde 24’ünün hırsızlık, yüzde 8’inin konut dokunulmazlığının ihlali, yüzde 7’sinin kasten yaralama, yüzde 6,7’sinin ise uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçundan cezaevinde olduğu açıklandı.

1 Ocak 2022 – 31 Aralık 2022 tarihleri arasında ceza infaz kurumlarına 301 bin 410 kişinin hükümlü statüsünde giriş yaptığı, aynı dönemde 264 bin 844 hükümlü statüsünde kişinin de çıkış yaptığı kaydedildi. Ceza infaz kurumlarına girdiği tarihte 12-17 yaş grubunda olan hükümlülerin sayısının ise bin 373 olduğu açıklandı.

Paylaşın

Erzurum Olayları; Bakan Bozdağ: Gözaltılar Var

Erzurum’da İBB Başkanı İmamoğlu’na yönelik saldırıyla ilgili olarak konuşan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Erzurum’daki olayla ilgili tahkikat başlatıldı, gözaltına alınanlar var” dedi.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum mitinginde yaşadığı taşlı saldırıyla ilgili konuştu.

A Haber’de konuşan Bekir Bozdağ, “Olaydan dolayı üzüntümü ifade etmek isterim. Demokratik bir rekabetin devam etmesi bizim arzumuzdur. Yaralanan hemşerilerime geçmiş olsun diyorum. Olayda sorumluluğu olduğu değerlendirilen kişilerle ilgili gözaltı kararları verilmiş durumda.

Süreç takip ediliyor. Hukuk işleyecektir, yargı hukuk çerçevesinde kararını verecektir. Şu an gözaltında olanlar var. Kanunun suç olarak tanımladığı eylem varsa hukuk harekete geçer ve gereğini yapar.” değerlendirmesinde bulundu.

Miting yapılacak alanların her zaman belli olduğunu belirten Bozdağ, “Sayın İmamoğlu’nun bu konuda farklı bir alana çıktığını görüyoruz. Esnaf ziyareti yapmak istediğinizde istediğiniz gibi yaparsınız ama mitinge dönüşünce zafiyetler oluşabilir. Sizin yaptığınız işe göre güvenlik güçleri tedbir alırlar. Bu olayların üzücü olduğu gibi sayın İmamoğlu’nun valiyle konuşması da üzücüdür.

Bir hakaret dili yok ama üslupta sıkıntı var. Devletin valilerine üstten bakan, onları aşağılayan bir biçimde davranmayı doğru görmem. Taş atma olayı nasıl yanlışsa bu da aynı derecede yanlıştır. İkisini de kabul etmem. Allah vermesin bunlara bir güç geçtiğinde neler yapacağına dair bir fikir de veriyor insanlara.” diye konuştu.

Ne olmuştu?

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum’da yaptığı mitingde, otobüs üzerinde konuştuğu sırada bir grubun taşlı saldırısına uğramıştı. İmamoğlu, saldırının ‘tertipli’ bir olay olduğunu söylemişti.

Olay sonrası otobüsün içinden mikrofonla bir süre konuşan İmamoğlu, polis ekiplerine tepki göstermiş ve “Bunu seyreden polisler, biz de sizi seyrediyoruz. Bu şehrin valisi, emniyet müdürü biz de sizi seyrediyoruz. Hiç sorun yok. Aldatılmış gençler olabilir. Aldatılmış yöneticiler olabilir. Burada yaralanan vatandaşlar var, siz seyrediyorsunuz polisler. Erzurum Valisi, Erzurum Belediye Başkanı… Hakkınızda suç duyurusunda bulunacağım. İnsanları tahrik ediyorsunuz” demişti.

Ekrem İmamoğlu daha sonra paylaştığı bir video ile de yaşananlara tepkisini ortaya koydu. İktidar mensuplarına seslenen İmamoğlu, “Yanlış yoldasınız, millete zarar veriyorsunuz” diye uyarmıştı.

Atılan taşlar nedeniyle bazı katılımcılar yaralanmıştı. İmamoğlu ve beraberindeki heyeti taşıyan otobüste hasar meydana geldi. İmamoğlu’nun otobüsü alandan ayrılırken polis de kalabalığa TOMA’larla su sıkmıştı.

Paylaşın

Adalet Bakanlığı’ndan “Kürtçe” Hariç 40 Dilde Hizmet

Adalet Bakanlığı, 28 dilde adli sicil belgesi verilmesi hizmetine, “Karadağca, Lehçe, Macarca, İsveççe, Fince, Çekçe, Yunanca, Hintçe, Bengalce, İbranice, Malayca ve Bahasa Endonezyaca” olmak üzere 12 dili daha eklendiğini açıkladı.

Hizmet verilen dillerin arasında milyonlarca insan tarafından konuşulan Kürtçenin olmaması dikkat çekti. Bakanlık, ayrıca Darice, Farsça ve Urduca dillerinde de adli sicil belgesi verilmesi hizmetine yönelik teknik çalışmalarını sürdürüyor.

Adalet Bakanlığı, resmi internet sitesinde yaptığı açıklamada, Yeni Adli Sicil Bilgi Sistemi (ASBS) ile adli sicil belgesi verilmesi hizmetine 12 yeni yabancı dilin daha eklendiği belirtti.

Açıklamaya göre, 28 yabancı dilde tercüme edilmiş adli sicil belgesi verilmesi hizmetine 12 yeni yabancı dil daha eklendi. Böylece cumhuriyet başsavcılıkları nezdindeki adli sicil birimlerinden, yurt dışı temsilciliklerden ve e-Devlet üzerinden verilen adli sicil belgesi bugün itibariyle 40 dilde alınabilecek.

İlk olarak İngilizce, Fransızca, Almanca ve İtalyanca olmak üzere 4 dilde verilen sabıka kayıtları, uygulama alanının genişletilmesiyle İspanyolca, Flemenkçe, Danca ve Portekizce dillerinde de verilmesi sağlanmıştı.

Adalet Bakanlığı tarafından geliştirilerek, yenilenen ASBS; Korece, Japonca, Çince, Slovakça, Makedonca, Rusça, Rumence, Letonca, Bulgarca, Arnavutça ve Arapça dillerinden olmak üzere toplam 19 yabancı dilde tercüme edilmiş adli sicil belgesi verilmekteydi.

2022’de Boşnakça, Hırvatça, Kazakça, Kırgızca, Moğolca, Özbekçe, Sırpça, Tacikçe ve Türkmence dilleri olmak üzere toplam 9 yabancı dilde daha adli sicil belgesi verilmesi hizmetinin başlamasıyla adli sicil belgesi verilen dil sayısı 28’e yükselmişti.

Bugün itibariye sisteme Karadağca, Lehçe, Macarca, İsveççe, Fince, Çekçe, Yunanca, Hintçe, Bengalce, İbranice, Malayca ve Bahasa Endonezyaca olmak üzere toplam 12 yeni yabancı dil daha eklendi. Böylece adli sicil belgesi verilen dil sayısı 40’a yükseldi.

Hizmet verilen dillerin arasında milyonlarca insan tarafından konuşulan Kürtçenin olmaması dikkat çekti.

Kürtçe yok!

Bakanlık, ayrıca Darice, Farsça ve Urduca dillerinde de adli sicil belgesi verilmesi hizmetine yönelik teknik çalışmaları sürdürüyor. Çalışmaların sürdüğü diller arasında da Kürtçe bulunmuyor.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın