NYT’den Dikkat Çeken Yazı: ABD Ve NATO Masum Seyirciler Değil

NATO ve ABD’nin Rusya’yı kışkırtan hareketlerinin bugünkü duruma giden yolda hatalı adımlar olduğu belirten The New York Times yazarı Thomas L. Friedman’a göre, bu süreçte yangını körükleyen iki olay var. Birincisi, Sovyetler Birliği’nin çözülüşünden sonra ABD’nin NATO’yu genişletme yönündeki kötü düşünülmüş kararı. İkincisi ise Putin’in Rusya’yı komşularıyla yakınlaştıracak ve kendi insanlarını tutabilecek bir ekonomik model inşa edemese dahi NATO’nun Rusya sınırlarında genişlemesini birleştirici bir faktör olarak kullanması.

The New York Times yazarı Thomas L. Friedman “Bu Putin’in Savaşı. Lakin ABD ve NATO da masum seyirciler değiller” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Sol’un aktardığı yazıya göre, Putin’in savaşında ABD de yangını körükledi ve tamamen masum olduğu söylenemez. Putin’in Ukrayna’daki etki alanını terk etmeyi hem stratejik bir kayıp hem de kişisel ve ulusal bir aşağılama olarak gördüğünü öne süren Friedman, Putin’in pazartesi günü yaptığı konuşmayı hatırlatarak Ukrayna’nın Rusya’nın ayrılmaz bir parçası olduğunu söylediğini belirtiyor.

Friedman, Ukraynalıların NATO’dan çok AB’ye katılmak istediğini belirterek, Putin’in bir analoji kurulacak olsa aslında “Yanlış adama aşık oldunuz. Ne NATO’yla ne de AB’yle kaçabilirsiniz. Eğer hükümetinizi ölümüne dövüp eve geri getirmem gerekiyorsa da yaparım” diyerek Ukrayna’ya bağlılığını belirttiğini yazdı.

‘Yangını körükleyen iki olay’

Friedman’a göre, bu süreçte yangını körükleyen iki olay var. Birincisi, Sovyetler Birliği’nin çözülüşünden sonra ABD’nin NATO’yu genişletme yönündeki kötü düşünülmüş kararı. İkincisi ise Putin’in Rusya’yı komşularıyla yakınlaştıracak ve kendi insanlarını tutabilecek bir ekonomik model inşa edemese dahi NATO’nun Rusya sınırlarında genişlemesini birleştirici bir faktör olarak kullanması.

‘Rusya ile daha yakın çalışıyorduk ve NATO’nun düşman değil de dost olabileceği fikrine alışmaya başlamışlardı’

Friedman, Clinton hükümetinde savunma bakanı olan William Perry’nin 2016’daki, “Son birkaç yılda, suçun çoğu Putin’in eylemlerine atılabilir. Ancak başlangıçta ABD’nin suçlamaların çoğunu hak ettiğini söyleyebiliriz. Bizi gerçekten kötü yola sokan ilk eylemimiz, NATO’nun genişlemeye başlaması ve Rusya’nın sınır komşusu olan Doğu Avrupa ülkelerinin NATO’ya katılmasıydı. O zamanlar Rusya ile daha yakın çalışıyorduk ve NATO’nun düşman değil de dost olabileceği fikrine alışmaya başlamışlardı, ama NATO’nun hemen sınırlarında olmasından rahatsız oldular ve ilerlememiz için güçlü bir çağrıda bulundular” sözlerini anımsattı.

Friedman, Mayıs 1998’de ABD Senatosu’nun NATO’nun genişlemesini onayladıktan sonra, ‘Sovyetler Birliği’nin kontrol altına alınmasının mimarı’ olarak tanımladığı George Kennan’ı aradığını, Kennan’ın da, “Bence bu yeni bir soğuk savaşın başlangıcı. Rusların kademeli olarak olumsuz tepkiler vereceğini ve bu kararın politikalarını etkileyeceğini düşünüyorum. Bence bu trajik bir hata. Bu karar için hiçbir sebep yoktu. Kimse kimseyi tehdit etmiyordu. Bu genişleme, bu ülkenin kurucu babalarını mezarlarında ters çevirecek.

Her ne kadar ne ciddi bir kaynağımız ne de niyetimiz olmamasına rağmen bir dizi ülkeyi korumak için imza attık. NATO’nun genişlemesi, dış ilişkilerle gerçek bir ilgisi olmayan bir Senato tarafından yapılan tasasız bir eylemdi. Beni rahatsız eden, tüm Senato tartışmasının ne kadar yüzeysel ve yanlış bilgilendirilmiş olduğu. Batı Avrupa’ya saldırmak için can atan bir ülke olarak Rusya’ya yapılan göndermeler beni özellikle rahatsız etti. İnsanlar anlamıyor mu? Soğuk Savaş’taki farklılıklarımız Sovyet Komünist rejimiyleydi.

Ve şimdi, o Sovyet rejimini ortadan kaldırmak için tarihin en büyük kansız devrimini gerçekleştiren insanlara sırtımızı dönüyoruz. Ve Rusya’nın demokrasisi, Rusya’ya karşı savunmak için imza attığımız bu ülkelerden herhangi biri kadar, hatta daha da ileri düzeydedir. Tabii ki Rusya’dan kötü bir tepki gelecek ve ardından NATO’yu genişletenler, size her zaman Rusların böyle olduğunu söylediğimizi söyleyecekler. Ama bu tamamen yanlış” diyerek alınan karara tepki gösterdiğini belirtti.

Şu anki durumun tam olarak Kennan’ın söylediklerini doğruladığını, “İşte TAM OLARAK yaşananlar budur.” diye belirtti.

Friedman, Putin’in başlangıçtan 2008’e kadar NATO’nun genişlemesi konusunda sadece homurdandığını ama daha fazla bir şey yapmadığını hatırlattı. Bu dönemde Rusya ekonomisinin de canlanmasının bir neden olduğunu ama sonrasında Rusya ekonomisi durgunlaştıkça harekete geçtiğini belirtti. Putin’in Rusya halklarını NATO genişlemesi tehdidi etrafında topladığını belirtilen yazıda, aynı Çin’in uzun yıllarca Batı tarafından küçük düşürülmesinin ardından Deng Şioping’in yaptığı gibi Batı’ya karşılık harekete geçtiği belirtildi.

Friedman yazısını, “Bu Putin’in savaşı. Lakin ABD ve NATO, onun gelişimini izleyen masum seyirciler değiller.” diyerek bitirdi.

Paylaşın

ABD’deki Halkbank Davasında Kritik Gelişme

ABD’nin New York Güney Bölgesi Federal Mahkemesi’nde devam eden Rıza Sarraf davasında sanık olarak yargılanan Halkbank’ın, davanın düşürülmesiyle ilgili ABD Anayasa Mahkemesi’ne yapacağı başvuru süresi uzatıldı.

Uzatma kararı ABD’nin en yüksek mahkemesi olan Anayasa Mahkemesi Katipliği’nden, İkinci Bölge İstinaf Mahkemesi’ne, Halkbank’ın ABD’deki avukatlarına ve Anayasa Mahkemesi’nin ilgili bölümüne gönderildi.

ABD Anayasa Mahkemesi’nin uzatma kararında, Halkbank’ın bir alt mahkeme aracılığıyla dosyalarının incelenmesi konusunda yapacağı başvuru süresinin Anayasa Mahkemesi Üyesi Hakim Sonia Sotomayor tarafından incelendiğini, Halkbank’ın itirazıyla ilgili dosyasını en geç 13 Mayıs tarihine kadar verebileceği belirtildi. Kararda bu sürenin daha önce 31 Ocak tarihi olduğu da belirtildi.

Halkbank’ın ABD Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yolu, 14 Aralık tarihinde temyiz talebini reddeden İkinci Bölge İstinaf Mahkemesi tarafından açılmıştı.

Temyiz başvurusu iki kez İkinci Bölge İstinaf Mahkemesi’nde reddedilen Halkbank, ABD’deki avukatları aracılığıyla 10 Ocak’ta İkinci Bölge İstinaf Mahkemesi’ne verdiği 20 sayfalık dilekçede, “Bağımsız Yabancı Devlet Dokunulmazlığı Yasası” kapsamında olmasına rağmen temyiz başvurusu iki kez reddedilen davanın, Anayasa Mahkemesi’ne sevkini istemişti. Mahkeme ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin kararına kadar bir alt mahkemedeki yargı sürecini de durdurma kararı almıştı.

Halkbank, mahkemeye sunduğu 20 sayfalık dilekçede, daha önce “Bağımsız Yabancı Devlet Dokunulmazlığı Yasası” kapsamında benzer davalardan örnekler sunmuş, Anayasa Mahkemesi’nde haklarını arayabileceklerini belirtmişti.

Anayasa Mahkemesi’nin Halkbank’ın başvurusunu duruşma takvimine alıp almayacağı ise henüz belli değil. Anayasa Mahkemesi, Halkbank’ın 13 Mayıs tarihine kadar kendilerine iletecekleri dilekçeyi inceledikten sonra başvuruyu değerlendirip değerlendirmeyeceği konusundaki kararını verecek.

Sarraf soruşturmasını yürüten New York Güney Bölgesi Başsavcılığı, İkinci Bölge İstinaf Mahkemesi’ne daha önce yaptığı başvuruda, Halkbank’ın dosyasının Anayasa Mahkemesine sevk edilemeyeceği iddia etmişti.

Halkbank ise İran, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki para hizmeti sağlayıcıları ve paravan şirketler kullandığı’ iddiasıyla kendisine yöneltilen ‘banka dolandırıcılığı’, ‘kara para aklama’ ve ‘komplo’ başlıklı suçlamaları reddediyor.

Halkbank daha önce “Yabancı Devlet Dokunulmazlık Yasası” kapsamında “ABD’de yargılanamayacağı'” gerekçesiyle temyiz mahkemesine yaptığı başvuru sonuçlanana kadar, federal mahkemedeki yargı sürecinin askıya alınmasını istemişti. Federal Mahkeme bu talebi kabul etmeyince, Halk Bankası Temyiz Mahkemesine başvurmuştu.

Paylaşın

ABD’den IŞİD Operasyonu: 7’si Sivil 13 Ölü

ABD’nin Suriye’nin kuzeybatısındaki İdlib’de IŞİD bağlantılı olduğu iddia edilen bir kişiye yönelik yaptığı operasyonda 4’ü çocuk 3’ü kadın en az 13 kişinin öldüğü kaydedildi. ABD ise operasyonun başarılı olduğunu açıkladı.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) askerleri, Suriye’nin kuzeybatısındaki İdlib’de IŞİD bağlantılı olduğu iddia edilen bir kişiye yönelik operasyon düzenledi. ABD’nin ‘başarılı’ olarak nitelediği operasyonda en az 7’si sivil 13 kişinin öldüğü kaydedildi.

Reuters’a konuşan bölge sakinleri, İdlib’in Atme köyü yakınlarındaki bir eve, ABD’ye ait olduğu belirtilen helikopterlerden gece saat 01.20 sularında indirme harekatı yapıldığını söyledi.

Görgü tanıklarının ifadelerine göre, IŞİD ile bağlantılı olduğu öne sürülen bir kişiye yönelik operasyon düzenlendi. Ev civarından silah ve patlama sesleri duyulurken, şüphelinin aile mensuplarının da evde olduğu kaydedildi.

Operasyonun tamamlanmasının ardından helikopterlerin bölgeden çekildiği, ancak İHA’ların alanı izlediği öne sürüldü.

Operasyon yapılan evi görüntüleyen Anadolu Ajansı, operasyonda 9 sivilin öldüğünü duyurdu. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi ise 13 kişinin öldüğünü duyurdu. Açıklamada 4’ü çocuk 3’ü kadın en az 13 kişinin öldüğü kaydedildi.

ABD ise kendi taraflarında herhangi bir kayıplarının olmadığını ve operasyonun başarılı olduğunu açıkladı. ABD, Ekim 2019’da İdlib’de benzer bir operasyonla, IŞİD lideri Ebubekir el-Bağdadi’nin öldürüldüğünü duyurmuştu.

Paylaşın

ABD Başkanı Biden, Enflasyonu Soran Gazeteciye Küfür Etti

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden, düzenlediği basın toplantısı sırasında bir gazetecinin enflasyondaki yükselişiyle ilgili sorusuna karşılık küfür etti, “Ne aptal bir o… çocuğu” dedi.

ABD Başkanı Joe Biden, dün Beyaz Saray’da Rekabet Konseyi’yle yaptığı toplantının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Toplantı sırasında selefi Donald Trump’a yakınlığıyla bilinen Fox News kanalının muhabiri Peter Doocy, Biden’a enflasyondaki yükselişte mesuliyet kabul edip etmediğini sordu.

Mikrofonun kapatılmadığını fark etmeyen Biden, “Hayır, daha fazla enflasyon bence bizim için mükemmel bir kazanç. Ne aptal bir o….. çocuğu” dedi. Biden’ın sözleri salonda duyuldu.

Öte yandan Biden’ın küfürlü cümlesi, Beyaz Saray’ın resmi internet sitesinde yayınlanan metinde de yer buldu. Biden’ın çıkışı, sosyal medya kullanıcıları tarafından sert şekilde eleştirildi.

Özür telefonu

Öte yandan Biden, küfür ettiği muhabir Doocy’i arayarak, söylediği sözler için kendisinden özür diledi. Amerikan basınına değerlendirmede bulunan konuya yakın kaynaklar, Biden’ın söz konusu olayın ardından Doocy’i aradığını ve özür dilediğini belirtti.

34 yaşındaki Beyaz Saray Muhabiri yaşananları çalıştığı kurum olan Fox News’ün canlı yayınında anlattı. Doocy, katıldığı canlı yayında başlangıçta başkanın hakaretini duymadığını söyledi.

‘Tepkim gecikti çünkü gördüğünüz gibi Beyaz Saray çalışanları o esnada bizi dışarı çıkarıyorlardı’ diyen Doocy sözlerine şöyle devam etti; “Daha sonra birisi ‘Hey, başkanın senin hakkında dediğini duydun mu?’ dedi. Hayır dedim, ve ne dediğini sordum.”

Biden’ın kendisini aradığını söyleyen Doocy, ABD Başkanı’nın “Bu kişisel bir şey değil dostum” dediğini belirtti.

“Biden, aramızdaki havayı yumuşattı. Bundan son derece memnunum. Güzel bir telefon görüşmesi gerçekleştirdik” ifadelerini kullanan Doocy, “Biden özür diledi mi?” sorusu üzerine, “Kimsenin benden özür dilemesine ihtiyacım yok” yanıtını verdi.

Paylaşın

2022’de Ziyaret Edilebilecek En Romantik Yerler

Muhteşem gün batımları sunan kumsallardan, güzel vadilere ve inanılmaz dağlara; dünyamız, gerçekten kaçırılmaması gereken muhteşem romantik deneyimlerin bir karışımıdır. Bu yerler kesinlikle aşk hayatınızı daha önce hiç olmadığı kadar canlandıracaktır.

Haber Merkezi / İşte bu yıl sevgilinizle unutulmaz zamanlar geçirmeyi garanti eden, dünyanın en romantik yerlerinden bazılarını keşfetme rehberiniz;

Prag, Çek Cumhuriyeti

Prag’ın eski dünya cazibesi, dünyanın her yerinden aşıkları ve romantikleri kendine çekiyor. Çek Cumhuriyeti’nin başkentinde ziyareti hak eden çok sayıda turistik yer var. Buradaki Charles Köprüsü, şehrin en çok ziyaret edilen ve fotoğraflanan manzaralarından biridir, Eski Şehir Meydanı ise Prag’ın özünü temsil eder!

Amalfi Sahili, İtalya

Uçsuz bucaksız mavi denizin güzel manzarasına sahip bir uçurumun kenarındaki bir villada uyandığınızı hayal edin! Bu kulağa mükemmel geliyorsa, o zaman Amalfi Sahili bir sonraki romantik kaçamağınızdır. Bu yer, büyüleyici doğal güzelliği, yemekleri ve resmedilmeye değer güzellikteki destinasyonları ile dünyanın dört bir yanından romantikleri kendine çekiyor.

Paris, Fransa

Paris, her çiftin hayalindeki yer! Mekanın ayrı bir çekiciliği var. Işıklar Şehri ve Fransa’nın başkenti Paris, her yerden çiftleri kendine çekiyor. Avrupa’nın en romantik şehirlerinden biri olan pastoral kafeler, mükemmel Arnavut kaldırımlı sokaklar ve taze pişmiş her şeyin aromasıyla büyüleneceksiniz!

Maui, Hawaii, ABD

Tüm ada güzel olsa da, Hawaii’deki Maui kelimelerin ötesinde büyülü. Lüks tatil köyleri arayan çiftler için mükemmel bir yer. Hawaii manzarası olağanüstü ve dünyadaki diğer adalardan farklı! Bir ömür boyu deneyim için, çiftler muhteşem Hana Otoyolu boyunca gidebilir ve güzel Haleakala Ulusal Parkı’nı keşfedebilir.

Maldivler

Maldivler romantizmle eş anlamlıdır! Kusursuz sahil destinasyonu olan Maldivler, tropikal romantik bir destinasyon denilince akla gelen ilk destinasyondur. Hint Okyanusu’nun en iyi manzarasını sunan Maldivler’in dünyadaki en güzel adalardan biri olarak derecelendirilmesine şaşmamalı!

Napa Vadisi, Kaliforniya, ABD

Napa Vadisi her gezginin hayalidir! Yeryüzündeki bu romantik cennet, bir çok doğal cazibeyle doludur. Yer, dünyanın önde gelen şarap imalathanelerinden biridir. Üzüm bağlarının muhteşem manzarasını sunan bu yer, romantik olmayan bir kalbi bile bir sevgiliye dönüştürebilir!

Krabi, Tayland

Kilometrelerce uzanan nefes kesici sahil şeridi, el değmemiş kumsalları ve yüzden fazla adaya sahip olan Krabi, Tayland ve dünyanın en popüler romantik destinasyonlarından biridir. Yer, bazı şaşırtıcı doğa harikalarıyla kutsanmıştır. İster parti yapmak ister sadece romantik bir plaj tatiline çıkmak isteyin, Krabi herkes için bir şeyler sunar.

Serengeti, Tanzanya

Sevgilinizle ormanda bir gece geçirmekten daha romantik ve maceralı bir şey olabilir mi? Tanzanya’daki Serengeti Ulusal Parkı tam size ve sevgilinize göre. Serengeti, Afrika’daki en eski ve en bilinen vahşi yaşam koruma alanlarından biridir! Heyecan verici, değil mi?

Paylaşın

ABD’deki Halkbank Davasının Askıya Alınmasına Karar Verildi

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Manhattan 2. Temyiz Mahkemesi, Halkbank’ın ABD Yüksek Mahkemesi’ne yaptığı itiraz başvurusu neticelenene kadar federal hükümetin bankaya karşı açtığı davayı askıya almaya karar verdi. Karar, aynı zamanda Halkbank’a ceza davasına karşı savunma yapmak zorunda kalmadan temyize gitme imkanı da sağlıyor.

Halkbank’a karşı ABD’de yürüyen yargı sürecinde bir gelişme daha yaşandı. İran’a yönelik Amerikan yaptırımlarını delmekle suçlanan Halkbank ile ilgili dava süreci, Yüksek Mahkeme’ye itiraz başvurusu nedeniyle donduruldu.

Bankacılıkta dolandırıcılık, kara para aklama ve İran’a yönelik ABD yaptırımlarını delme suçlamalarıyla yargılanan Halkbank son olarak “Yabancı Egemen Devlet Dokunulmazlık Yasası” kapsamında bulunduğu ve bu nedenle yargılanamayacağı teziyle temyize gitmiş, ancak temyiz mahkemesi Ekim ayındaki kararında bankaya yöneltilen suçlamaların “ticari faaliyet istisnaları” kapsamına girdiğine hükmederek bu bağlamda bankanın üstüne atılı suçlardan dolayı yargılanabileceğine karar vermişti. Halkbank bunun üzerine ABD’nin anayasa mahkemesi konumundaki Yüksek Mahkeme’ye başvuruda bulunmuştu.

Cuma günü Manhattan 2’nci Bölge İstinaf Mahkemesinde görülen duruşmada mahkeme, Yüksek Mahkeme’ye yapılan başvuru nedeniyle yargılama sürecinin dondurulmasına hükmetti. Mahkeme, Halkbank’ın dava dosyasının Yüksek Mahkeme’ye gönderilmesini kabul ederek savcılığın, başvuru sürecinde eş zamanlı olarak yargılamanın devam etmesi talebini reddetti.

Davayı açan ABD Adalet Bakanlığı, davanın geciktirilmesine karşı çıkarak Halkbank’ın dokunulmazlık iddialarının davayla ilgili önemli soru işaretleri oluşturmadığını ve hızlı yargılama yönündeki kamusal yararı arka plana itecek bir nitelik taşımadığını savunmuştu.

Halkbank, İran’a yönelik ABD yaptırımlarını İran, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki (BAE) paravan şirketler ve para transfer şirketleri aracılığıyla delmekten yargılanıyor. Savcılık, Halkbank’ı petrol gelirlerini altına ve ardından nakde çevirerek İran’ın çıkarlarına hizmet etmek, ayrıca petrol gelirlerinin transferini temize çıkarmak için sahte gıda sevkiyatı belgeleri oluşturmakla suçluyor.

Halkbank’a aynı zamanda, erişimi sınırlandırılmış fonlardan 20 milyar doları gizlice transfer etmesi için İran’a yardım ettiği, bu miktarın en az 1 milyar dolarlık bölümünün Amerikan mali sistemi içinde aklandığı suçlaması yöneltiliyor.

Suçlamaları reddeden Halkbank ise söz konusu davada yargılanmasının Yüksek Mahkeme’nin benzer davalardaki içtihadıyla tezat oluşturduğunu savunarak ABD tarihinde ilk kez ‘Yabancı Egemen Devlet Dokunulmazlığı Yasası’ kapsamındaki bir kurumun yargılanmasına yeşil ışık yakıldığını” savunuyor. Halkbank avukatları, bankanın “dokunulmazlığa sahip olduğu bir davada savunma yapmaya zorlanmasının bankaya onarılamaz ölçüde hasar vereceğini vurguluyor.

Paylaşın

Türkiye – ABD Arasında ‘Vergi’ Anlaşması

Türkiye ve ABD, Dijital Hizmetler Vergisi uygulayan Avusturya, Fransa, İngiltere, İtalya ve İspanya ile ABD arasındaki ortak uzlaşı metnine Türkiye’nin dahil olması konusunda anlaştı. Böylelikle ABD ve Türkiye 2023’ten itibaren dünya genelinde uygulanacak yeni kurumlar vergisi anlaşmasına geçiş sürecine girecek.

ABD Hazinesi bu anlaşmanın Türkiye’ye karşılık vermek amaçlı getirilen gümrük vergilerinin kaldırmasının önünü açacağını belirtti. Türkiye ise şu açıklamayı yaptı:

“Küresel cirosu 20 milyar Euroyu ve yüzde 10 vergi öncesi karlılık eşiğini aşan çok uluslu şirketlerin, yüzde 10 karlılık seviyesini aşan karının yüzde 25’i, ilgili ülkede fiziki bir varlığı olmasa bile pazar ülkelere dağıtılacak. Ülkeler de bu gelire kendi vergi oranlarını tatbik ederek kurumlar vergisi alacaklar. Varılan uzlaşıya göre, geçmiş dönemlerde bu şirketlerden kurumlar vergisi alınamadığı için konulan dijital hizmetler vergisi gibi tek taraflı önlemler de uluslararası anlaşma ile gelen bu yeni vergileme hakkı karşılığında kaldırılacak.

“Tek taraflı önlemlerin kaldırılmasının zamanlaması ve geçiş dönemi düzenlemeleri ise hazırlanacak olan Uluslararası Sözleşmeye ve ülkelerin ikili müzakeresine bırakılmıştı. 2022 yılında yeni sisteme ilişkin çok taraflı bir sözleşme hazırlanması ve bu sözleşmenin 2023 yılında yürürlüğe girmesi planlanıyor. Bu uzlaşıyla birlikte OECD’ye göre, Dünyanın en büyük ve en karlı yaklaşık 100 büyük global şirketin yıllık 125 milyar doların üzerindeki karı ülkeler arasında yeniden dağıtıma tabi olacak ve bu şirketler gelir elde ettikleri ülkelerde kurumlar vergisi ödeyecekler.”

ABD, Türkiye’ye yönelik ek gümrük vergilerini kaldırıyor

Son birkaç yılda özellikle karlı ve büyük teknoloji şirketlerinin kazançlarından gerektiği gibi kurumlar vergisi alamadığını düşünen bazı ülkelerin, dijital hizmet vergisi gibi adlar altında farklı düzenlemeler yaptığının belirtildiği duyuruda, ABD’nin ise dijital hizmet vergisi uygulayan ülkelere, kendi şirketlerine ayrımcılık yapıldığı gerekçesiyle geçen yıl ticaret soruşturması başlattığı kaydedildi.

Duyuruda, ABD’nin bu soruşturma sonucunda, Ocak 2021’de Türkiye, Hindistan, İngiltere, İtalya, İspanya ve Avusturya’ya ek gümrük vergisi koyma kararı aldığı ifade edilerek, Haziran’da, Türkiye’nin ABD’ye ihraç ettiği halı, cam, seramik ve mücevherat sektöründeki 32 ürüne yönelik olarak yüzde 25 oranında ilave gümrük vergisi uygulanması kararı açıklandığına işaret edildi.

Duyuruda, ABD ile Türkiye dahil 6 ülke arasında varılan bu yeni uzlaşıyla alınan kararlar şu şekilde belirtildi:

“Kurumlar vergisine ilişkin son varılan mutabakatı içeren çok taraflı sözleşme imzalanıp yürürlüğe girene kadar bu ülkeler dijital hizmet vergilerini uygulamaya devam edecek. 1 Ocak 2022 ile 31 Aralık 2023 (uluslararası sözleşme daha erken yürürlüğe girerse bu tarih) arasında tahakkuk eden dijital hizmet vergisinin bir kısmı, izleyen yıllarda çok taraflı sözleşmeye istinaden ödenmesi gereken kurumlar vergisinden mahsup edilecek. Böylece, geçiş döneminde sanki yeni kurallar geçerliymiş gibi kurumlar vergisi hesaplanacak. Bu tutarın üzerindeki dijital hizmet vergileri ise kapsama giren şirketlerin izleyen yıllarda ödeyeceği kurumlar vergisinden mahsup edilecek. Karşılığında ABD de ek gümrük vergilerini kaldıracak.”

(Kaynak: bianet.org)

Paylaşın

10 Ülkeden Osman Kavala’yı Serbest Bırakın Çağrısı

Aralarında Almanya, ABD, Danimarka, Finlandiya gibi ülkelerinde bulunduğu 10 ülkenin büyükelçiliği, Türkiye’ye Osman Kavala’yı serbest bırakın çağrısında bulundu. Çağrı metninde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Kavala kararı hatırlatıldı.

Haber Merkezi / Almanya, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda Büyükelçilikleri 4 yıldır tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını istedi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Osman Kavala hakkındaki kararın hatırlatıldığı çağrı metninde şu ifadelere yer verildi;

“Osman Kavala’nın tutuklanmasının üzerinden dört yıl geçti. Davanın, farklı dosyaların birleştirilmesi ve beraat kararından sonra yeni davaların yaratılması yoluyla sürekli geciktirilmesi, Türk yargı sisteminde demokrasiye saygıyı, hukuk devleti ve şeffaflık ilkelerini gölgelemektedir.

“Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılması…”

Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda Büyükelçilikleri olarak Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleriyle ve milli kanunlarıyla uyumlu şekilde, bu davanın adil ve hızlı biçimde sonuçlandırılması gerektiği kanısındayız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu husustaki kararları doğrultusunda Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılmasının sağlanması için Türkiye’ye çağrıda bulunuyoruz.”

Paylaşın

ABD Başkanı Biden’dan ‘İstanbul Sözleşmesi’ açıklaması

Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine ilişkin açıklama yapan ABD Başkanı Joe Biden, “Bu, küresel çapta kadına karşı şiddete son vermeyi amaçlayan uluslararası hareket için cesaret kırıcı bir geri adım.” dedi. Biden, açıklamasının devamında, “Kadınların şiddete uğramadıkları toplumlar yaratabilmek için daha fazlasını yapmalıyız” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / ABD Başkanı Joe Biden, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine ilişkin yazılı bir açıklama yaptı Biden, çekilmeyi ‘derin bir hayal kırıklığı ve cesaret kırıcı bir geri adım’ olarak niteledi. Biden, yaptığı yazılı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden aniden ve temelsiz yere çekilme kararı derin bir hayal kırıklığı yaratıyor. Dünya çapında, bu sözleşmeyi ilk imzalayan ülke olarak Türkiye’deki kadın cinayetlerindeki artış da dahil, ev içi şiddet vakalarında artışa tanıklık ediyoruz. Ülkelerin, kadınlara karşı şiddete son vermeye bağlılıklarını güçlendirmeleri ve yenilemeleri gerekir, kadınları korumayı ve saldırganlardan hesap sormayı amaçlayan uluslararası sözleşmelerden çekilmeleri değil. Bu, küresel çapta kadına karşı şiddete son vermeyi amaçlayan uluslararası hareket için cesaret kırıcı bir geri adım.”

ABD Başkanı Biden, “Kadınların şiddete uğramadıkları toplumlar yaratabilmek için daha fazlasını yapmalıyız” dedi.

İstanbul Sözleşmesi kararı

Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden ayrıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasını taşıyan kararda şu ifadeler yer aldı:

“Türkiye Cumhuriyeti adına 11/5/2011 tarihinde imzalanan ve 10/2/2012 tarihli ve 2012/2816 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesine, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3’üncü maddesi gereğince karar verilmiştir.”

İstanbul Sözleşmesi

Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ya da bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve bununla mücadelede temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan uluslararası insan hakları sözleşmesidir.

Sözleşme, Avrupa Konseyi tarafından desteklenmektedir ve taraf devletleri hukukî olarak bağlar. Sözleşmenin dört temel ilkesi; kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü ve etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesidir. Kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan, bağlayıcı nitelikte ilk uluslararası düzenlemedir. Tarafların sözleşme kapsamında vermiş oldukları taahhütler, bağımsız uzmanlar grubu GREVIO tarafından izlenmektedir.

Paylaşın

ABD ve AP’den ‘HDP ve Gergerlioğlu’ açıklaması

HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vekiliğinin düşürülmesi ve Yargıtay tarafından HDP hakkında AYM’de açılan kapatma davası sonrası ABD ve AP’den konuya ilişkin açıklamalar geldi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Price, “Türkiye’deki olayları yakından takip ediyoruz” açıklamasında bulunurken, AP’nin Türkiye konusundaki iki önemli ismi, Türkiye’yi kendi Anayasa’sındaki değerlere uymaya çağrısında bulundu.

Haber Merkezi / HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vekiliğinin düşürülmesi ve Yargıtay Başsavcılığı tarafından Halkların Demokratik Partisi (HDP) hakkında Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) açılan kapatma davası sonrası ABD ve Avrupa Parlamentosu’ndan (AP) konuya ilişkin açıklamalar geldi.

AP Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor ve TBMM-AP Karma Parlamento Komisyonu (KPK) Eş-Başkanı Sergey Lagodinsky, Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesini ortak bir bildiriyle kınayarak Türkiye’ye Anayasa’sını anımsatırken, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, yaptığı yazılı açıklamada, HDP’nin kapatılmasına ilişkin süreci de yakından izlediklerini, bu adımı ‘Türk seçmeninin iradesini haksız yere yok saymak’ ve ‘Türk demokrasisinin altını oymak’ olarak nitelendirdi.

Sözcü Price, “Türk hükümetine, Anayasa’da yer alan güvencelere ve Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerine paralel olarak ifade özgürlüğüne saygı göstermesi çağrısında bulunuyoruz” ifadelerini kullandı.

“Türk yetkilileri, Anayasası ile aynı çizgide olduğunu savundukları değerlere, Avrupa standartlarına bağlılıklarına ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere uymaya çağırıyoruz.” diyen Nacho Sanchez Amor ve Sergey Lagodinsky, kısa süre önce açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı’nı da anımsattıkları bildirileri şöyle:

“İnsan hakları ve hukukun üstünlüğü”

“Cumhurbaşkanı’nın insanlık onuru, insan hakları ve hukukun üstünlüğünü merkezine alan İnsan Hakları Eylem Planını sunmasından sadece iki hafta sonra, Gergerlioğlu’nun Parlamento’dan azledilmesi, gerçekliğin sancılı bir kontrolüdür. Yapılanlar, söylenenden daha önemlidir ve özellikle de bu konuda, herhangi bir yasal reform vaadinden ve AB’ye yönelik iyi niyet söylemlerinden daha yüksek sesle çıkmaktadır.”

Gergerlioğlu’nun, bir sosyal medya paylaşımı nedeniyle milletvekilliğinin düşürülmesi ve tutuklanacak olmasının ciddi bir insan hakları ihlali olduğunu belirten parlamenterler ortak açıklamalarında, “Bu adım, Türkiye’nin parlamenter demokrasisine güveni daha da zedelemiştir” dedi.

Bildiride, Gergerlioğlu’nun ateşli bir insan hakları savunucusu olduğu ve “asılsız gerekçelerle, keyfi şekilde mahkum ve hapsedilmiş kişilerin sesini duyurduğu” belirtildi. “Hedef alınması ve yargılanması tesadüf değil” diyen iki parlamenter, Gergerlioğlu ile dayanışmalarını vurgularken demokrasi isteyen sivil toplum kuruluşları ve Türk vatandaşlarını desteklemeye devam edeceklerini belirtti.

TBMM Genel Kurulu’nda, HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında mahkemece verilen ve kesinleşmiş cezaya ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi okunmuştu. Genel Kurul’da okunan tezkerenin ardından Gergerlioğlu’nun milletvekilliği düşmüştü. Gergerlioğlu, ‘terör örgütü propagandası yapmak’ suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezası almıştı. Gergerlioğlu’nun cezası, Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından onanmıştı.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, Halkların Demokratik Partisinin (HDP) kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) dava açmıştı. HDP, Eş Genel Başkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar imzasıyla bir açıklama yayımlayarak karara sert tepki göstermişti.

Paylaşın