Müslüm Danaoğlu Kimdir? Hayatı, Eserleri

23 Haziran 1982 yılında Gaziantep’in Nizip ilçesine bağlı İntepe Köyü’nde dünyaya gelen Müslüm Danaoğlu, ilk ve orta öğretimimi Nizip’te tamamladı. 2005’te Abant İzzet Baysal Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü’nden mezun oldu.

Haber Merkezi / Şırnak’a atanan Müslüm Danaoğlu, halen Cizre’de bir ilköğretim okulunda Türkçe öğretmeni olarak görev yapmaktadır.

Yazın dünyasına şiirle giriş yaptı. Şiirleri; Londra Olay gazetesi, Kalem, Şehir, İkindi Yağmuru, Andız, Mavi, Mavi Ada, Aylak Mavi Dünya, Çalı, Anafilya, Afrodisyas sanat, Akademi Gökyüzü, Mavi yaren, Taflan, Bireylikler, Su, Tekne, Sunak, Ortanca, Yazılıkaya Şiir Yaprağı, Mühür, Denizsuyu Kasesi gibi dergilerde yayımlandı. 2008’de Küçükkuyu Ulusal 1. Zeus Şiir Yarışmasında “Kırağı Çalmış Tenin” adlı şiir dosyasıyla ikinci oldu.

“Ben darağacında aşk”

Kirpiklerimde ısladım seni

Şakağından vurgun
Varoş gecelerin
Düş mezarlığına borçlandım
Ben bir kırlangıçtım ve narin
Göçlerime geç kaldım

Bedenime yas-ladım seni

Yatağından durgun suların
Kuytularına çağrıldım
Ben bir balıktım ve denizlerin
Gözyaşlarıyla boğuldum

Gömleğime ilikledim hançerini

Yükünden yorgun harflerin
Avuçlarıyla dilendim
Ben bir sözcüktüm ve derin
Anlamımda kirlendim

Harflerime astım kendimi:
A
Ş
K…

“Kuşlar geldiğinde seninle öleceğim”

-kuşlar geldiğinde seninle öleceğim- bir gün gözlerimin içine kibrit çöpü atıp yakacağım göz kapaklarım saçlarının siyahına gömülecek beni kirpiklerine yazdığında kirpiğinin her teli divit olacak yüreğime bütün alfabeleri, harfleri, bütün bedenleri dolaşıp senin şiirini yazacağım ruhuma mandallayacağım seni hafifliğin kadar kırılgan yaktığın kadar kutsal olacaksın bileceğim göz çukurlarımda ateşinle yüzümü yıkayıp ürpereceğim temizleneceğim, temizleneceğim ahhh! şiirime karışacak ellerin kalsın! hep kalsın ama dinle ben gökyüzünde ayı ikiye böldüm gözlerimle uykusuz yastıklar büyüttüm şafak vaktine ama sakııııın üzülme çünkü sen çünkü sen yağmur kuşlarını beklemesin çünkü ben raylarımda çarpışan trenlerin vagonlarından savrulan kaçak yüzlere sığınma hakkı vereceğim ancak tanrılar ağlar cehennemine bilirsin ben ki göz yaşlarımı içerek bitireceğim ve daktilomu asıp tavana intihar süsü vereceğim ve buna güleceğim ve çiçeklere su verecek ve avuçlarında kasımpatılar besleyeceğim ve jiletler öldüreceğim sakalımda ve melekler kuytularımda… ve sonra gideceğim biliyorsun en kör karanlıklara düşeceğim üzerine çalı çırpı serdiğim kuyuların tuzağına ve sen sevgilim sen yağmur kuşlarını beklemelisin biliyorsun ancak kuşlar geldiğinde bütün kuyularımı bir bir gömüp toprağa yalnız senle ölebilirim

“Melami yalnızlıkları”

-kalbime gömülmeli
aşka inat mugaylan dikeni-

yüzüm yılların bağrından koparıp hüzünleri
usulca bırakırken aynaya
ütopik düşlerimin
idam sehpası kurulurdu odama.

alfabetik olmayan harflere kanardım.
kinle bakardım kadeh tokuşturduğum boşluğa.
ahh! Melami yalnızlığım
gece yarısından sonra ağlama!

üşürdüm
üşürdüm ve ellerim
çaydanlığın titrek buğusunu boğardı ey Serena!
gamzelerimden başka çukurlar da varmış
anladım gözlerine bakınca.

dinle Serena!
dünyada
tek kişilik halaylar da olabilirdi
bir kitap elbette sondan okunabilirdi
bunu unutma.

ve hatırla:
sesin yeryüzünün en tiz çığlığı olunca
haykırmalar sona ererdi
çünkü acının
vakti dolardı Serena!

bekle
sabırla…

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir