Bakan Çavuşoğlu’ndan F-16 Açıklaması: Anlaşmalar Sağlandı

ABD’den satın alınacak F-16’lar ile ilgili değerlendirmede bulunan Bakan Çavuşoğlu, “Her düzeyde, yönetimle; anlaşmalar sağlandı. Özellikle yönetimin; bunun sadece Türkiye için değil, NATO için de önemli olduğunu vurgulaması aynı şekilde önemlidir.” dedi ve ekledi:

“Burada irade yönetimde. Yönetim, kararlı durursa herhangi bir sorun yaşanmaz. Ama daha önce de söyledik. Biz öyle şartlı, elimizi kolumu bağlayan bir şekilde herhangi bir ülkede ürün almak istemeyiz.”

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Bosna-Hersek Bakanlar Konseyi Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Bisera Turkoviç ile ortak basın açıklaması yaptı.

Açıklamaların ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Çavuşoğlu, ABD ziyareti ile ilgili, “Çarşamba günü Sayın Blinken ile stratejik mekanizma toplantısının bakanlar düzeyinde ikinci toplantısını gerçekleştireceğiz. Arkadaşlarımız önden Washington’a gittiler. Ve orada bugün ve yarın hazırlık toplantılarını gerçekleştirecekler. Biz de çarşamba günü hep beraber gündemimizde belirlediğimiz konuları değerlendireceğiz” dedi.

F-16’ların satışı konusunda askeri müzakerelerin tamamlandığını belirten Çavuşoğlu şöyle devam etti:

“ABD Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı’na gönderdi. Şimdi Dışişleri Bakanlığı, yani yönetim; Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla gayrı resmi bir şekilde Kongre’ye bildirimde bulundu. Her iki kanatta da Dış İlişkiler Komisyonu başkanları ve de en tecrübeli üye, dört kişiye bildiriliyor.

Daha sonra buradan herhangi bir itiraz gelmezse bu süreç tamamlanıyor. Resmi bildirim oluyor. Resmi bildirimde biliyorsunuz, Amerika Kongresi’nin sürecini. Başkanın bu yöndeki talebini yüzde 51 ile reddetme olasılığı var. Bu olursa başkan tekrar gönderir. Bu sefer üçte iki çoğunlukla reddedilmesi gerekiyor. Yani Amerikan tarihinde de fazla görülmemiş bir uygulama.

Özellikle bir iki itiraz var ama; özellikle bir senatör, sürekli itirazını gündeme getiriyor. Biz sorunsuz bir şekilde geçmesini arzu ederiz. Her düzeyde, yönetimle; anlaşmalar sağlandı. Özellikle yönetimin; bunun sadece Türkiye için değil, NATO için de önemli olduğunu vurgulaması aynı şekilde önemlidir. Burada irade yönetimde. Yönetim, kararlı durursa herhangi bir sorun yaşanmaz. Ama daha önce de söyledik. Biz öyle şartlı, elimizi kolumu bağlayan bir şekilde herhangi bir ülkede ürün almak istemeyiz.”

Paylaşın

Taliban Yönetimindeki Afganistan’da Başları Kapalı Plastik Mankenler Dönemi

Ağustos 2021’de Afganistan’da yönetimi ele geçirdikten kısa süre sonra, Taliban’ın İyiliği Emredip Kötülüklerden Sakındırma Bakanlığı, tüm mankenlerin vitrinlerden kaldırılması ya da kafalarının koparılması talimatını verdi.

Bakanlık bu uygulamayı, mankenlerin put gibi göründükleri gerekçesiyle yapıldığını belirtiyor. Uygulama aynı zamanda Taliban’ın kadınları toplumdan soyutlama çabalarının bir parçası olarak da görülüyor.

Afganistan’ın başkenti Kabil’de kadın giyim mağazalarında başları plastik poşetlerle kapatılmış şekilde mankenler dikkat çekiyor. Vitrindeki kadınların bile başlarının kapatılması Afgan halkı üzerindeki baskının bir işareti olarak da değerlendiriliyor.

Taliban, kız öğrencilere üniversiteyi yasakladığı için halihazırda uluslararası alanda sert eleştirilerin hedefinde.

Ağustos 2021’de yönetimi ele geçirdikten kısa süre sonra, Taliban’ın İyiliği Emredip Kötülüklerden Sakındırma Bakanlığı, tüm mankenlerin vitrinlerden kaldırılması ya da kafalarının koparılması talimatını verdi.

Bakanlık bu uygulamayı, mankenlerin put gibi göründükleri gerekçesiyle yapıldığını belirtiyor.

Uygulama aynı zamanda Taliban’ın kadınları toplumdan soyutlama çabalarının bir parçası olarak da görülüyor.

Giysi satıcılarının bazıları bu talimata uyarken bir kısmı kabul etmiyor.

Kıyafetlerini düzgün bir şekilde sergileyemeyeceklerinden ya da pahalı mankenlere zarar vermek zorunda kalacaklarından şikayetçiler.

Taliban bunun üzerine dükkan sahiplerinin mankenlerin başlarını örtmelerine izin verdi.

Dükkan sahipleri Taliban’a itaat etmekle müşteri çekmeye çalışmak arasında denge kurmak zorunda.

Bu durum özellikle kadın kıyafetleri satan Meryem Lisesi Caddesi’nde göze çarpıyor.

Mağaza vitrinleri ve showroomlar, renk ve dekorasyonla parıldayan gece elbiseleri ve elbiselerin içindeki cansız mankenlerle dolu. Hepsine de çeşitli şekillerde baş örtüleri takmış.Örneğin bir dükkanda mankenlerin başları, üzerlerindeki geleneksel elbiselerle aynı malzemeden yapılan özel çuvallarla örtülü.

Deniz kabuğuyla bezenmiş mor elbise giyen bir mankenin başında ise yine kıyafetine uygun mor bir başlık bulunuyor.

Altın işlemeli kırmızı elbiseli bir diğeri, yine başındaki altın taçla kırmızı kadifeden bir maske içinde ahenkli hale getirilmiş.

Dükkan sahibi Beşir, AP’ye yaptığı açıklamada “Mankenlerin başlarını plastik çirkin şeylerle kaplayamam çünkü bu vitrini ve dükkanı çirkin gösterir.” diyor.

Beşir, satışlarının eskisinin yarısı kadar olduğunu söylüyor:

“Düğün, abiye ve geleneksel kıyafetler satın almak artık insanlar için öncelik değil. İnsanlar daha ziyade karnını doyurmayı yiyecek bulmayı ve hayatta kalmayı düşünüyor.”

Bir başka dükkan sahibi Hakim de mankenlerinin başına alüminyum folyo geçirmiş. Bunun ürünlerine ayrı bir parlaklık kattığını düşünüyor:

“Tehdit ve yasakları fırsata çevirdim. Mankenlerin eskisinden daha da çekici olması için bunu yaptım.”

Bir başka mağazada ise kolsuz elbiseler giyen mankenlerin tamamının başına siyah plastik çuvallar geçirilmiş. Dükkan sahibi daha fazlasına maddi olarak gücünün yetmeyeceğini söylüyor.

Aziz isimli bir başka dükkan sahibi ise ahlak polisinin mankenlerin başlarının kesildiğinden ya da örtüldüğünden emin olmak için düzenli olarak dükkan ve alışveriş merkezlerinde devriye gezdiğini belirtiyor.

“Mankenler de esir alınmış durumda”

Bu arada Meryem Lisesi Caddesi’nde alışveriş yapan ve adının Rahime olduğunu söyleyen bir kadın, başları çeşitli şekillerde kapatılan mankenlere bakıp hissiyatını şu sözlerle dile getiriyor:

“Onları gördüğümde, bu mankenlerin de hapsedildiğini hissediyorum ve içimi bir korku kaplıyor. Bu vitrinlerin arkasında kendimi, tüm haklarından mahrum bırakılmış bir Afgan kadını görüyormuşum gibi hissediyorum.”

Taliban, iktidarı ele geçirdikten sonra 1990’lardaki ilk iktidarları döneminde olduğu gibi topluma aynı sert kuralları dayatmayacağı güvencesini vermişti.

Ancak aradan geçen 1,5 yılda özellikle kadınlar üzerindeki baskı arttı.

Kadınların ve kız çocuklarının altıncı sınıftan sonra okula gitmeleri yasaklanırken, dışarıdayken yüzlerini örtmeleri talimatı verildi.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Kapatma Davası: HDP’den Anayasa Mahkemesi’ne Yeni Başvuru

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, HDP Hukuk Komisyonu’nun Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) kapatma davasına ilişkin yeni bir başvuru yaptığını açıkladı.

Haber Merkezi / Başvuruda kapatma davası kararının seçimler sonrasına bırakılması istendi. HDP’nin başvurusunda tüm muhakeme işlemlerinin seçimlere kadar durdurulması ve seçimlerin ardından devam etmesi talep edildi.

HDP Hukuk Komisyonu, kapatma davasına ilişkin kararın seçimlerin sonrasına bırakılması talebiyle AYM’ye başvuru yaptı. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, yapılan AYM başvurusuna ilişkin şunları söyledi:

“Kapatma davası evrensel hukuk ilkelerinin tamamına aykırı şekilde açıldı. Bu dava hukukla açıklanabilecek bir sürecin sonucu değildir. Aksine tamamen siyasi saiklere ve hedeflere dayalı bir operasyonun parçasıdır. Dava açılmadan önceki dönemi hatırlarsak partili cumhurbaşkanının HDP’ye yönelik çeşitli suçlamaları ve hedef gösteren açıklamaları vardı.

Daha sonra iktidarın küçük ortağı MHP bir kampanya başlattı. Partimize karşı kapatma davası açılması için tehdit ve şantaj içeren açıklamalar geldi.

Bu kampanyanın bir neticesi olarak sembolik açıdan anlamlı bir tarihte açıldı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı iddianameyi AYM’ye 17 Mart 2021’de teslim etti, yani MHP’nin kongresinin yapılacağı tarihten bir gün önce.

‘Bloke kararı, AYM’nin varlık nedeninin inkarı’

Bu kararların en önemlileri de Türkiye’ye karşıdır. Yargının siyasi hesaplara alet edilmesinin tipik bir örneğidir HDP’ye karşı açılan kapatma davası. En son Hazine yardımının yapılacağı banka hesaplarımıza bloke koyma kararı çıktı. Bu kararın oy çokluğuyla alındığı biliniyor. Kararın her açıdan hukuka aykırı iç hukukun bütün temel ilkelerini ihlal edecek şekilde alındığını da açıkladık.

Hazine yardımının yapılacağı hesaplara bloke konma kararı apaçık şekilde AYM’nin varlık nedeninin inkârı anlamına geliyor.”

AYM, Yargıtay Başsavcısı Bekir Şahin’in HDP’nin Hazine yardımının kesilmesi talebini 5 Ocak’ta görüşmüştü.

Şahin, HDP’nin katılması istemiyle AYM’de dava açmıştı. Yargıtay başsavcısı, HDP’nin kapatma davasına ilişkin sözlü savunma vereceği 10 Ocak öncesinde bu partiye Hazine yardımlarının kesilmesini istemişti. Şahin ayrıca yardımın yattığı hesaplara bloke konması talebinde de bulunmuştu.

AYM, HDP’nin Hazine yardım hesabına geçici olarak bloke koymuştu. Karar yediye karşılık sekiz oy çokluğuyla alınmıştı.

HDP’nin savunmasının alınması için 30 gün süre verilmiş, savunmadan sonra tedbirin devam edip etmeyeceğine yeniden karar verileceği belirtilmişti.

Paylaşın

Dikkat Çeken Rapor: Krizler Zenginlere Yaradı

Birleşik Krallık merkezli uluslararası yardım kuruluşu Oxfam, iki yılda dünyada yaratılan 26 trilyon dolarlık yeni zenginliğin yüzde 63’ünün dünyanın “süper zengin” yüzde 1’lik kesimine gittiğini açıkladı.

Oxfam, dünyadaki milyarderlerin servetinin her gün ortalama 2,7 milyar dolar arttığını ortaya koydu. Oxfam, bu bağlamda dünyadaki en zenginlere yönelik yeni vergiler getirilmesi çağrısında bulundu.

Oxfam, Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) İsviçre’nin Davos kasabasında bugün başlayacak zirvesi öncesinde, “En Zenginlerin Hayatta Kalması” başlıklı bir politika belgesi yayınladı.

Oxfam’ın politika belgesi, dünyanın en zengin yüzde birinin 2 sene içinde dünyada yaratılan tüm yeni zenginliğin üçte ikisine sahip olduğunu gösterdi.

Buna göre, COVID-19’un pandemi ilan edildiği 2020’den 2021 yılının sonuna kadar dünyada 26 trilyon ABD doları değerinde yeni zenginlik yaratıldı. Bu zenginliğin yüzde 63’ü dünyanın en zengin yüzde birine gitti.

Oxfam verileri ayrıca dünyadaki milyarderlerin servetinin her gün ortalama 2,7 milyar dolar arttığını ortaya koydu.

Oxfam’ın politika belgesine göre, dünyanın en az kazanan yüzde 90’ına mensup bir kişinin küresel yeni servetten elde ettiği her 1 ABD dolarına karşılık her bir milyarder yaklaşık 1,7 milyon dolar servet elde etti.

“Zenginlerden daha çok vergi alın” çağrısı

Politika belgesinde dünyadaki durumla ilgili değerlendirmelerini de paylaşan Oxfam, ilk defa bir çeyrek yüzyılda hem aşırı servette hem de aşırı yoksullukta dünya çapında bir artış yaşandığı uyarısını yaptı.

Oxfam, bu bağlamda dünyadaki en zenginlere yönelik yeni vergiler getirilmesi çağrısında bulundu.

The Guardian’ın aktardığına göre, Oxfam Büyük Britanya Genel Müdürü Danny Sriskandarajah, “Mevcut ekonomik gerçeklik, temel insan hakları değerlerine bir hakaret. Aşırı yoksulluk, 25 yılda ilk defa artıyor ve bir milyara yakın kişi açlık çekiyor. Ancak, milyarderler için her gün bir bolluk” dedi:

“Çoklu krizler, milyonlarca insanı uçurumun kenarına iterken liderlerimiz problemlere çözüm bulmakta başarısız oluyor. Hükümetler, azınlığın kazanılmış hakları için hareket etmeyi bırakmalı.

“Pek çok ülkede en fakir insanların süper zenginlerden çok daha fazla vergi verdiği bir sistemi nasıl kabul edebiliriz? Hükümetlerin süper zenginlerden artık daha fazla vergi alması gerekiyor.”

Davos zirvesi öncesi iklim protestoları

Öte yandan, Davos’ta bugün başlayacak zirve öncesinde dün (15 Ocak) Dünya Ekonomik Forumu (WEF) ve iklim krizi protestoları vardı.

Davos’taki Postane Meydanı’nda düzenlenen protestolarda ellerinde WEF ve iklim krizine yönelik farklı dillerde eleştirel pankart ve dövizler taşıyan aktivistler, bu konuda adım atmayan hükümetleri eleştirdi.

Davos zirvesini eleştiren “Strike WEF” isimli oluşumun üyesi Gianna Catrina, Anadolu Ajansı (AA) muhabirine yaptığı açıklamada, WEF’i son iki yıldır olduğu gibi bu yıl da protesto ettiklerini anlattı:

“Biz, küresel ekonominin elitlerini protesto etmek için buradayız. Çünkü şu anda bir ekolojik kriz yaşanıyor ve bu da mevcut ekonomik sistem tarafından körükleniyor.”

Strike WEF oluşumunun bir diğer üyesi Claudio Bernard da dünkü protestoyu WEF ile ilgili sorunları ortaya koymak ve bu organizasyona neden karşı olduklarını göstermek için düzenlediklerini aktardı.

Bernard, “WEF, güçlü ve zengin insanlarca oluşturulmuş bir yapı. Geri kalan insanlar dışarıda kalıyor” dedi.

“Parçalanmış Bir Dünyada İşbirliği”

Bu yıl “Parçalanmış Bir Dünyada İşbirliği” temasıyla 53.’sü düzenlenecek WEF’te liderlere “dünyanın karşı karşıya olduğu krizleri birlikte ele alma ve koordineli eylem planı geliştirme” çağrısı yapılacak.

İsviçre’nin Davos kasabasında bugün başlayıp 20 Ocak’a kadar sürecek olan, birçok ülkenin ve uluslararası organizasyonun lideri ile iş dünyası temsilcilerinin yer alacağı forum, 130 ülkeden 50’si devlet/hükümet başkanı olmak üzere 2 bin 700’den fazla katılımcıyı bir araya getirecek.

Forum kapsamında ekonomi başta olmak üzere Rusya-Ukrayna Savaşı, COVID-19 salgını, teknoloji, enerji, iklim değişikliği, sağlık, göç ve uluslararası kriz konuları oturumlarda öne çıkacak başlıklar olacak.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Başörtüsü Teklifi: Erdoğan’dan Referandum Sinyali

Başörtüsü teklifi için “Anayasa değişikliği yasalaşınca reform sürecimizin adeta tacı olacaktır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kimse eski yaraları deşmeye cesaret edemeyecek. Temennimiz bu teklifin 400’ün üzerinden bir oyla kabul edilmesidir” dedi ve ekledi:

“Ancak böyle bir meselede ipe un serilmesini ne kadınlarımız ne milletimiz affeder. Beklentimiz gerçekleşmez ise bu durumda millete gideceğiz. Kilidi milletimizin iradesi açacak.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şule Yüksel Şenler Vakfı Hizmet Binası’nın açılış töreninde yaptığı konuşmada, başörtüsü ve aile konularında düzenlemeler öngören anayasa değişikliği teklifi konusunda mesajlar verdi.

Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) sunulan anayasa değişikliği teklifinin Meclis’te kabul edilmemesi halinde referanduma sunulabileceğine işaret etti.

Anayasa değişikliği teklifinin TBMM Genel Kurulu’nda “400’ün fevkinde oyla” kabul edilmesini beklediklerini ifade eden Erdoğan, “Beklentimiz gerçekleşmezse bu durumda egemenlik kayıtsız şartsız milletindir demiyor muyuz, öyleyse son sözü millet söyleyecek” şeklinde konuştu.

Teklifin Meclis’ten geçmesi için 400’den fazla vekilin “evet” oyu vermesi gerekiyor, 360-400 aralığında oy alması halinde ise referandum gündeme geliyor.

AK Parti iktidarı döneminde başörtüsü konusunda yapılanları hatırlatan Erdoğan, artık üniversitelerde başörtülü kadınların eğitim alabildiğini, kamuda, silahlı kuvvetlerde, yargıda kadınların başörtüsü ile çalışabildiğini anlattı.

Erdoğan, “Hiçbir insanımızın inancından, sakalından, saçından veya hayat tarzından dolayı ötekileştirilmediği huzur iklimini ülkemiz genelinde tesis ettik. Bugün kadınlarımız kılık kıyafetleri sebebiyle haksızlığa uğramadan hayatın her alanında sorumluluk üstelenebiliyor” şeklinde konuştu.

CHP ve İYİ Parti’ye eleştiri

Meclis’e sundukları anayasa teklifinin kabul edilmesi halinde bunun “reform sürecinin adete zafer tacı” olacağını belirten Erdoğan, “Bu düzenleme kabul edilirse artık hiç kimse aklına estiğinde sosyal medya üzerinden bir gece yarısı eski yaraları deşmeye cesaret edemeyecektir” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtüsüne yasal güvence konusunu gündeme getirmesine işaret eden Erdoğan, CHP ve İYİ Parti’nin anayasa değişikliği teklifi konusunda AK Parti’nin randevu talebini reddetmesini de eleştirdi. Erdoğan, “Bunlar işte bu kadar dürüst. Bunlarda dürüstlük diye bir şey aramayın yok” ifadelerini kullandı.

Evlilik için yeni tanım öngörülüyor

Erdoğan, anayasa değişikliği teklifindeki aileye ilişkin düzenlemeyi de “Teklifimizle kadınlarımızın haklarını güçlendirme yanında aile kurumunu küresel odakların desteği ile palazlanan ve giderek pervasızlaşan sapkın akımların saldırılarından da korumayı amaçlıyoruz” sözleriyle savundu.

Erdoğan, “Özgürlük kılıfı altında aile müessesinin yok edilmesine asla rıza göstermeyeceğiz. İnsan fıtratına aykırı sapkınlık virüsünün millet varlığımızı daha fazla zehirlemesinin önüne set çekmek istiyoruz” dedi.

AK Parti, başörtüsüne anayasal güvence ve “evlilik birliği ancak kadın ve erkeğin evlenmesiyle kurulabilir” şeklinde ailenin yeniden tanımlanmasını öngören anayasa değişikliği teklifini 9 Aralık’ta Meclis’e sunmuştu. Teklife göre, Anayasa’nın 24. ve 41. maddelerinde değişiklik öngörülüyor.

Paylaşın

Mahsa Amini Protestoları: Hayatını Kaybedenlerin Sayısı 524’e Yükseldi

İran’da ‘tesettüre uygun olmayan’ giyimi gerekçesiyle gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybeden Mahsa Amini’nin ölümü sonrası başlayan protestolarda şu ana kadar en az 524 kişinin hayatını kaybettiği duyuruldu.

Haber Merkezi / Tahran merkezli İnsan Hakları Aktivistleri Haber Ajansı (HRANA), Mahsa Amini protestoları sırasında hayatını kaybeden ve gözaltına alınıp tutuklanan kişilerle ilgili güncel verileri paylaştı.

Buna göre, protestoların başladığı 17 Eylül 2022’den bu yana İran’da toplam bin 255 protesto gösterisi düzenlendi. Protestolar sırasında toplam 524 kişi hayatını kaybederken, bu kişilerin 71’i çocuktu.

HRANA verileri, protestolar sırasında 68 “rejim kuvveti” mensubunun da hayatını kaybettiğini ortaya koydu.

HRANA’ya göre, 15 Ocak itibariyle protestolarla bağlantılı olarak toplam 19 bin 401 kişi gözaltına alındı ve/veya tutuklandı. Bu kişilerin 713’ü öğrenciydi.

Protestolarla bağlantılı olarak 724 kişinin mahkemelerce mahkum edildiğini ve toplam 11 bin 721 ay hapis cezası verildiğini kaydeden HRANA, şimdiye kadar dört protestocunun idam edildiğini hatırlattı.

Buna göre, 107 protestocu da idam cezası alma riskiyle karşı karşıya.

İran’da kadınlara nasıl muamele yapılıyor?

İran, Afganistan’daki Taliban rejimi dışında kamusal alanda başörtüsü takmayı zorlayan tek ülke.

İranlı kadınların eğitime tam erişimi var, ev dışında çalışıyor ve kamu görevlerinde bulunuyorlar. Ancak, başörtüsü takmanın yanı sıra uzun, bol elbiseler de dahil olmak üzere halka açık yerlerde “mütevazı” giyinmeleri gerekiyor. Evli olmayan erkek ve kadınların birbirine yakın durması ve teması yasak.

1979 İslam Devrimi’nden sonraki günlere dayanan kurallar, “devletin her kademesinde yolsuzluk ve rüşvet gibi durumların aleniyet kazandığı ülkede” ahlak polisi tarafından uygulanıyor.

Resmi olarak Rehberlik Devriyesi olarak bilinen bu birimler, halka açık alanlarda geziyor ve hem erkeklerden hem de kadınlardan oluşuyor.

Uygulama, bir noktada ahlak polisini aşırı saldırgan olmakla suçlayan ve nispeten ılımlı olan eski Cumhurbaşkanı Hassan Ruhani döneminde yumuşatıldı. 2017 yılında kadınların kıyafet kurallarını ihlal ettikleri için tutuklanmayacağı sadece uyarılacağı açıklandı.

Ancak geçen yıl seçilen sert görüşlü Reisi yönetiminde, ahlak polisinin ajanları farklı bir uygulamaya geçti.

BM insan hakları ofisi, son aylarda genç kadınların yüzlerine tokat atıldığını, coplarla dövüldüklerini ve polis araçlarına alındıklarını söylüyor.

Ne olmuştu?

İran’ın Sakız kentinden başkent Tahran’a akrabalarını ziyarete gelen Mahsa Amini erkek kardeşinin kullandığı aracı durduran ahlak polisince gözaltına alınmıştı. Kardeşine, nasihat edilip serbest bırakılacağı söylenerek götürülen genç kadının, gözaltına alındıktan iki saat sonra komaya girdiği ve kaldırıldığı hastanede öldüğü ortaya çıktı.

Devlet televizyonu Amini’nin dövüldüğü iddialarını yalanlayarak, polisin genç kadını “nasihat etmek ve eğitmek” üzere karakola götürdüğünü ve orada kalp krizi geçirdiğini söyledi. Akrabaları, kadının herhangi bir kalp rahatsızlığı olduğunu yalanladı.

Devlet televizyonu bir polis karakolunda Amini olduğu söylenen bir kadının oturduğu koltuktan bir yetkiliyle konuşmak üzere kalktıktan sonra yere düştüğünü gösteren güvenlik kamerası kayıtları yayınladı. Ancak görüntülerden kadının Amini olduğu doğrulanamadı.

Amini’nin dövülerek öldürüldüğü yolunda sosyal medyada yayılan iddialarını reddeden Tahran emniyeti açıklamasında, “Ayrıntılı araştırmalara göre, Amini’nin araca alınması sonrasında ve tutulduğu karakolda fiziksel bir temas olduğunu” reddetti.

Ancak, İran’ın yarı resmi Fars haber ajansı, Mahsa Amini’nin ahlak polisince dövülmesi nedeniyle komaya girdiğini duyurdu.

Şu ana kadar Tahran, Senendec, Kerec, Tebriz, Meşhed, Kiş, Kirman, Yezd, Reşt, Bender Abbas, Abadan, Kirmanşah, Erdebil, İsfahan, Urumiye, Kazvin, Zencan, İlam, Mazenderan, Hemedan başta olmak üzere birçok şehirde gösteriler düzenlendi. Birçok noktada eylemciler ile güvenlik güçleri arasında şiddetli arbede yaşandı.

Paylaşın

Açlık Sınırı 8 Bin, Yoksulluk Sınırı 28 Bin Lirayı Aştı

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Birleşik Metal-İş Araştırma Merkezi (BİSAM), aralık ayında açlık sınırının 8 bin 167 liraya, yoksulluk sınırının ise 28 bin 249 liraya yükseldiğini duyurdu.

Sağlıklı beslenmenin günlük maliyetinin 270 lirayı aştığı, sadece süt ve süt ürünleri için ise günlük 100 lira harcama yapılması gerektiği belirtilen BİSAM raporunda şunlar kaydedildi:

“TÜİK, Aralık 2022 harcama gruplarına göre endeks rakamları, 2003 madde fiyatları ile İstanbul Halk Ekmek, zincir market internet fiyatları ve BİSAM Beslenme Kalıbı üzerinden yapılan hesaplamaya göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı Aralık 2022 için 8 bin 167 liradır.

Bu harcama tutarı sadece gıda için yapılması gereken minimum tutardır. Açlık sınırı üzerinden hanehalkı tüketim harcamaları esas alınarak yapılan hesaplama sonuçlarına göre ise yoksulluk sınırı 28 bin 249 lira olarak gerçekleşmiştir.

‘Sağlıklı beslenmenin aile bütçesine maliyeti 7 bin 552 lira’

Yetişkin bir erkeğin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için tüketmesi gereken gıdaların aylık karşılığı 2 bin 66 liradır. Bu değer yetişkin bir kadın için bin 953, 15-18 yaş bir genç için 2 bin 129, 4-6 yaş arası bir çocuk için bin 405 liradır.

Sağlıklı bir biçimde beslenmenin toplam aile bütçesine maliyeti ise 7 bin 552 lira olarak tespit edilmiştir. Bu tutar, söz konusu ailenin sadece gıda için yapması gereken zorunlu harcama tutardır. Eğitim, sağlık, barınma, eğlence, ısınma, ulaşım gibi giderler ile birlikte bir ailenin yapması gereken harcama tutarı 26 bin 123 liraya ulaşmaktadır.”

‘En yüksek maliyet grubu süt ve süt ürünleri’

BİSAM raporuna göre, Aralık 2022’de günlük harcamalarda en yüksek maliyet grubunu, 99,91 liralık harcama gereksinimi ile süt ve süt ürünleri grubu oluşturdu. Et, tavuk ve balık grubu için yapılması gereken minimum harcama tutarı 41,76 lira olarak kaydedilirken, sebze ve meyve için yapılması gereken günlük harcama tutarı ise 47,26 liraya ulaştı.

Raporda, ekmek için yapılması gereken harcama tutarının günlük 23,41 lira olarak tespit edildiği, katı yağ ve sıvı yağ için 18,37 lira, yumurta için 6,92 lira, şeker, bal, reçel ve pekmez için ise 8,51 lira harcama yapılması gerektiği belirtildi.

Paylaşın

Selahattin Demirtaş: Mutlaka Kazanacağız

İstanbul Kartal’da gerçekleştirilen Emek ve Özgürlük İttifakı mitingine dair paylaşım yapan Demirtaş, “Seçim kampanyasında ve demokrasi mücadelesinde coşkunun önemini, verdiği gücün etkisini Kartal Meydanında tüm ülke, herkes gördü” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Coşkuyu diri tutalım, büyütelim. Coşkuyla kazanacağız, el ele kazanacağız, mutlaka kazanacağız!”

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi ( HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, İstanbul Kartal’da gerçekleştirilen Emek ve Özgürlük İttifakı mitingine dair sosyal medya hesabından paylaşım yaptı.

“Coşkuyla kazanacağız, el ele kazanacağız, mutlaka kazanacağız” diyen Demirtaş, paylaşımında şu ifadeleri kullandı:

“Seçim kampanyasında ve demokrasi mücadelesinde coşkunun önemini, verdiği gücün etkisini Kartal Meydanında tüm ülke, herkes gördü. Coşkuyu diri tutalım, büyütelim. Coşkuyla kazanacağız, el ele kazanacağız, mutlaka kazanacağız!”

Paylaşın

Babacan’dan ‘Altılı Masa’ Dağılacak İddialarına Çarpıcı Yanıt

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Altılı Masa’nın dağılacağı yönündeki iddialarına “Bu masayı bozan olmak hiçbir siyasi partinin kaldırabileceği bir yük değil” ifadelerini kullandı.

FOX TV’de Çalar Saat programına katılan Babacan, Altılı Masa’da birçok farklı fikrin bulunduğunu söyledi ve “Kriz kelimesini asla kullanmamak lazım. Altılı Masa’da pek çok görüşte farklı görüşler var. Ama masaya oturduğumuzda herkes fikrini söylüyor. Bu masayı bozan olmak hiçbir siyasi partinin kaldırabileceği bir yük değil” dedi.

Babacan, Davos’a davet aldığını ve programa katılacağını söylerken “Davos’taki mesajımız; ‘Asla Türkiye’den vazgeçmeyin. Türkiye büyük bir ülke. Türkiye seçimlerden sonra dünyayla barışık, dünyayla konuşan, alışveriş eden, sözünün gücü olan bir ülke olacak. Ülkemize güvenin’ olacak” dedi.

Babacan açıklamalarına şöyle devam etti;

“Erdoğan bir tarafına Çilleri aldı, bir tarafına Bahçeli’yi bir tarafına da Perinçek’i.

Sayın Erdoğan, korku siyaseti üzerinden yürüyor. O yüzden o panoya her hafta birini yazmak zorunda. Cumhuriyet tarihinde bir ilk; binlerce bir eylem hazırladık. Bu seçimlerden sonra kurulacak hükümetin, her bakanın masasının üzerinde duracak bir kitap.

İlk kez bir siyasi parti, seçim tarihi dahi açıklanmamışken, en ufak detayına kadar hükûmet programını açıklıyor. İlk kez bir parti muhalefetteyken, ‘İktidara gelirseniz ne yapacaksınız?’ sorusuna kalın bir kitapla yanıt veriyor.

“AK Parti, MHP’ye muhtaç”

AK Parti seçimleri kaybetmiş durumda. O yüzden MHP’ye muhtaç. Bu seçimlerde de 2018 seçimlerinden çok daha kötü bir sonuç olacak. Yorulmuş ve yorgun bir iktidar iş başında. Son 4 buçuk yıldır ülkenin menfaatine ürettiği şeyler ne? ‘Ben ekonomistim’ diye diye aldığı kararlarla ülkemizin geldiği durum belli.

Türkiye çıkmış ve şimdi iniyor. İstişare terk edilince başarı mümkün değil. Cumhuriyet tarihinin en yüksek enflasyon rakamını üretti Sayın Erdoğan.

Yoksul daha yoksul oldu, zengin daha zengin oldu. Türkiye’nin satın alma gücü düştü ama o faiz nereye aktarıldı; zengine. Devletin hazinesinden ödenen faizlere bakın. Bir de ben ekonominin başındayken faizlere bakın. Ne zaman Erdoğan tek imza veriyor, bu böyle oldu. Tek imzayla Sayın Erdoğan bu faizi ödüyor. Cumhurbaşkanı adına bakanlar iş yapıyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin en yüksek faizini ödeyen iktidar şu anki iktidar. Faizi zaten parası olan alıyor. Sizin maaş bordronuz faize gidiyor. Alışveriş yapıyorsunuz, cep telefonu kullanıyorsunuz… Bunlar faize gidiyor. Hesap çok basit.

‘Gezi’den sonra troll orduları oluşturuldu’

Şu gerçeği artık görüyorlar; AK Parti ve MHP’nin toplam milletvekili sayısı artık Meclis’te çoğunluk sağlayamıyorlar. Diyorlar ki, ” Biz kaybedeceğiz. Gelin birlikte olalım ama biz yöneteceğiz” Ben Sayın Bahçeli’nin cümlelerini böyle okuyorum.

Seçim tarihi ya Meclis kararı ya da Cumhurbaşkanı kararıyla oluyor. Ama biz, ‘6 Nisan’dan sonra olacak hiçbir seçime oy vermeyeceğiz’ dedik. Biz Erdoğan’ın ikinci dönemi olduğunu söylüyoruz. Erdoğan, tek imzayla seçime giderse biz DEVA Partisi olarak YSK’ya itiraz dilekçemizi vereceğiz.

AK Parti’de olduğum dönemde Gezi olaylarına kadar troll hesaplar yoktu. İktidar Gezi olaylarından sonra kendi troll ordularını oluşturdu. Şu andaki iktidar için kaynak sorunu yok.

EYT’yi bunca yıldır geciktiren de hükümet. Seçime 3 ay kala mı aklınıza geliyor. Erdoğan, şimdiye kadar yapmadığı popülizmi yapıyor. Seçimi kaybedeceğini anladı. Gerçek enflasyonla bu ülkede herkesin satın alma gücü düştü. Maaşlı, sabit geliri olan herkes, enflasyon karşısında ezilmiş durumda.”

Paylaşın

Rusya’nın Dnipro’ya Düzenlediği Füze Saldırısında Can Kaybı 35’e Yükseldi

Rusya’nın Ukrayna’nın doğusundaki Dnipro kentinde düzenlediği füze saldırısında en az 35 kişinin hayatını kaybettiği, 75 kişinin de yaralandığı açıklandı. 14’ü çocuk olmak üzere 39 kişi enkazdan kurtarılırken yaklaşık 35 kişinin enkaz altında olduğu tahmin ediliyor. 

Dnipropetrovsk Bölgesel Askeri İdaresi Başkanı Valentyn Reznichenko, Rusya güçlerinin Ukrayna’nın Dnipro kentinde dokuz katlı bir apartmana yönelik füze saldırısı hakkında son bilgileri paylaştı.

CNN International’ın aktardığına göre, saldırıda hayatını kaybedenlerin sayısı 35’e yükseldi. 14’ü çocuk olmak üzere 39 kişi enkazdan kurtarılırken yaklaşık 35 kişinin enkaz altında olduğu tahmin ediliyor.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski de saldırıyla ilgili bir açıklama yapmış, Rusya’nın füze saldırısında hayatını kaybedenlerin sayısının 30’a yükseldiğini açıklamıştı.

Gece paylaştığı görüntülü mesajında halka seslenen Ukrayna Devlet Başkanı, kayıp 30 kişi için enkaz alanında arama-kurtarma çalışmalarının sürdüğünü söylemişti. Zelenski, “Kurtarma operasyonu, bir canı kurtarmak için en ufak bir umut olduğu sürece devam edecektir” demişti.

Dnipro Belediye Başkanı Boris Filatov, saldırının üstünden bir gün geçmişken binalarda canlı birinin bulunmasının düşük ihtimal olduğunu söylemişti.

“Donbass’ta sıcak çatışmalar sürüyor”

Dünkü mesajında savaşın ülkenin doğu ve güney bölgelerindeki gidişatı hakkında da bilgi veren Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, Donbass bölgesinde sıcak çatışmaların sürdüğünü söyledi.

Özellikle en yoğun çatışmaların Luhansk ve Donetsk bölgelerinde yaşandığına dikkati çeken Zelenski, “Savaş, Soledar, Bahmut ve tüm Donetsk bölgesi için Luhansk bölgesi için tek bir mola vermeden, tek bir duraklama olmadan devam ediyor” dedi.

Rusya’yı sivillere yönelik saldırılar düzenlemekle suçlayan Zelenski, Rusya’ya yaptırımların arttırılması için çalışmaya devam ettiklerini kaydetti.

Rusya’dan açıklama

Rusya, saldırıda Ukrayna’ya ait askeri tesisler ve enerji altyapısının hedef alındığını açıkladı.

Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki ise bu tip saldırıların insanlık dışı olduğunu söyledi. Morawiecki, “Rusya bilinçli olarak savaş suçları işlemeye devam ediyor” dedi.

Rusya, Ukrayna’da Cumartesi günü Kiev, Harkiv ve Odesa’da da hava saldırıları düzenlemişti. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna’daki operasyonlarının planlandığı gibi ilerlediğini söyledi.

Rusya ve Belarus bugün ortak tatbikata başlayacak. Belarus Savunma Bakanlığı tatbikatın savunma amaçlı olduğunda ısrarlı ancak Batı’da, Rusya’nın Ukrayna’nın işgaline katılması içine Belarus’a baskı yaptığına dair endişeler artıyor.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Pazar günü yaptığı açıklamada, Batılı müttefiklerinin Ukrayna’ya daha fazla ağır silah yardımı yapacağını söyledi.

Stoltenberg, Alman basınına yaptığı açıklamada da, “Ağır savaş teçhizatı için son taahhütler önemli ve yakın gelecekte daha fazlasını bekliyorum” dedi.

İngiltere Ukrayna’ya Challenger 2 tanklarından verme kararı almış, Rusya bunun daha yoğun operasyonlara ve sivil ölümlere yol açabileceğini vurgulayarak kararı eleştirmişti.

Paylaşın