Merkez Bankası, Yıl Sonu Enflasyon Tahminini 65,2’ye Yükseltti

Merkez Bankası, enflasyonun 2022 yılı sonunda yüzde 65,2 olarak gerçekleşeceği, 2023 yıl sonunda yüzde 22,3 ve 2024 yıl sonunda ise yüzde 8,8 seviyesine gerileyerek, azalış eğilimini sürdüreceğinin tahmin edildiğini açıkladı.

Haber Merkezi / Bankanın bir önceki enflasyon beklentisi bu yıl sonu için yüzde 60,6, gelecek yıl sonu için yüzde 19,2 ve 2024 yılı sonu için yüzde 8,8 seviyesinde bulunuyordu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu, yılın son Enflasyon Raporuna ilişkin sunum yaptı. Kavcıoğlu’nun sunduğu sunumda öne çıkan ifadeler şöyle:

“Yurt içi iktisadi faaliyet, yaşanan büyük arz şoklarına rağmen, sürdürülebilir bir yapıda ve kesintisiz bir şekilde devam ediyor.

Yılın ikinci yarısına ilişkin göstergeler ihracatın yüksek seviyelerini koruduğuna ve yatırım eğiliminin güçlü kalmayı sürdürdüğüne işaret ediyor.

2023 yılına ilişkin büyüme tahminleri önceki rapor dönemine göre küresel ölçekte önemli ölçüde aşağı yöne güncellenmiştir.

Temmuz başından bu yana öncü göstergeler, zayıflayan dış talebin etkisiyle üçüncü çeyrekte büyümede sınırlı bir yavaşlamaya işaret ediyor.

Yapısal dönüşümün cari denge üzerindeki yansımalarını izlemeye davam ediyoruz. Cari dengedeki iyileşme ikinci çeyrekte de devam etti.

Enerji maliyetlerinin küresel çapta olağanüstü seviyede yükseldiği bu sürecin sonunda enerji fiyatlarının normalleşme eğilimine girmesiyle birlikte ülkemizin büyürken cari fazla verdiği bir dış dengeye kavuşacak.

İhracat üzerindeki aşağı yönlü riskler bir önceki rapor dönemine göre arttı.

Ağustos ayı itibarıyla, yatırım ve ihracat kredilerinin toplam ticari krediler içerisindeki payı yüzde 28’i aşarak son 20 yılın en yüksek seviyesine ulaştı.

Yılın üçüncü çeyreğine ilişkin öncü göstergeler, talep koşullarında önceki çeyreğe göre daha ılımlı bir seyre işaret ediyor. Yatırım eğilimleri gücünü koruyor.

Sanayi üretiminde, yakaladığımız ivmenin ve istihdamdaki artışın sürdürülmesi için finansal koşulların, özellikle finansman maliyeti kanalıyla destekleyii olması gerektiğini düşünüyoruz.

Uyguladığımız makroihtiyati tedbirlerin etkinliği sayesinde kredi kompozisyonunda hedefli kredi politikamızla uyumlu değişiklikler gözledik.

Kredi faizlerine yönelik devreye alınan makroihtiyati düzenlemeler sonrasında parasal aktarımın desteklendiğini ve TL ticari kredi faizlerinin 10 puan civarına gerilediğini görüyoruz.

Tüketici kredilerinin ticari kredilere olan oranı azalırken, yatırım ve ihracat kredilerinin ticari krediler içerisindeki ağırlığı önemli ölçüde arttı.

Liralaşma stratejimiz çerçevesinde bankacılık sektörünün pasif kompozisyonunda da TL’nin payının artmasını önemsiyoruz.

Merkez Bankası olarak ekonomi politikalarının kontrol alanının dışında kalan söz konusu arz kaynaklı maliyet baskılarına faiz artırımlarıyla karşılık vermenin etkili olmayacağını değerlendiriyoruz.

Enflasyonun düşmesini üretimi destekleyerek ve üretim gücümüzü artırarak sağlayabiliriz.

Önümüzdeki dönemde TL payının daha da artacağını öngörüyoruz. Dolayısıyla bu kanaldan döviz kurlarındaki istikrara katkı sağlayarak enflasyonu besleyen önemli bir unsuru da kontrol altına almış oluyoruz.

Enflasyonun daha hızlı gerilemesi için beklentilerin ve kur istikrarının dezenflasyon süreciyle uyumlu olmaları gerekiyor.

Firmalarımızın fiyatlama davranışlarında bozulma yaşanmasına ve sağlıksız fiyat oluşumlarına izin vermeyeceğiz. Bunun sonucunda, beklentilerin ve kur istikrarının enflasyondaki düşüşü desteklemesini sağlayacağız.

Enflasyonu bir süreliğine değil, kalıcı olarak ve tamamen düşürecek bir programı sabır ve kararlılıkla uyguluyoruz.

Yaptığımız uygulamalarla tahvil ve ticari kredi faizleri önemli oranda geriledi. Kredi gelişmeleri hedefli kredi politikalarımızla uyumlu seyretti.”

Paylaşın

IMF Başkanı Georgieva: Merkez Bankaları Faiz Yükseltmeye Devam Etmeli

Merkez bankalarının enflasyonla mücadele etmek için “nötr” seviyeye erişene kadar faiz oranlarını arttırmaya devam etmeleri gerektiğini söyleyen Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva, çoğu merkez bankasının henüz bu seviyeye erişmediğini kaydetti.

Avrupa Merkez Bankası’nın faiz oranlarını 75 baz puan arttırması beklentisinden bir gün önce Berlin’de Reuters haber ajansına konuşan IMF Başkanı Georgieva, merkez bankalarının faiz arttırmasının olumlu etkilerinin küresel çapta hissedilmesi için 2024 yılı başına kadar süre olduğunu belirtti.

Avrupa Merkez Bankası, aylardır, atacağı ilk adımın faizleri nötr seviyeye çıkarmak olduğunu bildiriyordu. Nötr seviye, faiz oranının ekonomik büyümeyi ne tetiklediği ne de kısıtladığı seviye olarak tanımlanıyor. Ancak kimileri daha agresif adımlar atılması çağrısı yaparak, Avrupa Merkez Bankası’nın enflasyon baskılarını kontrol altına almak için daha ileri gitmesi gerektiğini savunuyor.

Georgieva, “Şu aşamada nötr seviyeye ulaşma arayışındayız. Birçok yerde henüz bu seviyede değiliz” dedi. IMF Başkanı, merkez bankalarının faiz oranlarını arttırma gerekliliğini, “enflasyon yüksek seyrettiğinde bu büyümeye sekte vurur, nüfusun en yoksul kesimlerine en ağır darbeyi indirir” şeklinde konuştu.

Avrupa Merkez Bankası’nın son faiz artışı adımları, ekonomik görünümün kötüleştiği, Eylül ayında Euro bölgesinde enflasyonun yüzde 9,9 seviyesine çıktığı dönemde atıldı. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrasında gıda ve enerji fiyatlarının hızla artması, enflasyonu tetikledi.

Merkez bankalarının faiz oranlarını ne kadar süre arttırmasını beklediği sorusuna Georgieva, IMF’nin “2024 yılına kadar merkez bankalarının attıkları adımların etkilerini görmeye başlayacağını tahmin ettiğini” kaydetti. Georgieva, faiz artışlarının etkileri hakkında, “Faydaları görülebilir ama bu hemen olmaz, toplumun sabırlı olması gerekir” dedi.

Paylaşın

Kur Korumalı Mevduatın Kamuya Maliyeti 194 Milyar TL’yi Buldu

2021 yılı sonunda, doların yükselişini durdurmak için uygulamaya alınan Kur Korumalı Mevduatın (KKM), kamuya maliyeti her geçen gün katlanarak artıyor… KKM uygulamasının kamuya maliyeti 194 milyar lirayı buldu.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) grubunun ekonomi raporunda kur korumalı mevduat (KKM) uygulamasının yarattığı fatura hesaplandı. Bu yıl ocak-eylül döneminde merkezi yönetim bütçesinden, iç ve dış borçlar için 207.1 milyar lira faiz ödendiğine dikkat çekildi.

KKM’ler için bütçeden ödenen ancak bütçede faiz olarak sınıflandırılmayıp cari giderlere atılan ödemelere ilişkin 84.9 milyar liralık faizle birlikte bu dönemde yapılan gerçek faiz ödemesinin ise 292 milyar liraya ulaştığı belirtildi.

Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın haberine göre; bütçeden hem kamu borçları hem de KKM’ler için ödenen toplam faiz, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 105.2 oranında arttı. Raporda, 2022 bütçesinden faiz ödemeleri için başlangıçta 240 milyar lira ayrıldığı ancak Merkez Bankası’nın (MB) faiz indirimleriyle birlikte Hazine’nin faiz yükünün giderek arttığı, ayrılan kaynağın 330 milyar liraya yükseldiği belirtildi.

Raporda, “KKM’lerin para kompozisyonuna göre mevduatların yüzde 51’inin döviz veya altından dönen mevduatlardan, yüzde 49’unun ise TL mevduatlardan oluştuğu biliniyor. Açıklanmamakla birlikte MB’nin de eylül sonuna kadar 90 milyar lira civarında KKM için ödeme yaptığı da tahmin ediliyor” denildi.

Raporda, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin, sürekli KKM’nin dolarizasyonu kırdığını ve TL  mevduatları artırdığını ileri sürdüğüne işaret edilerek şöyle denildi:

“Ancak MB, şirketlerin kur riskini hesaplarken bu mevduatları ‘döviz varlığı’ olarak kabul ediyor. Bu açıdan KKM’nin ekonomideki dolarizasyon eğilimini kırmayıp aksine artırdığını ve riskin Hazine ve MB’nin üzerine yıkıldığını görüyoruz. TL mevduatı gibi gözüken aslında döviz kuruna endekslenen 76 milyar dolarlık bir mevduatın dövize geçme potansiyeli bulunduğu hesaplanıyor.”

Paylaşın

Vatandaşlar Borçlarını Ödeyemez Halde: İcra Dosyası Sayısı 24 Milyon

İktidar ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da gerçekler, açıklananlardan çok farklı. Ekonomik kriz nedeniyle yurttaşlar borçlarını ödeyemez hale geldi. İcra dosyası sayısı 24 milyonu bulurken, yediemin depolarında boş yer kalmadı.

İleri Haber‘in aktardığına göre, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, alım gücü daralan vatandaşın, malı mülkü sattığını, borçlarını ödeyemeyenlerin de icralık olduğunu belirtti. Gürer, icra takibindeki borç miktarının 30 milyar lirayı aştığını ifade etti.

Gürer, artık postacıların ve görevlilerin mektup değil, icra tebliği getirdiğini söyledi. Kapıları icra memurları ve tebliğ için gelen görevlilerin çaldığını ifade eden Gürer, “Kapılar açılmayınca, icra tebliğleri muhtarlıklara gönderiliyor” diye konuştu.

Bankaların zamanında tahsil edemediği için takibe aldıkları kredilerin 161 milyar lira düzeyinde seyrettiğine işaret eden Gürer, şöyle devam etti: Ekonomi sinyalleri alınan yavaşlama eğilimine rağmen vatandaşların bankalara olan borcu hızlı yükselişini sürdürüyor.

6 milyon yeni dosya

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın söyleminin aksine 2 bin TL altındaki tüm borçların silinmeyeceğinin de ortaya çıktığını söyleyen Gürer, “Ulusal Yargı Ağı (UYAP) üzerinden alınan verilere güre bu yıl 1 Ocak – 21 Ekim günleri arasında icra ve iflas dairelerine toplam 6 milyon 921 bin yeni dosya geldi. Yeni gelen dosya sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 15.9 arttı” diye konuştu.

Niğde’de bir yediemin deposunun önünde açıklama yapan Gürer, “Doğal olarak borcunu ödeyemeyen vatandaşın aracı, motosikleti elinden alınıyor. Ekonomik kriz her yere yansıyor. Türkiye’nin her yerinde artık yediemin depoları doldu taştı, yediemin depolarında yer kalmadı” şeklinde konuştu.

Paylaşın

Kira Artışına Getirilen Yüzde 25 Sınırlaması Kağıt Üzerinde Kaldı

Tüketici Birliği Federasyonu Tüketicinin Nabzı Çalışma Grubu Başkanı Merve Kazancı, “Yüzde 25’in adı var” başlığı ile yaptığı açıklamada, “2022 Eylül ayından bu yana ülke ekonomisinde yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle konut kiraları ve satım bedellerinde olağandışı yükselişler yaşanmış; kira bedellerindeki bu hareketlilik bir yandan ödenebilir kira bedeli ile kiralık konut bulma sorununa yol açmış, diğer yandan kiralayan-kiracı ilişkilerinde gerilim hattı oluşturarak, toplumsal barışı zedeleyecek seviyeye ulaşmıştır” ifadelerini kullandı.

Kazancı, açıklamasının devamında, “Ekonomi yönetimi tarafından yaşanan bu yakıcı sorunun giderilmesi amacıyla toplu konut projeleri devreye sokulmuş, öncesinde 11 Haziran 2022 – 1 Temmuz 2023 tarihleri arasında yenilenecek kira sözleşmeleri için kira artış oranı yüzde 25 ile sınırlandırılmıştır” dedi ve ekledi:

“Ancak getirilen bu sınırlandırma, yaşanan sorunu gidermemiş; bir yandan kira ilişkisinden kaynaklanan hukuki uyuşmazlıklar mahkemelerde yığılmaya başlamış, diğer yandan kiralayan – kiracı ilişkilerinde yaşanan olumsuzluk olumsuzluk daha da artmıştır.”

Tüketici Birliği Federasyonu, konut kiralarında yaşanan sorunlara ilişkin kamuoyu araştırmasının sonuçlarını açıkladı.

2022 Ekim ayında, Tüketici Birliği Federasyonu Tüketicinin Nabzı Çalışma Grubu tarafından gerçekleştirilen “BA-RI-NA-MI-YO-RUZ!” başlıklı araştırma ile yaşanan ekonomik kriz sürecinde tüketicilerin barınma sorunu ilişkin veriler yer aldı.

Tüketicinin Nabzı Çalışma Grubu Başkanı Merve Kazancı araştırma ile ilgili internet sitesinde “Yüzde 25’in adı var” başlığı ile yaptığı açıklamada, “2022 Eylül ayından bu yana ülke ekonomisinde yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle konut kiraları ve satım bedellerinde olağandışı yükselişler yaşanmış; kira bedellerindeki bu hareketlilik bir yandan ödenebilir kira bedeli ile kiralık konut bulma sorununa yol açmış, diğer yandan kiralayan-kiracı ilişkilerinde gerilim hattı oluşturarak, toplumsal barışı zedeleyecek seviyeye ulaşmıştır” dedi.

 

“Kira artışına getirilen yasal sınır kâğıt üzerinde kaldı” diyen Kazancı şunları söyledi:

Ekonomi yönetimi tarafından yaşanan bu yakıcı sorunun giderilmesi amacıyla toplu konut projeleri devreye sokulmuş, öncesinde 11 Haziran 2022 – 1 Temmuz 2023 tarihleri arasında yenilenecek kira sözleşmeleri için kira artış oranı yüzde 25 ile sınırlandırılmıştır.

Ancak getirilen bu sınırlandırma, yaşanan sorunu gidermemiş; bir yandan kira ilişkisinden kaynaklanan hukuki uyuşmazlıklar mahkemelerde yığılmaya başlamış, diğer yandan kiralayan – kiracı ilişkilerinde yaşanan olumsuzluk olumsuzluk daha da artmıştır.

Araştırmanın sonuçlarında ise bilgiler yer aldı:

“Kiracıların yüzde 65’inin, son bir yıl içinde kiralayan ile sorun yaşadıklarını, sorun yaşayan kiracıların yüzde 40’ının da, yasal sınırların çok üzerinde, yüzde 75 – 100 oranında kira artışı talebiyle karşı karşıya kaldıklarını göstermektedir.

Ortaya çıkan önemli sonuçlardan biri, kiralayan ile kira artışı nedeniyle sorun yaşayan kiracıların yüzde 58’inin, istenilen kira artışını yapmak zorunda kalmış olmalarıdır.

Getirilen yüzde 25 oranındaki artış sınırlaması, kiracıların neredeyse tamamı tarafından bilindiği halde yüzde 73.6’sı kiraya verenin baskı ve tacizi nedeniyle bu haklarını kullanamamışlardır.

Araştırma ile elde edilen çarpıcı sonuçlardan bir diğeri, hane halkının toplam gelirinin yarısına yakınının kira için ayrılmak zorunda olmasıdır.”

Paylaşın

Açlık Sınırı 8 Bin Lirayı Aştı

Dört kişilik bir ailenin aylık mutfak masraflarını kapsayan açlık sınırı, ekim ayında 8 bin 223 liraya çıktı. Bir ailenin kira, fatura, ulaşım, eğitim ve giyim gibi aylık tüm giderlerini kapsayan yoksulluk sınırı ise 24 bin 513 liraya yükseldi.

Açlık sınırı ekimde bir önceki aya göre 556 lira artarken, yoksulluk sınırı ise bir önceki aya göre 2 bin 136 lira artmış oldu.

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’nun Ar-Ge birimi KAMU-AR, Açlık-Yoksulluk Araştırması Eylül Ayı 2022 sonuçlarını açıkladı. Buna göre, dört kişilik bir ailenin aylık mutfak masraflarını kapsayan açlık sınırı, ekimde 8 bin 223 liraya çıktı.

Bir ailenin kira, fatura, ulaşım, eğitim ve giyim gibi aylık tüm giderlerini kapsayan yoksulluk sınırı ise ekimde 24 bin 513 liraya yükseldi

Açlık sınırı ekimde bir önceki aya göre 556 lira artarken, yoksulluk sınırı ise bir önceki aya göre 2 bin 136 lira artmış oldu. Birleşik Kamu-İş’ten yapılan açıklamada, son bir yılda açlık sınırının 4 bin 515 lira, gıda dışındaki ihtiyaçlar için yapılması gereken harcamaların ise 7 bin 313 lira arttığı belirtildi.

Ailelerin gıda ve gıda dışı ihtiyaçlarını insan onuruna yaraşır bir şekilde yoksunluk hissi çekmeden karşılayabilmesi için yapması gereken toplam harcama tutarını gösteren yoksulluk sınırının ise son bir yılda toplam 11 bin 828 liralık yükseldiği ifade edildi.

Raporda yer alan bilgiler şöyle:

“Açlık sınırı, ekimde bir önceki aya göre 556 lira artarken gıda dışındaki ihtiyaçlar için yapılması gereken harcama bin 580 lira artarak 16 bin 290 liraya yükseldi. Ekimde yoksulluk sınırı, önceki aya göre da 2 bin 136 lira arttı.

Son bir yılda açlık sınırı 4 bin 515 lira, gıda dışındaki ihtiyaçlar için yapılması gereken harcama ise 7 bin 313 lira arttı. Yoksulluk sınırı, son bir yılda toplam 11 bin 828 liralık artış gösterdi. Ankara’da en fazla alış-veriş yapılan marketlerden derlenen fiyatlara göre, sağlıklı beslenebilmek için et-balık-yumurtaya aylık olarak harcanması gereken tutar, bir önceki aya göre 38 lira, son bir yılda ise 816 lira artarak bin 861 lira oldu.

Kuru bakliyatta bin 115 TL artış

Kuru bakliyat için yapılması gereken harcama, önceki aya göre 4 lira, geçen yılın aynı ayına göre ise 115 liralık artışla 213 lira oldu. Süt, yoğurt ve peynir için yapılması gereken harcama da ekimde bir önceki aya göre 150 lira artarak 2 bin 169 liraya yükseldi. Süt, yoğurt ve peynir için yapılması gereken harcamalarda son bir yıllık dönemde bin 282 liralık artış oldu. Meyve için harcanması gereken para, ekimde 18, geçen yılın aynı ayına göre ise 290 lira artarak 621 liraya yükseldi. Sebze harcaması da ekimde, önceki aya göre 207 lira, geçen yılın aynı ayına göre ise 762 lira artarak bin 83 lira oldu.

Ekmek, un, makarna son bir yılda 324 TL arttı

Ekimde 79 lira artarak 864 liraya yükselen ekmek, un ve makarna gibi ürünler için yapılması gereken harcama, son bir yılda 324 lira arttı. Pirinç ve bulgur harcamaları, ekimde önceki aya göre değişmezken son bir yılda ise 273 lira artarak 361 liraya yükseldi. Yağ için yapılması gereken harcama ise 2 lira daha artarak 237 lira oldu. Şeker, bal, pekmez, reçel gibi gıda maddelerine yapılması gereken harcama da ekimde 57 lira artarak 644 lira oldu. Aynı ailenin zeytin için yapması gereken harcama ise ekimde önceki aya göre değişmezken geçen yılın aynı ayına göre ise 100 lira artarak 170 liraya çıktı.

Yetişkin erkek için 2 bin 800, yetişkin kadın için 2 bin 200, genç için 3 bin ve çocuk için de bin 600 kalori esas alınarak yapılan hesaplamaya göre ekimde açlık sınırı, yetişkin erkek için 2 bin 401 lira, yetişkin kadın için bin 885 lira, çocuk için bin 368 lira ve genç için de 2 bin 569 lira oldu.

Yoksulluk sınırının belirlenmesinde gıda dışı gereksinimlerin fiyat artışları da esas alınarak yapılan araştırmaya göre, dört kişilik bir ailenin gıda dışındaki gereksinimlerini ‘yoksunluk hissi duymadan’ karşılayabilmesi için gereken harcama tutarı da ekimde 244 liralık artışla 14 bin 710 liraya yükseldi.

Ekimde dört kişinin giyim ve ayakkabı harcamaları 901 liraya, barınma (kira dahil) harcamaları 3 bin 264 liraya, ev eşyası harcamaları bin 944 liraya, sağlık harcamaları 637 liraya yükseldi. Ulaştırma harcamaları 3 bin 986 liraya inerken haberleşme harcamaları 662 liraya, eğlence ve kültür harcamaları 568 liraya, eğitim harcamaları 369 liraya, tatil-otel harcamaları bin 368 liraya ve çeşitli mal ve hizmetlerle ilgili harcamalar ise 961 liraya çıktı.

Dört kişilik bir ailenin insan onuruna yaraşır bir şekilde yoksunluk hissi çekmeden yaşayabilmesi için yapması gereken gıda ile gıda dışı harcamaların toplam tutarını gösteren yoksulluk sınırı (içki ve sigara harcamaları hariç) ise ekimde 629 lira daha artarak 22 bin 377 liraya yükseldi. Yoksulluk sınırında, bu yılın ilk dokuz aylık döneminde 8 bin 865 liralık, son bir yılda ise 9 bin 908 liralık artış yaşandı.”

Paylaşın

Bir Yılda, İç Borçların Faiz Yükü 1,6 Trilyon TL Arttı

Türkiye’de enflasyonun ve döviz kurunun artmasının yanı sıra ABD ve AB ülkelerindeki faiz artışları Türkiye’nin borç stokunu ve faiz yükünü büyütüyor. Anaparası 1,7 trilyon lira olan iç borçların ekim itibarıyla hesaplanan faiz yükü 2,3 trilyon liraya çıktı. İç borçların faiz yükü bir yılda 1,6 trilyon arttı.

Hazine’nin borç stoku yüksek bir döviz ve faiz riski taşıyor. Çünkü borç stokunun yüzde 65,7’si döviz ve altın cinsinden alınmış borçlardan oluşuyor.

Değişken faizli ve döviz cinsinden borçların toplamının stok içerisindeki payı ise yüzde 83,4’ü buluyor. İç borç stokunun bile yüzde 27,5’i döviz cinsinden, yüzde 47,3’ü değişken ve TÜFE’ye endeksli borçlardan meydana geliyor.

AK Parti iktidarının ekonomi politikalarının olumsuz sonuçları, Hazine’nin borç ve faiz yüküne de yansıdı. Hazine’nin borç stoku, geçen yıl eylül ayından bu yana bir trilyon 493 milyar TL artarak bu yıl eylül sonunda 3 trilyon 675 milyar TL’ye kadar yükseldi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Grubu’nun ekonomi notunda, borç stokunun vadesine kadar ödenecek faiz yükü ise 3 trilyon 119 milyar TL’yi bulduğuna dikkat çekildi.

BirGün’de yer alan habere göre anaparası bir trilyon 738 milyar lira olan iç borçların ekim ayı itibarıyla hesaplanan faiz yükü 2 trilyon 327 milyar TL ile anapara tutarının oldukça üzerinde bulunuyor.

İç borç stokunun faiz yükü geçen yıl ekimde 757 milyar TL olarak hesaplanmıştı. Son bir yılda faiz yükü, yüzde 107’lik orana karşılık gelecek şekilde bir trilyon 570 milyar TL arttı.

Bütçe açığı

Son bir yıldaki bütçe açığı ise Kasım 2021-Eylül 2022 aylarını kapsayan dönem 175,9 milyar TL olarak gerçekleşti. Aynı dönemde Hazine’nin bütçe açığının finansmanı için yaptığı net iç ve dış borçlanma ise 200,3 milyar TL’de kaldı.

Borç stokunun 1,5 trilyon lira arttığı ancak bu ölçüde bir bütçe açığı ve dolayısıyla net borçlanma yapılmadığı halde borç stokunun ve stokun faiz yükünün artmasında iktidarın, yanlış ekonomik politikalarının yanı sıra yanlış borçlanma politikaları belirleyici oldu.

Faiz oranlarını yapay olarak düşük tutmak için döviz, altın ve enflasyona endeksli borçlanmalara ağırlık veren iktidar; döviz kurları, altın fiyatları ve enflasyonun yükselmesiyle halka çok büyük bir borç faturası çıkarmış oldu. Son bir yılda sadece kur farkı nedeniyle Hazine’nin borç yükündeki artışın 1,3 trilyon TL’yi bulduğu tahmin ediliyor.

Borç stokunun yüzde 65’i döviz ve altın cinsinden

Hazine’nin borç stoku yüksek bir döviz ve faiz riski taşıyor. Çünkü borç stokunun yüzde 65,7’si döviz ve altın cinsinden alınmış borçlardan oluşuyor.

Değişken faizli ve döviz cinsinden borçların toplamının stok içerisindeki payı ise yüzde 83,4’ü buluyor. İç borç stokunun bile yüzde 27,5’i döviz cinsinden, yüzde 47,3’ü değişken ve TÜFE’ye endeksli borçlardan meydana geliyor.

Dış borç stokunun da yüzde 14’ü değişken faizli. Dolayısıyla Türkiye’de enflasyonun ve döviz kurunun artmasının yanı sıra ABD ve AB ülkelerindeki faiz artışları da Türkiye’nin borç stokunu ve faiz yükünü büyütüyor.

Paylaşın

Ipsos Araştırma: Ailelerin Yüzde 81’i Okul Masraflarını Karşılamakta Zorlanıyor

İktidar ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da açıklanan raporlar, iktidarın ekonomide çizmeye çalıştığı pembe tabloları yalanlıyor. Ipsos Araştırma’nın açıkladığı rapora göre, ailelerin yüzde 81’i okul harcamalarının yanı sıra diğer masrafları karşılayabilmek için bazı harcama kalemlerini de kısmaya çalışıyor.

Rapora göre, çocuğu okula giden ailelerin yüzde 70’i okul masraflarının bütçelerini çok zorlayacak şekilde arttığını, yüzde 24’ü de biraz zorlayacak şekilde arttığını söylüyor.

Yine rapora göre, toplamda hemen hemen tüm ebeveynlerin bu seneki okul masrafları karşısında oldukça zorlandığı görülüyor. Okul masrafları karşısında zorlamayan ebeveynleri oranı ise sadece yüzde 6.

Okul masraflarını kısmak için ebeveynlerin yüzde 37’si kırtasiye giderlerini kısmaya çalışmış ya da geçen seneden kalan kırtasiye malzemelerini kullanmış, yüzde 36’sı bir önceki senenin okul kıyafetlerini kullanmış.

Ipsos Araştırma Şirketi, okula giden çocuğu olan ailelerle, okul masraflarına ilişkin araştırma yaptı.

Dünya gazetesinin haberine göre; 15 Eylül-15 Ekim arası yürütülen dört haftalık çalışmada, okula giden çocuğu olan 568 ebeveynle görüşüldü.

Araştırmanın sonuçları şöyle:

Ailelerin yüzde 81’i okul harcamalarının yanı sıra diğer masrafları karşılayabilmek için bazı harcama kalemlerini de kısmaya çalışıyor.

Bu kişilerin özellikle sosyal hayata yönelik kalemlerde tasarrufa gittiği görülüyor.

Dışarıda yemek yemek, dışarıdan yemek ısmarlamak ya da sinema tiyatro gibi dışarıda eğlence aktiviteleri daha az yapılmaya başlandı. Bu gider kalemlerinin dışında ek olarak giyim harcamaları da kısılmaya çalışılan diğer bir harcama kalemi.

Çocuğu okula giden ailelerin yüzde 70’i okul masraflarının bütçelerini çok zorlayacak şekilde arttığını, yüzde 24’ü de biraz zorlayacak şekilde arttığını söylüyor.

Toplamda hemen hemen tüm ebeveynlerin bu seneki okul masrafları karşısında oldukça zorlandığı görülüyor. Okul masrafları karşısında zorlamayan ebeveynleri oranı ise sadece yüzde 6.

Okul masrafları karşısında zorlanan ebeveynlerin yüzde 67’si okul ile ilgili harcamaları da kısmış.

Okul masraflarını kısmak için ebeveynlerin yüzde 37’si kırtasiye giderlerini kısmaya çalışmış ya da geçen seneden kalan kırtasiye malzemelerini kullanmış, yüzde 36’sı bir önceki senenin okul kıyafetlerini kullanmış.

Okulda yapılan yemek harcamalarını kısmak için de her 4 ebeveynden biri evden sandviç ya da yemek yapıp çocuklarının yanına verdiğini belirtiyor.

Paylaşın

KİT’lerin 2022’deki Zararı 24,7 Milyar Lira

Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT), 2016’da 3,1 milyar TL, 2017’de 17,7 milyar TL, 2018’de 7,6 milyar TL, 2019’da 6,4 milyar TL, 2020’de ise 924,1 milyon TL ve 2021’de 3,3 milyar lira kâr etti. Buna karşın bu yıl KİT’lerin 24,7 milyar TL zarar etmesi bekleniyor.

Bu yıl KİT’lere 34,2 milyar TL bütçe transferi yapılacak. Bunun 31,9 milyar TL’si sermaye, 2,9 milyar TL’si de görevlendirme gideri yani görev zararı kapsamında olacak.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) sunulan 2023 Bütçe Gerekçesi’ne göre, 6 yıl aranın ardından Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) yeniden zarar edecek.

Gerekçede yer alan “233 sayılı KHK kapsamındaki KİT’lerin genel dengesi ve bütçe ile ilişkisi” başlıklı tabloya göre KİT’ler, cari fiyatlarla 2006 yılında 1,4 milyar TL, 2007’de 1,2 milyar TL, 2008’de 1,8 milyar TL, 2009’da 664,1 milyon TL, 2010’da 7,7 milyar TL, 2011’de 9,3 milyar TL, 2012’de 3,3 milyar TL, 2013’te 4,7 milyar TL, 2014’te 8,1 milyar TL kâr etti. Uzun süre devam eden bu kârlılık 2015’te ise tersine döndü. KİT’ler 2015 yılında 1,1 milyar TL zarar etti. Sonraki yıllarda ise yeniden kâr yazmaya başladı.

Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın haberine göre KİT’ler, 2016’da 3,1 milyar TL, 2017’de 17,7 milyar TL, 2018’de 7,6 milyar TL, 2019’da 6,4 milyar TL, 2020’de ise 924,1 milyon TL ve 2021’de 3,3 milyar lira kâr etti. Buna karşın bu yıl KİT’lerin 24,7 milyar TL zarar etmesi bekleniyor.

Bütçe transferi

2023 Bütçe Gerekçesi’nde Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca KİT’lere yapılan bütçe transferlerine de yer verildi. Bunlar, 2020 sonrasında sıçrama yaptı. 2020’de 4,3 milyar lira olan transfer geçen yıl 22,9 milyar TL’ye çıktı. Bu yıl ise KİT’lere 34,2 milyar TL bütçe transferi yapılacak. Bunun 31,9 milyar TL’si sermaye, 2,9 milyar TL’si de görevlendirme gideri yani görev zararı kapsamında olacak.

Paylaşın

TÜİK’in Bütçesi 1,2 Milyar TL’ye Yükseltildi: Yüzde 112’lik Artış

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) bütçesi, 586 milyon TL’den, 1,2 milyar TL’ye yükseltildi. Böylece, TÜİK’in bütçe ödeneklerindeki bir yıllık artış yüzde 112 oldu. Kurumun mal ve hizmet alım harcamaları ödeneği de yüzde 165 artırıldı.

2022’ye 586 milyon TL ödenekle başlayan TÜİK, 2023’te bir milyar 244 milyon TL ödeneğe sahip olacak. Kurumun 2024 ödeneği bir milyar 500 milyon TL, 2025 ödeneği ise bir milyar 722 milyon TL olarak hesaplandı.

TÜİK’in bütçe ödeneklerindeki bir yıllık artış yüzde 112 oldu. Bu yıl 586 milyon TL olan bütçe, 1,2 milyar TL’ye çıktı. Kurumun mal ve hizmet alım harcamaları ödeneği de yüzde 165 arttı.

Açıkladığı enflasyon rakamları ile güvenilirliği konusunda kamuoyunda tartışmalara neden olan Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) bütçesi, gelecek yıl için yüzde 112 artırıldı.

TÜİK 2023 Yılı Bütçe Teklifi, kurumun yüksek tutarlı hizmet alımlarına imza atacağını da ortaya koydu. TÜİK Bütçe Teklifi’ne göre, 2022’ye 586 milyon TL ödenekle başlayan TÜİK, 2023’te bir milyar 244 milyon TL ödeneğe sahip olacak. Kurumun 2024 ödeneği bir milyar 500 milyon TL, 2025 ödeneği ise bir milyar 722 milyon TL olarak hesaplandı.

BirGün’den Hüseyin Şimşek’in haberine göre; 2022’de mal ve hizmet alım kalemi için 49 milyon TL ödenek alan TÜİK, 2023’te aynı harcama kalemi için yüzde 165 artışla 132 milyon TL alacak. Mal ve hizmet alımlarına 2024 yılında 155 milyon TL, 2025 yılında da 172 milyon TL harcanacak.

Her kalemde artış

TÜİK’in gelecek yılki bütçesinin büyük çoğunluğu personele gidecek. Buna göre, bu yıl 428 milyon TL’lik ödenek ayrılan personel gideri kalemi için 2023’te 882 milyon TL, 2024’te bir milyar 63 milyon TL ve 2025’te bir milyar 224 milyon TL olacak. TÜİK’in 2022 için 2 milyon 417 bin TL harcanan kâr amacı gütmeyen kuruluşlara yapılan transferler kalemi, gelecek yıl 5 milyon 618 bin TL’ye yükselecek.

2022 yılı için sermaye transferleri kaleminin içerisinde yer alan “mamul mal alımı” harcamasını 15 milyon 945 bin TL olarak belirleyen TÜİK, 2023’te bu rakamı ikiye katlayacak. Bütçe teklifine göre “mamul mal alımı” kalemine gelecek yıl 39 milyon 193 bin TL, 2024’te 38 milyon 205 bin TL ve 2025’te 46 milyon 516 bin TL harcanacak.

Paylaşın