Temmuz Ayında Euro, Altın Ve Borsa Yatırımcısına Kaybettirdi

Temmuz ayında en yüksek reel getiri Devlet İç Borçlanma Senetleri’nde (DİBS) olurken, euro, altın ve borsa ise yatırımcısına kaybettirdi. Yıllık en yüksek reel getiri dolar da yaşanırken, DİBS ise yatırımcısına kaybettirdi.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Finansal Yatırım Araçlarının Reel Getiri Oranları Temmuz 2022 verilerini açıkladı.

Buna göre, aylık en yüksek reel getiri, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ile indirgendiğinde yüzde 2,50 oranında Devlet İç Borçlanma Senetleri’nde (DİBS) gerçekleşti. Yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde ise DİBS yüzde 0,23 oranında yatırımcısına kaybettirdi.

Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından dolar yüzde 2,17, mevduat faizi (brüt) yüzde 3,76, Euro yüzde 5,51, külçe altın yüzde 7,22 ve BIST 100 endeksi yüzde 7,39 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

TÜFE ile indirgendiğinde dolar yüzde 0,51 oranında reel getiri sağlarken, mevduat faizi (brüt) yüzde 1,12, Euro yüzde 2,93, külçe altın yüzde 4,68 ve BIST 100 endeksi yüzde 4,85 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

Dolar, üç aylık değerlendirmede; TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 7,47 oranında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlarken; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 2,64 oranında yatırımcısına kaybettirdi. BIST 100 endeksi, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 16,69, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 8,04 oranında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

Altı aylık değerlendirmeye göre dolar, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 16,10, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 1,52 oranıyla yatırımcısına en az kaybettiren yatırım aracı oldu. Aynı dönemde Mevduat faizi (brüt), Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 29,41, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 17,14 oranında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

Yıllık bazda en çok getiri dolarda

Finansal yatırım araçları yıllık olarak değerlendirildiğinde dolar, TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 13,06 oranında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı olurken; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 16,99 oranında yatırımcısına kaybettirdi.

Yıllık değerlendirmede, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından külçe altın yüzde 19,88, BIST 100 endeksi yüzde 26,20, Euro yüzde 28,38, DİBS yüzde 52,14 ve mevduat faizi (brüt) yüzde 52,47 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

TÜFE ile indirgendiğinde ise külçe altın yüzde 9,11 ve BIST 100 endeksi yüzde 0,52 oranında yatırımcısına kazandırırken; Euro yüzde 2,45, DİBS yüzde 34,81 ve mevduat faizi (brüt) yüzde 35,26 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

Paylaşın

Doların Euro İle Eşitlenmesi 3 Alanda Sıkıntı Yaratacak

ABD Merkez Bankası’nın faiz artırım politikası nedeniyle euro/dolar paritesi neredeyse eşitlenmiş durumda. Yılbaşında 1,1370 olan euro/dolar kuru bugün 1.004’ten güne başladı.

İktisatçı Mahfi Eğilmez, ihracatı euro, borcu ise dolar ağırlıklı olan Türkiye’nin bu durumdan olumsuz etkileneceğini belirtirken, Dünya gazetesi ekonomi yazarı Alaattin Aktaş ise 3 alanda sıkıntı yaşanacağının altını çizdi.

Aktaş, Başımıza bir de parite belası çıktı!’ başlıklı yazısında, “Euro kazanıp dolar harcamak, abartılı bir benzetmeyle ‘Dolar kazanıp TL harcamak’ gibiydi. Şimdi durum değişti; artık ‘TL kazanıp dolar harcamak’ durumundayız” değerlendirmesinde bulundu.

Dolar ile euronun eşitlenmesinin özellikle dış ticaret ve turizm gelirleri ile dış borç ödemeleri açısından sıkıntı yaratacağını vurgulayan Aktaş’ın yazısı özetle şöyle:

“Döviz gelirimizin çoğu euro cinsinden ama giderimizde ağırlık dolar. Dolayısıyla giderek değer yitiren bir para cinsinden gelir elde ediyor, öte yandan değer kazanan bir parayla harcama yapmak durumunda kalıyoruz.

…Yıllardan beri euronun dolardan daha değerli olmasının avantajını kullanan, kullanması gereken Türkiye, şimdi tam tersi bir tabloyla karşı karşıya. Üstelik bu durumla yüz yüze geldiğimiz şu dönemde bir dizi sorunumuz zaten var.

Döviz açığımız, yani cari açığımız rekor kıra kıra artıyor. Bu kış enerji faturamız çok daha büyüyebilir ve bundan dolayı ithalat ve bağlı olarak cari açık daha da tırmanabilir. Bu açığı veriyorsak tabii ki öncesinde bir şekilde finanse etmiş oluyoruz ama bu finansmanın kalitesi giderek bozuluyor.

Ne doğrudan yatırım var, ne portföy yatırımı. Bulursak, çok pahalı borç buluyoruz ya da yama yapa yapa bir düzeyde tutmaya çalıştığımız Merkez Bankası rezervinden yiyoruz.”

Paylaşın

Euro/Dolar 20 Yıl Sonra Eşit Seviyeye Geldi

Pazartesi günü Rusya’nın Avrupa’ya doğalgaz taşıyan Kuzey Akım 1 boru hattını planlı olarak kapattığını duyurmasının ardından, Almanya Ekonomi Bakanı Robert Habeck gaz akışının yeniden başlamama ihtimaline karşı uyardı.

Habeck, Rusya’nın doğalgazı, Kiev’e silah temin eden ve Rusya’ya yaptırım uygulayan Avrupa’ya karşı kullandığını ekledi.

Bunun üzerine Salı günü euro karşısında yükselen dolar sabah saatlerinde pariteyi test etti. Parite iki para biriminin eşitlenmesi ve aynı seviyeyi görmesi anlamına geliyor.

Enerji krizi bir yana euro, ABD Merkez Bankası FED’in doları yükselten agresif faiz oranlarını daha da artıracağı beklentileriyle de darbe alıyor.

Yatırım bankası Goldman Sachs raporuna göre ABD tarım dışı istihdam verisinin ardından dolar daha da güçlendi.

Bloomberg HT’ye göre, Goldman analistleri, “Geleneksel olarak euro bölgesinde 1 puanlık büyüme düşüşü beklentisi, euro/dolarda %2’lik değer kaybına neden oluyor. Euro bölgesine yönelik olumsuz beklentilerimiz gerçekleşirse, euro/dolarda %5’lik daha aşağı yönlü hareket yaşanabilir” görüşünü aktardı.

Dolar endeksi, yüzde 0,3 artışla 108,45’te kaldı. Ekim 2002’deki 108,28 zirvesini aştı.

Paylaşın

Euro Ve Dolar Bir Ay İçerisinde Eşitlenebilir

Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’da faiz oranları ile ekonomik büyüme arasındaki farkın büyüdüğü bir dönemde euronun dolara eşitlenmesi bekleniyor. Amerikan finansal hizmetler şirketi Wells Fargo eşitlenmenin bir ay içinde gerçekleşmesini beklediklerini açıkladı.

Son üç gündür düşüşteki euro bugün 1,05 dolardan işlem görüyor. Euro en son 20 yıl önce dolara eşitlenmişti.

Mayıs ayı ortasında son beş yılın en düşük seviyesine gerileyen euro, ABD Merkez Bankası’nın (Fed) para politikasını sert şekilde sıkılaştırarak faiz oranlarını Avrupa’daki düzeyin bir hayli üstüne yükseltmesi üzerine bu yıl dolar karşısında yüzde 8 değer kaybetti.

Wells Fargo’nun tahmini Fed’in doların son iki yıldır en yüksek seviyesine çıkmasına yardımcı olmak amacıyla gösterge faiz oranını çarşamba günü 75 baz puan kadar arttırabileceği spekülasyonu üzerine geldi.

Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) stratejistlerinden Erik Nelson’a göre Fed’in hareketi ECB’nin daha az artış yanlısı bir yaklaşım izlemesi sebebiyle euro üzerinde baskı yaratıyor. ABD’deki ekonomik büyümenin euro bölgesindekine göre daha güçlü olması da altta yatan sebeplerden.

Bloomberg’e konuşan Nelson “ABD Doları’nın gücüne geri dönüşü beklediğimizden daha hızlı oldu” dedi ve paritenin yaşanacağı görüşünde olduklarını, ancak ne zaman yaşanacağına dair soru işareti bulunduğunu dile getirdi.

ECB yüksek enflasyona rağmen piyasa beklentileri doğrultusunda faiz oranlarında değişikliğe gitmezken, temmuz ayında 11 yılın ardından ilk defa faiz artışına gideceğinin sinyalini vermişti.

ECB Yönetim Konseyi eylülde de faiz oranlarında tekrar artış öngördüğüne işaret ederek artış miktarının güncel orta vadeli enflasyonun görünümüne bağlı olacağını vurgulamıştı.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

‘Türk Lirası’nın Değer Kaybı Neden Hızlandı?

Aralık ayında dolar/TL kurunun 18’e ulaşması sonrasında devreye sokulan Kur Korumalı Mevduat sistemi ile kısmen sakinleşen ve 12 TL seviyelerine kadar düşen kur, tekrar 17’yi aştı. Peki kur neden şimdi yükseliyor? TL’nin değer kaybını hızlandıran şey ne oldu?

Prof. Selva Demiralp BBC Türkçe için yorumladı. Demiralp’in yazısı şu şekilde;

KKM’ye dair endişelerimi daha ilk yürürlüğe girdiği sırada da paylaşmıştım. O yazıda kötü senaryoyu şu şekilde tanımlamıştım:

“Kötü senaryoda KKM döviz talebindeki artışı durduramaz. Bu durumda kur artışı Hazineyi ve TCMB’yi ciddi bir genişleme zorunda bırakır. Şayet vergilerde bir artış olmazsa (ki seçim öncesi bu olasılık yok denecek kadar az) bütçe açığı artar. Bu durum, sonu hiperenflasyona kadar giden bir süreçle sonuçlanabilir.”

Bugün geldiğimiz nokta kötü senaryoyla oldukça uyumlu.

KKM’nin Hazine’ye yüklediği ek yük 157 milyar TL olarak hesaplanıyor.

Enflasyon resmi rakamlarla yüzde 74 seviyesine ulaştı, ileriye yönelik beklentiler daha da artacağını gösteriyor.

KKM’nin kuru tutmakta giderek zorlandığını görüyoruz.

Peki kurdaki değer kaybı hafta başından beri neden ivmelendi?

Bu soruya cevap ararken, KKM’nin sürdürülebilirliğine dair endişeler, artan cari açık, giderek sıkışan global piyasalar gibi hep konuştuğumuz kırılganlıklara ek olarak hafta başında gelen iki önemli siyasi demecin altını çizmek isterim.

Zira her iki demeç de politika duruşunda geri adım atılmayacağına, mevcut enflasyonist baskıların artarak devam edeceğine, bu durumun da kuru zorlayacağına işaret ediyor.

1: Faiz indirimlerinin devamı geleceği sinyali

Cem Çakmaklı ve Gökhan Şahin Güneş’le beraber yaptığımız araştırma sadece faiz indirimi değil, faiz indiriminin geleceğine dair sinyallerin bile kurda bir zayıflama yarattığını, tahvil faizlerini yükselttiğini gösteriyor.

Çünkü piyasalar faiz indirimi sonrası enflasyonun ve genel risk priminin artmasını bekledikleri için bu olumsuz tablonun TL’yi zayıflatmasını bekliyorlar.

Bu yüzden hükümet kanadından gelen “faizler düşmeli” demeçlerini takiben dolar/TL kuru yükseliyor.

2017 öncesinde faizlerin inmesi gerektiğine dair siyasi demeçleri takiben TL ortalama yüzde 20 değer kaybederken bu rakam ilerleyen yıllarda yüzde 30’a çıkıyor.

Yani siyasi baskıların birikimli etkisi Merkez Bankası kredibilitesinde daha ağır bir erozyon yaratarak olumsuz fiyatlamayı da artırıyor.

6 Haziran’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Faizi düşürmeye devam edeceğiz” demecini bu açıdan değerlendirdiğimizde piyasaların geçmişte verdiği tepki ile tutarlı hareket ettiğini gözlemliyoruz.

2: ‘Enflasyonla beraber büyüme’ tercihi

Geçen günlerde Hazine ve Maliye Bakanı Nebati, “enflasyonla birlikte büyümenin” siyasi bir tercih olduğunu söylerken “Yoksa enflasyonu düşürmek için çok sert tedbirler alabilirdik. Yüksek faiz artışı yapardık” ifadesini kullandı.

Nebati’nin bu sözlerinin olumlu ve olumsuz iki boyutu var.

Olumlu tarafından bakacak olursak bakanın sözleri hükümetin duruşunda oldukça “ortodoks” bir dönüşe işaret ediyor.

Enflasyonu düşürmek için yapılması gerekenin faizleri yükseltmek olduğunu, ancak faiz artışı ekonomiyi yavaşlatacağı için hükümetin bunu tercih etmediğini söylüyor.

2021’in son çeyreğinden itibaren 5 puanlık faiz indirimine gidilirken hükümet kanadı ve Merkez Bankası bu şekilde enflasyonun da düşeceğini iddia eden “heteredoks” bir anlayışı savunmuştu.

Dünya genelinde uygulaması olmayan ve iktisat disiplinine ters düşen bu görüş maalesef enflasyonu düşürmedi.

Ortodoks politikaların öngördüğü şekilde enflasyonda çok ciddi bir artış ile sonuçlandı.

Kısa vadeli ‘kılıf’ geri tepebilir

Geçen günlerde Koç Üniversitesi-TÜSİAD Ekonomik Araştırma Forumu olarak düzenlediğimiz etkinlikte politika faizi ve enflasyon arasında pozitif bir ilişki olduğunu iddia eden Neo Fisher yaklaşımının fikir önderlerinden Profesör John Cochrane’i ağırladık.

Prof. Cochrane de söz konusu yaklaşımın orijinal Fisher eşitliğinde olduğu gibi uzun vadeli bir ilişkiye işaret ettiğini ve kısa vadeli politika hamlelerini motive etmek için bir “kılıf” olarak kullanılmasının geri tepebileceğini, teori ile uyuşmadığını not etti.

Bakan Nebati’nin sözlerini bu açıdan değerlendirdiğimde, hükümetin Türkiye’de zaten yanlış yorumlanmakta olan Neo Fisher yaklaşımından vaz geçtiği sinyalini verdiği için olumlu bir gelişme olarak görüyorum.

Ortodoks politika anlayışında buluşmak şüphesiz ki bir ilerleme.

Ancak yine ortodoks iktisat politikası “enflasyon ile beraber” büyümenin son derece riskli olduğuna işaret ediyor.

Türkiye’deki enflasyonun iki nedeni

Ülkemizde tecrübe ettiğimiz enflasyon iki temel sebepten kaynaklanıyor:

Arz yönlü baskılar esasen faizin düşük kalması sonucu TL’nin zayıflaması ile ithal ettiğimiz ara malı fiyatlarındaki artışı yansıtıyor.

Talep yönlü baskılar ise düşük faizin borçlanma ve harcamaları teşvik etmesinin bir sonucu.

Yani her iki sebebin kökünde de düşük faiz tercihi yatıyor.

Enflasyon bir ekonominin “yavaşla” sinyalidir, kendi kendini soğutma çabasıdır.

Ortodoks anlayışta merkez bankaları enflasyonist baskılar arttığında faizleri yukarı çekerek ekonominin bu çabasına destek verirler.

Çünkü ancak o zaman enflasyonu kalıcı hale getirmesi engellenir.

Aksi takdirde talep yavaşlasa da enflasyon kendi kendine düşmeyecektir.

Yangına körükle gitmek

Eğer “enflasyonla beraber büyüme” tercihi yapılırsa bu durum kısa vadede ekonominin kendi kendini soğutma çabalarını baskılamaya çalışır.

Yükselen enflasyon talebi geri çekerken düşük faiz ortamı talebi tekrar canlandırmayı dener.

Yani ortodoks anlayış enflasyon yaşanan ülkeyi soğutmak gerektiğini söylerken “enflasyonla beraber büyüme” çabası yangına körükle gitmek anlamına gelir.

Toparlayacak olursak, yüksek enflasyon ortamında hükümet kanadının faiz indirimleri ile büyümeyi desteklemeye devam edeceği sinyalleri hiperenflasyon endişelerini artırarak piyasalardaki tedirginliği artırıyor.

Sürdürülemez ve sonu belirsiz bir yolda devam edildiği inancının altını çiziyor.

Yoksullaşan halk tüketemez

Son söz olarak bir noktanın tekrar altını çizelim:

Şüphesiz hiçbir ülke ekonomisini gereksiz yere daraltmak, istihdamı azaltmak istemez.

Ancak enflasyon nüfusun yüzde 100’üne yoksullaşma olarak yansırken “enflasyona rağmen büyüme” çabası işsizlik oranında birkaç puanlık bir azalışın ötesinde fayda sağlamaz.

O fayda da giderek azalır, çünkü enflasyonla büyüme sürdürülemez.

Yoksullaşan halk tüketemez, enflasyon ortamı yatırımcıyı ürkütür.

İşte bu nedenlerle ortodoks iktisadi görüş “enflasyonla büyüme” kavramının üzerini çizer.

Önceliği enflasyonu düşürmeye verir.

Çünkü enflasyon düştükten sonra gelecek büyüme sağlıklı ve sürdürülebilir olur.

Kısa vadede bir bedeli olsa da bu tercih sonucunda uzun vadede herkes kazançlı çıkar.

Paylaşın

Mayıs Ayında En Fazla Dolar Kazandırdı

Tüketici Fiyat Endeksine (TÜFE) indirgendiğinde mayıs ayında en yüksek aylık reel getiri yüzde 3,86 ile dolarda gerçekleşti. Yıllık olarak değerlendirildiğinde ise külçe altın, yüzde 8,76 ile yatırımcısına en yüksek reel getiriyi sağlayan yatırım aracı oldu

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu, Finansal Yatırım Araçlarının Reel Getiri Oranları, Mayıs 2022 verilerini açıkladı. Açıklanan verilere göre, mayısta en yüksek reel getiri, TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 3,86 ile dolarda oldu. Yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde ise dolar yüzde 1,66 yatırımcısını kayba uğrattı.

Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde, yatırım araçlarından avro yüzde 3,79, külçe altın yüzde 5,9, mevduat faizi (brüt) yüzde 7,02, BIST 100 endeksi yüzde 7,95 ve devlet iç borçlanma senetleri (DİBS) yüzde 8,25 kayba yol açtı.

TÜFE ile indirgendiğinde avro yüzde 1,61 yatırımcısına reel getiri sağlarken külçe altın yüzde 0,62, mevduat faizi (brüt) yüzde 1,80, BIST 100 endeksi yüzde 2,79 ve DİBS yüzde 3,10 yatırımcısına kaybettirdi.

BIST 100 endeksi, üç aylık değerlendirmede, TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 4,53 ile yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlarken Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 4,78 kayba neden oldu. DIBS, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 20,62, TÜFE ile indirgendiğinde de yüzde 12,86 yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

Altı aylık değerlendirmeye göre külçe altın, TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 2,78, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde de yüzde 16,95 ile yatırımcısına en az kaybettiren yatırım aracı olarak hesaplandı.

Aynı dönemde DİBS, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 43,27, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 33,59 ile yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı olarak kayıtlara geçti.

Yıllık en yüksek reel getiri ‘külçe altın’da

Finansal yatırım araçları yıllık olarak değerlendirildiğinde külçe altın, TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 8,76 ile yatırımcısına en yüksek reel getiriyi sağlayan yatırım aracı olurken Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 18,72 yatırımcısına kaybettirdi.

Yıllık değerlendirmede, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde, yatırım araçlarından dolar yüzde 19,06, BIST 100 endeksi yüzde 26,89, avro yüzde 29,45, mevduat faizi (brüt) yüzde 49,82 ve DİBS yüzde 52,98 yatırımcısında kayba yol açtı.

TÜFE ile indirgendiğinde ise dolar yüzde 8,31 yatırımcısına kazanç sağlarken BIST 100 endeksi yüzde 2,17, avro yüzde 5,6, mevduat faizi (brüt) yüzde 32,86 ve DİBS yüzde 37,08 yatırımcısının kayba uğramasına neden oldu.

Paylaşın

İlk Çeyrekte 24 Milyar Dolar Müdahale Satışı Yapılmış!

Dolar/TL’de bu hafta itibariyle 4.5 aydır aşılamayan duvar 15 lira sınırı geçildi. En son Aralık 2021’de 18.3 lirayı aşan dolar/TL ardından devreye giren kur korumalı TL mevduat başta olmak üzere önlemlerle gerilemiş bu yıl ise 15 liranın altındaki seyrini sürdürmüştü.

Ancak dış etkiler, yüksek enflasyon, artan döviz ihtiyacıyla kur yönünü yeniden yukarıya çevirmiş görünüyor. Yıl boyunca talebin yüksek olduğu günlerde kamu bankaları ve Merkez Bankası’nın döviz satışı ile dengeleme çabasında olduğunu piyasa uzmanları sık sık tekrarlıyor ancak artık ne kadarlık bir satış yapıldığına dair resmi bir açıklama ise yapılmıyor.

Dünya’dan Şebnem Turhan’ın haberine göre, ekonomist Haluk Bürümcekçi tıpkı 2019 Mart ayında başlayan ve 128 milyar dolara kadar ulaşan rezerv erimesini takip ettiği gibi bu yıl yapılan değişimleri de verilerle ortaya koydu. Bürümcekçi’nin yaptığı hesaplamalara göre bu yılın ilk çeyreğinde yaklaşık 24 milyar dolar müdahale amaçlı satış yapıldı.

Bürümcekçi, rakamların son aylardaki döviz akımlarının önemli bir kısmı Merkez Bankası’na yönlendirilmesine rağmen bununla uyumlu bir toplam ve net rezerv birikimi sağlayamadığını yansıttığına işaret ederek rezervlerin sahiplik durumu açısından da bir iyileşme sağlanamadığını vurguladı.

IMF tanımlı net uluslararası rezerv için hesaplama yapan Bürümcekçi, reeskont kredileri, kur korumalı mevduatta döviz dönüşümü ve ihracat gelirinin belli yüzdesinin alınması başta olmak üzere rezervlere döviz girişi sağlandığını belirterek çıkışların ise KİT’lere satış, swaplar, Hazine işlemleri olduğunu belirtti. İhracat bedellerinin 18 Nisan’a kadar yüzde 25’inin Merkez Bankası’na satış zorunluluğu vardı. 18 Nisan’dan itibaren ise hem hizmet ihracatçıları sisteme dahil edildi hem de oran yüzde 40’a yükseltildi.

İhracat geliri hariç 17.1 milyar dolar artmalıydı

Bürümcekçi’nin hesabına göre reeskont kredilerinden ilk çeyrekte 4.9 milyar dolarlık bir katkı sağlandı rezervlere. KKM’de dövizden dönüşten gelen miktar ise yaklaşık 28.6 milyar dolar seviyesinde. KİT’lere 12.8 milyar dolar döviz satılırken swaplardan 2.4 milyar dolar düşüş, Hazine işlemlerinden ise 1.2 milyar dolarlık azalma var. İhracat bedellerinin yüzde 25’i hariç tutulduğunda uluslararası net rezervlerin 17.1 milyar dolar ilk çeyrekte artması gerekiyordu. Ancak resmi verilere göre artış 7.8 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Yani 9.3 milyar dolar daha az artış oldu. Buna Bürümcekçi yaklaşık olarak her ay 5 milyar dolar seviyesinde ihracat bedeli eklendiğinde artışın yaklaşık 32.1 milyar dolar olması gerektiğini yani bunun da 24.3 milyar dolarlık fark yarattığını vurguladı.

Hesap bize yaklaşık olarak 24.3 milyar dolarlık rezervin kamu bankaları eliyle veya Merkez Bankası tarafından döviz piyasalarına müdahale için kullanıldığını gösteriyor. Bürümcekçi bir çok verinin şeffaf olarak açıklanmadığı için hesaplamalarda hata payı olabileceğine de işaret etti. Bürümcekçi, talebin fazla olduğu günlerde karşılamak için satışların yapıldığını dile getirerek bu yapılmasaydı dolar/ TL’deki seviyenin çok daha yüksek olacağını vurguladı.

Paylaşın

Kasım Ayında En Çok Altın Kazandırdı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), “Kasım 2021 Finansal Yatırım Araçlarının Reel Getiri Oranları” verilerini açıkladı. Açıklanan verilere göre, en yüksek aylık reel getiri, yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde yüzde 9,10, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ile indirgendiğinde ise yüzde 15,93 oranlarıyla külçe altında gerçekleşti. 

Haber Merkezi / Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından BIST 100 endeksi yüzde 6,69, Amerikan doları yüzde 6,08 ve euro yüzde 4,28 oranlarında yatırımcısına kazandırırken; mevduat faizi (brüt) yüzde 8,07 ve Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) yüzde 8,53 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi. TÜFE ile indirgendiğinde ise BIST 100 endeksi yüzde 13,37, Amerikan doları yüzde 12,72 ve Euro yüzde 10,81 oranlarında yatırımcısına kazandırırken; mevduat faizi (brüt) yüzde 2,32 ve DİBS yüzde 2,80 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

Külçe altın, üç aylık değerlendirmede; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 9,72, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 20,17 oranında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı olurken; DİBS, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 13,57, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 5,33 oranında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

Altı aylık değerlendirmeye göre Amerikan doları; TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 13,43 oranında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlarken; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 0,78 oranında yatırımcısına kaybettirmiştir. Aynı dönemde DİBS, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 17,12, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 5,26 oranında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

Finansal yatırım araçları yıllık olarak değerlendirildiğinde Amerikan doları; TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 10,35 oranında yatırımcısına en yüksek reel getiriyi sağlayan yatırım aracı olurken; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 13,43 oranında yatırımcısına kaybettirdi.

Yıllık değerlendirmede, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından BIST 100 endeksi yüzde 13,88, külçe altın yüzde 15,22, Euro yüzde 16,56, mevduat faizi (brüt) yüzde 27,60 ve DİBS yüzde 32,29 oranlarında yatırımcısına kaybettirmiştir. TÜFE ile indirgendiğinde ise BIST 100 endeksi yüzde 9,77, külçe altın yüzde 8,06 ve Euro yüzde 6,36 oranlarında yatırımcısına kazandırırken; mevduat faizi (brüt) yüzde 7,72 ve DİBS yüzde 13,70 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

Paylaşın

Merkez Bankası Faizi Düşürdü!

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), yüzde 19 olan politika faizini yüzde 18’e indirdi. Piyasanın beklentisi faizlerin yüzde 19 seviyesinde tutulacağı yönündeydi.

Haber Merkezi / Merkez Bankası’nın 100 baz puanlık faiz indirimi kararının ardından, dolar/TL yüzde 1’in üzerinde yükselişle 8.8017’yi gördü. Euro/TL ise 10.32’yi aştı.

Dolar/TL kurunda tüm zamanların en yüksek seviyesi, geçen haziran ayında gerçekleşmişti. Kur, 8.8122’ye ulaşmıştı.

Borsa İstanbul ise kazançlarını sildi. Borsa İstanbul BİST 100 Endeksi’nde yüzde 0,5 civarı eksiye döndü ve 1.400 puanın altı görüldü.

TCMB’nin karar metninde çekirdek enflasyona ilişkin gelişmelerin değerlendirildiği ifade edilirken, metinden “kararlı sıkı duruş” ifadesi de çıkarıldı.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre ağustosta tüketici fiyat endeksi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 19.25 artmıştı.

Paylaşın

Dolar ve Euro’da son durum!

Dolar ve Euro karşısında değer kayı devam eden Türk Lirası, gün içerisinde en fazla değer kaybeden gelişen ülke para birimi oldu. Haftaya 8,07’den başlayan dolar/TL bugün 8,31 seviyesini gördü. Euro/TL 9,74’lerde değerleniyor.

Haber Merkezi /  Türk Lirası (TL) yeni işlem gününde gelişen ülke para birimlerine kıyasla negatif ayrışma sergileyerek gün içerisinde en fazla değer kaybeden gelişen ülke para birimi oldu.

Dolar kuru, TCMB’de yaşanan yönetim değişikliği sonrası yukarı yönlü hareketine haftanın 2. işlem gününde de devam ediyor. ABD tahvil faizlerinin tekrar 1.76 seviyelerine yükselmesi de dolar kurunda yaşanan artışta etkili oldu. Haftaya 8,07’den başlayan dolar/TL bugün 8,31 seviyesini gördü. Euro/TL 9,74’lerde değerleniyor.

Altın

Haftaya değer artışıyla başlayan çeyrek ve gram altın fiyatları haftanın ikinci işlem gününde de yukarı yönlü seyrini sürdürüyor. Dolar/TL’deki yükselişle 456 TL’ye kadar tırmanan gram altın, küresel altın fiyatlarındaki düşüşün dolar/TL’deki yükselişi dengelemesiyle 452.7 TL civarında bulunuyor.

Aynı dakikalarda çeyrek altın 742 lira, Cumhuriyet altını da 3.020 liradan satılıyor. Altının ons fiyatı ise dün yüzde 1,2 değer kaybetmesinin ardından bugün de yüzde 0,6 azalışla 1.702 dolardan alıcı buluyor. Dolar/TL’deki yükseliş ile beraber geçen hafta değer kazanan gram altın, 470 TL seviyesine kadar tırmandıktan sonra gerilemişti.

Petrol

Petrol fiyatları, yatırımcıların bu hafta yapılacak OPEC+ toplantısına odaklanması ve grubun üretim kesintilerine devam edeceği beklentileriyle kazançlarını korudu. Brent petrolün varili 65 dolar seviyesinde işlem görürken, Batı Teksas türü (WTI) ham petrolün varili ise 61 dolar civarında alıcı buldu.

Mayıs vadeli Batı Teksas Petrolü, Nymex piyasasında, yüzde 0,3 yükselişle varil başına 61,73 dolara yükseldi. Mayıs vadeli Brent petrol, Londra ICE Futures Europe piyasasında, yüzde 0,3 değer kazanarak varil başına 65,16 dolara ulaştı.

Amerikan Petrol Enstitüsünün bugün açıklayacağı tahminde, ABD’nin ticari ham petrol stoklarında düşüşe işaret edilirse fiyatların yükselmesi bekleniyor. Brent petrolde teknik olarak 64,82 ile 65,08 dolar aralığının direnç, 64,39 ile 64,22 dolar aralığının ise destek bölgesi olarak izlenebileceği belirtiliyor.

 

Paylaşın