Arteriovenöz Malformasyon Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Arteriovenöz Malformasyon, beyindeki atar damar ve toplar damarlar arasında, normalde olmaması gereken bir takım bağlantıların olması durumuna denir. Doğuştan olan bir bozukluk olan Arteriovenöz Malformasyon’ların nedeni bilinmemektedir.

Arteriovenöz Malformasyon belirtileri nedir?

Başağrısı (ani başlayan, tek bir yerde veya her yerde, bazen migren ağrısına benzeyen), başağrısıyla birlikte olan kusma, görme bozuklukları (görmede azalma, çift görme, bulanık görme), havale geçirme, vücudun herhangi bir yerinde kas güçsüzlüğü, bilinç değişiklikleri (uykuya eğilim, kafa karışıklığı, yer-kişi-zaman isimlerini karıştırma, sinirlilik), ense sertliği. Bunların yanı sıra şu bulgular da ortaya çıkabilir: konuşma bozukluğu, koku almada bozukluk, bayılma, hareket bozukluğu, yüz felci, ani göz kapağı düşmesi, baş dönmesi.

Arteriovenöz Malformasyon nedenleri nedir?

Arteriovenöz malformasyonların nedenleri bilinmemekle birlikte genetik yatkınlık arteriovenöz malformasyon oluşumuna neden olmaktadır.

Arteriovenöz Malformasyon risk faktörleri nedir?

Ailede bir başkasında da arteriovenöz malformasyon hastalığı var ise oluşma olasılığı çok yüksektir. Arteriovenöz malformasyonlar erkeklerde kadınlara oranla daha fazla görülmektedir.

Arteriovenöz Malformasyon komplikasyonları nedir?

Arteriovenöz malformasyonlar beyin kanamalarına, beyin dokusunda düşük oksijene, ince yada zayıf kan damarlarında anevrizmalara, beyin içinde sıvı birikimine yani hidrosefaliye neden olmaktadır.

Doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Arteriovenöz malformasyonda doktor randevusu öncesi şiddetli ağrı, güçsüzlük, uyuşma, görme kaybı gibi şikayetlerinizi ve şikayetlerinizin ne zaman başladığı hakkında detaylı bilgileri not edip doktorunuz ile paylaşmanız faydalı olacaktır.

Arteriovenöz Malformasyon tetkik yöntemleri nelerdir?

Arteriovenöz malformasyonların tanısını serebral anjiografi, bilgisayarlı tomografi, beyin omurilik sıvısı testi ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ile tetkik etmek mümkündür.

Arteriovenöz Malformasyon tedavi yöntemleri nelerdir?

Arteriovenöz malformasyonların birkaç tane tedavi seçeneği mevcuttur ve tedavi anormal damarların büyüklüğü ile konumuyla bağlantılıdır. Klinikte sadece baş ağrısı veya nöbetler gibi şikayetler varsa tedavide sadece ilaçlar kullanılabilir. Arteriovenöz malformasyonlar için bir diğer yöntem cerrahi olarak çıkarılmasıdır (rezeksiyon).

Endovasküler embolizasyon yönteminde kasık damarından ince bir kateter ile arteriovenöz malformasyon alanına ulaşılır ve arteriovenöz malformasyonu besleyen damar özel maddelerle tıkanılır. Stereotaktik radyocerrahi (Gamma Knife) ile Arteriovenöz malformasyonları yok etmek için tam odaklanmış radyasyon kullanılmaktadır.

Arteriovenöz Malformasyon yaşam stili önerileri

Arteriovenöz malformasyonlar için sık sık doktor kontrollerinde bulunulması, tedavilerini zamanında yaptırması hastanın yararına olacaktır.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Arpacık Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Genellikle göz çevresinde ve kirpik diplerinde de görülen Arpacık, göz kapağındaki salgı bezlerinin bakteri veya mikrobik nedenlerle tıkanıp iltihaplanmasından kaynaklanmaktadır.

Arpacığa neden olan bir bakteridir. Bu bakteri türünün adı Stafilolok’tur. Stafilolok bakteri göz kapağı ve göz çevresinde iltihaplı bir enfeksiyon oluşmasına neden olmaktadır. Bakterinin dışında farklı nedenlerden dolayı da arpacık meydana gelmektedir.

Arpacık farklı şekillerde belirti vermektedir. Bu belirtiler gözde ağrı, acı batma, sulanma, kaşıntı ve kızarıklık olarak görülmektedir. Bazı vakalarda şişlik gözle görülür şekildedir. Bazı vakalarda ise görülmemektedir. Gözlerde ışığa karşı hassaslaşmalar yaşanmaktadır.

Arpacık belirtileri nedir?

Arpacık belirti belli durumlarla kendini göstermektedir. Kişilerde genellikle göz kapağı ve göz çevresinde meydana gelmektedir. Bu bölgelerde şişlik olarak kendini göstermektedir. Kişilerin gözünde ağrı ve acı oluşur. Ağrı hastadan hastaya farklılık göstermektedir. Bazı vakalarda hafif olurken bazı vakalarda şiddetli olarak görülür. Gözde batma sıklıkla görülen bir durumdur. Gözlerde sulanma ve kızarıklık oluşur. Aynı zaman kaşıntı hissi yaşanır.

Gözde ağrı
Gözde acı
Gözde batma
Gözde sulanma
Gözde kaşıntı
Gözde kızarıklık

Arpacık nedenleri nedir?

Bakteri ve mikrop kaynaklı bir hastalık olan arpacığa stafilokoksal bakteriler neden olmaktadır. Bu bakteriler burunda da bulunmaktadır. Eller yıkanmadan göze değdiğinde arpacığa davetiye çıkarmaktadır. Kronik göz kapağı iltihabı göz kapağında bulunan bezlerin ciltte yağlanma nedeniyle sık sık tıkanması da arpacık oluşuma riskini artırmaktadır. Kandaki yağ oranı yüksek olan kişilerde de arpacık oluşumu görülmektedir. Vücuttaki vitamin eksikliği ve makyaj malzemelerin başkalarıyla paylaşımı ya da yatmadan önce makyaj temizliği yapılmaması gibi hijyenik olmayan durumlarda arpacığa neden olmaktadır.

Arpacık risk faktörleri nedir?

Göz yorgunluğuna neden olan faktörler, ergenlik dönemi, fiziksel yatkınlık, bahar alerjisi, gözde kullanılan kozmetik ürünlerine karşı alerji, göz temizliğine önem göstermeme, stres, yağlı beslenme ve bağışıklık sistemini zayıflatan ilaçların kullanımı arpacık oluşumu riskini artırmaktadır.

Arpacık komplikasyonları nedir?

En önemli komplikasyonu göz ve göz çevresinde ciddi enfeksiyona neden olabilmesidir. İltihap iyileşse bile bezecikte kistleşme nedeniyle cerrahi tedavi gerekebilir. Eğer hemen tedaviye başlanmaz ise diğer göze de bulaşabilir. Arpacık, gözlerde yanma, batma, hafif bulanık görme ve hafif acıya sebep olmaktadır.

Doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Arpacıkta doktor randevusu öncesi şikayetlerinizi ve şikayetlerinizin ne zaman başladığına dair bilgileri detaylı bir şekilde not edip doktorunuz ile paylaşmanız faydalı olacaktır.

Arpacık tetkik yöntemleri nelerdir?

Arpacık için bir göz hastalıkları uzmanına gitmeniz gerekmektedir. Genellikle göz muayenesi ile ileri tetkiklere gerek kalmadan tanı konulur.

Arpacık tedavi yöntemleri nelerdir?

Göz hastalıkları uzmanı hastayı muayene ettikten sonra verdiği damla ve antibiyotiklerle arpacıktan kurtulmuş olunur. Hasta eğer vaktinde göz hastalıkları uzmanına görünmediyse ya da tedaviye yanıt vermediyse arpacığın ameliyat ile göz kapağından alınması gerekebilir.

Arpacık yaşam stili önerileri

Arpacığın ilk aşamasında doğru tedavi ile başka arpacık oluşumu engellenmiş olunur. Kişinin kendi kendine bir tedavi uygulamaması ve göz temizliğine daha fazla dikkat etmesi gerekir. Hastanın yüzüne kullanacağı havlu temiz olmalı ve gözlerin kirli ellerle temasından sakınılmalıdır.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Apandisit Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Apandisit, kalın bağırsağa bağlı olan ve yaklaşık 9 cm uzunluğunda olan ince uzun bir organımızdır. Apandis karnın sağ alt bölümünde bulunur. Apandisin iltihaplanarak şişmesi nedeniyle meydana gelen ağrı “apandisit” olarak adlandırılmaktadır.

Apandisin görevi sindirim için gerekli olan iyi bakterilere ev sahipliği yapmasıdır. Bunun yanı sıra apandisin bağışıklık sistemine katkıda bulunmaktadır. Apandisin gerekliliği tam olarak belirtilememekle birlikte olası bir durumda apandisin alınması kişinin yaşamını ve vücut işleyişini etkilemediği belirtilmektedir.

Kısacası apandisi alınmış bir kişinin vücut işleyişinde herhangi bir değişiklik söz konusu olmaz. Genellikle 10-30 yaş aralığında görülen apandisit, apandisin bir enfeksiyon sonucunda iltihaplanarak tıkanmasıdır. Apandisit, sıkça karşılaşılan bir rahatsızlık olmakla birlikte dikkat edilmesi gereken tehlikeli bir durumdur. Zamanında müdahale edilmeyen apandisin patlaması durumunda enfeksiyon vücuda yayılarak hasta için ciddi bir tehlike oluşturabilir.

Enfeksiyon sonucunda oluşan iltihaplanma ve şişlik şiddetli ağrılara neden olmaktadır. Karın bölgesinde meydana gelen ağrı daha sonra karnın sağ alt kısmında yoğunlaşarak şiddetlenir. Hayati önem taşıyan ve korkulan bir durum olan apandis patlaması, enfeksiyonun vücuda yayılarak kişinin sağlığını tehlikeye atmaktadır. Bu nedenle bu bölgede meydana gelen ağrılar ciddiye alınmalı ve ağrının uzun sürmesi durumunda mutlaka bir hastaneye gidilmelidir.

Apandisit ağrısının yanı sıra kusma, mide bulantısı, ateş, kabızlık, ishal, sırt ağrısı ve gaz gibi sorunlar görülebilmektedir. Apandisitin en belirgin özelliği karnın sağ alt bölümde meydana gelen şiddetli ağrıdır. Ancak bu ağrıya eşlik eden diğer sağlık sorunları kişiden kişiye değişkenlik gösterebilir. Bazı kişilerde kabızlık, ishal veya gaz gibi sorunlar meydana gelirken bazılarında ise iştahsızlık, ateş ve kusma gibi belirtiler de gözlemlenebilir.

Apandisit Teşhisi

Öncelikle göbek deliği çevresinde başlayan hafif ağrı ilerleyen saatlerde karnın sağ alt kısmında yoğunlaşarak şiddetleniyorsa akla ilk gelen belirtilerden biri apandisittir. Bu ağrının şiddetlenmesi ve uzun sürmesi durumunda mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Aksi halde erken teşhis edilmeyen ve önlem alınmayan apandisit, apandisin patlamasıyla birlikte ciddi bir tehlike oluşturabilir.

Aşağıdaki belirtilerin görülmesi durumunda bir an önce doktora başvurmalısınız;

Kanlı ishal
Sık sık idrara çıkma
İdrar yaparken hissedilen yanma
Aniden ortaya çıkan keskin ve şiddetli ağrı
Kilo kaybı
Uzun süren karın ağrısı
İştahsızlık ile birlikte bulantı ve kusma
Baş ağrısı
Ateş

Çeşitli hastalıkların belirtileri ile benzerlik gösteren apandisit, teşhisi zor olan rahatsızlıklardandır. Kişinin doktora gitmeyi ihmal ederek rastgele ağrı kesici ilaç içmesi ağrının dinmesine yardımcı olarak teşhisin zorlaşmasına sebebiyet verir. Öncelikle iltihabın belirlenmesi için karın bölgesi muayene edilir. Sonrasında ise idrar testi ve rektal muayene yapılır. Karın bölgesinin ultrasyon ile incelenmesinden sonra ise kan testi ile kanda iltihabın olup olmadığı incelenir.

Apandisit Ağrısı ve Akut Apandisit Belirtileri Nelerdir?

Apandisit kalın bağırsak ile ince bağırsağın birleşim yerine yakın kör bir bağırsaktır. Normalde küçüklerde çocuklarda ve bebeklerde Salma mekanizmamıza yardımcı olan bir organdır. Ancak yaş ilerledikçe bu özelliğini kaybeder ve kör bir organ şeklinde kalır. Kör bağırsak dediğimiz apandistin değişik sebeplerden dolayı iltihaplanması akut apandisit dediğimiz acil müdahaleyi gerektiren tabloyu ortaya çıkarmaktadır.

Akut apandisite günümüzde değişik sebepler yol açabilmektedir.Karşımıza çıkan sebepler arasında apandisit lümeninin yabancı bir cisimle tıkanması ki bu yabancı cisim yediğimiz bir meyve çekirdeği olabilir, yediğimiz bir etin kemik parçası olabilir. Bunun dışında apandisitin kendine ait lenfoit yapısının şişmesine ve tıkanmasına bağlı olabilir.

Bir takım enfeksiyonlar birtakım parazitler apandisitin ve kalın bağırsağın birtakım tümörleri ile apandisit lümenin tıkanmasına bağlı ortaya çıkabilir.
Apandisit de karşımıza çıkan en sık belirti karın ağrısıdır. Karın ağrısı özellikle karın üst kısmında mide kısmından başlar. Daha sonra karnın sağ alt kısmına doğru iner.
Mide de başladığı için hastaların çoğu midede ülser veya galsit olabileceği düşüncesiyle acil polikliniğe başvururlar.
Fakat yapılan tahliller sonrası akut apandisit tespit edilir.
Bu ağrı dışında hastada meydana gelen iştahsızlık da sık görülen belirtilerdir.
Bunun yanında bulantı kusma olabilir.
Ateş halsizlik de bu tabloya eklenebilir.

Apandisit Belirtileri

Apandisitin başlıca belirtisi karın bölgesinde meydana gelen ağrıdır. Bu ağrı daha sonra karnın sağ alt bölümünde yoğunlaşarak şiddetlenir. Apandisit ağrısı böbrek ağrısı veya böbrek taşı ile karıştırılabilir. Bu nedenle oldukça dikkat edilmeli ve ağrının uzun sürmesi durumunda bir an önce en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.

Apandisitte karın ağrısına eşlik eden başka belirtilerde söz konusudur. Bu belirtiler kişiden kişiye değişebileceği gibi kabızlık, ishal, ateş, mide bulantısı, iştahsızlık, gaz ve sırt ağrısı olarak sıralanabilir.

1. Apandis Ağrısı

Apandisitin ilk belirtisi göbek deliği çevresinde meydana gelen ağrıdır. Hafif bir şekilde başlayan ağrı, ilerleyen saatlerde keskin ve şiddetli bir ağrıya dönüşür. Ağrı apandisin şişmesiyle birlikte karnın sağ alt bölümde yoğunlaşır. Öksürme ve yürüme gibi durumlarda ağrı şiddetlenebileceği gibi karnın sağ alt bölümüne bastırılmasıyla hissedilmeyen ağrı baskının hafiflemesinden sonra şiddetlenerek hissedilir duruma gelir.

Dikkate alınmayan apandisit gerekli önlemlerin alınmaması durumda patlayarak hastanın sağlığını ciddi anlamda tehlikeye atabilir. Bu nedenle apandisitten şüphenilmesi durumunda mutlaka bir uzmana başvurmalısınız. Aksi halde rastgele içilen ağrı kesici ilaçlar ağrınızın dinmesine yardımcı oluken teşhisin gecikmesine neden olarak tedavide geç kalınmasına yol açabilir.

2. Karında Şişlik

Karın ağrısının yanı sıra karında şişlik oluşması apandisitin bir diğer belirtilerindendir. Enfeksiyon sonucu oluşan iltihap apandisin şişmesine neden olur ve karın bölgesinin hassaslaşmasına neden olur. Kişi karın bölgesine dokunduğunda şiddetli bir ağrı hisseder ve karın bölgesinde bir şişlik söz konusudur.

3. Mide Bulantısı ve Kusma

Apandisit belirtilerinden bir diğeri ise mide bulantısı ve kusmadır. İlerleyen enfeksiyon ile karın ağrısı şiddetlenir ve kusma gibi problemleri de beraberinde getirir. İlerleyen enfeksiyon karın ağrısının yanı sıra, bulantı, kusma, kabızlık, ishal ve gaz sorunu gibi mide rahatsızlıkları ile benzerlik gösterek belirtiler meydana gelebilir.

Ancak bu belirtiler kişiden kişiye değişkenlik gösterir. Enfeksiyon sonucu iltahaba neden olan apandisit, yükselen ateş ile belirti verebilir. Ateşin yükselmesine neden olan bağışıklık sistemi böylece enfeksiyonun daha fazla yayılmasını önler. Genellikle karın ağrısı ve şişlik gibi sorunların ardından gelen ateş, titreme, terleme, baş ağrısı ve ürperme gibi sorunları da beraberinde getirir.

Apandisit Tedavisi

Apandisitin tedavi yöntemi ameliyattır. Öncelikle iltihap akıtılır ve sonrasında ciltte yaklaşık 10 cm bir kesik açılarak apandis alınır. Ameliyat sırasında hastaya genel anestezi uygulanır. Ancak apandisin patlaması sonucunda iltihap vücuda yayılmış ise ameliyat sırasında bu iltihap temizlenir.

Ameliyattan 12 saat sonra ayağa kalkabilen hasta 2-3 gün sonrasında ise günlük yaşantısına geri dönebilir. Ancak ameliyat sonrasında kusma, baş dönmesi ve göz kararması gibi durumlar söz konusu ise mutlaka doktora başvurulmalıdır. Bunun yanı sıra ameliyat bölgesinde kızarıklık, akıntı ve ağrı gibi durumlarda dikkat edilmesi gereken unsurlardır.

Apandisit hastaları için yaşam stili önerileri

Apandisit ameliyatı sonrasında hasta ortalama olarak 7-10 gün sonra kişi günlük aktivitelerine dönebilmektedir. Ameliyat sebebiyle özel bir kısıtlama gerekmemektedir.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Antifosfolipid Antikor Sendromu Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Antifosfolipid Aantikor Sendromu (APS) otoimmün bir bozukluktur. Otoimmün bozukluklar, vücudun bağışıklık sisteminin vücudun doku ve hücrelerine saldırıp onlara zarar verecek antikorlar ürettiğinde ortaya çıkar.

Haber Merkezi / Antikorlar bir tür proteindir. Bağışıklık sistemi genellikle bu proteinleri infeksiyona karşı savunma amacıyla üretir.

Antifosfolipid antikor sendromunda vücut yanlışlıkla fosfolipidlere (bir tür yağ) saldıran antikorlar üretir. Fosfolipidler kan hücreleri ve kan damarlarını döşeyen hücreler dahil olmak üzere tüm canlı hücrelerde ve hücre membranlarında bulunur.

Antikor fosfolipidlere saldırınca hücrelere zarar verir. Bu durum vücudun atardamar ve toplardamarlarında istenmeyen kan pıhtılarının oluşmasına neden olur. (Bunlar kalbinize ve vücudunuza kan taşıyan damarlardır.)

Genellikle, kan pıhtılaşması normal bir vücut işlemidir. Kan pıhtıları kan damarı duvarlarındaki küçük kesik ve çatlakların kapatılmasına yardımcı olur. Bu süreç çok fazla kan kaybedilmesini önler. Bununla birlikte APS’da çok fazla kan pıhtılaşması kan akımını engelleyebilir ve vücut organlarına zarar verebilir.

Antifosfolipid Antikor Sendromu belirtileri nedir?

Antifosfolipid Antikor Sendromunda tromboz yaşanması, gebeliğin ilk aylarında tekrarlayan düşükler, yoğun baş ağrıları, eklem ağrıları, vücudun birçok yerinde özellikler bacaklarda kanın pıhtılaşmasının artışı ve arterlerin tıkanması en önemli belirtiler arasında gelmektedir.

Antifosfolipid Antikor Sendromu nedenleri nedir?

Antifosfolipid Antikor Sendromu otoimmün kaynaklı olup; vücudun normalden fazla sayıda antikor üreterek, vücuttaki kan pıhtısının artış göstermesiyle ortaya çıkan bir hastalıktır.

Antifosfolipid Antikor Sendromu risk faktörleri nedir?

Antifosfolipid Antikor Sendromu, nedeni çok anlaşılamamakla birlikte ; genetik faktörlerin ve enfeksiyonların fazla antikor üretimine neden olabileceği düşünülmektedir. Bu nedenlerin yanında ;
Uzun süre hareketsiz kalma,
Obezite,
Hipertansiyon,
Sigara kullanımı ,
Damar sertliği,
Hormon tedavileri,
Östrojen hormonuna etki eden menopoz ve doğum kontrol haplarının kullanımı da risk faktörü oluşturabilir.

Antifosfolipid Antikor Sendromu komplikasyonları nedir?

Antifosfolipid Antikor Sendromu, organları etkileyerek vücuda zarar verebilir. Özellikle de bacaklarda oluşan kan pıhtıları akciğere kadar ilerleyerek akciğerdeki kan akımının engellenmesi ve kandaki oksijenin azalmasına neden olarak hayati tehlike oluşturabilir. Antifosfolipid Antikor Sendromu hamilelerin gebelik sürecini etkileyerek, tekrarlayan düşüklere sebep olabilir.

Doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Antifosfolipid Antikor Sendromunda belirtileri taşıyan kişilerin doktor randevusu öncesinde yaşadıklarını not alması ve doktoruna en doğru şekilde anlatması büyük önem taşır.

Antifosfolipid Antikor Sendromu tetkik yöntemleri nelerdir?

Antifosfolipid Antikor Sendromunda tromboz ve tekrarlayan düşükler göz önüne alınır. Bunların yanında kandaki antifosfolipid antikorlara bakılır. Kandaki antikorlara 3 ay sonra tekrar bakılarak sonuçların pozitif olması beklenir. Tromboz yaşamayan hastanın kan testleri pozitif olsa da antifosfolipid antikor sendromu tanısı konulamayabilir.

Antifosfolipid Antikor Sendromu tedavi yöntemleri nelerdir?

Antifosfolipid Antikor Sendromu oluşumuna neden olan bir hastalık varsa önce o hastalığın tedavisi esas alınır. Bununla birlikte tromboz ve tekrarlayan düşükleri önlemekse tedavinin asıl amacıdır. Tromboz oluşumuna neden olan kan pıhtılarını önlemek için doktor kontrolünde kan sulandırıcı ilaçlar kullanılarak kandaki pıhtı seviyesi kontrol altına alınmaya çalışılır. Tekrarlayan düşükleri önlemek içinse; hamileliğin başlangıcında tedaviye başlanır, doğum sırasında ve sonrasında da anne ve bebek sağlığını olumsuz yönde etkilemeyecek olan kan sulandırıcılarla tedaviye devam edilir. Hamilelik süresince anneye osteoporoz riski için D vitamini ve kalsiyum takviyesi verilebilir.

Antifosfolipid Antikor Sendromu yaşam stili önerileri

Antifosfolipid Antikor Sendromu hastalarında tromboz yaşama tehlikesi oldukça önemlidir. Bu nedenle doktor kontrolünde hasta sürekli takip edilerek ilacın düzenli ve doğru dozda alınımı sağlanmalıdır. Tromboza neden olabilecek diyabet, kolesterol, obezite gibi hastalıkların tedavi edilmesi gerekmektedir. Doğum kontrol ve menopoz tedavisi için kullanılan östrojen hormonlarını etkileyen ilaçlardan uzak durulmalıdır.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Anoreksia Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Yeme bozukluğu olarak bilinen Anoreksiya en fazla ergenlik döneminde ortaya çıkıyor ve kadınlarda erkeklere oranla 20 kat daha fazla görülüyor. Yemek yeme bozuklukları arasında en sık görülen tür olan anoreksiya nervoza, günümüzde sıkça karşılaşılan bir hastalık haline gelmiştir. 

Haber Merkezi / 20 gençten 1’inde görülen aneroksiya, gençlerin 0 beden olma takıntıları nedeniyle meydana gelmektedir. Anoreksiya nervozanın psikiyatrik hastalıklar içerisinde intihardan sonra en fazla ölüme neden olan hastalık olduğunu belirten uzmanlara göre, hastalığın temelinde kişinin 3-6 yaş arasında annesiyle yaşadığı sorunlu bağlanma problemi bulunuyor.

Anoreksiya belirtileri nelerdir?

Hızlı ve belirgin kilo kaybı,
Kalori ve yağ sayımı konusuında takıntı,
Yemek yemese de yemeğe karşı aşırı bir ilgi: yemek yapmak, yemek kitapları okumak
Sağlıklı kilonun altına ininceye kadar tehlikeli bir şekilde diyet yapmak
Kilo almaya karşı inanılmaz bir korku
Yemek yerken yemeği çok ufak parçakara bölmek
Kendini kusturmaya çalışmak: yemekten sonra tuvalete kapanmak
Gerçekten çok zayıf olsa da kendisini kilolu görmesi
Depresyon ve sosyal olarak içe kapanma gibi belirtiler gözlemlenmektedir.

Anoreksianın nedenleri nedir?

Sebebi tam olarak bilinemeyen hastalığa özellikle psikolojik etkenlerin neden olduğu düşünülmektedir. Bunun yanında genetik ve ailesel faktörlerin de yeme bozukluğuna sebep olduğu savunulmaktadır. Yapılan araştırmalar; medyada sürekli güzel kızların ve yakışıklı erkeklerin yer alması ve zayıflığın güzellik göstergesi olarak kabul edilmesi gençleri önemli derecede etkilediği ve hastalığın gelişmesine neden olduğunu göstermektedir.

Anoreksianın risk faktörleri nedir?

Kız çocukları erkek çocuklarına göre yeme bozukluğuna daha fazla eğilim göstermektedir. Kendine güven duymayan, görünüşüyle barışık olmayan, aile ilişkilerinde sıkıntı yaşayan çocuklar anoreksiada risk altındadır.

Anoreksianın komplikasyonları nedir?

Anoreksia ciddi bir rahatsızlıktır ve hastayı fiziksel ve ruhsal olarak önemli derecede etkilemektedir. Anoreksia hastası bir çocuk, yaşına ve boyuna göre olması gereken ideal kilonun %15 altındadır. Aşırı sıvı kaybının yanında ilerleyen evrelerde beyin fonksiyonlarında hasarlar meydana gelmektedir. Yeme bozukluğu olan çocuklarda baş dönmesi, bayılma, şuur bulanıklığı, kalp ritim bozuklukları, kemik gelişiminde yavaşlama gibi komplikasyonlar da görülmektedir.

Anoreksia için doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Anoreksia hastalığında ebeveyn ve öğretmenlere önemli bir rol düşmektedir. Çocukların iyi gözlemlenmesi ve ayırt edici belirtileri fark etmesi hastalıkta önem taşımaktadır. Doktor randevusu öncesinde ortaya çıkan belirtiler ve süresi not edilerek doktora danışılmalı ve randevu oluşturulmalıdır.

Anoreksianın tetkik yöntemleri nelerdir?

Anoreksia hastalığında erken teşhis önem taşımaktadır. Burada ebeveynlerin gözlemleri çok önemlidir. Erken teşhis ile çocuklarda yeme bozukluğu gelişmeden etkili bir tedaviyle olumlu sonuçlar alınmaktadır. Yeme bozukluğunda ortaya çıkan belirtilerin 5’den fazlasının gözlemlenmesi tanı koymayı kolaylaştırmaktadır.

Anoreksianın tedavi yöntemleri nelerdir?

Anoreksia hastalığı tedavisinde bozulan yeme davranışını düzeltmek, farklı bir yaklaşım geliştirmek ve yeni bir yemek düzeni kurmak temel amaçlar arasında gelmektedir. Tedavide beslenme danışmanları ve psikiyatristlerle birlikte bir çalışma yapılmaktadır.

Anoreksia hastaları için yaşam stili önerileri

Ailelerin çocuklarına ilgili davranmaları ve sağlıklı bir beslenme stilini benimsemeleri gerekmektedir. Çocuklarına özgüven aşılamaları ve kendilerini oldukları gibi kabul etmeleri gerektiğini hissettirmelidir. Bunun yanında spor ve egzersizlere önem veren verilmeli ve bir aile aktivitesi haline getirilmelidir. Çocuk ailesindeki bu sağlıklı beslenme ve sağlıklı yaşama alışkanlığını edinerek yeme bozukluğu gibi hastalıklara meyili azalacaktır.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Anksiyete Bozukluğu Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Ruhsal sorunlar içinde en sık görülen Anksiyete, rahatsızlık derecesine ulaşabilen korku, endişe ve kaygı halidir. Anksiyete genel olarak kişinin zarar görebileceği veya tehlikeli durumlarda yaşadığı ruhsal ve bedensel tepkileri tanımlayan bir kavram olarak da kullanılır.

Haber Merkezi / Anksiyete herkes tarafından belli zamanlarda yaşanabilecek normal bir tepkidir. Bir araba tarafından ezilme tehlikesi geçirirken, sınav kapısında beklerken veya topluma karşı bir konuşmaya başlamadan önce birçok insan anksiyete yaşar. Bu nedenle kişinin anksiyete yaşantılarının zaman zaman ortaya çıkması son derece doğaldır. Bununla birlikte eğer anksiyete tepkileri çok sık biçimde ortaya çıkıyor ve kalıcı bir şekilde yaşantınızı etkiliyorsa halledilmesi gereken bir rahatsızlık haline gelmiş demektir.

Anksiyete bozukluğunun belirtileri nedir?

Çarpıntı, titreme, kaslarda gerilme, terleme, kötü düşünceler, kaygıyla birlikte sinirlilik, konsantrasyon güçlüğü, dikkat bozukluğu, uykuya dalamama ve gece sık sık uyanma, baş ağrısı, yorgunluk, bulantı, sıcak basması gibi belirtiler kaygı bozukluğunda ortaya çıkan başlıca belirtiler arasında gelmektedir. Kişi kendisindeki aşırı kaygılı halin farkındadır ancak kendini kontrol edememektedir.

Anksiyete bozukluğunun nedenleri nedir?

Hastalığın meydana gelmesinde pek çok etmen rol oynamaktadır. Genetik yatkınlık, beyin nörokimyasındaki değişiklikler, stresli bir çocukluk ve ergenlik, yaşanan travmatik olaylar anksiyete bozukluğunun başlıca sebepleri arasında gelmektedir. Hastalık dönem dönem yükselmekte ve düşmektedir. Stresli olunan anlarda şiddetli belirtiler ortaya çıkarken bazı dönemlerde belirtilerin yok olduğu da gözlemlenmektedir.

Anksiyete bozukluğunun risk faktörleri nedir?

  • Stresli bir çocukluk
  • Çocuklukta yaşanan travmalar
  • Sağlık sorunlarıyla oluşan stresler
  • Ailede anksiyete bozukluğunun olması
  • Madde bağımlılığı, anksiyete hastalığında risk oluşturmaktadır.

Anksiyete bozukluğunun komplikasyonları nedir?

Kişinin hayatını oldukça olumsuz etkileyen anksiyete bozukluğu depresyon, uyku problemi, madde bağımlılığı, sindirim ve bağışıklık problemleri, baş ağrısı ve diş gıcırdatma gibi sorunlara yol açmaktadır.

Anksiyete bozukluğu için doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Toplum arasında ‘’evhamlı’’ olarak tanımlanan anksiyete bozukluğu yaşayan hastalar durumlarının ciddiyetine varmalı ve tedavi için vakit kaybetmeden doktor randevusu oluşturmalıdır. Şikayetlerinizi, hangi durumlarda strese kapıldığınızı, neler yaptığınızı detaylı şekilde not edebilir ve doktorunuz ile paylaşabilirsiniz.

Anksiyete bozukluğunun tetkik yöntemleri nelerdir?

Kişinin en az 6 ay boyunca her gün ortaya çıkan durumlar karşısında kaygı problemi yaşıyor olması, kaygılarını kontrol edememesi, huzursuzluk ve sinir, uyku problemi ve kas gerginliği gibi durumlar yaşıyor olması gerekmektedir. Belirtilerin varlığı ile birlikte kişinin hayatının etkilenmesi, kişilerarası ve mesleki sorunların da gözlenmeye başlaması halinde psikiyatrik tanı ölçütleri karşılanmaktadır.

Anksiyete bozukluğunun tedavi yöntemleri nelerdir?

Anksiyete bozukluğunda ilaç tedavisi ve psikoterapi tedavisi uygulanmaktadır. Aşırı kaygı durumu ilaç kullanımı ile kontrol altına alınırken psikoterapi tedavisiyle hastalığın altında yatan etkenler araştırılmaktadır.

Anksiyete bozukluğu hastaları için yaşam stili önerileri

Tedavilerle birlikte ortaya çıkan kaygı durumlarında kendinizi yatıştırmaya çalışın. Bu durumun geçeceğini ve normale döneceğinizi düşünerek sakinleşmeye çalışın. Kaygıya neden olan faktörleri bulmaya çalışın. Karşılaştığınız problemleri çözmeye çalışın ve sürekli geçeceğini düşünerek gevşeyin. Psikoterapi seanslarını atlamayın ve doktorunuzun önerilerini uygulamaya çalışın.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Türkiye’nin İlk Betonarme Asma Köprüsü, Atav Köprüsü

Birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Çanakkale, tarihi yapıları ve doğal güzellikleri ile gezilip görülmesi gereken kentler sıralamasında ilk sıralarda yer almaktadır. Çanakkale’ye yolu düşen hemen herkesin görmesi gereken yapılar arasında tarihi köprülerde önemli bir yer tutmaktadır.

Haber Kaos ekibi olarak Çanakkale il sınırları içinde bulunan tarihi köprüleri sizler için derledik.

Behramkale Köprüsü

Ayvacık’ tan Behramkale’ye giden  yol üzerinde , Tuzla Çayı üzerine 14. yüzyılda inşa edilmiştir.Günümüze kadar ayakta kalmayı başarabilen köprü inşaa edildiği günden bugüne üstünden insanları sevdiklerine kavuştururken, altından Ege’ye kavuşmak arzusuyla çağlayıp duran Tuzla Çayını seyre dalmıştır . Antik adı Satniceis olan Tuzla çayının güney ve kuzey yönlerinde uzanır. Behramkale köyüne bir km mesafededir. Kimin tarafından yaptırıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Ancak Cami’i yaptıranın köprüyü de inşa ettirmiş olduğu tahmin edilmektedir.

Köprünün orijinal ve en itinalı kısımları kemerleridir. Genel form, büyük kemer üzerinde en yüksek kısmı teşkil eder ve uçlara doğru alçalarak son bulur. Diğer bir özelliği de; Kemallı Asılhan Bey Camii ve Behramkale Camii duvar tekniğinin burada da görülmesidir. Köprünün, mimari form açısından Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde yapılan köprülerin özelliklerini üzerinde taşıdığı görülmektedir.Köprü kullanılmamaktadır.

Roma Köprüsü

Ayvacık – Gülpınar Beldesinde , Chryse şehri ile Alexandıra-Troas şehrini bağladığı anlaşılan köprü, iri blok taşlardan yapılmıştır. 93 m lik bölümü açıktadır.7 m’ ye yaklaşan muhteşem köprünün kemer ayaklarının 3-4 m lik kısmı toprak altındadır.

Ceneviz Köprüsü

Cenevizliler tarafından yapıldığı sanılan köprü, yüzyıllar boyunca insanlığa hizmet vermiş ve “Yağcı Yolu” olarak adlandırılan tarihi yolun en önemli geçidi olmuştur. Mıhlı Vadisi’ndeki bu köprü Ege Denizi ile Kaz Dağları’nı ve insanları yıllarca.birbirine kavuştur-muştu. Mıhlı Çayı, vadideki yolculuğunu sürdürürken köprü de, görevini tamamlamış olmanın huzuru içinde dimdik ayakta durmakta ve yazın gelecek turistleri heyecanla.beklemektedir .

Şelaleden akan su, Kaz Dağları’nın nağmelerini fısıldarken, tarihi köprünün gizemi ve doğal güzellikler, sizi büyüleyecek ve siz, saatlerce bu manzaranın güzelliğinden ayrılamayacaksınız.

Bayramiç Taş Köprü

Taş Köprü Çanakkale İli Bayramiç İlçesi Tabaklar Çayı üzerinde şehrin içerisindedir. 1795 yılında yapılmıştır. Yapı tümüyle kesme renkli taştan yapılmıştır. Uzunluğu 27 metre  genişliği 3.85 m.dir. Karşıyaka Camii avlu duvarına  bitişiktir. Köprü Karşıyaka Köprüsü olarakda anılmaktadır.

İskender Köprüsü

İskender’in Persleri bozguna uğrattığı bu yer şu an öylece durmaktadır. Şimdiki adıyla Kocabaş çayı antik adıyla da Granikos çayı olarak da bilinen bu çayda Granikos köprüsü mevcut. Çok değişik bir köprü ancak artık ulaşım için kullanılmıyor. Zaten su yüzünden de pek fazla görünmüyor.

Kayatepe Köprüsü

Granikos Muharebesinden sonra 334 Haziran ayı içinde Büyük İskender tarafından yaptırılmıştır. Kayatepe Köprüsü  Agonya Kapısı olarak bilinmektedir. Kayatepe Köprüsü halen kullanılmaktadır.

Kemerdere Su Kemeri

Su kemeri üzerinde su yolu bulunan kemerli köprüdür. Başka bir tanımla; su kemerleri su taşımak amacıyla inşa edilen kanallardır. Modern mühendislik ve mimarlıkta ise; suyu kaynağından istenilen noktaya götürmekte kullanılan, boru, ark, kanal, tünel ve bunları destekleyen her türlü yapıdan oluşan bir sistemdir.

Troya Su Kemeri,Truva şehrine su taşıyan Su kemeri , Troia döneminden kalma tarihi su kemeri ,Troia Antik Kenti Dönemi’ne ait su kemeri olarakda söylenen Kemerdere su kemeri ( Kemerdere Su Köprüsü) ; Çanakkale İli Merkez İLçesi Civler Köyü Kemerdere Mahallesindedir.(Troia’ nın doğusundadır) Bu su kemerinin Truvalılar zamanında inşa edildiği, Kaz Dağlarının yamaçlarındaki kaynaklardan gelen suyun bu kemer vasıtasıyla Truva Şehrine taşındığı söylenmektedir. Günümüzde sağlam kısımlarını görmek mümkündür.su kemeri yemyeşil ormanı ve sahip olduğu küçük göledi ile mükemmel bir manzaraya sahiptir. Su Kemerin altından şırıl şırıl sularda akmaktadır . Burası Piknik alanı olarakda kullanılmaktadır.

Atav Köprüsü

Türkiye’nin ilk betonarme asma köprüsüdür. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 15 Mayıs ve 24 Haziran 1934 tarihlerinde iki kez Çan’a geldiğinde kullandığı köprü olan “Atav Köprüsü”, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilklerinden biri.

Çan’ın halk arasında Çayırlar olarak bilinen Cumhuriyet Mahallesi’nde Çan Linyit İşletmeleri (ÇLİ) girişinde bulunan, Atav Asma Köprüsü, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk betonarme köprüsü. Yıllarca Çan’dan Çanakkale yönüne gitmek için geçilen köprü kömür ocakları nedeniyle yol güzergahının değişmesi sonarsında ÇLİ sahası içinde kaldı.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk karayolu olan 212 kilometrelik Çanakkale-Balıkesir stabilize karayolu üzerinde yapılan tüm betonarme köprüleri inşa görevi bizzat Atatürk tarafından alan İnşaat Yüksek Mühendisi Ferruh Atav (1969 yılında vefat etmiş)  tarafından Çan’ın İncedere üstüne inşa edilen bu betonarme asma köprüsü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin betonarme olarak yapılan ilk asma köprüsü olarak; tarihi ve milli değere sahip.

Paylaşın

Çanakkale’nin Tarihi Camiileri!

Çanakkale, tarihi yapıları ve doğal güzellikleri ile gezilip görülmesi gereken kentler sıralamasında ilk sıralarda yer almaktadır. Birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Çanakkale’ye yolu düşen hemen herkesin görmesi gereken yapılar arasında camilerde önemli bir yer tutmaktadır.

Haber Kaos ekibi olarak Çanakkale il sınırları içinde bulunan camileri sizler için derledik.

Kayserili Ahmet Paşa Camii

Kayserili Ahmet Paşa Camii ya da halkın söylemiyle Tatarlar Camii Sarıçay’ın karşı kıyısında kalır. Kitabesi bulunmayan camii 1871 yılında inşa edildiği tahmin edilmektedir. Kare planlı kırma çatılıdır. Sokağa bakan süslü çeşmesi ve bahçesindeki kare planlı piramidal çatılı gösterişli türbe ile diğer camilerden ayrılır. Kitabesine göre 1904 tarihli türbe Hıfzı Paşanın kızı Nedime Hanım’a aittir.

Lapseki Umurbey Hüdavendigar Camii

Lapseki Umurbey’deki bu cami Sultan I.Murad döneminde yapılmıştır. Ancak son yıllarda yapılan onarımlarla özelliğini yitirmiştir. Bu yapının Bizans dönemine ait bir kilise üzerine yapıldığı sanılmaktadır. Caminin son cemaat yeri kilise narteksidir. İbadet mekanı iki dizi sütunların taşıdığı ahşap bir tavan ve çatı ile örtülüdür. Bu direkler Roma dönemine ait yeşil mermerdendir. Minare kaidesi orijinal olup, kesme taş ve tuğladan yapılmıştır.

Çan Kumarlar Köyü Camii

Çanakkale’nin Çan ilçesine bağlı Kumarlar köyündedir 16. yüzyılda Çatalbergos Kazası’na bağlı olan köyün camisi, çok işlevli düzeniyle ilgi çekmektedir. 19. yüzyıldan kalma yapı 1905 yılında onarılmıştır.

Kitâbe metni günümüz Türkçesiyle şöyledir: “Köy halkı  cimrice davranmadan mallarını harcayarak Muhammed Ağa’nın rehberliğinde bu değerli evi/odayı yeniden canlandırdılar.”

Lapseki Süleyman Paşa Camii

14. yüzyılda Orhan Gazi döneminde Süleyman Paşa tarafından yaptırılmıştır. Bu caminin Gazi Süleyman Paşa’nın 1345-1357 yılında Rumeli’ye geçerken kiliseden camiye çevirdiği söylenmektedir. Ancak Bizans dönemine ait herhangi bir mimari iz görülmemektedir. Günümüze orjinalliğini büyük ölçüde yitirerek gelebilmiştir.
Dikdörtgen planlı olan caminin üzeri çatı ile örtülüdür. İki katlı bir son cemaat yeri vardır. Stalaktitli mihrabı ile minaresi orjinalliğini korumaktadır

Tabip Hasan Paşa Camii

Tabip Hasan Paşa Camii , Çanakkale İli Eceabat İlçesi Kilitbahir Köyü’nde Deniz kenarınddaır.Yapılış tarihi kesin belli değildir.Tabip Hasan Paşa veya Tabip Hasan Ağa 3. Selim döneminde Kilitbahir’e yerleşmiştir.Saray damadıdır.Muhtemelen camide 1700 lü yılların sonuyla 1800 lü yılların başında yapılmıştır.

Camii, köyde yapılan camilerin sonuncusudur.Mimarisinin mütevazi görünüşü, mihrabı ve kubbesindeki ihlas suresinin yazılışı kayda değer bölümlerindendir. İbadete açıktır.1902 yılındaki onarım kitabesi mevcuttur.

Gelibolu Yazıcıoğlu Camii

Gelibolu’da Sultan II.Murad döneminde yapılan bir camidir. Ancak, giriş kapısı üzerindeki kitabede Sultan Abdülmecid tarafından yeniden yaptırıldığı yazılıdır. Cami, son cemaat yeri ile birlikte dikdörtgen bir plan göstermektedir. Kesme taştan ampir üslubunda yapılmıştır. İbadet mekanını altı pencere aydınlatmaktadır. Bu pencerelerdeki demir parmaklıklar orijinaldir. Aynı zamanda da caminin yanında oldukça yüksek minaresi ve Yazıcıoğlu’nun türbesi bulunmaktadır.

Gelibolu Yazıcızade Camii

Hacı Bayram Veli’nin müritlerinden olan Muhammediye yazarı Mehmed-i Bican Efendi ile Ahmed-i Bican Efendi ’nin namına yaptırılmış olup Fatih devri eserlerindendir.Yazıcızade mahallesinde, bugünkü halk kütüphanesi yakınında bulunmaktadır.

Cahidi Sultan Camii

Cahidi Sultan Camii Çanakkale İli Eceabat İlçesi Kilitbahir Köyü’ndedir.Yapılış tarihi belli değildir.Muhtemelen 1600 lü yıllarda inşa edilmiştir. (Caminin girişindeki mermer levhada 1630  yazmaktadır)

Cami ahşap ve dörtgen bir yapıdır.Duvarlarının kalınlığı 1 m yi geçiyor.Kiremit örtülü, kapısı mermer kemerlidir, içersindeki levhalar oyma işçiliktir. Denize nazır bir tepe üzerinde olup .Caminin hemen yanında Cahidi Efendi’nin türbeside vardır.

Gelibolu Sofça Halil Mescidi

Sofça Halil Mescidi (Gelibolu) Sultan II.Murad döneminde Sofça Halil isimli bir kişi tarafından yaptırılmıştır. Ancak geçirdiği çeşitli onarımlar nedeni ile orijinal durumundan tümü ile uzaklaşmıştır. Dikdörtgen planlı olan caminin üzerini kasnaklı bir kubbe örtmektedir. Mimari ve bezeme yönünden herhangi bir özellik taşımamaktadır.

Gelibolu Kadı İsklesi Camii

Alaaddin Mahallesi Eceabat Caddesi üzerinde bulunmaktadır. Bahari Kadı Zade Mehmet tarafından 1546 yılında yaptırılmıştır. Kullanım alanı 120 m2, avlusu 810 m2 olmak üzere toplam 930 m2 lik alana sahiptir.

Kilitbahir Fatih Camii

Kilitbahir Kalesi’nin yapımından sonra Fatih döneminde Gelibolu Beylerbeyi olan Yakup Paşa’nın gayretleriyle 1460 ‘lı yıllarda  inşaa edilmiştir.(Camiinin girişinde merver levhada 1465 yazmaktadır )Kilitbahir Köyü’nün ilk camisidir.Halen ibadete açıktır. Önceden Caminin yanında bulunan çamaşırhanede askerler çamaşırlarını yıkarlar, namazlarınıda bu camide kılarlarmış.

Gelibolu Hallaç Hüseyin Camii

Yazıcızade Mahallesinde, Mevlevihane yakınında bulunmaktadır. Eskiden Hallaç Hüseyin Mesçidi olarak hizmet vermiştir. Mescit kerpiçten yapıldığından zamanla yıkılmış, 1969 tarihinde cami koruma derneği tarafından bugünkü yeni cami yaptırılmıştır.Kullanım alanı toplam 240 m2 dir.

Gelibolu Cerrah Hüseyin Camii

amikebir mahallesinde çarşı mevkiinde bulunmaktadır. Cerrah Hüseyin tarafından yaptırılmıştır.Önceleri tekke olarak görev yapmış bilahare mescit haline getirilmiş, sonra camiye çevrilmiştir.İki kubbelidir ve tek giriş kapısı vardır.Sağ kubbe altı açık olup, sonradan kapatılmıştır. Kullanım alanı 110 m2 dir.

Bayramiç Çarşı Camii

Bayramiç Çarşı Camii, Bayramiç’in en büyük camisi olup, 1889 yılında yapımına başlamış olup 1904 tarihinde tamamlanmıştır.

Gelibolu Bolayır Gazi Süleyman Paşa Camii

Gelibolu, Bolayır’da Orhan Gazi döneminde, Rumeli fatihi Gazi Süleyman Paşa tarafından 1358’de yaptırılmıştır. Cami 1676 ve 1889 yıllarında onarım görmüştür.

Ezine Zeytini Camii

Zeytinli Camii Hicri 977 (M.1561) yılında Sadrazam İbrahim Paşa Kedhüdası Mehmet Kedhüda tarafından yapılmıştır. Daha sonraları, Ezine esnafından Pamukçuzade Hacı Mustafa Efendi Camiinin karşısında bulunan baba yadigarı evlerini tapu katibi Suluzade Halil Efendi’ye bırakarak karşılığında adı geçen caminin genişletilmesini istemiştir. Camii 1901 tarihinde şimdiki haline getirilmiştir.

Tavil Ahmet Ağa (Yalı) Camii

Yalı Camii’de kare planı, kırma çatısıyla kentin önemli camilerinden biridir. Mevcut onarım kitabesinden anlaşıldığına göre Tavil Ahmet Aga tarafından yaptırılan ilk caminin yanması üzerine 1854 yılında Miralay Halil Bey’in gayretleriyle yenilenmiştir.

Yanında küçük bir Haziresi (Hazîre, külliye, cami, mescid, tekke gibi dini yapıların avlularında yer alan etrafı duvar veya parmaklıkla çevrili mezarlıklara verilen isimdir) bulunmaktadır.

Ezine Seferşah Camii

Seferşah Camii: XIV. yy’da Yıldırım Beyazıt döneminde yapılmıştır. Duvarlar moloz taştan, saçaklar tuğladandır. Ayrıca yapımında çevredeki antik yapılardan getirilen Bizans kalıntıları kullanılmıştır. Mihrap duvarında iki katta dört pencere vardır. Son cemaat yeri sonradan eklenmiştir. Kandil motifleriyle süslenmiştir.Caminin yanında Sefer Şah’ın mezarı bulunmaktadır.

Ezine İnce Minare Camii

İnce Minare Camii hakkında kesin kayıt bulunmamasına rağmen askeri kışlaya yakın olması dolayısıyla IV.Murat zamanında bir paşa tarafından inşa ettirildiği söylenmektedir. Uzun yıllar, bahçesindeki küçük pansiyon Kur’an Kursu olarak kullanılmıştır.

Tıflı Camii

Kare planlı kırma çatılı caminin kuzeybatı kitabesinden 1891 yılında Sultan Abdülhamit zamanında inşa edildiği bilinmektedir.

Cami adını Osmanlıca “Çocuk” anlamına gelen “Tıfl” kelimesinde almaktadır. Caminin yakınında bir sübyan mektebinin olduğu mektebin günümüze kalan kitabesinden anlaşılmaktadır. Caminin batı girişinde yer alan bu kitabede mektebin Sultan Abdülaziz döneminde vali Kayserili Ahmet Paşa tarafından 1870 yılında yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

Ezine Çarşı Camii

Çarşı Camii:Bu cami hakkında kesin bir bilgi olmamasına rağmen Ulu Camii inşa ettiren Abdurrahman Bey tarafından yaptırıldığı söylenmektedir.

Ezine Ulu Camii

Ulu Cami ( Abdurrahman Bey Cami), Osmanlı camilerinin ilk büyük örneklerinden olması yönünden önemlidir. Orhan Gazi döneminde Abdurrahman Bey tarafından yaptırılmıştır.

Cami., moloz taştan alçak ve kalın duvarlı bir yapıdır. Pencere kenarları üç dizi tuğla ve bir dizi taştan yapılmıştır. Tavanı dört granit sütun taşımaktadır. Minare kıble duvarının içindedir. Son cemaat yeri mermer sütunludur. 2. Sultan Mahmut döneminde yenilenen tavan ampir üslûptadır. Güzel sıtalaktiklerle süslü mihrap, ilk yapıdan kalmadır.bu caminin kitabesi günümüze gelememiştir.

Çimenlik Kalesi Camileri

Çimenlik Kalesi içerisinde bulunan Mescit, 12.12×5.24 m. ölçüsünde ince uzun dikdörtgen planlıdır. Mescidin alt kısmı taştan, üst kısmı da tuğladan yapılmıştır. Burçlardan biri üzerine tuğladan minaresi oturtulmuştur. Minarenin şerefe çıkmaları beş sıra testere dişi biçiminde tuğlalarla bezenmiştir.

Çanakkale savaşı sırasında mescide isabet eden bir top mermisi yüzünden minaresinin yarısı yıkılmış, 1968’den sonra da onarılmıştır. İbadet mekanındaki mihrap kıble yönündedir. Mihrap tuğladan ve mukarnaslıdır. Mescidin giriş kapısı çift renkli ve geçmeli mermerlerden yapılmıştır.

Sultan Abdülaziz döneminde iç avlunun güney tarafına dikdörtgen planlı, 12.00×15.00 m. ölçüsünde ahşap bir mescit daha eklenmiş, üzeri de çatı ile örtülmüştür.

Kale içerisindeki bu mescitler halkın ibadetine açık idi. Ancak kale müze olarak kullanıldığından mescitler ibadete açık değildir.

Bozcaada Köprülü Mehmet Paşa Camii

Bozcaada’da Yalı Mahallesi’nde bulunan bu camiyi Köprülü Mehmet Paşa 1657 tarihinde yaptırmıştır. Halk arasında Yalı Camisi olarak isimlendirilen caminin kitabesi günümüze gelememiştir. Çeşitli dönemlerde yapılan onarımlarla orijinalinden oldukça uzaklaşmıştır. Doğu cephesine yerleştirilen minare 1965 yılında yenilenmiştir.

Biga Kurşunlu Camii

Biga Kurşunlu Camii, 1900’de geçirdiği büyük yangından sonra yeniden yapılmıştır. Yangın sonrası yeniden yapılan camii orjinalinden oldukça uzaklaşmıştır.

Fatih Camii

Fatih Sultan Mehmet tarafından 1462 yılında yaptırılmış olan camii zamana direnememiş- 1862 yılında Sultan Abdulaziz zamanında tamamen yenilenmiştir. Ayrıca 1904 yılında Sultan II. Abdülhamid döneminde tekrar onarım geçirmiştir.

Her iki onarıma ait Osmanlıca kitabeler yapının dış cephesinde yer almaktadır. Caminin batısında hazire olarak adlandırılan küçük bir mezarlık yer almaktadır. Burada Sadrazam Hafız İsmail Paşa ile Sadrazam Ali Paşa’nın mezarları kallavi kavukları ile yer almaktadır.

Ayvacık Ümmühan Hatun Camii

Ümmühan Hatun Camii Ayvacık ilçesinin genişlemesine sebep olan Tiflisli Ümmühan Hatun tarafından yaptırılmıştır.ilçe merkezindedir.

Ayvacık Nusratlı Köyü Camii

Ayvacık İlçesi Nusretlı Köyünde olup Yaklaşık 400 yıllık geçmişi olduğu tahmin edilmektedir.

Ayvacık Adatepe Köyü Camii

Çanakkale, Ayvacık İlçesi Adatepe Köyü’ndeki bu caminin ne zaman yapıldığı konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Bununla beraber zağanos Paşa’nın eşi tarafından yaptırıldığı söylenmektedir. Kareye yakın dikdörtgen planlı cami kesme taş ve tuğladan yapılmış, üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür.

Mihrap ve minberi mukarnaslı olup, üzerlerinde rumi motifler ve bitkisel bezemeler görülmektedir. Ayrıca haziresinde de Osmanlı taş işçiliğini yansıtan mezar taşları bulunmaktadır. Caminin altında bir de sarnıç vardır. Caminin köşesine kare kaide üzerine silindir gövdeli köfeki taşından bir minare eklenmiştir.

Arap İbrahim Paşa (Kurşunlu) Camii

Arap İbrahim Paşa (Kurşunlu) Camii: Cami kitabesine göre cami yanan Çınarlık Camii’nin yerine 1867 yılında Biga sancağı mutasarrıfı Arap İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Kare planlı yapının üzeri kubbe ile örtülüdür. Kurşun kaplı kubbesi nedeniyle adı Kurşunlu Cami olarak bilinmektedir.

Ayvacık Yeşilyurt Köyü Camii

Yeşilyurt Köyü Camisi kiliseden camiye çevrilmiştir. Kilisenin ne zaman yapıldığı konusunda yeterli bir bilgiye rastlanmamıştır. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra mübadele kapsamında Çanakkale’den Rumların ayrılmasından sonra camiye dönüştürülmüştür. Cami kareye yakın dikdörtgen planlı olup, kaba taş ve tuğladan yapılmıştır.

Üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür. Beden duvarları üzerinde iki sıra halinde pencereler bulunmaktadır. Bunlardan ikisi yuvarlak kemerli, biri de ikiz pencereler halinde ampir üsluptadır. Camiye çevrildikten sonra yanına dikdörtgen taş bir kaide üzerine yuvarlak gövdeli, tek şerefeli bir minare eklenmiştir. Mihrabı herhangi bir özellik taşımamaktadır.

Ayvacık Babakale Camii

Ayvacık ilçesi, Babakale Köyü’nde bulunan bu camiyi Sultan II.Ahmet döneminde Vezir Kaptan Mustafa Paşa 1725 tarihinde yaptırmıştır. Cami değişik dönemlerde yapılan onarımlar nedeni ile özelliğini yitirmiştir.

Günümüzde dikdörtgen planlı olan caminin üzeri çatı ile örtülüdür. İbadet mekanı iki yanlarda altta dikdörtgen söveli, üstte de yuvarlak alçı şebekeli dörder pencere ile aydınlatılmıştır. Giriş kapısının ve mihrabın iki yanında da altlı üstlü birer penceresi bulunmaktadır. Cami girişinin önünde sonradan ahşap bir sundurma yapılmıştır. Minaresi taş kaide üzerine yine taştan silindirik gövdelidir. Minare alemi XIX. yüzyılda ampir üslubunda kubbemsi olarak yenilenmiştir.

Lapseki Çardak Yakup Bey Camii

Çardak Gazi Yakup Bey Camii 1472 yılında Abdullah Bin Hacı Yakup Bey tarafından yaptırılmıştır. yapısıdır. Duvarlar iki dizi tuğla ve moloz taştandır. Köşeli revaktaki sütun ve başlıklar çevredeki antik kalıntılardan yapılmıştır. Kubbe sağır ve oldukça yüksek sekiz köşeli kasnağa oturmaktadır. Minare kapısı, revağın içindedir. Bursa kemerli ve stalaktitlidir. Yapısının iç süslemesi son dönemdendir. Yalnızca mihraptaki yedi sıra stalaktit ve silmeler eski biçimini korumaktadır. Günümüzde halen ibadethane olarak kullanılmaktadır.

Bayramiç Tepe Camii

Caminin Esas adı Hacı Baliğ camiidir.Tepe camii olarakda bilinmektedir.14.yüzyılda yapılmıştır.( tahminen 1357-1365 yılları arasında )Caminin bitişiğinde Haziresi bulunmaktadır.

Cami-i Cedit (Karşıyaka Camii)

Bayramiç’te Taşköprü Camii ,Karşıyaka Camii ,Cami-i Cedit,  Hanbağlı camii gibi isimlerle anılmaktadır. Esas Adı cami-i cedid’tir.Bayramiç İlçesinin  Mehmet Akif Sokağında  Tabaklar Deresinin kenarındadır.Giriş kapısı  üzerindeki  kitabeye göre  Hicri 1207 (Miladi :1792) tarihinde  Hadımzade  Osman Bey tarafından yaptırılmıştır.Caminin çeşmesi ve haziresi de bulunmaktadır.

Ezine Kemallı Köyü Camii

Kemallı Köyü Camii:14.yy. da I. Murat döneminde yapılmıştır. Tek kubbeli ana mekan ve çapraz tonozlu revaktan oluşmaktadır. Revakın 3 çapraz tonozu yıkılmış, yerine ortası kemerli ahşap çatı yapılmıştır. Duvarlar ilk Osmanlı camilerine göre daha yüksektir. Son cemaat yerinin yanları kapalıdır. Ortada iki mermer sütun vardır. Kapı basık ve mermer kemerlidir. Pencereler süslemelidir Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından .2016 yılında Restorasyonu yaptırılmıştır.

Gelibolu Namazgah (Azaplar Camii)

Bir açık hava camii olan Namazgah 1407 yılında Hacı Paşaoğlu  İskender Bey tarafından sefere çıkan deniz tüfekçi erleri (Azepler) için yaptırılmıştır. Azepler sefere çıkacakları zaman toplu halde burada namaz kıldıkları varsayılmaktadır. Gelibolu’da boğaz ve Marmara’ya karşı geniş bir alan olan Fener meydanında inşa edilmiştir. Kendi türündeki yapıların en estetiğidir. Mihrabı bir niş içindedir.

Ayvacık Behramkale Hüdavendigar Camii

14. yüzyılın sonlarına doğru inşa edildiği sanılmakta olup 238 m. yükseklikteki tepenin üzerinde tüm ihtişamıyla ayakta durmaktadır. Camiin dikkat çeken özelliklerinden birisi de dört yöndeki köşelerinin üst noktalarının pahlanması yani taş kenarlarının eğik kesilmiş olması ve pahlanan kısımların şekline uygun olarak üçgen şeklinde kapatılmasıdır.

Kubbe, sekizgen bir kubbe kasnağına oturtulmuştur. Camii, bir kubbe ve sütunlu bir giriş kapısını da içine alan dörtgen bir alan üzerinde inşa edilmiştir. Camiin, Osmanlı mimarisinin tipik bir örneği olduğunu söyleyebiliriz. Camiin mermer giriş kapısı, Carnelıus kilisesinin kapısıdır. Carnelius kilisesini tamir ettiren Skamandros hükümdarının kilise kapısına yazdırmış olduğu duaya dokunulmamış,sadece haç işaretinin iki kanadı kırılmıştır. Üzerinde haç işareti bulunan taşın bir camiin dekorasyonunda kullanılmış olması çok ilginç ve bir o kadar da etkileyicidir.Camiin iç duvarlarının dekorasyonunda kadırga resimlerinin kullanılmış olması da çok sık rastlanılan bir durum değildir.

Ayvacık Tuzla Murat Hüdevendigar Camii

Hüdavendigâr Külliyesi, Ayvacık Tuzla Köyü’ndedir. Cami, medrese ve hamamdan meydana gelmiştir. Cami, 1366 yılında Murat Hüdevendigar tarafından yaptırılmıştır. Medrese, camiin batısındadır. Dershane ve on odadan meydana gelmiştir. Zamanımıza sadece bir odası ulaşabilmiştir.

Paylaşın

Anemi Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Anemi, kandaki kırmızı kan hücrelerinin eksikliğidir. Anemi, kansızlık olarak da bilinmektedir. Kansızlık olarak tabir edilen bu durum, aslında kanın az olduğunu göstermemektedir.

Haber Merkezi / Anemi bir kan hastalığıdır. Kan hücrelerin fonksiyonlarında oluşan anormallik kansızlıktır. Kansızlık, kanın içinde bulunan bileşenlerin az olması durumudur.

Kansızlık birçok kişide farklı sebeplerden dolayı görülmektedir fakat bu kansızlık bazı kişiler tarafından çok fazla dikkate alınan bir hastalık değildir.

Anemi sebepsiz yere ortaya çıkmamaktadır. Bu nedenle kansızlık problemi yaşayan kişiler bilinçli davranmalı ve önlem almalıdır.

Anemi belirtileri nelerdir?

Yorgunluk
Halsizlik
Baş dönmesi
Yorulma
Sık hastalanma
İştahsızlık
Bulantı
Ciltte solukluk
Göz kapaklarının iç kısmında solukluk
Çarpıntı
Nefes darlığı
Üşüme
Saç dökülmesi
Cilt sorunları
El ve ayaklarda uyuşma
Konsantrasyon bozukluğu
Baş dönmesi, kulak çınlaması
Ağız kenarında çatlaklar
Tırnakların kaşık şeklini alması, çatlaklar oluşması
Dilde kızarma, çatlak ve kabarcık oluşumu
Yutarken zorlanma, ağrılı yutma

Aneminin nedenleri nedir?

Aneminin çeşitlerine göre de sebebi değişmektedir. Yapım bozukluğu ( Genetik kökenli, ya da sonradan oluşan) alım eksikliği ( Kan hücrelerini yapımında kullanılacak demir B12 folik asit gibi maddelerin alımının yetersizliği) emilim bozukluğu(hastalıklara ya da ameliyatlara bağlı olarak ) Anemi türlerinden toplumda en sık görülen tiplerden biri de demir eksikliği anemisidir. Demir eksikliğinin sebepleri arasında yetersiz demir alımı, vücuttan normalin üzerinde olan demir kaybı, ( aylık vajinal kanamasının normalden fazla olması ya da sindirim sisteminden ülser kanser gibi sebeplere bağlı kayıp olması ), demir emilim problemi (hastalıklara veya geçirilmiş ameliyatlara bağlı olarak ) sayılabilir. Bunun yanında hızlı büyüme ve gebelik de anemiye neden olabilir.

Aneminin risk faktörleri nedir?

Başta gebeler ve çocuklar anemide risk faktörü oluştururken ilk adet kanamasını geçiren genç kızlar, alkol kullananlar, sürekli ağrı kesici ilaç kullananlar, dengesiz beslenenler ve vejetaryenler diğer risk grupları arasında gelmektedir.

Aneminin komplikasyonları nedir?

Anemi hastalarda kalp ritmi ile ilgili görülen problemler, buna bağlı olarak kalp yetmezliği ve daha pek çok komplikasyon oluşmasına neden olmaktadır.

Anemi için doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Anemi belirtilerini hissettiğinizde vakit kaybetmeden doktor randevusu oluşturmalısınız. Randevu öncesinde sürekli kullandığınız ilaçları, uyguladığınız beslenme programını ve şikâyetlerinizi not edebilirsiniz.

Aneminin tetkik yöntemleri nelerdir?

Doktorun yaptığı fizik muayene ve aile geçmişi ile ilgili sorduğu sorularla anemi şüphesi kuvvetlenmektedir. Bu noktada kan tahlili, kan sayımı ile anemi tanısı kolaylıkla konulmaktadır.

Aneminin tedavi yöntemleri nelerdir?

Anemi tedavisinde öncelikle aneminin nasıl geliştiğine bakılmakta ve ona göre bir tedavi programı oluşturulmaktadır. Eğer bir demir eksikliği anemisi saptanmışsa bebeklerde demir içeren şurup veya damla kullanılırken yetişkinlerde ağızdan alınan demir ilaçları kullanılmaktadır.

Anemi hastaları için yaşam stili önerileri

Demir eksikliği anemisi olan hastaların doktorun uygun gördüğü sürece demir ilaçlarını kullanması ve demir emilimini bozan süt, çay ve kepekli gıdaların demir ilaçları ile birlikte alınmaması gerekmektedir. C vitamininden zengin portakal suyu gibi emilimi arttırıcı besinlerle birlikte alınabilir. Bunun yanında kırmızı et, çekirdekli siyah kuru üzüm, ıspanak ceviz gibi demir bakımından zengin besinleri tüketmelidir.

Paylaşın

Anal Fistül Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Anal Fistül (Makat Fistülü – Perianal Fistül) bağırsak ve makat derisi arasında doğal olmayan şekilde oluşan kanal anlamına gelmekte. Tıp dilinde fistül çeşitleri ise intersfinkterik fistül, transfinkterik fistül, suprasfinkterik fistül ve ekstrafinkterik fistül olarak 4’e ayrılmaktadır.

Haber Merkezi / İntersfinkterik fistül en yaygın fistül çeşididir. Makat çevresine yakın cilde doğru ilerleyen fistüllerdir. Transfinkterik fistül ise cilde doğru ilerlerken makat çevresindeki dış kasları da aşabilen fistüllerdir. Suprasfinkterik fistülde ise iltihap makat bölgesi civarındaki bütün kasları aşabilme özelliğine sahiptir. En nadir görülen ekstrafinkterik fistülde ise artık kanal kalın bağırsağa kadar ulaşmıştır.

Fistül özellikle kadınlarda yaygın bir şekilde görülmektedir. Kadınlarda fistül görülmesinin en büyük sebebi doğum yapmaktır. Doğum yapan kişi doğum esnasında vajinal kısmı çok fazla zorladığı için o bölgede bir takım yırtılmalara sebep olur. Aynı zamanda bölgeye zarar verecek bir kaza, yaralanma ve ameliyat sonucu da fistüller ortaya çıkabilmektedir.

Anal fistül nasıl anlaşılır?

Makat etrafında bir veya birkaç fistül deliği (ağzı)
Bu fistül ağzından iç çamaşırı kirleten aralıklı irinli kötü kokulu akıntı
Akıntı nedeniyle makat çevresinde ciltte tahriş ve kaşıntı
Bazen fistül ağzından anal kanala uzanan hafif ağrılı sertlik
Fistül ağzının tıkanması sonucu makat etrafında abse oluşumu; gibi belirtiler anal fistül hastalığını düşündürür.

Anal Fistül nedenleri nedir?

Anal fistül hastalığının oluşumunda birincil neden anal apse oluşumunun kronikleşmesidir. Tekrarlayan anal apseler, anal fistül oluşumuna neden olmaktadır. Apsenin geride bıraktığı boşluğun tamamen iyileşmemesi sonucu anal fistül oluşur. Zaman ilerledikçe de oluşan boşluk bir tünel halini alır ve enfeksiyon devam eder. Oluşan cerahat birikimi ise zaman zaman akıntılara neden olmaktadır.

Anal Fistül risk faktörleri nedir?

Anal fistül hastalığının oluşumunda etkili olan risk faktörleri arasında yaşanmış olan anal travmalar etkili olabileceği gibi crohn hastalığı, anal cerrahi ve anal fissür de anal fistül hastalığının risk faktörleri arasında sayılabilmektedir.

Anal Fistül komplikasyonları nedir?

Anal fistül hastalığının komplikasyonları arasında sayılabilecek en önemli komplikasyon enfeksiyon (abse) oluşumudur.

Doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Doktor randevusu öncesi kişisel temizliğe önem verilmeli ve daha önce anal apse hastalığı geçirilmiş ise tarihleri not edilerek görüşme sırasında bu bilgiler doktor ile paylaşılmalıdır.

Anal Fistül tetkik yöntemleri nelerdir?

Anal fistül tanısı konulması için genellikle gözle muayene yeterli olmaktadır. Ancak oluşan fistülün yerini tipini belirlemek için MR filmi gerekebilir.

Anal Fistül tedavi yöntemleri nelerdir?

Anal fistül hastalığının kendi kendine iyileşmesi söz konusu değildir. Anal fistül hastalığını tedavi etmenin tek yöntemi cerrahi tedavidir. İçerisinde iltihap bulunan fistül traktının açılarak içinin kazınması ile cerrahi işlem gerçekleştirilir. Anal sfinkterler bu işlem sırasında etkilenecektir. Ancak bu etkilenmenin oranı da cerrah ile doğrudan ilişkilidir. Destek amaçlı olarak ise antibiyotik tedavisi kullanılır, iyileştirici etkileri yoktur.

Anal Fistül yaşam stili önerileri

Eğer anal fistül hastalığına rastlanmamış fakat anal apse rahatsızlığına birden fazla kez yakalanılmış ise mutlak surette doktor kontrolü gerekmektedir. Bağırsak hareketlerinin iyileşmeyi önleyeceği konusunda endişe etmeye gerek yoktur. Ancak kabızlık oluşturacak durumlardan kesinlikle kaçınılmalıdır.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın