Beşiktaş’ta Konyaspor hazırlıkları başladı

Beşiktaş, Ziraat Türkiye Kupası çeyrek final turunda İttifak Holding Konyaspor ile oynayacağı maçın hazırlıklarına, başladı. Siyah Beyazlılar, maçın hazırlıklarına, yarın (9 Şubat) saat 12.00’de basına kapalı yapacağı çalışmayla devam edecek.

Beşiktaş, bu sabah BJK Nevzat Demir Tesisleri’nde Ziraat Türkiye Kupası çeyrek final turunda İttifak Holding Konyaspor ile oynayacağı maçın hazırlıklarına başladı. Basına kapalı yapılan idman, 1.5 saate yakın sürdü.

Teknik Direktör Sergen Yalçın yönetiminde yapılan antrenman; dinlenme, kondisyon ve taktik çalışmasıydı. Dünkü maçta oynayan futbolcular, koşu ve stretching çalışmasıyla günü tamamladı. Diğer futbolcular ise, sahada yapılan ısınma koşuları, istasyon koşuları ve stretching çalışmasıyla idmana başladı.

Pas, 5’e 2, dar alanda oyun ve minik kale maç yapıldı. Antrenman, yarım sahada oynanan çift kale maç sonrası yapılan şut çalışması ile sona erdi. Devre arası transfer döneminde kadroya dahil olan Cenk Tosun, ilk antrenmanına çıktı.

Beşiktaş, Ziraat Türkiye Kupası’nda İttifak Holding Konyaspor ile oynayacağı maçın hazırlıklarına, yarın (9 Şubat) saat 12.00’de basına kapalı yapacağı çalışmayla devam edecek.

Fotoğraflar; bjk.com.tr

Paylaşın

Galatasaray’da Kovid 19 şoku!

Haber Merkezi / Galatasaray Kulübü, “bugün yapılan Covid 19 PCR testleri sonuçlanmış ve sadece bir oyuncumuzun test sonucu pozitif çıkmıştır” açıklamasında bulundu. Açıklamanın devamında oyuncunun tedavisine başlandığı ifadeleri kullanıldı.

Galatasaray’dan konuya ilişkin yapılan açıklama şöyle;

“Galatasaray Futbol takımı oyuncuları, teknik heyetimiz, performans, sağlık, idari ve destek kadrolarındaki çalışanlarımız için sponsor hastanelerimiz Medical Park ve Liv Hospital’ın katkılarıyla bugün yapılan Covid 19 PCR testleri sonuçlanmış ve sadece bir oyuncumuzun test sonucu pozitif çıkmıştır. Oyuncumuzun tedavi protokolü ve karantina süreci başlatılmıştır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”

 

Paylaşın

Fenerbahçe Beko’dan 15. galibiyet!

Fenerbahçe Beko Erkek Basketbol Takımı, ING Basketbol Süper Ligi 20. hafta maçında konuk olduğu Aliağa Petkim Spor’u 67-80 ile geçerek, ligdeki 15. galibiyetini aldı.

Enka Spor Salonu’nda maçta Fenerbahçe, çeyreğin ikinci bölümünde vites yükseltti ve Kenan ile Melih’in basketleriyle çeyreği 15-24 önde tamamladı. İkinci periyota 5-0’lık seri ile başlayan ev sahibi takım karşısında Ali Muhammed ile seriyi sonlandıran Fenerbahçe, Alex Perez’in basketleriyle de farkı çift hanelere çıkardı. (25-36)

Aliağa Petkim Spor’un farkı eritme çabalarına rağmen Fenerbahçe Beko, soyunma odasına 40-43 üstün gitti. Üçüncü çeyrekte skoru 44-49’a getiren Igor Kokoskov’un öğrencileri, periyotu da 52-59 üstün geçti. Dördüncü çeyrekte de O’Quinn ile etkili olmaya devam eden Fenerbahçe, bu bölümde Melih Mahmutoğlu ve Ahmet Düverioğlu ile farkı çift hanelerde tuttu ve maçtan 67-80 galip ayrıldı.

Çeyrek skorları:

1.Çeyrek: 15-24
2.Çeyrek: 25-19
3.Çeyrek: 12-16
4.Çeyrek: 15-21

Fotoğraflar: fenerbahce.org

Paylaşın

Fenerbahçe’de ‘Kupa’ mesaisi

HABER MERKEZİ / Fenerbahçe, 9 Şubat Çarşamba günü Ziraat Türkiye Kupa’sı çeyrek finalinde karşılaşacağı Medipol Başakşehir maçı hazırlıklarına başladı. Fenerbahçe, hazırlıklarını yarın yapacağı antrenmanla tamamlayacak.

Ziraat Türkiye Kupası çeyrek final maçında 9 Şubat Salı günü Ülker Stadyumu Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Spor Kompleksi’nde Medipol Başakşehir ile karşılaşacak olan Fenerbahçe, bu maçın hazırlıklarına Can Bartu Tesislerimizde yaptığı antrenmanla başladı.

Teknik Direktör Erol Bulut yönetiminde gerçekleştirilen idman, saat 11.30’da başladı. Galatasaray maçında forma giyen futbolcular antrenmanı rejenerasyon çalışması ile tamamladı. Diğer oyuncular ise ısınma ve koordinasyon hareketlerinin ardından pas çalışması yaptı. Dar alanda yapılan çift kale maçın ardından idman, bireysel çalışmalarla noktalandı.

Dimitris Pelkas saha çalışmalarına başlarken, Marcel Tisserand ise günü çift idmanla tamamlayacak. Fenerbahçe, hazırlıklarını yarın yapacağı antrenmanla tamamlayacak.

Fotoğraflar: fenerbace.org

Paylaşın

Ford, en son F-150 Raptor’u tanıttı

Haber Merkezi / Dünyanın önemli otomobil üreticilerinden biri olan Ford, en son F-150 Raptor’u tanıttı. Uzmanlara göre, üreticinin şimdiye kadar ürettiği türünün en yetenekli aracı.

Şirket, araca canavara OG Desert Predator olarak atıfta bulunuyor. Yeni aracın ne kadar güçlü olacağı hakkında hiçbir bilgi bulunmasa da, önceki modelin 450 fren beygir gücünü aşması bekleniyor.

Selefi ile aynı turboşarjlı 3.5 litrelik V6 motoru kullanılan araç, ekstra gücünü yenilenmiş süspansiyondan almaktadır. Yeni model, 37 inç lastiklerle sunuluyor.

Ford, aracın dış cephesini tamamen yeniden tasarlamış; ön kısmında kamyon genişliğinin vurguladığı ve “makine dayanıklılığı” olarak adlandırılan bir görünüm verilmiş.

Aracın diğer özellikleri arasında karartılmış ızgaralı “elektrikli kubbe” kaput ve çamurluktan çamurluğa uzanan farlar yer alıyor.

Araç, kendinizi içinde bulduğunuz ortama hakim bir görüş için tasarlanmış yüksek teknolojili bir kokpite sahip.

Yeni bir standart ve özelleştirilebilir 12 inçlik dijital gösterge kümesibulunan araç, Raptor’a özel grafikler ve animasyonlar içeren bilgi alanına sahiptir; arazi verileri ve kavşak kavşak navigasyon.

Raptor ilk olarak 2009 yılında tanıtıldı ve tasarımı çöl yarış arabalarından ilham aldındı. Fikir, en zorlu araziyi idare edebilecek araç elde etmekti.

Ford tarafından sağlanan görseller geçerliyse, en son sürüm bu ruhu takip ediyor gibi görünüyor. Aracın henüz ne kadara mal olacağına dair bir ipucu yok.

Paylaşın

Fenerbahçe, Trabzonspor’a hazırlanıyor!

Süper Lig’in 6. haftasında Trabzonspor ile karşılaşacak olan Fenerbahçe, hazırlıklarını Can Bartu Tesisleri’nde yaptığı antrenmanla devam etti. Fenerbahçe, karşılamanın hazırlıklarını yarın yapacağı antrenmanla tamamlayacak.

Teknik Direktör Erol Bulut yönetiminde saat 11.00’da başlayan antrenmanda; ısınma ve çabukluk hareketlerinin ardından pas çalışmaları yapıldı. Çift kale maçla devam eden idman; taktiksel ve bireysel çalışmalarla tamamlandı.

Diego Perotti antrenmanın ilk bölümünde takımla birlikte çalışırken, ikinci bölümünde kendisi için hazırlanan özel program dahilinde çalıştı. Ferdi Kadıoğlu da kendisi için hazırlanan özel program dahilinde çalışmalarını sürdürdü.

Fenerbahçe, pazar günü stadımızda oynanacak karşılamanın hazırlıklarını yarın yapacağı antrenmanla tamamlayacak.

Paylaşın

B vitaminleri nedir, ne işe yarar?

Vücudun ihtiyaç duyduğu vitaminlerden olan ve eksikliğinde hem bedensel hem de ruhsal problemlerin görüldüğü B vitaminleri, birkaç çeşittir ve suda çözünürler.

B vitamini sinir sistemi ve cilt sağlığı için çok önemlidir. B vitamini eksiklikleri türlerine göre farklılık gösterse de aslında çok benzerdir. Cilt sağlığının korunması için mutlaka B vitamini eksikliği tedavi edilmelidir.

B vitamini belirtileri genel olarak aynıdır. Ama en belirgin belirtisi kansızlık ve hafıza problemleridir (unutkanlık gibi). Kansızlık görülmesinin sebebi B vitaminlerinin kan hücresi üretici özellikte olmasıdır.

B Vitamini Türleri ve Özellikleri:

B vitamini nedir, B vitamini sekiz çeşittir. Bunlar:

  • B1 (Tiamin)
  • B2 (Riboflavin)
  • B3 (Niasin)
  • B5 (Pantetonik Asit, Pantenol)
  • B6 (Pridoksin, Pridoksamin)
  • B7 (Biyotin)
  • B9 (Folik Asit, Folat)
  • B12 (Kobalamin)

B1 (tiamin) vitamini nedir?

B1 vitamini (tiamin), değişik gıdalarla alınan besin öğelerinin vücutta enerjiye çevrilmesini ve en önemli enerji kaynaklarından biri olan karbonhidratlardan enerji yapımını sağlar. B1 vitamini, karaciğer ve diğer organ etleri, et, süt, kuru baklagiller, tahıllar (buğday, mısır, pirinç), ceviz, fındık ve yumurta bulunur.

B1 vitamini yetersizliği durumunda şu belirtiler görülür:

  • Yorgunluk ve isteksizlik,
  • İştah azalması,
  • Kusma,
  • Sindirim sisteminde bozukluklar,
  • Kalp yetmezliği,
  • Huzursuzluk,
  • Beriberi denilen ve sinir sistemi bozukluğu şeklinde tanımlanan eklemlerde şişlik ve ağrı,
  • Denge bozukluklarına neden olan hastalıklar.

B1 vitamini, enerji metabolizması için gereklidir. Bu nedenle karbonhidrat tüketen kişilerde B1 vitamini ihtiyacı daha fazladır. B1 vitamini, vücutta depo edilen bir vitamin değildir. Bu nedenle günlük beslenme ile alınması gerekir. Her 1000 kalori için kişinin 0.4 mg B1 vitamini alması önerilir.

B2 (riboflavin) vitamini nedir?

B2 vitamini (riboflavin), karbonhidrat, protein ve yağların metabolizmasında görev alan düzenleyici bir vitamindir. B2 vitamini, ışığa duyarlı ve suda eriyen bir vitamindir. Bu nedenle B2 vitamini bulunan yiyecekler, ışıkta bekletilmemeli ve bu yiyeceklerin suları dökülmemelidir. Örneğin: sebzelerin pişirilme suyu ve yoğurdun suyu. B2 vitamininin bulunduğu besinler; karaciğer, et, süt ve süt ürünleri, yumurta, balık, yeşil yapraklı sebzeler ve tahıllardır.

B2 vitamini yetersizliği belirtileri şöyle sıralanabilir:

  • Dermatit gibi deri rahatsızlıkları,
  • Dudaklarda (keylozis, angular lezyon),
  • Göz çevresinde kesik şeklinde yaralar,
  • Sinir sisteminde bozukluk,
  • Anemi (kansızlık),
  • Gözde yanma ve kızarıklık,
  • İshal.

Büyümenin fazla olduğu çocukluk ve ergenlik döneminde vücudun B2 vitamini ihtiyacı fazladır. Vücutta depo edilmediği için dışarıdan alınması gerekir. İhtiyacın üzerinde alındığı zaman da idrarla atımı fazladır. B2 vitamini ihtiyacı, her 1000 kalori için 0.6 mg’dır.

B3 (niasin, nikotinik asit, vitamin PP) vitamini nedir?

Karbonhidrat, protein ve yağ metabolizmasında görevli olan niasin, su ve alkolde çözünen asit, alkali, ışık ve ısıya dayanıklı bir vitamindir. Et, balık, kümes hayvanları, karaciğer, maya, tahıllar, kuru baklagiller ve yeşil yapraklı sebzelerde B3 vitamini bulunur.

B3 vitamini yetersizliği belirtileri şunlardır:

  • Sinir sistemi, sindirim sistemi ve güneş gören deride simetrik yaralarla kendini gösteren pellegra hastalığı (Bu rahatsızlık, tek yönlü beslenen, özellikle sadece mısır tüketen kişilerde görülür),
  • İştahsızlık,
  • Halsizlik,
  • Kol ve bacakların güneş gören yerlerinde yaralar,
  • Depresyon,
  • Ruhsal bozukluklar.

Besinlerle alınan kaliteli proteinler, vücut için gerekli niasin ihtiyacını giderir. Özellikle de bir amino asit olan triptofan vücutta niasine dönüştüğü için alınan miktar niasin eş değeri olarak saptanmalıdır. Günlük niasin ihtiyacı her 1000 kalori için 6.6 mg’dır.

B5 vitamini (pantotenik asit) nedir?

Pantotenik asit, karbonhidrat, protein ve yağ metabolizması için B grubu vitaminlerinden biridir. Sinir sisteminde, bazı hormonların çalışmasında ve yağların sentezinde etkilidir. B5 vitamini, suda eriyebilir, besinlerin pişirme suyuna geçer, asit ve alkalilere karşı duyarlıdır. Tüm hayvansal ve bitkisel besinleri tüketmekle yeteri kadar B5 vitamini alımı sağlanır.

B5 vitamini eksikliği durumda şunlar görülür:

  • Kusma,
  • Karın ağrıları,
  • Kasılma nöbetleri,
  • Yorgunluk.

B5 vitamini, tüm besinlerde bulunduğu için yetersizlik belirtileri sık görülmez. Günlük B5 vitamini ihtiyacı 4-7 mg kadardır.

B6 vitamini (piridoksin) nedir?

B6 vitamini, suda kolayca çözünen, ışığa ve alkali ortama duyarlı bir vitamindir. Protein, yağ ve karbonhidrat metabolizmasına yardımcı olur. Bağışıklık sistemi için de gerekli bir vitamindir. B6 vitamini; et, karaciğer, böbrek, tahıllar ve kuru baklagillerde bulunur.

B6 vitamini yetersizliğinde şunlar görülür:

  • Deride yara,
  • Sinir sistemine bağlı olarak bayılma nöbetleri (konvulsiyon),
  • Dudak kenarı ve dilde yaralar,
  • Huzursuzluk,
  • Kansızlık (anemi),
  • Büyüme geriliği,
  • Sindirim sistemi bozuklukları,
  • Böbrekte taş oluşumu.

B6 vitamini ihtiyacı, bebekliğinde anne sütü yerine hazır mamalar ile beslenen kişilerde daha fazladır. Kaliteli protein ile beslenen kişilerde B6 vitamini ihtiyacı daha azdır. Günlük ihtiyaç ise 1.5-2 mg’dır.

B7 vitamini (biotin) nedir?

Biotin, bazı hayvanlar için büyüme etmeni olan, yumurta akında bulunan, kayıplara dayanıklı ve suda çözünen bir vitamindir. Biotin, ince bağırsak bakterileri tarafından sentezlenir. Karbonhidrat metabolizmasında görev alır ve enerji oluşumuna katkı sağlar. Biotin tüm yiyeceklerde yeterli miktarda mevcuttur. B7 vitamininin en çok bulunduğu besinler; karaciğer, yumurta sarısı, soya unu, et ve mayadır.

B7 vitamini, günlük tüketilen besinlerde yeterli miktarda bulunduğundan eksikliği pek görülmez. Çiğ yumurtanın besleyici olduğu düşünülür ve bazı kişilerce tüketilir. Ancak çiğ yumurta akında bulunan avidin adlı bir protein, biotin vitamininin vücutta kullanılmasını engeller. Çiğ yumurta yiyen kişilerde saç dökülmesi ve deri yaraları oluşabilir. Bu nedenle yumurtanın pişirilerek tüketilmesi önerilir. B7 vitamininin az tüketiminde kas ağrıları, iştahsızlık görülebilirken kişinin rengi solabilir.

B7, vücutta bağırsak bakterileri tarafından üretilir ve günlük tüketilen besinler ile yeterli miktarda alınabilir. Yetişkinler için önerilen B7 tüketim miktarı günlük 20-30 mcg’dır.

B9 vitamini ((Folik Asit, Folat)) nedir?

Yeşil sebzeler b9 vitamini içerir. Enerji üretimi için gereklidir. B9 vitamini içeren besinler; brokoli, taze soğan, avokado, taze fasulye, kivi, nane, marul gibi tüm yeşil sebzelerde bulunur.

B12 vitamini (Kobalamin),

Büyüme ve gelişme için oldukça önemli bir vitamindir. Diğer B vitamini türleri gibi sinir sisteminin sağlığını koruyucudur. Alyuvarların üretimine yardımcı olan bir vitamindir. B12 vitamini içeren besinler; karides, büyükbaş hayvan karaciğeri, balık, karides, süt ve yumurtada bulunur.

 

Paylaşın

Aberasyon (Aberration) Nedir?

Aberasyon (Aberration), normalden sapma veya uzaklaşma; normal dışı değişiklik anlamına gelir. Tıp dilinde ise, normal lokalizasyondan farklı lokalizasyonu ifade eder.

Kornea, göz bebeği ve göz içi merceğindeki kişiye özel her tür yapısal fark, göze giren ışık demetinde sapmaya (aberasyon) neden olur. Wavefront teknolojisi, bu aberasyonların analizini sağlar.

Wavefront Teknolojisi Nedir?

NASA’nın Uzay araştırmalarında görüntünün netleştirilmesi için kullanılan tekniğin göz ameliyatlarına uyarlanması sonucu gözdeki aberasyonların ortadan kaldırılması amacı ile geliştirilmiş bir tekniktir.

Gelişmiş bir teleskop teknolojisi olan wavefront uygulaması, görme kalitesini alışılmış laser uygulamasından daha fazla arttırmayı amaçlamaktadır.

Gözlük değerlerinden farklı olarak kişiye özel görme haritası çıkartılır ve bu harita eşliğinde laser uygulanır. Özellikle düzensiz astigmatizmada ve göz içi aberasyonların fazla olduğu kişilerde mükemmel sonuçlar verir.

Paylaşın

Gaziantep Hamam Müzesi

Gaziantep, gezilecek yerler ve tarihiyle dikkat çekiyor. Aslına sadık kalınarak teşhir edilen Gaziantep Hamam Müzesi, Osmanlı hamam mimarisi ve kültürünün en güzel müzelerimizden birisidir.

Gaziantep Kalesi’nin yanı başında yer alan, Osmanlı hamam mimarisi ve kültürünün en güzel örneklerinden birisi olan yapı, Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılan külliyenin yüzyıllarca hamam bölümü olarak hizmet vermiştir.

Vakfiyesine göre 1577 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Paşa Hamamı olarak uzun yıllar hizmet veren yapı, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından 2015 yılında restorasyonu tamamlanarak Gaziantep hamam kültürünün yaşatıldığı bir müze haline dönüştürülmüştür.

Aslına sadık kalınarak teşhir edilen hamamda; soğukluk, ılıklık, sıcaklık bölümleri, Halûk Perk koleksiyonundan hamam araç ve gereçleri, hamam adetleri, balmumu heykeller ve maketlerle canlandırılmıştır.

Gaziantep kısa tarihi

Tarih boyunca Anadolu’da kurulan ve Anadolu’ya egemen olan tüm devletler için önemli bir merkez olmuştur. Gaziantep, Roma İmparatorluğu zamanında bir sınır şehri idi. M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca Bölge; Doğu Roma İmparatorluğu ( Bizans ) sınırları içerisinde kalmıştır. İslamiyet’in yayılmasından itibaren bölge, İslam ordularının akınına uğramıştır. Gaziantep, Bizans’ın bir uç şehri haline gelerek stratejik bir konuma girmiştir. Bizans bölgeyi kaybetmemek için özel önem vermiştir.

Bölge zaman zaman Araplarla Bizanslılar arasında el değiştirmiştir. Abbasi Halifesi Harun Reşid, 782 yılında bölgeyi fethederek ‘Avasım’ şehri haline dönüştürdü. Bölge 1067 yılında Türklerin egemenliğine girdi. Bu tarihten sonra Gaziantep ve çevresi Anadolu Selçuklu Devleti ile Suriye Selçukluları egemenliğinde yer aldı. Haçlı Orduları 1098 yılında bölgeyi işgal ettiler. Gaziantep, önce Edessa ( Urfa ) Kontluğuna bir müddet sonra da Maraş Senyörlüğüne bağlandı. Bölge 1150 yılında Haçlılardan kurtarılarak tekrar Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlandı.

Ancak bölgede istikrar sağlanamadı. Bölge Anadolu Selçukluları ile Suriye’de kurulan Atabeyliklerin çatışma alanı oldu. Bölge 1258 yılında Moğolların istilasına uğradı. Memlûk Devleti, 1260 yılında Gaziantep’i Moğol istilasından kurtararak sınırları içine aldı. Memlûkların sınır şehri olan Gaziantep, bu defa da Maraş’ta kurulan Dulkadir Beyliği’nin almak için mücadele ettiği bir şehir haline geldi. XIV. yüzyılın sonlarında başlayan bu mücadele bölgeye Osmanlıların gelmesine kadar devam etti.

1516 yılında Gaziantep’e gelen Yavuz Sultan Selim bölgeyi Arap Eyaletine bağlı bir sancak merkezi yaptı. Gaziantep 1531 yılında Dulkadir Beylerbeyliği’ne (Maraş Eyaleti) bağlandı. Bu durum 1830 tarihine kadar devam etti. Ancak 1818-1830 yılları arasında Antep Sancağının vergi gelirleri Halep Eyaletine tahsis edildi. 1830 yılında Antep kaza merkezi yapılarak Halep Eyaletine bağlandı.

Antep, kısa bir dönem Mısır Hidivliği tarafın­dan işgal edildiyse de tekrar Osmanlı yönetiminde Halep Eyaletine bağlandı. Antep, 1908 yılında yapılan idari düzenlemede sancak merkezi oldu. 1913 yılında Kilis ve Halfeti Antep Sancağına bağlandı. 1918 tarihinde Halep’in İngilizler tarafından işgal edilmesi üzerine bağımsız sancak oldu.

Cumhuriyetin ilanından sonra, 1924 yılında tüm sancaklar kaldırılarak il statüsüne dönüştürüldü. 1926 yılında Halfeti ilçesi bucak merkezine dönüştürülerek Şanlıurfa iline, buna karşılık Nizip bucağı ilçe yapılarak Gaziantep’e bağlandı. 1933 yılında Kahramanmaraş ilinden Pazarcık ile Osmaniye ilinin kaldırılması sonucu buraya bağlı İslahiye ilçesi Gaziantep’e bağlandı.

Bir müddet sonra Pazarcık ilçesi tekrar Kahramanmaraş iline bağlandı. 1946 yılında Oğuzeli ilçesi, 1957 yılında ise Araban ve Yavuzeli ilçeleri kurularak Gaziantep’e bağlandı. 1989 yılında Büyükşehir Belediyesi kurularak, Merkezde Şahinbey ve Şehitkamil ilçeleri oluşturulmuştur. 1991 yılında Nizip İlçesi’nden Karkamış, İslahiye İlçesi’nden Nurdağı ayrılarak ilçe olmuştur. 1995 yılında Oğuzeli ilçesine bağlı Elbeyli Bucağı ve köy­leri Kilis iline bağlanmıştır.

Paylaşın

Sivrihisar’ın Simgesi “Saat Kulesi”

Eskişehir, gezilecek yerler ve tarihiyle dikkat çekiyor. Eskişehir ilinin Sivrihisar ilçesinde bulunan saat kulesi, 1899 yılında dönemin kaymakamı Mahmut Bey tarafından yaptırılmıştır.

İlçenin her tarafından rahatça görülebilmesi için yüksek bir kaya kütlesi üzerine inşa edilen Saat Kulesi, kesme taşlarla yapılmış olup dört tarafında da saat vardır. Haftalık kurma ile çalışır. Pirinçten yapılma tokmakla saat başı çalar.

Moloz taş ve tuğla malzemeden yığma tekniğinde inşa edilen yapı, 3.88×3.89 m. ebadında kare planlı ve üç kademelidir. Aşağıdan yukarıya doğru daralan kademeli kule, yaklaşık 15 m. yüksekliğinde ve üzeri alemli bir kubbeyle örtülüdür.

Yaklaşık 1.70 m. yüksekliğinde moloz taş örgülü bir kaide üzerinde yükselen kule gövdesi, her cephede birer adet olmak üzere toplam 4 adet daire formlu pencere açıklığıyla hareketlendirilmiştir. Tek sıra tuğla örgülü olan buradaki açıklıklar, ahşap cam pencerelerle kapatılmıştır.

Kulenin köşk kısmı, saat kadranların üst hizasına kadar moloz taş geri kalan üst kısmı ise tuğla örgülüdür. Demir korkuluklu balkona sahip köşk bölümünün cepheleri -güney cephe hariç- altta dikdörtgen, üstte ise çifte yarım daire kemer formuna sahip iki sıra sistemindeki pencere açıklıklarıyla hareketlendirilmiştir.

Güney cephenin dikdörtgen formlu alt sıra pencere açıklığı ise yakın dönem onarmalarında kapatılarak özgün bütünlük bozulmuştur. Dıştan demir parmaklıklı olan bu pencere açıklıklardan alt sıradakiler, ahşap doğramalı ve cam bölmeli iki kanatlı pencerelerle kapatılmıştır.

2011 – 2015 yıllarında yapılan restorasyonla ilk yapılan zamandaki görünümü verilmiş. Çıkış yolundaki çevre düzenlemesi yapılıp gecede spotlarla ışıklandırılmıştır.

Eskişehir Kısa Tarihi

Üzerinde asırlarca kanlı ve çok önemli savaşların cereyan ettiği Eskişehir’in bilinen tarihi Hititlere dayanır. Hititler zamanında bu bölgeye “Masa” denirdi. Hititlerden sonra Frigyalalılar bölgeye hakim oldular. Başkentleri Gordion (Polatlı civarı) bu bölgeye yakın olduğundan, krallığın önemli bir bölgesiydi.

Eskişehir’in eski ismi “Dorylaion” olup, Frigyalılar zamanında Eretrialı Doryleos tarafından kurulmuştur. Frigyalılardan sonra Lidyalılar bölgeye hakim olmuşlardır. M.Ö. 6. asırda Persler, Lidya Devletini yıkarak topraklarını istila etiler.

M.Ö. 4. asırda Makedonya Kralı İskender Persleri yenerek Anadolu’yu işgal etti. Makedonya İmparatorluğu İskender’in ölümü üzerine komutanları arasında taksim edildi. Porsuk Çayının kuzeyinde Bitinya ve güneyinde Galatya krallıkları kuruldu. M.Ö. 1. asırda Roma İmparatorluğu bu bölgeyi ilhak etti.

M.S. 395 Roma İmparatorluğu ikiye bölününce, bütün Anadolu gibi bu bölge de Doğu Roma (Bizans) payına düştü. Bizans imparatorlarından bazıları Eskişehir’de oturdular. Bizans’ın kuvvetli bir askeri üssü haline geldi.

Sasaniler, İstanbul ve Üsküdar önlerine giderken buradan geçtiler. 708 senesinde Emevi kumandanı Abbas İbnü’l-Velid Eskişehir’i fethetti. Abbasiler devrinde ise Hasan ibni Kahtaba 778’de Eskişehir önlerine kadar geldi. Araplar Dorylaion’a “Duruliye” dediler.

1071 Malazgirt Zaferinden az sonra Anadolu Fatihi ve Anadolu’da Türkiye devletinin kurucusu Selçuklu Kutalmışoğlu Birinci Süleyman Şah’ın başkumandanlığı altındaki Türk orduları Eskişehir’i fethettiler. Birinci Haçlı Seferinin en büyük ve en kanlı meydan muharebesi Eskişehir ovasındaki Porsuk civarında cereyan etmiştir.

“Dorylaion” (Eskişehir) (Porsuk) Meydan Muharebesi olarak tarihe geçen bu savaşta, Kılıç Arslan emrindeki Türk ordusu, Haçlı ordusunu hezimete uğrattı. Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyetinin varoluşunun kökleri Alparslan’ın Malazgirt ve Kılıç Arslan’ın, Sultan Mes’ud’un Eskişehir zaferlerine dayanır.

1175’te Bizans İmparatoru Manuel Kommenos Eskişehir’i işgal etti. Ertesi sene Birinci Mes’ud’un oğlu İkinci Kılıç Arslan, Bizans imparatorunu Miryakefalon (Karamukbeli) Meydan Muharebesinde yenerek Eskişehir’i geri aldı.

On üçüncü asır başlarında Eskişehir Bizans sınırında bir “uç” olarak bulunuyordu. Ertuğrul Gazi ve oğlu Osman Gazi uç beyi idiler. 1289’da Eskişehir-Bilecik- Kütahya vilayetlerinin kesiştiği bölge, Osmanoğullarının elindeydi. Orhan Gazi, Eskişehir’in bütün topraklarını Osmanlı Devletine kattı. Osmanlılar, şehrin kendisine Eskişehir derken, civarındaki topraklara “Sultanönü” dediler.

Sultanönü; merkezi Kütahya’da olan (1451’den önce Ankara) Anadolu Beylerbeyliği eyaletinin 14 sancağından biriydi. On dokuzuncu asır başlarında geriledi ve kasaba haline geldi. Yirminci asır başlarında ise Hüdavendigar (Bursa) eyaletinin Kütahya sancağına bağlı 5 kazadan birinin merkeziydi.

On dokuzuncu asrın sonlarında Eskişehir’den demiryolu geçince, yeniden gelişmeye başladı. 1894’te Eskişehir’de 17 cami, 3 medrese, 4 tekke, 25 han, 700 dükkan ve 2 kervansaray vardı. Rum, Ermeni gibi gayri müslim halk sayısı sadece 2000 idi. 20 Temmuz 1921 ile 2 Eylül 1922 arasında 1 sene 1 ay 13 gün Yunan işgalinde kaldı. Yunanlılar Eskişehir’den kaçarken en az yarısını yıktılar, yaktılar ve harabe halinde terk ettiler.

Cumhuriyet devrinde sancaklara (mutasarrıflıklara) “vilayet-il” denilince, Eskişehir il olmuştur. Cumhuriyet devrinde en hızlı gelişen şehir Eskişehir’dir denilebilir. Demiryolu ve karayolu kavşağı olması, sanayi tesisleri, uçak ve demiryolu fabrikası ve Anadolu’nun en büyük askeri hava meydanına sahib olması, Eskişehir’in gelişmesinde mühim rol oynamıştır.

Paylaşın