Erdoğan’dan Avrupa Birliği Açıklaması: 50 Yıldır Türkiye’yi Oyalıyor

Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de düzenlenen G20 Liderler Zirvesi sonrası basın toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazetecilerin Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel’le görüşmesi hatırlatılarak AB’ye katılımla ilgili Türkiye’nin perspektifinin sorulması üzerine şöyle konuştu:

Haber Merkezi / “Tabii ki yani şu an Michel ile neyi görüşeceksin? AB’yi görüşeceksin. Görüştük ama Sayın Michel’in tek başına karar verme yetkisi yok. O da tabii bütün AB üyesi ülkelerle görüşerek bir karar vermenin gayreti içerisinde. Bizi 50 yıldır AB üyesi ülkeler hep oyalamıştır, bugün de oyalıyorlar, hâlâ oyalamaya devam ediyorlar. Oyalasalar da oyalamasalar da Türkiye Türkiye’dir, biz yolumuza devam ederiz.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de düzenlenen G20 Liderler Zirvesi sonrası basın toplantısı düzenleyerek açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fas’ta meydana gelen depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa diledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm Fas halkına “geçmiş olsun” dileğinde bulunarak, “Daha 6 ay önce asrın felaketini yaşamış bir ülke olarak tüm imkânlarımızla Faslı kardeşlerimize yardıma hazırız. 18’inci G20 Liderler Zirvesi’ni Hindistan’ın ev sahipliğinde tamamlamış bulunuyoruz. Bu vesileyle dönem başkanlığı görevini başarıyla icra eden Hindistan’ı, şahsım, milletim adına tebrik ediyorum. Şahsıma, eşime ve heyetime gösterdikleri misafirperverlik için Başbakan Sayın Modi başta olmak üzere emeği geçen herkese müteşekkirim” diye konuştu.

Bu seneki zirvenin temasının “Tek Dünya, Tek Aile ve Tek Gelecek” olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirve oturumlarının ilkinde gezegenin karşılaştığı çevre sorunlarını istişare ettiklerini dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, iklim değişikliği, biyolojik çeşitliliğin kaybı ve üçlü gezegen krizinin etkisini daha fazla hissettirdiğini anlatarak, orman yangınlarından, sel felaketlerine, kuraklıktan ısınmaya kadar geniş bir yelpazede bunun yıkıcı sonuçlarını gördüklerini söyledi.

Türkiye’nin özellikle sera gazı salınımlarında sorumluluğunun oldukça düşük olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, buna rağmen Türkiye olarak dünyanın ve insanlığın ortak geleceğini ilgilendiren bu hayati meselede elini taşın altına koyduklarını vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Paris İklim Anlaşması’na “2053 net sıfır emisyon” ve “yeşil kalkınma” hedefleriyle en anlamlı katkıyı yapan ülkeler arasında olduklarını belirterek, şunları kaydetti: “Hem yenilenebilir enerji hem de nükleer ve hidrojen yatırımlarında önemli adımlar atıyoruz. Yenilenebilir kurulu güç bakımından Avrupa 5’incisi dünya 12’ncisiyiz. Enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji alanlarında attığımız adımlar, yıllık 90 milyon ton karbon eş değeri sera gazı emisyonunu engelledi. ‘2053 yılı net sıfır emisyon’ hedefimiz doğrultusunda 2030 senesine kadarki emisyon azaltma hedefimizi iki katına çıkardık. Çölleşme ve erozyonla mücadelede dünyanın lider ülkelerinden biriyiz. Geniş bir alanda hayata geçirdiğimiz projelerle daha yeşil, daha temiz, daha yaşanabilir bir Türkiye ve dünya için çalışıyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, eşi Emine Erdoğan’ın öncülüğünde hayata geçirilen Sıfır Atık Projesi’nin bu süreçte bir dönüm noktası olduğunu anlatarak, “Dünya Ortak Evimiz” sloganıyla yürütülen projenin üçü Birleşmiş Milletler ofis ve programlarından olmak üzere beş uluslararası ödüle layık görüldüğünü söyledi.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararıyla Sıfır Atık Projesi’nin küresel bir harekete dönüştüğünü aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu kararla 30 Mart ‘Uluslararası Sıfır Atık Günü’ olarak ilan edildi. Önerimiz sayesinde G20 bildirgesinde sıfır atık girişimlerinin önemine dikkat çekildi. Zirvenin ilk oturumunda gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki yük paylaşımının adil bir şekilde yapılmasının önemini vurguladık. Ayrıca gelişmekte olan ülkelere yönelik finansman ve teknoloji transferinin arttırılmasının ehemmiyetine dikkat çektik” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan sonra da dünyanın korunması için çalışmaya devam edeceklerini dile getirerek, “Tek Aile başlıklı ikinci oturumda hiç kimsenin geride bırakılmaması, buradan hareketle küresel dayanışmayı güçlendirmeye yönelik çabalarımızı aktardık. Mülteciler ve yerinden edilmiş kişilerin kendi ülkelerine gönüllü, güvenli ve onurlu bir şekilde geri dönüşleri için yapılması gerekenleri ifade ettik” şeklinde konuştu.

Bir hususun altını özellikle çizmek istediğini belirterek, “İnancımız, kültürümüz ve kökenimiz ne olursa olsun hepimiz 8 milyarlık büyük insanlık ailesinin birer ferdiyiz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bir parça ekmek ve su bulamadıkları için çocukların öldüğü, her yıl on binlerce umut yolcusunun çöllerde hayatını kaybettiği, denizlerimizin hızla devasa bir mülteci mezarlığına dönüştüğü, savaşlar ve çatışmalar dolayısıyla milyonların evlerini terk ettiği, onca retoriğe rağmen insan hayatının giderek değersizleştiği, ezcümle hemen yanı başımızda yürek parçalayıcı trajedilerin yaşandığı bir dünyada, hiçbirimiz kendimizi güvende hissedemeyiz. Bir tarafta 735 milyon kişi açlıkla mücadele ederken, diğer tarafta lüks, şatafat ve israf alıp başını gitmişse burada çok ciddi bir sorun var demektir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gelinen noktada Afrika’dan Asya’ya milyarlarca insanın bir avuç elitin keyfi ve refahı için çok kötü şartlarda çalıştığını ve ter döktüğünü kaydederek, “Bu ne adildir ne insanidir ne de vicdanidir. Sorunlarımızın sebebi kaynak kıtlığı değildir, merhamet eksikliğidir” dedi.

Türkiye olarak bu adaletsizliklere itiraz ettiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha adil bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Millî gelire oranla dünyanın en fazla yardım yapan ülkesiyiz. Ülkemize sığınan dört milyonu aşkın mazlum ve mağdura sahip çıkıyoruz. Suriye’nin kuzeyini terör örgütlerinden temizleyerek, bu bölgede kardeş ülkelerin desteğiyle kalıcı konutlar inşa ederek, eğitimden güvenliğe her alanda ihtiyaçları gidererek, insanları göçe zorlayan asıl nedenleri kaynağında ortadan kaldırıyoruz” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şimdiye kadar 600 bine yakın Suriyelinin güvenli, gönüllü, insan onuruna yakışan bir şekilde vatanına geri döndüğünü, projelerinin hayata geçmesiyle de bu sayının daha da artacağını dile getirdi.

“33 milyon ton tahıl uluslararası piyasalara ulaştırıldı”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1,5 yıldır devam eden ve yüz binlerce insanın canına mal olan Rusya-Ukrayna savaşını sonlandırmak için yoğun çaba harcadıklarını söyledi.

Tarafları aynı masa etrafında toplayan İstanbul Süreci’nden, esir takaslarına ve Karadeniz Girişimi’ne kadar pek çok diplomatik hamleye imza attıklarına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Karadeniz Girişimi çerçevesinde, 33 milyon ton tahıl uluslararası piyasalara ulaştırıldı. Girişim sayesinde gıda krizinin daha fazla derinleşmesinin önüne geçtik. Şahsi temaslarımız sonucunda, girişim üç kez uzatıldı. Hafta başında, pazartesi günü Sayın Putin’in daveti üzerine Soçi’ye yaptığım ziyarette bu meseleyi kendisiyle bir kez daha enine boynuna konuştuk” değerlendirmesinde bulundu.

Rusya-Katar ve Türkiye olarak gıda sıkıntısı çeken Afrika ülkelerine yönelik bir milyon ton tahılın işlenerek, ulaştırılmasına önem verdiklerine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “El ele vererek bunu gerçekleştireceğiz. Tahıl meselesinde Rusya’yı dışlayan bir sürecin sürdürülebilir olma ihtimali çok düşüktür. Karadeniz’de sükûneti bozacak, bölgede gerilimi tırmandıracak her türlü adımdan uzak durulması gerektiği kanaatindeyiz.

Bugüne kadar Montrö’yü titizlikle uygulayarak ve taraflarla sürekli diyalog hâlinde kalarak, böyle bir duruma mahâl vermedik. Küresel gıda güvenliğine katkı için yakın zamanda Gıda Güvenliği Çalışma Grubu’nu toplayacağız. Gerek Rusya gerek Ukrayna gerekse Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplumla yakın temas içinde olmayı sürdüreceğiz. Zirve bildirgesinde ülkemizin tüm bu çabalarından hakkıyla bahsedildi.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvede ayrıca Afrika Birliği’nin G20’ye daimi üyelik talebinin Türkiye’nin de güçlü desteğiyle karara bağlandığını ifade ederek, “Afrika Birliği’nin şahsında tüm Afrikalı kardeşlerimizin G20 üyeliğinin hayırlı olmasını diliyor, kendilerine aramıza hoş geldiniz diyorum” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tek Dünya, Tek Aile ve Tek Gelecek” idealine en büyük zararı tıpkı bir veba gibi yayılan İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığının verdiğini belirtti.

Müslümanları ve mültecileri hedef alan saldırıların kimi Batı ülkelerinde artık tahammül sınırlarını aştığını, bazı yerlerde de nefret furyasına dönüştüğünü dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Demokrasi ve insan hakları savunuculuğu yapan ülkelerin çoğu bu barbarlık karşısında maalesef üç maymunu oynamaktır. Polis koruması altında Kur’an-ı Kerim yakılması fikir özgürlüğü değil, çok açık bir provokasyondur, nefret suçudur. Hiç kimse bizden buna sessiz ve tepkisiz kalmamızı bekleyemez.

İnsanlığın ortak geleceği adına İslam düşmanlığının yükseldiği tüm ülkelerin, bu konuda artık daha kararlı politikalar izlemesi gerektiğine inanıyorum. Mevzuatla ilgili bir açık varsa giderilmelidir. Kanun gerekiyorsa süratle yapılmalıdır. Uluslararası camianın sorumlu bir üyesi olarak, ‘Dost acı söyler’ prensibinden hareketle hakikatleri tüm açıklığıyla söylemeyi görev biliyoruz. Bununla birlikte başta Birleşmiş Milletler olmak üzere üyesi bulunduğumuz platformlarda bu konuyu gündeme getiriyoruz.”

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 15 Mart’ın “İslamofobi ile Mücadele Uluslararası Günü” olarak kabul edilmesine katkı sağladıklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gerek İnsan Hakları Konseyi’nin gerekse Genel Kurul’un, Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırılarla ilgili kararları bu minvalde önemlidir. Kimi ülkelerin, bu eylemler karşısında çeşitli idari ve hukuki tedbirler aldığını görüyor, bundan da memnuniyet duyuyoruz. Ülkemizin teklif ve gayretleriyle, kutsal kitaplara saldırı G20 bildirisinde de kınanmıştır” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, insani değerleri savunan, insan hak ve hürriyetlerine önem veren, farklı inanç mensuplarının barış içinde yaşayabileceğine inanan herkesi, Türkiye’nin çabalarına destek vermeye çağırdığını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl MIKTA’nın 10. kuruluş yıl dönümünün idrak edildiğini belirterek, “Endonezya’nın dönem başkanlığında liderler olarak, MIKTA’nın son 10 yılını ve geleceğe dair planlarımızı gözden geçirdik. Ziyaretim çerçevesinde Sayın Hindistan Başbakanı Modi ile ikili bir görüşmemiz oldu. Güney Asya’daki en büyük ticaret ortağımız olan Hindistan ile başta ekonomi olmak üzere pek çok alanda ciddi bir potansiyele sahibiz” dedi.

Özellikle seçim belirsizliğinin geride kalmasıyla birlikte bu potansiyeli en üst seviyede hayata geçirebilecek imkâna kavuşulduğuna inandığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yüzde 90’ları bulan rekor katılımla gerçekleşen 14-28 Mayıs seçimleri, hem Türk demokrasisinin gücünü hem de milletimizin iktidarımıza olan güvenini teyit etti. Attığımız her adımla bu güveni daha da perçinliyoruz” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, çarşamba günü kamuoyuyla paylaştıkları Orta Vadeli Program’ın, hem içeride hem yurt dışında takdirle karşılandığını gördüklerini ifade ederek, şöyle konuştu: “Dünya Bankası tarafından yapılan açıklama, Türkiye ekonomisine duyulan güvenin bir tezahürüdür. Dünya Bankası Grubu 17 milyar dolarlık yatırım paketinin üzerine, 18 milyar dolarlık yeni bir yatırım paketi daha ekledi. Böylece bankanın, Türkiye’de önümüzdeki üç yıl içinde planladığı yatırımların büyüklüğü 35 milyar dolara ulaşacak. Ülkemize yönelik önyargılar kırıldıkça, Dünya Bankası’na yeni kurumlar eklenecektir. Ekonomimizdeki başarılarla birlikte uluslararası yatırımların daha da arttığını hep birlikte göreceğiz.”

Bir taraftan 6 Şubat depremlerinin yaralarını süratle sararken, diğer taraftan da Türkiye Yüzyılı hedeflerinden asla kopmayacaklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaretinin, diğer hususların yanında, büyüyen ve güçlenen Türkiye gerçeğinin daha iyi anlaşılmasına vesile olduğu kanaatine vardığını söyledi.

Zirvenin ev sahibi Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin yanı sıra iki günlük zirve boyunca pek çok ikili görüşme gerçekleştirdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kapsamda Japonya Başbakanı Kişida Fumio, Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva,  Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı ve Abu Dabi Emiri Şeyh Muhammed Bin Zayed Al Nahyan, Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol, Almanya Federal Cumhuriyeti Başbakanı Olaf Scholz, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman bin Abdülaziz El Suud, Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Charles Michel, Dünya Bankası Başkanı Ajay Banga ile son derece verimli görüşmeleri olduğunu aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki gün boyunca gerçekleştirdikleri tüm istişarelerin hayırlı olmasını temenni etti. Hindistan Dönem Başkanlığına teşekkürlerini sunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, görevi devralan Brezilya’ya da başarılar diledi.

Konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’yla ilgili bir soru üzerine şöyle konuştu: “Her şeyden önce bu koridorla ilgili çalışmamızda, Körfez ülkeleri buna dâhil, Irak buna dâhil ve Türkiye üzerinden böyle bir koridorun açılmasıyla Körfezi, Basra’dan Avrupa’ya bağlayan bir koridor. Bu koridorla ilgili özellikle de Birleşik Arap Emirlikleri, Irak, Türkiye burada hassas davranıyoruz ve süratle de bu projeyi hayata geçirmenin gayreti içerisindeyiz. Şu an itibarıyla Dışişleri Bakanlarımız, Ulaştırma Bakanlarımız müşterek bir çalışmanın içerisine girerek, bunu birkaç ay içerisinde uygulamaya geçirmenin gayreti içinde olacağız.”

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile görüşmesi sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ağırlıklı olarak Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinin yarınlarına yönelik ne gibi adımlar atılacağının üzerinde durduklarını; siyasi, ekonomik, kültürel birçok konuyu aralarında görüştüklerini aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ermenistan-Azerbaycan sınırındaki son duruma ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine, şöyle konuştu: “Bununla ilgili bugün Sayın İlham Aliyev’le de görüşme yaptım. Bu görüşmeden sonra da yarın büyük ihtimalle Sayın Paşinyan’la da bir görüşmem olacak. Bölgeyi sükûnete davet etmekten başka çaremiz yok. Fakat burada özellikle Hankendi’de, Karabağ’da şu anda atılan bu adımlar, doğru adımlar değil. Bunu kabullenmek, mümkün de değil. Nitekim Avrupa Birliği üyesi ülkeler de bunu kabullenmiyor.

Charles Michel’le de yaptığım görüşmede, onlar da bu gelişmelere olumlu yaklaşmıyorlar. Tabii biz de buna olumlu bakmıyoruz. Nitekim yarın yapacağımız görüşmede, Sayın Paşinyan’a da bu konuda uyarı yapmalarını ve kesinlikle böyle bir seçimi kabullenmenin mümkün olmadığını onlara da ifade edeceğiz. Şu ana kadar görüştüğümüz tüm dost, Batılı ülkeler vesaire böyle bir şeyi zaten seçimi kabullenmiyorlar. ‘Bu olacak bir iş değil. Kabul edilebilecek bir seçim değil’ diyorlar.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya’dan tahıl sevkiyatına yönelik eleştirilerle ilgili bir soruya şöyle cevap verdi: “Doğrusu ben bu eleştirilere katılmıyorum. Çünkü 33 milyon ton, Rusya şu ana kadar Karadeniz koridorundan tahıl ithali yaptı. Fakat burada bir gerçek var, yani bunun yüzde 44’ünü Batı aldı, yüzde 14’ü bize geldi. Bunun yüzde 14’ü Afrika ülkelerine gitti. Sayın Putin’in buradaki ısrarı, ‘Batı bize verdiği sözleri tutmadı’ diyor. ‘Biz ücretsiz olarak bilabedel bu tahılı verelim. Türkiye olarak siz bunu una çevirin. Katar’ı da yanımıza alalım. Bu şekilde fakir Afrika ülkelerine biz bu tahılı gönderelim’ diyor. Sayın Putin’in en son pazartesi günü yaptığımız görüşmede de ısrarla üzerinde durduğu, ‘Fakir ülkelere bu tahılı göndermeye ben varım bilabedel’ Biz de aynı şekilde düşünüyoruz.

Katar aynı şekilde düşünüyor. Bu şekilde bu süreci işletmekten yanayız. Bu konuda Sayın Putin şimdilik bir milyon tonu kabullendi. Burada da Sayın Lavrov’la yaptığım görüşmede yine ifade ettim, ‘Bunu, bir milyon tonu bu şekilde bırakmayalım. Yeniden bunu arttırmanın gayreti içerisinde olalım. Çünkü gerçekten fakir Afrika ülkeleri buraya bakıyor. Acaba Rusya’dan ne kadar tahıl gelir?’ ‘Bunun üzerinde düşünelim’ dediler. Biz de telefon diplomasisiyle de olsa çalışmaya devam edeceğiz. Dışişleri Bakanım aynı şekilde bu süreci takip edecek. Çünkü biz fakirlikle mücadelede özellikle Afrika ülkelerine yönelik bu adımlarımızı atmaya devam edeceğiz.”

Soçi ziyareti hatırlatılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Putin’in tahıl anlaşması için iki isteğinden bahsetmiştiniz. Bununla ilgili olarak BM’nin çalışma yürüteceğini ifade ettiniz. Söz konusu çalışmalara ilişkin Sayın Guterres ile burada görüşme imkânınız oldu mu? Tahıl koridorunun geleceğini nasıl görüyorsunuz?” sorusu üzerine, şu değerlendirmede bulundu: “Tahıl koridorunun yeniden işlevsel hâle gelmesinde ümitsiz değilim, yine bu süreç başlayabilir. Ancak Guterres’in bir mektubu var. Kendisinden bu mektubu güncelleyen ikinci bir mektubun gönderilmesi noktasında bir talebimiz olacak. Bu gerek sigorta gerekse swiftle ilgili olarak bunu güncellemesiyle burada yeni bir gelişme olabilir. Bunun da takipçisi olacağız.”

Afrika Birliği’nin G20’ye üye olduğunun hatırlatılması ve “Bunu adil dünya için bir adım olarak değerlendiriyor musunuz?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Doğrusu bu gelişmeler bana göre olumlu, güzel bir gelişme. Hele hele Afrika’nın buraya bu şekilde üye olması bu süreci daha da bana göre canlandırdı diye düşünüyorum. Bu konuyla ilgili olarak kabul büyük bir alkışla karşılık buldu. Bu da tabii bizi ayrıca heyecanlandırdı” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan sonraki süreçte ilgili ülkelerin Afrika’yla olan münasebetlerini çok daha dikkatli, çok daha hassas yürüteceğini düşündüğünü belirterek, temennilerinin ise ilişkileri daha da canlı hâle getirmek ve bu süreci canlı tutmak olduğunu ifade etti.

“Meclisimin vereceği kararı beklemek durumundayım”

Zirvede, ABD Başkanı Joe Biden ile F-16 konusuyla ilgili bir teması olup olmadığı sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Burada da Sayın Biden’la bir görüşmemiz ayaküstü de olsa oldu. Orada F-16 konusunu da görüştük. Tabii F-16 konusunda maalesef dostlar işi alıyorlar, götürüyorlar, ‘İsveç de İsveç’ diyorlar. Şimdi bu şekilde yaklaşım bizi ciddi manada üzmektedir. Böyle dendiği zaman benim vereceğim bir cevap var. Siz her şeyi kongre kongre diyorsunuz. Benim de kongrem var.

Benim kongrem neresi? Türkiye Büyük Millet Meclisi. Türkiye Büyük Millet Meclisinden bu tür bir karar geçmediği sürece benim ‘evet’ demem mümkün değil. Tek başıma karar verecek noktada değilim. Meclisimden geçmesi lazım. İsveç’in üzerine düşen görevleri yerine getirmesi lazım. O da üstüne düşen görevleri yerine getirmediği sürece tabii ki ben Meclisimin vereceği kararı beklemek durumundayım.”

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in zirveye katılmaması hatırlatılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İkili görüşmelerde bu konu gündeme geldi mi? İki liderin yokluğu zirveye nasıl yansıdı? Sizce gelecek G20 Zirvesi’nde bu iki lideri görebilecek miyiz?” şeklindeki soruyu da her iki lideri de temsilen Dışişleri Bakanlarının zirvede bulunduğu cevabını verdi.

Çin Başbakanı Li Çiang ve Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ile görüşmediğini ama Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’la uzun uzadıya bir görüşme yaptığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Konuyla ilgili gerek Rusya’nın buradaki duruşuyla ilgili zaten pazartesi günü Soçi’de de görüşmelerimiz olmuştu. Burada da bu görüşmeleri yaptık. Tabii ki Şi Cinping’in de burada olması isabetli olurdu ama kendilerini temsilen başbakanı gönderdiler. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda bizler bulunacağız. Orada birçok liderler şüphesiz ki yine bulunacak. Onlardan da gelenlerle orada görüşmelerimiz muhakkak etraflıca olacaktır” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasetin boşluk kabul etmeyeceğini, kendilerinin siyasette bu boşluklara fırsat vermeyeceklerini dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gelinen aşamada Türkiye-Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? BAE, Orta Doğu, Avrupa ve Hindistan arasındaki ekonomik koridorun geliştirilmesine nasıl katkıda bulundu?” sorusu üzerine, özellikle Orta Doğu’yla ilgili koridor çalışmasında BAE dâhil, Suudi Arabistan, Irak, Türkiye birlikte bu çalışmayı yürüteceklerini dile getirdi.

Bunun için de zaman kaybına tahammülleri olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, hızla bunu devam ettireceklerini aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, son Körfez seyahatinde 50 milyar doların üzerinde tutarı olan 13 anlaşma imzaladıklarını anımsatarak, “Bu 13 anlaşmayla özellikle Birleşik Arap Emirlikleri ile Türkiye arasındaki iş birliği çok daha güçlü bir noktaya taşındı, çok daha farklı bir konuma geldi. Burada da Muhammed Bin Zayed’le yine etraflıca bir ikili görüşmemiz oldu. Bundan sonraki süreçte de bu görüşmelerimizi gerek Bakan arkadaşlarımız, gerekse şahsım devam ettireceğiz. Şu anda ilişkilerimiz güçlü bir konumdadır” ifadelerini kullandı.

Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen bölgelerdeki son durumla ilgili soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öncelikle deprem bölgesine yönelik depremzedelerin bir an önce konutlarına kavuşabilmesi için çalışmalarımızı çok yoğun bir şekilde devam ettiriyoruz ve hedefimiz köy evleri, normal konutlar, bunları bir yıl ile iki yıl içerisinde tamamlamak. Şu anda ilgili Bakan arkadaşım ekipleriyle TOKİ, bu çalışmaları sürdürüyor. Dikey mimari değil daha çok yatay mimariyle bu konutları yapacağız” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’na ilişkin soru üzerine şunları söyledi: “‘Tek Kuşak Tek Yol’, biliyorsunuz Çin’in bir projesiydi. Bu projeyi Çin takip ediyor, devam ediyor ama diğeri ise daha çok Körfez ülkelerinin sahiplendiği, bizim de içinde olduğumuz, Türkiye, Irak, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, hep birlikte attığımız bir adım. Temenni ediyorum ki bütün bunlar tarihteki İpek Yolu’yla koordineli bir adım. En güzel şekilde bunun neticesini almak için kararlı olmamız lazım, çalışmamız lazım. Gerek altyapı gerek üstyapı çalışmalarını da sürdürmemiz gerekiyor. Bunları yaptığımız takdirde kısa zamanda netice alacağımıza inanıyorum.”

Ev sahibi ülke Hindistan’ın Başbakanı Narendra Modi’nin Rusya-Ukrayna Savaşı’nda barışı sağlama adına attığı adımlara ilişkin soruyla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan, herkesin gayretinin karşılığını alacağını, Hindistan’ın Başbakanı Modi’nin de kendisine göre bu alanda attığı bazı adımların olduğunu ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisinin de bu alanda attığı adımların olduğunu hatırlatarak, “Pazartesi günü Soçi’de olduğumu söyledim ve Soçi’de heyetler arası görüşmeler yaptık, Sayın Putin’le benim ikili görüşmem oldu. Bütün bunların hepsi acaba Rusya ile Ukrayna arasındaki bu savaşı nasıl durdururuz? Nasıl buna noktayı koyarız ve bölgeyi bir barış bölgesi hâline yeniden getiririz? Derdimiz bu” değerlendirmesinde bulundu.

“Türkiye Türkiye’dir, biz yolumuza devam ederiz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazetecilerin Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel’le görüşmesi hatırlatılarak AB’ye katılımla ilgili Türkiye’nin perspektifinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Tabii ki yani şu an Michel ile neyi görüşeceksin? AB’yi görüşeceksin. Görüştük ama Sayın Michel’in tek başına karar verme yetkisi yok. O da tabii bütün AB üyesi ülkelerle görüşerek bir karar vermenin gayreti içerisinde. Bizi 50 yıldır AB üyesi ülkeler hep oyalamıştır, bugün de oyalıyorlar, hâlâ oyalamaya devam ediyorlar. Oyalasalar da oyalamasalar da Türkiye Türkiye’dir, biz yolumuza devam ederiz.”

Ukrayna Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Oleg Nikolenko’nun G20 Sonuç Bildirgesi’nden memnun olmadığını söylediğinin hatırlatılması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Onu yine kendisine sormak lazım. Biz gurur duyulacak bir deklarasyon olduğuna inandık ve altına imzalarımızı koyduk, hayırlı olsun” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hindistan’ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyindeki (BMGK) hedefiyle ilgili soru üzerine de şunları söyledi: “Hindistan gibi bir ülkenin orada bulunmasından iftihar ederiz ama biliyorsunuz dünya 5’ten büyüktür. ‘Dünya 5’ten büyüktür’ derken burada sadece ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa, 5 ülke olsun istemiyoruz.

Şu anda gerek daimi üyeler gerekse geçici üyeler, mademki bunlar 5+15, biz diyoruz ki tamamı burada daimi üye olsun, dönüşümlü olsun ve dünyada şu anda mevcut Birleşmiş Milletler’deki 195 üyenin hepsini daimi üye yapacak hâle gelelim, dönüşümlü olarak. Mademki dünya beşten büyüktür, burada hepsi de daimi üye olmak suretiyle bunun tadını alsın. 5 tane üyenin iki dudağının arasına dünyayı sıkıştırmayalım. Tüm dünyada Birleşmiş Milletler’de şu anda bulunan ülkeler, daimi-geçici ayrımına tabi olmadan, burada daimi üye olursa inanıyorum ki tüm dünya bundan mutluluk duyacaktır.”

Paylaşın