AK Parti’nin “Türkiye Yüzyılı” Vizyonu Beklenen Etkiyi Yaratacak Mı?

Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerine yaklaşık yedi ay kala, Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye Yüzyılı” vizyonu belgesi ile neyi hedefledi? Açıklanan belge, seçmende beklenen etkiyi yaratacak mı? Siyaset bilimciler, Erdoğan’ın çağrı ve konuşmasının AKP’nin kemik kitlesinde heyecan yarattığı ancak, geniş kesimler için beklenen ilgiyi uyandırmadığı görüşünde.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin “Türkiye Yüzyılı” hedeflerini vizyon belgesi ile kamuoyuna açıkladı. 16 başlık halinde hedeflerini sıralayan Erdoğan, konuşmasında iktidarı boyunca yapılan proje ve hizmetleri de anlattı.

AK Parti’nin “Türkiye Yüzyılı” hedefleri arasında öne çıkan başlık ise Erdoğan’ın yeni anayasa çağrısı oldu. 20 yıl boyunca hayata geçiremedikleri işlerin de bulunduğunu kaydeden Erdoğan, “Bunların başında, ülkemizi darbe anayasası ayıbından kurtararak tamamen yeni, sivil, demokrat, özgürlükçü bir anayasaya kavuşturma girişimlerimiz geliyor” ifadesini kullandı.

Erdoğan, “Gelin, Türkiye Yüzyılında ülkemizdeki özgürlüklerin çerçevesini, pozitif özgürlük anlayışıyla tekrar çizelim” sözleriyle muhalefete de özgürlükçü anayasayı birlikte yapma çağrısında bulundu.

Erdoğan, konuşma metninin dışına çıktığı sırada ise muhalefete eleştirilerde bulundu. Kanal İstanbul projesi ile ilgili çalışmalara başlayacaklarını açıklayan Erdoğan, “İstanbul Boğazı’nı çevre tehdidinden kurtaracağız. Bu muhalefetin kafası basmaz, anlamaz bunlar anlamaz” diye konuştu.

Korkmaz: Erdoğan müjde siyasetinde aradığını bulamıyor

DW Türkçe’den Eray Görgülü‘ye konuşan İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü (İstanPol) Genel Direktörü Seren Selvin Korkmaz, Erdoğan’ın kararsız seçmeni toparlamak için ve partiye aidiyeti yeniden sağlamak için birkaç hamle yapmak istediğine dikkat çekti. Bunlardan birisinin kısa vadeli ekonomik hamleler olduğunu kaydeden Korkmaz, ikincisinin de seçmeni ideolojik olarak bir arada tutabileceği büyük vizyon belgeleri olduğunu dile getirdi.

Açıklanan belgenin yeterince heyecan yaratamadığını vurgulayan Korkmaz, “Erdoğan, uzun süredir hep müjde vereceğim diyerek belli periyotlarla beklentileri yükseltiyor. Ama o müjde dediği şey bir bakıyoruz bir şey yok diyoruz. Dolayısıyla Erdoğan artık bu müjde siyasetinde aradığını bulamamaya başladı” ifadesini kullandı.

Erdoğan’ın kucaklayıcı ve kapsayıcı bir dil kurması için bir proje ortaya koymasına gerek olmadığını, üslubunu değiştirerek ve elindeki yetkilerle birtakım adaleti sağlayacak yasal düzenlemeler yapabileceğini kaydeden Korkmaz, “Araştırmalarda görüyoruz. Seçmen de bunun farkında. Bu yüzden bu tür hamleler artık etki yaratmıyor” dedi.

“Sizi yine ileriye taşıyacak olan biziz vizyonu”

Erdoğan’ın muhalefeti düşmanlaştırarak tabanını koruyabildiğine de dikkat çeken Korkmaz, “O yüzden Erdoğan’ın önümüzdeki süreçte böyle kapsayıcı bir siyaset güdeceğini düşünmüyorum. Daha da şiddetlenecektir. Ama bence hem içeride hem dışarıda bakın biz böyle bir vizyon ortaya koyduk gibi bir kamuflaja ihtiyacı var. Onu da bu şekilde sunmuş oldum diyor” ifadelerini kullandı. Erdoğan’ın metin dışına çıktığında muhalefete sert eleştiri getirdiğini hatırlatan Korkmaz, “Yani gerçekçi değil” dedi.

“Erdoğan, konuşmasında toplumun belli kesimlerinin küçümsendiğini ve dışlandığını söylüyor ve kendisinin bunu temsil ettiğini ifade ediyor. Sizi yine ileriye taşıyacak olan biziz vizyonunu vermeye çalışıyor” diyen Korkmaz, bu tür bir yaklaşımın AK Parti’nin kemik kitlesini tutabileceğine işaret etti. Ancak Korkmaz, bu vizyon belgesinin AK Parti’nin kendi tabanını konsolide etmesine karşın büyük kitleleri etkilemeyeceğini de savundu.

Demiralp: AK Parti, yine vesayet diyor

Işık Üniversitesi Öğretim Üyesi, Siyaset Bilimci Doç. Dr. Seda Demiralp de Erdoğan’ın konuşmasının büyük bir kısmının geçmişteki başarılara ayrıldığına dikkat çekerek, “Erdoğan, nostalji duygusunu canlandırmaya, harekete geçirmeye çalışıyor. Bir yandan da vesayet vurgusu yani eski çatışmaların fay hatlarının hareketlendirilmesi çabası var” dedi.

20 yıldır iktidarda olan ve tüm erkleri kontrol altına almış bir siyasi oluşumun vesayete karşı kendini tanımlamasının gerçekçi olmadığını savunan Demiralp, “20 yıl iktidarda kaldıktan sonra aynı söylemi kullanmak anlamsız oluyor. Bu durumda ya yeni söylemler, post-popülist bir vizyon gerek ya da AK Parti’nin yaptığı gibi söylemi yeni karşıtlıklarla güncellemek gerek. AK Parti de bunu yapıyor yine vesayet diyor, yine o eski söylemden medet umuyor fakat kimin vesayeti, bu kez küresel vesayet diyor, savaşı içeriden dışarıya taşıyor” ifadelerini kullandı.

AK Parti tabanının temel beklentisinin ekonomideki iyileşme olduğunun altını çizen Demiralp, “Bugün ağır bir ekonomik kriz var ve seçmenin temel ihtiyacı ekonomik rahatlama.  Bu konuşma ekonomik krizden nasıl çıkılacağıyla ilgili pek bir şey söylemiyor. Dolayısıyla bu beklenti karşılanmıyor” diye konuştu.

Bunun yerine dış güçlere direnmek, küresel vesayetle savaşmak gibi söylemlerin dile getirildiğini kaydeden Demiralp, “O farklı konulardaki güç performansları da dolaylı olarak ekonomik krizin yarattığı güven kaybını telafi edebilir. Ve o ölçüde son aylarda AK Parti’den uzaklaşma eğilimindeki kararsız seçmenin en azından bir kısmı bu performansa olumlu karşılık verip geri dönebilir” ifadesini kullandı.

Tosun: Kendi sosyolojisini kontrol ettiğinin göstergesi

Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun da Erdoğan’ın konuşmasında daha çok bugüne kadar yapılmış olan projelere yer verildiğini vurgularken, geleceğe yönelik ise yalnızca anayasa çağrısının dikkat çektiğini söyledi. Erdoğan’ın yeni anayasa için muhalefete çağrıda bulunduğunu ancak bir yandan da yine muhalefeti dışlamaya yönelik bir dil kullandığını kaydeden Tosun, “En azından böyle bir vizyon belgesinde bu söylem kullanılmamalıydı” dedi.

Vizyon belgesinde kapsamlı bir mutabakat temelinin eksik kaldığını kaydeden Tosun, “Erdoğan, seçime yedi ay kala en azından gündeme hakim olma çabasında. Ancak, konuşmasındaki dile bakıldığı zaman sonuç itibariyle konuşmanın çıktısı, daha ziyade kendi seçmenini konsolide etmeyle sınırlı kalıyor” dedi.

AK Parti’nin vizyon belgesinden geniş toplumsal kesimleri kapsayıcı şekilde bir çıktı görülemediğini kaydeden Tosun, ancak AK Parti’nin kendi seçmeninde bir heyecan yaratabileceği görüşünde. Tosun, “Ekonomik krize rağmen böyle bir kalabalık salon içinde böyle bir coşku kendi sosyolojini bir şekilde kontrol ettiğinin göstergesi. Ancak, bu sosyoloji dışına kayanlarda ilgi uyandırmak için yeterli olmayacağı kanaatindeyim” diye konuştu.

Paylaşın

AK Parti’nin ‘Türkiye Yüzyılı’ Programı; Eskiyi Konuşarak Yeniyi Vadediyor

Yöneylem Sosyal Araştırmalar Merkezi Genel Koordinatörü Derya Kömürcü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilan ettiği “Türkiye Yüzyılı” programına ilişkin “yeni bir şey” yok değerlendirmesinde bulundu.

İktidarın vadettiğinin çok altında kalan bir program olduğunu belirten Kömürcü, “Bugüne kadar söylediklerinin ötesinde çok yeni bir açılım ortada yok. Öncesinde köpürtülen ‘kapsayıcılık’ vs. gibi yaklaşımın sözden öteye geçmediğini düşünüyorum. ‘Kimlik siyaseti olmayacak’, ‘kutuplaşma olmayacak’ gibi şeyler Erdoğan siyasetinin özü aslında. Bunların değişmeyeceğini düşünüyorum” dedi.

‘Türkiye Yüzyılı’ açıklamasının genel olarak seçim kampanyası başlangıcı gibi algılanabileceğini ifade eden Kömürcü, Erdoğan’ın “Gelin” çağrısını “Çok gerçekçi bulmuyorum. Giden olursa da yeni bir ‘Yetmez Ama Evet’ten başka bir şey olmaz” sözleriyle değerlendirdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ikinci yüzyıla dair yeni program ve hedeflerin yer aldığı “Türkiye Yüzyılı” programını Ankara’da ilan etti. Yeni anayasa adımından “Gelin” çağrısına kadar birçok başlığın yer aldığı programın seçmende nasıl karşılık bulacağı da merak konusu oldu.

Kamuoyunun nabzını yakından tutan araştırma şirketi temsilcilerinin bir kısmına göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin ikinci yüzyılına girerken “yeni hiçbir şey” söylemedi ve eskiyi konuştu. Erdoğan’ın konuşmasının yeni seçmenleri ikna etmeyeceği görüşünün aksini savunan araştırmacılara göre ise AK Parti ilk kez seçim kampanyasını bu kadar erken başlattı ve psikolojik üstünlük AK Parti’ye döndü.

Gazete Duvar’dan Serkan Alan‘ın haberine göre, Yöneylem Sosyal Araştırmalar Merkezi Genel Koordinatörü Derya Kömürcü’ye göre Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı programda “yeni bir şey” yok. İktidarın vadettiğinin çok altında kalan bir program olduğunu belirten Kömürcü, “Bugüne kadar söylediklerinin ötesinde çok yeni bir açılım ortada yok. Öncesinde köpürtülen ‘kapsayıcılık’ vs. gibi yaklaşımın sözden öteye geçmediğini düşünüyorum. ‘Kimlik siyaseti olmayacak’, ‘kutuplaşma olmayacak’ gibi şeyler Erdoğan siyasetinin özü aslında. Bunların değişmeyeceğini düşünüyorum” dedi.

‘Türkiye Yüzyılı’ açıklamasının genel olarak seçim kampanyası başlangıcı gibi algılanabileceğini ifade eden Kömürcü, Erdoğan’ın “Gelin” çağrısını “Çok gerçekçi bulmuyorum. Giden olursa da yeni bir ‘Yetmez Ama Evet’ten başka bir şey olmaz” sözleriyle değerlendirdi ve şunları kaydetti:

“Bir tür kocaman bir propaganda aygıtının en güçlü şekilde devreye sokulduğu ama açıkça en güçlü hamlenin bile sönük kaldığı bir durum var burada. Çok etkili olmadığını düşünüyorum. Bir süredir muhalefette çalkantılar, muhalif seçmeni moral bozukluğuna itecek şeyler oluyor. Bir söylem üstünlüğü son bir ayda Erdoğan’a geçmiş gibi görünüyor. Bu program, ‘Söylem üstünlüğünü’, ‘Seçimi ben yeniden kazanırım psikolojik üstünlüğüne’ taşıma hamlesi olarak tasarlanmıştı. Ancak öyle bir etki bende bırakmadı. Bugün Erdoğan’a oy verme niyetinde olanlar haricinde yeni bir tek seçmenin bu konuşmayı dinleyip, fikrini değiştirmesi olasılığı gözükmüyor.”

‘Vaat olarak yeni bir şey yok’

Aksoy Araştırma Kurucusu ve Sosyal Demokrasi Vakfı SODEV Başkanı Ertan Aksoy’a göre AK Parti eskiyi konuşarak yeniyi vadediyor. Güncel sorunlara dair programda hiçbir şeyin olmadığını, ülkelerin tarihlerinde yüzüncü yılların büyük semboller olduğunu belirten Aksoy, “Yüzüncü yıla giderken ülkeyi getirmiş oldukları bu derin yoksullaşma haline dair herhangi bir çözüm politikası olmadığı gibi aksini iddia eden bir tutum da söz konusu. Yeni yüzyılı anlamaya, gerekliliklerini inşa etmeye dair bir iz yok” dedi.

‘Türkiye Yüzyılı’ programına “seçim beyannamesi” denmesinin de fazla iddialı bir durum olduğunu ifade eden Aksoy, “Vaat olarak yeni bir şey yok. Mevcut durumun bir kısmının inkârı, bir de Kanal İstanbul gibi inat konularında ısrar var. Beklenti yaratıp, beklentiyi karşılayamayan bir çıkış. Dolayısıyla iddia edildiği kadar anlamlı bir toplantı değil. AK Parti’nin herhangi bir grup toplantısında söylediğinin dışında bir şey bu konuşmada yok” dedi ve şöyle devam etti:

“AKP büyük oranda siyaset üretemeyen bir yapıya dönüşmüş durumda. Son dönem baktığımda iki belirleyici durum görüyorum. Birincisi siyaset üretememe hali, ikincisi ise MHP’nin çizdiği sınırlar. Cumhuriyete dair vurgunun bir nedeni MHP ile birlikte siyaset yapma zorunluluğu.”

“AK Parti’de ilk kez bir seçim kampanyası bu kadar erken başlıyor”

Optimar Araştırma Başkanı Hilmi Daşdemir’e göre ise ‘Türkiye Yüzyılı’ programı öncelikle “gelecek vizyonu” vermeye çalıştı ve “tekrar toplumu kucaklamayı” vadetti. AK Parti’nin özetle “Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” dediğini belirten Daşdemir, “2023 seçim kampanyasının ana gündem maddesi yeni bir anayasa olacak. Yeni anayasa bir taraftan hak ve özgürlüklerini savunacak. Hak ve özgürlükler derken terör ya da birlik ve beraberliğe yönelik tehditlere karşı da direnci olan bir şey olacak. Diğer taraftan da ailenin korunmasıyla ilgili sürecin de oluşacağını görüyoruz. Bu vurgu da programda önemliydi” ifadelerini kullandı.

Programda kaydedilen “Yarın Değil Hemen Şimdi” sloganını hatırlatan Daşdemir, programın seçim startı olarak okunmaması gerektiğini, AK Parti açısından seçim startının çok daha önce verildiğini ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye seçime giderken iki taraf da bir vizyon ortaya koyuyor. Ancak AK Parti’nin vizyonu olarak baktığınızda geçmişte yaptıkları var. AK Parti’de ilk kez bir seçim kampanyası bu kadar erken başlıyor diyebiliriz. Çünkü daha önceki süreçlerde Erdoğan defalarca seçimlere girdi ama hiçbir seçim kampanyası bu kadar erken başlamamıştı. Bu da seçim kampanyasının hazırlığı kapsamında bir toplantıydı. Sayın Erdoğan, bu toplantının heyecan ve dinamizmini kendi kitlelerine aktardı. Araştırmalarda da bir yükseliş trendi var. Bu trendin yüzde 3’ün üzerinde olduğunu görüyoruz. Kararsızlara giden seçmenin tekrar AK Parti’ye geldiğini gözlüyoruz. Muhalefetin dağınıklığı ve kendi içlerindeki farklılıkların öne çıkması, Erdoğan’ın gelecek vizyonunu ortaya koymasıyla ve dış politikadaki gelişmeler tekrar AK Parti’ye dinamizm ve heyecan getirdi. Bu, Erdoğan’ın söylemleri ve duruşundan da hissedildi. Bu heyecan dalgasının devam edeceğini tahmin ediyorum.”

“Üç dört aydır psikoloji AK Parti’ye döndü”

GENAR Araştırma Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Aktaş’a göre ‘Türkiye Yüzyılı’ programında, “Türkiye’nin iç barışını tesis edip uluslararası ilişkilerde başarı” çerçevesi çizildi.

“Teröre bulaşmamış kim var ise ortak çalışalım” söyleminin kendisi açısından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasındaki “en kıymetli unsur” olduğunu belirten Aktaş, “Türkiye’nin klasik iç tartışmaları var. AK Parti kendisini ondan uzak tutmak istiyor. 2013’te AK Parti’nin darbeler ve karşıt söylemlerle girmiş olduğu bir dar boğaz vardı. Onun yerine bir bakıma kendi klasik AK Parti söylemini, yani iş üreten, değer üreten, siyaset üreten bir çerçeveye geriye dönüş yaptığını düşünüyorum. Bu tarz bir AK Parti’nin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Gelin” çağrısının önemli olduğunu belirten Aktaş sözlerini şöyle sürdürdü:

“Siyasi düşünceler farklı olabilir. Ama ‘Gelin bu ülkenin geleceğini birlikte inşa edelim’ dendi. Bu bir bütünlük çağrısıydı. Tarih boyunca gadre uğramış Kürtlerden, Alevilerden bahsetti. ‘Biz de bu gadre uğrayanların hakkını geri alan parti olduk’ gibi daha yumuşak, daha yapıcı, daha yüzü dışa dönük bir Türkiye tahayyülü çizdi. Bu tür adımla AK Parti, siyaset üretme kapasitesini de ortaya koymuş oldu. Bu açıdan da muhalefete göre bir ön almış oldu. Bundan sonra muhalefetin reflekslerini merak ediyorum. Siyaset bundan sonra farklılaşacak. AK Parti’nin alışık olduğu bir model değildi arkadan gitmek. Şimdi tekrar öne geçmek gibi bir çabası var. Üç dört aydır psikolojinin AK Parti’ye döndüğünü görüyorum.”

Paylaşın

AK Parti’nin ‘Türkiye Yüzyılı’ Vizyonu Ve Can Yakan Gerçekler

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yaklaşan seçimler öncesinde ‘Türkiye Yüzyılı’ temalı vizyon belgesini açıkladı. Erdoğan’ın açıkladığı vizyon belgesine karşılık uluslararası göstergeler, Türkiye’nin içerisinde bulunduğu durumu ortaya koydu.

Enflasyonda dünya birincisi konumunda bulunan Türkiye, Türkiye, 27 Avrupa ülkesi arasında Arnavutluk’tan sonra en düşük asgari ücrete sahip ülke konumunda.

İşsizlik sıralamasında dünya beşincisi olan Türkiye, AB işsizlik ortalamasını neredeyse ikiye katladı. IMF verilerine göre Türkiye, dünyada kişi başı milli gelir sıralamasında 78’inci sırada yer aldı.

Birgün’den Hüseyin Şimşek, Türkiye’nin içerisinde bulunduğu durumu gözler önüne seren uluslararası verileri tek tek sırladı: İşte o veriler;

Enflasyonda zirvede

TÜİK verilerine göre son enflasyon oranı yüzde 83,45, Enflasyon Araştırma Grubu’na (ENAG) göre ise yüzde 186 olarak belirlendi. TÜİK’in makyajlı rakamları baz alınsa bile Türkiye, enflasyonda dünya birincisi konumunda. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) verilerine göre Türkiye’de yıllık enflasyon yüzde 83,45’ken ikinci sıradaki Arjantin’de ise yüzde 83 oranında.

Asgari ücrette dipte

EUROSTAT verilerine göre, Türkiye, 27 Avrupa ülkesi arasında Arnavutluk’tan sonra en düşük asgari ücrete sahip ülke konumunda. Türkiye’deki asgari ücret, yaklaşık yedi sene önce birçok Avrupa ülkesindeki asgari ücreti geride bırakıyordu.

Hukuka bağlılık yok

Dünya Adalet Projesi (WJP) 2022 Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ne göre Türkiye, hukuk devletine bağlılıkta 140 ülke arasında 116’ncı sırada yer aldı. Hukukun üstünlüğü ve hukuka bağlılık konusunda gerisinde kalınan ülkeler arasında Burkino Faso, Gana, Moğolistan ile Trinidad ve Tobago gibi ülkeler yer aldı.

İşsiz nüfusta ilk beşte

OECD tarafından yayımlanan son verilere göre Türkiye, yüksek işsizlikte de dünya sıralamasına girdi. AKP’nin “vizyonlu” istihdam projesi sonucunda, Türkiye işsizlik sıralamasında dünya beşincisi oldu. Türkiye, AB işsizlik ortalamasını neredeyse ikiye katlarken, Slovakya, Litvanya, Şili, İsrail, Macaristan gibi ülkelerden çok daha fazla işsize sahip.

Milli gelirde İran’ın gerisinde

Kişi başına düşen milli gelir sıralamasında Türkiye, yine birçok ülkenin gerisinde kaldı. IMF verilerine göre Türkiye, dünyada kişi başı milli gelir sıralamasında 78’inci sırada yer aldı. Türkiye’den daha yüksek kişi başı milli gelire sahip ülkeler arasında İran, Romanya, Bulgaristan, Çin, Yunanistan gibi ülkeler yer aldı.

40 yıl öncesine dönüş

Türkiye, dünya ekonomisindeki payı bakımından da büyük bir kayıp yaşıyor. Uluslararası verilere göre, Türkiye’nin dünya ekonomisindeki payı, askeri darbenin yapıldığı 1980 yılının bile gerisine düştü. Buna göre, Türkiye’nin dünya ekonomisindeki sıralaması 23. Bu sıralama 2004 yılında 17’ydi.

Küresel refah endeksinde geride

Londra merkezli düşünce kuruluşu Legatum Enstitüsü’nün Küresel Refah Endeksi verilerine göre Türkiye, 167 ülke arasında 93’üncü sırada yer alabildi.

Polis devletinde ilk ikide

Ekonomik kalkınmayı bir kenara bırakarak güvenlikçi politikalara sarılan AKP, 100 bin kişi başına düşen polis memuru sayısında Türkiye’yi dünya ikinciliğine taşıdı. İlk sırada Karadağ yer alırken Türkiye’nin geride bıraktığı ülkeler arasında Yunanistan, Malta, Kosova, Letonya gibi ülkeler yer aldı.

Yolsuzluk endeksinde 42 sıra geriledi

Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin verilerine göre Türkiye, Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 180 ülke arasında 96’ncı sırada yer aldı. Kamu sektörü yolsuzluklarına göre hazırlanan sıralamada Türkiye, son 10 yılda 42 basamak birden geriledi. Türkiye ile aynı sıralamaya sahip ülkeler, Arjantin, Brezilya, Endonezya, Sırbistan ve Lesoto oldu.

Basın özgürlüğünde de sonlarda

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün hazırladığı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre Türkiye, 180 ülke içerisinde 149’uncu sırada yer aldı. Türkiye sıralamada, Katar, Somali, Filipinler, Brezilya, Kenya gibi ülkelerin gerisinde kaldı.

Eğitime yeterli pay ayrılmıyor

Türkiye, ilköğretim düzeyinde eğitime ayırdığı bütçe ile OECD ortalamasının altında kaldı. Yetersiz bütçe nedeniyle OECD ortalamasının altında kalan 16 ülke arasında da Türkiye, Meksika ve Kolombiya ile birlikte son sırada yer aldı.

Paylaşın