TTB’den Kovid 19 Uyarısı: Maskeye Geri Dönülmeli

Kovid-19 vaka sayısında artış yaşanması üzerine açıklama yapan TTB, çocukları kapsayacak şekilde aşıların başlatılması, kapalı ortamda maskeye geri dönülmesi ve verilerin günlük olarak paylaşılması çağrısında bulundu.

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Kovid-19 vaka sayılarında artış yaşanması üzerine hükümete çağrıda bulundu. TTB’den yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı;

“COVID-19 vaka sayılarında artış görülmektedir. Başta riskli yurttaşlar olmak üzere durma noktasına gelen aşılanma çocukları da kapsayacak şekilde başlatılmalı, kapalı ortamlarda maskeye geri dönülmeli, testler artırılmalı, veriler test sayılarıyla birlikte günlük paylaşılmalıdır.”

Vaka sayısında artış

Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, 13-19 Haziran 2022’de 10 bin 954 olan haftalık vaka sayısı, 20-26 Haziran 2022’de 26 bin 635’e yükseldi.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da vaka sayılarında bir süredir artış gözlemlendiğini belirterek, günlük binin altına inen vaka sayılarının şu anda 4 bine doğru ilerlediğini ifade etti. Türkiye genelinde 2. doz aşı yapılma oranı yüzde 85, 1. doz aşı yapılma oranı ise yüzde 93.

Paylaşın

TTB: Maymun Çiçeği Solunum Yoluyla Da Bulaşıyor

TTB, Sağlık Bakanlığı’nın olağandışı bir durum olduğunu kabul etmesi gerektiğini belirterek, enfekte hastaları izole etmesi gerektiğinin altını çizdi. TTB, ayrıca, önlemlerin ivedilikle alınması ve hazırdaki önlemlerin gözden geçirilmesi gerektiğini de vurguladı.

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türkiye’de ilk vakası görülen maymun çiçeği virüsü ile ilgili olarak açıklama yaptı. Hastalıkla ilgili bilgi veren TTB, maymun çiçeği hastalığının halk sağlığı açısından öneminin hafife alınmaması gerektiğinin altını çizdi.

Hangi yolla bulaşıyor?

“Maymun çiçeği hastalığı, maymun çiçeği virüsünün yol açtığı, hayvandan insana ve insandan insana bulaşabilen bir hastalıktır. İnsandan insana bulaş mekanizması olarak; enfeksiyöz yaralar, kabuklar ve vücut sıvıları ile yakın temas, enfeksiyöz materyalle kontamine olmuş çarşaf gibi eşyalarla temas, uzun süre yüz yüze temas (solunum salgıları ile temas veya damlacıklara maruz kalmak) ve gebeden fetüse geçiş düşünülmektedir. Hastalığın başlangıcından, yaraların kabuklanıp tamamen epitelizasyonu gerçekleşene kadar kişiler bulaşıcı kabul edilmektedir.”

Kesin tanının PCR testi ile konulduğunu belirten TTB, hastalığın kuluçka süresinin ise 4 ile 21 gün arasında değişebildiğini belirtti.

Belirtiler: Döküntüler ağrılıdır

“Sonrasında; genellikle tipik olarak 5 güne kadar sürebilen ve ateş, halsizlik, baş ağrısı, kas ağrıları, lenf bezlerinde şişme ile kendini gösterebilen prodromal (ön belirti) dönem yaşanır. Yüzde, el ve ayak tabanlarında daha sık olmak üzere bütün vücutta görülebilen içi sıvı dolu döküntüler, genellikle ateşin ortaya çıkmasından sonra 1-4 gün içinde başlayıp 2-3 hafta boyunca devam edebilmektedir. Döküntüler genelde ağrılıdır, ancak iyileşme sürecindeki döküntüler kaşıntılı olabilir.”

Öneriler: Maskeler yayılımı önler

“Hastalığın oluşturduğu salgının kontrolünde hastaları sağlıklı bireylerden ayırma (izole etme), karantina ve sürveyans sisteminin etkin çalışması gerekmektedir. Ayrıca maskeler maymun çiçeğinin yayılmasını önleyebilir. Uzun süreli yüz yüze maruz kalma durumlarında maymun çiçeği virüsü solunum yoluyla yayılabilir. Bu nedenle enfekte hastalarla yakın temas kurması gereken kişilerin ve sağlık çalışanlarının hastalanmalarının önüne geçmek için maske yararlı olabilir. Hastalığa karşı çeşitli ilaçlar ve aşılar kullanılmaktadır. Çiçek hastalığına karşı bağışıklamanın da hastalığı engellemede veya asemptomatik (belirtisiz) geçirilmesinde etkili olduğu düşünülmektedir.”

“Bakanlık enfekte hastaları izole etmeli”

TTB son olarak şu uyarıda bulundu:

“Son elli yıldaki maymun çiçeği hastalığı sayılarına ve son iki aydaki hızlı vaka artışına baktığımızda; maymun çiçeği hastalığı, devam eden COVID-19 pandemisi ile karşılaştırılabilir bir tehdit düzeyine henüz ulaşmamıştır. Bu nedenle Türk Tabipleri Birliği (TTB) olarak salgının kontrol altına alınacağı konusunda ihtiyatlı bir iyimserlik içindeyiz.

“Sağlık Bakanlığı olağandışı bir durum olduğunu kabul edip ciddiyetle aşağıdaki önlemleri ivedilikle almalı ve hali hazırdaki önlemleri gözden geçirmelidir.

  • Zaman kaybetmeden Bulaşıcı Hastalıkların İhbarı ve Bildirim Sistemi Hakkında Tebliğ’de değişiklik yaparak maymun çiçeği hastalığını bildirimi zorunlu bir hastalık olarak listelemelidir.
  • Enfekte hastaları izole etmelidir.
  • Temaslı takibi ile olası yeni vakaların tespitini erken yapmalıdır.
  • Uygun enfeksiyon önleme ve kontrol önlemlerinin uygulanmasını sağlamalıdır.
  • Paniğe neden olmayacak biçimde sağlık çalışanları başta olmak üzere toplumun geneline yönelik eğitim ve bilgilendirme çalışmaları planlamalı ve yapmalıdır.
  • Riskli ve temaslı kişilere yönelik bir aşı programı planlamalı ve uygulamalıdır (Halihazırda iki farklı aşı seçeneği mevcuttur; ACAM2000 ve JYNNEOS).
  • Hastalar için ilaç teminini gerçekleştirmeli, semptomları olabileceğinden endişe duyan herkesin sağlık hizmetlerine erişebileceğini hissetmesini sağlamak için, maymun çiçeği hastalığı ve şüpheli maymun çiçeği hastalığının teşhis ve tedavisini tamamen ücretsiz yapmalıdır.”

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Türkiye’yi Terk Eden Doktor Sayısı Son 6 Ayda Bine Yaklaştı

Türkiye’de TÜİK verilerine göre yıllık enflasyonun yüzde 70’i geçmesi ve ekonomik dengenin bozulması birçok iş alanında yurt dışına göçü artırdı. Son dönemde daha iyi yaşam şartları için özellikle Avrupa ülkelerine yönelenler arasında sağlık çalışanları da bulunuyor. 

Türk Tabipleri Derneği’ne (TTB) göre bu yılın ilk yarısında 938 doktor ülkeden ayrıldı. Bu sayı geçen yıl bin 400 olarak rapor eldi.

Erdoğan, Mart ayında yaptığı bir konuşmada, “Açık konuşuyorum, gidiyorlarsa gitsinler” demiş “Bizler de üniversiteyi yeni bitiren doktorlarımızı istihdam ederiz. Biz asistan doktorlarımız ile buralarda devam ederiz. Daha da ileri gidiyorum; yurt dışından dönmek isteyenlerin dönüşünü sağlar, buralarda görevlendiririz” demişti.

“Sorun eriyen maaşlar ve zorlu çalışma koşulları”

Gelir meselesi en büyük endişelerden biri. Enflasyon nedeni ile gelirleri eriyen doktorlar hem maaşlarını hem de zorlu çalışma koşullarını protesto ediyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise maaşların düşük olmadığını “En az alan doktor ne alıyor dedim, ‘8-9 bin’ dediler. En fazla alan ne alıyor dedim, ’25-30 bin’ dediler. Özel sektör çok veriyormuş, oraya gidiyorlar. Varsın gitsinler” cümleleri ile bu protestolara yanıt veriyor.

Benzer sorunlardan yakınan ve ismini vermek istemeyen başka doktorlar, ekonomik sebeplerden ötürü çalışanların özel hastanelere yöneldiğini belirtiyor. Kamu hastanelerinde maaşlar düşük olması ve hasta sayısının fazla olması, yurt dışına gidemeyen bu doktorları özel hastanelere itiyor.

Ülkede resmi kurumların açıkladığı ve son 20 yılın en yüksek seviyesini işaret eden enflasyon oranları ise kamuoyu yoklamalarına göre inandırıcı bulunmuyor. Halkta bu oranın çok daha yüksek olduğu kanısı hakim.

Bu yönde açıklamalarda bulunan bir grup bağımsız iktisatçı da asıl enflasyon oranının yüzde 160’ları bulduğunu ileri sürüyor. Bu uzmanların kurduğu Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) hakkında TÜİK savcılığa şikayette bulunmuş ve soruşturma başlatılmıştı.

euronews muhabiri Kristina Jovanovski’ye konuşan ENAGrup kurucularından Veysel Ulusoy, enflasyon oranlarının siyaset üzerinde de etki oluşturduğunu ve iktidar partisinin oy oranlarında azalmaya neden olduğunu belirtti.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

TTB: Günde 7 Doktor Yurtdışına Gidiyor

Son yıllarda binlerce doktor Türkiye’deki kötü çalışma koşulları ve sağlık sektöründe çözülmeyen problemler nedeniyle farklı ülkelere göç etti. Yurtdışında çalışabilmek için Sağlık Bakanlığı’ndan sicil belgesi isteyen hekimlerin sayısı her geçen yıl artıyor. 2021 yılında 1405 hekim yurtdışına çıkmıştı. Bu yıl sayının çok daha fazla olması bekleniyor.

Türk Tabipler Birliği (TTB) Genel Sekreteri Vedat Bulut, Sağlık Bakanlığı’ndan günlük ortalama 7 hekimin yurtdışına çıkmak için sicil belgesi aldığını söyledi:

“Bu sayı 2022 Mart ayında 213 ile rekor kırdı. Nisan ayında bu sayı 214 oldu. Geçtiğimiz yıl 1405 hekim yurtdışına çıkmıştı. Yıl sonunda 2500 olması bekleniyor. Bunların yüzde 55’i uzman hekim. Bu sayılar sadece yurtdışına göç edenler. Özel sektöre geçenleri sayamıyoruz. O sayıyı sadece Sağlık Bakanlığı biliyor.”

Sahil kesimlerinde durum daha kötü

Sahil kesimlerinde çok daha fazla hekimin istifa etmeye başladığını söyleyen Bulut, bu durumun nedenini şöyle açıklıyor:

“Rotasyon ile görevlendirilen hekim arkadaşların gidecekleri yerde konaklama imkanları yok. Konaklama ücretleri çok pahalı. İnsanlar belirli bir yaşa geldiklerinde sahil kesimlerine gitmek isterlerdi. Şimdi bir telefon mesajı ile görevlendiriliyor. Eskiden kamu yerleri mevcuttu. Onlar da satıldığı için gecelik 500 TL konaklama ücreti ödeyemiyorlar.”

“Parçalanmış yüzlerce doktor ailesi var”

Hekimlerin içinde bulunduğu birçok zor durum olduğunu aktaran Bulut, şöyle devam etti:

“Hekimler üç aylığına görevlendiriliyor. Bir-iki günlük değil. Aileler parçalanıyor. Eşi Adana’da kendisi İstanbul’da görevlendiriliyor. Aile bizi Adana’da birleştirin diyor, Kütahya öneri olarak sunuluyor. Sağlık Bakanlığı hekimleri köle olarak görüyor. Bu son derece hatalı bir tutum. Parçalanmış yüzlerce doktor ailesi var. Bize her gün hekim arkadaşlarımızdan telefonlar geliyor.”

Erdoğan doktorlara seslenmişti

Erdoğan, Mart ayında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Sergi Salonu’nda kadın muhtarlar ile bir araya gelmişti. Bu buluşmada Erdoğan doktorlara, “Açık konuşuyorum; varsın gidiyorlarsa gitsinler, bizler de üniversiteleri yeni bitiren doktorlarımızı istihdam ederiz” demişti. Erdoğan’ın bu sözlerine, Türk Tabipleri Birliği (TTB) olmak üzere birçok hekim, siyasetçi ve ünlü isim sosyal medyadan yaptıkları paylaşımlar ile tepki göstermişti.

29 Mayıs’ta Ankara’da miting

Hekimler, özlük haklarından sağlıkta şiddete, kötü çalışma koşullarından yurtdışına göçe kadar sorunlarını gündeme taşımak için 29 Mayıs Pazar günü Ankara’da “Emek Bizim Söz Bizim, Sağlık Hepimizin” başlıklı mitingde buluşacak.

Paylaşın

TTB: Pandemi Bitmedi, 2 Buçuk Ayda 11 Bin 565 Kişi Öldü

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve Bilim Kurulunun bugün yapacağı duyurulan toplantının ertelenmesinin ardından Türk Tabipleri Birliği (TTB), dikkat çeken bir açıklama yaptı.

TTB, Bakan Koca’nın geçtiğimiz hafta yaptığı “maskesiz yaşama geçiş” açıklamasını hatırlattı ve toplantı konusunun önceden paylaşılmasını “salgının ciddiye alınmadığı anlamı” taşıdığını belirtti.

Türk Tabipleri Birliği Pandemi Çalışma Grubu’nun imzasıyla yapılan açıklamada “Sağlık Bakanlığı’na ve Bilim Kurulu’na salgının bitmediğini ve devam ettiğini tekrar hatırlatıyoruz” denildi:

“Maske, temizlik ve mesafe gibi kişisel koruyucu önlemlerin devam etmeli. Havalandırma ve kapalı ortamlarda fazla kalınmaması gibi birçok tedbiri günlük yaşamımızdan bir süre daha çıkarmamamız gerekiyor.

“Aşılama oranı düşük”

Tam aşı oranlarımızın düşük olduğunu, olası bir varyant değişikliği ihtimalinin bulunduğunu ve bu nedenle aşı konusunun daha fazla önemsenmesi gerektiğini savunuyoruz.

Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, 29 Ocak 2022’de yaptığı bir konuşmasında; ‘Artan vaka sayılarının sizi ürkütmemesini Sağlık Bakanınız olarak en yüksek sesle söylüyorum. ’Endişe etmeyiniz, hastalık eski günlerde ki gücünde değil’ dedikten sonra 30 Ocak’tan 19 Nisan tarihine kadar resmi rakamlara göre Covid-19 nedeniyle 11 bin 565 kişi ölmüştür. Ne yazık ki salgın, Sağlık Bakanı ‘bitti’ dediğinde bitmiyor.

Sağlık Bakanlığı’nın öncelikle yapması gerekenler; özellikle riskli kişilerin tam aşılanmasının sağlanmasıyla,  toplumun yeni ölümcül varyantlara karşı yeterli derecede korunabileceği mekanizmaları oluşturmak ve pandemi dönemindeki 300 bine yakın önlenebilir fazladan ölümün hesabını vermektir.”

Paylaşın

Bu Düzen Böyle Gitmez!

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Dişhekimleri Birliği (TDB) ortak bir basın toplantısıyla 1 Mayıs programını açıkladı. 

Kurumların genel başkanları ve yönetim kurulu üyelerinin katılımıyla DİSK Genel Merkezi’nde yapılan basın açıklamasının gündemi ekonomik krizdi. Toplantıda konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Ekonomik kriz, işsizlik, zamlar, pandemi, borçlanma derken ülkemizde insanca yaşamak bir yana hayatta kalmak bile her gün zorlaşıyor” dedi.

Bu düzen toplumun işini, aşını, geçimini ve sağlığını korumuyot aksine tehdit ediyor” diyen Çerkezoğlu, “Bu düzenin çarkları, dünyanın tüm değerlerini ve güzelliklerini üreten bizleri, işçileri, emekçileri, kamu emekçileri, mühendisleri, mimarları, hekimleri, avukatları, aydınları, akademisyenleri, sanatçıları, gençleri, kadınları, emeklileri, emekli dahi olamayanları ezdikçe eziyor” ifadelerini kullandı ve şöyle devam etti:

Bu düzenin çarkları, zengini daha zengin etmek, bankaların kasalarını doldurmak, şirketleri ihalelerle beslemek üzere kurulmuş. Bu düzenin çarkları sermayeye sömürecek ucuz emek, yağmalanacak doğa, talan edilecek kentler yaratmak üzere dönüyor.

Halk işsizlikle, açlıkla, yoksullukla, artan borçlarla, salgınla mücadele ederken 20 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarı ülkenin tüm kaynaklarını, bir avuç patronu ve ayrıcalıklı zümreyi korumak için seferber etti, etmeye devam ediyor.

Halk işe, ekmeğe, insanca bir yaşama olduğu kadar demokrasi, adalet ve hukuka da aç. Bu düzen yurttaşların hakkını, hukukunu çiğniyor, adaletsizliği büyütüyor.

Halkın gerçeği ile bir avuç ayrıcalıklı kesimin gerçeği arasındaki fark, tek sesli medyanın propaganda yayınlarıyla perdelenmek isteniyor. Üstü örtülemeyen hakikate dair çığlıklar, baskı ile, şiddet ile, sansür ile, zor ile bastırılmak isteniyor. Hakkını arayan ve gerçekleri söyleyen herkes bu düzenin hukuk dışı zorbalıklarıyla karşı karşıya kalıyor.

“Bu düzen böyle gitmez”

Bu düzen böyle gitmez. Halkı yoksulluğa, açlığa, işsizliğe, borçluluğa ve güvencesizliğe mahkûm eden bu akıl dışı düzen Türkiye’nin sırtında bir yüktür.

20 yıldır ülkeyi yönetenler ve tüm yetkileri tek kişide toplayanlar sorumluluktan kaçamaz. Ülkenin kanayan sorunlarını kendi dışındaki herkese ve her şeye bağlayan bir yönetim anlayışına artık yeter diyoruz.

Gün şikâyet etme günü değildir. Biz tüm sömürülenler, yoksullaşanlar, ezilenler olarak bu düzeni değiştirme, 82 milyonun insanca yaşayacağı bir ülkeyi inşa etme gücümüz var.

1 Mayıs, İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma günü ülkenin dört bir yanında gücümüzü ve coşkumuzu meydanlara taşıdığımız bir gün olacaktır. Dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de işçilerin ve emekçilerin, bu günü kendi belirledikleri, kentin en merkezi meydanlarında, İstanbul’da da Taksim 1 Mayıs alanında coşkuyla kutlama hakkı vardır.

Ulusal ve uluslararası mahkemelerce de kabul edilen bu hakkın 2013’ten beri keyfi biçimde gasp edilmesini, Taksim 1 Mayıs alanının yasaklanmasını kabul etmediğimizi ve Taksim 1 Mayıs meydanı yasağı başta olmak üzere, yasakların kalktığı bir ülke için mücadele kararlılığımızı buradan bir kere daha ifade etmek isteriz.

Biz 1 Mayıs Birlik Mücadele ve Dayanışma Gününe giderken birlikte değiştirme irademizi işyeri işyeri, sokak sokak, meydan meydan örgütleyeceğimizi, Türkiye’nin dört bir yanında 1 Mayıs meydanlarında omuz omuza olacağımızı ilan ediyor, emekten, barıştan, demokrasiden, eşitlikten, özgürlükten yana olan herkesi 1 Mayıs meydanlarında buluşmaya çağırıyoruz.

Paylaşın

TTB: Taleplerimiz Görmezden Gelinmeye Devam Ediliyor

İş bırakma eyleminin ardından bir açıklama yayınlayan TTB, açıklamasında grev çağrısına katılan meslektaşlarına teşekkür etti ve “Cumhurbaşkanı tarafından dün yapılan açıklamalar taleplerimizin görmezden gelinmeye devam edildiğini gösterdi” dedi.

Türk Tabipleri Birliği (TTB), hekimler ve sağlık çalışanlarının, taleplerinin karşılanması amacıyla 14 ve 15 Mart’ta yaptıkları iş bırakma eyleminin ardından bir açıklama yayınladı.

TTB açıklamasında grev çağrısına katılan meslektaşlarına teşekkür etti:

“Emeğimiz, haklarımız, sağlığımız ve geleceğimiz için ’14-15 Mart’ta G(ö)REVdeyiz’ çağrımıza uyarak ülkenin dört bir yanında, tüm sağlık kurumlarında tarihin en yoğun katılımlı G(ö)REV’ine katılan tüm meslektaşlarımıza ve bizleri yalnız bırakmayan insanlarımıza teşekkür ederiz: Birlikte mücadele ederek kazanacağız.

14-15 Mart’ta bizleri mutsuz, hastaları mağdur eden; sağlığı ticarete, hastaları müşteriye, hastaneleri ticarethanelere dönüştüren bu sağlık politikalarına karşı emeğimiz, sağlığımız ve geleceğimize hep birlikte sahip çıkacağımızı bir kez daha gösterdik.

Bizi duymazdan, görmezden gelip yok sayanlara; sesimize kulaklarını tıkayanlara; ‘Varsın gidiyorlarsa gitsinler’ diyerek bizi değersizleştirenlere karşı emeğimize, mesleğimize, geleceğimize hep birlikte bir kez daha sahip çıktık.

Beyaz Yürüyüş, Beyaz Forum, Beyaz Nöbetlerle acil taleplerimizin karşılanmasını, sesimize kulak verilmesini istedik. Cumhurbaşkanı tarafından dün yapılan açıklamalar taleplerimizin görmezden gelinmeye devam edildiğini gösterdi. Bilinmesini isteriz ki emeğimiz ve meslek onurumuz görmezden gelinmeye devam edildikçe; tüm haklılığımızla bizleri değersizleştiren anlayışın karşınızda durmaya, emeğimize geleceğimize sahip çıkmaya devam edeceğiz.

Yoğun katılım ile gerçekleşen eylemimiz gelecek için bizlere umut vermiştir. Örgütlü mücadelemizin sonunda haklı taleplerimizi de elde edeceğiz.

Şiddet üreten bu sağlık sistemine, emeğimizin karşılığını alamadığımız bu çalışma koşullarına, bizleri değersizleştiren anlayışlara karşı hekimlik değerlerinden gelen gücümüzle itiraz etmeye, mücadeleyi yükseltmeye devam edeceğiz. Çünkü Biliyoruz: Sorunlarımızın çözümü ancak birlikte mücadelemizle olacaktır.”

Paylaşın

Sağlık Çalışanları İki Gün Grevde

Sağlık çalışanları, yaşadıkları sorunları ve taleplerini dile getirmek için birçok kentte eylem düzenledi. Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) de aralarında olduğu 10 sağlık örgütünün çağrısıyla düzenlenen eylem süresince acil sağlık hizmetleri dışında hizmet verilmeyecek. Grev bugün ve yarın devam edecek.

Haber Merkezi/ Konuya ilişkin Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından yaptığı açıklamada, “Toplumun sağlığı her geçen gün daha kötüye gitmekte, sağlığa ulaşım ise güçleşmektedir. Sağlık sistemi sürdürülemez durumdayken; bizler sağlıkta şiddet ve malpraktis tehdidi altında, düşük ücretlerle ve ağır iş yüküyle çalışmak zorunda kalmaktayız. Meslek onurumuzun ve emeğimizin en değersiz hale getirildiği dönemdeyiz” denildi.

TTB’nin iki gün boyunca gerçekleştireceği grev boyunca; acil hastalar, diyaliz hastaları, acil gebeler, yoğun bakım hastaları ve kanser hastalarının bakımı ise aksatılmayacak.

Türk Diş Hekimleri Birliği, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası, Dev Sağlık-İş, Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği, Birlik ve Dayanışma Sendikası ile Genel Sağlık-İş de greve katılıyor.

Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu ise 14-16 Mart tarihleri arasında grevde olacağını açıkladı. Ahesen, Hekimsen, BDS, Hekim Birliği, Genel Sağlık İş, Tabip-Sen, Hürriyet-Sen ve diğer STK’ların da bu üç günlük iş bırakma kararına katılacağı belirtildi.

Sağlıkçıların talepleri şöyle:

  • Şiddetsiz ve güvenli bir çalışma ortamı için yeni ve etkili “Sağlıkta Şiddet Yasası” çıkarılsın, mobbing ve baskılar son bulsun.
  • Performans, ek ödeme değil, insanca yaşamaya yetecek, yoksulluk sınırı üzerinde emekliliğe yansıyacak temel ücret sağlansın.
  • 3600’den 7200 kadar kademeli ek gösterge uygulansın.
  • Fiili hizmet süresi (yıpranma payı) sağlık hizmetlerinde çalışan tüm emekçilere yıllık 90 gün üzerinden tam olarak uygulansın.
  • OECD ortalamasında kadrolu güvenceli personel istihdamı yapılsın. Taşeron çalışma ortadan kaldırılsın.
  • Toplumsal sağlık için güçlü ve etkin birinci basamak sağlık örgütlenmesi sağlansın. Ceza yönetmeliği kaldırılsın.
  • Özgür ve bilimsel çalışma ortamı için meslek örgütleri üzerindeki baskılara son verilsin.
  • Liyakatsiz atamalara, tip sözleşme dayatmalarına, tıp ve sağlık bilimleri eğitimlerini niteliksizleştiren, altyapısı uygun olmayan tıp fakültelerinin, eczacılık fakültelerinin, diş hekimliği fakültelerinin, hemşirelik fakültelerinin, sağlık bilimleri fakültelerinin ve sağlık meslek yüksekokullarının açılmalarına son verilsin.
  • Covid-19 iş kazası ve meslek hastalığı olarak kabul edilsin
  • Haklarında kesinleşmiş yargı karar bulunmayan ihraç sağlık ve sosyal hizmet emekçileri derhal göreve başlatılsın.
  • Sağlık hizmeti için ödediğimiz vergiler, katkı katılım payları ve ilave ücretler kaldırılsın
  • Sağlık ve sosyal hizmetlerin planlanmasından sunulmasına kadar emekçiler örgütleri aracılığıyla, halk da merkezde siyasi partiler, yerellerde ise yerel yönetimler, muhtarlıklar, örgütlü yapılar ve siyasi partiler eliyle süreçlere dâhil olsun.
  • Şehir hastanelerine, özel hastanelere aktarılan teşvik ve bütçeler kamu sağlık kurumlarına aktarılsın
  • Her işyerine kreş açılsın, sağlık emekçileri çocukları ile işleri arasında tercih yapmak zorunda kalmasın.
  • Kamu sağlık kurumları daha demokratik bir yapıya kavuşturulsun
Paylaşın

Hekimler Ve Sağlık Çalışanları Eylemdeydi

Sağlık çalışanları, yeni tip koronavirüs (Kovid 19) salgınının ikinci yıl dönümünde “Pandeminin Ağır Sonuçlarının Sorumlularını Biliyoruz” sloganıyla Sağlık Bakanlığı ve il sağlık müdürlükleri önünde açıklama yaptılar.

Ankara’da Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türk Diş Hekimleri Birliği (THB), Türk Hemşireler Derneği (THD), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Dev Sağlık-İş, Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği ve Psikologlar Derneği,  Sağlık Bakanlığı önünde ortak basın açıklaması gerçekleştirdi.

Eyleme, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Ankara Milletvekili Murat Emir, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ve HDP Antalya Milletvekili Kemal Bülbül de destek verdi.

Ankara

Açıklamada ilk sözü alan Ankara Diş Hekimleri Odası Başkanı Serhat Özsoy, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “son 17 yılda ülkemizin temel hizmet alanlarında ve altyapısında gerçekleştirdiğimiz büyük dönüşüm sayesinde hamdolsun Türkiye, bu sürece olabilecek en hazırlıklı şekilde yakalanmıştır” sözlerini hatırlattı ve salgının Erdoğan’ın söylediği gibi yönetilmediğini belirtti.

Özsoy, ilk vakanın ardından geçen iki yıl sonunda Türkiye’nin 14,5 milyon vakayla dünyada dokuzuncu sırada yer aldığını ve salgını en ağır yaşayan ülkelerden biri olduğunu söyledi.

Sağlık Bakanlığı’nın ölümlere dair açıkladığı verilerin bile yüksek olduğunu belirten Özsoy, gerçek ölüm rakamının 250 binin üzerinde olduğunu söyledi.

Pandemi döneminde hükümetin işçilerin çalışmaya devam etmesi yönündeki “çarklar dönecek üretim sürecek” şeklindeki ısrarını hatırlatan Özsoy, çalışmanın durdurulması ve ekonomik destek yönündeki çağrılara karşı hükümetin bu ısrarının sermayeye destek ancak emekçiye açlık ve ölüm olarak döndüğünü söyledi.

Hekimler, 14-16 Mart arasında gerçekleştirecekleri greve ilişkin dayanışma çağrısını yaptıktan sonra, “Yaşamak, yaşatmak istiyoruz”, “Buradaydık, buradayız, gitmiyoruz” sloganlarıyla açıklamalarını sonlandırdı.

İzmir

İzmir Sağlık Platformu,  İzmir İl Sağlık Müdürlüğü önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamada, koronavirüsten dolayı yaşamını yitiren sağlık çalışanları anısına saygı duruşunda bulunuldu.

Platform adına açıklamayı yapan İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı, koronavirüs salgının üzerinden 2 yıl geçtiğini anımsatarak, 14.5 milyon vakayla dünyada dokuzuncu sırada yer alan Türkiye’nin salgını en ağır yaşayan ülkelerden biri olduğunu vurguladı.

Mersin

Sağlık çalışanlarının Mersin’deki eylemine Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri de destek verdi. “Gidecek olan Hekimler değil”, “Pandeminin ağır sonuçlarının sorumlularını biliyoruz” pankartlarının ve “Yönetemiyorsunuz, tükeniyoruz” dövizinin açıldığı açıklamada, “Herkese sağlık güvenli gelecek” sloganı atıldı. Ortak açıklamayı Mersin’de ise Mersin Tabip Odası Başkanı Mehmet Antmen yaptı.

Diyarbakır

Amed Sağlık Platformu’nun Diyarbakır İl Sağlık Müdürlüğü önünde yaptığı açıklamaya Halkların Demokratik Partisi (HDP) İl Eşbaşkanı Gülistan Atasoy, KESK ve DİSK üyeleri de katıldı. Açıklamayı SES Diyarbakır Şube Eş Başkanı Yıldız Ok Orak yaptı. Eylem “Haklıyız, susmuyoruz, hiçbir yere gitmiyoruz” sloganı ve alkışlarla son buldu.

Şebnem Korur Fincancı

Urfa

Urfa’da TTB, SES ve Diş Hekimleri Odası, Mehmet Akin İnan Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde açıklama yaptı. Urfa TTB Odası Başkanı Osman Yüksekyayla, yanlış yürütülen politikalar, alınmayan önlemler nedeniyle pandemi sürecinde sağlıkçıların yaşamlarından olduğunu söyledi. Yüksekyayla,”Sorumluları biliyoruz, affetmiyoruz” dedi.

Ardından konuşan SES Şube Eşbaşkanı Salih Karataş ise, maskeyi dağıtamayanların sağlık emekçilerinin ölümüne neden olduğunu ifade etti. Karataş, “Bir yere gitmiyoruz. Mücadeleye devam edeceğiz. Gidecek olan biri varsa ilk seçimlerde hükümettir, hükümetin yandaşlarıdır” dedi. Açıklamanın ardından 2 yıllık pandemi sürecinde yaşamını yitiren sağlıkçılar için saygı duruşunda bulunuldu.

Mardin

Mardin Tabip Odası, Mardin Diş Hekimleri Odası ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Mardin Şubesi, Mardin Devlet Hastanesi önünde açıklama yaptı. Açıklamaya TTB Merkez Konsey üyesi Dr. Halis Yerlikaya da katıldı.

Yerlikaya, 11 Mart 2020’den bu yana pandeminin nasıl yönetilmesi gerektiğini anlatmaya çalıştıklarını ancak salgının yönetilemediğini söyledi. Yerlikaya, “Resmi rakamlara göre; 93 bin ölüm var. Ama biz biliyoruz ki; sadece Covid-19’a bağlı değil, Covid-19 dışı hastalıklar nedeniyle de fazladan ölümler yaşandı. Bu süreçte 250 bin insanımızı yitirdik. Bunları yitirmeyebilirdik” dedi.

Ardından Mardin Tabip Odası Başkanı Dr. Mustafa Volkan Binbaş, açıklama yaptı. Binbaş, “Salgın döneminde siyasi rant hedefiyle politikalar üretildi. Eksik, yanlış, tutarsız salgın yönetimi hayatları karatmaya devam etti” dedi.

Adana

Adana Tabip Odası ve SES Adana Şubesi, İl Sağlık Müdürlüğü önünde açıklama yaptı. Açıklamaya TİP Milletvekili Ahmet Şık, HDP Adana İl Eşbaşkanları Helin Kaya ve Mehmet Karakış da destek verdi. Türkiye’de her gün 40 binler civarı yeni vaka ve 150 civarı ölüm olduğunu ifade eden Adana Tabip Odası Başkanı Selahattin Menteş, “Tüm önlemler artık kaldırılmış ve pandemi kendi haline bırakılmıştır. Aşı sayıları gittikçe düşmüştür. Pandemi sürüyor! Önlemlere devam edilmelidir” dedi.

Hatay

Hatay Tabip Odası ve SES Hatay Şubesi, Hatay Tabip Odası’nda açıklama yaptı. SES Hatay Şubesi Eşbaşkanı Meryem Avcı, “Destek sermayeye, açlık emekçiye düştü. Salgın tabii ki bitecek. Bu günlere nasıl gelindi kısa özeti budur. Sorumluları biliyoruz” diye konuştu.

Paylaşın

Erdoğan’ın Sözlerine TTB Başkanı Fincancı’dan Yanıt

Yurt dışına gitmek hekimleri eleştiren ve “ücret” nedeniyle gittiklerini öne süren Erdoğan’a yanıt veren Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı, “Sağlığı metaya dönüştürüp, kâr alanı olarak tanımlamaları nedeniyle kışkırttıkları sağlık talebini karşılayamamalarının bedelini şimdi hekimlere çıkartıyorlar” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hekimlerin “az ücret aldıkları için yurt dışına gittiği” iddiası üzerine Türk Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı açıklamalarda bulundu.

Hekimlerin çalışma koşullarının ağırlığı nedeniyle ülkeden ayrıldığını belirten Fincancı, Erdoğan’a eleştirilerde bulunarak, “Sayın Cumhurbaşkanı’nın o övündüğü devasa hastanelerin hepimizin sırtında bir yük olduğunu unutmamak gerekiyor. Üstelik ulaşımın neredeyse olanaksız olduğu yerlere yapılan, hastanenin içinde bile ulaşımın zorlukla yapılabildiği o hastaneler övünülecek değil, utanç duyulacak hastanelerdir” ifadelerini kullandı.

Gerçek Gündem’den Ece Seçil Şahin’in haberine göre Fincancı, şunları söyledi:

“Hekimler yalnızca ücretlerinin düşüklüğü nedeniyle gitmiyorlar bu ülkeden; değer görmedikleri için, şiddete uğradıkları için, hakaret işittikleri için, emekleri değersizleştirildiği için, çalışma koşullarının ağırlığı nedeniyle gidiyorlar. Çünkü daha iyi koşullarda çalışma olanağı bulacaklarını düşünüyorlar. Sayın Cumhurbaşkanı’nın o övündüğü devasa hastanelerin hepimizin sırtında bir yük olduğunu unutmamak gerekiyor. Üstelik ulaşımın neredeyse olanaksız olduğu yerlere yapılan, hastanenin içinde bile ulaşımın zorlukla yapılabildiği o hastaneler övünülecek değil, utanç duyulacak hastanelerdir. Sağlığı metaya dönüştürüp, kâr alanı olarak tanımlamaları nedeniyle kışkırttıkları sağlık talebini karşılayamamalarının bedelini şimdi hekimlere çıkartıyorlar. Onun için hekimler bu topraklarda kalmıyorlar. “Gençlerle bu işi yaparız” diyor ancak zaten gençler gidiyor, gelecek göremedikleri için.

Bizim giden insanlarımızın dönme talebi olmadığı gibi, gerçekten nitelikli eğitimin sağlandığı ülkelerden talep de söz konusu değil ne yazık ki. Bizim koşullarımızı kendi koşullarından görece daha iyi bulan yerlerden belki gelmek isteyenler oluyordur ama onların koşullarının bizden çok daha zor olması demek, eğitimlerinin de bizden çok daha sınırlı olması demek. Bütün olanaksızlıklara ve olumsuzluklara rağmen, özellikle üniversitelerin içini boşaltmış olmalarına rağmen Türkiye’de hala tıp eğitimi nitelikli bir eğitimdir.”

14 Mart Tıp Bayramı ve 15 Mart’ta Türk Tabipleri Birliği olarak 2 günlük greve gideceklerini de anımsatan Fincancı, şöyle devam etti:

“Bizim haklarımızı talep etmek ve bunun için mücadele etmek gibi bir hakkımız bulunmaktadır. Buna karşılık bizim haklarımızı vermeyeceğini ilan etmek ve bunu öfkeyle ifade etmek, son dönemde tüm hak arama eylemlerine yönelik bu öfkeli ve düşmanlaştırıcı söylemlerin de bir uzantısı olarak değerlendirilebilir.”

Erdoğan ne demişti?

Erdoğan, hekimleri eleştirdiği açıklamasında şu ifadeleri kullanmıştı:

“Açık konuşuyorum, açık konuşmayı severim. Varsın gidiyorlarsa gitsinler. Bizler de üniversiteleri yeni, bitiren doktorlarımızı buralarda istihdam ederiz, buralarda onlarla devam ederiz. Gerekirse yurt dışından ülkemize dönmek isteyenleri süratle davet ederiz. Buralar boş kalmaz merak etmeyin. Doktorluk gibi bir aziz mesleği oraya onu dayamak herhalde pek de insani değildir.”

Paylaşın