25 Vekile Ait 34 Dokunulmazlık Fezlekesi Meclis’te

Aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’ın da bulunduğu 25 milletvekilina ait toplamda 34 dokunulmazlık dosyası TBMM’de.

Haber Merkezi / Meclis Başkanlığı’na, “Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi” sunulan 25 milletvekilinin isimleri şu şekilde:

DBP Eş Genel Başkanı ve Diyarbakır Milletvekili Saliha Aydeniz, HDP Grup Başkanvekili ve Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, HDP Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir, HDP Ağrı Milletvekili Abdullah Koç, HDP Iğdır Milletvekili Habip Eksik, HDP Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz, HDP İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu, HDP Van Milletvekili Murat Sarısaç, HDP Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, HDP Van Milletvekili Sezai Temelli,

HDP Batman Milletvekili Feleknas Uca, HDP Ağrı Milletvekili Berdan Öztürk, HDP Tunceli Milletvekili Alican Önlü, HDP Antalya Milletvekili Kemal Bülbül, HDP Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan, HDP İzmir Milletvekili Murat Çepni, HDP Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ, HDP Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran, HDP Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan, HDP Mardin Milletvekili Ebru Günay, HDP Diyarbakır Milletvekili Remziye Tosun, TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık.

Ayrıca, Saliha Aydeniz ve Gülistan Kılıç Koçyiğit hakkında 3’er; Feleknas Uca, Berdan Öztürk, Alican Önlü, Murat Çepni ve Ayşe Acar Başaran hakkında 2’şer dosya bulunduğu aktarıldı.

Süreç nasıl işliyor?

Hakkında suç isnadı bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmamasına ilişkin talepler, Adalet Bakanlığına sunuluyor. Bakanlık, talebi gerekçeli bir yazıyla Cumhurbaşkanlığına, Cumhurbaşkanlığı ise TBMM Başkanlığına iletiyor.

Meclis Başkanlığına gelen fezlekelerin gündeme alınmasındaki süreç, İçtüzüğe göre işliyor. Milletvekili dokunulmazlığı, İçtüzüğün “Yasama Dokunulmazlığı ve Üyeliğin Düşmesi” başlıklı dokuzuncu kısmının “yasama dokunulmazlığı” alt başlıklı birinci bölümünde düzenleniyor.

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki istemler, TBMM Başkanlığınca “Gelen Kağıtlar” listesinde yayınlanarak Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona havale ediliyor.

Söz konusu fezleke ile Meclis’teki mevcut fezlekeler, sevk edildikleri Karma Komisyonda bekletilebiliyor ya da komisyonda gündeme alınabiliyor. Fezlekelerin gündeme alınması halinde süreç başlıyor. Karma Komisyon toplanıyor ve hangi fezlekeye ait dosyayı değerlendireceğine karar veriyor.

Hazırlık Komisyonu kuruluyor

Hazırlık Komisyonu, kurulduğu andan itibaren en geç 1 ay içinde dosyayı inceleyerek raporunu hazırlıyor. Bu komisyon bütün kağıtları inceleyip gerekirse o milletvekilini dinliyor ancak tanık dinleyemiyor.

Hazırlık Komisyonu, yasama dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar alırsa dosya Karma Komisyona havale ediliyor. Karma Komisyon da 1 ay içinde Hazırlık Komisyonu raporunu ve eklerini görüşerek sonuçlandırıyor.

Karma Komisyon, dokunulmazlığın kaldırılmasına veya kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar veriyor.

Karma Komisyon kovuşturmanın ertelenmesini kararlaştırmışsa bu yöndeki raporu Genel Kurulda okunarak bilgiye sunuluyor. Bu rapora milletvekilleri tarafından 10 gün içinde itiraz edilmezse kesinleşiyor, itiraz edilmesi halinde ise rapor Genel Kurul gündemine alınıyor. İtiraz edilmeyen dosyalar Cumhurbaşkanlığına gönderiliyor.

Dokunulmazlığın kaldırılması yönündeki Karma Komisyon raporları, doğrudan Genel Kurul gündemine giriyor. Genel Kurul, raporu kabul ederek dokunulmazlığın kaldırılmasını kararlaştırabileceği gibi, raporu reddederek yargılamanın dönem sonuna ertelenmesine de karar verebiliyor.

Kovuşturma ertelenmiş ve bu karar Genel Kurulca kaldırılmamış ise dönem yenilenmiş olsa bile milletvekilliği sıfatı devam ettiği sürece ilgili hakkında kovuşturma yapılamıyor.

Genel Kurul aşaması

Milletvekillerine dağıtılan Karma Komisyon raporu, Genel Kurulda okunarak görüşülüyor. Biri lehte diğeri de aleyhte olmak üzere, iki milletvekili rapor üzerinde konuşma yapıyor.

Fezlekesi olan milletvekili isterse Hazırlık Komisyonunda, Karma Komisyonda veya Genel Kurulda kendi savunmasını yapabiliyor ya da başka bir milletvekili arkadaşına savunma yapması için bu hakkını verebiliyor.

Söz ve savunma talebi yoksa görüşmeler tamamlanıyor. Daha sonra Karma Komisyonun yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair raporu oylamaya sunuluyor. Genel uygulamaya göre açık oylama yapılıyor. Genel Kurulda dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin oylamada, karar yeter sayısı (151) yeterli oluyor.

Her dosya için ayrı oylama yapılıyor

Genel Kuruldaki oylamada, her milletvekili ve fezleke için ayrı oylama yapılıyor. Bir milletvekili hakkında iki dosya varsa iki dosya ayrı ayrı oylanıp karara bağlanıyor. Dokunulmazlık hangi dosya hakkında kaldırıldıysa yalnızca o fezleke hakkında yargılama yapılabiliyor. Milletvekilinin dönem sonuna bırakılan dosyası hakkındaki dokunulmazlığı devam ediyor.

Genel Kurul kararından sonra milletvekilinin dokunulmazlığı, söz konusu dosya için kaldırılmış oluyor.

Meclis Başkanlığı, dosyayı Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla Adalet Bakanlığına gönderiyor. Bakanlık da dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili hakkında gereğinin yapılması için dosyası ilgili savcılığa havale ediyor.

Savcılık da dosyanın ulaşmasının ardından soruşturmaya kaldığı yerden devam ediyor, söz konusu milletvekilini tutuklanması talebiyle mahkemeye de sevk edebiliyor ya da tutuksuz olarak yargılanmasına da devam edebiliyor.

Dokunulmazlık kalkıyor, vekillik devam ediyor

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kalkmasıyla milletvekilliği düşmüyor, devam ediyor. Milletvekili maaşını alıyor ve diğer sosyal haklarından yararlanıyor. Tutuklanmamışsa Meclise gelerek yasama çalışmalarına da katılabiliyor.

Ancak milletvekili hakkındaki ceza kesinleştikten sonra Genel Kurulda okunuyor ve o zaman milletvekilliği düşürülüyor.

Milletvekilinin yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine karar verilmesi halinde, Genel Kurul kararının alındığı tarihten itibaren 7 gün içinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptal için Anayasa Mahkemesine başvurabiliyor. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini 15 gün içinde kesin karara bağlıyor.

Paylaşın

AK Parti, Başörtüsü Teklifini Meclis’e Sundu

Başörtüsüne anayasal güvence” getiren ve ailenin yeniden tanımlandığı anayasa değişikliği teklifi Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Büyük Birlik Partisi (BBP) milletvekillerinin imzası ile Meclis’e sunuldu. Teklife Bağımsız Milletvekili Fatih Mehmet Şeker de imza verdi.

Haber Merkezi / AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, konuya ilişkin Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, “Teklifimizde; başörtülülerin de başı açıkların da hakkını savunuyoruz. Kısaca kadınların özgürlüğünü savunuyoruz” dedi.

Özlem Zengin, açıklamasının devamında, “Diğer konu da aile müessesine dair. Bizim anayasamızda aile toplumun temeli olarak görüşmüştür. Eğer bir toplumu tahrip etmek istiyorsanız, önce aileden başlamanız gerekir. Biz anayasamıza evlilik birliğinin bir kadın ve bir erkek arasında olan hukuki bir birliktelik olduğunu koyuyoruz”  ifadelerini kullandı.

Teklifte neler var?

Toplam 3 maddelik teklifin birinci maddesi ile anayasanın 24. Maddesine bazı fıkralar ekleniyor. Bu kapsamda eklenecek fıkralardan biri “Temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ile kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanılması, hiçbir kadının başının açık veya örtülü olması şartına bağlanamaz” hükmü.

Teklifin aile düzenlemesi ile ilgili ikinci maddesinin gerekçesinde ise aile kurumunun “sapkınlıklara” karşı korunmasının önemine dikkat çekilerek, anayasanın 41. Maddesi “evlilik birliği ancak kadın ve erkeğin evlenmesiyle kurulabilir” şeklinde değiştiriliyor.

Bundan sonra süreç nasıl ilerleyecek?

AK Parti’nin teklifini sunmasının ardından daha önce bir kez yaptığı gibi destek için muhalefet partilerinin kapısını çalması bekleniyor.

Çünkü AK Parti ile MHP’nin TBMM’de anayasa değişikliği teklifini geçirebilecek sandalye çoğunluğu bulunmuyor.

Cumhur İttifakı’nın oy kullanamayan TBMM Başkanı Mustafa Şentop haricinde toplam 334 sandalyesi bulunuyor. Referanduma gidilebilmesi için 360 milletvekili gerekiyor ve bu sayıya ulaşmak için muhalefetten herhangi bir partinin teklife “evet” demesi ya da AK Parti’nin en az 26 milletvekili bulması gerekiyor. AK Parti ile MHP’nin 400 milletvekilini bulabilmesi durumunda ise referanduma gerek kalmadan anayasa değişikliği geçebiliyor.

Muhalefet partileri genel olarak birkaç aydır AK Parti’nin teklifini sunmasını beklediklerini ve teklifin içini görmeden yorum yapmanın doğru olmadığını söylerken, teklifin içine aile düzenlemesiyle eşcinsel evliliklerin önlenmesiyle ilgili maddenin konulmasını ise doğru bulmuyor. Ancak İYİ Parti ve HDP gibi partiler net tutum belirlemek için önce teklifin sunulmasını beklemek gerektiği yönde açıklamalar yapmışlardı.

Başörtüsü konusunda ilk yasa teklifini veren CHP ise temel hakların referandum konusu yapılmaması gerektiğini belirtirken, aynı zamanda “yeni anayasa, yeni parlamentonun işi olmalı” diyerek iktidara destek olmayacağını belirtiyor.

Teklifle ilgili takvimi biraz da muhalefet partileri ile yapılacak görüşmeler ışığında AKP’nin takip edeceği strateji belirleyecek.

Seçimde üçüncü sandık mı konulacak?

Peki anayasa değişikliği ile seçim takvimi neden bağlantılı görülüyor?

Çünkü Ankara kulislerinde anayasa değişikliği teklifine aslında Türkiye’de yasal olarak mümkün olmayan eşcinsel evliliklerin önünü kesen düzenlemenin konulmasının muhalefet partilerine seçim için kurulan bir tuzak olduğunu düşünenler de var.

İktidarın genel seçimde cumhurbaşkanı ve milletvekili seçim sandıklarının yanına üçüncü bir sandık koyarak gerek başörtüsü düzenlemesinin olumlu gerekse toplumda eşcinsellikle ilgili olumsuz eğilimin ivmesiyle sonuç almayı planladığı yorumları yapılıyordu. AK Parti’nin teklifini sunmayı bu nedenle seçim takvimine uygun şekilde geciktirdiği belirtiliyordu.

Teklifin AK Parti’nin planları değişmezse Ocak sonunda komisyona Şubat ayında ise Genel Kurul’a gelmesi bekleniyor.

Tartışma nasıl başladı?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 3 Ekim’de bir video tweet yayımlayarak başörtüsü tartışmalarını ortadan kaldırmak için yasa teklifi vereceklerini açıklamıştı.

Teklif, 4 Ekim’de TBMM Başkanlığı’na sunulmuştu.

İkisi yürürlük ve yürütme maddesi olmak üzere toplam 3 maddelik kanun teklifinin birinci maddesinde şu hüküm yer almıştı:

“Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile üst kuruluşlarına bağlı olarak bir mesleği icra eden kadınlar, yürüttükleri mesleğin icrası kapsamında giyilmesi gerekli cübbe, önlük, üniforma vb. dışında kıyafet giymek ya da giymemek gibi temel hak ve özgürlükleri ihlal edecek biçimde herhangi bir zorlamaya tabi tutulamaz.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 5 Ekim’de partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada “Gelin başörtüsü konusunda çözümü yasa değil Anayasa düzeyinde sağlayalım” demişti.

Paylaşın

Erkan Baş: Meclis’te Halkın Parasına Çökme Planı Tartışılıyor

TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan TİP Lideri Erkan Baş, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde günlerdir çok büyük bir vurgununun hazırlığı yapılıyor. Bütçe görüşmeleri özetle hırsızlık ve vurgun planı olarak değerlendiriliyor, halkın parasına çökme planı tartışılıyor. Emekçinin, yoksulun alın terinden yaratılan Hazine nasıl iktidar için sermaye için patronlar için kullanılır, nasıl çökülür, nasıl yandaşa aktarılır, nasıl Saray’da o lüks hayat devam eder bunlar konuşuluyor” dedi ve ekledi:

“Görüşmeler başladı diyemiyorum, genelde gazeteler ‘görüşmeler başladı’ diye haber yapıyor. Burada bir görüşme falan yapılmıyor. Gördüğünüz üzere Meclis çoğunluğunu elinde bulunduran iktidar cenahının müzakere etmek, tartışmak gibi bir dertleri yok. Tek bir amaç var; muhalefeti susturmak ve Saray’dan gelen bütçeyi onaylayıp geçirmek.”

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. TİP Genel Başkanı Erkan Baş’ın açıklamaları şöyle:

“Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde günlerdir çok büyük bir vurgununun hazırlığı yapılıyor. Bütçe görüşmeleri özetle hırsızlık ve vurgun planı olarak değerlendiriliyor, halkın parasına çökme planı tartışılıyor. Emekçinin, yoksulun alın terinden yaratılan Hazine nasıl iktidar için sermaye için patronlar için kullanılır, nasıl çökülür, nasıl yandaşa aktarılır, nasıl Saray’da o lüks hayat devam eder bunlar konuşuluyor. Görüşmeler başladı diyemiyorum, genelde gazeteler ‘görüşmeler başladı’ diye haber yapıyor. Burada bir görüşme falan yapılmıyor. Gördüğünüz üzere Meclis çoğunluğunu elinde bulunduran iktidar cenahının müzakere etmek, tartışmak gibi bir dertleri yok. Tek bir amaç var; muhalefeti susturmak ve Saray’dan gelen bütçeyi onaylayıp geçirmek.

Dün muhalefet sıralarında oturan bir Milletvekili Hüseyin Öz, ölümden döndü. Kendisine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Ama bu iktidar anlayışının bir yansımasıdır. İlk gün söyledik, artık sistematik hale geldi. Türkiye İşçi Partisi’ni konuşturmamak için sistematik bir faaliyet yürüyor. 5 yıldır Meclis’te olan bir parti her bütçe sürecinde işçiler adına emekçiler adına yoksullar adına bütçeye dair değerlendirmelerimizi sunmak istiyoruz, Meclis Başkanıyla görüşme girişimlerimiz bile sonuçsuz kalıyor. Amaç belli; muhalefet susacak, konuşmayacak, iktidar her istediğini yapacak ve bu bütçe görüşmeleri bitecek. Biz bunu kabul etmeyeceğiz. Türkiye işçi sınıfı susmaz, TİP susturulamaz. Çok açık ifade ediyorum: Hiçbir güç görevimizi yerine getirmemin önüne engel olamayacak. Emekçinin sözünü mutlaka hayatın her alanına olduğu gibi Meclis’e de taşıyacağız.

Buradan yurttaşlarımıza seslenmek istiyorum: AKP diyor ki ‘Ben sizin alın terinizden, emeğinizden bu kasayı dolduracağım. Asgari ücretten, ekmekten bile vergi alacağım. Kursağınızdan geçen her iki lokmadan bir tanesini kursağınızdan çekip alacağım. Sonra da o parayı götürüp suç şebekelerine, Saray’ın savaşına, yandaşlara, hırsızlara, bu memleketin kanını emen soysuzlara harcayacağım’ diyor.

Vergilerimizle doldurulan AKP’nin savaşına, Saray’a, Saray soytarılarına harcadığı o kasada ne var biliyor musunuz? Çocuklarımızın beslenme çantasına koyamadığımız için kahrolduğumuz o meyveler var ya, alıp içiremediğimiz için çocuklarımızın gelişim bozukluğu yaşamasına neden olan o süt var ya, burada tartışmak istemedikleri bütçe ona çekme bütçesidir. Çocuğumuzun beslenmesini, çocuğumuzun sütünü çalan bir bütçe hazırlıyorlar. Hani ev sahibine veremediğiniz zaman başınızı eğmek zorunda hissettiğiniz kira, okulu bitmesine karşı iş bulamadığınız o işler, hepsi bu bütçeyle yok edilmek isteniyor.

Ödeyemediğimiz faturalar, satın alamadığımız kitaplar, gidemediğimiz filmler, yılda 2 gün bile yapamadığımız tatiller, bize cehennem ettikleri insanca yaşayamadığımız hayatımız var ya burada o hayatımızı çalmak için uğraşıyorlar. AKP’nin hayatımızı çaldığı, bizi rezil bir geleceğin, rezil bir yaşamın kölesi yaptığı bu düzeni başlarına yıkmak için mücadeleye devam edeceğiz.

‘Televizyonda bolluk, sokakta yokluk’

2 ayrı enflasyon rakamı açıklandı. Bağımsız kuruluş ENAG ‘Yüzde 170’ dedi, TÜİK ‘Yüzde 84’ dedi. Şimdi baz etkisiyle enflasyon konusunda iyileşme varmış diye hep bir ağızdan masallar anlatmaya başladılar. Gerçekten bu Nebati Bey ne anlatıyor? Ne anlatıyorsun Nebati Bey? Yandaş basına bakıyorsunuz yalan üzerine yalan pompalanıyor. Halk bunları izliyor, ondan sonra markete, pazara gidiyor. Halkın televizyonda gördüğü bolluk, sokakta gördüğü yokluk. Yarattıkları rejim bu. Bunlar hangi rakamları açıklarsa açıklasınlar. Fiyatlar düşmüyor. Yurttaşlarımızın alım gücü her geçen gün azalıyor. Yoksulluğa isyan ediyoruz. Bu ülkedeki milyonlarca insanın durumu bu. Alın o baz etkisini başınıza çalın. Başka hiçbir işe yaramıyor.

Türkiye 2022 yılında çocuklarına süt alamayan bir ülke haline geldi. Dünyada çalışma saatlerinin en uzun olduğu ülke burası. Şimdi bu üç harfli market zincirlerini gündem yaptılar. Nur topu gibi bir yeni gündemimiz var. Hatırlarsınız pandemi sonrası da ‘patates soğan terör örgütleri’ çıkmıştı. O zaman da göstermelik depoları bastılar. Olay basit: Ekonomiyi batırıyorlar her zaman olduğu gibi bunun suçunu başka birine atıp kendilerini aklamaya çalışıyorlar. Yaklaşık bir ay önce burada gündem yapmıştım. Okullardaki çocukları bu marketlerde çalıştırma planları yapıyorlar. Kamuoyu tepki göstermeseydi bu memleketin çocukları bu zincir marketlerde köle olarak çalıştırılacaktı. Memlekette her şey güzelmiş bir tek marketler kötüymüş. Elektrik, doğal gaz, su, bu zamları da marketler mi yapıyor? Bu marketler bu iktidarın dostlarıydı ve bu iktidar döneminde palazlanıp her köşe başlarına yerleştiler. Milyarlarca kârı bunların döneminde yaptılar. Esnafı, bakkalı bu marketler eliyle bitirdiler. Daha bir ay önce memleketin öğrencilerini buralarda ucuz iş gücü yapacaklardı. Ama şimdi sözde bunlarla kavga ediyorlar.

Marketlerle ilgili her şey konuşuluyor değil mi? Bir tanesinin ağzından markette çalışan işçilerin hali nicedir diye bir cümle duydunuz mu? Bu markette çalışan, çalıştığı marketten su bile içemeyen, içtiği suyun parasını ödemek zorunda olan işçinin durumuna dair laf ettiler mi? Her mahallede marketler var. Konuşun oradaki işçi arkadaşımla bakayım. Hangisi 3 ay önce yaşadığına göre daha iyi yaşıyor? En ağır sömürü koşullarına 14-16 saat çalıştırılan market işçileri kimsenin aklına bile gelmiyor. Buradan market işçisi arkadaşlarıma, marketlerden alışveriş yapan yurttaşlarımıza seslenmek istiyorum: Bu kanımızı emen, işçilerin emeğiyle binlerce şube açan patronlara karşı mutlaka örgütlenin. Bakmayın bugünkü kavgalarına, bu iktidar o patronların iktidarıdır, bir kişi bile sizi düşünmüyor.

Bu kürsülerden, elimizden geldiğince her yerden tarikatların memleketi sürüklediği karanlığı anlatmaya çalışıyoruz. Her alanda bu gericilere, yobazlara karşı mücadele etmeye çalışıyoruz. Hatırlayacaksınız, Ensar yurdunda çocukları istismar edenlerin, Aladağ’da yanan öğrencileri, Enes Kara kardeşimizi… Buralarda neler yaşandığına dair hatırladıklarımız gerçekten bize neler yaşanabileceğine dair pek çok ipucu veriyordu. Ancak, bu son öğrendiğimiz olay, bırakın bir siyasetçiyi, devrimciyi bir yurttaş olarak, bir kız babası olarak beni beynimden vurdu.

Hiranur Vakfı’ndaki çocuk istismarı

Gazeteci dostumuz Timur Soykan, bir haber yayınladı. ‘İsmailağa Cemaati liderlerinden Yusuf Ziya Gümüşay öz kızını 6 yaşındayken imam nikahıyla aynı tarikattan bir müritle evlendiriyor’ diyorlar da 6 yaşındaki çocukla evlenme sözcüğünü nasıl yan yana kullanacağız bilemiyorum. Bu kız çocuğu, çocukluğu boyunca istismara uğruyor ve 2012 yılında bir doktor aracılığıyla bir şekilde gündeme geliyor. Ama karanlık eller o zaman da bunu örtbas ediyorlar şimdi bütün bir çocukluğu büyük bir eziyetle geçen bu kadın 10 yıl sonra boşanabiliyor. Şikayetçi oluyor ve şu anda bir iddianame hazırlanmış durumda.

Bu asla ama asla münferit bir olay değildir. Bu bir iki kişinin yaşadığı bir mağduriyet falan da değildir. Öyle olsaydı bile dünyayı yakmamız gerekirdi. Ama Türkiye’deki bu iktidar destekli gerici yapılanmalarla biliyoruz binlerce çocuğumuzun yüz yüze kaldığı, Türkiye’nin en büyük sorunlarından bir tanesi açığa çıkmış durumdadır. Bir kadın konuşabildiğimiz için bildiğimiz bir örnek var ama konuşamayan binler var.

‘Organize bir tecavüz, istismar, şiddet var’

Biz burada basın toplantısı yaparken bile binlerce çocuğumuz sapık din tüccarları ağının içine düşmüş durumda. Burada organize bir tecavüz, organize bir istismar, organize bir şiddet var. Bu sapıklar MEB’de bile sözde değerler eğitimi diye ders anlatıyorlar. Çocuklarımızın okuluna giriyorlar. Bunların kaçak yapılarına ruhsatlar veriliyor. Bunların belediyelerden ve merkezi bütçeden para aldıklarını biliyoruz. Bunlar suç işlediğinde mahkemeler çalışmıyor, emniyet çalışmıyor. Çok net bir şey söyleyeceğim; bunları, bunların para kaynaklarını, devletteki dayanaklarını, siyasi destekçilerini söküp atmadan hiçbir şey düzelmez. Çocuklarımızı bu lağım çukurunda bırakırsak bu toplum hiçbir şey yapamaz. Bu topluma yerleşmiş kanser hücresini içimizden söküp atmalıyız. Hala susan, hala cemaatlerden, tarikatlardan beklentisi olan bütün partileri terk edin. Onları yalnız bırakın, bunlar yenilmeden bu ülkede yeni hiçbir şey kuramayız.

Her ne pahasına olursa olsun bu haysiyetsizleri bu memleketten söküp atacağız. 6 yaşındaki kız çocuğunu evlendiren, tecavüz eden bu sapkın suç şebekelerini, insanlık düşmanı haysiyetsizleri bu memleketten söküp atacağız. Hangi dine inanıyorsa inansın, tüm yurttaşlarımıza, solcu sosyalist ya da değil, vicdanlı, haysiyet sahibi, emeğiyle, alın teriyle yaşayan tüm yurttaşlarımıza çağrı yapıyorum: Ancak biz el ele verirsek çocuklarımızı kurtarırız. Ancak biz omuz omuza durursak bu karanlığı yeneriz. Yenmek zorundayız. Çocuklarımız için yenmek zorundayız. Bu mide bulandırıcı, karanlık, çağ dışı zihniyete karşı hep birlikte laikliği savunmak zorundayız. Cemaatler, tarikatlar çocuklarımızı, gençlerimizi, kadınları, geleceğimizi istismar etmesin istiyorsak, 6 yaşındaki çocuklarımıza tecavüz eden, tecavüzü teşvik eden bu cemaatleri, Enes Kara kardeşimizi intihara sürükleyen bu tarikatları, bu zihniyetin Türkiye’de yeri olmadığını bir kez daha söylemek istiyoruz.

‘Karanlıkla ancak ve ancak laiklikle başa çıkabiliriz’

Bizler bu karanlığa karşı durmadıkça, yüksek sesle isyanımızı dile getirmedikçe onlar ülkenin her yanını sarmaya, gençlerimizi çocuklarımızı ve bu ülkenin geleceğini çalmaya devam edecekler. Ve bu karanlıkla ancak ve ancak laiklikle başa çıkabiliriz. Ne istiyoruz? Devletin tüm inançlara eşit mesafede olduğu, hiçbir grubu kayırmadığı, inanan kadar inanmayanı da koruduğu, hiçbir dini grubun diğeri üzerine tahakküm kurmasına izin vermeyen bir laiklik istiyoruz. Tarikat ve cemaat gibi kapalı kapılar ardında kamuda söz sahibi olan, yurt işleten, holding işleten, servetlerine servet katarken halkın dini değerlerini sömüren bu yapılanmaların bu memlekette yeri yoktur. Hem ceplerini dolduruyorlar hem de toplumu din adı altında istismar ediyorlar ve bu karanlığı ülkede süreklileştirmek istiyorlar. Artık ne güzel ülkemizin ne bizim bu çağ dışılığa, çocuk istismarcılığına, gençlerin tahakküm altına alınmasına sabrımız kalmadı.

‘Çocuğa tecavüz eden zihniyetin oyunu isteyenin de Allah belasını versin’

Buradan tüm siyasi güçleri de açıkça uyarıyorum: 3-5 oy için yok güçleri varmış, yok kalabalıklarmış bu insanlık düşmanlarına hoş görünmeye çalışanlara, bunlarla diyalog kurmaya, müzakere etmeye çalışanlar da bizim dostumuz falan değildir. Oymuş, yok güçleri varmış… Tek cümlemiz var: Oyları da batsın, güçleri de batsın! İstemiyoruz! 6 yaşındaki çocuğa tecavüz eden zihniyetin oyunu isteyenin de Allah belasını versin. Türkiye İşçi Partisi olarak söz veriyoruz: Türkiye şeyhler, dervişler, müritler ülkesi olmayacak. Ensar’dan Aladağ’a, Enes Kara’ya tüm çocuklarımızın hesabını sorana kadar bize rahat nefes alma hakkı yok. Yaşamlarımızı, inançlarımızı, özgürlüğümüzü koruyacak bir laikliği mutlaka ama mutlaka yeniden kazanacağız. Çocuklarımızı yaşatmak için bu karanlığı yeneceğiz. Tüm yurttaşlarımızı da çocuklarımızı yaşatma mücadelesinde bu karanlığa karşı omuz omuza, yan yana durmaya davet ediyorum.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Tiranlar, Zorbalar Hep Giderler, O Da Altı Ay İçinde Gidecek

‘2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nde açıklamalarda bulunan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Millet İttifakı olarak göreceksiniz temiz, aydınlık, herkesin mutlu olduğu Türkiye’yi yeniden inşa edeceğiz. Sloganlarla geldi. Sloganları krizden yorulmuş halkımızın en çok istediklerine hitap ediyordu. Sonuç oldu, en önce kendi yol arkadaşlarını eledi. Yolsuzlukları araştırma komisyonu başkanını bir daha milletvekili yapmadı. Tüm liyakatli bürokratları temizledi, en iyi üniversiteleri yok etti.” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Kişiye özel kararnamelerle üniversitelere rektör atandı. Rüşvet alandan büyükelçi mi atanır? İlkokula giden çocuğunuza sorun rüşvet alandan Türkiye Cumhuriyeti’nin büyükelçisi olur mu? AK Parti’nin içinde de çok değerli, büyükelçilik yapacak insanlar var ya. Rüşvet alan adam karaktersiz adamdır, vatanını da her türlü bilgiyi de satar.”

Kılıçdaroğlu, konuşmasının devamında, “Sürekli bakan, bürokrat kovuyor. Korkudan kimse kovuldum diyemiyorum, af diliyorlar. Elimize kala kala küçük bir tiran ve onun yakın çevresi kaldı. Atadığı bakanların çoğu trollden öteye gidemiyor. Zaten ikinci kalite bir tiran üçüncü sınıf adamlarla çalışıyor. Gözleri ışıldayanlar, epistemolojik kopuşlar elinde kaldı. Kuzenleriyle toprak ihaleleri kovalayan atanmışlar kaldı elinde. Sürekli bakan, bürokrat kovuyor.” ifadelerini kullandı.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, konuşmasının sonunda, “Halktan kopuşu öyle sert oldu ki. Halkı anlamak için enerjiden yoksun. Ne yapacak? Savaş ve din kisvesine daha çok bürünüyor. Bakmayın vatan millet nidalarına. Saray ahalisinden ideolojik hiçbir şey yok. Vatansever olsa dün küfrettiklerinin bugün elini öpmek için sıraya girmezdi. Tiranlar hep böyle davranırlar Krizleri reddederler. O da Türkiye’den koptu. Açlığı reddediyor, işsizliği reddediyor, getirdiği göçmenlerin bir sorun olduğunu reddediyor. Onun reddetmeyeceği bir gerçeği söyleyeyim: Tiranlar, zorbalar hep giderler. O da altı ay içinde gidecek.” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) görüşülen ‘2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nde açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Bütçe tasarısının yasalaşması için özel bir prosedür vardır Anayasa’da. Eskiden Bakanlar Kurulu bütçeyi sevk ederdi. Bakanlar Kurulu’nun başında olan başbakan gelirdi kendi bütçesini büyük bir özgüvenle Meclis’e anlatırdı. Her türlü eleştiriye karşı kendi bütçesini savunurdu. Şimdi başkan soruyor, komisyon nerede, komisyon burada. Hükümet? Hükümet yok. Niye yok, hangi gerekçeyle yok.

Sayın Mehmet Uçum, Sayın Erdoğan’ın danışmanı. Diyor ki Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı “Bu tek kişilik bir hükümettir”. Açın kitabını okuyun arkadaşlar. Ben okudum. Siz neden Sayın Erdoğan’ın Başdanışmanı’nın kitabını okumuyorsunuz. Talimat mı bekliyorsunuz?”

Tek kişilik hükümetse gelecek buraya bütçesini savunacak. Halkın oy vermedi atanmışların gelip bizden oy istemesini kabul etmiyoruz. Atanmışlar gelmişler buraya, bütçeyi sunuyorlar. Talimat almadan hiç bir bakan parmağını kaldıramaz. Yangın söndürmeye gidiyorlar. Cumhurbaşkanının talimatı ile yangını söndürmeye başladık diyorlar.

Seçilen bir cumhurbaşkanının gelip bütçesini savunmamasını parlamentoya saygısızlıktır. 1 Ekim’de geldi, meclisi açtı. Açtı da ne oldu? Kimsenin konuşmadığı ortamda konuştu. Biz konuşunca gelmiyor. Bu sistem sizi siyaset yapmaktan alıkoydu. Yapamıyorsunuz, siyaset. Bakanları da atandı. Bizim soru önergelerimize cevap vermiyorlar. Meclis başkanını anlıyorum onu da aynı irade seçti.”

“Sizin nasıl seçildiğinizi de çok iyi biliyorum”

AK Parti sıralarından gelen tepkilere Kılıçdaroğlu, “Sizin nasıl seçildiğinizi de çok iyi biliyorum. Ağlamayın arkadaşlar, ağlamayın” cevabını verdi.

Siz yolsuzlukları sorgulamıyorsunuz. Ben eleştirirsem beni bir daha milletvekili listesine koymazlar. Böyle olmaz. Parlamentoyu itibarsız hale getirdiniz MHP ile birlikte. Önce uygulamayı yapıyorlar. Sonra diyorlar ki bu uygulama için kanun lazım, Meclis’e kanun getiriyorlar. Borç limitinin üzerinde borçlandılar. Sonra borçlanmak için kanun teklifi getirdiler.

KKM, 20 Aralık akşamı başladı. 20 Ocak’ta da kanun buraya geldi. Anayasa’da vergi kanunla konulur, kanunla kaldırılır der. Bu ne demektir? Ben Meclis’e ne zaman istesem kanun getiririm benim askerlerim kabul eder, demektir.

Devlet harcamaları keyfi yapılmaz. Devlet dediğiniz kurum liyakatle yönetilir. Devlet, bir kişinin iradesi ile yönetilmez. Devletin temeli hukuk ilkeleri üzerine kurulur.

Harcırah kanunu, sayın başkan 100 lira alacak. Milletvekilleri 92 lira alıyorsunuz. Saray’da çalışanlar kaç lira alıyorlar. Bilmiyorsunuz, ben de bilmiyorum.

İkili bir yapı oluştu ülkede. Artık iki Türkiye var. Biri saray ve şürekasının, beşli çetelerin yaşadığı Türkiye. O Türkiye’de her şey var. Masalar dolup taşıyor. Ejder meyveler var. Evlatların vakıfları var. Evlatlar birbirlerine çekirdek yollar gibi para gönderiyorlar. Bu Türkiye, diğer Türkiye’nin 481 milyarını hortumlamış durumda. Pudracılar var, baronlar var.

Bu düzenin yarattığı ikinci Türkiye var. Bu Türkiye’de yaşam mücadelesi var, milyonlarca yoksul hatta aç insanlar var. Borçlarını ödeyemediği için intihar edenler var.

Kılıçdaroğlu’ndan Soylu soruları

Süleyman Soylu’nun Türkiye’nin en büyük uyuşturucu operasyonu dediği operasyonda nasıl oldu da herkes serbest kaldı? Ne oldu? İddianamede çıkarılan sanıklarla Soylu’nun oğlunun ne ilişkisi var? İstanbul Emniyeti, Soylu’nun oğlunun aracını sanıklara kiraladığı için mi aradı?

İki, Soylu’nun Türkiye’den gönderdik dediği Sırbistan’daki uyuşturucu çetesi lideri nasıl oldu da İstanbul’un göbeğinde kendine özel bir hayat kurdu, uyuşturucu faaliyetlerini yönetti, rakip çetesi elini kolunu sallayarak onu öldürdü?

Üç, Kolombiya’da yakalanan 5 ton kokainin gerçek sahibi kim? Soylu, Kolombiya’daki makamlarla işbirliğine neden direndi?

Dört, Mustafa Çalışkan ile ne derdiniz var? FETÖ ile, uyuşturucu ile mücadele eden bu kişi neden bu konuma getiriyorsunuz?

(AKP’li milletvekillerinden yapılan itirazlar üzerine) İradesini kiralayan kişi parlamentoda milletvekilliği yapamaz.

Uyuşturucu konusunda 2022de 20 araştırma önergesi verdik. 2021 de 6, 2020’de 4 2019’da 4 2018’de 2 araştırma önergesi verdik. Uyuşturucu kullanan hepimizin evladı. Asıl milil güvenlik sorunu budur. Tonlarca geliyor. Mersin Limanı’na Kocaeli’ne İran kapısına geliyor. Afganistan’dan geliyor met dedikleri ürün… sınırları yol geçen hanına döndürdünüz. Hiç soruyor musunuz geliyor uyuşturucu Türkiye’de satılıyor. Kimi yakalıyorsunuz torbacıyı yakalıyorsunuz. Sorun torbacıda değil, sorun torbacıyı kullananda, o adamlarla niye mücadele etmiyorsunuz?

Türkiye’de ahlak dediğiniz şeyi çok yıprattınız. Bu Meclis’e çok darbe vurdunuz. Bu Meclis’e Gazi Meclis diyorsunuz değil mi? Gazi Meclis şudur: Gazi Mustafa Kemal Meclis’i feshetme yetkisi ister Anayasa değişikliği, o meclis fesh yetkisi teklifini reddeder. Mustafa Kemal Atatürk der ki bana başkomutanlık yetkisi verin, meclis sadece 3 ay süreyle verir bu yetkiyi, o meclisin Kuvayı Milliye ruhu vardır. O meclise kanun geldiği zaman öyle hep el kaldırma yoktu. Yeri geldiğinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü reddediyordu. Siz Meclis’i feshetme yetkisini Erdoğan’a verdiniz değil mi?

Bir insan haklı söylemler konusunda tepki veriyorsa orada bir ahlaki sorun vardır. Ben uyuşturucudan bahsediyorum, siz beni eleştiriyorsunuz. Bunu Allah aşkına hangi gerekçeyle yapıyorsunuz? Siz hiç fakir mahallelere gidip anne babaları dinlediniz mi?

“MASAK’ı devre dışı bıraktılar”

7 kanun çıkardınız. Bunları 5 kez uzattınız. Uyuşturucu kaçakçılarına parayı getirin ne yaparsanız yapın dediniz. Parayı getirin ne olursa olun getirin dediniz.

Düzgün kimse yatırım yapmayınca kapkaranlık bir şeye izin verdiler.

Türkiye’yi kirli paranın çamaşırhanesi haline getirdiler.

MASAK’ı devre dışı bıraktılar. Türkiye’yi gri listeye aldılar.

Ülkeye sadece para mı girdi, uyuşturucu parası sahibini de getirdi. Her yeri methe çevirdiler. En önemli mafya liderleri, uyuşturucu baronları Türkiye’ye geldiler.

Bu baronlar at koştururken araya fotoroman malzemesi giriyor. Emniyet güçleri paralize edildi. Emniyet güçlerine baskı yapılıyor.

Bu pisliğin önünü açanları deftere yazdık.”

“Sen daha nerenin milletvekili olduğunu bilmiyorsun”

AKP’li bir milletvekilinin cumhurbaşkanlığı için “Sen daha aday olamıyorsun!” sataşmasına Kılıçdaroğlu şu yanıtı verdi:

“Bırak şimdi bunları… Sen nerenin milletvekili olduğunu bilmiyorsun daha, onun için de Saray’dan talimat gelecek!”

“Tiranlar, zorbalar hep giderler, o da altı ay içinde gidecek”

Sevgili halkım, sana sesleniyorum.

Millet İttifakı olarak göreceksiniz temiz, aydınlık, herkesin mutlu olduğu Türkiye’yi yeniden inşa edeceğiz.

Sloganlarla geldi. Sloganları krizden yorulmuş halkımızın en çok istediklerine hitap ediyordu. Sonuç oldu, en önce kendi yol arkadaşlarını eledi. Yolsuzlukları araştırma komisyonu başkanını bir daha milletvekili yapmadı. Tüm liyakatli bürokratları temizledi, en iyi üniversiteleri yok etti.

Kişiye özel kararnamelerle üniversitelere rektör atandı. Rüşvet alandan büyükelçi mi atanır? İlkokula giden çocuğunuza sorun rüşvet alandan Türkiye Cumhuriyeti’nin büyükelçisi olur mu? AK Parti’nin içinde de çok değerli, büyükelçilik yapacak insanlar var ya. Rüşvet alan adam karaktersiz adamdır, vatanını da her türlü bilgiyi de satar.

Sürekli bakan, bürokrat kovuyor. Korkudan kimse kovuldum diyemiyorum, af diliyorlar.

Elimize kala kala küçük bir tiran ve onun yakın çevresi kaldı. Atadığı bakanların çoğu trollden öteye gidemiyor. Zaten ikinci kalite bir tiran üçüncü sınıf adamlarla çalışıyor. Gözleri ışıldayanlar, epistemolojik kopuşlar elinde kaldı. Kuzenleriyle toprak ihaleleri kovalayan atanmışlar kaldı elinde. Sürekli bakan, bürokrat kovuyor.

Halktan kopuşu öyle sert oldu ki. Halkı anlamak için enerjiden yoksun. Ne yapacak? Savaş ve din kisvesine daha çok bürünüyor. Bakmayın vatan millet nidalarına. Saray ahalisinden ideolojik hiçbir şey yok. Vatansever olsa dün küfrettiklerinin bugün elini öpmek için sıraya girmezdi. Tiranlar hep böyle davranırlar Krizleri reddederler. O da Türkiye’den koptu. Açlığı reddediyor, işsizliği reddediyor, getirdiği göçmenlerin bir sorun olduğunu reddediyor. Onun reddetmeyeceği bir gerçeği söyleyeyim: Tiranlar, zorbalar hep giderler. O da altı ay içinde gidecek.”

Paylaşın

HDP’li Buldan: Bu Kötülük Düzenini Değiştireceğiz

2023 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi üzerine konuşan HDP’li Buldan, “Faizleri tek haneye indirdik diyorsunuz. Oysa bütçede yurttaşın sırtına yüklediğiniz faiz ödemesi tam 565 milyar TL’dir. Gelmiş geçmiş en büyük faiz lobisi sizin iktidarınızdır. Geçen yıl ekonominin kitabını yazıyordunuz, buyurun şimdi faizin kitabını yazın! Faizcilik, tefecilik nasıl yapılır dünya âlem görsün! Faiziniz tek hane olabilir ama zamlarınız, vergileriniz, cezalarınız, TÜİK’e gizlettiğiniz enflasyonunuz üç hanelidir!” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Başka bir örnek. Bütçede savunma ve güvenlik harcamaları için 470 milyar TL kaynak ayırdınız. İşte yüksek enflasyonun, işsizliğin ve yoksulluğun nedenlerinden biri de budur. Halka, istihdama değil savaşa bütçe tam da budur. Bu devasa kaynak siyasetsizliğin, siyasi aklı savaş aklına devretmenin ekonomiye bedelidir.”

Buldan, açıklamasının devamında, “Bunun sonuçları ise daha fazla büyüyen yoksulluktur, büyüyen sefalettir, açlıktır, borç krizidir. Ama büyüyen başka bir şey daha vardır. O da halkın giderek artan öfkesidir, geçinemeyen milyonların itirazıdır. Artık yolun sonuna geldiniz. Halka her gün kaybettirdiğiniz bu talan düzenine kazandıramayacaksınız, kaybedeceksiniz. Bir kez daha söylüyorum kaybedeceksiniz! İnanın kaybedeceksiniz” ifadelerini kurdu ve ekledi:

“Bu kötülük düzenini değiştireceğiz. Rüşvet, yolsuzluk, liyakatsizlik, torpil döneminizi kapatacağız. Yandaşlarınıza yarattığınız rant cennetinin kapılarını kapatacağız. Bakın, AKP Genel Başkanı yıllar önce çok net söylemiş: “Eğer 8 yıl öncesi asgari ücretle aldığın yumurtadan, sütten, ekmekten bugün daha az alıyorsan bize oy verme!” Evet, büyük ekonomist bir kez de olsa doğruyu söylemiş. Bu ekonomisti bir seferlik de olsa dinlemekte fayda var. Halkımız bunun gereğini kesinlikle yapmalıdır, yapacağına da yürekten inanıyoruz.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın 2023 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi üzerine TBMM Genel Kurulunda konuştu: Buldan’ın konuşması şöyle:

“Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. Sözlerime başlarken, demokratik siyasi mücadelemizin onuru olan Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, Sebahat Tuncel, Gültan Kışanak, Leyla Güven, İdris Baluken, Ayla Akat Ata başta olmak üzere cezaevlerindeki tüm arkadaşlarımıza, yine Gezi’de tutuklu bulunan tüm yoldaşlarımıza selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Erkek despotik rejimlere karşı dünyanın her yerinde “jin jiyan azadî” diyerek her şeyin bir saç teline bağlı olduğunu gösteren tüm kadınları ve mücadelelerini saygıyla selamlıyorum.

Müzakereden ve katılımdan uzak, ben yaptım oldu-bitti anlayışıyla hazırlanan bir AKP-MHP bütçesiyle karşı karşıyayız. Bu, milyonların emek ve birikimini iktidarın hizmetine sokan bir bütçedir. Sorunları ve çözümü ret ve inkâr bütçesidir. Halkın sofrasındaki ekmeği daha da küçültme; yoksulluğu, adaletsizliği, eşitsizliği büyütme bütçesidir. Bu bütçede sosyal adalet, sosyal devlet, refah ve huzur yoktur. Yoksullar, kadınlar, emekçiler, üreticiler, çiftçiler, esnaf, gençler, çocuklar ve engelliler yoktur.

Ancak şunu da iyi bilin; bu bütçeniz aynı zamanda talan döneminizin de bitiş ve kapanış bütçesidir! Halkın ve çözümün bütçesinin yapılacağı yeni bir dönem çok yakında başlayacaktır. Bütçeyi geçirmek için çoğunlukta olabilirsiniz. Ama unutmayın, asıl çoğunluk dışarıdadır. Bu zulüm düzeninden bir an önce kurtulmak isteyen milyonlardır.  İşte onların sesi de sözü de gücü de bu kürsüdedir. Halkların Demokratik Partisindedir.

“Sandıklarda kesinlikle çakılacaksınız!”

Arkadaşlarımızın büyük emekle hazırladığı bütçe şerhimizdeki çözüm önerilerimizi okumanızı tavsiye ederim. Demokratik Türkiye’nin ve kalıcı yapısal çözümlerin yol haritasıdır.  HDP’nin ülkeyi de ekonomiyi de katılımcı ve çoğulcu bir anlayışla yönetme programıdır. İç barışı tesis eden ve demokratik siyaseti esas alan bir bütçenin hazırlıklarına şimdiden başladık. Malum, zaman yaklaşmaktadır! Sizin için de zaman yaklaşmaktadır. 4 yıl önce söz vermiştiniz, ekonomide Türkiye’yi uçuracaktınız. Evet, kendi rant ekonominizi uçurdunuz. Ülkeyi ise uçurumdan aşağı attınız, yere çakılmasına neden oldunuz. Şimdi asıl çakılma sırası sizdedir. Sandıklarda kesinlikle çakılacaksınız!

Türkiye’nin yaşadığı çoklu krizlerin sebebini tabii ki iktidar açıklayamayacak durumdadır. Biz bugün bunu tek tek açıklayacağız. Yasama-yürütme-yargı kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırdınız. Yerine yürütme-saklama-aklama sistemi kurdunuz. Meclis’in denetim yetkisini elinden aldınız. Yeni bir vesayet rejimi kurdunuz. Talimatlı bir yargı düzeni yarattınız. Hukuksuz yargı aracılığıyla demokratik siyasete ve topluma karşı bir darbe mekanizması kurdunuz. Kolluk güçlerini, siyasetinizin destek gücü haline getirdiniz. Yolsuzlukları merkezden yerele kadar tüm kurumlara yaydınız. Sayıştay’ın yolsuzluk raporlarını uç uca eklesek buradan sarayınıza yol olur.

Kayyım darbesiyle seçim sonuçlarını ortadan kaldırdınız. Çünkü politikanız darbecilerden farklı değildir. Belediyelerimizi yolsuzluk çukuruna batıran kayyımlarınız, Kürt halkının anadiline ve kültürel değerlerine her gün saldırmaktadır. Bugüne değin Kürt halkının değerlerine saldıran hiç kimse ihya olmamıştır. Hiç merak etmeyin; o Kürt düşmanı kayyımlarınızı da tarihin ve siyasetin çöplüğüne göndereceğimiz günler çok yakındır!

OHAL-KHK rejimiyle Türkiye’yi yasaklar ülkesi yaptınız, çünkü yasakçısınız. Nefret iklimiyle siyasal ve toplumsal kutuplaşma yarattınız, eşitsizliği ve ayrımcılığı büyüttünüz. Toplumsal barış zeminine büyük zarar verdiniz. Adalet duygusunu yok ettiniz. Cezasızlığı yargının rehberi yaptınız. Bakın Çorlu’da 25 canın karşılığı 1 ay 14 gün, Soma cezasız, Roboski cezasız, işkenceler cezasız, kadın katliamları cezasız. Şenyaşar ailesine yönelik katliam cezasız. Katledilen Kürt kadınların ve çocukların failleri cezasız.

Faili meçhullerin sorumlularıyla ortaklık kurarak Cumartesi Annelerinin adalet ve hakikat mücadelesine saldırdınız. Çünkü karanlıktan besleniyorsunuz. Musa Anter Davası zaman aşımına sokuldu. Kürt halkına yaşatılan acıların üzerini adaletsizlikle örtmek istiyorsunuz. Ama şunu bilin; biz acılarımızı asla unutmayız, unutturmayız. Kürt halkı kapandı demeden, gerçek bir yüzleşme, hesaplaşma ve adalet sağlanmadan bu dosyalar kapanmaz, kapanmayacaktır. Toprağa gömdüğünüz adalet filizlenecek, boy verecek ve tecelli edecektir!

Cezaevlerinde tutsakların yaşam hakkından tahliye ve umut hakkına kadar bütün temel insan haklarını yok ettiniz. Garibe Gezer ve daha nicelerinin cenazesi çıktı cezaevlerinden. Hasta tutsakları bir bir ölüme terk ettiniz. Çünkü düşmanlık hukukuyla ayakta duruyorsunuz. Ama cezaevi duvarlarıyla ve hukuksuzluklarınızla halkı asla teslim alamayacaksınız, sindiremeyeceksiniz.

“Gerçekleri karartamayacaksınız”

Sansür yasası çıkarttınız, gazetecileri tutukladınız, çünkü hakikate düşmansınız. Ama gerçekleri karartamayacaksınız. Tarihin, toplumun ve siyasetin hafızası, yaptığınız her şeyi karşınıza çıkaracaktır.

Kâz Dağlarından İkizdere ve Cudi’ye varıncaya kadar dereleri, vadileri, ormanları yandaş şirketlerinize talan ettirdiniz, çünkü doğa düşmanısınız. Ama unutmayın; talan politikanız ekoloji mücadelesi karşısında kesinlikle yenilecektir. Her sıkıştığınızda çatışmacı siyasete sarıldınız, çünkü Kürt düşmanısınız. Ama Kürt halkı bugüne değin asla geri adım atmadı, bundan sonra da atmayacaktır.

Türkiye’yi demokrasi, insan hakları hukuk ve basın özgürlüğünde uluslararası endekslerde en kötü sıralara yerleştirmeyi başardınız. “AYM ve AİHM kararlarını tanımıyorum” diyerek hukuksuzlukta dünya lideri oldunuz. Ne kadar övünseniz azdır! Mezhepçi, Kürt ve barış karşıtı dış politikanızda da durum farklı değildir. İlkesiz, tutarsız, iç barışı sağlamamış dış politikanızla vezir olacağınızı sandınız ama dünyaya rezil oldunuz! HDP’yi dinleseydiniz, uyarılarımızı dikkate alsaydınız dış politikada biraz vizyon sahibi olurdunuz, yanlışların içine düşmezdiniz. İşte tüm bu politikalarınızla ülkeyi ve toplumu uçurumdan aşağı sürüklediniz.

Yarattığınız tahribatların ekonomideki sonuçları da çok daha ağırdır. Yemek parasını ödeyemeyen öğrenci yurttan, kirasını ödeyemeyen kiracı evden atılmaktadır. Milyonlarca insan açlık sınırının altında yaşam mücadelesi vermektedir. Çocuklar bugün beslenme çantasında sadece kuru bir ekmekle okula gitmek zorunda bırakılıyorsa sebebi yandaşlarınızın ve 5’li çetenizin ihalelerle, rüşvetle, çifter maaşlarla doldurduğu çantalardır.

Yandaşlarınızın beslenme çantasında yok yoktur ama çocuklar okula aç gitmektedir. Sütü, peyniri, yumurtayı lüks tüketim haline getirdiniz. Çocukların sütünden, yumurtasından kestiğiniz vergileri ise Kur Korumalı Mevduat adı altında zenginlere pay ettiniz. Yandaşlarınız tonlarla götürürken halkın yaşamını ise grama bağladınız! Yoksulun sofrasındaki soğanı da elinden aldınız. Kış geldi sobalar, kombiler yanmıyor. Çünkü halkın cebini yaktınız.

Çiftçiyi, üreticiyi, esnafı, emekliyi borç batağına sürüklediniz. Bir de durmadan çıkıp “Enflasyona ezdirmeyeceğiz” diyorsunuz. O halde buyurun, asgari ücreti HDP’nin teklifi olan 12 bin 500 lira yapalım. Ama yapmayacağınızı ve yapamayacağınızı biliyoruz. Çünkü siz ancak halktan toplamayı bilirsiniz. 2023’te toplayacağınız vergi 3 trilyon 200 milyar liradır. Belli ki satacak başka bir şey bırakmadınız, vatandaşa yükleniyorsunuz.

Dışarıda yandaşlarınıza vergi cenneti yaratırken, içeride ise halka vergi ve zam cehennemi yaşatıyorsunuz. Oysa 20 yılda yandaşlarınıza dağıttıklarınızı toplasanız 10 katı gelir elde edilir. Halkı düşünüyorsanız, buyurun çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınan adaletli bir vergi düzenini hep birlikte yaratalım, vergi cennetlerini kapatalım. Temel gıdalardaki vergiyi derhal kaldıralım. Yapmazsınız, çünkü sizin hesabınız başkadır.

Faizleri tek haneye indirdik diyorsunuz. Oysa bütçede yurttaşın sırtına yüklediğiniz faiz ödemesi tam 565 milyar TL’dir. Gelmiş geçmiş en büyük faiz lobisi sizin iktidarınızdır. Geçen yıl ekonominin kitabını yazıyordunuz, buyurun şimdi faizin kitabını yazın! Faizcilik, tefecilik nasıl yapılır dünya âlem görsün! Faiziniz tek hane olabilir ama zamlarınız, vergileriniz, cezalarınız, TÜİK’e gizlettiğiniz enflasyonunuz üç hanelidir!

Başka bir örnek. Bütçede savunma ve güvenlik harcamaları için 470 milyar TL kaynak ayırdınız. İşte yüksek enflasyonun, işsizliğin ve yoksulluğun nedenlerinden biri de budur. Halka, istihdama değil savaşa bütçe tam da budur. Bu devasa kaynak siyasetsizliğin, siyasi aklı savaş aklına devretmenin ekonomiye bedelidir.

“Kaybedeceksiniz”

Bunun sonuçları ise daha fazla büyüyen yoksulluktur, büyüyen sefalettir, açlıktır, borç krizidir. Ama büyüyen başka bir şey daha vardır. O da halkın giderek artan öfkesidir, geçinemeyen milyonların itirazıdır. Artık yolun sonuna geldiniz. Halka her gün kaybettirdiğiniz bu talan düzenine kazandıramayacaksınız, kaybedeceksiniz. Bir kez daha söylüyorum kaybedeceksiniz! İnanın kaybedeceksiniz.

Bu kötülük düzenini değiştireceğiz. Rüşvet, yolsuzluk, liyakatsizlik, torpil döneminizi kapatacağız. Yandaşlarınıza yarattığınız rant cennetinin kapılarını kapatacağız. Bakın, AKP Genel Başkanı yıllar önce çok net söylemiş: “Eğer 8 yıl öncesi asgari ücretle aldığın yumurtadan, sütten, ekmekten bugün daha az alıyorsan bize oy verme!” Evet, büyük ekonomist bir kez de olsa doğruyu söylemiş. Bu ekonomisti bir seferlik de olsa dinlemekte fayda var. Halkımız bunun gereğini kesinlikle yapmalıdır, yapacağına da yürekten inanıyoruz.

Siyasi, iktisadi, sosyal, toplumsal bütün krizlere kaynaklık eden tarihsel bir sorun vardır. O da Kürt sorunudur. Kürt sorunu, Türkiye’de istisnasız tüm iktidarların kaza yaptığı ortak bir virajdır.  Şimdi bakıyoruz, yaklaşan seçimler öncesi Suriye’de yine macera peşindesiniz. Enflasyonu ve doları düşüremediniz, haydi Suriye’ye Kobani’yi düşürmeye diyorsunuz. Siz iktidardan gidersiniz ama Kobani öyle kolay kolay düşmez buna inanmanızı istiyorum. Amacınızı gayet iyi biliyoruz. Rojava’da Kürt halkının demokratik bir statü kazanmamasıdır, diğer halklarla ortak demokratik bir gelecek oluşturmamasıdır.

Buradan söylüyorum, tüm halkımız da bilsin. Kuzey ve Doğu Suriye’ye yapılan her operasyonun sonucu yeni yıkımlar, ölümler, binlerce yeni mültecinin Türkiye ve çevre ülkelere göç etmek zorunda bırakılması olacaktır aynı zamanda. Türkiye’de halkın sofrasından ekmeğin daha da küçülmesi olacaktır. Şunu da aklınızdan çıkarmayın. Kuzey ve Doğu Suriye’de Kürt halkının statüsüzlüğü üzerine iktidar statünüzü kuramazsınız. Oradan size bir statü asla çıkmaz! Orada halkların demokratik kazanımı ve ortak geleceği vardır. Bunu da siz engelleyemeyeceksiniz. Kürt halkının birlikte yaşadığı halklarla demokratik birliği ve ortak gelecek hedefi, aynı zamanda Türkiye’deki demokratik birliğin, bütünleşmenin ve ortak yaşamın da teminatıdır. Ortadoğu’da barış içerisinde bir arada yaşamanın modelidir.

Sizin çatışmacı siyasetiniz değil halkların demokratik modeli kazanacaktır. Boş yere uğraşmayın; Kobani’den, Münbiç’ten, Tel Rıfat’tan size yeni bir iktidar çıkmaz, çıkmayacaktır!

Seçimin sonucunu Suriye’ye attığınız bombaların sesi değil kaynamayan boş tencerelerin sesi, geçinemeyen milyonların itirazı, barış ve demokrasiden yana olan güçlü toplumsal irade belirleyecektir.

Buradan Türkiye toplumuna da seslenmek istiyorum: Hamasi nutuklara asla itibar etmeyin. Beka hamaseti arttığında bilin ki yolsuzluklar da artacaktır. Bakın cenazeler gelirken, bakanlardan birinin kuzeni Bodrum’da 180 bin metrekarelik deniz manzaralı arazi ihalesi aldı. Çözüm Sürecinin bitirildiği 2015’ten bu yana Türkiye’de en büyük yolsuzluklar, vurgunlar, rüşvet skandalları yaşandı.

İşte Türkiye’nin yoksullaşmasının en önemli nedenlerinden biri bu çatışmacı siyasettir. Bu döngü kesinlikle değişmek zorundadır. Değişecektir ve biz bunu değiştireceğiz.

Bakınız, Sayın Öcalan 2019’daki son görüşmesinde “Bir haftada çatışma durumunu, çatışma ihtimalini ortadan kaldırırım” dedi. Siz ise görüş mesafesinde bulunan İmralı’ya tecrit uyguladınız. Görüş mesafesini tecrit sisiyle perdelediniz. Nemalanmak için sorun çözülmesin diyenlerle ortaklık kurarak bütün ülkeye kaybettirdiniz. Tecrit, demokratik bir uzlaşıya, özgür bir siyasete ve evrensel hukuka yüz çevirmedir. Kürt sorunu güvenlik konseptiyle ne çözülebilir ne de bastırılabilir. Tecritle bu sorunu görünmez kılamazsınız. Bugün milyonlar tecridin derhal sonlandırılmasını talep etmektedir. O yüzden ısrarla çözümün diyalog ve müzakerede olduğunu ifade ediyoruz. Çünkü diyalog, hakikatle yüzleşmenin ön koşuludur. Çözüm yeri ve zemini parlamentodur, demokratik siyasettir. Siyasi ve toplumsal mutabakattır.

Anadili hakkı ve onarıcı bir adalet başta olmak üzere evrensel hukuktan doğan haklar bağlamında eşit yurttaşlıkla ve özgürlükçü bir perspektifle bu mesele çözüme kavuşturulabilir. Her gün uçaklarınızı kaldıracağınıza, bu parlamentoda çözüme ve barışa ellerinizi kaldırsanız bu ülkeye en büyük hizmeti yapmış olursunuz. Bu sadece HDP’nin bir meselesi de değildir, Türkiye’nin ortak sorunudur. Siyasal muhalefetin de tüm kesimlerin de bu konuda cesur olması, elini taşın altına koyması, sorunla yüzleşmesi gerekir. Kürt sorununda çözüm üretmeyenler gelecekte asla ve asla söz sahibi olamazlar. AKP-MHP iktidar düzenini değiştirme iddiasında olanların, mesele savaş politikaları olduğunda iktidarın arkasında saf tutarak 8’li masaya dönüşmemesi gerektiğinin altını önemli çizmek istiyorum. Bu tüm toplumun çıkarınadır.

Biz HDP olarak büyük barışın erdemine ve kurucu siyasetine elbette inanıyoruz. Barış etrafında kurulacak ve ter dökülecek ittifakın kazanacağına inanıyoruz. Sonuna kadar da demokratik çözümde ısrar etmeye devam edeceğiz. Duyarlı herkesi, demokratik kamuoyunu, geleceğe dair söz kuran sorumlu herkesi de savaş karşıtlığında birleşmeye, onurlu barışın yanında durmaya çağırıyoruz. Barışı kuran, geleceği de kuracaktır. İşte HDP onurlu bir barışla onurlu bir geleceği kurmak için en büyük mücadeleyi yürütmeye devam edecektir.

Ülkenin aciliyeti bu düzenden bir an önce kurtulmaktır. Kimin iktidar olacağı meselesi değildir. Sistemde köklü değişim ve güçlü demokratik dönüşüm iddiası, hedefi ve programı toplumun aradığı, beklediği, umut ettiği bir siyasettir. İşte HDP mücadelesiyle, fikriyatıyla, Emek ve Özgürlük İttifakıyla, Kürt ittifakıyla, kadın, gençlik, emek ve ekoloji ittifakıyla bu siyasetin sahibidir. Türkiye halklarının ortak umudu ve cesaretidir.  Ne restorasyon ne de statüko! Yeniyi en baştan kurmayı taahhüt ediyoruz. İşte bu, HDP’nin üçüncü yol siyaseti ve mücadelesidir. Üçüncü yol; her rengin, düşüncenin, kimliğin demokratik bir yaşam ve inşa için yürüdüğü ortak yoldur.

Değişim isteyen herkesi bu yolu büyütmeye çağırıyorum. Kürdün de Alevi’nin de tüm kimlik ve inançların da eşit yurttaşlık haklarına sahip olduğu hak temelli yeni bir toplumsal sözleşmeyle demokratik cumhuriyetin kapısını hep birlikte açabiliriz. Buna gücümüz var. Bu kapıyı açacak güç ve siyasal irade HDP ve demokrasi güçlerinin ortak mücadelesinde mevcuttur. Bu nedenle bizler saldırıların odağındayız. Açılan siyasi kapatma davası, Kobani Kumpas Davası, Gezi Davası, siyasi rehine operasyonları, kadınların mücadelesine yönelik saldırılar Türkiye’nin demokrasiye kapatılması için yürütülen darbe sürecidir.

Ama bizler asla mücadelemizden vazgeçmedik, geri adım atmadık. Bundan sonra da atmayacağız. Siyasetimizi çökertmeye çalışanlar bugün varlık yokluk mücadelesi vermektedir. Biz ise, dimdik ayakta kalmayı başardık ve başarmakla sınırlı kalmadık; ittifaklarımızı da mücadele ortaklığımızı da büyüterek yeni bir yaşamın temellerini atıyoruz. Savunduğumuz özgür toplum ve demokratik yaşam fikriyatı, her bir inancın, kimliğin, hakkın, yaşam tarzının, ortak değerlerin teminatı ve koruyucusudur.

“Bu seçimlerde rejim belirlenecektir”

Evet, önümüzde referandum niteliğinde bir seçim var. Bu seçimlerde rejim belirlenecektir. Bu nedenle büyük demokratik değişim ve dönüşüm için, onurlu bir barışla bir arada eşitçe yaşayabileceğimiz demokratik, adaletli, özgür bir ülke hedefi etrafında en güçlü birlikteliği oluşturmamız tarihsel bir sorumluluktur. İktidarın cumhuriyetin demokratikleşmesini engellemek için kurduğu ittifaka karşı, milyonların demokratik cumhuriyet koalisyonunu oluşturma çağrısı yapıyorum.

İkinci yüzyıl için; siyasi toplumsal kamplaşmayı sonlandırarak büyük toplumsal uzlaşmayı hep birlikte başarmak için en geniş toplumsal birlikteliği sağlayalım. Yolsuzlukları, yoksulluğu, emek sömürüsünü sonlandırarak, sosyal adalet dönemini başlatmak için emeğin en güçlü birliğini oluşturalım. Mevcut anayasaya dahi uymayarak yeni anayasa vaadi verenleri, darbe anayasasıyla birlikte geçmişte bırakalım. Yeni bir toplumsal sözleşmeye dayalı gerçek, demokratik, çoğulcu ve eşitlikçi sivil bir anayasa döneminin kapısını açmak için demokratik anayasa ittifakını hep birlikte oluşturalım. Merkezi yönetimi kuvvetler ayrılığıyla dengeleyerek yerel yönetimle güçlendirilmiş çoğulcu geniş temsiliyete sahip bir parlamenter sistemi bu ülkeye kazandırmak için demokraside buluşalım.

Güçlü toplumsal barış, adalet ve yüzleşme için en geniş siyasi toplumsal mutabakatı oluşturalım. Yasaklar ülkesini özgürlükler ülkesine dönüştürmek, hak arama ve örgütlenme özgürlüğünü, eşit ve adil bir yargıyı hayata geçirmek için güç birliği yapalım. Engellilerden emeklilere, EYT’lilerden ataması yapılmayan öğretmenlere, üreticiden esnafa, gençlerden kadınlara, farklı yaşam tarzlarına herkesin haklarını güvence altına alan güçlü bir sosyal devlet düzeni için en güçlü eşit yurttaşlık birlikteliğini sağlayalım. Toplumsal cinsiyet eşitliğini her alanda hayata geçirmek için, feministlerden tüm kadın hareketlerine en büyük kadın dayanışmasını gerçekleştirelim.

Doğa talanını, rant çarkını durdurmak için ekolojik yaşamda mücadele birlikteliğini oluşturalım. Bir çocuğun dahi güvencesiz ortamda, şiddet sarmalında, açlık ve yoksulluk içinde kalmaması için mücadelemizi çocukların bugünüyle buluşturalım. Biz tüm bu hedefleri başarma ve yeni bir dönemi başlatma konusunda sonuna kadar kararlıyız.

Türkiye halklarına sözümüzdür. Dillerinde vizyon, siyasetlerinde ise nefret ve düşmanlık üreten yüzleri bu yüzyılda bırakacağız, ikinci yüzyılı ise halklarımızın yüzyılı yapacağız. Zamanın Jin Jiyan Azadi’yi dünya kadınlarının ortak sesine dönüştüren kadınların, erkek düzene en büyük noktayı koyacağı yeni bir dönemi müjdelediğini ifade etmek isterim.

Sevgili kadınlar, eşbaşkanlık modelimiz kadınlar için tarihsel bir kazanım oldu. Şimdi hedef büyütme zamanıdır. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında bir kadını cumhurbaşkanı olarak görmek istiyorsanız bunu başaracağınız yegâne parti, kadın partisi HDP ve kadın ittifakıdır. Kadın mücadelesinde birleşmek, kenetlenmektir. Gelin İstanbul Sözleşmesi için yürüttüğümüz ortak mücadeleyi, kadınların yöneteceği bir ülke için en büyük mücadele sözleşmesine hep birlikte dönüştürelim. Ve seçim gecesi diyelim ki; kadınlar kazandı, kadınlar büyük kazandı!

Sevgili gençler; ikinci ve genç yüzyıl sizleri beklemektedir. Anahtar sizlerin elindedir. Köhnemiş siyaset dönemini kapatarak genç siyaseti ülkenin yönetimine hâkim kılacak güç sizlersiniz.  Gelin birlikte değiştirelim, birlikte dönüştürelim. Gençlerin yönettiği bir düzeni hep birlikte yaratalım.

Özgür gelecek için değişim isteyen herkese tüm halklarımıza çağrıda bulunuyorum: Zorbalığın ve karanlığın hegemonyasına karşı aydınlık yolda en büyük demokrasi ittifakını oluşturalım. İkinci yüzyılın kurucusu bizler olalım. Genel Kurulu ve halkımızı bir kez daha sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.

Paylaşın

69 Fezleke TBMM’ye Ulaştı: Aralarında Parti Liderleri De Var

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Demokrat Parti ve Zafer Partisi’nden isimlere ait 69 fezleke TBMM’ye ulaştı. Fezlekeler arasında, CHP Lideri Kılıçdaroğlu, HDP Eş Genel Başkanları Sancar ve Buldan, DBP Genel Başkanı Salihe Aydeniz, ile Zafer Partisi Lideri Özdağ’da yer alıyor.

Haber Merkezi / Meclis’e gelen 69 dokunulmazlık dosyası, Anayasa ve Adalet Karma Komisyonu’na havale edildi. Gönderilen fezlekeler arasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ten bir dosyası bulunuyor. CHP’den ayrıca, Genel Başkan Yardımcısı ve Ordu Milletvekili Seyit Torun, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’a ait birer dosya bulunuyor.

Fezlekeler arasında, HDP’nin Eş Genel Başkanları Mithat Sancar ile Pervin Buldan’a ait ikişer, HDP Van Milletvekilleri Sezai Temelli ile Muazzez Orhan Işık hakkında dörder, HDP Van Milletvekili Tayip Temel ile HDP Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran hakkında üçer, HDP’den İstanbul Milletvekili Zeynel Özen, Hakkari Milletvekili Sait Dede, Mardin Milletvekili Pero Dundar, Ağrı Milletvekili Dilan Taşdemir, Muş Milletvekili Şevin Coşkun, Van Milletvekili Murat Sarısaç, Batman Milletvekili Feleknas Uca ve Ağrı Milletvekili Habip Eksik hakkında da ikişer dosya bulunuyor.

Yine HDP’den İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, Mersin Milletvekili Rıdvan Turan, Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ, Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit, İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu, Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz, Van Milletvekili Abdulahat Arvas, Diyarbakır Milletvekili Remziye Tosun, İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu, Mardin Milletvekili Ebrü Günay, Tunceli Milletvekili Alican Önlü, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü, Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü, Şırnak Milletvekili Nuran İmir, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, Adana Milletvekili Kemal Peköz, Antalya Milletvekili Kemal Bülbül, Ağrı Milletvekili Abdullah Koç, Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul ve İzmir Milletvekili Murat Çepni hakkında 1birer dosya yer aldı.

DBP Eş Genel Başkanı ve Diyarbakır Milletvekili Saliha Aydeniz’in ise dört fezlekesi yer alıyor. Bağımsız Muş Milletvekili Mensur Işık ve TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık hakkında da birer dosya bulunuyor.

Ayrıca Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile Demokrat Parti Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt hakkında hazırlanan bir fezleke de gönderilen dosyalar arasında yer alıyor. Enginyurt hakkındaki fezleke, bir TV programındaki ‘kasten yaralama’, ‘alenen hakaret’ ve ‘tehdit’ suçlamalarını kapsıyor.

Süreç nasıl işliyor?

Hakkında suç isnadı bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmamasına ilişkin talepler, Adalet Bakanlığına sunuluyor. Bakanlık, talebi gerekçeli bir yazıyla Cumhurbaşkanlığına, Cumhurbaşkanlığı ise TBMM Başkanlığına iletiyor.

Meclis Başkanlığına gelen fezlekelerin gündeme alınmasındaki süreç, İçtüzüğe göre işliyor. Milletvekili dokunulmazlığı, İçtüzüğün “Yasama Dokunulmazlığı ve Üyeliğin Düşmesi” başlıklı dokuzuncu kısmının “yasama dokunulmazlığı” alt başlıklı birinci bölümünde düzenleniyor.

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki istemler, TBMM Başkanlığınca “Gelen Kağıtlar” listesinde yayınlanarak Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona havale ediliyor.

Söz konusu fezleke ile Meclis’teki mevcut fezlekeler, sevk edildikleri Karma Komisyonda bekletilebiliyor ya da komisyonda gündeme alınabiliyor. Fezlekelerin gündeme alınması halinde süreç başlıyor. Karma Komisyon toplanıyor ve hangi fezlekeye ait dosyayı değerlendireceğine karar veriyor.

Hazırlık Komisyonu kuruluyor

Hazırlık Komisyonu, kurulduğu andan itibaren en geç 1 ay içinde dosyayı inceleyerek raporunu hazırlıyor. Bu komisyon bütün kağıtları inceleyip gerekirse o milletvekilini dinliyor ancak tanık dinleyemiyor.

Hazırlık Komisyonu, yasama dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar alırsa dosya Karma Komisyona havale ediliyor. Karma Komisyon da 1 ay içinde Hazırlık Komisyonu raporunu ve eklerini görüşerek sonuçlandırıyor.

Karma Komisyon, dokunulmazlığın kaldırılmasına veya kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar veriyor.

Karma Komisyon kovuşturmanın ertelenmesini kararlaştırmışsa bu yöndeki raporu Genel Kurulda okunarak bilgiye sunuluyor. Bu rapora milletvekilleri tarafından 10 gün içinde itiraz edilmezse kesinleşiyor, itiraz edilmesi halinde ise rapor Genel Kurul gündemine alınıyor. İtiraz edilmeyen dosyalar Cumhurbaşkanlığına gönderiliyor.

Dokunulmazlığın kaldırılması yönündeki Karma Komisyon raporları, doğrudan Genel Kurul gündemine giriyor. Genel Kurul, raporu kabul ederek dokunulmazlığın kaldırılmasını kararlaştırabileceği gibi, raporu reddederek yargılamanın dönem sonuna ertelenmesine de karar verebiliyor.

Kovuşturma ertelenmiş ve bu karar Genel Kurulca kaldırılmamış ise dönem yenilenmiş olsa bile milletvekilliği sıfatı devam ettiği sürece ilgili hakkında kovuşturma yapılamıyor.

Genel Kurul aşaması

Milletvekillerine dağıtılan Karma Komisyon raporu, Genel Kurulda okunarak görüşülüyor. Biri lehte diğeri de aleyhte olmak üzere, iki milletvekili rapor üzerinde konuşma yapıyor.

Fezlekesi olan milletvekili isterse Hazırlık Komisyonunda, Karma Komisyonda veya Genel Kurulda kendi savunmasını yapabiliyor ya da başka bir milletvekili arkadaşına savunma yapması için bu hakkını verebiliyor.

Söz ve savunma talebi yoksa görüşmeler tamamlanıyor. Daha sonra Karma Komisyonun yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair raporu oylamaya sunuluyor. Genel uygulamaya göre açık oylama yapılıyor. Genel Kurulda dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin oylamada, karar yeter sayısı (151) yeterli oluyor.

Her dosya için ayrı oylama yapılıyor

Genel Kuruldaki oylamada, her milletvekili ve fezleke için ayrı oylama yapılıyor. Bir milletvekili hakkında iki dosya varsa iki dosya ayrı ayrı oylanıp karara bağlanıyor. Dokunulmazlık hangi dosya hakkında kaldırıldıysa yalnızca o fezleke hakkında yargılama yapılabiliyor. Milletvekilinin dönem sonuna bırakılan dosyası hakkındaki dokunulmazlığı devam ediyor.

Genel Kurul kararından sonra milletvekilinin dokunulmazlığı, söz konusu dosya için kaldırılmış oluyor.

Meclis Başkanlığı, dosyayı Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla Adalet Bakanlığına gönderiyor. Bakanlık da dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili hakkında gereğinin yapılması için dosyası ilgili savcılığa havale ediyor.

Savcılık da dosyanın ulaşmasının ardından soruşturmaya kaldığı yerden devam ediyor, söz konusu milletvekilini tutuklanması talebiyle mahkemeye de sevk edebiliyor ya da tutuksuz olarak yargılanmasına da devam edebiliyor.

Dokunulmazlık kalkıyor, vekillik devam ediyor

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kalkmasıyla milletvekilliği düşmüyor, devam ediyor. Milletvekili maaşını alıyor ve diğer sosyal haklarından yararlanıyor. Tutuklanmamışsa Meclise gelerek yasama çalışmalarına da katılabiliyor.

Ancak milletvekili hakkındaki ceza kesinleştikten sonra Genel Kurulda okunuyor ve o zaman milletvekilliği düşürülüyor.

Milletvekilinin yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine karar verilmesi halinde, Genel Kurul kararının alındığı tarihten itibaren 7 gün içinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptal için Anayasa Mahkemesine başvurabiliyor. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini 15 gün içinde kesin karara bağlıyor.

Paylaşın

Akşener, Erdoğan’a Sert Sözlerle Yüklendi

TBMM’de partisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti Lideri Akşener, Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 9’a indirdiğini hatırlatarak, “Peki ülkemizde ne değişti? Hiçbir şey. Ne kur oynadı, ne de faizlerde bir değişiklik oldu. Yani bu vesileyle bir kez daha görmüş olduk ki, Merkez Bankası’nın politika faizinin düşük olması bir tek Sayın Erdoğan’ı mutlu etmeye yarıyor” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Mutfaklardaki yangın büyüyerek devam ediyor. Memur, esnaf, emekli, asgari ücretli enflasyon canavarının altında ezilmeye devam ediyor. Şimdi hummalı bir biçimde baz etkisiyle, hesap oyunlarıyla milletimize ‘enflasyon düştü’ masalları anlatmaya hazırlanıyorlar. Ama yemezler.

“Siz bugün ayrıcalıklı bir sınıf yarattınız. Enesler, Furkanlar, Haticeler ağlarken, siz ‘pudra şekerleri’ çeken, acayip arabalara binen, tuhaf pantolonlar giyen, tuhaf ceketler giyen, kocaman zevksiz kolyeler takan, tuhaf tıraşlı gençler yarattınız. Yazıklar olsun size, haram olsun, zıkkım olsun, zehir olsun! Sen aç yatmanın ne olduğunu bilirdin, unuttun Sayın Erdoğan. Sana ne oldu, sen ne oldun? Saray seni ne hale getirdi?”

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında değerlendirmelerde bulundu. Akşener’in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“Biz, uzunca bir zamandır derin yoksulluk çalışıyoruz. O evlere giriyorum arkadaşlarımla birlikte. Birçok arkadaşımın kendi imkanları çerçevesinde bir fon oluşturduk, derin yoksulluk fonu. Kitap, kırtasiye eksiği gideriyoruz. Burs vermeye gayret ediyoruz ve o kadar acı ki okul forması alamıyor aileler. Çocuğuna ayakkabı alamıyor aileler.

Kırık buzdolaplarının içinde sadece hoşaf buluyorum. Bu ailelerin anneleri, çocukların sabah kahvaltısını, ‘uydur kaydır’ gıda maddeleriyle yapıyor. Öğle yemeğine bir poğaça, elma koyamıyor. Buradan çok şikâyet aldık. Uzun zamandır derin yoksulluk çalışıyoruz. Bizzat kendim gidiyorum. Bu bilginin bir çıktısı olarak, adına Rüzgar Gülü dediğimiz, öğrencilere ücretsiz sabah kahvaltısı ve öğle yemeği önerisinde bulunduk, ‘biz yapacağız ama siz de yapın’ dedik.

Sayın Erdoğan’a ‘siz bunun hayır duasını alın’ dedik. Nesli kaybediyoruz. 3-4 yaşındaki çocukların kemikleri sayılıyor. 15 yaşındakilerin çoğu obez protein almadıkları için! Buna kulak tıkadılar! Demre Belediyesi, pilot olarak başladı bu uygulamaya. Kaymakamlık, Demre Belediyesi’nin bu yemek yardımını ortadan kaldırdı, yasaklandı bu! Kimsesizlerin kimiydiniz öyle mi, hadi be!

“Zehir zıkkım olsun”

Yoksullukla mücadele için gelmiştiniz değil mi! Ayrımcılık yapmayacaktınız, yasaklarla mücadele edecektiniz! Siz bugün ayrıcalıklı bir sınıf yarattınız! Enesler, Furkanlar, Haticeler ağlarken, siz ‘pudra şekerleri’ çeken, acayip arabalara binen, tuhaf pantolonlar giyen, tuhaf ceketler giyen, kocaman zevksiz kolyeler takan, tuhaf tıraşlı gençler yarattınız! Yazıklar olsun size, haram olsun, zıkkım olsun, zehir olsun!

Adı Enes, Furkan, Ecrin… Bu dönemde doğmuş ama kemikleri sayılan çocuklar… Beslenme çantası olmayan ama iyi kötü bir şey çıkaran diğer arkadaşlarına imrenerek bakan, çeşmeden su içip açlığını gideren çocuklar! Sayın Erdoğan ne yapıyorsun! Sen aç yatmanın ne olduğunu bilirdin, unuttun!

Sen gece sofraya tek çeşit yemek koyup kendi çatal-kaşık uzatamamış bir annenin hassasiyetini bilirdin Sayın Erdoğan! Sana ne oldu, sen ne oldun! Saray seni ne hale getirdi! Çocukların yemeğini nasıl iptal ettirirsin! Biz kaç tane ilde söyledik bunu! Oyları sen al, artısını sen al, o çocuklar açlıktan kurtulsun.

Bodurluk başladı çocuklarda. Boyları uzamıyor. Anlatamam o girdiğim o evlerdeki durumları. Günahtır ya. Bir tarafta zenginliklen, şımarıklıktan gözümüzün içine sokar gibi davrananlar, diğer tarafta açlık çeken çocuklar…”

Paylaşın

32’si HDP’li 39 Milletvekili Hakkında 63 Fezleke

Adalet Bakanlığı, 32’si Halkların Demokratik Partili (HDP), 39 milletvekili hakkında hazırlanan 63 fezlekeyi Türkiye Büyük Millet Meclisine (TBMM) sunulmak üzere Cumhurbaşkanlığına gönderdi.

Haber Merkezi / Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 39 milletvekilinin çeşitli suçlardan dokunulmazlıklarının kaldırılması istemiyle hazırladığı fezlekeler arasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ da var.

Fezlekelerden 53’ü ise HDP’li 32 milletvekili hakkındaki suçlamaları içeriyor. HDP Van milletvekilleri Sezai Temelli ile Muazzez Orhan Işık hakkında 4’er, HDP Van Milletvekili Tayip Temel ile HDP Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran hakkında 3’er fezleke bulunuyor.

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı ve Diyarbakır Milletvekili Salihe Aydeniz’in ise 4 fezlekesi yer alıyor.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun fezlekesi cumhurbaşkanına hakaretten

Gönderilen fezlekeler arasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Cumhurbaşkanına hakaretten” bir dosyası bulunuyor.

Demokrat Parti Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt hakkındaki fezleke ise tartışma programında Gazeteci Latif Şimşek’e yönelik eylemlerinden dolayı “kasten yaralama”, “alenen hakaret” ve “tehdit” suçlarını kapsıyor.

Süreç nasıl işliyor?

Hakkında suç isnadı bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmamasına ilişkin talepler, Adalet Bakanlığına sunuluyor. Bakanlık, talebi gerekçeli bir yazıyla Cumhurbaşkanlığına, Cumhurbaşkanlığı ise TBMM Başkanlığına iletiyor.

Meclis Başkanlığına gelen fezlekelerin gündeme alınmasındaki süreç, İçtüzüğe göre işliyor. Milletvekili dokunulmazlığı, İçtüzüğün “Yasama Dokunulmazlığı ve Üyeliğin Düşmesi” başlıklı dokuzuncu kısmının “yasama dokunulmazlığı” alt başlıklı birinci bölümünde düzenleniyor.

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki istemler, TBMM Başkanlığınca “Gelen Kağıtlar” listesinde yayınlanarak Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona havale ediliyor.

Söz konusu fezleke ile Meclis’teki mevcut fezlekeler, sevk edildikleri Karma Komisyonda bekletilebiliyor ya da komisyonda gündeme alınabiliyor. Fezlekelerin gündeme alınması halinde süreç başlıyor. Karma Komisyon toplanıyor ve hangi fezlekeye ait dosyayı değerlendireceğine karar veriyor.

Hazırlık Komisyonu kuruluyor

Hazırlık Komisyonu, kurulduğu andan itibaren en geç 1 ay içinde dosyayı inceleyerek raporunu hazırlıyor. Bu komisyon bütün kağıtları inceleyip gerekirse o milletvekilini dinliyor ancak tanık dinleyemiyor.

Hazırlık Komisyonu, yasama dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar alırsa dosya Karma Komisyona havale ediliyor. Karma Komisyon da 1 ay içinde Hazırlık Komisyonu raporunu ve eklerini görüşerek sonuçlandırıyor.

Karma Komisyon, dokunulmazlığın kaldırılmasına veya kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar veriyor.

Karma Komisyon kovuşturmanın ertelenmesini kararlaştırmışsa bu yöndeki raporu Genel Kurulda okunarak bilgiye sunuluyor. Bu rapora milletvekilleri tarafından 10 gün içinde itiraz edilmezse kesinleşiyor, itiraz edilmesi halinde ise rapor Genel Kurul gündemine alınıyor. İtiraz edilmeyen dosyalar Cumhurbaşkanlığına gönderiliyor.

Dokunulmazlığın kaldırılması yönündeki Karma Komisyon raporları, doğrudan Genel Kurul gündemine giriyor. Genel Kurul, raporu kabul ederek dokunulmazlığın kaldırılmasını kararlaştırabileceği gibi, raporu reddederek yargılamanın dönem sonuna ertelenmesine de karar verebiliyor.

Kovuşturma ertelenmiş ve bu karar Genel Kurulca kaldırılmamış ise dönem yenilenmiş olsa bile milletvekilliği sıfatı devam ettiği sürece ilgili hakkında kovuşturma yapılamıyor.

Genel Kurul aşaması

Milletvekillerine dağıtılan Karma Komisyon raporu, Genel Kurulda okunarak görüşülüyor. Biri lehte diğeri de aleyhte olmak üzere, iki milletvekili rapor üzerinde konuşma yapıyor.

Fezlekesi olan milletvekili isterse Hazırlık Komisyonunda, Karma Komisyonda veya Genel Kurulda kendi savunmasını yapabiliyor ya da başka bir milletvekili arkadaşına savunma yapması için bu hakkını verebiliyor.

Söz ve savunma talebi yoksa görüşmeler tamamlanıyor. Daha sonra Karma Komisyonun yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair raporu oylamaya sunuluyor. Genel uygulamaya göre açık oylama yapılıyor. Genel Kurulda dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin oylamada, karar yeter sayısı (151) yeterli oluyor.

Her dosya için ayrı oylama yapılıyor

Genel Kuruldaki oylamada, her milletvekili ve fezleke için ayrı oylama yapılıyor. Bir milletvekili hakkında iki dosya varsa iki dosya ayrı ayrı oylanıp karara bağlanıyor. Dokunulmazlık hangi dosya hakkında kaldırıldıysa yalnızca o fezleke hakkında yargılama yapılabiliyor. Milletvekilinin dönem sonuna bırakılan dosyası hakkındaki dokunulmazlığı devam ediyor.

Genel Kurul kararından sonra milletvekilinin dokunulmazlığı, söz konusu dosya için kaldırılmış oluyor.

Meclis Başkanlığı, dosyayı Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla Adalet Bakanlığına gönderiyor. Bakanlık da dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili hakkında gereğinin yapılması için dosyası ilgili savcılığa havale ediyor.

Savcılık da dosyanın ulaşmasının ardından soruşturmaya kaldığı yerden devam ediyor, söz konusu milletvekilini tutuklanması talebiyle mahkemeye de sevk edebiliyor ya da tutuksuz olarak yargılanmasına da devam edebiliyor.

Dokunulmazlık kalkıyor, vekillik devam ediyor

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kalkmasıyla milletvekilliği düşmüyor, devam ediyor. Milletvekili maaşını alıyor ve diğer sosyal haklarından yararlanıyor. Tutuklanmamışsa Meclise gelerek yasama çalışmalarına da katılabiliyor.

Ancak milletvekili hakkındaki ceza kesinleştikten sonra Genel Kurulda okunuyor ve o zaman milletvekilliği düşürülüyor.

Milletvekilinin yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine karar verilmesi halinde, Genel Kurul kararının alındığı tarihten itibaren 7 gün içinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptal için Anayasa Mahkemesine başvurabiliyor. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini 15 gün içinde kesin karara bağlıyor.

Paylaşın

Cemevleriyle İlgili Düzenleme Anayasa Mahkemesi Yolunda

Alevi temsilcileri, HDP Genel Başkanı Mithat Sancar, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile bir araya geldi. Alevi örgüt temsilcileri, kararname ve torba yasa düzenlemesinin anayasanın eşitlik ve laiklik ilkelerine aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) götürülmesini talep etti.

Aleviler, itirazlarının toplumsal bir mutabakata dönüştüğünü bu nedenle de AYM başvuru sürecinin yalnızca ana muhalefet partisi olan CHP tarafından değil, Meclis’te “hayır” oyu kullanan HDP ve İYİ Parti’nin de katılımıyla yapılmasını istedi.

Cemevlerinin elektrik giderlerinin devlet tarafından karşılanmasını öngören torba yasa düzenlemesi ile Cemevi Başkanlığı kurulmasını öngören Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ne Alevi örgütlerinin tepkileri sürüyor.

Alevi toplumunun büyük bir kesimini temsil eden sekiz alevi çatı örgütü, hem kararnamenin hem de torba yasa düzenlemesinin Anayasa Mahkemesi’ne götürülmesi talebiyle siyasi partilere ziyaretler gerçekleştirdi.

Alevi temsilcileri, Salı günü HDP Genel Başkanı Mithat Sancar’la Çarşamba günü de önce İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, ardından da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile bir araya geldi.

“Eşitlik ve laiklik ilkesine aykırı

DW Türkçe’den Eray Görgülü’nün edindiği bilgiye göre, Alevi örgüt temsilcileri, kararname ve torba yasa düzenlemesinin anayasanın eşitlik ve laiklik ilkelerine aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) götürülmesini talep etti. Aleviler, itirazlarının toplumsal bir mutabakata dönüştüğünü bu nedenle de AYM başvuru sürecinin yalnızca ana muhalefet partisi olan CHP tarafından değil, Meclis’te “hayır” oyu kullanan HDP ve İYİ Parti’nin de katılımıyla yapılmasını istedi.

120 milletvekili imzası ile AYM’ye gidilebiliyor

Mevcut anayasaya göre kanun ve anayasa değişiklikleri ile ilgili AYM’ye iptal davası açma yetkisi cumhurbaşkanı ile iktidar partisi ve ana muhalefet partisinin meclis grubunda bulunuyor. Bunun haricinde TBMM üye tam sayısının en az beşte biri tutarındaki üyeler de AYM’ye kanun ve anayasa değişikliği için dava açabiliyor.

Aleviler de, kendileriyle ilgili torba yasaya karşı itiraz davasının 120 milletvekilinin imzası toplanarak açılmasını istiyor.

İYİ Parti henüz net bir yanıt vermedi

Taleplerini ilk olarak HDP’ye ileten Aleviler olumlu yanıt alınca aynı talebi Meral Akşener’e götürdü. Edinilen bilgiye göre Akşener, görüşmede Alevilerin itirazlarının haklı olduğunu belirterek, “Yanınızdayım” mesajını verdi. Ancak, AYM’ye başvuru sürecinde imza verip vermeyecekleri ile ilgili net bir yanıt vermedi.

DW Türkçe, İYİ Parti’nin HDP ile birlikte imza verip vermeyeceğini İYİ Partili üst düzey bir yetkili, Alevilerin itirazlarını hassasiyetle takip ettiklerini ve haklı gördüklerini belirtti. Ancak, imza verip vermeyeceklerine yönelik soru üzerine “Henüz yetkili organlarda görüşülmüş bir konu değil” değerlendirmesini yaptı.

HDP Hak ve İnançlar Komisyonu Eş Sözcüsü Turgut Öker de Eş Genel Başkan Mithat Sancar’ın Alevilerin bu talebine prensipte “evet” dediğini belirtti. Öker, İYİ Parti ile birlikte imza konusu ile ilgili de “Bu sürecin öncülüğünü Alevi kurumları yaptığı müddetçe diğer partilerle ilgili bir çekincemiz olmaz” diye konuştu.

Aleviler, daha sonra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na da aynı taleple gitti. Kılıçdaroğlu’nun bu isteğe olumlu yaklaştığı ve diğer partilerin vekillerinin imzalarının alınacağı şekilde çalışma yapılması için Meclis grubuna talimat verdiği öğrenildi.

CHP İstanbul Milletvekili ve Anayasa Hukuku Profesörü İbrahim Kaboğlu, itiraz edilecek maddelere yönelik kapsamlı bir çalışma başlattı.

Ağbaba: İktidar Alevileri dizayn etmeye çalışıyor

Alevilerin ziyaretlerde hangi talepleri dile getirdiğini anlatan CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba yasal düzenleme yapılırken Alevilerin fikrinin alınmadığını belirtti.

Alevilerin cemevlerinin bir kültür evi gibi görülmesinden rahatsız olduklarını kaydeden Ağbaba, “Anayasa Mahkemesi’ne de bu sebeple gidilmesini istiyorlar. Maalesef iktidar, tek tip bir toplum, tek tip bir birey yaratma peşinde” diye konuştu.

AKP’nin bütün alanlarda olduğu gibi “kendine yakın, yandaş dernekler, örgütler yaratmaya” çalıştığını iddia eden Ağbaba, Türk Tabipler Birliği (TTB) tartışmasını hatırlattı.

Ağbaba, “AKP, kendine yakın Alevi dernekleri kurmaya çalışıyor. Kültür Bakanlığına bağlayarak da Kültür Bakanlığı aracılığıyla cemevlerine, cemevi derneklerine yardım yapmayı hedefliyor. Buradaki temel amaç kendine yakın Alevi dernekleriyle Alevileri dizayn etmeye çalışmak” dedi.

Erçe: Yasa, Alevileri kültürel topluluk gibi görüyor

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Cuma Erçe de, hem Cemevi Başkanlığı kurulması öngören kararnamenin hem de yasal düzenlemenin Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu savundu.

Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nde Cemevi Başkanlığı ifadesinde Alevilerin bir inanç yerine bir kültürel topluluk gibi görüldüğünü kaydeden Erçe, “Alevilerin bir kültürel topluluk gibi Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlanması anayasanın bir kere en başta eşitlik ilkesine aykırı. 136’ncı maddesine aykırı yani din ve vicdan hürriyeti kapsamındaki maddelerine aykırı. Diyanet İşleri Başkanlığını düzenleyen maddelerine aykırı. Dolayısıyla aslında tümüyle bakıldığında laiklik ilkesine de aykırı” diye konuştu.

Aleviliğin tek başına bir kültür gibi ifade edilmesine karşı olduklarını kaydeden Erçe, CHP’nin AYM’ye gidilmesi yönünde grup kararı bulunduğunu hatırlattı.

Ancak toplumsal mutabakat nedeniyle Meclis’te “hayır” oyu kullanan tüm partilerin itiraz dilekçesine imza vermesini istediklerini kaydeden Erçe, “Bu hem Meral Hanım tarafından, hem Mithat Bey tarafından, hem Kemal Bey tarafından itiraz edilmedi. Uygun görüldü. Ama önümüzdeki günlerde nasıl bir mutabakat sağlarlar bilemiyoruz” ifadesini kullandı.

Ne olmuştu?

Cemevlerinin elektrik ve su faturalarının devlet tarafından karşılanmasını öngören torba kanun teklifinin TBMM Genel Kurulu’na gelmesi üzerine Aleviler, 8 Kasım’da TBMM önünde eylem yapmıştı. İtirazlara rağmen teklif, TBMM Genel Kurulu’nda AKP ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla kabul edilmişti. Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde “Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı” kurulmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi de 9 Kasım’da Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmişti.

Paylaşın

Akşener’den Cumhur İttifakı’na Davete ‘Saray Kumarhanesi’ Yanıtı

İYİ Parti Lideri Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında Cumhur İttifakı’na davete verdiği yanıtta, “İYİ Parti’nin kumar masasına oturmaya da en küçük niyeti yoktur. Çünkü İYİ Parti, dış politikada zar atmaz, ekonomide rulet oynamaz. Devlet yönetiminde kupon yapmaz, hukukta tombala çekmez. Ve milletinin geleceğiyle asla bahse girmez” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Sayın Erdoğan ve küçük ortağının oturduğu masa öyle bir kumar masasıdır ki, Saray her zaman kazanır. Ortaya sürülen, kimi zaman Türk ordusu olmuştur, kimi zaman sınırlarımız. Kimi zaman, Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz masadadır, kimi zaman da İhvan-ı Müslimin. Kimi zaman Filistinliler masaya sürülür, kimi zaman da Ukraynalılar.

Bu masada, bazen Kürtler üzerine kumar oynanır, bazen de, Türkler. Bu hileli oyun, her daim kasanın kazandığı, kazanamadığı yerde ise, oyunun bozulduğu ve şartlar ne olursa olsun, sürekli milletimizin ütüldüğü kirli bir oyundur. Onların kumar masası işte budur. Bizden dahil olmamızı istedikleri masa işte budur. Bu masa, bizim gözümüzde 20 yıldır aynı masadır. Heveslenenler için üzgünüm. Ama bizim o masaya oturmaya hiç niyetimiz yok. Çünkü biz o kumar masasını dağıtmaya, Saray görünümlü kumarhanenizi de başınıza yıkmaya geliyoruz!”

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Akşener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah El Sisi ile tokalaşması ve poz vermesini eleştirdi.

Erdoğan’ın yakında geçmişte “katil”, “diktatör” gibi ifadelerle suçladığı Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat ile yakınlaşabileceğini kaydeden Akşener, “Sayın Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile Katar’da hasret giderdi. Sayın Erdoğan’ın gösterdiği derin muhabbetten anlıyoruz ki; yeni bir dostluğun kıvılcımı çakıldı. Mavi Vatan’daki çıkarlarımızın bile yumuşatamadığı Sayın Erdoğan’ı demek ki futbol aşkı pamuk gibi yapmış. Yakında Beşar Esat’la birlikte maça giderlerse şaşırmayın. Şimdi, bu duygu dolu kavuşmaya değinmeden önce geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıkmamız gerekiyor” sözleriyle Erdoğan’ın Sisi’ye yönelik sözlerini içeren bir videoyu da izletti.

Türk dış politikasında Erdoğan’ın tutumundan kaynaklanan zikzaklar yaşandığını söyleyen Akşener, “Biz bugün hala Sayın Erdoğan’ın muazzam beceriksizliğinin sonuçlarını yaşıyoruz. Sınırlarımızı kevgire çeviren liyakatsizliğin faturasıyla yüzleşiyoruz. Dostluk ilişkileri ve kişisel kaprisleri üzerinden sözüm ona “yönettiği” dış politikanın neticesinde yaşadığımız onca sıkıntıya, çektiğimiz nice acıya rağmen halen ibretlik bir politikasızlığa şahit oluyoruz” ifadesini kullandı.

Erdoğan’ın 31 Mart 2019’daki yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerinde Mısır’daki darbeyi örnek gösterdiğini anımsatan Akşener, “Sayın Erdoğan seçimini Binali Bey’den yana değil, Sisi’den yana kullanmaya karar vermiş. Sayın Erdoğan, kazananın yanında olmayı sever. Baktı ki İstanbul’da Ekrem Başkan kazandı. Biraz vakit aldı ama, kendisi de döndü dolaştı gitti Sisi’yi seçti. Bu seçimle birlikte Rabia işareti yapa yapa gezdiği elini Sisi‘ye kaptırmış, Esma’nın onurunu da Katar’da bırakıp gelmiş oldu. Ne diyelim, hayırlı uğurlu olsun. Seçimlere yaklaştığımız şu son düzlükte, bundan sonra yeni işaretiniz olarak Rabia Meydanı’yla Esma’yı değil, artık Napolyon’u hatırlarsınız. Eee Allah büyük” diye konuştu.

Akşener, devamında Erdoğan’a seslenerek şu ifadeleri kullandı: “Görüyor musun Sayın Erdoğan? Söylediğin yalanlar, yine ayağına dolandı. İş bilmezliğin yine eline, yüzüne bulaştı. Arkasından ağıtlar yaktığın Mursi’yi mezarında ters döndürürken senin sözünün peşinden giden arkadaşlarının da başlarını yere düşürdün. Peki ya değdi mi? Büyükelçi çekecek kadar ileri gitmene gerçekten değdi mi? İş dünyamızın, milyar dolarlık ticaretinin, yatırımlarının heba olmasına değdi mi? Doğu Akdeniz’de ülkemizin elini zayıflatmana Mavi Vatanımızı tehlikeye atmana değdi mi? Sayın Erdoğan, böyle devlet yönetilmez.

Kişisel ilişkilerinin ve kaprislerinin bedelini bu millete ödetemezsin. Zikzaklarının bedelini Türkiye’ye ödetemezsin. Bu defa, öyle ‘kandırıldım’ diye, ‘Sisi kardeşimle, aramıza girdiler’ diye, ‘Yeni sayfa açıyorum’ diye işin içinden sıyrılamazsın. Önce çıkıp, bu başarısızlığın sorumluluğunu alacaksın. Önce çıkıp, milletimizden özür dileyeceksin. Çıkacaksın, ‘Kişisel kaprislerime kapıldım, hata yaptım, milletimden özür dilerim’ diyeceksin. Çıkacaksın, ‘İstanbul seçimlerinde, Millet İttifakı‘nı, darbecilikle suçladım, özür dilerim’ diyeceksin. Çıkacaksın, ‘Ben bu hatayı yapmasaydım Doğu Akdeniz’de, Mısır’la Yunanistan değil, biz anlaşabilirdik, özür dilerim’ diyeceksin. Sen önce çıkıp, özrünü dileyeceksin, sonra da milletimizin sandıkta açacağı yepyeni sayfayı oturup izleyeceksin. Ama elini çabuk tut. Çünkü millete vereceğin hesaba çok az kaldı!”

Terörle mücadele edilememesini ve Soylu’yu eleştirdi

İyi Parti Lideri Akşener, İstiklal Caddesi’ndeki saldırının ardından Gaziantep Karkamış’da ve Kilis Öncüpınar Sınır Kapısı’ndaki polis yerleşkesinde yaşanan saldırıları anımsatarak, AKP iktidarı ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun terörle mücadeleyi ciddiyetle yapmadığını dile getirdi.

Akşener, “Milletimiz, tek vücut olarak acı çekiyor. Ama bir yandan da her zaman olduğu gibi yine dimdik duruyor. Yanan yüreğinin acısını kalbine gömüyor ve terörün bir an önce bitmesini istiyor. Her şeyden önce, şunu hatırlatmak isterim ki bizim için terörle mücadelenin sulandırılıp, iç siyasetin mezesi yapılması da PKK/PYD/YPG terörü kadar tehlikelidir. Çünkü terörle mücadele bir devlet meselesidir ve günlük siyasi hesaplara araç edilemez. O yüzden şayet bu konu üzerinden siyaset devşirmeye çalışanlar olursa, onlara asla fırsat vermeyeceğiz. Ve her ne kadar, iktidardan aynı duruşu göremesek de biz memleketimiz için hayati olan bu meseleye de devlet ciddiyetiyle bakmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

İstiklal Caddesi saldırısındaki bombacıyla ilgili Kobani’de eğitim alması, Afrin’den Türkiye’ye giriş yapması ve İstanbul’da dört ay boyunca kaçak yaşamasına ilişkin bilgileri anımsatan Akşener, “Ve İstanbul’un göbeğinde, İstiklal Caddesi’nde, altı canımızı şehit etti. Bunun üzerine iktidar da Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına şehitlerimizin intikamını almak için Pençe Kılıç Harekatı’nın başlatıldığını duyurdu. Yalnız iktidarın, devlet yönetimiyle ilgili ciddi bir müktesebat ve liyakat sorunu olduğundan atladığı bir şey var: Devlet intikam almaz. Çünkü kadim devlet geleneklerimizden nasibini alanlar çok iyi bilir ki devletin intikam almasına gerek kalmaz. Çünkü devlet, şefkatiyle koruyup kolladığı milletine zarar vermeye niyetlenenler için daha onlar harekete geçemeden gerekeni yapar. Ancak bunun için devleti hakkıyla idare eden bir iktidarın olması gerekir” tepkisini gösterdi.

Terörle mücadelede en önemli sorunu “kontrolsuz göç dalgası” olarak tanımlayan Akşener, “Milli güvenliğimizi tehlikeye atan bu göç politikası devam ettikçe oluşacak tehditleri sadece sınır ötesi operasyon yaparak önleyemeyiz. Egemenlik sahamızı etkin şekilde kontrol etmemiz ve iç güvenlik kurumlarımızın kapasitesini arttırmamız gerekiyor. Bunun için de alameti farikası her fırsatta cıvık cıvık çıkışlar yapması olan değil, işini ciddiyetle, devlet aklıyla ve liyakatle yapması olan ve tercihen güvenlik konusunda en azından birkaç makale okumuş, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne yakışır, gerçek bir içişleri bakanı gerekiyor. Tüm bunların yanında ise güvenlik politikalarının iç siyaset şovlarından arındırılması ve konunun uzmanı, yetkin kişiler tarafından ele alınması gerekiyor” dedi.

Cumhur İttifakı’na davete “Saray kumarhanesi” yanıtı

Erdoğan’ın muhalefet kavramını yanlış anladığını da söyleyen Akşener, “Bizimkisini, koltukların bekası uğruna her şeyin mübah, herkesin de satılık olduğu yazıhane siyasetiyle karıştırma Sayın Erdoğan. Bizimkisi, 20 yıllık yağma, yalan ve baskı düzenine karşı asil mi asil, dimdik bir duruştur. FETÖ ile kurulan ittifaka, PKK ile kurulan masaya, mafya ve çetelerle yapılan işbirliğine karşı tavizsiz bir itirazdır. Bizim tabanımız da, tavanımız da, bu büyük milletin kutlu iradesinin, ayrılmaz bir parçasıdır. Ve o boyun eğmez irade, ilk günden beri hiç pes etmemiş, hiç zayıflamamış ve seni bu milletin sırtından, sandıkla söküp atma hevesi hiç azalmamıştır” ifadesini kullandı.

İyi Parti’yi “Türkiye’nin demokratikleşmesi davası neferi” olarak tanımlayan Akşener, şunları söyledi: “İyi Parti’nin kumar masasına oturmaya da en küçük niyeti yoktur. Çünkü İyi Parti, dış politikada zar atmaz, ekonomide rulet oynamaz. Devlet yönetiminde kupon yapmaz, hukukta tombala çekmez. Ve milletinin geleceğiyle asla bahse girmez. Sayın Erdoğan ve küçük ortağının oturduğu masa öyle bir kumar masasıdır ki, Saray her zaman kazanır. Ortaya sürülen, kimi zaman Türk ordusu olmuştur, kimi zaman sınırlarımız.

Kimi zaman, Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz masadadır, kimi zaman da İhvan-ı Müslimin. Kimi zaman Filistinliler masaya sürülür, kimi zaman da Ukraynalılar. Bu masada, bazen Kürtler üzerine kumar oynanır, bazen de, Türkler. Bu hileli oyun, her daim kasanın kazandığı, kazanamadığı yerde ise, oyunun bozulduğu ve şartlar ne olursa olsun, sürekli milletimizin ütüldüğü kirli bir oyundur. Onların kumar masası işte budur. Bizden dahil olmamızı istedikleri masa işte budur. Bu masa, bizim gözümüzde 20 yıldır aynı masadır. Heveslenenler için üzgünüm. Ama bizim o masaya oturmaya hiç niyetimiz yok. Çünkü biz o kumar masasını dağıtmaya, Saray görünümlü kumarhanenizi de başınıza yıkmaya geliyoruz!”

Paylaşın