HDP, Kürt Partileri İle Seçim Protokolu İmzaladı!

HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli, KDP-T Diyarbakır merkezinde Kürt Partilerinin temsilcileri ile seçim ittifakına ilişkin protokol imzaladı.

Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, imza töreninde yaptığı konuşmada, “Özellikle kamusal alanda, başta Kürt dili olmak üzere birçok dilin yasaklı olduğunu bilerek, tüm anadiller üzerindeki baskıların, yasakların kalkması temeni ediyorum. Aslında tam da bugünün ruhuna denk gelecek şekilde önemli bir protokolü imzalamış bulunuyoruz” dedi.

Konuşmasını, “Birçok siyasi partinin katıldığı, 31 Mart 2019 tarihinde yapılacak olan yerel seçime dair birlikteliğimizi, güç birliğimizi oluşturmuş durumdayız. Daha önce yapmış olduğumuz görüşmeler neticesinde önemli bir güç birliği sağladığımızı ve bunu yerel seçimlerde hayata geçireceğimizi ifade etmiştik. Bugün imzalamış olduğumuz protokolün altına imza atan bütün partilere özellikle teşekkür etmek istiyorum. Bizim için önemli olan halkımızın geleceği ile ilgili 31 Mart’ta elde edeceğimiz büyük başarının sonraki sürece de etki etmesidir” şeklinde devam ettiren Buldan, açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı:

Üzerimizde yoğun baskı ve müdahalelerin olduğu çok zor bir dönemden geçiyoruz. Özellikle bölgemizde HDP belediye eşbaşkanlarının cezaevlerinde rehin olarak tutulduğu, belediyelerimize kayyumların atandığı bir dönemde bu seçimlerin Kürtler açısından özel bir öneminin olduğunu ifade etmek isterim.

Hedefimiz kayyumların gasp ettiği belediyelerimizi geri almak, bu belediyelerin üzerine daha çok belediye ekleyerek büyük bir başarının altına imza atmaktır. Bunu yaparken elbette bu protokolün altında imzası olan bütün siyasi partilerin büyük bir çabasının olacağını da biliyoruz. Bu çabayla birlikte 31 Mart’ta büyük bir başarı elde edeceğiz. Buna inanarak ve kendimize güvenerek yola çıktık. Bu güven ve umutla büyük bir zafer elde edeceğiz.

İttifakımız ulusal birliğe değerli bir katkı sağlayacak

Kürt halkının geleceği açısından ulusal birlik meselesinin de önemli olduğuna dikkat ederek yaptığımız ittifakın ulusal birliğe değerli bir katkı sağlayacağını özellikle belirtmek isterim. Yoğun baskılar altında bir seçim süreci geçireceğiz ama halkımızın bu seçimlere çok büyük bir ümit bağlıyor. Halkımız bu zaferin gerçekleşmesine olan inancını bizlere iletti ve bizim kazanmaktan, başarmaktan başka çaremiz yok.

Bu faşizan koşulları, uygulanan baskıları, şiddet politikalarını, zaferimizle ve kazanacağımız belediye sayıları ile öteleyeceğimizi ve bu baskılara son vermenin tek yolunun bu olduğunu ifade etmek istiyorum.

Bugün önemli bir bileşenle bir aradayız. Halkımızın gözünün kulağının burada olduğu bir dönemde bu görüntüyü vermekten büyük memnuniyet duyuyoruz. Buradaki sinerjinin Türkiye’nin batısına da etki edeceğine olan inancımız çok büyük. Biz bu güç birliğine alanlarda halkımızla birlikte ulaşabilirsek, bu sinerji Türkiye’nin batısında da görülecektir. O zaman ulusal birlik meselesinde önemli bir sinerji yaratacağımızı da görmüş olacağız. Dolayısıyla 31 Mart seçimlerinin Kürtler ve Türkiye’nin geleceği açısından önemi büyük. Biz de büyük bir başarı ve zafer elde etmek üzere yola çıktık. Hepimizin yolu açık olsun.

Paylaşın

Temelli: Şimdi Kayyumlardan Kurtulma Zamanı

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Van’da yurttaşlarla bir araya geldiği toplantıda yaptığı konuşmada gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Temelli, açıklamasında “Şimdi kayyumlardan kurtulma zamanı” ifadelerini kullandı.

31 Mart’ta yapılacak olan yerel seçimlere ilişkin yaptığı değerlendirmede Temelli, kayyum atanan belediyeleri işaret ederek, “3 buçuk ay sonra bütün bu kayyumları süpürüp atacağız” dedi.

Temelli, konuya ilişkin yaptığı açıklamanın devamında, “Çok çalışacağız ama önce süpürgelerimizi yapacağız. Herkes süpürgelerini hazırlasın. Bunları süpürüyoruz. Faşizmin çöplüğüne bu kayyumları süpürüp atacağız. Bu ülkeyi bu utançtan kurtaracağız. Sadece kayyum atanan belediyelerden değil, Türkiye’nin her yerini bu ceberut anlayıştan kurtaracağız. Kayyum zulüm demektir. Bütün kayyumlar istisnasız borçlanmış, kaynağı çarçur etmiş, yandaş müteahhitleri zengin etmiş, Saray’ı beslemişler. Peki bu belediyeleri geri alınca bu borçları nasıl ödeyeceksiniz. Ben de diyorum ki, bu borçları biz ödemeyeceğiz. Kim yaptıysa o ödesin” ifadelerini kullandı.

“Hiçbir zaman unutmadık, unutmayacağız”

Maraş ve Hayata Dönüş Operasyonu altında cezaevlerinde yapılan katliamlarada değinen HDP Eş Genel Başkanı Temelli, “Bugün 19 Aralık Maraş Katliamının yıl dönümü, acısı bütün canlılığıyla içimizi yakmaya devam ediyor. Bugün 19 Aralık, 18 yıl önce cezaevlerinde yaşanan katliamın yıl dönümü. Hiçbirini unutmadık. O acılarla yaşamaya devam ediyoruz. Bu ülke bu coğrafya zaten bir katliamlar tarihine sahip. Artık buna son verelim istiyoruz. Evet bu acılarımızı hiçbir zaman unutmadık, unutmayacağız. Bu ülkede herkesin payına acı düştü, zulüm düştü, katliam düştü. En çok da Kürtlerin payına düştü. O yüzden de biz Kürtler olarak en ön safta barış diyoruz, demokrasi diyoruz. Gelin hep birlikte yan yana bu acıların bir daha yaşanmaması için mücadele edelim, bu zulme son verelim” dedi.

 

Paylaşın

HDP’den Demirtaş’ın Cezasının Onanmasına Sert Tepki

HDP, partinin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve eski İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder hakkında verilen cezaların onanmasına sert tepki gösterdi. Konuya ilişkin yapılan açıklamada mahkeme tarafından verilen onama kararının hukuki değil siyasi olduğu vurgulandı.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi İkinci Ceza Dairesi, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verdiği 4 yıl 8 ay; HDP Eski İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder hakkında verdiği 3 yıl 6 ay hapis cezasını onadı.

HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli, mahkemenin verdiği karara yaptıkları yazılı açıklamayla tepki gösterdiler.

Mahkeme tarafından verilen onama kararının hukuki değil siyasi olduğu vurgulanan yazılı açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

“Bu onama kararının alelacele ve dosyanın öne çekilerek alınmasının tek bir nedeni vardır: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Demirtaş için vermiş olduğu “derhal tahliye edilmelidir” kararının uygulanmaması için bahane üretmek. Yani karar hukuki değil, tamamen siyasidir.

Bu karar ile Demirtaş “tutuklu” konumundan “hükümlü” konumuna geçmiş ve yürütme tam anlamıyla yargıya hükmederek utanılacak bir kurnazlığa ve hileye imza atmıştır.

Erdoğan, AİHM’in son derece açık olan “Demirtaş tahliye edilmelidir” kararından sadece birkaç saat sonra, “Karar bizi bağlamaz, karşı hamlemizi yapar işi bitiririz” demişti. İşte karşı hamle budur.

Bütün dünyanın gözleri önünde yaşanan bu rezalet, Cumhurbaşkanı’nın yargıyı maşa olarak kullandığının açık kanıtıdır. Artık gizli saklı değil, kameraların önünde yargıya talimat vermektedir. Yargı ise yürütmenin elinde bir araç olduğunu kanıtlamıştır.

“Barışa ve adalete olan inancımızı asla kaybetmeyeceğiz”

Demirtaş ve Önder’in ağzından bugüne kadar “barış” dışında bir sözcük çıkmamıştır. Bizler onların bu ülkenin barışı için söylediği her sözün altına imza atıyor, bunun hesabını hukuk ve demokrasi yolunda soracağımızın sözünü veriyoruz.

Bizler barışa ve adalete olan inancımızı asla kaybetmeyeceğiz. Sevgili Selahattin Demirtaş’ın dediği gibi, tek bir kişi bile kalsak mücadeleye devam edeceğiz.

Bu kararı alan yargı mensupları da, talimatı veren Erdoğan da şunu çok iyi bilsin: Bu halk, bu kararı unutmaz. Bu halk bu kararın sebebinin AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan olduğunu bilir. Bu halk bu kararın sebebinin Erdoğan’ın Demirtaş korkusundan kaynaklandığını bilir. Bu halk bunun hesabını er ya da geç sorar.”

Paylaşın

HDP’li Temelli: Bu Halk Ne Baş Eğecek Ne Diz Çökecek

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, HDP’li belediyelere atanan kayyumlar üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirerek, “Bu halk ne baş eğecek ne diz çökecek” dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, haftalık Meclis grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Temelli’nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

Kayyumları süpürüp atacağız

Bu kayyumları bu coğrafyadan süpürüp atacağız. Ama bununla kalmayacağını fark edenler birbirlerine düştüler. Önce yerel yönetimlerde, sonra merkezi yönetimlerde hepsini süpürüp atacağız. Bunları faşizmin çöplüğüne süpürüp atacağız.

Biliyorsunuz, AKP Kürt illerinde seçim kampanyasını valilerle, savcılarla, kaymakamlarla, güvenlik güçleriyle yürütüyor. AKP’nin kampanyası böyle sürüyor. Bu zihniyetle halka yaklaştığı için de cevabını yerel seçimlerde alacak.

Ya abluka ya kayyum

Amed’de bir akşam sokaklara çıkanlar baktılar kent abluka altında. Ne oluyor, yarın Cumhurbaşkanı geliyor. Böyle geleceksen gelme, bu kadar korkuyorsan gelme. Nasıl prompterdan okuyorsun oraya da sinevizyonla git. Sen korkuyorsun diye neden bu şehir abluka altına alınıyor. Ama bunlar kayyumcu olduğu kadar ablukacı da. Lice’ye gidiyorsunuz, Bitlis’e gidiyorsunuz abluka var. Nereye gitseniz ya abluka ya kayyum var.

Bu halk bunu hak etmediği için de yanıtı çok güçlü oluyor. 40 yıldır bu yanıtı vermeye devam ediyor, 40 yıl da geçse devam edecek. Ne baş eğecek ne diz çökecek. Barış ve demokrasi mücadelesinde ayağımız zerre kadar sürtmeyecek.

Adaletsizlikte sınır tanımıyorlar

Bunlar adaletsizlikte sınır tanımıyorlar. Devam ediyorlar, kaybettiklerini, yenildiklerini anladıkça devam ediyorlar. Geçen hafta 259 muhtar görevinden alındı. Hangi muhtarlar alındı, tesadüfe bakın ki gene kayyum coğrafyasında Kürt muhtarlar görevden alındı.

İbadetimizi de eğitimimizi de, anadilimizde yapacağız

O denli ayrımcılık var ki müftülere diyor ki “Doğu’yu ve Güneydoğu’yu boş bırakmayın”. Zihniyete bak, orada imam yok mu, orada dindarlar yok mu? Var. Ama onlara bile yaklaşırken bu ayrımcılık ile yaklaşıyor. Yani onlar anadilinde ibadet etmesin. “Onların kimliklerini yok sayalım”, yani “asimilasyona devam” diyor. İşte buna karşı biz de diyoruz ki ibadetimizi de eğitimimizi de anadilimizde yapacağız, kimliklerimizle yapacağız.

Öğrenciler ant içmesin süt içsin süt!

Şimdi hiç anlamı yokken, öğrenci andı meselesi yeniden gündeme geldi. 5 yıl önce bitmiş gitmiş, kimsenin sorduğu yok, kimsenin aklına gelecek bir mesele değil. Bu toplumda Türk çocuklarımız and okumuyor diye Türk olmalarında bir zaafiyet mi oluştu. Hayır. Aslında anttan çok daha beter ırkçı söylemleri o çocukların kafasına sokmak için ders kitaplarına işlediniz. Cinsiyet ayrımcılığı, etnik ayrımcılık, inanç ayrımcılığı, her şeyi kitaplara işliyorsunuz. Fakat bu ant meselesi niye ortaya çıktı. Nedir bu mesele, tıpkı her zaman yapıldığı gibi bu ülkede milliyetçilik üzerinden siyaset yapma anlayışının bir tezahürüdür.

Yine döndü dolaştı karşımıza geldi. Öğrenciler ant içmesin süt içsin süt! Çünkü bu ülkede çocuk yoksulluğu var. Çocuklarımızın fiziksel ve mental gelişimi sorunlu. Çünkü bu ülkede uluslararası sağlık örgütünün verilerine göre çocuk gelişiminde sıkıntılar var. Bunlara kafa yoracaklarına yaptıkları bu.

Cumhur İttifakı’nın kavgası kayıkçı kavgasıdır

İktidarın harcadığı mesaiye bakın; yerel seçim pazarlıkları, Cumhur İttifakı birbiriyle pazarlığa tutuşmuş, af konusu, EYT konusu, and konusu. Bunlar üzerinden yürüyen hikaye pazarlıktır, bu kayıkçı kavgasıdır. Bu kavgaya son vermenin yolu halkın iradesine sahip çıkmak, halkın önderliğini kabul etmektir.

Emeklilikte yaşa takılmıyorsunuz, emeklilikte Saray’a takılıyorsunuz

Ekonomideki rakamlara baktığımızda işsizliğin yükseldiğini, hayat pahalılığının arttığını biliyoruz. Bu ülkede yaşayan insanlardan 80 milyonun 64 milyonu yoksulluk sınırının altında. Bir bütçe geldi, bırakın yoksulluğu azaltmayı aksine artıracak bir bütçe hazırlanmış. Emeklilikte Yaşa Takılanlar son günlerde en çok tartışılan konu. Ben buradan arkadaşlarıma sesleniyorum emeklilikte yaşa takılmıyorsunuz, emeklilikte Saray’a takılıyorsunuz. Çünkü bu bütçenin içine baktığımızda bütçesi 3 kat artmış Saray bütçesini görüyoruz. Doymuyor yetmiyor. Ahlat’ta saray, Akdeniz’de saray. Saraydan başka bir yerde yatamıyor Tüm sarayları kendisine bağlamış. Uçan sarayı da var. Bu sarayda yaşama alışkanlığının bedeli çok ağır. Bütçeye baktığınızda bunu EYT’de görmeniz, kamu emekçilerinin maaşlarında görmeniz mümkün.

Saray’a değil, savaşa değil, emekçiye bütçe

KESK çağrı yapıyor, ek zam verin diyor. Enflasyonla beraber ücretler eridi, çünkü iktidar bırakın zam vermeyi, Ocak ayı zamlarını budamak niyetinde. Buradan kamu emekçileri mücadelesinde her zaman lokomotif olmuş KESK’e selamlarımızı gönderiyoruz. Ek zammın hem emekçilere hem de emeklilere acilen yapılması gerekiyor. Enflasyon altında ezilmemeleri için, enflasyon farklarının acilen ödenmesi gerekiyor. İnsanca yaşam için gerekli ücret düzeylerine kavuşmaları gerekiyor. Saray’a değil, savaşa değil, emekçiye bütçe diyoruz. Saray ne yapıyor, bütçeden önemli bir kalemi Afrin’de ÖSO çetelerine maaş olarak gönderiyor. İdlib’deki çetelere yoluyor. Çünkü savaştan beslenen bir Saray ancak savaş bütçesi yapar.

Aday çalışmalarımız toplumsal ittifak zemininde sürecek

Bu mücadelenin önemli etaplarından biri de önümüzdeki yerel seçimler. Güçlü bir adım atacağız. Sonrasında bu rejimden, bu anlayıştan kurtulacağız. Yerel yönetim seçimlerine yönelik çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Önümüzdeki günlerde aday çalışmalarına da başlayacağız.

Tüm bu aday çalışmalarımız her zaman söylediğimiz anlayışımızla yürüyecek: Toplumsal ittifak zemini ile. Türkiye’nin her yerinde demokratik anlayışımızı iktidara taşıyacak adımlar atacağız. İttifak anlayışımız güç birliği anlayışıdır.

Dayatmayla değil dayanışmayla bu seçimlere gideceğiz

Adaylarımız haklarımızın ortak adayı olmalıdır. HDP adayları olacak ama önceliğimiz tabanın ve halkımızın yol göstericiliğinde olacaktır, aday çalışmalarımızı bu zeminde hep birlikte yapacağız. Dayatmayla değil, faşizme karşı omuz omuza, dayanışmayla bu seçimlere gideceğiz. Tıpkı bundan önceki seçimlerde olduğu gibi bu seçimde de büyük bir başarıyı hayata geçireceğiz. Türkiye’nin demokrasi konusunda önünü açacak en güçlü adımı atmış olacağız.

Önümüzde yoğun bir gündem var. Ben tüm arkadaşlarımıza çalışmalarında hem yerelde hem de bu Meclis’teki çalışmalarımızda başarılar diliyorum.

Hep diyorlar ya “kırmızı çizgi, bizim kırmızı çizgilerimiz var” diye. Bizim de çizgilerimiz var. Bizim kırmızı çizgilerimiz, işçi sınıfının mücadele çizgisidir. Bizim mor çizgimiz, kadınların mücadele çizgisidir. Bizim beyaz çizgimiz halklarımızın barış çizgisidir. Bizim yeşil çizgimiz doğaya sahip çıkan çizgidir. Bizim sarı çizgimiz halklarımızın özgürlük mücadelesidir. Biz de bu çizgilere sahip çıkıyoruz, bu çizgilerimizle gökyüzüne umudun adını yazıyoruz.

Paylaşın