Sermaye Sınıfının Korkulu Rüyası “Komünizm”

Sermaye sınıfının (burjuvazinin) zenginlik ve güç kaynağını doğrudan sorgulayan komünizm, tarihsel bağlamda, sermaye sahipleri tarafından bir tehdit olarak algılanmıştır.

Kurtuluş Aladağ / Karl Marx ve Friedrich Engels’in Komünist Manifesto’da (1848) ortaya koyduğu gibi komünizm, özel mülkiyetin ve sınıflı toplumun ortadan kaldırılmasını, üretim araçlarının kolektif sahipliğini ve sınıfsız bir toplumun kurulmasını hedeflemektedir.

Kapitalist sistemde burjuvazi, emekçi sınıfın (proletaryanın) ürettiği artı değere el koyarak (sömürerek) varlığını sürdürmektedir.

Komünizm ise, sömürüyü ortadan kaldırmak için fabrikalar, toprak ve diğer üretim araçlarının özel mülkiyetini ortadan kaldırmayı önermektedir. Bu durum, sermaye sınıfının ekonomik ve siyasal egemenliğini kaybetmesi anlamına gelmektedir.

Emek sınıfının (proletaryanın), sermaye sınıfına karşı örgütlenmesini ve devrim yoluyla iktidarı ele geçirmesini savunan komünizm, sermaye sınıfının siyasi ve toplumsal kontrolünü tehdit etmektedir.

20. yüzyıldaki Bolşevik Devrimi (1917), Çin Devrimi (1949) gibi gelişmeler, sermaye sınıfının mülkiyetine el konulmasına ve sermaye sınıfının güç kaybına yol açan pratik örnekler sunmuştur.

Komünist Manifesto’yu Anlamak

Marx ve Engels tarafından yazılan “Komünist Manifesto”, modern komünizmin temel metinlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Metinde, kapitalist toplumun eleştirisini sunulurken, proletaryanın devrimci rolü ve sınıfsız bir toplum hedefi net bir şekilde ortaya konulmaktadır.

Metinde, tarihsel materyalizm çerçevesinde sınıflı toplumların evrimi açıklanırken, kapitalizmin iç çelişkilerinin devrime yol açacağı savunulmaktadır.

Manifesto dört bölüme ayrılır:

Burjuvalar ve Proletaryalar: Tarihsel materyalizme dayalı olarak sınıf mücadelelerinin tarihi özetlendiği bölüm.
Proletaryalar ve Komünistler: Bu bölümde komünistlerin amaçları ve proletarya ile ilişkisi açıklanır.
Sosyalist ve Komünist Yazın: Farklı sosyalist akımlar eleştirildiği bölüm.
Komünistlerin Çeşitli Muhalefet Partileri Karşısındaki Tutumu: Bu bölümde de komünistlerin diğer devrimci hareketlerle işbirliği tartışılır.

Manifestonun ana temaları:

Manifesto, tarihin sınıf mücadeleleri tarihi olduğunu öne sürmektedir: “Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf mücadelelerinin tarihidir.”
Kapitalist toplumda iki ana sınıf karşı karşıyadır: Burjuvazi (üretim araçlarına sahip sermaye sınıfı) ve proletarya (emek gücünü satarak geçinen işçi sınıfı).

Marx ve Engels, manifestoda kapitalizmin burjuvaziyi güçlendirdiğini, ancak aynı zamanda proletaryayı örgütlü bir devrimci güce dönüştürdüğünü savunmuşlardır. Manifestoda fabrika sisteminin ve kentleşmenin, işçileri bir araya getirerek sınıf bilincini artırdığı ifade edilmiştir.

Kapitalizmin, sürekli yenilik ve genişleme gerektirdiği, bunun da toplumsal ilişkileri metalaştırdığı ve eşitsizliği derinleştirdiği belirtilen manifestoda, kapitalizmin iç çelişkilerinin (örneğin, aşırı üretim krizlerinin) sistemin çöküşüne yol açacağı vurgulanmıştır.

Kapitalizmin dinamik ancak istikrarsız bir sistem olduğunu ifade edilen manifestoda, teknolojik ilerlemelerin ve pazar genişlemesinin, burjuvazi için kısa vadeli başarı sağlasa da, proletaryanın (emek sınıfının) sömürülmesinin devrimci bir tepkiye zemin hazırladığı belirtilmiştir.

Komünizmin Hedefleri:

Özel mülkiyetin (üretim araçlarının) kaldırılması, sınıfsız ve devletsiz bir toplumun kurulması.
Manifesto, komünistlerin proletaryanın çıkarlarını temsil ettiğini ve devrimin uluslararası bir hareket olması gerektiğini vurgular: “Bütün ülkelerin işçileri, birleşin!”

Bu hedefler, sermaye sınıfının egemenliğini doğrudan tehdit etmektedir.

Devrimci Strateji:

Manifestoda proletaryanın burjuvaziye (sermaye sınıfı) karşı devrim yapması gerektiği savunulmuştur. Bu devrimin, üretim araçlarının kolektifleştirilmesiyle sonuçlanması gerektiği vurgulanmıştır.

Manifestoda komünistlerin, diğer işçi hareketlerini desteklemesi, ancak uzun vadeli hedef olarak sosyalist bir dönüşümü benimsemesi gerektiği ifade edilmiştir.

Manifesto, devrimin kaçınılmaz olduğunu vurgulamış olsa da, devrimin nasıl gerçekleşeceği konusunda ayrıntılı bir yol haritası sunmamıştır. Bu eksiklik, daha sonra Lenin gibi düşünürler tarafından giderilmiştir.

Manifesto, Avrupa’da sanayi devriminin hızlandığı, işçi sınıfının kötü çalışma koşullarına karşı ayaklandığı bir dönemde yazılmıştır (örneğin, 1848 Devrimleri). Metin, bu huzursuzluğu devrimci bir harekete kanalize etmeyi amaçlamıştır.

Günümüzde manifesto, gelir eşitsizliği, emek sömürüsü ve küresel kapitalizmin eleştirisi gibi konularda hala yankı bulmaktadır. Ancak, modern dünyada sınıf mücadelesinin karmaşıklığı (örneğin, orta sınıfın büyümesi, kimlik politikaları) metnin bazı varsayımlarını zorlamaktadır.

Paylaşın

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” İşçiden Aldı, Patrona Verdi

Türkiye, 2018 ortasında yapılan referandumla cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiş yaptı. Bunun takip eden 2019 yılından bu yana her sene milli gelirden işçilerin aldığı pay azalırken, patronların aldığı pay arttı.

2019 yılında işgücü ödemelerinin payı yüzde 31,3 idi. Bu sırasıyla her sene yüzde 29,3; yüzde 26,8 ve son olarak yüzde 23,6’ye kadar geriledi. Net işletme artığı/karma gelirin payı ise 2022’de ilk kez yüzde 48 bandını aştı.

2009’dan bu yana son 14 yılı kapsayan verilere bakıldığında işgücü ödemelerinin payının en düşük olduğu yıl 2022 oldu. Patronlar olarak adlandırılan “net işletme artığı/karma gelir”in payı ise son 14 yılda en yüksek orana 2022’de ulaştı.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildiğinden bu yana Türkiye’de işçilerin milli gelirden aldığı pay giderek azalırken patronların payı yükseliyor. İşçilerin payındaki en sert düşüş ise rafa kaldırılan “yeni ekonomik model” döneminde oldu.

İşçigücü ödemelerinin Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) içindeki payı 2021’de yüzde 26,8 iken bu oran 2022 yılında yüzde 23,6’ya kadar geriledi. Bu oran 2019 yılında yüzde 31,3 idi. Buna göre son üç yılda işçiler milli gelirden aldıkları her 4 liranın 1 lirasını kaybetti.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri halk arasında milli gelir olarak bilinen GSYH’nin nasıl paylaşıldığını gösteriyor. Buna göre Türkiye’nin 2022 yılı GSYH’si 15 trilyon 11 milyar 776 milyon TL oldu. Bunun 3 trilyon 536 milyarı işgücü ödemelerine gitti.

Net işletme artığı/karma gelir ise 7 trilyon 2015 milyar lira oldu. Yani, milli gelirin yüzde 23,55’i işgücü ödemelerine giderken net işletme artığı/karma gelirin payı yüzde 48,06 oldu. Bu hesaplamalar gelir yöntemiyle GSYH verilerine dayanıyor.

Son 14 yılın en düşük işçi payı

TÜİK’in 2009’dan bu yana son 14 yılı kapsayan verilerine bakıldığında işgücü ödemelerinin payının en düşük olduğu yıl 2022 oldu. İşçilerin payı bu süre zarfında son yıla kadar yüzde 26,4’ün altına düşmemişti. En büyük pay ise yüzde 32 ile 2016’da gerçekleşti.

Patronlar olarak adlandırılan “net işletme artığı/karma gelir”in payı ise son 14 yılda en yüksek orana 2022’de ulaştı. Türkiye 2018 ortasında cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçti. Bunun takip eden 2019 yılından bu yana her sene milli gelirden işçilerin aldığı pay azalırken “net işletme artığı/karma gelir”in payı her sene yükseldi.

2019 yılında işgücü ödemelerinin payı yüzde 31,3 idi. Bu sırasıyla her sene yüzde 29,3; yüzde 26,8 ve son olarak yüzde 23,6’ye kadar geriledi. Net işletme artığı/karma gelirin payı ise 2022’de ilk kez yüzde 48 bandını aştı.

Merkez Bankası’nın faiz düşürdüğü, döviz kurlarının yükseldiği, buna çare olarak Kur Korumalı Mevduat’ın (KKM) uygulandığı ve enflasyonun zirve yaptığı “yeni ekonomik model”in hâkim sürdüğü 2022 ise işçiler için en kötü yıl oldu. İşgücü ödemelerinin payı sadece bir yılda yüzde 26,8’den yüzde 23,6’ya geriledi.

Hazine ve Maliye Bakanlığı görevine getirilen Mehmet Şimşek, görev devir teslim töreninde Nureddin Nebati’nin yanında yaptığı açıklamada ” Rasyonel bir zemine dönme dışında seçenek kalmamıştır” demişti.

Peki, Türkiye’nin milli geliri son 2000 yılından bu yana nasıl seyretti.Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) verilerine göre 274 milyar dolar olan GSYH 2022 yılında 906 milyar dolar yükseldi. IMF’nin Nisan 2023 tahminine göre Türkiye’nin 2023 sonunda GSYH’si 1 trilyon 29 milyar dolar olacak.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın