İTO Başkanı Avdagiç’den “İkinci El Araç İthalatı” Uyarısı

İTO Başkanı Şekib Avdagiç, otomobile olan talebin yatırım amaçlı olduğunu belirterek, “İnsanlar tasarruflarını korumak için bankada veya konvensiyonel yatırım araçlarında kendilerine imkân bulamaz hale geldiler. Hal böyle olunca otomotiv gibi başka yönelimleri oldu birikimlerini koruyabilmek için. Bu yatırım şeklini değiştirebilirsek otomotiv sektöründe de fiyatlarda da rahatlama olacaktır” dedi.

İkinci el araç ithalatı konusunun çok yanlış bir hareket olacağını vurgulayan Avdagiç, “İkinci el otomobil ithalatının yalnızca otomotiv sanayisi için değil Türkiye için çok çok yanlış bir hareket olacağını belirtmek isterim. Türkiye bir araç çöplüğüne döner. Zaten gerçekten 2 yaşında olup olmadığını belirleyecek ekspertizi yapmak da ayrı bir problem haline dönüşecektir.

Bununla birlikte bu ithalat dış ticaret açığını da artıracak bir konudur. Kullanılmış araç ithalatının ülke menfaati için olumsuz olacağını düşünüyorum. 25 milyon taşıt var, bu araçlarla ilgili oluşan bir değer seviyesi var. Bu yapılacak hamle ile piyasayı da bozmuş olacaksınız. Birkaç kişi olumlu etkilenecek diye 25 milyon olumsuz etkilenecek. Attığınız taş ürküttüğünüz kurbağaya değmeyecek” şeklinde konuştu.

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, Habertürk TV yayınında Para Gündem programına konuk oldu. İkinci el araç ithalatı konusuna değinen Avdagiç, ikinci el araç ithalatının sorunların önüne geçmekten çok daha fazla yeni sorun ortaya çıkartabileceğini vurguladı.

Otomotiv sanayisinin bu yıl haksız bir töhmet altında bırakıldığını vurgulayan Avdagiç, “Üretim konusunda sanayide yılın ilk yarısında %65’lik bir artış var ancak talepte öylesine bir yükseliş var ki bunu karşılamak mümkün değil. Bu bir ekmek fırını değil hemen çıkan bir ürün değil otomobil.

Yani özetle arzda bir problem olduğunu, bayilerin stok yaparak araç satmadığını söylemek haksız bir yönlendirme oluyor. Esas problem arzda değil talepte yaşanan aşırı patlamada. Bu dönemde satışlarla Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en yüksek rakamlara ulaşıldı ancak talep çok yüksek” ifadelerini kullandı.

‘Yatırım aracı”

Otomobile olan bu talebin yatırım amaçlı olduğunu belirten İTO Başkanı Şekib Avdagiç, “İnsanlar tasarruflarını korumak için bankada veya konvensiyonel yatırım araçlarında kendilerine imkân bulamaz hale geldiler. Hal böyle olunca otomotiv gibi başka yönelimleri oldu birikimlerini koruyabilmek için. Bu yatırım şeklini değiştirebilirsek otomotiv sektöründe de fiyatlarda da rahatlama olacaktır” dedi.

İkinci el araç ithalatı konusunun çok yanlış bir hareket olacağını vurgulayan Avdagiç, “İkinci el otomobil ithalatının yalnızca otomotiv sanayisi için değil Türkiye için çok çok yanlış bir hareket olacağını belirtmek isterim. Türkiye bir araç çöplüğüne döner. Zaten gerçekten 2 yaşında olup olmadığını belirleyecek ekspertizi yapmak da ayrı bir problem haline dönüşecektir.

Bununla birlikte bu ithalat dış ticaret açığını da artıracak bir konudur. Kullanılmış araç ithalatının ülke menfaati için olumsuz olacağını düşünüyorum. 25 milyon taşıt var, bu araçlarla ilgili oluşan bir değer seviyesi var. Bu yapılacak hamle ile piyasayı da bozmuş olacaksınız. Birkaç kişi olumlu etkilenecek diye 25 milyon olumsuz etkilenecek. Attığınız taş ürküttüğünüz kurbağaya değmeyecek” şeklinde konuştu.

Merkez Bankası’nın faiz politikası ile ilgili de yorumlarını paylaşan Şekib Avdagiç, “Biz referans faizi rakamından ziyade, iş dünyasının krediye ulaşımı konusunda piyasa realitelerine uygun krediye erişim bekliyoruz. Erişemedikten sonra çok düşük maliyetli olmasının pratik bir tarafı yok. Krediye erişim konusunda iş dünyasının bir beklentisi var. Merkez Bankası’nın açıkladığı rakam bir referans faiz olabilir ancak normal günlük rutin işlemlerde, piyasa rayiçlerine göre işlem yapılıyor. Yüzde 18 mertebesinde şu anda kredi faizleri. Katılım bankalarında ise bu daha farklı seyrediyor. Tek bir rakam yok farklı seyrediyor. Kredilerdeki bu daralmanın en azından yatay bir seyre gelmesi çok önemli” açıklamasını yaptı.

Son dönemde yapılan vergi artışlarının olağanüstü durumlardan dolayı olduğunu belirten Avdagiç, “6 Şubat’ta Cumhuriyet tarihimizin en büyük felaketi ile karşı karşıya kaldı ve ciddi bir kaynağa ihtiyaç duyuldu. Bu olağanüstü durumdan dolayı yapılan vergi artışlarına ihtiyaç ortaya çıktı. Bütçe dengesinin sağlanması konusunda bazı adımlar atılması kabul edilebilir görülüyor. Bu adımların piyasayı tıkayabilir şekilde olmaması gerekiyor.

Türkiye’de genel anlamda, dolaylı vergilerle dolaysız vergiler arasındaki farkın daha fazla olduğunu görüyoruz. ‘Daha fazla aracı olandan daha fazla vergi alalım’ şeklinde bir görüşü kısa vadede ortaya çıkartmak çok mümkün ve tutarlı bir uygulama olamazdı. Hedefe yönelik şekilde vergilendirmeleri kurgulamak gerekiyor. Orta vadeli bir çalışma olabilir bu vergi artışı” şeklinde konuştu.

Paylaşın

İTO Başkanı Avdagiç: Asgari Ücrette 6 Aylık Enflasyon Kadar Artış Yapılmalı

Asgari ücrette 6 aylık enflasyon kadar artış yapılması gerektiğini söyleyen İTO Başkanı Şekib Avdagiç, “Kendi paramız var, kendi skalamız var, kendi endekslerimiz var. Bunların dikkate alınarak bir güncelleme yapılması gerektiğini düşünüyorum. Asgari ücrete ile ilgili yapılan çalışma bir ara düzenlemedir” dedi ve ekledi:

“Ara düzenlemeler biliyorsunuz yılbaşından yılbaşına yapılıyor. Dolayısıyla bu ara düzenlemede 5 yıllık veriler var. 6’ıncı ayla ilgili TÜFE öngörüsü bellidir. Bu da 5 aylık veriye eklenerek 6 aylık TÜFE kadar bir artış olmasının hem şirketler açısından hem de ücretliler açısından makul olacağını düşünüyorum.”

NTV yayınında konuşan Şekib Avdagiç, açıklamasının devamında, “Asgari ücret sadece asgari ücret alan kişiye verilen bir ücret artışı değildir. Basamak etkisiyle tüm ücretlilere bu oran veya bu orana yakın şirketler artış yapmak durumundadır. Mutlaka gelir vergisi dilimlerinin de bu artış dikkate alınarak güncellenmesi ve son birkaç senedir gelir vergisi dilimlerindeki kaybın da önlenmesini sağlayacak adımların atılması çok önemli” ifadelerini kullandı.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu, Temmuz ayından itibaren geçerli olacak yeni asgari ücretin belirlenmesi için yapacağı ikinci toplantı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın ev sahipliğinde 19 Haziran Pazartesi günü gerçekleştirecek.

Toplantıda işçi kesimini Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu( TÜRK-İŞ), işveren kesimini temsilen Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) temsil edecek.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu, ilk toplantısını Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda yapmıştı. Toplantıya bakanlığı temsilen Çalışma Genel Müdürü Sadettin Akyıl, işçi tarafını temsilen Türk-İş heyeti temsilcisi Türkiye Haber-İş Sendikası Başkanı Veli Solak, işveren tarafını temsilen ise Türkiye İşveren Sendikası Konfederasyonu (TİSK) Genel Sekreteri Akansel Koç katılmıştı. Toplantı, yaklaşık 1 saat 15 dakika sürmüştü.

Toplantının ardından açıklama yapan Türk-İş heyeti temsilcisi Veli Solak, “Bizim talebimiz; ‘Türkiye Yüzyılı’na yakışır şekilde bitmesi. Asgari ücretle çalışan kardeşlerimizin maaşlarının günün şartlarına göre, yaşanan ekonomik krize göre, ev kiralarına göre, hayat pahalılığına göre güncellenmesini istiyoruz” demişti.

Solak, toplantıda rakam konuşulup konuşulmadığı yönündeki soruya, “Resmi belgeler istendi. Önümüzdeki günlerde, ilerleyen saatlerde açıklama yapacağız” cevabını vermişti.

Toplantı ile doğrudan yedi milyondan fazla çalışanı ilgilendiren yeni asgari ücret rakamıyla ilgili süreç de resmen başlamış olacak. Asgari ücret, toplam çalışanların yüzde 49’unu, özel sektörde çalışanların da yüzde 70’ini ilgilendiriyor.

Ocak’ta asgari ücrete cumhuriyet tarihinin en yüksek artışı yapılmış, yüzde 54,66 zam ile net 8 bin 506 liraya yükselmişti. Asgari ücret, bir işçi için aylık brüt 10 bin 8 lira, vergiler ve kesintiler düştüğünde net 8 bin 506 lira 80 kuruş olarak uygulanıyor.

Asgari ücretin işverene toplam maliyeti, bir işçi için 11 bin 759 lira 40 kuruş. Bunun 10 bin 8 lirasını brüt asgari ücret, 1551 lira 24 kuruşunu sosyal güvenlik primi, 200 lira 16 kuruşunu işveren işsizlik sigorta fonu oluşturuyor.

Yoksulluk sınırının dörtte biri

Birleşik Kamu İş’in mayıs ayı Açlık-Yoksulluk Araştırması’na göre dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 11 bin 810, yoksulluk sınırı ise 31 bin 152 lira seviyesinde bulunuyor.

Türk-İş verilerine göre ise mayıs ayında açlık sınırı 10 bin 362 TL’ye yükselirken, yoksulluk sınırı 33 bin 752 liraya ulaştı. Böylece, açlık sınırı mevcut asgari ücretin en az bin 856 TL üzerine çıkarken yoksulluk sınırı asgari ücretin neredeyse dört katını buldu.

Yoksulluk sınırı saptanırken ortalama dört kişilik bir ailenin standart bir yaşam sürebilmeleri için gerekli olan ihtiyaçlar belirlenerek hesaplama yapılıyor. Açlık sınırı için ise minimum kalori ve minimum maliyet hesaplanıyor.

Asgari ücretle ilgili işçi temsilcilerinin gündemini yüksek enflasyon ve artan kurlar karşısında alım gücündeki düşüş oluşturuyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre mayıs ayında aylık enflasyon yüzde 0,04 ile neredeyse yerinde sayarken, yıllık enflasyon yüzde 40’ın (yüzde 39,59) altına geriledi. Enflasyonun düşüşünde, Karadeniz’de keşfedilen doğal gazın seçim yatırımı olarak mayıs ayında bedava verilmesi nedeniyle TÜİK’in bu kalemi hesaplamada sıfır alması etkili oldu.

TÜİK’in resmi enflasyonu olması gerektiğinden düşük hesapladığına dair tartışmalar uzun süredir devam ediyor. Bağımsız akademisyenlerin oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise mayıs ayına ilişkin enflasyonu doğalgaz fiyatının değişmediği varsayımıyla aylık yüzde 7,35, yıllık yüzde 109,01 olarak açıkladı.

Enflasyonun daha düşük hesaplanması üzerinden asgari ücretin de bu düşük hesaplama ile daha düşük belirlenmesi gibi bir durum ortaya çıkıyor.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), geçen hafta TÜİK’in gerçek enflasyon rakamlarını gizlediği gerekçesiyle Kurum’un İstanbul Bölge Müdürlüğü önünde bir eylem yaptı.

Yapılan basın açıklamasında, iktidarın baskısına dikkat çekilerek, “On milyonlarca insanımızın geliri, işte bu baskı altına alınmış TÜİK enflasyonuna göre belirlenecek. Tezgâhın farkındayız. TÜİK’in düşük enflasyonuna göre ücretleri artırıp sonra da ‘Milleti enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz’ diye politik nutuklar atacaklar.

Özetle Türkiye İstatistik Kurumu hayatın gerçeklerini sahte enflasyon rakamlarının arkasına saklayarak politikacıların iktidar sahiplerinin emrinde bir araç olarak kullanılmaya, emekçilerin ve emeklilerin karşısında durmaya devam ediyor” denildi.

Asgari ücret, bir işçi için aylık brüt 10 bin 8 lira, vergiler ve kesintiler düştüğünde net 8 bin 506 lira 80 kuruş olarak uygulanıyor. 27 Avrupa ülkesi arasında Türkiye 13 Haziran itibarıyla, Arnavutluk’un ardından en düşük asgari ücreti veren ikinci ülke konumunda.

Paylaşın