Seçim Güvenliği Platformu: Yeni Seçim Yasasıyla Suistimaller Artacak

Adil Seçim İçin Seçim Güvenliği Platformu, TBMM’ye sunulan Seçim Kanunu Teklifi ile ilgili yaptığı açıklamada “Zaten demokratik olmayan, eşit ve adil koşulları sağlamayan mevcut seçim sisteminde yapılacak bu değişiklikler var olan sorunları artıracaktır” dedi.

15 Mart’ta TBMM Başkanlığı’na sunulan “Milletvekili Seçimi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” ile halen yüzde 10 olan ülke seçim barajının yüzde 7’ye indirilmesi, cumhurbaşkanının seçim yasaklarından “muaf tutulması” ve ittifak içindeki partilerin milletvekili dağılımı hesaplanmasındaki değişiklikler gibi düzenlemeleri içeriyor.

Teklife dair ayrıntıları inceleyen Seçim Güvenliği Platformu, Adil Seçim Platformu’nun 2018 yılı raporunda yer alan Adil Seçim Matrisi ile kıyaslama yaptı.

Buna göre, o dönem tespit edilen 20 eşitsizlik alanında bir iyileştirme olmadığı gibi teklifin eşitsizlikleri daha da derinleştirdiği görüldü. Platform teklif ile demokratik bir seçimin gerçekleşmeyeceğini, eşit siyasi mücadelelerin imkansız hale geleceğini ve kamu kaynaklarının kullanımında suistimalin artacağını söyledi.

Bianet’te yer alan habere göre, açıklama şöyle:

“Aslında tümüyle kaldırılması gereken seçim barajının yüzde 7’ye düşürüleceği iddia edilmekte, ancak oy dağılımlarında ve milletvekilliği için oy hesaplamalarında tercih edilen sistem ile kimi illerde fiilen daha yüksek oranlı barajlar konulmuş olacak.

Düzenleme ile uygulamada birinci partiye yarayan sistem inşa edilerek ‘il barajları’ kurulmuş olacak, halkın iradesine ipotek konularak, verdiği oylar hesaplamalarla dağılıma dahil edilmeyecek. Böylece çok sayıda parti meclisten dışlanmış olacaktır.

Seçim listeleri

Seçmen listeleri oluşturulurken son bir yılın bilgilerinin esas alınması öngörülmektedir; dolayısıyla bu düzenlemeyle seçmenin seçim dönemi kayıtlı olması gereken sandığına gidememe durumu ortaya çıkacak ve böylece yurttaşların oy kullanma hakkı ihlal edilmiş olacaktır.

Mevsimlik işçiler, öğrenciler, iki adreste kalanlar, evsizler, sığınma evinde kalanlar, tayinle yer değiştirenler, yıl içinde iş değişikliği nedeniyle adres değiştirenler başta olmak üzere hareket halindeki yurttaşların seçime katılmaları zorlaşmış olacaktır. Böylece seçimler yoksullara kapanacaktır.

Ayrıca geçen seçim dönemlerinde seçmen kütüklerinde ve adres sisteminde yaşanan suistimaller ve usulsüzlükler hatırlanırsa bugün, bu düzenleme yasalaşırsa ne gibi sonuçlar yaşanacağını öngörmek zor değildir.

Parti teşkilatları için getirilmek istenen yeni kurallarla siyasi partilerin seçime katılmaları zorlaştırılıyor. İl ve İlçe Seçim Kurulları başkanları en kıdemli hakimlerden seçilirken Teklif, kura sistemini önererek liyakati ortadan kaldırıyor.

2018 seçimlerinde Cumhurbaşkanı’nın yetkisini aşarak seçimi adil olmaktan çıkardığını veriler ortaya koyuyordu. Son teklif ile ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine Uyum’ gerekçesi ile kanunun yürütülmesi yetkisi Cumhurbaşkanı’na veriliyor.

Ek olarak kamu kaynaklarının kullanılmasına dair seçim yasaklarının Cumhurbaşkanı’nı kapsamaması adaletsizliği derinleştirecek önemli bir düzenlemedir. Geçen seçim dönemlerinde seçim yasakları çiğnenerek, sınırsızca ve fiilen kullanılan kamu kaynaklarına yasal kılıf oluşturuluyor.

“Kapalı kapıların arkasında tartışılmasın”

Platform, teklifin bugün Anayasa Komisyonu’nda ardından da TBMM Genel Kurulu’nda görüşüleceğini hatırlatarak “Burada yapılan tartışmaların kamuoyu tarafından bilinmesi, izlenmesi ve hatta müdahil olunmasının yasama sürecini demokratikleştirdiğini, yokluğunun da otoriterliği beslediği açıktır” dedi ve bütün partilerin kendi seçmenini bu sürece dahil etmesinin, ilgi göstermesini sağlamasının “yasama sürecini güçlendirmesi” açısından önemini vurguladı.

Platform; komisyon çalışması, rapor ve genel kurul aşaması süreçlerini izleyeceğini, bu konuda elde ettiği bilgi ve değerlendirmeleri kamuoyunun aktif katılımı için paylaşacağını duyurarak açıklamayı şu sözlerle sonlandırdı:

“Yurttaşların beklentisi, demokratik, şeffaf, güvenli ve adaletli bir seçim ortamının sağlanması, halkın iradesinin sandığa eksiksiz yansımasıdır. Bu beklentinin gerçeğe dönüşmesinin yolu da beklemekten değil sürece dahil olmaktan ve mücadeleden geçmektedir.

Tüm siyasi partilerin, meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, STK’lar ve sivil inisiyatiflerin bu sürecin izleyicisi değil mücadele odağı olacaklarına inanıyoruz.”

Paylaşın