Kobani Davası; Demirtaş: Bu Dava 14 Mayıs’ta Bitiyor

Kobani davasında konuşan Selahattin Demirtaş, “Düşmanın merti makbuldur. Onu görmedik sizde.  Belki de bugün son savunmamız. Sonuç ne olursa olsun siz beni göremeyeceksiniz ben de sizi göremeyeceğim. Yargılanmanız için hukukçu olarak elimden geleni yapacağım. Ne suç işlediğinizi delilleri ile anlatacağım” dedi ve ekledi:

“Diktatörlük yıkılırsa, kendimiz için de sizin için de adil yargılama talep edeceğim. Siz cezaevinde insan muamelesi görün diye çabalayacağız. Yedi yıldır bizi burada tuttunuz ama biz burayı direniş kalesine çevirdik. Seyit rıza ile bitireyim. ‘Biz sizin oyunlarınızı çözemedik, bu bize dert oldu ama siz de bize diz çöktüremediniz bu da size dert olsun’.”

Demirtaş, konuşmasının devamında, “Dört gün sonra seçimler var. Bu dava bitmiştir. Bize, ailelerimize zulüm etmeye kalktınız. Hepimizin ailesi bu süreçte çok yıprandı. Yine de direniyorlar. Eşim Başak Demirtaş yola çıktı Adana, Mersin mitingine gidiyor. Boyun eğmiyor, Kürt kadınları direniyor. Binlerce genç siyasetçi alanlarda direniyor. Aralarında Figen’ler, Gülten’ler var. Seçimler hayırlı olsun. Benim için savunma da yargılama da bitmiştir. Bu siyasi bir süreçtir ve bu süreç 14 Mayıs’ta bitiyor.” ifadelerini kullandı.

Kobanî davasının 25. duruşma periyodunun 1. oturumu Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.

Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 108 kişi yargılanıyor.

3 bin 530 sayfa ve 324 klasörden oluşan iddianamede 108 siyasetçi için “Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma” ile 37 kez “insan öldürme” başta olmak üzere pek çok suçtan ceza isteniyor.

“Erdoğan Kürtler sayesinde gidecek”

MA’nın haberine göre, duruşmada ilk olarak söz alan Sebahat Tuncel, mütalaanın Yargıtay Başsavcılığı ve saray avukatları ile birlikte hazırlandığını belirtti:

“Bu dosyada Kürtler bir taraf devlet bir taraf. Devletin bütün kurumları burada müştekidir. Bunları topladığımızda ortaya bu çıkıyor. Türkiye’nin en temel meselesi Kürt meselesidir, turnusol kağıdıdır. Nasıl yaklaşırsanız öyle. AKP 20 yıldır iktidarda ise bunun sebebi Kürtlerdir. Çünkü çözüm sürecidir derken Kürtler çok şans verdi ama bugün de Erdoğan Kürtler sayesinde gidecektir.

Masumiyet karinesi diye bir şey var. Bunu ihlal eden bir noktada Kürt düşmanlığı yapılıyor. Reklamlarını bile Kürtleri nasıl öldürürüz diye yapıyor. İHA’larla SİHA’larla bunu yapıyorlar. Bunu kimler üzerine kullanacak, Kürtler üzerine kullanacak. O yüzden kaybediyor.

Bugün ekonomik krizin nedeni de bu. Neden Rojava ile barış sürecini yürütmüyor. 2015’teki çözüm sürecinde tahtını kaybettiğini gördü. Meclis konuşmalarınız önümüzde var. Türkiye’de 30 milyona yakın Kürt yurttaş var. Bu yurttaşların anadilde eğitim, örgütlenme talebi görülmüyor.

Kürtler bağımsızlık da isteyebilir. Hiçbir talep terörizm ile bağdaştırılamaz. Savcı bey bunları yazmış mütalaada. Peki savcı bey bunu yazdı diye Kürtler bu taleplerden vaz mı geçecek? Akıl yoksunu bir yaklaşım ile karşı karşıyayız. Tayyip Erdoğan’ın geldiği noktada kendisine karşı olan bütün Kürtler terörist.

Bu ülkede her şey olabilirsin ama Kürt olamazsın. Kürt olduğun an terörist oluyorsun. Irkçılığı bizzat geliştiren AKP iktidarının kendisidir. Suç işliyorlar. Bu topluma karşı suç işliyor, toplumu birbirine karşı kışkırtıyorlar. Bu tehlikeli bir durum. birilerinin buna dur demesi lazım. 14 Mayıs bu açıdan çok önemli bir tarih.”

“Halkımız Kılıçdaroğlu’na oy vermeli”

Değişimin sadece sandıkla olmayacağına dikkat çeken Tuncel, sözlerine şöyle devam etti:

“14 Mayıs seçimleri önemli çünkü Tayyip Erdoğan tek adam rejimini kurumsallaştırmak istiyor. Buna dur demek için önemli bir tarihtir. O yüzden halkımızın gidip demokrasi ve özgürlükler için yol açacağına inanıyorum.

Kürt düşmanlığına, kadın düşmanlığına karşı gidip Kılıçdaroğlu’na oy vermeliler. Bu sorunların çözümü için de gidip Yeşil Sol Parti’ye oy vermeliler. Yasama, yürütme ve yargı erkinin tek elde birikmesi çürümenin esas nedeni.

Ben size de davette bulunuyorum. Kılıçdaroğlu’na oy verin. Bu halk Türkiye’de demokrasi ve özgürlükler açısından yeni bir süreç getirebilir. 14 Mayıs seçimleri Kürt sorunun çözümü, barışçıl bir dış politika, ekonomik sorunlar için çözüm olabilir. Ekonomik sorunların nedeni de Kürt sorunudur. Bu 14 Mayıs seçimlerinin bir son değil, bir başlangıç olduğunu ifade ediyorum. Belki o zaman cübbenize yaraşır kararlar verirsiniz.

Çünkü şimdi siyasi iktidarın isteklerine göre karar veriyorsunuz. Tutuk incelemelerini formalite olarak yapıyorsunuz. Bunu yapacaksanız bu formalite işleri yapmayın. Hukuk bir bütündür. Beğenmediğimiz darbe anayasasına uyun diyoruz ama biz Yeşil Sol’un bunu değiştireceğine de inanıyoruz.

Türkiye’nin krizi, yapısaldır. Cumhuriyet Kuruluşunda bir İslamcılar yer almadı bir de Kürtler yer almadı. İslamcılar başa gelince daha beterini yaptı. Kürtler gelince herkese yaşam alanı tanıyacak. Yeşil Sol eminim Türkiye’de kurucu bir meclis olacak. Demokratik bir Anayasa bu çoğulculukla yapılacak. AKP Kürt meselesine adım atarak iktidarını aldı şimdi düşman politikasını yürüterek iktidarını kaybedecek.”

“Biz tahliyemizi halktan talep ettik”

Ardından söz alan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, şunları söyledi:

“Tutuk inceleme duruşması yapıyorsunuz. Davanın hakimi savcısı Recep Tayyip Erdoğan Batman’da konuşuyormuş. Dolayısıyla siz neyi inceleyecek, neyi kararlaştıracaksınız bilmiyoruz ama Erdoğan, bizim tahliyemizin nasıl olacağını söylüyor. ‘Ben görevde olduğum müddetçe çıkamazlar’ diyor. Dolayısıyla seni görevden alacağız.

Sizden bizi tahliye etmenizi istemiyorum. Siz şehvetle, heyecanla, zevkle bu işi yaptınız. Ben baskı altında olan hakimleri gördüm. Karar vermeye çalışıyorlar, adaleti uygulamak için direniyorlardı. dosyada hukuk işlesin diye ellerinden gelenleri yapıyorlardı. Biz Erdoğan görevde olduğu sürece çıkamayacaksınız.

Biz tahliyemizi halktan talep ettik. Halk isterse çıkarız. Cezaevinde de mücadelemizi sürdürüyoruz ama durdurulması imkansız bir değişimin başladığını herkes kabul edecektir. Değişim tabandadır. Z kuşağı kitlesi açısından insanların kimliği, inancı, cinsel yönelimi bir ayrımcılık meselesi değil.

İnsanların kimliklerinden dolayı ayrımcılığa uğramalarını Kürt genci de Türk genci de yadırgıyor. Artık toplum, tabandan bir değişim rüzgarı ile sarsılıyor. Bahçeli ve Erdoğan’ın göremedikleri buydu.

Biz Kılıçdaroğlu’ndan da tahliyemizi talep etmedik, söz de almadık. Gerçekten yargılayacaksak adil, tarafsız bir yargı tarafından yargılanmak istiyoruz. Toplumdaki değişim rüzgarını kimse yönetemez. Yönetecekler olanlar Türkiye’nin demokratlarıdır. Bu değişimi görenler, inananlar ve bu değişime kendinden başlayacak olanlardır. Yeşil Sol Parti buna en açık partidir.

O yüzden partimize güveniyoruz. İlkelere, ahlaka, etik değerlere güveniyoruz. Seçim sonuçları ne olur Pazar günü göreceğiz. Ne olursa olsun bu değişim isteği bitmeyecek. Yeni iktidar bu değişim talebini karşılamaya aday olsa da bunu değiştirebilecek düzeyde değil. Hala muhafazakar, değişime kapalıdırlar. Şu anda Türkiye’de siyaset geriyi, arkaik olanı temsil ediyor. Buna göre  herkes bu seçime yüklenmiş durumda. Sizin mahkemenize verilen rol her ne idiyse başaramadınız. Bu değişime engel olamadınız.

Türkiye Cumhuriyeti değişiyor, değişmek zorundadır. Kemalistler, Kürtler, milliyetçiler değişiyor. 100’üncü yılına giren bir Cumhuriyet yoluna değişmeden devam edemez.

Duruşmalar benim umurumda olmadı. Biz siyasetçiyiz. Buradan halka ulaşmaya çalıştık. Ayın 15’ine ilişkin hesabın kitabım yok. Buradan halkımız, arkadaşlarımız için bir şeyler yapmaya çalıştım. Biz eş Başkanız ama hepimiz yoldaşız. Sizin kararınızın ne olduğu umurumda değil. Zevkle yaptınız her şeyi.

Düşmanın merti makbuldur. Onu görmedik sizde.  Belki de bugün son savunmamız. Sonuç ne olursa olsun siz beni göremeyeceksiniz ben de sizi göremeyeceğim. Yargılanmanız için hukukçu olarak elimden geleni yapacağım. Ne suç işlediğinizi delilleri ile anlatacağım.

Diktatörlük yıkılırsa, kendimiz için de sizin için de adil yargılama talep edeceğim. Siz cezaevinde insan muamelesi görün diye çabalayacağız. Yedi yıldır bizi burada tuttunuz ama biz burayı direniş kalesine çevirdik. Seyit rıza ile bitireyim. ‘Biz sizin oyunlarınızı çözemedik, bu bize dert oldu ama siz de bize diz çöktüremediniz bu da size dert olsun’.

Dört gün sonra seçimler var. Bu dava bitmiştir. Bize, ailelerimize zulüm etmeye kalktınız. Hepimizin ailesi bu süreçte çok yıprandı. Yine de direniyorlar. Eşim Başak Demirtaş yola çıktı Adana, Mersin mitingine gidiyor. Boyun eğmiyor, Kürt kadınları direniyor. Binlerce genç siyasetçi alanlarda direniyor. Aralarında Figen’ler, Gülten’ler var. Seçimler hayırlı olsun. Benim için savunma da yargılama da bitmiştir. Bu siyasi bir süreçtir ve bu süreç 14 Mayıs’ta bitiyor.”

Paylaşın

Demirtaş, ‘Kobani Davası’nda Savunmasını Kürtçe Yaptı

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Kobani Davassı’nda savunmasını Kürtçe yaptı. Demirtaş, “Dava adı altında sürdürülen bu siyasi faaliyetin temel amacı HDP’yi suçlu gibi göstererek siyasi olarak izole etmektir. Bu şekilde de AKP-MHP iktidarının bir kez daha seçim kazanmasını sağlamaktır.” dedi ve ekledi:

“Ancak bu gayrı meşru hedefe ulaşmak için ellerindeki tek kumpas aracı bu dava değildir. HDP kapatma davası da aynı amaçla yürütülen bir başka siyasi faaliyettir.”

Demirtaş, savunmasına, “Fakat bunun dışında HDP’ye yönelik en ciddi saldırı, partimizin içine yönelik geliştirilen ayrıştırma, karşıtlaştırma ve parçalama siyasetidir. Bunu son derece sinsi yöntemlerle denediklerini geçmiş deneyimlerimizden çok iyi biliyoruz.

Bu kirli operasyonlara karşı bizim cevabımız, HDP’nin etrafında her zamankinden fazla kenetlenmek ve demokrasi, özgürlük ve barış mücadelesini büyütmek olacaktır. Herkes şunu çok iyi bilmeli ki, biz siyasette gelenek partilerimiz ve HDP ile doğduk, HDP ile büyüdük ve HDP ile kazanacağız” ifadeleriyle devam etti.

Kobani davasının 18. duruşma periyodunun 8. oturumu Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.

Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 21’i tutuklu 108 kişi yargılanıyor.

Sincan Cezaevi’nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.

“Savunmamı kendi anadilimde yapmak istiyorum”

HDP’nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, savunmasını Kürtçe yaptı. Demirtaş’ın savunmasının Türkçesi şöyle:

“Bu celsede savunmamı kendi anadilimde yapmak istiyorum. Öncelikle tüm arkadaşlarımı, avukatlarımızı ve salonda dayanışma için bulunan herkesi yürekten selamlıyorum.

Savcının mütalaasına karşı kısaca birkaç şeyi belirtmek istiyorum. Her periyotta altını çizdiğimiz bir noktayı tekrarlayarak başlayacağım. Bu yargılama baştan sona politik bir faaliyettir. İktidarın siyasi amaçları doğrultusunda yürüyen hukuk dışı bir faaliyetle karşı karşıyayız. Buna bir yargılama denemez. Hukukun zerresinin uygulanmadığı bir faaliyete dava ya da mahkeme de denemez. O nedenle, savcılığın mütalaasına da mütalaa değil, siyasi bir çarpıtma belgesi denebilir ancak. Biz de bu siyasi girişime elbette siyasi bir duruşla cevap verdik, vermeye de devam edeceğiz.

Dava adı altında sürdürülen bu siyasi faaliyetin temel amacı HDP’yi suçlu gibi göstererek siyasi olarak izole etmektir. Bu şekilde de AKP-MHP iktidarının bir kez daha seçim kazanmasını sağlamaktır.

Ancak bu gayrı meşru hedefe ulaşmak için ellerindeki tek kumpas aracı bu dava değildir. HDP kapatma davası da aynı amaçla yürütülen bir başka siyasi faaliyettir.

“Ayrıştırma, karşıtlaştırma ve parçalama siyaseti”

Fakat bunun dışında HDP’ye yönelik en ciddi saldırı, partimizin içine yönelik geliştirilen ayrıştırma, karşıtlaştırma ve parçalama siyasetidir. Bunu son derece sinsi yöntemlerle denediklerini geçmiş deneyimlerimizden çok iyi biliyoruz. Bu kirli operasyonlara karşı bizim cevabımız, HDP’nin etrafında her zamankinden fazla kenetlenmek ve demokrasi, özgürlük ve barış mücadelesini büyütmek olacaktır. Herkes şunu çok iyi bilmeli ki, biz siyasette gelenek partilerimiz ve HDP ile doğduk, HDP ile büyüdük ve HDP ile kazanacağız.

Bizi yüz binlerce yıl hapis cezasıyla tehdit etseniz de ömür boyu hapiste tutsanız da biz buraya HDP’li olarak girdik, HDP’li olarak çıkacağız.

“Fikirlerimizden dolayı rehin tutuluyoruz”

Hepimiz haksız ve suçsuz yere, açık bir kumpas neticesinde cezaevinde tutuluyoruz. Ben kendim için değil ama rehin tutulan arkadaşlarım için üzülüyorum. Her birimiz silahın, şiddetin, savaşın bitmesi ve onurlu bir toplumsal barışın gerçekleşmesi için uzun yıllardır siyasi mücadele yürütüyoruz. Ve hepimiz tümüyle ve sadece ama sadece fikirlerimizden, konuşmalarımızdan dolayı rehin tutuluyoruz.

Ancak tarihte binlerce örneği yaşandığı gibi bizim de fikirlerimiz hapsedilemez. Örneğin yolsuzluktan, hırsızlıktan, rüşvetten hapiste olsaydık çaldığımız malları beraberimizde hapse getiremezdik. Katil olsaydık cinayet silahını yanımızda hapse getiremezdik. Oysa bizim suç olarak görülen fikirlerimiz şa anda yanımızda kafamızın içindedir. Aramalarda bulunamıyor, x-ray cihazından geçtiğimizde sinyal vermiyor. Zaten suç unsuru olsalardı içeri getiremezdik. Çünkü saydığım gibi, suç unsurları cezaevlerine getirilemiyor.

Fikirlerimizi, ilkelerimizi kimse bizden alamadı, bundan sonra da kimse alamayacak. Bu kararlılığımızı sağlayan en temel nedenlerden biri de dünyanın dört bir yanındaki halkımızın, sürekli artan kararlı desteğidir. Bugüne kadar halka, halkın değerlerine, mücadelesine uygun şekilde hareket etmeye çalıştık, bundan sonra da aynı şekilde olacak.

“Savunma hakkına sınırlamayı kabul etmiyorum”

Mütalaayı bu gerekçelerle reddediyor, kabul etmiyorum. Tüm rehine arkadaşlarım açısından tutukluluk hali ağır bir ihlale dönüşmüşken heyetinizin savunma hakkımıza bir iki günlük sınırlama getirmesini de kabul etmiyorum.

Savunma sırası gelen ve hazır olan arkadaşlarımızın savunmaları bittikten sonra, en sonda savunma yapacağım. Tüm arkadaşlarımın tahliyesine karar verilmesini talep ediyor, herkese bir kez daha selamlarımı ve sevgilerimi iletiyorum.”

Paylaşın