İstanbul: Şamlar Tabiat Parkı

Şamlar Tabiat Parkı; İstanbul’un Avrupa Yakası’ndaki Arnavutköy İlçesi sınırları içerisinde yer alır. Tabiat Parkı, 335 hektar alana sahiptir.

Tabiat Parkı’nda iğne yapraklı ağaç hakimdir. Gerçekleştirilen arazi gözlem çalışmaları sonucunda vasküler bitkilere (Tohumlu Bitkiler ve Eğreltiler) ait toplam 95 adet farklı bitki türü belirlenmiştir. Bunlardan 70’i tür düzeyinde, 25 adedi ise cins düzeyinde teşhis edilmiştir.

Tabiat Parkı’nda Kızıl Sincap, Yaban Domuzu, Çakal, Tilki, Tavşan, Kirpi, Köstebek, Sansar türleri gibi memeli türleri gözlemlenmiştir. Günübirlik ziyaretler için uygun olan Şamlar Tabiat Parkı’nda izci kampıda yapılabilmektedir.

Paylaşın

İstanbul: Şamlar Tabiat Parkı

Şamlar Tabiat Parkı; İstanbul’un Avrupa Yakası’nda bulunan Arnavutköy İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. 2011 yılında ilan edilen Şamlar Tabiat Parkı, ismini içerisinde bulunduğu Şamlar Mahallesi’nden almıştır. Yaklaşık 335 hektarlık bir alanı kaplamaktadır.

Tamamı orman olan Tabiat Parkının zengin bir flora ve fauna çeşitliliği vardır. Tabiat Parkı, sahip olduğu orman ve baraj gölü ile rekreasyonel faaliyetlere olanak veren bir alandır. Tabiat Parkı; doğa yürüyüşü, bisiklete binme, olta balıkçılığı, foto safari, piknik ve spor aktiviteleri için uygun alanlar içermektedir.

Tabiat Parkı içerisindeki orman içi patika yolları gerek eğim derecesi gerekse sunduğu görsel peyzaj değeri ile kısa ve uzun süreli yürüyüşler için önemlidir. Tabiat Parkı içerisinde yaklaşık 1300 m uzunluğunda bisiklet yolu yer almaktadır. Tabiat Parkının doğusunda izci kamp alanı bulunmaktadır.

İzci kampında verilen eğitimler arasında Fly-Fox, badminton, teknik iz, okçuluk, doğa yürüyüşleri ve izci parkuru gibi faaliyetler yer almaktadır. Alanda kır lokantaları, büfe ve çocuk oyun alanları da bulunmaktadır.

İstanbul’un kısa tarihi

İstanbul’un tarihi, Yenikapı Theodosius Limanı kazılarıyla gün ışığına çıkan Neolitik çağ yerleşimiyle, 8500 yıl geriye uzanmış, bu süreçte kentin geçirdiği kültürel, sanatsal, jeolojik değişim ve kent arkeolojisi hakkında yeni bir dönem açılmıştır. Şüphesiz, İstanbul’un tarihi ile ilgili en göze çarpan özelliği, Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu gibi üç evrensel imparatorluğa başkentlik yapmış olmasıdır.

M.S. 4. yüzyılda Roma İmparatorluğu çok genişlemiş; İstanbul, stratejik konumundan dolayı, İmparator Büyük Konstantin tarafından Roma’nın yerine yeni başkent olarak seçilmiştir. Kent 6 yılı aşkın bir sürede yeniden düzenlenmiş, surlar genişletilmiş, tapınaklar, resmi binalar, saraylar, hamamlar ve hipodrom inşa edilmiştir. 330 yılında yapılan büyük merasimlerle, kentin, Roma İmparatorluğu’nun başkenti olduğu resmen açıklanmıştır.

Yakın çağın başladığı dönemde İkinci Roma ve Yeni Roma adları ile anılan kent, daha sonra “Byzantion” ve geç devirlerde Konstantinopolis olarak adlandırılmıştır. Halk arasında ise kentin adı tarih boyunca “Polis” olarak anıla gelmiştir. Büyük Konstantin’den sonraki imparatorların da şehri güzelleştirme çabalarının devam ettiği anlaşılmaktadır. Kentteki ilk kiliseler de Konstantin’den sonra inşa edilmiştir. Batı Roma İmparatorluğu’nun 5. yüzyılda çökmesi nedeniyle, İstanbul, uzun seneler Doğu Roma İmparatorluğu’nun (Bizans) başkenti olmuştur.

Bizans döneminde yeniden inşa edilen kent, surlarla tekrar genişletilmiştir. Günümüzdeki 6492 m. uzunluğundaki ihtişamlı şehir surları, İmparator Il. Theodosius tarafından yaptırılmıştır. 6. yüzyılda nüfusu yarım milyonu aşan kentte, İmparator Justinyen idaresinde bir altın çağ daha yaşanmıştır. Günümüze kadar ulaşan Ayasofya, bu dönemin bir eseridir. 726-842 yılları arasında kara bir devir olan Latin egemenliği, 4. Haçlı seferinin 1204 yılında şehri istilası ile başlamış, tüm kilise ve manastırlar ile abidelere kadar şehir yıllar boyu talan edilmiştir. 1261’de idaresi tekrar Bizanslıların eline geçen kent, eski zenginliğine tekrar kavuşamamıştır.

İstanbul, 53 günlük bir kuşatma sonrası, 1453’te Türklerin eline geçmiştir. Fatih Sultan Mehmet’in savaş tarihinde ilk defa kullanılan iri boyutlardaki topları, İstanbul surlarının aşılmasının önemli bir sebebidir. Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti buraya taşınmış, ülkenin çeşitli yerlerinden getirilen göçmenlerle şehir nüfusu arttırılmış, boş ve harap olan şehrin imar çalışmalarına başlanmıştır. Şehrin eski halkına din hürriyeti ve sosyal haklar tanınarak, yaşamlarını sürdürmeleri sağlanmıştır. Fetihten yüzyıl sonra ise Türk Sanatı şehre damgasını vurmuş, kubbeler ve minareler şehir siluetine hakim olmuştur.

16. yüzyıldan itibaren Osmanlı Sultanlarının Halife olmalarından ötürü, İstanbul tüm İslam dünyasının da merkezi olmuştur. Sultanların idaresinde şehir tamamen imar edilmiş, büyüleyici bir atmosfere bürünmüştür. Eski akropolde kurulu Sultan Sarayı, Boğaziçi’nin ve Haliç’in eşsiz manzarasına hakim kılınmıştır. 19. yüzyıldan itibaren Batı dünyası ile sıklaşan temaslar sonrası, camiler ve saraylar, Avrupa mimarisi tarzında, Boğaziçi kıyılarına inşa edilmeye başlanmıştır.

Kısa sürede inşa edilen birçok saray, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminin de sembolleridir. 20. yüzyılın başında, İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu’nun sona ermesine şahit olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu parçalanırken ve iç ve dış düşmanlar kendi payları için mücadele ederken; Mustafa Kemal Atatürk, Türk Milletinin desteğini alarak, silah arkadaşları ile birlikte, vatan toprağının kurtarılması için mücadeleye girişmiştir. Milletin iradesi ile kazanılan Kurtuluş Savaşı’nı müteakiben; Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, 1923’te Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.

Bu süreçte, başkentin Ankara’ya taşınması, İstanbul’un önemini değiştirmemiştir. Bu eşsiz şehir, büyüleyici görünümü ile dünya üzerindeki en önemli kültür-turizm-sanat-finans ve ticaret başkentlerinden biri olmayı sürdürmektedir.

Paylaşın