Almanya Başbakanı’na Genelev Daveti: Size Uzmanlığımızı Sunmak…

Almanya Seks İşçileri Birliği, Başbakan Olaf Scholz’a hitaben yaptığı açıklamada, “Size uzmanlığımızı sunmak ve sizi Berlin’deki bir genelevi gezmeye ve tartışmaya davet etmek istiyoruz” ifadelerine yer verdi.

Sendika, insan kaçakçılığı, cinsel istismar ve sömürünün kabul edilemezliği konusunda Şansölye’nin tutumunu paylaştığını ancak çalışanlarının iddia edildiği gibi bunu yapmadığını, gerçekte ‘iyi ve değerli hizmetler sunduğunu’ belirtti.

Sputnik Türkçe’de yer alan habere göre; Alman Seks İşçileri Birliği, Almanya Başbakanı Olaf Scholz’u fuhuş sorunlarına birlikte çözüm bulmak üzere bir geneleve davet etti.

Scholz daha önce Federal Meclis’teki bir tartışmada fuhuşun azaltılması gerektiğini, para ile seks yapmanın ‘normal bir durum olarak görülmemesi gerektiğini’ ve kadınların bedenlerini erkeklere satma ihtimalinin bir feminist olarak kendisini her zaman kızdırdığını söylemişti.

Alman Seks İşçileri Birliği internet sitesinde Scholz’a hitaben yapılan açıklamada, “Size uzmanlığımızı sunmak ve sizi Berlin’deki bir genelevi gezmeye ve tartışmaya davet etmek istiyoruz” denildi.

Sendika, insan kaçakçılığı, cinsel istismar ve sömürünün kabul edilemezliği konusunda Şansölye’nin tutumunu paylaştığını ancak çalışanlarının iddia edildiği gibi bunu yapmadığını, gerçekte ‘iyi ve değerli hizmetler sunduğunu’ belirtti.

Paylaşın

Erdoğan’dan Almanya’ya: Bizim İsrail’e Borcumuz Yok

Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile görüşen Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in Filistin’de sivilleri öldürmesine karşı yeterince ses çıkarılmamasını eleştirirken, “Burada görüldüğü gibi bu çocuklar nasıl vuruluyor? Hastanelerde bunlar nasıl öldürülüyor? Bunlar karşısında biz elimiz, kolumuz bağlı mı duracağız? Buna karşı hiç sesimizi çıkarmayacak mıyız? Eğer burada elimiz, kolumuz, dilimiz bağlı kalırsak bunun tarihe hesabını veremeyiz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Onun için bir borçluluk psikolojisi içerisinde İsrail-Filistin savaşını değerlendirmemek gerekir. Bakın ben rahat konuşuyorum. Çünkü bizim İsrail’e borcumuz yok. Borçlu olsak bu kadar rahat konuşamayız. Ama borçlu olanlar, rahat konuşamıyorlar. Biz Holokost cenderesinden geçmedik. Öyle bir durumumuz da yok. Çünkü insana saygımız bizim çok çok farklıdır. Başbakanlığım döneminde ben ilk defa antisemitizm noktasında tavır koymuş bir liderim. Dünyada hiçbir başbakan bu tavrı koymamıştır. Ama ben koydum. Ta o zamanda. Bundan dolayı da kimseye borcumuz yok.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile baş başa görüşme ve heyetler arası çalışma yemeği öncesinde ortak basın toplantısı düzenledi. Erdoğan, Başbakanlık binasına gelişinde kendisini karşılayan Almanya Başbakanı Scholz ile tokalaştı ve basın mensuplarına poz verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, basın toplantısında yaptığı açıklamada, şahsına ve heyetine gösterilen misafirperverlik için başta Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier ve Almanya Başbakanı Scholz olmak üzere tüm Alman dostlarına teşekkür etti.

Almanya Başbakanı Scholz’un daveti üzerine gerçekleştirdiği ziyarete büyük önem verdiğini ifade eden Erdoğan, Almanya Başbakanı Scholz ile Türkiye ve Almanya arasındaki ilişkileri tüm yönleriyle ele alacaklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmenin, ticari, siyasi, askerî ilişkiler boyutunun, özellikle de Rusya-Ukrayna arasındaki gelişmeler ve son olarak İsrail-Filistin arasındaki gelişmeler boyutunun olacağını belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Burada da açık ve net konuşacağım. Çünkü 7 Ekim tarihi bir başlangıç olarak anlatılıyor. 7 Ekim’den sonraki süreç hiç konuşulmuyor. Şu an itibarıyla malum 13 bin Filistinli çocuk, kadın, yaşlı ne yazık ki öldürülmüştür. Bunun yanında artık neredeyse Gazze diye bir yer kalmadı, her taraf yerle yeksan oldu. Şu anda yatıyorlar, kalkıyorlar, Hamas, Hamas, Hamas…

Hamas’ın silah varlığı ve gücü ile acaba İsrail’in silah varlığı, gücü mukayese edilebilir mi? Şu anda İsrail’in nükleer silahı var mı? Var ama bunu İsrail’e sorarsanız ‘var’ demez. Çünkü onlar yalanı çok iyi kullanırlar. Bütün bunlarla beraber şu anda şu kadar mali destek verildiğinden bahsediliyor. Peki, Hamas’a böyle bir mali destek veriliyor mu? Böyle bir şey söz konusu mu? Hayır, böyle bir şey de yok. Filistin’in kendisine verilmesi gereken destekler de verilmiyor.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün bu yokluklar içerisinde, ibadethanelerin, kiliselerin, hastanelerin vurulduğunu anımsattı. Bütün bunların yanında hastanelerin vurulmasının, çocukların öldürülmesinin Tevrat’ta olmadığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

“Tevrat’ta bunların hiçbirisi yoktur. Yapamazsın. İnsan hakları beyannamesinde yapamazsın. Ama burada görüldüğü gibi bu çocuklar nasıl vuruluyor? Hastanelerde bunlar nasıl öldürülüyor? Bunlar karşısında biz elimiz, kolumuz bağlı mı duracağız? Buna karşı hiç sesimizi çıkarmayacak mıyız? Eğer burada elimiz, kolumuz, dilimiz bağlı kalırsak bunun tarihe hesabını veremeyiz. Onun için bir borçluluk psikolojisi içerisinde İsrail-Filistin savaşını değerlendirmemek gerekir. Bakın ben rahat konuşuyorum.

Çünkü bizim İsrail’e borcumuz yok. Borçlu olsak bu kadar rahat konuşamayız. Ama borçlu olanlar, rahat konuşamıyorlar. Biz Holokost cenderesinden geçmedik. Öyle bir durumumuz da yok. Çünkü insana saygımız bizim çok çok farklıdır. Başbakanlığım döneminde ben ilk defa antisemitizm noktasında tavır koymuş bir liderim. Dünyada hiçbir başbakan bu tavrı koymamıştır. Ama ben koydum. Ta o zamanda. Bundan dolayı da kimseye borcumuz yok.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu seyahatte bütün bu konuları konuşacaklarını ancak konuşmaları gereken önemli bir meselenin, sorunun nasıl çözüleceği olduğunu dile getirdi.

İnsani ateşkese Türkiye’nin, Almanya’nın ne kadar katkıda bulunabileceğinin ve bu adımların nasıl atılacağının önemli olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Buna var mıyız, yok muyuz? Bir hafta sonra Sayın Steinmeier, İsrail’e gidiyor. Kendisinden ricada bulundum. Dedim, siz bir taraftan tutun, bize düşen görev neyse biz de diğer taraftan tutalım. Önemli olan bu insani ateşkesi birlikte sağlayalım. Bu adımı eğer atar, böyle bir insani ateşkesi birlikte Almanya-Türkiye, diğerleri, sağlayabilirsek, bu ateş çemberinden bölgeyi kurtarma imkânı yakalarız.

Rehinelerin takası deniliyor. Eyvallah, biz buna da varız. Fakat rehine dediğiniz zaman, rehine sayısı itibarıyla İsrail’deki rehinelerin sayısı nedir? Öbür tarafta, Hamas’ın veya Filistin’in elindeki rehinelerin sayısı nedir? Buna da baktığımız zaman katbekat fazlasıyla İsrail’in elinde rehine var. Yılların rehineleri, tutsakları İsrail’in elinde. Bunu da görmemiz lazım. Bunu görmezsek bu da haksızlık olur. Biz bütün bunlara varız.”

Türkiye’nin Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması’ndaki çalışmalarında Avrupa-Afrika gibi bir ayrım yapmadıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Karadeniz Tahıl Koridoru’ndan gelenin yüzde 40’ı Avrupa’ya gitti, yüzde 14’ü Afrika’ya gitti, yüzde 14’ü bize geldi. Diğerleri, diğer bölgelere gitti.

Şu anda bile Afrika’dan talepler var ve Rusya ciddi miktarda bir tahılı, buğdayı göndermeye karar verdi ama sıkıntıları var. Nedir o sıkıntı? Şimdi gönderilen yer, aklımda kaldığı kadarıyla Zimbabve, oraya tahıl gidiyor ama bunun değirmen safhası orada yok. Bu akşam Dışişleri Bakanıma onu söyledim, ‘onları biz hallederiz’ dedim. Türkiye olarak, Toprak Mahsulleri Ofisi olarak değirmenlerde öğütür, un olarak oralara göndeririz.

Atmamız gereken adımlar var, yapmamız gerekenler var. Biz bunları yaparız. Şu anda dört veya beş ülkeye Rusya böyle bir koridordan yine tahıl göndermeyi planladı ve adımını da atacak. Biz de bunun ikinci safhası olan bunların una dönüştürülmesinde bu adımı atarız. Zaten daha önce de Rusya-Türkiye-Katar olarak üçlü bir adım atmıştık ve bu çalışmayı yaparız. Tabii bütün bu adımın atılması için özellikle Almanya-Türkiye arasında böyle bir adımın atılmasının yanında NATO müttefikimiz Almanya ile kararlı adımlar atmanın görüşmelerini de aramızda yapmamız lazım.”

“Savunma sanayii iş birliğimizin engelsiz şekilde yürütülmesi, müşterek menfaatimizeydi” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ve Almanya’nın terörle mücadelede daha yakın iş birliği içinde olması gerektiğini söyledi.

İki ülke arasında beşeri köprü vazifesi gören ve nüfusu 3,5 milyona ulaşan Almanya’daki Türk toplumunun huzur içinde yaşamasının en büyük temennileri olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türk toplumunun dini ihtiyaçlarını karşılamak üzere burada görev yapan din adamlarımızın yetiştirilmesi amacıyla ortak bir çalışma yürütüyoruz. Almanya ile iş birliği alanlarımızdan diğeri malum göç konusudur. Ortak çalışma grubumuz çalışmalarına devam ediyor” diye konuştu.

“52 senedir Türkiye, Avrupa Birliği kapısında bekletilmektedir”

Görüşmelerin ana gündemlerinden birini de Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinin oluşturduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biliyorsunuz bu sürecin yeniden ivme kazanmasını samimiyetle arzu ettiğimizi daha önce de açıklamıştım.

Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, vize serbestisi gibi konularda uzun süreden beri haklı beklentilere sahibiz. Avrupa Birliği’nin lokomotif ülkelerinden olan Almanya’nın bu bağlamda vereceği katkıları önemsiyoruz. Kolay değil 52 senedir Türkiye, Avrupa Birliği kapısında bekletilmektedir. Vize serbestisi sağlanıncaya kadar vatandaşlarımızın vize işlem süreçlerinin kolaylaştırılması ve hızlandırılmasını bugün ele alacağız.”

Almanya Başbakanı Scholz ile görüşmelerinde Gazze’de yaşananları çok daha farklı bir şekilde ele alacaklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Türkiye olarak olayların başından beri sivilleri hedef alan saldırıları hiçbir şekilde tasvip etmediğimizi ifade ettik ve bunu hep dile getirdik. Hepimizin önceliği ateşkesin sağlanması ve insani yardımların engelsiz olarak akışının sağlanması.

Şu ana kadar 10 uçak dolusu insani yardımı Mısır’a gönderdik ve en son yine gemiyle 666 ton gıda, sahra hastanesi vesaire gibi gönderdiklerimiz oldu ama bütün dert; akan kanın durmasında. En son 27 kanserli hasta ve yanlarında refakatçilerini El Ariş’ten Türkiye’ye aldık. Dün de kendilerini hastanede ziyaret ettim ve durumlarını gördük.

Tabii temennimiz daha fazla hastayı da yaralı veya kanserlileri de ülkemize almak, tedavilerini yapmak. Fakat yaşananlar 1967 sınırları temelinde iki devletli çözümün artık kaçınılmaz olduğunu bir kez daha bizlere göstermiştir. Türkiye olarak amacımız; İsrailli ve Filistinlilerin yan yana, barış içinde yaşadığı, huzurun ve güvenin hâkim olduğu bir iklimin tesisidir. Bunu başarmamız lazım. Orta Doğu’da adil ve kalıcı bir barışın temini için herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini düşünüyorum.”

“Bunlara karşı da bir tavır koyun”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Alman bir gazetecinin “İsrail’e yönelik Hamas tarafından gerçekleştirilen terör saldırılarının ardından açıklamalarınız sadece Almanya’da değil, NATO üyesi ülkeler arasında da rahatsızlık oluşturdu. İsrail’in varoluş hakkını kabul ediyor musunuz? İsrail’in ‘faşist bir devlet olduğunu’ söylediniz, hangi gerekçelendirmeniz var bunun için? İsrail ordusunun Hamas’a karşı saldırısına neden ‘soykırım’ diyorsunuz? Tüm NATO ittifakı tarafından terör örgütü olarak tanınan, yüzlerce insanı İsrail’de katleden bir örgütü nasıl bir ‘kurtuluş örgütü’ diye tanımlayabilirsiniz? Türk-Alman ilişkilerini, NATO içindeki iş birliğini tehlikeye atıyor musunuz? Türkiye, savunma sanayi için 40 Eurofighter talep ediyor. Almanya bunu kabul edecek mi?” sorusuna, şu cevabı verdi:

“Öncelikle NATO’nun önde gelen ülkelerinden bir tanesi, ilk beşin içerisinde yer alan bir ülkeyiz Türkiye olarak. Türkiye, NATO’da sıradan bir ülke değil. İlk beşin içinde. Şu anda NATO’nun içinde düşüncesi, kanaati kimin ne olursa olsun, Rusya-Ukrayna arasında herkes kimin yanında yer alıyor? Ukrayna’nın yanında yer alıyor. Türkiye olarak biz, Ukrayna ile de görüşüyoruz, Rusya ile de görüşüyoruz. Aralarında herhangi bir ayrım yapmıyoruz. Ama 33 milyon ton tahıl koridorundan bütün o tahılı Avrupa’ya, Afrika’ya götüren biz olduk. Şu anda da yine diyorsunuz ki ‘yüzlerce’, bak ben sana yüzlerce demiyorum, binlerce Filistinliyi şu anda İsrail öldürdü mü, öldürdü.

Hastaneleri yok etti mi, etti. İbadethaneleri, kiliseleri vuruyor mu, vuruyor. Ben bir Müslüman olarak bundan rahatsızım. Peki, sen bir Hristiyan olarak bu kiliselerin vurulmasından rahatsız olmuyor musun? Bunlara karşı niye bir tavır koymuyorsunuz? Bunlara karşı da bir tavır koyun. Bizim için bu noktada bölgede Musevi, Hristiyan, Müslüman bu ayrımın olmaması gerekir. Antisemitizme karşı da bir mücadele verildiyse, bu mücadeleyi dünyada ilk veren lider ben oldum. Ve şu anda da bakın Almanya ‘İsrail’e şu kadar maddi destek verdiğinden’ bahsediyor.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Eurofighter savaş uçaklarına ilişkin ise “Eurofighter konusunda Almanya verir veya vermez. Dünyada savaş uçaklarını üreten sadece Almanya mı? Birçok yerden bunların çalışmasını yaparız, temin ederiz. Şu anda insansız savaş uçakları noktasında da Türkiye önde gelen ülkelerden bir tanesi durumuna gelmiştir. Bir basın mensubu olarak, bizi bununla tehdit etmeyin. Bize öyle sorular sorun ki bu sorular vicdani olsun, insani olsun, cevaplarını da biz size o şekilde verelim” ifadelerini kullandı.

“İsrail’in varoluş hakkı bizim için olmazsa olmaz”

Almanya Başbakanı Olaf Scholz ise “Birlikte doğrudan görüşme imkanımızın olması çok iyi. İkimiz de dünyadaki krizlerle uğraşıyoruz. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının bütün dünyada hissedildi. İkimiz de Rusya’nın saldırganlığını sona erdirmesi konusunda mutabıkız” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Karadeniz’den tahıl ihracı anlaşması nedeniyle teşekkür eden Scholz, “Türkiye’nin özellikle tahıl ihracatı alanında çok önemli rol oynadığını biliyoruz. Türkiye Cumhurbaşkanı’na bu konudaki kişisel katkılarından ötürü özellikle teşekkür etmek istiyorum. Moskova’nın maalesef bu anlaşmayı daha fazla sürdürmemesi üzücü” dedi.

Avrupa’nın güvenliğinin tehlike altında olduğunu belirten Scholz, “Rusya bu şekilde savaş yürüterek uzun yıllardır mevcut olan bir anlaşmayı ihlal ediyor. Çünkü sınırların zorla değiştirilmemesi gerekiyor. Avrupa’nın güvenliği burada tehlike altında. Aynı zamanda İsveç’in NATO üyeliğini görüşeceğiz. Üyeliğin TBMM’de görüşüldüğünü biliyoruz. Umarız yakında olumlu karar alınacaktır. Çünkü NATO’nun güçlendirilmesi söz konusu” dedi.

İsrail-Filistin çatışmasına değinen Almanya Başbakanı, şunları söyledi: “7 Ekim’de Hamas, İsrail’e hunharca bir saldırı düzenledi. Biz bu terör eylemini keskin bir şekilde kınamaktayız. Biraz sonra gerilimin tırmanmaması için neler yapabileceğimizi konuşacağız. Çünkü Orta Doğu’da çatışmaların tırmanmasından endişe duyuyoruz. Almanya’yı bilen gayet iyi bilir, bizim İsrail’le olan dayanışmamız hiçbir şekilde tartışmaya açık değildir.

İsrail’in kendisini savunma hakkı vardır. Filistinli sivil halkın acıları, Gazze’de yaşananlar bizi de üzüyor. Onlarca yıldır Almanya bu alanda insani yardım sunmaktadır. Bu sene 160 milyon Euro’luk yardım sağlıyoruz. İnsani yardım alanında en büyük donörlerden biriyiz. Bizim için hedef iki devletli çözümdür. İsrail’in varoluş hakkı bizim için olmazsa olmaz.”

Almanya’da antisemitizme izin vermeyeceklerini dile getiren Scholz, “Aynı zamanda Almanya’da yaşayan 5 milyon Müslüman’ın, bu ülkedeki yerini inkar edenlere de karşıyız” dedi. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini de ele alacaklarını aktaran Olaf Scholz, “Geçmiş yıllarda potansiyelimizin gerisinde kaldık, bunu nasıl ileri taşıyacağımızı görüşeceğiz. Ekonomik işbirliği açısından büyük potansiyel var” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ortak basın toplantısının ardından Scholz ile baş başa görüştü. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Almanya Başbakanı Scholz daha sonra heyetler arası çalışma yemeğine katıldı.

Paylaşın

Almanya Başbakanı Scholz’dan Erdoğan’a: İsveç’in NATO Üyelik Yolunu Açın

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, parlamentoda yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenerek, “Zirve masasında yeni üye olarak Finlandiya’nın yanında İsveç’in de oturması gerektiğine inanıyorum” dedi ve ekledi:

“Ve yeniden Türkiye’nin Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan’a, geçen yıl hep birlikte karar verdiğimiz şekilde bunun yolunu açması için çağrıda bulunuyorum.”

11-12 Temmuz’da Litvanya’nın Vilnius kentinde yapılacak olan NATO Zirvesi’nde ittifakın Ukrayna’nın savunma kapasitesinin güçlendirmesi gerektiğini vurgulayan Olaf Scholz, ülkesinin savunma harcamalarını arttırma sözünü tekrarladı.

“Federal ordunun nihayet ihtiyaç duyduğu teçhizata kavuşmasını sağlayacağız” diyen Scholz, ülkesinin önümüzdeki yıldan itibaren NATO’nun tavsiye ettiği üzere gayrisafi milli hasılasının yüzde 2’sini askeri harcamalara ayırma hedefini başaracağını belirtti.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüşen ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, “yaklaşan NATO zirvesi, İsveç’in katılım süreci, savunma işbirliği, enerji ve ekonomik işbirliği gibi” iki ülkenin ele alması gereken çok sayıda konu olduğunu dile getirdi.

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Matthew Miller ise Blinken’ın, İsveç’in NATO üyeliğine onay vermesi için Türkiye’yi teşvik ettiğini açıkladı. Miller ayrıca Blinken’ın Türkiye’nin Ukrayna’ya tahıl koridoru anlaşması için verdiği desteği takdir ettiğini söyledi.

Reuters’ın haberine göre Blinken geçen ay da Türkiye’ye İsveç’in NATO üyeliğini onaylaması için çağrıda bulunmuştu.

İsveç’in NATO’ya katılım protokollerini Türkiye’nin yanısıra Macaristan da henüz onaylamış değil. ABD ve Batı ülkeleri 11-12 Temmuz’da Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta yapılacak NATO zirvesi öncesi, Türkiye’den İsveç’in NATO üyeliğine onay vermesini bekliyor.

İsveç Dışişleri Bakanı Tobias Billstrom ise ayrıca dün yaptığı açıklamada Stockholm’un Ankara ile yapılan anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirdığini ve Türkiye parlamentosunun İsveç’in NATO’ya üyelik teklifini onaylama zamanının geldiğini söyledi.

Reuters haber ajansına konuşan Billstrom, “Bizden bekleneni yerine getirdiğimiz kanısındayız, şimdi Türkiye’de parlamentonun onaylama sürecini başlatma zamanı geldi” dedi.

Billstrom, İsveç’in Temmuz ortasında Litvanya’da düzenlenecek olan NATO konferansından önce üye olacağı konusunda ümitli olduğunu belirtti ve bir “B planının” bulunmadığını ekledi.

Türkiye, İsveç’in terörist olarak tanımladığı grupların üyelerine ev sahipliği yaptığını ve bazı isimlerin iadesini istiyor. İsveç ise Türkiye ile Madrid’de imzaladıkları üçlü mutabakat kapsamında, kısa sürede yeni bir yasa çıkararak terör gruplarını finanse etmeyi veya desteklemeyi zorlaştırdığını öne sürüyor.

İsveç ve Finlandiya geçen yıl başlayan Rusya’nın Ukrayna işgali sonrası NATO’ya üyelik başvurusunda bulunmuştu. Finlandiya, Nisan ayında NATO’ya katılırken, İsveç’in üyeliği Türkiye ve Macaristan’ın itirazları nedeniyle onaylanmadı.

Türkiye ve Macaristan’ın İsveç’in ittifaka katılımını 11-12 Temmuz’da Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta düzenlenecek NATO Liderler Zirvesi öncesi onaylaması bekleniyor.

Paylaşın

Almanya’dan Çine Net Uyarı: Rusya’ya Silah Verme

Almanya Parlamentosu’nda konuşan Başbakan Olaf Scholz, Çin’i Rusya’ya silah tedarik etmemeye çağırdı. ABD ve müttefikleri, Çin’in Rusya’ya silah tedarik etmeyi düşündüğünü öne sürerken Pekin ise bunu yalanlıyor.

DW Türkçe’nin aktardığına göre, Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Çin’i Ukrayna’daki işgalini sürdüren Rusya’ya silah vermemeye davet etti.

Alman parlamentosunda konuşan Scholz, “Çin’e mesajım açık: Moskova’daki nüfuzunuzu Rus askerlerinin çekilmesine yönelik baskı için kullanın. Ve saldırgan Rusya’ya silah tedarik etmeyin” dedi.

Scholz, Pekin’in Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesini kınamaktan çekinmesinin de hayal kırıklığı yaşatan bir durum olduğunu ancak Çin’in nükleer gerilimin düşürülmesine yönelik çabalarınıysa takdir ettiğini belirtti.

ABD ve müttefikleri, Çin’in Rusya’ya silah tedarik etmeyi düşündüğünü öne sürüyor. Pekin ise bunu yalanlıyor.

Biden yönetimi, kamuoyuna henüz bu iddiayı kanıtlayacak bir delil sunmadı. Ancak hem ABD Başkanı Joe Biden hem de ABD Dışişleri Antony Blinken Çinli mevkidaşlarıyla yaptıkları ikili görüşmelerde Pekin’i Rusya’ya silah vermemesi konusunda uyarmıştı.

“Kiev’le güvenlik garantilerini konuşuyoruz

Scholz, parlamentodaki konuşmasında ayrıca, Almanya ve müttefiklerinin Ukrayna’da sürdürülebilir bir barış sağlanmasına yönelik güvenlik garantileri konusunda Kiev ile görüşmeler gerçekleştirdiklerini söyledi.

Almanya Başbakanı, “Ukrayna için sağlanacak güvenlik garantileri konusunda Kiev ve diğer partnerlerle konuşuyoruz” dedi.

“Ancak bu tip güvenlik garantileri Ukrayna’nın bu savaştakendini başarıyla savunduğu varsayımına dayanır” diyen Scholz, Almanya’nın bu nedenle Kiev’e silah temin ederek desteğini sürdüreceğini ifade etti.

Paylaşın

Almanya Başbakanı Scholz: Nükleer Çatışma Riski Azaldı

Funke Medya Grubu ile Fransız Ouest-France gazetelerine röportaj veren Almanya Başbakanı Olaf Scholz, “Rusya, nükleer silah kullanma tehdidini bıraktı. Bu, uluslararası toplumun çizdiği kırmızı çizgiye verilmiş bir tepkidir” dedi.

Başbakan Scholz, gazetecilerin “Nükleer çatışma tehlikesi ortadan kalktı mı?” sorusuna ise, “Şu an için bunun önüne geçtik” yanıtını verdi.

Moskova’ya bir kez daha savaşı hemen bitirme ve ordularını Ukrayna’dan çekme çağrısında bulunan Başbakan Scholz, bu yapıldığı takdirde “Rusya ile Avrupa’da silahlanmanın kontrol altına alınması” hakkında konuşulabileceğini belirtti. Bu teklifin savaş başlamadan önce de Moskova’ya iletildiğini vurgulayan Scholz, “pozisyonumuzda değişen bir şey yok” ifadesini kullandı.

Ukrayna’ya silah yardımı

Röportajında, ülkesinin Ukrayna’ya silah yardımlarını da savunan Başbakan Olaf Scholz, “Almanya, Amerika Birleşik Devletleri’nin ardından, Ukrayna’ya en güçlü destek veren ülkelerden biri. Silahlarla da…” dedi. Scholz ayrıca, Almanya’nın bu yardımları yaparken, müttefikleri ile sürekli iletişim halinde olduğunu aktardı.

Putin: Aklımızı kaybetmedik

Öte yandan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kremlin insan hakları konseyi toplantısında nükleer çatışma olasılıklarını yorumladı. ABD ve müttefiklerini nükleer tehditlerde bulunmakla suçladı.

Putin konuşmanın seyri içinde Rusya’nın nükleer cephaneliğinden söz ederken “Bu doğal olarak caydırıcı bir etmendir, çatışmaların genişlemesini provoke etmez, caydırıcı bir faktördür ve umarım herkes bunu anlar.” dedi.

Rusya Devlet Başkanı nükleer silahlarının “tıraş bıçağı gibi dünyanın dört bir yanında reklamını yap[mayacaklarını]” söyledi. “Ama elbette elimizin altında oldukları gerçeğinden hareket ediyoruz” dedi.

Putin bununla birlikte insan hakları konseyi üyelerinden birinin Rusya’nın silahları asla ilk kullanan olmayacağını açıkça ilan etmesi çağrısını ise desteklemedi: “Onları ilk kullanan değilseniz, bu ikinci kullanan da olamayacağınız anlamına gelir,” dedi.

Devlet Başkanı Rusya’nın nükleer doktrininin saldırı nereden gelirse gelsin kesin yanıt vermeye dayandığını belirtti. Putin, “Aklımızı kaybetmedik, nükleer silahların ne olduğunu anlıyoruz” dedi.

Paylaşın

Almanya’da Enerji Faturalarına Yardım İçin 65 Milyar Euroluk Paket

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, önümüzdeki aylarda enerji maliyetlerinin artması tehdidine karşılık 65 milyar euroluk bir enerji paketi açıkladı. Avrupa genelindeki ülkeler de benzer önlemleri değerlendiriyor.

Daha önceki iki önlemler paketinden çok daha büyük olan programda en büyük tehdit altındakilere destek ödemeleri ve enerji yoğun işletmelere vergi kesintileri öngörülüyor.

Rusya’nın Ukraynayı işgalinden bu yana enerji fiyatlarında artış oldu. Rusya, iki gün önce Kuzey Akım 1 boru hattı üzerinden Almanya’ya gaz ihracıtını süresiz durdurduğunu açıklamıştı.

Ancak Rusya ile son gerilim, Almanya gibi ülkeleri başka yerlerden doğalgaz tedarik etmeye zorladı. Ülkedeki doğalgaz depolarındaki doluluk oranı Haziran ayında yarıdan azdı ve bugün yüzde 84’e yükseldi.

Başbakan Scholz gazetecilere yaptığı açıklamada Almanya’nın kış aylarını geçirebileceğini belirtti ve “Rusya’nın artık güvenilir bir enerji ortağı olmadığını” söyledi.

Scholz, hükümetin emeklilere, sosyal yardım alanlara ve öğrencilere tek seferlik ödeme yapacağını ve ayrıca enerji faturalarında tavan fiyat uygulamasına gidileceğini kaydetti.

9 bin kadar enerji yoğun işletme de 1,7 milyar dolarlık vergi kesintisinden faydalanacak.

Scholz faturaları azaltmak için enerji şirketlerinin kârına gelir vergisi uygulanacağını ifade etti.

Son paketle birlikte enerji krizine yardım için harcanan para 100 milyar euroya çıktı. Covid döneminde Alman ekonomisini ayakta tutmak için 300 milyar euro dolayında para harcanmıştı.

Bu arada, İngiltere’de de Muhafazâr Parti’de başbakanlık için yarışan Lizz Truss, başbakan olduğu takdirde bir hafta içinde enerji fiyatlarıyla başa çıkılabilmesi için bir plan açıklayacağını ifade etti.

AB Enerji Bakanları da 9 Eylül’de enerji fiyatları yükünün nasıl azaltılacağını ele alacakları bir toplantı yapacak.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Almanya Başbakanı, Vergi Kaçakçılığı Skandalında İfade Verecek

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, milyarlarca euroluk vergi kaçakçılığı skandalında Hamburg Belediye Başkanı rolüyle ilgili bugün milletvekillerinin önünde ifade verecek. Alman Şansölye, Hamburg Eyalet Meclisinde skandalın aydınlatılması için kurulan araştırma komisyonunda soruları cevaplayacak. 

Scholz’un ülkede “tarihin en büyük vergi sahtekarlığı” olarak nitelendirilen Cum-ex skandalına ilişkin çelişkili açıklamalar yaptığı ileri sürülüyor.

Davanın, yükselen enerji enflasyonu karşısında artan kamuoyu hoşnutsuzluğunun yaşandığı dönemde Scholz ve ‘kırılgan koalisyonu’ zor duruma düşürebileceği belirtiliyor.

Muhalif muhafazakarların komisyondaki temsilcisi Richard Seelmaecker, skandalla ilgili “Siyasi etki olmadan gerçekleşmiş olamaz” dedi.

Scholz geçtiğimiz günlerde “Bu, iki buçuk yıldır bir sorun. Sayısız dosya incelendi, sayısız insan dinlendi. Sonuç her zaman aynı: Hiçbir siyasi etki olmadı” şeklinde açıklamada bulunmuştu.

İddialar neler?

Cum-ex soruşturmasında, ülkede başta bankacılar olmak üzere varlıklı yatırımcılar ve avukatların sistematik olarak devletten, hiç ödemedikleri vergilerin geri ödemesi için karmaşık hisse senedi anlaşmalarına imza attıkları ortaya çıkarılmıştı.

Alman basınında çıkan haberlerde 2011-2018 yıllarında Hamburg Eyaleti Başbakanı olarak görev yapan Scholz’un, Warburg Bankası ortaklarından Christian Olearis ile birçok kez görüştüğü ve tavsiyelerde bulunduğu aktarılıyor.

Haberlerde, Scholz’un Olearius ile yaptığı görüşmeden sonra Hamburg maliyesinin Warburg Bankasının 47 milyon euroluk vergi iadesini ödemesini geciktirerek zaman aşımına uğramasına izin verdiği belirtiliyor. Ancak Warburg Bankasının bir yıl sonra Federal Maliye Bakanlığının baskısı üzerine 43 milyon euroyu ödediği ifade ediliyor.

Alman vergi uzmanlarının hesaplamalarına göre, Cum-ex ile devlet hazinesi, 2005-2011 döneminde milyarlarca euro zarara uğratıldı.

Bakanlıkta arama yapıldı

Köln Savcılığı, geçen yıllarda “Cum-ex” olarak adlandırılan işlemler yoluyla vergi kaçakçılığı şüphesiyle Hamburg, Frankfurt ve Münih’teki çeşitli finans kurumlarının binalarında ve Scholz’un Maliye Bakanı olduğu dönemde Bakanlıkta aramalar yaptırmıştı.

Bu soruşturma kapsamında, eski SPD Federal Meclis Milletvekili ve Scholz’a yakın isimlerden Johannes Kahrs’ın bankadaki özel kasasında 200 bin euronun üzerinde paraya rastlandığı ortaya çıkmış ve Scholz’un Hamburg Eyalet Başbakanlığı döneminde kullandığı elektronik posta adresine gelen iletiler incelenmişti.

Paylaşın

Ukrayna Savaşı, Türkiye’nin Stratejik Konumunu Hatırlattı

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, göreve gelmesinin ardından Türkiye’ye ilk ziyaretini gerçekleştirdi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile üç saati aşkın süren bir görüşme yaptı. Scholz’un ziyareti Alman basınında nasıl yorumlandı?

Alman gazetelerinde yer alan yorumlarda Türkiye ile Almanya arasındaki sorunların Ukrayna’daki savaş nedeniyle geri plana itildiği ancak çözüme kavuşmadığı fikri öne çıkıyor.

Frankfurter Allgemeine Zeitung’da yer alan yorum şöyle:

“Türkiye Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısından önce dış politikasını yeniden şekillendirmeye başlamıştı. Rus saldırganlığı, bu süreci hızlandırdı zira Türkiye’ye Batı ile bağlantılı olmanın yararını hatırlattı. Başbakan Scholz’un Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ziyareti o nedenle doğru bir zamanda gerçekleşti. Türkiye, dış politikasını aylar önce düzeltti. Ankara, Birleşik Arap Emirlikleri ile İsrail ile ilişkilerini normalleştirdi, Ermenistan ile de (normalleşme) üzerinde çalışıyor.

Ukrayna’daki savaş, yeni yönelime güç veriyor. Batı’ya NATO üyesi Türkiye’nin stratejik konumunu hatırlatıyor; ayrıca son olarak Batı ile bağlantılı ve Rusya ile iyi ilişkilere sahip olan Türkiye ile İsrail’in yeni bir eksen oluşturabilecekleri belli oldu. […] Türkiye ne kadar güvenlik politikalarında önem taşısa da Ankara’nın yanılsamaya kapılmaması gerekir: Avrupa Birliği ile bir yakınlaşma Türkiye’deki insan hakları durumunun muazzam bir şekilde iyileşmesini şart koşuyor.”

Kölnische Rundschau’da yer alan “Yeni Alman-Türk Yakınlaşması” başlıklı yazıda ise şu ifadeler yer alıyor:

“Scholz Türkiye’de hukuk devletinin kaybolmasından çekingen bir biçimde söz etti. Almanya Başbakanı bu konu ve tutuklu Alman vatandaşları meselesinde Türkiye ile görüş farklılıkları olduğunu söyledi. İkili ilişkilerin ise iyi olduğunu belirtti. Erdoğan siyasi, ekonomik ve teknolojik işbirliğinin geliştirilmesini ümit ettiğini söyledi.

Uzlaşmayı ifade eden bu sesler Alman-Türk bağının daha az sıkıntılı olduğunu akla getiriyor. Türkiye’de demokraside gerilemeler, Erdoğan’ın Yunanistan kara sınırını açarak mülteci sorununda baskı yapması ve Doğu Akdeniz’deki saldırgan Türk politikası bu ilişkiyi gölgelemişti. Ukrayna Savaşı bu görüş ayrılıklarını gizliyor ancak çözüme kavuşturmuyor.”

Rheinpfalz gazetesinde de Scholz’ün Türkiye ziyaretinin iki ülke arasında kötüleşmiş olan ilişkilerde bir “ara nağme” olarak kalacağı yorumu yapılıyor:

“Saldırgan Putin konusunda ortak bakış açısının Almanya-Türkiye ilişkileri konusunda orta vadede yeni perspektifler doğurması muhtemel değil. Scholz Ankara’da Erdoğan’a oldukça dikkat gösterdi ve Cumhurbaşkanı’na bağlı hükümetin insan hakları ihlallerini sadece çekingen bir şekilde eleştirdi.

İnsan haklarını dış politikanın merkezine koyacağı iddiası ile göreve gelen bir Federal Hükümet, bu yumuşak politikayı tabanını öfkelendirmeden sürdüremez. Diğer tarafta Erdoğan da kendi milliyetçi seçmeninin takdirini kazanmak için Avrupa ve Almanya’ya severek eleştiriler yönelttiğini yeterince sık gösterdi. Scholz’un Türkiye ziyareti o nedenle iki ülke arasında son derece kötüleşmiş olan ilişkilerde bir ara nağme olarak kalacak.”

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Rusya Devlet Başkanı Putin’den Müzakere Sinyali

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Moskova’da görüştü. Kremlin Sarayı’nda üç saat süren baş başa görüşme sonrasında yapılan basın toplantısında ilk önce söz alan Putin, Ukrayna krizinde ülkesinin kendi çizgisinden ödün vermeyeceğini, ancak diyaloğa açık olduğunu söyledi.

Scholz’e Ukrayna’nın değil, Rusya’nın tehdit edildiğini söylediğini kaydeden Putin, Ukrayna’nın NATO’ya üye olma arzusuna atıfta bulunarak, “NATO’nun sınırlarımıza doğru genişlememesi gerektiğini hatırlattık. Batı’nın güvenliğini başka ülkelerin güvensizliği üzerine kurmaması gerektiğini söyledik. Rusya’nın zorla çevrelenmeye çalışılması bize yönelik bir tehdittir ve Rusya buna müsaade etmeyecektir” şeklinde konuştu.

NATO’nun yeni üyeleri konusunda yapılan anlaşmaları anımsatan Putin, Rusya’nın bu konudaki beklenti ve taleplerinin karşılanmadığını belirtti

Ülkesinin ABD ve NATO ile, Rusya’nın Avrupa’ya orta menzilli füzelerin yerleştirilmesinin sınırlandırılması, tatbikatlar konusunda şeffaf olunması ve başka güven arttırıcı önlemler konusunda görüşmeye hazır olduklarını söyleyen Putin, bu kapsamda Doğu Ukrayna’nın da konumunun ele alınmasını önererek, bu bölge için özel bir statü istediklerini açıkladı.

Rusya’nın istediği güvenlik garantilerine ABD ve NATO’dan gelen yanıtların yetersiz olduğunu söyleyen Putin, buna rağmen söz konusu belgelerin tekrar gözden geçirileceğini bildirdi. Putin, Ukrayna sınırında konuşlanmış bazı birliklerin tatbikatları tamamladıktan sonra üslerine geri döndüğünü de doğruladı.

‘’Savaş istemiyoruz’’

Ukrayna ile bir savaş olasılığını nasıl gördüğü şeklinde bir soru üzerine, Rusya’nın savaş istemediğinin altını çizen Putin, “Bunu istiyor muyuz? Elbette hayır. Tam da bu nedenle bir müzakere süreci için önerilerde bulunuyoruz” dedi.

NATO’nun Yugoslavya’yı bombaladığını ve Avrupa’nın ortasında savaş çıkardığını söyleyen Putin, Ukrayna ile savaş istemediğini, ancak bunun için tüm tarafların güvenliğini temin edecek bir anlaşma yapılması gerektiğini açıkladı.

Scholz’un Yugoslavya’da soykırım nedeniyle askeri operasyon düzenlendiği sözlerine cevap veren Rusya lideri, Ukrayna’nın Donbas bölgesinde de soykırım yaşandığını öne sürdü ve “Donbas’taki sorunu çözmek için elimizden geleni yapacağız” dedi.

Putin, bir başka soru üzerine, Ukrayna’nın NATO üyeliği konusunda değindi ve bunu sadece kısa ve orta vadeli olarak değil, genel olarak kabul etmeyeceklerini söyledi. Batılı devletlerin Ukrayna’yı “Şimdi değil, ama şartların oluşması durumunda NATO’ya alacaklarını” söylediklerini belirterek, bu yaklaşımın ülkesi açısından kabul edilemez olduğunu vurgulayan Putin, “NATO üyeliği sorununun ertelenmesinin bir şey değiştirmez, bunu şimdi çözmek istiyoruz değerlendirmesinde” bulundu.

“Avrupa’da sürdürülebilir ve kalıcı bir barış, Rusya’ya karşı değil Rusya ile oluşabilir”

Görüşmelerinde ikili ilişkilerin yanısıra, özellikle Ukrayna’da olası bir savaşı engelleme konusunu ele aldıklarını belirten Almanya Başbakanı Scholz da diyalog çağrısını yenileyerek, “Diplomatik seçeneklerin tükenmediğini söyleyebilirim, bu nedenle acilen gerilimi düşürmek gerekiyor” ifadesini kullandı ve Normandiya formatının anlaşmazlığı çözmek için önemi konusunda Putin’le hemfikir olduğunu kaydetti.

Rusya’nın Ukrayna sınırındaki askerlerinin bir bölümünü tatbikatlarının sona ermesinin ardından geri çekmesini olumlu bir işaret olarak tanımlayan Scholz, “Buna rağmen Rusya’nın Ukrayna’yı askeri olarak tehdit etmesi anlaşılamaz ve kabul edilemez bir durum. Rusya’nın askeri bir saldırısı, ciddi yaptırımları beraberinde getirecek. Bunu yanlış anlamalara neden olmayacak açıklıkta ifade ettim” dedi.

Scholz’un “Avrupa’da sürdürülebilir ve kalıcı bir barış, Rusya’ya karşı değil, Rusya ile oluşabilir” sözü dikkat çekerken, NATO ve AB çerçevesinde de bu durumun aynı şekilde yorumlandığı değerlendirmesinde bulundu.

Almanya Başbakanı kendisinin Avrupa’da savaş görmemiş bir kuşaktan olduğunu söyleyerek, “Avrupa’nın ortasında savaşa neden olabilecek bir tırmanışı önlemek hepimizin görevi” şeklinde konuştu.

Scholz, bir gazetecinin Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması durumunda, Kuzey Akım 2 doğalgaz boru hattının tamamen devre dışı bırakılmasının planlanıp planlanmadığı yönündeki sorusuna, “Boru hattıyla ilgili tüm taraflar ne olduğunu biliyor. Biz Avrupa’da barışın hakim olmasını hedefliyoruz. Ama savaş çıkarsa, ne yapılması gerektiğini de biliyoruz” demekle yetindi.

Bu arada iki lider, Putin’in Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile yaptığı görüşmede olduğu gibi uzun bir masada karşılıklı oturdu. Bir Alman gözlemci, bugünkü masanın Macron’un oturduğu masadan daha da uzun olduğunu iddia ederken, Scholz’un da Macron gibi Rus PCR testini yapmayı reddettiği ve bu durumun kararın alınmasında etkili olduğu belirtildi. Macron ziyaretinin ardından Kremlin’den yapılan açıklamada, uzak masa tercihinin amacının liderlerinin sağlığını korumak olduğu ifade edilmişti.

Paylaşın

Fransa ve Almanya’dan Rusya’ya Ukrayna Uyarısı: Bedeli Çok Ağır Olur

Berlin’de bir araya gelen Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması hâlinde bunun bedelinin “çok ağır” olacağı uyarısında bulunurken Kiev’e desteklerini yineledi.

Olaf Scholz, selefi Angela Merkel’den görevi devraldıktan 24 saat sonra ilk yurtdışı ziyaretini Paris’e gerçekleştirmiş, Emmanuel Macron’u en kısa zamanda olmak üzere Berlin’e davet ettiğini söylemişti. Macron’un iade-i ziyaretinde Fransa’nın AB ve Almanya’nın G7 dönem başkanlıklarının ana madde olacağı açıklanmıştı. Ancak Ukrayna krizi, bugünkü görüşmenin ana gündem maddesi oldu.

“Tek çözüm yolu diyalog”

İki lider kapalı kapıların ardındaki görüşmeye girmeden önce basınla biraraya geldi. Başbakan Scholz, krizin giderek büyüdüğünü belirterek, gerilimi azaltabilmek için gerekli her türlü girişimi sürdürdüklerini ve diyaloğun devam etmesine şu an için alternatif olmadığını belirtti. Bununla birlikte, her fırsatta Moskova’ya askeri bir operasyonun çok ağır sonuçları olacağını hatırlattıklarını belirten Scholz, Ukrayna’ya saldırı durumunda Rusya’ya ağır yaptırımların uygulanacağını belirtti.

Almanya’nın Ukrayna’ya neden silah yardımında bulunmadığı şeklinde bir soru üzerine, Almanya’nın tarihsel nedenlerle başka yöntemlerle Ukrayna’ya yardım ettiğini söyleyen Scholz, “Ukrayna’nın, ülkedeki demokrasinin ve hukuk devletinin sürekliliği için Almanya yıllardır en büyük yardımı yapan ülkelerden biri. Ayrıca Ukrayna’nın bir gaz transit ülkesi olması konusunda Almanya’nın garantör olduğunu da hatırlatmak istiyorum” dedi. Scholz, Avrupa’daki barışın sadece ülkelerin bağımsızlığı, toprak bütünlüğü ve egemenliğinin dokunulmazlığının tanınmasıyla korunabileceğini de belirtti.

“Almanya ile hemfikiriz”

Fransız Cumhurbaşkanı Macron, ülkesinin ve Almanya’nın Ukrayna’daki kriz ve Rusya’ya karşı tavır konusunda tümüyle hemfikir olduğunu ifade ederken, Rusya ve Ukrayna arasındaki sınırda yaşanan gelişmeleri son derece ciddiye aldıklarını ve yakından takip ettikleri açıkladı. Macron, Scholz gibi sorunun çözümü için diyalog çağrısı yaparken, tarafların biraraya gelebileceği ve arabuluculuk için ‘Normandiya Dörtlüsü’ gibi çok sayıda daimi format olduğunu hatırlattı.

Ülkesinin Ukrayna ile dayanışma içinde olduğunu söyleyen Macron, Rusya’nın olası saldırısının ağır bedeli olacağını açıkladı. Macron, Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ile görüşeceğini de açıkladı. Görüşmenin Cuma sabahı telefonla yapılacağını söyleyen Macron, Putin’e konuyla ilgili gerilimin azaltılması için bir somut plan sunacağını, aynı zamanda Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik olası bir askeri operasyonun çok ciddi sonuçlar doğuracağını hatırlatacağını ifade etti.

Paylaşın