1946 yılında Adana’da dünyaya gelen Naime Erlaçin, halen Ankara’da yaşamaktadır. Lise sonrasında, bir süre ABD’de okuduktan sonra Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne devam eden Naime Erlaçin, Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı, Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldu.
Haber Merkezi / Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde lisansüstü (MS) çalışmasını tamamlayan Naime Erlaçin’in şiir ve yazıları Hayal, Simge, Mor Taka, Varlık, Yasakmeyve, Kıyı, Ada, Bireylikler, Yeni Düşün, Deliler Teknesi, Her Şeye KARŞIN, Lara, Kedi, Sonra-Edebiyat, Onaltıkırkbeş, Enkoyu, Lacivert Sanat-E gibi dergilerde; Borges Defteri Kültür-Sanat portalında; Taka ve Yeni Adana gazetelerinde; 2006 Yeni Şiirler Antolojisi’nde yayımlandı.
Eserleri;
6. dekad
Zerenze
Galileo
Şikayetname
Bir tutam tuz
“An ve Anlam!”
aşkla tanımlar kişi kendini
ipini çeker sonra darağacında
mezarında kükrer yeniden
kül kalıntıları sorgular tinden
ateş kuşu
şiir tanrısı ve
magmada son bulur serüven
harf aldatmaz bir tek!
yontar sesini çığlığın bilirim
ışıltısını saklar sözün hamurunda çünkü dil
kristal nidalarda
kesif bir hüzün kuşanır narin kırılmalar
bıçak ezgilerde nihayetlenir çıkmaz sokaklar
yorgun sahafların
gürgen kokulu eskimiş raflarında veya
aşka yarılır sözün mücerret tohumu
geç kalmış bir bahar gecesinde
zifir gibi!
iblisini karşılar insan
bir yüz düşer ansızın yüzüne
çehresinde yırtılır beklenen tan
o an ki ışık yüklüdür
ve yaşam
aşktan anlamlanan!
“Gazel Sarısı”
başka yolu yok
yağmur tozu serpeceksin saçlarıma
veya dördüncü zamanın
çürüyen tenimde küf tutacak toprağına
içime konuşur gibiyim nicedir
çınar altlarında arama suretimi
yaprak hışırtısından sorma hiç
böyle yetim akıyor nehrim
___söğüt küs
:
yosun tutmaz oldu su kenarları…
nicedir kum masallara bağışlandım
onlar ki dilsiz ve sağırdırlar
cinlerden vergi bir sayrılık böğrümde
kıyasıya yüzleştiğim
kırık dökük heceler dans ediyor eteklerimde
işgalci hüznümle dörtnala koşan infazcı dilim bir de
susacak elbet nal sesleri bir gün
dalını yitiren serçeler yas tuttuğunda
gideceğim rüzgarın oğlu ey!
şarkılar gülmeyi unuttuğunda…
solgun mevsimlerin en şaşaalısı
___aşkı bilenim!
sararmış yapraklara yazdığım divanı yakmak
yine sana kaldı
ellenmeden solan delifişek düşlerim adak ağaçlarında
‘bir yağmur inmeli’ diyorum gazel sarısına
yok başka yolu anla!
bir yağmur ki boylu boslu
____hüznümün endamında…
“Dışbükey”
ehram taşlarıyla sırtında nereye kadar yürür insan
nasıl sevişir uykuda kurumuş dudaklar
zulümden ruhsatlı asırlar eteğinde
susuzdur zaman
açgözlü ve masum
kanatlanır us
muhakeme iflas eder yangın isinde
çatlak tenli bir kitabe kadar ahraz kalınır
rahmet özleyen mezar sessizliğinde
içimin divane atı koşar orada
şahlanır dörtnala!
delirmiş ırmağın kıyısında kişneyerek
serüvenin kanlı teri siner serazad yelesine
koşumsuz at çılgınlığından ne anlar insan!
sırrını çözer mi suyun ve ateşin ve rüzgarın
dışbükey bir aynanın pitoresk inikasından
ne anlar! kader karasında büyüyen sevda sarısından
göğsünde sebepsiz bir hançerden ne anlıyorsa
o kadar işte!
bu ne bu?
bilemedin ey insan!
uçuşan yelelere sakladığın yalnızlık
yol arkadaşındı senin






























