Vatandaşın Bankalara Toplam Borcu 1 Trilyon 537 Milyar Lira

Yayınlanan resmi verilere göre tüketici kredileri yaklaşık 1 trilyon 85 milyar liraya ulaşırken bunun 674,8 milyar lirasını ihtiyaç kredileri oluşturdu. Kredi kartları borçları ise 452,5 milyar liraya ulaştı. Böylece vatandaşın bankalara toplam borcu 1 trilyon 537 milyar lirayı buldu.

Tüketici Birliği Federasyonu Başkanı Avukat Mehmet Bülent Deniz, yüksek enflasyon ve özellikle gıda, iletişim, ulaşım, enerji gibi zorunlu giderlerde yaşanan anormal fiyat artışlarının, tüketiciyi yaşamak ve ayakta kalabilmek için borçlanma araçlarını kullanmak zorunda bıraktığını söylüyor.

Enflasyon farkı dikkate alındığında dahi tüketicinin borç stokunun yaklaşık 1,6 trilyon seviyesinde olmasının toplumsal bir sorun olduğuna işaret eden Deniz, “Bu yüksek borç stokunu ödemekle yükümlü olan milyonlarca tüketicinin, süreç bu şekilde ilerlediği sürece yasal takibe düşmesi kaçınılmaz. Bu durum milyonlarca tüketicinin ekonomi dışında kalması ve toplumsal barışın daha da bozulması sonucunu doğuracaktır” diyor.

AK Parti’nin Eylül 2021’den bu yana uyguladığı düşük faiz yüksek kur stratejisine dayanan yeni ekonomi modeli borçlarda ciddi yükselişe yol açtı. Son bir yılda vatandaşların da şirketlerin de bankalara olan borcu 1’er trilyon lirayı geçti.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) dün açıkladığı Aralık 2022 verilerine göre bankalara olan toplam borç (bireysel ve ticari) 2021’deki 1 trilyon 788 milyar lira seviyesinden 2022’de 2 trilyon 751 milyar liraya yükseldi. Yani borçlar bir yılda 963,1 milyar lira -yaklaşık 1 trilyon lira- arttı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın faiz oranlarını yüzde 19’dan yüzde 9’a düşürme kararlılığı, TL’nin 2022’de dolara karşı yüzde 30 gerilemesine yol açarken, enflasyon Ekim 2022’de yüzde 85,51 ile 24 yılın zirvesine çıkmıştı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı resmi verilere göre Aralık 2022 itibarıyla enflasyon yüzde 64,27, gıda enflasyonu yüzde 77,87 düzeyinde bulunuyor. Reel gelirlerde yaşanan ciddi boyuttaki erime ise hanehalkı borcuna yansıyor.

Yayınlanan resmi verilere göre tüketici kredileri yaklaşık 1 trilyon 85 milyar liraya ulaşırken bunun 674,8 milyar lirasını ihtiyaç kredileri oluşturdu. Kredi kartları borçları ise 452,5 milyar liraya ulaştı. Böylece vatandaşın bankalara toplam borcu 1 trilyon 537 milyar lirayı buldu.

“Tüketici yaşamak için borçlanıyor”

DW Türkçe’den Pelin Ünker’e konuşan Tüketici Birliği Federasyonu Başkanı Avukat Mehmet Bülent Deniz, yüksek enflasyon ve özellikle gıda, iletişim, ulaşım, enerji gibi zorunlu giderlerde yaşanan anormal fiyat artışlarının, tüketiciyi yaşamak ve ayakta kalabilmek için borçlanma araçlarını kullanmak zorunda bıraktığını söylüyor.

Enflasyon farkı dikkate alındığında dahi tüketicinin borç stokunun yaklaşık 1,6 trilyon seviyesinde olmasının toplumsal bir sorun olduğuna işaret eden Deniz, “Bu yüksek borç stokunu ödemekle yükümlü olan milyonlarca tüketicinin, süreç bu şekilde ilerlediği sürece yasal takibe düşmesi kaçınılmaz. Bu durum milyonlarca tüketicinin ekonomi dışında kalması ve toplumsal barışın daha da bozulması sonucunu doğuracaktır” diyor.

Kredi kartında iki kat artış

Önceki yıl vatandaşın bankalara borcu 986,7 milyar liraydı. Tüketici kredileri 776,7 milyar lira olurken, bunun 464,7 milyar lirasını ihtiyaç kredileri oluşturuyordu. Kredi kartları borçları ise 209,9 milyar lira seviyesindeydi. Buna göre kredi kartı borçları son bir yılda iki katından fazla arttı.

Kredi kartı borcunun asgari tutarını ödeyerek veya yeniden yapılandırarak günü kurtarmaya çalışan çok büyük bir kitle olduğunu ifade eden Mehmet Bülent Deniz, Federasyon olarak yaptıkları kamuoyu araştırmasına göre tüketicilerin yüzde 33’ünün kredi kart hesap özetinin tamamını ödeyemediğini, 36 milyon kredi kartının limitinin dönem bitmeden tükendiğini, sağlık, kasap, manav, bakkal, market ve hatta semt pazarlarındaki alışverişlerin dahi kredi kartı ile yapıldığını aktarıyor.

“Şirketler tehlike altında”

Şirketler açısından da durum değişmedi. Taksitli ticari krediler ve kurumsal kredi kartları borçları toplamda 1 trilyon 214 milyar lirayı buldu.  Bu, 2021’deki 801 milyar 161 milyon lira seviyesinden yaklaşık 413 milyar liralık bir artış anlamına geliyor.

İhtiyaç kredilerindeki artışın genel tüketici kredilerindeki payının yüksek olduğunu, bunun da vatandaşın zorlandığını gösterdiğini vurgulayan iktisatçı Prof. Dr. Mehmet Şişman asıl tehlikenin ise şirket borçlanmaları tarafında olduğu görüşünde.

Prof. Şişman, ticari kredilerdeki artışın enflasyonun üzerinde olduğuna işaret ederek, “Merkez Bankası’nın verileri de bunu gösteriyor. Bu sene şirket gelir ve karları seçim öncesi veya sonrasında düşerse bu alanda sorun çıkar” diyor.

Merkez Bankası’nın 20 Ocak’ta yayınladığı haftalık para istatistiklerine göre TL kredilerin yıllık bazda yüzde 138 arttığını dile getiren Şişman, “Taksitli ticari kredilerde taşıt geçen yıla göre yüzde 202 artmış. Konut kredileri yüzde 109, takipteki kredi kartları yüzde 67 artmış. Bunlar kötü sinyal” ifadelerini kullanıyor.

Mevcut gelirleriyle borçlanma imkânı bulamayan vatandaşların oranının da yüksek olduğuna dikkat çeken Şişman, “Eğer enflasyon yükselmeye devam eder, reel gelirler düşerse vatandaş bu tüketici kredilerini ödemekte daha da zorlanır” diye ekliyor.

66 milyar lira takibe girdi

Verilere göre ödenemeyen borçlardan dolayı bankalarda takipteki alacaklar da arttı. Vatandaşların ve şirketlerin bankalara ödeyemediği borçlar 66,6 milyar lirayı buldu. 2021’de tüketici kredileri ve bireysel kredi kartlarında takipteki alacaklar 24,4 milyar lira seviyesindeyken 2022’de bu rakam 29,8 milyar liraya çıktı. Bu alanda artış 5,4 milyar lira oldu.

Mehmet Bülent Deniz, verilerin tüketicinin borcunun çevrilebilir olma sınırını geçtiğini gösterdiğini vurgulayarak 90 günlük takip süresinin 2023 Aralık dönemine kadar 180 gün olarak uygulanması ve tüketicinin borç stokunun eritilmesi için de borçlarına yapılandırma imkânı getirilmesi çağrısı yapıyor.

Ticari krediler ve kurumsal kredi kartlarında ise takipteki alacaklar 2021’deki 39 milyar 285 milyon seviyesinden, 2022’de 36 milyar 855 milyon lira seviyesine indi.

Borçlar beş yılda üçe katlandı

Veriler son beş yılda borçlarda keskin bir artışa işaret ediyor. Şirketlerin ve vatandaşların bankalara olan toplam borçları 2018’de 889 milyar lira seviyesindeydi. Buna göre borç miktarı beş yılda üç katına çıktı. Tüketici kredileri ve bireysel kredi kartı özelinde borçlar ise beş yılda ikiye katlandı. Aralık 2018’de toplam 504,2 milyar liralık tüketici kredisi ve bireysel kredi kartı borcu bulunuyordu.

Aynı dönemde taksitli ticari krediler ve kurumsal kredi kartı borçları da 384,8 milyar lira seviyesindeydi. Bu alandaki beş yıllık artış üç katı geçti. Bankalara ödenemeyen ve yasal takibe giren borçlar ise 2018’de 43,8 milyar lira seviyesindeydi. Geçen beş yılda bu alanda yaklaşık 23 milyar liralık artış yaşandı.

Paylaşın

Enflasyondaki Düşüş Yoksulluğu Azaltır Mı? İktisatçılar Yorumladı

“Enflasyon düzeyinin yıllık değişim rakamının geriliyor olması fiyat artış hızının azaldığı anlamına gelmiyor” diyen iktisatçı Doç. Dr. Bolgün, tam aksine hane halkının satın alma gücünde yaşanan derin erozyonun, fiyatlar genel seviyesinin yani fiyatların artmaya devam edeceğini öngörüyor.

İktisatçı Yrd. Doç. Dr. Müftüoğlu ise ulaştırmadaki, gıdadaki fiyat artışlarına bakıldığında fiyatlar genel düzeyinin artmaya devam ettiğinin görüldüğüne dikkat çekiyor. İktisatçı Prof. Dr. Şişman, satın alma gücünde iyileşme için reel ücretlerin artırılması gerektiğine işaret ediyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre Ekim ayında yüzde 85,51 olan yıllık tüketici enflasyonu (TÜFE), Kasım’da yüzde 84,39 olarak gerçekleşti.

Böylece Kasım’da enflasyon son 24 yılın zirve seviyesinden sınırlı da olsa gerilemiş oldu. Peki enflasyondaki bu gerileme neden kaynaklanıyor?

Baz etkisi nedir?

DW Türkçe’den Pelin Ünker’e rakamları değerlendiren iktisatçı Yrd. Doç. Dr. Özgür Müftüoğlu’na göre aslında enflasyon “düşmüş gibi” gösteriliyor. Müftüoğlu, “Oysa geçen sene 12, yani baz olarak alınan 2021 Aralık ayında enflasyon birden yüzde 13,5 yükselmişti” uyarısı yapıyor.

Resmi rakamlara göre yıllık enflasyon ise yüzde 2,88 oldu. Bu rakam Kasım 2021’de 3,51’di.

İktisatçı Prof. Dr. Mehmet Şişman da değerlendirmesinde, baz etkisinin burada çalıştığına dikkat çekiyor. Şişman, “Baz etkisiyle geçen senenin aynı ayına göre enflasyon nispeten daha az arttığı için artış hızı düşmüş görünüyor. Fakat ortalama enflasyona baktığımızda 12 aylık ortalamalar da 65,26’dan 70,36’ya çıkmış. Yani 5 puanlık bir artış var aslında” diyor.

Geçen yılın Kasım, Aralık ve bu yılın Ocak aylarında yıllık enflasyonda çift haneli sıçramalar olmuştu. İktisatçı Doç. Dr. Evren Bolgün’e göre de Aralık ve Ocak rakamlarının yıllık enflasyon serisinden çıkacak olmasıyla birlikte gelecek ay yıllık enflasyon rakamında yüzde 84,39’dan hızlı bir gerileme de görülecek.

“Yüzde 40’lara inebilir”

Evren Bolgün, “Mayıs ayına kadar aşağı yukarı yüzde 40’lar civarında, 40-45 civarında rakamlarda bir enflasyonla karşı karşıya kalma imkânı mümkün” diyor.

Ancak enflasyon düzeyinin yıllık değişim rakamının geriliyor olması fiyat artış hızının azaldığı anlamına gelmiyor.

Bolgün, tam aksine hane halkının satın alma gücünde yaşanan derin erozyonun, fiyatlar genel seviyesinin yani fiyatların artmaya devam edeceğini öngörüyor ve “Önümüzdeki bir yıllık, yani 2023 sonuna kadar olacak enflasyonun yıllık bazda yüzde 40’lı rakamların altında pek olmayacağını tahmin ediyorum” diye ekliyor.

En yüksek artış gıdada

Özgür Müftüoğlu ise ulaştırmadaki, gıdadaki fiyat artışlarına bakıldığında fiyatlar genel düzeyinin artmaya devam ettiğinin görüldüğüne dikkat çekiyor.

TÜİK’in açıkladığı resmi verilere göre bir önceki yılın aynı ayına göre artışın en yüksek olduğu ana grup yüzde 107,03 ile ulaştırma oldu. Gıda enflasyonu ise Kasım’da yıllık yüzde 102,55 artışla ikinci sırada yer aldı.

Buna karşılık Kasım ayında bir önceki aya göre artışın en yüksek olduğu ana grup yüzde 5,75 ile gıda ve alkolsüz içecekler oldu. Kasım ayında en yüksek aylık fiyat artışları süt ürünlerinde görüldü. Kasım ayının zam şampiyonu ise yüzde 17,58’lik artışla tereyağı oldu. Tereyağını yüzde 15,71 artışla taze süt, yüzde 15,05 artışla peynir izledi. Alkolsüz içecekler ve konsantre içeceklerdeki artış yüzde 14,02, sebze fiyatlarındaki artış yüzde 13,26 oldu.

“Reel ücretler artırılmalı”

Prof. Dr. Mehmet Şişman, satın alma gücünde iyileşme için reel ücretlerin artırılması gerektiğine işaret ediyor. Şişman, reel ücret artışlarının yanı sıra yıllık enflasyonu yüzde 1’in altına çekecek ekonomi politikalarının da devreye girmesi gerektiğinin altını çiziyor.

Geçen yılın Aralık ayından itibaren enflasyonda gerçekleşen sıçramada hükümetin faiz ve kur politikası etkili olurken, TÜİK’in resmi enflasyonu olması gerektiğinden düşük hesapladığına dair tartışmalar uzun süredir devam ediyor. Bağımsız akademisyenlerin oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu’na (ENAG) göre Kasım ayında tüketici enflasyonunun (E-TÜFE), baz etkisi nedeniyle yıllık bazda gerilediği seviye yüzde 170,70 oldu. Tüketici enflasyonu, aylık bazda yüzde 4,24 artarken fiyatlar genel düzeyinde yılbaşından bu yana yüzde 125,43 artış gerçekleşti.

İktisatçı Özgür Müftüoğlu, enflasyonun daha düşük hesaplanması üzerinden asgari ücretin de bu düşük hesaplama ile daha düşük belirlenmesi gibi bir durum ortaya çıkacağını vurguluyor.

Asgari ücrete nasıl yansıyacak?

Asgari ücret görüşmeleri ise bu hafta başlayacak. Son beş aylık enflasyon resmi olarak yüzde 14 olarak hesaplanırken, Aralık ayı enflasyonunun yaklaşık yüzde 4 olması halinde işçileri bekleyen zam oranı yüzde 19 civarında kalıyor.

Oysa sendikaların hesapladığı rakamlara göre asgari ücretin açlık sınırını geçmesi için bile en az yüzde 37 civarında zam gerekiyor.

Türk-İş’in Kasım ayı açlık sınırını 7 bin 786 lira olarak hesapladığını hatırlatan Özgür Müftüoğlu, “Buna göre asgari ücret şu anda açlık ücretinin yüzde 41 düzeyinde altında kalmış vaziyette, Dolayısıyla asgari ücretin, işçilerin açlığa mahkûm edilmesi durumunda dahi en aşağı yüzde 40-50 arttırılması gerekiyor” diyor.

İktisatçılara göre asgari ücretin adil bir ücret olabilmesi için ücret hesaplamasında enflasyonun yanı sıra ücretlilerin milli gelirden aldığı pay ve bir ailenin asgari temel ihtiyaçlarını belirleyen yoksulluk sınırı da dikkate alınmalı.

“Dar gelirlinin gıda enflasyonu yüzde 151”

DİSK-AR ise resmi enflasyon oranlarının düşük gelirlilerin, emekli ve işçilerin günlük yaşamda karşılaştığı ve hissettiği oranlar olmadığına işaret ederek enflasyonu TÜİK rakamları üzerinden bu gelir gruplarının alım gücüne göre tekrar hesapladı.

Buna göre Kasım’da emeklilerin gıda enflasyonu yüzde 131 oldu. Gıda enflasyonu en yoksul ikinci yüzde 20’lik gelir grubunda yüzde 132, en yoksul yüzde 20’lik gelir grubunda ise yüzde 151 olarak gerçekleşti.

Paylaşın