Soylu’dan “Kayyum” Açıklaması: Erdoğan’ın Emriyle

Partisinin Gaziosmanpaşa Yıldıztabya Mahallesi’nde düzenlediği etkinlikte konuşan Bakan Soylu, Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) belediyelere kayyum atanmasının, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın emriyle gerçekleştiğini açıkladı:

“Ben İçişleri Bakanı oldum. Cumhurbaşkanımız beni çağırdı. ‘Süleyman, ben bu Güneydoğu’daki HDP’nin, PKK’nın belediyelerinden rahatsızım. Çünkü bunlar çocukları alıp dağa götürüyorlar. Devletin vergilerini PKK’ya gönderiyorlar. Onlar da kurşun olarak bizim Mehmetçiğimize dönüyor. Bunları derhal görevden alacaksın’ dedi. Ya benim istediğim bir göz, Tayyip Erdoğan bana verdi iki göz. İki gün geçti, sabah 8’de hepsine bir operasyon, hepsini görevden aldık.”

İçişleri Bakanı Süleman Soylu, doğu ve güneydoğudaki HDP’li belediyelere kayyum atanması sürecini anlatırken “Ben İçişleri Bakanı oldum. Cumhurbaşkanımız beni çağırdı. ‘Süleyman, ben bu Güneydoğu’daki HDP’nin, PKK’nın belediyelerinden rahatsızım. Çünkü bunlar çocukları alıp dağa götürüyorlar.” dedi ifadelerini kullandı.

Soylu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ayrıca “Devletin vergilerini PKK’ya gönderiyorlar. Onlar da kurşun olarak bizim Mehmetçiğimize dönüyor. Bunları derhal görevden alacaksın’ dediğini anlattı” ve “Ya benim istediğim 1 göz, Tayyip Erdoğan bana verdi 2 göz. İki gün geçti, sabah 8’de hepsine bir operasyon, hepsini görevden aldık” şeklinde konutu.

Soylu şu ifadeleri de kullandı;

“Bu Selo’yu, o gece evinden kuzu kuzu alıp götüren biziz. Biliyorsunuz değil mi? Kuzu kuzu. O ve onun gibileri. Aynı zamanda da o belediyeler var ya belediyeler, hepsi teröre para sağlıyorlardı. Devletin verdiği vergileri, Mehmetçiğimize kurşun olarak gönderiyorlardı.

“Şimdi diyorlar ki 15 Mayıs olacak, biz onları yine PKK’ya HDP’ye vereceğiz. Kıymetli arkadaşlarım, şu anda bana diyorlar ki çok çalışıyorsun. Herhalde Murat Karayılan’dan az çalışacak halim yok. Herhalde, Cemil Bayık’tan daha az çalışacak halim yok. Veya oradaki Duran Kalkan’dan daha az çalışacak halim yok. Çıkmışlar masanın üzerine tepiniyorlar, Tayyip Erdoğan gitsin de gitsin diye. Bak Tayyip Erdoğan 14 Mayıs’tan sonra gelecek, biz de sizin üzerinizde tepineceğiz, hiç merak etmeyin”

Paylaşın

Avrupa Konseyi: Türkiye’deki ‘Kayyum Valiler’ Yerel Demokrasiye Aykırı

Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi, Türkiye’de bazı kentlerde valilerin aynı zamanda belediye başkanlarının görevini üstlenmesinin “Avrupa Yerel Yönetimler Şartı’nın ruhuna aykırı olduğu” uyarısında bulundu.

Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi, Slovenyalı Vladimir Prebilic ve İsviçreli David Eray tarafından kaleme alınan Türkiye raporu ve buna bağlı karar tasarı ile tavsiye tasarısını genel kuruldaki tartışmanın ardından oylayarak kabul etti. Genel kuruldaki oylamada rapor için 105 “evet”, 24 “hayır” oyu çıktı.

Oylamada bazı Türk üyelerin, “terörle mücadele yasasında, terör tanımının geniş anlamda kullanılması ve bunun yerel demokrasiye zarar verdiği” yolundaki eleştirilere karşı çıkmak için verdiği değişiklik önergeleri reddedildi.

Türkiye’nin Avrupa Yerel Yönetimler Şartı’na yönelik taahhütlerini mercek altına alan izleme raporu ve buna bağlı kararlarda, Türkiye’de yönetimin terör suçlamasıyla görevinden alınan belediye başkanlarının yerine kayyum atamasını sürdürmesi eleştirilirken, bunun “adil seçim ilkesine aykırı olduğu” görüşü dile getirildi.

Raporda, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) seçimi kazanmalarına rağmen bazı belediye başkanlarına mazbatalarını vermemesi eleştirildi.

Türkiye’de devletin yerel yönetimlerin planlama kararlarına fazla müdahalede bulunduğu belirtilen rapor ve buna bağlı kararda, Türkiye’de merkezi yönetimin yerel yönetim temsilcilerini “terör suçlamasıyla” görevinden alarak seçilmemiş kişileri bunların yerine atamasının, “Türk vatandaşlarının demokratik seçimine ciddi şekilde zarar vererek, yerel demokrasinin düzgün işleyişini engellediği” görüşü dile getirildi.

Raporda, terörle mücadele yasasında yer alan terör suçlarının çok geniş anlamda tanımlanması eleştirildi.

Devletin yerel yönetimler üzerindeki kontrol yetkisinin çok fazla olduğu uyarısı yapılan tasarıda, yerel yönetimlerin planlama kararlarındaki aşırı devlet kontrolünün ve müdahaleciliğinin yerel yönetimlerin kendi görev ve sorumlulukları üzerindeki etkinliğini düşürdüğü eleştirisi yapıldı.

Yerel yönetimlerin tam ve etkili bir şekilde yetkilerinden yararlanma kapasitelerini merkezi yönetiminin sınırladığı kaydedilen kararda, merkezi yönetimin yerel yönetimlere danışmadan kararlar alabilmesi eleştirildi ve genel olarak Türkiye’de merkezi hükümet ve yerel yönetimler arasındaki iletişim ve hükümetler arası diyalogun yetersiz seviye olduğu uyarısı yapıldı.

“Yerel yönetimlerin yerel vergilerin belirlenmesinde sınırlı yetkileri var”

Yerel yönetimlerin yerel vergilerin belirlenmesinde de sınırlı yetkileri olduğu kaydedilen kararda, kaynakların yarısından fazlasının merkezi hükümetten geldiği için yerel yönetimlerin mali özerklikten yeteri kadar yararlanamadıkları eleştirisi getirildi.

Kabul edilen kararda, raportörlerin izleme komitesini düzenli olarak Türkiye’deki yerel demokrasiyle ilgili gelişmeler konusunda bilgilendirmesi istendi.

Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi, Türkiye’nin Avrupa Yerel Yönetimler Sözleşmesi’nin ihlal ettiği gerekçesiyle Ankara aleyhinde “izleme süreci” başlatmıştı. İlgili komite, Türkiye’ye yönelik bu süreçle ilgili ziyaretini geçen yıl aralık ayında gerçekleştirdi.

(Kaynak: Euronews)

Paylaşın

İBB’ye Yönelik Teftiş Sonrası CHP’de Kayyuma İhtimal Verilmiyor

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik teftiş sonrası CHP’li belediyelere yönelik “görevden alıp, kayyum atama” olasılıkları da tartışılıyor. Görüşmede, kayyum atanma gibi bir olasılığa ihtimal verilmezken, iktidarın buna cesaret edemeyeceği değerlendirmesinde de bulunuldu. Kılıçdaroğlu’nun da “Dilerim böyle bir şeyi akıllarından bile geçirmezler” sözleriyle kararlılık mesajı verdiği ifade edildi.

BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın haberine göre; İçişleri Bakanlığı’nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik, “terör örgütleri ile iltisaklı veya irtibatlı olduğu yönündeki ihbar ve tespitler” üzerine özel teftiş başlatmasının ardından CHP yönetimi, izlenecek yöntemi masaya yatırdı.

Partisinin Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısı öncesinde “Büyükşehir Belediye Başkanları buluşması” çerçevesinde Ankara’da bulunan 10 belediye başkanı ile görüşen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, iktidarın bu girişimleri karşısında “sakin olmaları ve aynı hızla çalışmalarını sürdürmelerini isteyerek, “İktidar gitme telaşında, bunun için her şeyi yapabilirler, biz işimize bakalım” mesajı verdi.

Kılıçdaroğlu, belediye başkanlarını görevden almaya cesaret edemeyeceğini belirterek, “Dilerim akıllarından bile geçirmezler” dediği öğrenildi. İçişleri Bakanlığı’nın İBB’ye yönelik başlattığı “özel teftiş” başlatmasının ardından gözlerin çevrildiği CHP’de bugün yoğun bir trafik yaşandı.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu önce, her ay yapılan “Büyükşehir Belediye Başkanları” toplantısı için Ankara’da bulunan belediye başkanlarını kabul etti.

Büyükşehir belediye başkanları toplantısının, Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 102. Yıldönümü olması nedeniyle 27 Aralık’ta Ankara’da yapılması kararlaştırılmıştı. Görüşmenin İçişleri Bakanlığı tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne özel teftiş başlatması sonrasına denk gelmesi nedeniyle ilk sıradaki gündem maddesi de bu konu oldu.

Görüşmeye Ege Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği programına katılmak için İzmir’de bulunan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i ağırlayan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer dışında 10 büyükşehir belediye başkanı katıldı.

Edinilen bilgiye göre görüşmede Kılıçdaroğlu, İBB’ye yönelik kararı “kaybetme telaşı” olarak yorumladı ve “Gitmemek için her şeyi yaparlar. Ama sakin olmamız lazım, sizler aynı hızla çalışmaya devam edin. Herkes işine bakacak, böyle durumlarda yan yana olduğumuzu göstermemiz gerekiyor” görüşünü dile getirdi.

“Kayyuma ihtimal verilmiyor”

Kulislerde İBB’ye yönelik teftiş sonrası CHP’li belediyelere yönelik “görevden alıp, kayyum atama” olasılıkları da tartışılıyor. Görüşmede, kayyum atanma gibi bir olasılığa ihtimal verilmezken, iktidarın buna cesaret edemeyeceği değerlendirmesinde de bulunuldu. Kılıçdaroğlu’nun da “Dilerim böyle bir şeyi akıllarından bile geçirmezler” sözleriyle kararlılık mesajı verdiği ifade edildi.

Görüşmeye katılan bir belediye başkanı “Kayyum asla olmaz. Buna kimse cesaret edemez. Hepimizin ortak görüşü bu” dedi. Bazı belediye başkanları da göreve geldiklerinden bu yana mülkiye müfettişlerinin belediyede olduğuna dikkat çekerek, “Biz hiçbir denetimden korkmuyoruz. Sadece tarafsız, bağımsız, vicdanı ile çalışacak, işini yapacak müfettişler lazım” görüşünü dile getirdi.

“Devlet tuzak kuruyorsa hukuktan başka yol var mı?”

Bu görüşmenin ardından Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında toplanan MYK’da da İBB’ye yönelik teftiş kararı ve iktidarın CHP’li belediyelere yönelik olası hamleleri ve buna karşı partinin alacağı tutum ele alındı.

Toplantıda AKP’nin CHP’yi “itibarsızlaştırma ve terörle ilişkilendirme” çabası içinde olduğu ve bunun devamında da benzer girişimlerin gelebileceği yorumu yapıldı. İktidarın belediyeleri terörle veya rüşvetle irtibatlandırma girişimleri karşısında, hukuki delillerle bunların çürütülmesi ve kamuoyuyla da her zeminde bu bilgilerin paylaşılması görüşü benimsendi.

İstanbul’un ardından Ankara ve İzmir gibi diğer belediyelere yönelik de çeşitli iddiaların gündeme getirilebileceği, hatta Buca belediyesine yönelik operasyon, Adana’da Ceyhan Belediye Başkanı’na yönelik rüşvet suçlaması, Yalova Belediyesi’ne operasyon gibi bundan sonra bazı ilçe belediyelerine yönelik de operasyonlar yapılabileceği görüşü dile getirildi.

Bir parti yöneticisi, Adana Ceyhan Belediye Başkanı’nın bir ses kaydı gerekçe gösterilerek, “rüşvet iddiasıyla” görevden alındığını belirterek, şu görüşleri dile getirdi:

“Altı ay sonra belediye başkanımızın avukatları bu kaydı dinletti. Evet konuşmada bir rüşvet geçiyor, ama ses belediye başkanımıza ait değil. Sonra belediye başkanımız tahliye edildi, ama görevine iade edilmedi. Bu belediye başkanımıza karşı bir itibar suikastiydi.

“Hukuk dışında başka mücadele zemini yok. Devlet tuzak kuruyorsa hukuktan başka kullanacak yolumuz var mı? Gideceğimiz yer adalet mekanizması olacak. Eninde sonunda yaptıkları ayaklarına dolaşıyor. Biz bunların peşine takılmayacağız. Yolumuzda yürüyeceğiz, özgürlük ve demokrasiyi savunmaya devam edeceğiz. İşi kişiselleştirmeyeceğiz. Faşizme karşı mücadele demokratik ve hukuki olmak zorunda. Biz hukuki zeminleri kullanarak, yapılanları ifşa edeceğiz.”

Paylaşın

Sezai Temelli: Kayyum, OHAL uygulamasıdır

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, “19 Ağustos günü Türkiye’de bir siyasi darbe ile karşı karşıya kaldık. 3 büyük şehrimize; Diyarbakır, Mardin ve Van’a kayyım atandı. Bu atama başlı başına bir hukuksuzluk, bir insan hakları ihlali ve bir siyasi hak ihlalidir. Hukuksuzdur, çünkü uygulama bir OHAL uygulamasıdır.” dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli,  Avrupa temasları kapsamında Strazburg’da aralarında Yeşiller ve Avrupa Özgür İttifakı, Avrupa Birleşik Solu /Nordik Yeşiller ve Sol Grubunun da bulunduğu Avrupa Parlamentosu’ndaki siyasi grupların temsilcileri ve AP Türkiye eski raportörü ve Sosyalist ve Demokratlar Grubu Başkan Yardımcısı Kati Piri ile birlikte ortak bir basın toplantısı düzenledi.

Tapolantıya katılan katılımcılar kayyumu eleştirirken, HDP’ye destek verdi.

Toplantıda konuşan Temelli, “kayyum uygulamalarına karşı uluslararası kamuoyunun duyarlı olmasını bekliyoruz” diyerek şunları söyledi:

Kayyum atanması bir OHAL uygulamasıdır

19 Ağustos günü Türkiye’de bir siyasi darbe ile karşı karşıya kaldık. 3 büyük şehrimize; Diyarbakır, Mardin ve Van’a kayyum atandı. Bu atama başlı başına bir hukuksuzluk, bir insan hakları ihlali ve bir siyasi hak ihlalidir. Hukuksuzdur, çünkü uygulama bir OHAL uygulamasıdır. 2016 OHAL döneminde hayata geçirdikleri kayyum uygulamasını devam ettirme konusunda Erdoğan rejimi ısrarcıdır. Hem Anayasa hem idari hem de hukuk açısından kabul edilemez olan, Türkiye toplumuna ve Kürt halkına dayatılan bir uygulama var karşımızda.

Demirtaş davası simge bir davadır

2016’da başlayan OHAL uygulaması sürecinde demokratik siyasetin tasfiyesi ve yerel yönetimlerimize el konulması ile karşı karşıya kaldık. Yarın AİHM’de görülecek Demirtaş davası bütün bu dönemi yansıtan simge bir davadır. Demirtaş dışında binlerce siyasi tutsak var Türkiye’de. Hala cezaevlerinde onlarca belediye eşbaşkanlarımız var. OHAL sona ermiş olmasına rağmen iktidar bugün OHAL hukukunu dayatarak belediye başkanlarımızı görevden alıyor. 3 büyük şehirde 30 gün geride kalmasına rağmen hiçbir geri adım atılmadı. Tam tersine dün Diyarbakır Kulp’ta da belediye eşbaşkanları görevden alınarak yerlerine kayyım atandı. Erdoğan iktidarı Kürt halkına kayyım rejimini dayatmaya devam ediyor. Kürt halkının siyasi iradesini yok sayarak aslında otoriter bir rejimi var etme çabasında.

Bu anlayış kabul edilemez

31 Mart seçimlerinde Kürt halkı ortaya koyduğu iradesiyle demokrasi talebini çok net bir şekilde dile getirdi. Erdoğan iktidarı demokrasiye karşı otoriter rejim dayatmasını, Kürt halkının iradesine karşı yaptığı bu tasarruflarla ortaya koymuştur. Demokrasilerin birinci basamağı olan seçme seçilme hakkını yok eden bu anlayışı kabul etmemiz mümkün değil. Bu sadece siyasi hakların gaspı olarak değil bir insan hakları ihlali olarak gördüğümüz bir konu.

Sadece belediye eşbaşkanlarının görevden alınması meselesi siyasi haklar çerçevesinde ele alınsa da Kürt halkına yönelik insan hakları ihlalidir ve bunu izliyoruz. Kayyum atanmış bütün yerlerde her türlü hak ihlalinin hayata geçirildiğini hep birlikte izledik. Sivil, sosyal ve siyasal hakların tümünün gasp edildiği belgelenmiş durumda. Ama Erdoğan rejimi kayyum stratejisi ile OHAL düzeni ile ayakta durmaya çalışıyor. Bu konuda bütün uluslararası kurumların ve kamuoyunun duyarlı olmasını istiyoruz. Demokrasi ve evrensel değerlerden ve insan haklarından taviz vermeyen bir yaklaşım esas olmalıdır. Bu konuda kararlı adımların atılması ve dayanışma ortaya konulması hem Avrupa hem Türkiye hem de Ortadoğu için büyük önem taşımaktadır. Görevden alınmış belediye eşbaşkanlarımızın göreve iade edilmesi demokrasi adına önemli bir adıma vesile olacaktır. Bu konuda Avrupa Birliği kamuoyunun desteği bizim için büyük önem taşıyor.

Erdoğan, Avrupa’yı mülteciler üzerinden tehdit ediyor

Her şeyden önce Türkiye’nin içinde bulunduğu bu süreci çok iyi değerlendirmek zorundayız. Hükümetlerin kendi hesapları çerçevesinde meseleye yaklaşmaları uzun süredir ciddi sorunlara neden oldu. Erdoğan rejiminin Avrupa’ya yaklaşımı tamamen stratejik bir yaklaşımdır. Kazan-kazan formülü ile sadece iktisadi ilişkiler üzerinden Avrupa’ya yaklaşmaktadır. Demokrasi, insan hakları gibi konularda bugüne kadar hiç bir adım atmadı. Avrupa’dan bu yönde gelen taleplere karşı da Suriyeli mültecileri kozunu bir tehdit olarak kullandı. Bu sayede Türkiye’yi kendi içine kapatarak otoriter rejimini büyütmeye devam etti. Erdoğan’ın bu oyununu hep beraber bozmalıyız.

Paylaşın