Bilim insanları, K2-18 b adlı gezegenin atmosferinde, Dünya’da esas olarak canlı organizmalar tarafından üretilen dimetil sülfür (DMS) ve dimetil disülfür (DMDS) kimyasalları tespit etti.
Haber Merkezi / Bilim insanları, bunun Güneş sisteminin dışında biyolojik aktiviteye dair “şimdiye kadarki en güçlü ipucu” olduğunu söylüyor.
Bilim insanları, eğer uzaylılar varsa, onlara ulaşmaya çalışmamanın büyük bir hata olabileceği uyarısında da bulunuyor. Fizikçi ve bilim yazarı Mark Buchanan, uzaylılarla temasın “Dünya’daki tüm yaşamın sonu”na yol açabileceğini söyledi.
Dünya’nın iki katından daha büyük ve 120 ışık yılı uzaklıktaki K2-18b gezegeni, Aslan takımyıldızında yıldızının yaşanabilir bölgesinde yer alıyor. 2015’te Kepler Uzay Teleskobu tarafından keşfedilen bu gezegen, Dünya’nın yaklaşık 8,6 katı kütleye ve 2,6 katı yarıçapa sahip.
Mini Neptün veya süper Dünya olarak sınıflandırılır ve yıldızının yaşanabilir bölgesinde, 32,9 – 33 günlük bir yörüngeyle dolanır. Bu, gezegenin Dünya’nın Güneş’ten aldığına benzer miktarda yıldız ışığı aldığı ve sıvı suyun varlığına olanak sağlayabilecek koşullara sahip olabileceği anlamına gelir.
2023 yılında James Webb Uzay Teleskobu (JWST), gezegenin atmosferinde metan ve karbondioksit keşfetti. Ayrıca, amonyak eksikliği ve düşük seviyelerde dimetil sülfit (DMS) izleri, gezegenin hidrojen zengini bir atmosfer altında sıvı su okyanuslarına sahip bir “Hycean” gezegen olabileceği hipotezini destekledi.
JWST ile yapılan yeni gözlemler, DMS ve muhtemelen dimetil disülfit (DMDS) gibi biyo-imza sayılabilecek moleküllerin varlığını güçlendirdi. Bu, gezegende biyolojik aktivite olasılığına işaret etse de, bilim insanları bu bulguların henüz kesin olmadığını ve kimyasal süreçlerin de bu molekülleri üretebileceğini vurguluyor.
K2-18b, Dünya benzeri bir gezegenden çok Neptün benzeri bir yapıya sahip olabilir. Okyanus varlığı umut verici olsa da, kalın hidrojen atmosferi ve yüksek basınç, yaşam için elverişli koşulları sınırlayabilir. DMS gibi biyo-imzaların varlığı heyecan verici, ancak bu moleküllerin biyolojik olmayan süreçlerle de oluşabileceği belirtiliyor.