Hüseyin Çelik: AK Parti Devletin Partisi Haline Geldi

AK Parti’nin kurucularından Hüseyin Çelik, “AK Parti, halkın partisi olarak kuruldu. Ancak zamanla devletin partisi haline geldi. Devlet, partiye dönüştü. Bu ise siyasi bir felakettir” dedi.

Hüseyin Çelik, katıldığı Youtube yayınında, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye’de oluşturulan yargı sisteminin, bağımsız bir yargıdan çok “İstiklal Mahkemeleri” gibi çalıştığını söyledi.

Çelik, “Bu aslında bir yargı değil, bir tür devrim mahkemesi gibi işliyor. İstiklal Mahkemeleri’nde nasıl savunma hakkı yoksa, 15 Temmuz sonrası yargı da maalesef bir giyotin gibi çalışıyor.” dedi. Yargının siyasallaştığını ve hukukun üstünlüğü ilkesinin rafa kaldırıldığını vurgulayan eski bakan, “Bir hukuk devleti içinde bireylerin suçluluğu kanıtlanmadan cezalandırılması kabul edilemez. Oysa, Türkiye’de insanlar listelerle işlerinden atıldı, yargılanmadan suçlu ilan edildi” ifadelerini kullandı.

Hüseyin Çelik, “Biz yargının bağımsızlığından söz ediyoruz. Sadece kağıt üzerinde yazıp kendimizi kandırıyoruz. Ne yazık ki biz de kendi militan yargımızı oluşturduk. Yani geçmişte kendisi mazlum olan, Ama bugün gücü eline aldıktan sonra eğer birileri zalim kesilmişse bu korkunç bir şeydir” değerlendirmesinde bulundu.

Eski Bakan Çelik, Türkiye’de adaletin temel ilkelerinden biri olan “suçun şahsiliği” ilkesinin ihlal edildiğini belirtti. “Bir kişinin işlediği iddia edilen bir suçtan dolayı onun çocuklarının, ailesinin de cezalandırıldığı bir sistem inşa edildi. Devlet adaletli olmalıdır, ama ne yazık ki, KHK ile işten atılan kişilerin çocukları bile iş bulamıyor. Özel sektörde dahi bu insanlara kapılar kapanıyor” diyerek mağduriyetlerin yaygın bir şekilde sürdüğünü ifade etti.

Çelik, AK Parti’nin kuruluş felsefesinden uzaklaştığını da dile getirdi. “AK Parti, halkın partisi olarak kuruldu. Ancak zamanla devletin partisi haline geldi. Devlet, partiye dönüştü. Bu ise siyasi bir felakettir” diyerek iktidarın halktan koptuğunu vurguladı.

Yeni sürece de değinen siyasetçi, “Bugün Türkiye’de milyonlarca Kürt, Alevi ve farklı topluluklar mağdur durumda. Eğer ülkede milyonlarca insan mutsuzsa, ekonomik sıkıntılar had safhadaysa, adalet yoksa, o ülkede barıştan bahsedilemez” dedi.

Abdullah Öcalan’a yönelik ‘umut hakkı’ çerçevesindeki tartışmalara ilişkin Çelik, “Abdullah Öcalan eğer çıkacaksa Türkiye’de cezaevlerinde siyasi olarak bir tek Allah’ın kulunun kalmaması lazım. Şimdi siz 80 yaşında ve tekerlekli sandalyeye bağlı olan en az 10 tane kronik hastalığı olan Melek İpek’i cezaevinde bırakacaksınız. Ama Abdullah Öcalan’ı serbest bırakacaksınız veya ümit hakkı diye onu getireceksiniz. Bu yenilir, yutulur bir şey değil. Bu kabul edilemez” dedi.

Paylaşın

Hüseyin Çelik: AK Parti’nin Kürt Meselesini Çözmek Gibi Bir Derdi Yok

AK Parti kurucularından Prof. Dr. Hüseyin Çelik, “AK Parti’nin samimi şekilde Kürt meselesini çözmek gibi bir derdinin olduğunu düşünmüyorum. AK Partililer de meseleye pragmatik bir şekilde bakıyor” dedi ve ekledi:

“Yani örnek olarak, ‘Bundan sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimi için anayasa değişikliği yapılırsa biz nasıl DEM Parti’nin desteğini nasıl alırız, Güneydoğu’da kaybolan oyları nasıl toparlarız, burada hangi taktikleri uygulayabiliriz’ gibi bir eğilimler var.”

AK Parti kurucularından, eski Kültür ve Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Hüseyin Çelik, Karar TV’de Yıldıray Oğur’un ‘Bi’ Karar Ver’ programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Suriye’de yaşanan gelişmeleri değerlendiren Hüseyin Çelik, insanlık adına sevindirici olayların geliştiğini söyledi, Esad’ın yargılanmasını gerektiğine dikkat çekti, “Bütün diktatörlerin akıbeti bu şekilde olmuştur. Diktatörler gelir zulmederler, kendilerine oluşan muhalefeti yok etmeye çalışırlar. Gerekirse askeri silah gücü kullanırlar. Ama eninde sonunda yıkılmaya mahkumdurlar. Bu açından baktığımızda başta Suriye halkı ve insanlık adına sevindirici bir olay olmuştur. 61 yıllık BAAS rejimi ve 53 yıllık Esad saltanatı sona ermiştir. Keşke bu yapılanların hesabı verilebilse, elinde yüzbinlerce insanın kanı bulunan Esad’ın Rusya’da hayatını sürdürmesi adil değil. Mutlaka adil ve uluslararası bir mahkemede yargılanmalı.” dedi.

Suriye’de muhaliflerin tutumuna ihtiyatlı yaklaşılmasının önemini vurgulayan Çelik, kısa vadede büyük beklentiler içerisine girilmemesini söyledi, “Şimdiden çok sevindirici olmanın ve romantik iyimserliğe kapılmanın anlamı yok. Bu tür meselelerde realist iyimserlik daha tutarlı olur. ‘Esad gitti her şey güzel olacak, Türkiye’deki Suriyeliler gidecek’ söylemlerinin çok doğru olmadığını düşünüyorum. İran devrimi olduğu zaman da herkes çok sevinmişti. Tabi İran Şahı çok acımasız politikalar uygulamıştı ama günün sonunda mollalar geldi ve o rejim de çok zulümler uyguladı. Özellikle düşman müşterek olunca farklılıklar bir süre rafa kalkar. Abdülhamit dönemi büyük bir istibdat yarattı ve karşısında tüm kuvvetler birleşti. Sonra ne oldu, İttihat ve Terakki işleri tamamen eline alınca Ermeni Taşnak komiteleri ile İttihatçılar düşman haline geldiler. Bu açıdan bakınca Suriye’de her şey ‘süt liman’ olacak gibi bir beklenti içerisine girilmemesi gerekir. Muhalifler şu an farklılıklarını problem etmiyor gibi görünüyor. Ama Suriye’de şu an 36 tane silahlı örgüt var. HTŞ dediğimiz örgütte El Nusra’nın isim değiştirmiş halidir. El Nusra’da El Kaide ile çok yakındır.” diye konuştu.

‘Kısa vadede Suriye’nin istikrarlı hale gelmesini beklemiyorum’ ifadelerini kullanan Hüseyin Çelik, yaşanılan sürecin İsrail’e fayda sağlayacağını kayda geçirdi, “Bence burada en çok endişe etmemiz gereken durum, İsrail’in konumu ve tutumudur. İsrail, Golan Tepelerini uzun yıllardır işgal altında tutuyor. Şimdi Dürzi bölgelerini de içerisine alacak yeni bir yayılmacılık planına girmiş durumda. Biz Suriye’yi konuşurken Gazze unutuldu gitti. İsrail bundan yararlanmak isteyecektir. Esad’ın devrilmesini ben de çok sevinçle karşılıyorum ama şu an yaşananlar İsrail’e hizmet ediyor. Suriye’nin paramparça olması günün sonunda İsrail’e yarayacaktır. Bunun sebebi ise, İsrail’e en büyük engellerden birisi Saddam’dı. Saddam’da çok zalim bir insandı ama Irak, İsrail’e karşı bir tehdit unsuruydu. Amerikalılar Irak’ı kendi kuklaları haline getirdi ve İsrail için tehdit olmaktan çıkardı. Ardından Suriye, Türkiye’nin de yanlış politikalarıyla istikrarsız hale geldi ve İsrail’e tehdit olmaktan çıktı. Mısır’da da ABD destekli Sisi darbe yapıp yönetimi devraldı. İsrail’e yönelik herhangi bir yaptırımı olmayacak hale geldi. Lübnan’a girdiler ve Hizbullah’ı çökerttiler. Kaddafi’de İsrail için caydırıcı kişilerden biriydi, ortadan kaldırırdı. Suudi Arabistan prensi ‘Filistin meselesi için benim için problem değil, halkım ilgileniyor’ dedi. Ürdün ise hep ABD güdümünde olan bir ülkeydi. Yani uzun sözün kısası bölgede İsrail için caydırıcı olacak İran var. Ama onlarda bu konularda hiçbir zaman samimi olamadı. Eğer İsrail, Suriye’nin içlerine doğru ilerlerse bu en büyük sıkıntılardan birisi olur. Umarım muhalif gruplar bir araya gelip demokratik bir yönetim kurar. En azından bütün etnik unsurların varlığını kabul eden bir tarz olur. Suriye’de muhalifler iç savaşa girerse ve orada büyük devletlerin güç savaşı devam ederse, ki devam edecek gibi duruyor. Rusya, Lazkiye’de denize açılma imkanlarını bırakmak istemeyecektir. ABD, YPG üzerinden varlığını sürdürmeye devam edecektir. Trump’da Pentagon’a uyum sağlayacaktır. Türkiye’nin SMO üzerinde bir emeği ve iddiası var. Yani ben açıkçası kısa vadede Suriye’nin istikrarlı hale gelmesini beklemiyorum.” diye belirtti.

Hüseyin Çelik, ‘Türkiye’de yaşanan Suriyeliler memleketlerine geri döner mi?’ sorusunu da yanıtladı. Çelik, “Bu olaylar gelişince iyimserliğe kapılıp Suriyelilerin tek taraflı gönderileceği söylemleri başlatıldı. CHP’li Belediyelerin yaptıkları açıklamalar komik ve ironik şeyler, onların ayıplanması gerekiyor. Bu insanlar uzun yıllardır burada. Zaman içerisinde aşama aşama tabi ki gitmeleri gerekiyor. Ben de gitmelerini istiyorum ama bu şekilde rencide edici şekilde olmaması gerekiyor. Birde onların gitmesini ekonomik yansıması ne olacak? Bu durum konuşulmuyor. Birkaç sınıfta değerlendirmek gerekiyor bunu. Birincisi, gelip Türkiye’de yatırım yapan Suriyeliler var. Ben Gaziantep’i biliyorum, burada ciddi sayıda üretim atölyeleri ve işletmeler kuran Suriyeliler var. Türkiye’nin birçok tarafında bu tarz örnekler var. Suriye, ‘süt liman’ olmadan bu insanlar yaptıkları yatırımı Suriye’ye götürmezler. Vatandaşlık almak adına gayrimenkul satın alan Suriyelilerin de hepsi geri dönmeyecektir. Onlar da Suriye’deki yeni yönetimin faaliyetlerini izleyecektir. Diğer yandan yüzbinlerce Suriyeli bir anda çıkarsa şu anda Suriyelileri ‘ucuz iş gücü’ olarak gören birçok iş verenin durumu çok zorlaşacaktır. Maliyetler artacaktır, çünkü yerliler Suriyelilerin çalıştıkları maliyetlere çalışmayacaktır. Tabi Türkiye, Suriyelilere yaptığı harcamalardan kar edecektir. Ama diğer taraftan Suriyelilerin ekonomiye olan etkisini de göz ardı etmemek gerekir.” ifadelerini kullandı.

Çelik, MHP lideri Bahçeli’nin çözüm söylemleri ile Suriye’deki gelişmelerin ilişki olmadığını söyledi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini işaret etti, “Ben Suriye’de olacak olaylar sebebiyle bu söylemlere girişildiğini düşünmüyorum. Cumhur İttifakının kurulması sonrasında AK Parti, MHP’lileşti. Küçük parti, büyük partiyi kendisine benzetti. Ben AK Parti’nin samimi şekilde Kürt meselesini çözmek gibi bir derdinin olduğunu düşünmüyorum. AK Partililer de meseleye pragmatik bir şekilde bakıyor. Yani örnek olarak, ‘Bundan sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimi için anayasa değişikliği yapılırsa biz nasıl DEM Parti’nin desteğini nasıl alırız, Güneydoğu’da kaybolan oyları nasıl toparlarız, burada hangi taktikleri uygulayabiliriz’ gibi bir eğilimler var. Yoksa Kürt meselesinin çözümü son derece basittir. Türkiye’de gerçek manada bir demokratikleşme yapılırsa tüm problemler çözülür. Kuzey Irak için federasyon bir çözüm oldu. Ama Türkiye için federatif yapı da derde deva değil. Çünkü Türkiye’deki Kürt nüfusunun 3/2’si batı illerinde yaşıyor, sadece 3/1’i Güneydoğu illerinde yaşıyor. Doğu da 13-14 ile ‘Kürdistan’ adını verip federatif yapıya dönüştürdüğünüz zaman bu durum Türkiye’nin derdini çözmez. Yapılması gereken tepeden tırnağa batı standartlarında bir demokratikleşmedir.” dedi.

Paylaşın

AK Parti’de MHP Çatlağı: İttifak, Cinnet Hali

AK Parti’nin kurucularından Hüseyin Çelik, “AK Parti din üzerinden siyaset yapmayan, muhafazakâr demokrat bir partiydi. Sonra kendisini dini değerler üzerinden siyaset yapan, milliyetçilik rüzgarıyla kendisini MHP’ye mahkum eden bir parti haline getirdi” dedi.

Çelik, “Daha önce MHP ile ittifak için ‘cinnet hali’ demiştim. Şimdi yine aynı şeyi söylüyorum” diyerek, şöyle devam etti: Bunun izahını da yapıyorum: 50 +1 teklifi, daha doğrusu başkanlık sistemi teklifi Erdoğan’a ve AK Parti’ye bir tuzaktı. Ben bunu söylediğim zaman MHP’nin sözcüleri bana ağız dolusu hakaretler ettiler. Fakat Tayyip Bey de bir süre önce bunun yanlış olabileceğini söyledi. MHP yine tepki gösterdi. Niçin?

Çünkü MHP şu anda özgül ağırlığının 20 katı Türkiye’de iktidar üzerinde etki ve yetkiye sahiptir. Sorumluluk yok ama etki alanınız, olayları şekillendirme potansiyeliniz son derece büyüktür. Neden? Çünkü AK Parti kendini onlara mahkum etti. 50+1’den dolayı. Şu anda mecliste MHP’nin desteği olmasa AK Parti çoğunluğu kaybetmiş durumda. Böyle olunca da siz oraya mahkum oluyorsunuz.

Buna gerek var mıydı? Bugünkü şekliyle bir başkanlık sistemi Türkiye için gerekli miydi? Bana göre kesinlikle gereksizdi. Çünkü AK Parti 2002’de yüzde 34 küsur oyla cumhurbaşkanını, başbakanı, meclis başkanını seçti. Şimdi peki niye gidip yüzde 50+ 1’le siz kendinizi etnisite üzerinden siyaset yapan bir partiye mahkum ediyorsunuz? MHP ile olan ittifak AK Parti’ye çok büyük zararlar vermiştir.”

AK Parti’nin kurucularından ve eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Serbestiyet’ten Hilal Köylü’nün sorularını yanıtladı. Çelik, Erdoğan ve yakın çevresine yönelik eleştirilerde bulunarak, MHP ile kurulan ittifakın partiye kaybettirdiğini iddia etti.

31 Mart seçim sonuçlarını değerlendiren Çelik, MHP ile kurulan ittifakın, AKP’yi kimlik çizgisine götürdüğünü belirtti. Çelik’e göre, bu nedenle AKP’ye gelen Kürt oyları dip yaptı. “Kürt vatandaşlarımız kesinlikle ırkçı olarak görmediği ve kendilerine daha yakın gördüğü AK Parti’ye oy veriyordu” diyen Çelik, “Ama AK Parti’nin MHP ile ittifakından sonra bu meselede de çok büyük bir kırılma oldu ve Kürt vatandaşlarımızın önemli bir kısmı AK Parti’ye oy vermemeye başladı” ifadelerini kullandı.

“MHP ile ittifak, cinnet halidir”

“AK Parti din üzerinden siyaset yapmayan, muhafazakâr demokrat bir partiydi. Sonra kendisini dini değerler üzerinden siyaset yapan, milliyetçilik rüzgarıyla kendisini MHP’ye mahkum eden bir parti haline getirdi” görüşünü savunan Çelik, “Daha önce MHP ile ittifak için ‘cinnet hali’ demiştim. Şimdi yine aynı şeyi söylüyorum” diyerek, şöyle devam etti:

Bunun izahını da yapıyorum: 50 +1 teklifi, daha doğrusu başkanlık sistemi teklifi Erdoğan’a ve AK Parti’ye bir tuzaktı. Ben bunu söylediğim zaman MHP’nin sözcüleri bana ağız dolusu hakaretler ettiler. Fakat Tayyip Bey de bir süre önce bunun yanlış olabileceğini söyledi. MHP yine tepki gösterdi. Niçin?

Çünkü MHP şu anda özgül ağırlığının 20 katı Türkiye’de iktidar üzerinde etki ve yetkiye sahiptir. Sorumluluk yok ama etki alanınız, olayları şekillendirme potansiyeliniz son derece büyüktür. Neden? Çünkü AK Parti kendini onlara mahkum etti. 50+1’den dolayı. Şu anda mecliste MHP’nin desteği olmasa AK Parti çoğunluğu kaybetmiş durumda. Böyle olunca da siz oraya mahkum oluyorsunuz.

Buna gerek var mıydı? Bugünkü şekliyle bir başkanlık sistemi Türkiye için gerekli miydi? Bana göre kesinlikle gereksizdi. Çünkü AK Parti 2002’de yüzde 34 küsur oyla cumhurbaşkanını, başbakanı, meclis başkanını seçti. Şimdi peki niye gidip yüzde 50+ 1’le siz kendinizi etnisite üzerinden siyaset yapan bir partiye mahkum ediyorsunuz? MHP ile olan ittifak AK Parti’ye çok büyük zararlar vermiştir.

AKP’nin, yola devam edebilmesi için fabrika ayarlarına dönmesi gerektiğini söyleyen Hüseyin Çelik, Erdoğan’ın, birkaç genel başkan yardımcısını, bakanı, danışmanı görevden almasının yeterli olmayacağını belirtti ve “Özeleştiri yapılırken veya fatura çıkartırken kimin yetkisi ne kadarsa, onun sorumluluğu da o kadardır. Dolayısıyla sorumluluğu daha çok olanın daha çok hesap vermesi gerekir. Burada en büyük yetki Sayın Erdoğan’ındır. Burada sayın cumhurbaşkanının sadece bazı isimleri değiştirmek yerine bence kendi kendisiyle de bir hesaplaşması gerekiyor. Başarıyı sahiplenip başarısızlığı başkasına mal etmek doğru bir tutum olmaz” dedi.

“Saraydaki komünist bozuntusu”

Van’daki mazbata krizi sürecinde yaptığı açıklamalarla tartışma yaratan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanı Mehmet Uçum’u da hedef alan Çelik, “Mazbata verildi, verilmedi meselesinden ötürü bazı açıklamalar yaptık. Benim söylediğimi, Hayati Bey’in söylediğini kendinizce doğru bulmayıp, eleştirebilirsiniz ama sarayda kanunların efendisi konumuna getirilmiş bir komünist bozuntusu var. Bu arkadaş Anayasa Mahkemesi’ne, AK Partililere, bizlere kendi aklınca ayar çekiyor. Hayati Yazıcı, partideki ikinci adamdır. Ama ne idüğü belirsiz bir adam ona parmak sallıyor. Racon kesiyor. Bizim yaptıklarımız kaydediliyormuş. Kendini devlet yerine koyuyor. Bu yenilir, yutulur bir şey değildir” şeklinde konuşarak, “Sayın cumhurbaşkanı, bu adamın bunu yapmasına nasıl müsaade ediyor?” diye sordu.

AKP’nin bir kadro hareketi olmaktan çıktığını söyleyen Çelik, Erdoğan’ı “Etrafınıza topladığınız insanların kim olduğuna dikkat etmeniz gerekiyor. Bizim dönemimizde Sayın Erdoğan’ın etrafında hasbî insanlar vardı şimdi ise hasbilik, yerini hesabiliğe bırakmış görünüyor” sözleriyle uyardı.

“Siz devletin partisi olmuşsanız ve buradan dönmezseniz ebediyen kaybedersiniz” diyen Çelik, “AK Parti’nin yeniden fabrika ayarlarına dönmesi gerekiyor. Hukuk devleti, demokrasi, insan hakları, ifade özgürlüğü, ötekine saygı, basın özgürlüğü, yozlaşmadan dünya ile uzlaşmak, israfa sıfır tolerans, tevazu, empati, bütün yolsuzluklara paydos, şeffaflık, hesap verilebilirlik, kimsenin malına çökmeme, özgürlüklerin güvenliğe feda edilmemesi gerekiyor. AK Parti’nin bu topu buradan çevirmesi mümkün” şeklinde konuştu.

Söyleşinin tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın