İstanbul: Falih Rıfkı Atay Tabiat Parkı

Falih Rıfkı Atay Tabiat Parkı; İstanbul’un Sarıyer İlçesi, Bahçeköy Mahallesi bitişiğinde Belgrad Ormanı içerisinde yer almaktadır. Tabiat Parkı, 16,33 hektarlık alana sahiptir. 

Belgrad Ormanında Neşetsuyu Tabiat Parkı ile birlikte revaçta olan Tabiat Parklarından biridir. Adını ünlü yazar Falih Rıfkı Atay’dan almıştır.

Belgrad Ormanı florası içinde 282 değişik tür belirlenmiştir. Bu bitki türlerinden 18’i doğal ağaç türü (Sapsız Meşe, Saplı Meşe, Macar Meşesi, Saçlı Meşe, Mazı Meşesi, Doğu Kayını, Adi Gürgen, Anadolu Kestanesi, Yapışkan Kızılağaç, Gümüşi Ihlamur, Sivri Meyveli Dişbudak, Gürgen Yapraklı Karaağaç, Ova Akçaağacı, Kuş Üvezi, Titrek Kavak, Adi Fındık, Aksöğüt, Boz Söğüt) 9’u ise ağaçlandırmalarla getirilmiş egzotik ağaç türleridir.

Ormanın çalı ve ot katlarında var oldukları belirlenen diğer türler toplam 255 tanedir. Bunlardan 119’u, 574 örnek alandan yalnızca 9 ya da daha azında görülmüşlerdir. Ormanın alt katını oluşturan türlerin sayısı 136 kadardır.

Ormanın ana ağaç türleri meşe (üçte biri) ve gürgen başta olmak üzere kayın ve kestanedir. Ancak bazı Meşe türlerine seyrek rastlanmaktadır. Sapsız Meşe ve Macar Meşesi genel anlamda her yerde yaygın görülürken, Saçlı Türk Meşesi yaygın ama az, Saçlı Meşe, Mazı Meşesi ve Pırnal Meşesi ise dağınık ve daha az miktarlarda bulunmaktadır. Belgrad Ormanı’nda yaklaşık 400 bitki taksonu ve 6 endemik bitki taksonu bulunmaktadır.

Belgrad Ormanı, İstanbul Boğazı ile Karadeniz kıyılarınca kuşatılan arazi parçasının bir bölümünü kaplamakta ve Türkiye’nin önemli kuş alanları içerisinde yer almaktadır. Belgrad Ormanı’ndaki kuşların, yıl içerisindeki sayıları ve türleri değişim göstermektedir. İlkbahar ve sonbahar aylarında tür sayısı artmakta, yaz ve kış aylarında ise azalmaktadır. Bu değişim, kuşların göç davranışına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Belgrad Ormanı; Su kuşu, yırtıcı ve ötücü kuş türlerine göç döneminde ev sahipliği yapar.

Belgrad Ormanı, Karadeniz Köstebeği, nesli küresel ölçekte tehlikede olan Tosbağa, Yalancı Apollo adlı kelebek türünün nesli tehlike altında ve ülkemize endemik bir alttürünü barındırır. Belli başlı hayvan türleri; memelilerde Yaban Domuzu, Çakal, Tilki, Gelincik, Tavşan, Sincap, Kirpi ve Köstebek olup; Yılan, Kaplumbağa, Kertenkele ve Kurbağa türleri de görülmektedir.

Paylaşın

İstanbul: Falih Rıfkı Atay Tabiat Parkı

Dünyanın en önemli kültür, turizm, sanat, finans ve ticaret merkezlerinden biri olan İstanbul, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. İstanbul: Falih Rıfkı Atay Tabiat Parkı; İstanbul’un Sarıyer İlçesi sınırları içerisinde yer alır.

2011 yılında ilan edilen ve Belgrad Ormanı içerisinde yer alan dokuz adet tabiat parkından biri olan Falih Rıfkı Atay Tabiat Parkı, ismini ünlü edebiyatçı Falih Rıfkı Atay’dan almıştır. Yaklaşık 16 hektar alana sahip Tabiat Parkı, zengin bir flora ve fauna varlığına sahiptir. Hakim ağaç türü, meşe ve gürgendir.

Kanuni Sultan Süleyman’ın Belgrad Seferi dönüşü getirilen Sırp esirlerin yaşadığı Belgrad Köyü, Tabiat Parkı’nın sınırları içinde bulunmaktadır. Alan içerisinde korunması gereken kültür varlığı olarak tescil edilen kilise kalıntısı da yer almaktadır.

Günübirlik kullanım alanları, piknik yapmaya olanak sağlar. Alanda çocuk oyun alanı ve kır lokantası bulunmaktadır. Orman içi patikalarda doğa yürüyüşü yapılabilir. Tabiat Parkının tam karşısında Geyik Üretim Sahası bulunmaktadır.

İstanbul’un kısa tarihi

İstanbul’un tarihi, Yenikapı Theodosius Limanı kazılarıyla gün ışığına çıkan Neolitik çağ yerleşimiyle, 8500 yıl geriye uzanmış, bu süreçte kentin geçirdiği kültürel, sanatsal, jeolojik değişim ve kent arkeolojisi hakkında yeni bir dönem açılmıştır. Şüphesiz, İstanbul’un tarihi ile ilgili en göze çarpan özelliği, Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu gibi üç evrensel imparatorluğa başkentlik yapmış olmasıdır.

M.S. 4. yüzyılda Roma İmparatorluğu çok genişlemiş; İstanbul, stratejik konumundan dolayı, İmparator Büyük Konstantin tarafından Roma’nın yerine yeni başkent olarak seçilmiştir. Kent 6 yılı aşkın bir sürede yeniden düzenlenmiş, surlar genişletilmiş, tapınaklar, resmi binalar, saraylar, hamamlar ve hipodrom inşa edilmiştir. 330 yılında yapılan büyük merasimlerle, kentin, Roma İmparatorluğu’nun başkenti olduğu resmen açıklanmıştır.

Yakın çağın başladığı dönemde İkinci Roma ve Yeni Roma adları ile anılan kent, daha sonra “Byzantion” ve geç devirlerde Konstantinopolis olarak adlandırılmıştır. Halk arasında ise kentin adı tarih boyunca “Polis” olarak anıla gelmiştir. Büyük Konstantin’den sonraki imparatorların da şehri güzelleştirme çabalarının devam ettiği anlaşılmaktadır. Kentteki ilk kiliseler de Konstantin’den sonra inşa edilmiştir. Batı Roma İmparatorluğu’nun 5. yüzyılda çökmesi nedeniyle, İstanbul, uzun seneler Doğu Roma İmparatorluğu’nun (Bizans) başkenti olmuştur.

Bizans döneminde yeniden inşa edilen kent, surlarla tekrar genişletilmiştir. Günümüzdeki 6492 m. uzunluğundaki ihtişamlı şehir surları, İmparator Il. Theodosius tarafından yaptırılmıştır. 6. yüzyılda nüfusu yarım milyonu aşan kentte, İmparator Justinyen idaresinde bir altın çağ daha yaşanmıştır. Günümüze kadar ulaşan Ayasofya, bu dönemin bir eseridir. 726-842 yılları arasında kara bir devir olan Latin egemenliği, 4. Haçlı seferinin 1204 yılında şehri istilası ile başlamış, tüm kilise ve manastırlar ile abidelere kadar şehir yıllar boyu talan edilmiştir. 1261’de idaresi tekrar Bizanslıların eline geçen kent, eski zenginliğine tekrar kavuşamamıştır.

İstanbul, 53 günlük bir kuşatma sonrası, 1453’te Türklerin eline geçmiştir. Fatih Sultan Mehmet’in savaş tarihinde ilk defa kullanılan iri boyutlardaki topları, İstanbul surlarının aşılmasının önemli bir sebebidir. Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti buraya taşınmış, ülkenin çeşitli yerlerinden getirilen göçmenlerle şehir nüfusu arttırılmış, boş ve harap olan şehrin imar çalışmalarına başlanmıştır. Şehrin eski halkına din hürriyeti ve sosyal haklar tanınarak, yaşamlarını sürdürmeleri sağlanmıştır. Fetihten yüzyıl sonra ise Türk Sanatı şehre damgasını vurmuş, kubbeler ve minareler şehir siluetine hakim olmuştur.

16. yüzyıldan itibaren Osmanlı Sultanlarının Halife olmalarından ötürü, İstanbul tüm İslam dünyasının da merkezi olmuştur. Sultanların idaresinde şehir tamamen imar edilmiş, büyüleyici bir atmosfere bürünmüştür. Eski akropolde kurulu Sultan Sarayı, Boğaziçi’nin ve Haliç’in eşsiz manzarasına hakim kılınmıştır. 19. yüzyıldan itibaren Batı dünyası ile sıklaşan temaslar sonrası, camiler ve saraylar, Avrupa mimarisi tarzında, Boğaziçi kıyılarına inşa edilmeye başlanmıştır.

Kısa sürede inşa edilen birçok saray, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminin de sembolleridir. 20. yüzyılın başında, İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu’nun sona ermesine şahit olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu parçalanırken ve iç ve dış düşmanlar kendi payları için mücadele ederken; Mustafa Kemal Atatürk, Türk Milletinin desteğini alarak, silah arkadaşları ile birlikte, vatan toprağının kurtarılması için mücadeleye girişmiştir. Milletin iradesi ile kazanılan Kurtuluş Savaşı’nı müteakiben; Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, 1923’te Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.

Bu süreçte, başkentin Ankara’ya taşınması, İstanbul’un önemini değiştirmemiştir. Bu eşsiz şehir, büyüleyici görünümü ile dünya üzerindeki en önemli kültür-turizm-sanat-finans ve ticaret başkentlerinden biri olmayı sürdürmektedir.

Paylaşın