CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, Andımızın kaldırılmasıyla ilgili yargı kararına ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Andımızı kaldıran saray iktidarıdır. Şimdi mahkemelerin, kendi yönettikleri mahkemelerin ardına sığınarak, “Hayır biz yapmadık, mahkemeler böyle karar alıyor” deyip de kendilerini sıyırmaya çalışan da saray iktidarı ve onların destekçisi MHP ve mafyadır” dedi.
Haber Merkezi / CHP Grup Başkanvekili ve Sakarya Milletvekili Engin Özkoç, TBMM’de gündeme ilişkin basın toplantısı gerçekleştirdi. Özkoç , basın toplantısında, saray iktidarında, bir avuç insan zenginleşirken, halkın yoksulluk ve borç batağına saplandığını belirterek, “Bir yanda milyonerler artıyor, bir yanda intiharlar” dedi.
CHP’li Özkoç, HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, hakkındaki yargı kararı okutularak vekilliğinin düşürülmesiyle ilgili, “Hangi siyasi partiye mensup olursa olsun, hiçbir milletvekilinin, süresi dolmadan vekilliğinin düşürülmesi doğru değildir” ifadelerini kullandı.
Özkoç, TBMM’de düzenlediği basın açıklamasında şunları söyledi:
“Erdoğan dün yaptığı açıklamada, Doğu Akdeniz’deki kargaşa ile ilgili bir tabir kullandı. Dedi ki, “kimin eli kimin cebinde belli değil”. Doğu Akdeniz’de kimin eli kimin cebindedir bilmiyorum ama Türkiye’de kimin eli kimin cebinde biliyorum. Erdoğan’ın eli, milletin cebindedir. Sarayın eli, milletin cebindedir. Türkiye, bir yanda yoksullukla uğraşırken, öbür yanda çaresizce intihar eden insanların haberleri çalkalanırken; son bir yıl içerisinde binlerce insan işsiz kalıp, işsizlik sayısı 11 milyonu aşmışken; vatandaşın borcu 244 milyar, esnafın borcu 233 milyar, çiftçinin borcu 21 milyarı artmışken; ülkenin öbür yanında bir avuç insan servetine servet katmaya devam ediyor.
Bir yıl içinde Türkiye’deki milyoner sayısı tam 82 bin 837 kişi arttı. Bir yanda yoksulluktan, çaresizlikten artan intiharlar, öbür yanda yükselen milyoner sayısı, vicdanları sızlatmaktadır. Saray iktidarı, tam da işte budur. Pandemi sürecinde Türkiye, dünyada halkın en az doğrudan destek verilen ülkelerden biridir. Milli gelirin yüzde 1,1’i kadar halka doğrudan destek yapıldı. Bu oranla Türkiye, gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelerin, geri kalmış ülkelerin tamamının ortalamasının altında kaldı. Ak Parti iktidarı, pandemide acaba ne yaptı gerçekten? Halkın borcunu erteledi, borç katlandı. Bankalardan kredi kanallarını açtı. Ne oldu? Borç katlandı.
Artık Türkiye’de vadesi gelen borç, can alıyor, intiharlara neden oluyor. Çare diye önümüze yeni bir ekonomik reform paketi konuldu. Artık insanlar bu reform paketlerine hiç inanmıyorlar. Kaçıncı reform paketi? Bu reform paketleri gerçekten esnafa, işçiye, iş insanına, Türkiye’ye çare oluyor mu? Kesinlikle çare olmuyor. Fabrikalar, tersaneler, kamu arazileri Türkiye’de tek tek satıldı. Türkiye’nin ne zenginliği varsa elden çıkartıldı. Yedek akçeye kadar Türkiye’nin birikimleri yok edildi. Merkez Bankası’nın döviz rezervi ortada yok. Biz 128 milyar doları sorduk. İlk önce inkar ettiler, sonra sıkıştılar. Dövizlerin eridiğini, sattıklarını ifade ettiler.
Biz de tam bu noktada milletimize soruyoruz: Merkez Bankası gibi Türkiye’nin ekonomiyle ilgili can damarı olan Merkez Bankası, 128 milyar doların büyük bir kısmını eğer döviz alarak satışa çıkarttıysa, bunu önceden bildirdi mi kamuoyuna ve ihale yaptı mı? Soruyoruz, cevap alamıyoruz. Tam 128 milyar dolar, halkın parası, yandaşların, faiz lobilerinin cebine gitti. Bu para bizim milli gelirimizin beşte 1’i demektir. 10’dan fazla Türk Telekom demektir, 16 TÜPRAŞ demektir, 32 PETKİM, 21 ERDEMİR demektir. Yüzbinlerce insanımıza iş demektir, aş demektir, ekmek demektir. 83 milyonuz, bu para en basit hesapla Türkiye’deki büyük-küçük her bir vatandaşa, 11 bin 500 lira yardım demektir. İşte tam da söylediğimiz bu. “Para yok” diyorlar ya, para var, kimin için var? Yandaşlar için var. Faiz lobileri için var. O yüzden tekrar soruyoruz: Millete vermediğiniz 128 milyar doların, halkın cebinden çaldığınız, kasasından çaldığınız 128 milyar doların hesabını verecek misiniz, vermeyecek misiniz? Bugün vermezseniz, er geç vereceksiniz. “
“Halkın yastığının altındaki altınlar bitti”
Engin Özkoç, kuyumcuların teminat olarak kamu bankalarına 500 gram altın teminat yatırmaları yönündeki düzenleme çalışmasına işaret ederek, “Halkın yastığının altındaki altınlar bitti, şimdi kuyumculardaki altınlara göz koydular” dedi
Özkoç, “Hiç utanmadan, dünyada skandal olabilecek bir şeyin altına imza atıyorlar. Diyorlar ki, kuyumculardan 500 gram altın, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’na yatırılacaktır. Ne için? Merkez Bankası rezervlerini bitirdiğiniz için. 128 milyar doları yandaşlara ve faiz lobilerine sattığınız için. Yedek akçeyi tükettiğiniz için. İşsizlik fonundaki parayı kullandığınızı için. Şimdi ne oldu şimdi? Şimdi, insanların helal kazanç ile elde ettikleri paralara göz koydunuz. Bugün bunu yapan, yarın bankadaki mevduatlara da göz koyar. Devlet bu noktaya gelmiştir” diye konuştu.
Ülkede her sektörün zor durumda olduğunu belirten Özkoç, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun, CHP milletvekillerinin yurdun dört bir yanını dolaştığını, halka bir araya geldiğini söyledi.
Bugün bir grup milletvekilinin de Şırnak, Hakkari, Mardin ve Urfa’da temaslarda bulunduğunu dile getiren Özkoç, “Ben de sokaklardayım, Sakarya’dayım. Bölgemde yaptığımız çalışmalarda, yük taşımacılığı yapan yani TIR şoförlüğü yapan, kamyonculukla uğraşan insanların da feryat seslerini işittik. Onlar diyorlar ki, ‘Avrupa uyum yasaları konusunda alınan kararlara saygı duyuyoruz. Evet 9 saat çalışalım, çift şoför kullanalım; peki nasıl para kazanacağız’ diyorlar. Sadece sorun dinlemiyor, sorunu konuşmuyoruz. Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla çözüm için taban fiyat uygulanması, akaryakıtta indirimli ÖTV, köprü geçişlerinde belirli saat aralıklarında indirim gibi önlemleri içeren bir düzenleme üzerinde çalışıyoruz” dedi.
CHP’li Özkoç, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün dile getirdiği “Tersine beyin göçünü destekliyoruz, ülkemizin sunduğu fırsatlardan istifade etmeye davet ediyoruz” şeklindeki sözlerine işaret ederek, “Allah aşkına soruyorum; saray iktidarı bilim insanlarına ne fırsat sundu? Üniversite rektörlüklerine, AKP eski milletvekilleri atanmadı mı? Öğrencilerin başını eğmeye çalışan, damgalamaya çalışan bu iktidar değil mi? Ne Akademi’ye, ne ülkeye özgürlük getirmeyen bu iktidar değil mi?” şeklinde konuştu.
Üniversite öğrencilerinin yüzde 80’inin yurt dışına gitmek istediğini belirterek, halkın yüzde 65’inin ifade özgürlüğünün bulunmadığına inandığını ve böyle bir Türkiye’de bilim insanlarına sunulacak “fırsat” olamayacağını vurgulayan Özkoç, özetle şunları söyledi:
“Boğaziçi Üniversitesi’ndeki çocuklarımıza kampanya yaptı. Artık ülkemizde dinlenemediğimi ve istenmediğini hissediyorum. Ülkem adına çok üzgünüm” dediler. Bugün ise duruşmaları var. Arkadaşlarımız, il başkanlarımız, milletvekillerimiz, Grup Başkanvekilimiz Özgür Özel orada. Haksız uygulamalar karşısında açılan bütün mahkemelerde, patlamalarla insanlarımızın yok edildiği süren davalarda, tren kazalarında mağdur edilen insanlarımızın her davasında Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri var. Onlar, halkımızın sesi olmaya devam ediyorlar.”
“İmamoğlu’na uydurma gerekçelerle bir ceza verdiler”
Belediye Başkanlarının yetkilerini tırpanlayan Danıştay kararına da değinen Özkoç, şöyle konuştu:
“Milyonlarca insanın oyunu almış, AKP’li adaylara fark atarak seçimi kazanmış belediye başkanlarımızın elinin kolunun bağlanmasına devam ediyorlar. Önce, belediyelere yapılan yardımlara el koydular. Sonra, vatandaşa yapılan yardımları engellemeye çalıştılar. Daha sonra da belediye meclislerine takoz koydular. Erdoğan, ‘belediye meclislerindeki çoğunluk bizde, hadi bakalım bütçe yapsınlar, hadi bakalım çalışsınlar’ diye tehdit etmişti. Yani Erdoğan diyor ki: “Belediyeler AKP’li olmazsa, ben millete hizmet verdirmem” diyor. Tehdit ettiği Türkiye insanı, tehdit ettiği bizim insanlarımız ve Türkiye’nin geleceğidir.
Bugün de Ordu’da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu’na uydurma gerekçelerle bir ceza verdiler. Bu hukuksuz cezayı, millet iradesine saldırı olarak nitelendiriyoruz. Yol geçen yerine dönen VIP kapısından, herkes gelip geçiyor. Ama söz konusu olan İstanbul Büyükşehir’e aday olan belediye başkanımız olunca kıyametler kopuyor. Devletin ve milletin valiliğinden vazgeçenler, iktidarın ve sarayın valisi olarak jandarmalık yapıyorlar ve orada “Hayır, sen bu kapıdan geçemezsin” diye ona engel oluyorlar. Sonra da ceza veriyorlar. Ceza verdiğiniz kişi, bir kere seçimi kazanıp o seçimden sonra “bu seçim kazanılmış bir seçim değildir” diyerek, oy fazlasına rağmen ikinci bir seçime gittiğiniz, bu sefer de 16 milyon oyun çok daha fazlasında, o oyların içerisindeki en fazla oyu alarak tekrar büyükşehir belediyesine başkan olan Ekrem İmamoğlu dur. Siz onları engellemeye devam edin. Onlar milletimiz için, insanlarımız için hizmet etmeye devam edecekler.”
“ANDIMIZI KALDIRAN SARAY İKTİDARIDIR”
Andımızın kaldırılmasıyla ilgili yargı kararına da değinen Özkoç, şu değerlendirmeyi yaptı: “Siyasetçilerin ikiyüzlü olmaması gerekir. Siyasetçiler, verdikleri sözlerin arkasında durması gerekir. Ama maalesef iktidar ve iktidarın ortağı cumhur-mafya ittifakı, verdiği sözlerin arkasında değil ama yüzleri de kızarmıyor. Neden mi? Söyleyeyim; Andımızı kaldıran saray iktidarıdır.
Şimdi mahkemelerin, kendi yönettikleri mahkemelerin ardına sığınarak, “Hayır biz yapmadık, mahkemeler böyle karar alıyor” deyip de kendilerini sıyırmaya çalışan da saray iktidarı ve onların destekçisi MHP ve mafyadır. Şimdi ben buradan milletimize soruyorum: Gerçekten inanıyor musunuz? Bir barış süreci komedisi esnasında, PKK terör örgütüyle, yani Abdullah Öcalan da masaya oturmuş, yani Kandil’de Karayılan’la masaya oturmuş, devletin görevlilerini buraya göndererek Öcalan’dan ve Karayılan’dan talimat alan bu iktidar; kendileri andımızı kaldırarak, Türkiye’de bir ilke imza atan bu iktidar, “Bunun sorumlusu biz değiliz” demeye çalışıyor. Siz sadece bunu yapmadınız. Siz, tabelalardan TC’yi de kaldırmaya çalıştınız.
Siz, madalyalardan Atatürk resmini de kaldırıyorsunuz. Aslında sizin içinizden gelen şey belli, cumhuriyeti yok etmeye çalışıyorsunuz. Biz buna asla izin vermeyeceğiz. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ve silah arkadaşlarının canı ve kanı pahasına kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin, Çanakkale Savaşı’nda Türkiye’de destan yazan insanlarımızın kanıyla sulanmış bu topraklarda cumhuriyeti, özgürlüğü, demokrasiyi, laik parlamenter sistemi sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz.”
“Türkiye layık olduğu yönetime er ya da geç kavuşacak”
CHP Grup Başkanvekili Özkoç, basın toplantısının sonunda basın mensuplarının sorularını şöyle yanıtladı. HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında yargı kararı okutularak milletvekilliğinin düşürülecek olmasına ilişkin soru üzerine Özkoç, şu karşılığı verdi:
“Hangi siyasi partiye mensup olursa olsun, hiçbir milletvekilinin, milletvekilliği süresi bitmedikten sonra milletvekilliğinin düşürülmesi doğru değildir.
Bunun örneğini Enis Berberoğlu’nda gördük. Enis Berberoğlu ile hukuk dışı bir yol izlenerek, Meclis Başkanı’nın da alet olduğu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde milletvekilliğinin düşürülmesi için alınan karar okutularak milletvekilliği düşürüldü. Şimdi Enis Berberoğlu nerede? Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde. İnsanları mahkemeler kurarak, FETÖ terör örgütünün yollarını ve yöntemlerini deneyen; FETÖ terör örgütüyle kol kola girip de Haberal’ları Tuncay Özkan’ları, Soysal’ları, subaylarımızı, genelkurmay başkanımızı, akademisyenleri, yazar-çizerlerimizi cezaevlerinde tutanlar, yaptıklarından vazgeçmiyorlar. Onlar, genelkurmay başkanımızın yerine Fethullahçı Terör Örgütüne mensup subay ve generalleri getirerek bir darbeye neden oldular. Şimdi de Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda milletvekillerine sopa gösteriyorlar. Yargıyı teslim almışlar. Teslim aldıkları yargıyla, milletvekillerinin vekilliklerini düşürüyorlar. Belediye başkanlarının, belediye başkanlıklarını düşürüp kayyum atıyorlar. Derneklerin yönetim kurullarına varıncaya kadar, bir tek kişi dahi suça karışırsa dernekleri kapatmaya çalışıyorlar. Halkı susturmaya çalışıyorlar.
Neden mi? Çünkü Türkiye’yi yönetemiyorlar. Neden mi? Türkiye açlıkla karşı karşıya. Neden mi? Pandemi sürecini doğru yönetemedikleri için insanlarımız, sağlıkçılarımız ölüyor. Neden mi? Yedek akçeye varıncaya kadar her şeyi sıfırladıkları için, şu anda Türkiye açlık ve yoksullukla karşı karşıya.
Peki, milletin sesi kim? Milletin sesi, vekiller. Onun için ne yapıyorlar? Onları da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden yok etmeye çalışıyorlar.
Diyorlar ki “Gerekirse parti kapatırız. Sonra muhalefeti değiştiririz. Biz muhalefete de provokasyon yaparız, çeşitli oyunlar yaparız, onları terörle ilişkiliymiş gibi gösteririz, böyle bir algı yaratmaya çalışırız ve muhalefeti de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden yok eder, yandaş muhalefet anlayışı dizayn ederiz” diyorlar. Ama buradan sözümüz söz, Cumhuriyet Halk Partisi ve Millet İttifakının milletvekilleri olarak, asla vazgeçmeyeceğiz. Ülkemiz laik, demokratik, özgür parlamenter sisteme kavuşuncaya kadar; Türkiye de liyakat sistemi gelinceye kadar; milletin sesi olan milletvekillerimizin sesinin kısılmayacağı güne kadar; insanlarımızın özgürce, huzur içinde bir ülkede yaşadığı güne kadar; bilim insanlarımızın, öğrencilerimizin, işçilerimizin, nakliyecilerin, Türkiye’de çalışan herkesin, iş insanlarının mutlu, huzurlu bir ülkede üretim yaptığı güne kadar; hep birlikte direneceğiz ve sonunda kötüler kaybedecek, biz kazanacağız. Zalimler kaybedecek, iyiler kazanacak ve göreceksiniz ki, Türkiye layık olduğu yönetime er ya da geç kavuşacak.”