“CHP’de Faik Öztrak Ve Engin Özkoç Arasında Gerginlik” İddiası

14 ve 28 Mayıs seçimlerinde istenilen başarıların yakalanamadığı Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) Faik Öztrak ve Engin Özkoç arasında gerginlik yaşandığı öne sürüldü. Gerginliğin nedeni ise parti örgütü meselesi olduğu ifade edildi.

Gerginlik yaşandığı öne iddia edilen Engin Özkoç ve Faik Öztrak arasındaki ilişkilerin geçmişten günümüze pek iyi olmadığı da belirtildi.

Halk TV’den Seyhan Avşar’ın köşesinde dile getirdiği kulis haberine göre, CHP’de iki ismin kavgası bugünlerde parti içinde gündem oldu.

“Kavganın odağında CHP’li iki önemli isim var. Bir tarafta CHP’nin A Takımındaki Engin Özkoç, diğer tarafta ise statükoyu korumaya çalışan Faik Öztrak. İki ismin arasında yaşanan gerilim bugünlerde herkesin konuştuğu bir konu” diyen Avşar, ikili arasındaki gerilimin son günlerde belirgin bir hal aldığını belirtti.

Avşar şöyle yazdı:

“Olay o kadar büyümüş ki Engin Özkoç ile Faik Öztrak arasında bir tartışma yaşanmış ve Özkoç bu tartışmada sesini yükseltmiş. Özkoç ve Öztrak’ın ilişkisinin pek de iyi olmadığı CHP’yi takip eden tüm gazeteciler tarafından bilinen bir gerçeklik. Ama bu kadar büyük bir gerilime ilk kez tanık olundu.

Kavganın nedeni ise parti örgütü meselesi. Geçtiğimiz günlerde Kemal Kılıçdaroğlu ve Engin Özkoç bir araya gelmişti. Kılıçdaroğlu’nun bu görüşmede ‘örgütten sorumlu koodinatörlük’ görevini Özkoç’a verdiği öne sürüldü. Hatta Özkoç bu görevi bir grup milletvekiliyle beraber yürütmeyi planlayarak bazı vekilleri telefon görüştü. Yeni görevine ve yapacakları çalışmalara yönelik bilgilendirme dahi yaptı.

Aldığım bilgilere göre; Özkoç bu görüşmeyi sadece vekillerle değil İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’yla da paylaşmış. İmamoğlu, Özkoç’un bu göreve gelmesinin önemli bir adım olduğunu ancak sorunları çözmeye yetmeyeceğini aktarmış.

Şimdi gelelim bu görevlendirmenin arka perdesinde yaşananlara…

Özkoç’un yeni görevlendirilmesi birkaç gün önce basına yansıdı. Ancak bu göreve ilişkin Kılıçdaroğlu’nun atama yazısını henüz onaylamadığını öğrendim. Özkoç’un atanmasına ise en büyük karşı çıkışı ise Faik Öztrak gösteriyormuş. Öztrak, örgütten sorumlu ismin CHP Merkez Yönetim Kurulu’ndan (MYK) birisi olması gerektiği konusunda bastıyormuş. Dün telefonla konuştuğum bazı MYK üyeleri de Özkoç isminin bu görev için uygun olmadığını savunarak, Özkoç ismine yönelik itirazlarını Kılıçdaroğlu’na aktardıklarını belirttiler.

İşte ikili arasındaki ayyuka çıkan gerilimin en büyük nedeni bu…

Bu karşı çıkışlara ve arkasından dönen kulislere dayanamayan Özkoç’un, Öztrak’la hesaplaştığı iddia ediliyor.

Bu kavga burada kalır mı bilinmez… Zira yerel seçimlere 9 ay kala kala halkın beklentisine kulak tıkayan bir CHP mi göreceğiz, yoksa tüm tartışmaları bir kenara bırakıp sandığa ve halkın isteklerine odaklanan bir CHP mi? Tüm bunları zaman gösterecek…

Küçük bir not: Bu yazıyı yazdığım saatlerde CHP İl Başkanları toplantısı yapılıyordu. İl başkanlarından Özkoç’a yönelik büyük bir karşı çıkış olmadığı bilgisini aldım. Bu durumun Kılıçdaroğlu’nun kararını etkileyebileceği belirtiliyor.”

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na Partisinden Tam Yetki

Partisinin genel merkezinde yapılan toplantı sonrası konuşan CHP Grup Başkanvekili Özel, “Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda bundan sonraki tüm süreçlerde Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nu yetkilendirmiştir” dedi.

Haber Merkezi / CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun 2 Mart’ta yapılacak Millet İttifakı toplantısı öncesi aday belirleme ve seçim ittifakı gibi konularda partisinin kurullarından tam yetki alması bekleniyor.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin genel merkezinde milletvekilleriyle bir araya geldi. Toplantı sonrası grup başkanvekilleri Engin Özkoç, Engin Altay ve Özgür Özel açıklama yaptı.

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, tüm milletvekillerinin oy birliği ile cumhurbaşkanı adaylığı ve seçim sürecine dair tüm konularda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na tam yetki verdiğini söyledi.

Özel, “milletvekillerinin Cumhurbaşkanı adayı ismi konusunda da uzlaştığını” belirtti.

Milletvekillerinin bir yetki belgesini de hazırladığını belirten Özel, üç grup başkanvekilinin imzasını taşıyan metne dair şunları söyledi:

“CHP TBMM grubu olarak 26 Şubat 2023 günü saat 10:00’da gerçekleştirdiğimiz toplantıda cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda bundan sonraki tüm süreçlerde grubumuz adına karar almak üzere oy birliği ile Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nu yetkilendirmiştir.”

Kılıçdaroğlu’nun 2 Mart’ta yapılacak Millet İttifakı toplantısı öncesi aday belirleme ve seçim ittifakı gibi konularda partisinin kurullarından tam yetki alması bekleniyor.

Kılıçdaroğlu ve Akşener görüşecek

Öte yandan CHP lideri Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in yarın bir araya gelerek, başbaşa görüşme yapacakları öğrenildi. İki parti arasında son dönemde cumhurbaşkanı adaylığı üzerinde gerilim yaşanıyor. İki liderin cumhurbaşkanı adaylığı konusundaki görüş ayrılığının giderilmesi konusunda görüş alışverişinde bulunması bekleniyor.

2 Mart’ta yapılacak toplantı öncesinde İYİ Parti Genel Başkanı Akşener de partisinin milletvekilleri, Genel İdare Kurulu üyeleri ile bir araya gelerek, cumhurbaşkanı adayı konusunda görüşlerini alacak.

Paylaşın

CHP’den Türk Telekom’un Kamulaştırılması Teklifi İçin Araştırma Talebi

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Türkiye Varlık Fonu’nun yeniden kamulaştırmayı planladığı Türk Telekom için TBMM’de araştırma komisyonu kurulmasını istedi. CHP Grup Başkanvekilleri Engin Altay, Özgür Özel ve Engin Özkoç tarafından hazırlanan araştırma önergesi TBMM Başkanlığı’na sunuldu.

Önergenin gerekçesinde, Türk Telekom’un yüzde 55 hissesinin 2005 yılından bu yana Hariri Ailesi’ne ait Ojer Telekomünikasyon A.Ş.’de olduğu belirtildi.

Elektrik Mühendisleri Odası’nın (EMO) hazırladığı rapora dikkat çekilden gerekçede “Ojer Telekom, 2006-2015 döneminde Türk Telekom üzerinden 5.7 milyar dolar kâr elde ederek, bu geliri Türkiye’den kaçırmıştır. Yıllarca yeniden yapılandırılan borçlar, Ojer Telekom’un Türkiye’yi terk etmesiyle bankaların sırtına kalmıştır. Kamu adına Türk Telekom’un yönetimine getirilen Yiğit Bulut, Efkan Ala, İsmet Yılmaz, İbrahim Şahin, Süleyman Karaman, Fahri Kasırga, Fuat Oktay, İbrahim Eren, Habip Soluk gibi isimler, süreci izlemekle yetinmiş, denetim görevlerini yerine getirmemiştir” denildi.

CHP, gerekçede dikkat çekilen noktalar şöyle:

“Türk Telekom, 2020 faaliyet raporuna ‘Türkiye’nin fiber dönüşümüne öncülük ederek ülkenin tamamında yüksek kalitede ve hızda internet erişimi sağlamak’ hedefi koyarken, Türkiye Varlık Fonu Genel Müdürü’nün Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı ‘…Türk Telekom’un özellikle fiber altyapıdaki dominant pozisyonu nedeniyle orada hâkim bir durum var ve bankalar 2026’da imtiyazın bir kısmı, faaliyetlerin önemli bir kısmını içeren bu imtiyaz biteceği için de kendi bakış açıları açısından bu yatırımı yapmayı mantıklı bulmadıkları için devamlı Türk Telekom sektöründe aslında o hepimizin eleştiri ya da şikâyet etmek durumunda kaldığı -internet yavaşlığı olsun, diğer konular olsun-durumu ortaya çıkıyor!’ şeklindeki açıklama; bu hedefin kağıt üzerinde kaldığının ve gerekli yatırımların yapılmadığının itirafı niteliğindedir.

Faturası halka

Türk Telekom’u devraldıktan sonra, borcu borçla döndürerek, kurumdan 5.7 milyar dolar gelir elde eden Hariri Ailesi, Aralık 2018’de yönetimden ayrılırken, Türk Telekom’daki yüzde 55 hissesi de ödenmeyen milyarlarca dolarlık kredilerin karşılığı olarak bankalara geçmiştir. Bankalar asıl faaliyet alanları olmamasına karşın Türk Telekom’a özel uygulama ile şirket kurarak, AKP iktidarıyla birlikte 3 yıldır Türk Telekom’u işletmektedir. Bugün Varlık Fonu’nun Türk Telekom’u yeniden kamulaştırmak için harekete geçmiştir ve kamuoyuna yansıyan haberlere göre, Varlık Fonu, Türk Telekom’un yüzde 55 hissesini alabilmek için bu hisselere sahip bankalarla kredi pazarlığı yapmaktadır. Bu da Türk Telekom özelleştirmesinden sonra kamulaştırılmasının da millete bir fatura çıkaracağının işaretidir. Millete bir fatura yüklenecekse, öncelikle bu konu TBMM’de ele alınmalıdır.

17 yılı araştırın

Bu nedenlerle; Varlık Fonu tarafından yeniden kamulaştırılması planlanan Türk Telekom’un özelleştirildiği 2005 yılından bugüne kadar geçen 17 yıllık zamanda, hem iletişim altyapısı hem de mali olarak ortaya çıkan kamu zararının boyutlarının incelenmesi, yönetici olarak atanan kamu görevlilerinin sorumluluklarının ortaya konulması, yeniden kamulaştırmanın milletin sırtına yükleyeceği faturanın ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılması gerekli görülmektedir.”

Paylaşın

Erdoğan’dan CHP’li İki Vekil Hakkında Suç Duyurusu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Grup Başkanvekili ve Sakarya Milletvekili Engin Özkoç ve CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu hakkında “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla suç duyurusunda bulundu.

Erdoğan’ın, avukatı Hüseyin Aydın aracılığıyla yaptığı suç duyurusu dilekçesinde, TELE 1’de 14 Ocak 2022 tarihinde gerçekleşen programda Engin Özkoç ve Aykut Erdoğdu’nun söylediği sözlerin, “kişilik haklarını ihlal eder nitelikte iftira ve hakaret boyutuna vardığı, ifade özgürlüğünün sınırlarının aşıldığı” ileri sürüldü.

Dilekçede Engin Özkoç ve Aykut Erdoğdu hakkında “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçundan soruşturma açılarak kamu davası açılması talep edildi.

BİA Medya Gözlem Raporuna göre, son 7 yılda 70 gazeteci “Cumhurbaşkanına hakaret”ten mahkum edildi.

Ne olmuştu?

Tele1’de katıldığı programda “Çok meşhur bir söz vardır. Taçlanan baş akıllanır diye. Ama görüyoruz ki gerçek değil. Ya da tam tersi bir söz vardır. Büyükbaş hayvan bir saraya girdiği zaman o kral olmaz. O saray ahır olur” diyen gazeteci Sedef Kabaş, sabaha karşı 02.00’da sıralarında gözaltına alındı.

Kabaş bu sözleri nedeniyle, AKP Sözcüsü Ömer Çelik, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ile Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın tarafından hedef gösterildi.

Sedef Kabaş “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla 22 Ocak’ta tutuklanarak Bakırköy Cezaevine gönderildi.

İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliğine çıkarılan Kabaş, ifadesinde, “Sözün orijinali bir atasözüdür. Hatta sözün orijinalini de değiştirerek sarf ettim. Bundan da anlaşılacağı üzere hakaret etme gibi bir kastım yoktur. Kastetmek istediğim, toplumu kucaklayan, birleştirici bir üslup olması gerektiğidir. Bunu vurgulamak istedim. Atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Serbest bırakılmayı talep ederim” dedi.

Ancak hakimlik, Kabaş’ın üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, öngörülen cezanın alt ve üst sınırı dikkate alındığında, kaçma ve saklanma ihtimalinin yüksek olması ve adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı hususlarını göz önünde bulundurduğunu ifade ederek tutuklama kararı verdi.

Tele1’e ceza

RTÜK, tutuklanan gazeteci Sedef Kabaş’ın sözleriyle, “Toplumu kin ve düşmanlığa tahrik ettiği” iddiasıyla Tele 1’e yüzde 5 idari para cezası, beş kez de program durdurma cezası verdi. Uğur Dündar’ın RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’i eleştirmesi nedeniyle de kanala, yüzde 3 idari para cezası verildi.

RTÜK’ün oy çokluğuyla aldığı karar kapsamında TELE 1’de yayınlanan Demokrasi Arenası programı beş kez yayınlanamayacak. Programın sunucusu Uğur Dündar, bir ay boyunca TELE 1 ve başka bir kanalda program yapamayacak.

Kanal, 2022 yılı içinde yasanın, “8/1/b” bendinden bir ceza daha alırsa bu kez kanalın yayını 10 gün boyunca durdurulacak. Kanal üçüncü kez aynı maddeden ceza alırsa lisansı iptal edilecek.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

CHP’li Erdoğdu’dan ‘Kel’ Esprisi: Şampuan Reklamı Yıldızları

CHP’li Mahmut Tanal’ın sosyal medya hesabından paylaştığı fotoğraf espri konusu olurken, CHP’li Aykut Erdoğdu, fotoğrafı alıntılayarak yaptığı paylaşımda ‘Şampuan reklamı yıldızları’ ifadesini kullandı.

Haber Merkezi / CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın paylaştığı fotoğraf sosyal medyada espri konusu oldu.

Tanal, Meclis’ten paylaştığı fotoğrafta, kendisiyle birlikte Engin Özkoç, Enis Berberoğlu gibi kel olan vekillerin olması, CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun dikkatini çekti.

Erdoğdu, fotoğrafı alıntılayarak yaptığı paylaşımda ‘Şampuan reklamı yıldızları’ ifadesini kullandı. Bu esprili paylaşıma Tanal da ”Tarak ve şampuana hayır” paylaşımı ile destek verdi.

Paylaşımın altına yapılan yorumlardan bazıları şöyle;

  • CHP’nin ülkemizin bütün problemlerini çözeceğine inanıyoruz, kellik hariç.
  • Valla şimdiden çok çalışın çünkü çok parlak bir iktidar devir alamayacaksınız. Allah yardımcınız olsun.
  • İktidarın derdinden adamlarda saç kalmamış. Türkiye Cumhuriyeti milleti olarak kel kalmak istemeyenler için iktidar değişimi şarttır. Onlarda ki beyin yoksunluğundan dolayı, bizlerde saç yoksunluğu başlıyor.
  • Maden olan yerde ot bitmezmis. Sayın vekillerim. İyi çalışmalar.
  • Mahmut amca az çalışın , kafada saç kalmamış.
  • Tarrrrak kırmızı çizgimizdir.
  • Kuaföre çalışıyor gibisiniz…:))
  • Hayir bu grubun kuafore ihtiyaci yok.
Paylaşın

CHP’li Özkoç: AKP Politikaları Vatandaşı Ölüme Terk Ediyor

Sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklama ile fahiş fiyatlara tepki gösteren CHP Milletvekili Engin Özkoç, açıklamasında “AKP politikaları vatandaşı ölüme terk ediyor. AKP KORONAVİRÜS’TEN DAHA TEHLİKELİDİR!” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / CHP Grup Başkanvekili ve Sakarya Milletvekili Engin Özkoç, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklama ile fahiş fiyatlara tepki gösterdi.

Özkoç, açıklamasında şu ifadeleri kullandı;

“Balı, kaymağı geçtim. Bir şişe süt alıyorsun 10 TL. Bir yumurta 1 TL. Bu millet nasıl beslenecek? Bu millet nasıl geçinecek? Düşünen yok. Varsa yoksa ekonomiyle ilgili yalanlar… AKP politikaları vatandaşı ölüme terk ediyor. AKP KORONAVİRÜS’TEN DAHA TEHLİKELİDİR!”

CHP’li Özkoç, daha sonra yaptığı bir paylaşımda da yurt sorununa dikkat çekerek, şu ifadeleri kullandı;

“Yurtların durumu ortada. Yurtlar yetersiz! Pandemi koşullarına uygun değil! Bir yıl yatmanın, önlem almamanın sonucu ağır olacak. Geleceği parlak gençlerimizi, bu ülkenin yetiştirdiği değerli öğretim üyelerini, öğretmenleri kaybedemeyiz. ÖNLEM ALIN!”

Paylaşın

CHP’li Özkoç: Andımızı kaldıran saray iktidarıdır

CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, Andımızın kaldırılmasıyla ilgili yargı kararına ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Andımızı kaldıran saray iktidarıdır. Şimdi mahkemelerin, kendi yönettikleri mahkemelerin ardına sığınarak, “Hayır biz yapmadık, mahkemeler böyle karar alıyor” deyip de kendilerini sıyırmaya çalışan da saray iktidarı ve onların destekçisi MHP ve mafyadır” dedi.

Haber Merkezi / CHP Grup Başkanvekili ve Sakarya Milletvekili Engin Özkoç, TBMM’de gündeme ilişkin basın toplantısı gerçekleştirdi. Özkoç , basın toplantısında, saray iktidarında, bir avuç insan zenginleşirken, halkın yoksulluk ve borç batağına saplandığını belirterek, “Bir yanda milyonerler artıyor, bir yanda intiharlar” dedi.

CHP’li Özkoç, HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, hakkındaki yargı kararı okutularak vekilliğinin düşürülmesiyle ilgili, “Hangi siyasi partiye mensup olursa olsun, hiçbir milletvekilinin, süresi dolmadan vekilliğinin düşürülmesi doğru değildir” ifadelerini kullandı.

Özkoç, TBMM’de düzenlediği basın açıklamasında şunları söyledi:

“Erdoğan dün yaptığı açıklamada, Doğu Akdeniz’deki kargaşa ile ilgili bir tabir kullandı. Dedi ki, “kimin eli kimin cebinde belli değil”. Doğu Akdeniz’de kimin eli kimin cebindedir bilmiyorum ama Türkiye’de kimin eli kimin cebinde biliyorum. Erdoğan’ın eli, milletin cebindedir. Sarayın eli, milletin cebindedir. Türkiye, bir yanda yoksullukla uğraşırken, öbür yanda çaresizce intihar eden insanların haberleri çalkalanırken; son bir yıl içerisinde binlerce insan işsiz kalıp, işsizlik sayısı 11 milyonu aşmışken; vatandaşın borcu 244 milyar, esnafın borcu 233 milyar, çiftçinin borcu 21 milyarı artmışken; ülkenin öbür yanında bir avuç insan servetine servet katmaya devam ediyor.

Bir yıl içinde Türkiye’deki milyoner sayısı tam 82 bin 837 kişi arttı. Bir yanda yoksulluktan, çaresizlikten artan intiharlar, öbür yanda yükselen milyoner sayısı, vicdanları sızlatmaktadır. Saray iktidarı, tam da işte budur. Pandemi sürecinde Türkiye, dünyada halkın en az doğrudan destek verilen ülkelerden biridir. Milli gelirin yüzde 1,1’i kadar halka doğrudan destek yapıldı. Bu oranla Türkiye, gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelerin, geri kalmış ülkelerin tamamının ortalamasının altında kaldı. Ak Parti iktidarı, pandemide acaba ne yaptı gerçekten? Halkın borcunu erteledi, borç katlandı. Bankalardan kredi kanallarını açtı. Ne oldu? Borç katlandı.

Artık Türkiye’de vadesi gelen borç, can alıyor, intiharlara neden oluyor. Çare diye önümüze yeni bir ekonomik reform paketi konuldu. Artık insanlar bu reform paketlerine hiç inanmıyorlar. Kaçıncı reform paketi? Bu reform paketleri gerçekten esnafa, işçiye, iş insanına, Türkiye’ye çare oluyor mu? Kesinlikle çare olmuyor. Fabrikalar, tersaneler, kamu arazileri Türkiye’de tek tek satıldı. Türkiye’nin ne zenginliği varsa elden çıkartıldı. Yedek akçeye kadar Türkiye’nin birikimleri yok edildi. Merkez Bankası’nın döviz rezervi ortada yok. Biz 128 milyar doları sorduk. İlk önce inkar ettiler, sonra sıkıştılar. Dövizlerin eridiğini, sattıklarını ifade ettiler.

Biz de tam bu noktada milletimize soruyoruz: Merkez Bankası gibi Türkiye’nin ekonomiyle ilgili can damarı olan Merkez Bankası, 128 milyar doların büyük bir kısmını eğer döviz alarak satışa çıkarttıysa, bunu önceden bildirdi mi kamuoyuna ve ihale yaptı mı? Soruyoruz, cevap alamıyoruz. Tam 128 milyar dolar, halkın parası, yandaşların, faiz lobilerinin cebine gitti. Bu para bizim milli gelirimizin beşte 1’i demektir. 10’dan fazla Türk Telekom demektir, 16 TÜPRAŞ demektir, 32 PETKİM, 21 ERDEMİR demektir. Yüzbinlerce insanımıza iş demektir, aş demektir, ekmek demektir. 83 milyonuz, bu para en basit hesapla Türkiye’deki büyük-küçük her bir vatandaşa, 11 bin 500 lira yardım demektir. İşte tam da söylediğimiz bu. “Para yok” diyorlar ya, para var, kimin için var? Yandaşlar için var. Faiz lobileri için var. O yüzden tekrar soruyoruz: Millete vermediğiniz 128 milyar doların, halkın cebinden çaldığınız, kasasından çaldığınız 128 milyar doların hesabını verecek misiniz, vermeyecek misiniz? Bugün vermezseniz, er geç vereceksiniz. “

“Halkın yastığının altındaki altınlar bitti”

Engin Özkoç, kuyumcuların teminat olarak kamu bankalarına 500 gram altın teminat yatırmaları yönündeki düzenleme çalışmasına işaret ederek, “Halkın yastığının altındaki altınlar bitti, şimdi kuyumculardaki altınlara göz koydular” dedi

Özkoç, “Hiç utanmadan, dünyada skandal olabilecek bir şeyin altına imza atıyorlar. Diyorlar ki, kuyumculardan 500 gram altın, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’na yatırılacaktır. Ne için? Merkez Bankası rezervlerini bitirdiğiniz için. 128 milyar doları yandaşlara ve faiz lobilerine sattığınız için. Yedek akçeyi tükettiğiniz için. İşsizlik fonundaki parayı kullandığınızı için. Şimdi ne oldu şimdi? Şimdi, insanların helal kazanç ile elde ettikleri paralara göz koydunuz. Bugün bunu yapan, yarın bankadaki mevduatlara da göz koyar. Devlet bu noktaya gelmiştir” diye konuştu.

Ülkede her sektörün zor durumda olduğunu belirten Özkoç, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun, CHP milletvekillerinin yurdun dört bir yanını dolaştığını, halka bir araya geldiğini söyledi.

Bugün bir grup milletvekilinin de Şırnak, Hakkari, Mardin ve Urfa’da temaslarda bulunduğunu dile getiren Özkoç, “Ben de sokaklardayım, Sakarya’dayım. Bölgemde yaptığımız çalışmalarda, yük taşımacılığı yapan yani TIR şoförlüğü yapan, kamyonculukla uğraşan insanların da feryat seslerini işittik. Onlar diyorlar ki, ‘Avrupa uyum yasaları konusunda alınan kararlara saygı duyuyoruz. Evet 9 saat çalışalım, çift şoför kullanalım; peki nasıl para kazanacağız’ diyorlar. Sadece sorun dinlemiyor, sorunu konuşmuyoruz. Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla çözüm için taban fiyat uygulanması, akaryakıtta indirimli ÖTV, köprü geçişlerinde belirli saat aralıklarında indirim gibi önlemleri içeren bir düzenleme üzerinde çalışıyoruz” dedi.

CHP’li Özkoç, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün dile getirdiği “Tersine beyin göçünü destekliyoruz, ülkemizin sunduğu fırsatlardan istifade etmeye davet ediyoruz” şeklindeki sözlerine işaret ederek, “Allah aşkına soruyorum; saray iktidarı bilim insanlarına ne fırsat sundu? Üniversite rektörlüklerine, AKP eski milletvekilleri atanmadı mı? Öğrencilerin başını eğmeye çalışan, damgalamaya çalışan bu iktidar değil mi? Ne Akademi’ye, ne ülkeye özgürlük getirmeyen bu iktidar değil mi?” şeklinde konuştu.

Üniversite öğrencilerinin yüzde 80’inin yurt dışına gitmek istediğini belirterek, halkın yüzde 65’inin ifade özgürlüğünün bulunmadığına inandığını ve böyle bir Türkiye’de bilim insanlarına sunulacak “fırsat” olamayacağını vurgulayan Özkoç, özetle şunları söyledi:

“Boğaziçi Üniversitesi’ndeki çocuklarımıza kampanya yaptı. Artık ülkemizde dinlenemediğimi ve istenmediğini hissediyorum. Ülkem adına çok üzgünüm” dediler. Bugün ise duruşmaları var. Arkadaşlarımız, il başkanlarımız, milletvekillerimiz, Grup Başkanvekilimiz Özgür Özel orada. Haksız uygulamalar karşısında açılan bütün mahkemelerde, patlamalarla insanlarımızın yok edildiği süren davalarda, tren kazalarında mağdur edilen insanlarımızın her davasında Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri var. Onlar, halkımızın sesi olmaya devam ediyorlar.”

“İmamoğlu’na uydurma gerekçelerle bir ceza verdiler”

Belediye Başkanlarının yetkilerini tırpanlayan Danıştay kararına da değinen Özkoç, şöyle konuştu:

“Milyonlarca insanın oyunu almış, AKP’li adaylara fark atarak seçimi kazanmış belediye başkanlarımızın elinin kolunun bağlanmasına devam ediyorlar. Önce, belediyelere yapılan yardımlara el koydular. Sonra, vatandaşa yapılan yardımları engellemeye çalıştılar. Daha sonra da belediye meclislerine takoz koydular. Erdoğan, ‘belediye meclislerindeki çoğunluk bizde, hadi bakalım bütçe yapsınlar, hadi bakalım çalışsınlar’ diye tehdit etmişti. Yani Erdoğan diyor ki: “Belediyeler AKP’li olmazsa, ben millete hizmet verdirmem” diyor. Tehdit ettiği Türkiye insanı, tehdit ettiği bizim insanlarımız ve Türkiye’nin geleceğidir.

Bugün de Ordu’da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu’na uydurma gerekçelerle bir ceza verdiler. Bu hukuksuz cezayı, millet iradesine saldırı olarak nitelendiriyoruz. Yol geçen yerine dönen VIP kapısından, herkes gelip geçiyor. Ama söz konusu olan İstanbul Büyükşehir’e aday olan belediye başkanımız olunca kıyametler kopuyor. Devletin ve milletin valiliğinden vazgeçenler, iktidarın ve sarayın valisi olarak jandarmalık yapıyorlar ve orada “Hayır, sen bu kapıdan geçemezsin” diye ona engel oluyorlar. Sonra da ceza veriyorlar. Ceza verdiğiniz kişi, bir kere seçimi kazanıp o seçimden sonra “bu seçim kazanılmış bir seçim değildir” diyerek, oy fazlasına rağmen ikinci bir seçime gittiğiniz, bu sefer de 16 milyon oyun çok daha fazlasında, o oyların içerisindeki en fazla oyu alarak tekrar büyükşehir belediyesine başkan olan Ekrem İmamoğlu dur. Siz onları engellemeye devam edin. Onlar milletimiz için, insanlarımız için hizmet etmeye devam edecekler.”

“ANDIMIZI KALDIRAN SARAY İKTİDARIDIR”

Andımızın kaldırılmasıyla ilgili yargı kararına da değinen Özkoç, şu değerlendirmeyi yaptı: “Siyasetçilerin ikiyüzlü olmaması gerekir. Siyasetçiler, verdikleri sözlerin arkasında durması gerekir. Ama maalesef iktidar ve iktidarın ortağı cumhur-mafya ittifakı, verdiği sözlerin arkasında değil ama yüzleri de kızarmıyor. Neden mi? Söyleyeyim; Andımızı kaldıran saray iktidarıdır.

Şimdi mahkemelerin, kendi yönettikleri mahkemelerin ardına sığınarak, “Hayır biz yapmadık, mahkemeler böyle karar alıyor” deyip de kendilerini sıyırmaya çalışan da saray iktidarı ve onların destekçisi MHP ve mafyadır. Şimdi ben buradan milletimize soruyorum: Gerçekten inanıyor musunuz? Bir barış süreci komedisi esnasında, PKK terör örgütüyle, yani Abdullah Öcalan da masaya oturmuş, yani Kandil’de Karayılan’la masaya oturmuş, devletin görevlilerini buraya göndererek Öcalan’dan ve Karayılan’dan talimat alan bu iktidar; kendileri andımızı kaldırarak, Türkiye’de bir ilke imza atan bu iktidar, “Bunun sorumlusu biz değiliz” demeye çalışıyor. Siz sadece bunu yapmadınız. Siz, tabelalardan TC’yi de kaldırmaya çalıştınız.

Siz, madalyalardan Atatürk resmini de kaldırıyorsunuz. Aslında sizin içinizden gelen şey belli, cumhuriyeti yok etmeye çalışıyorsunuz. Biz buna asla izin vermeyeceğiz. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ve silah arkadaşlarının canı ve kanı pahasına kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin, Çanakkale Savaşı’nda Türkiye’de destan yazan insanlarımızın kanıyla sulanmış bu topraklarda cumhuriyeti, özgürlüğü, demokrasiyi, laik parlamenter sistemi sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz.”

“Türkiye layık olduğu yönetime er ya da geç kavuşacak”

CHP Grup Başkanvekili Özkoç, basın toplantısının sonunda basın mensuplarının sorularını şöyle yanıtladı. HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında yargı kararı okutularak milletvekilliğinin düşürülecek olmasına ilişkin soru üzerine Özkoç, şu karşılığı verdi:

“Hangi siyasi partiye mensup olursa olsun, hiçbir milletvekilinin, milletvekilliği süresi bitmedikten sonra milletvekilliğinin düşürülmesi doğru değildir.

Bunun örneğini Enis Berberoğlu’nda gördük. Enis Berberoğlu ile hukuk dışı bir yol izlenerek, Meclis Başkanı’nın da alet olduğu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde milletvekilliğinin düşürülmesi için alınan karar okutularak milletvekilliği düşürüldü. Şimdi Enis Berberoğlu nerede? Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde. İnsanları mahkemeler kurarak, FETÖ terör örgütünün yollarını ve yöntemlerini deneyen; FETÖ terör örgütüyle kol kola girip de Haberal’ları Tuncay Özkan’ları, Soysal’ları, subaylarımızı, genelkurmay başkanımızı, akademisyenleri, yazar-çizerlerimizi cezaevlerinde tutanlar, yaptıklarından vazgeçmiyorlar. Onlar, genelkurmay başkanımızın yerine Fethullahçı Terör Örgütüne mensup subay ve generalleri getirerek bir darbeye neden oldular. Şimdi de Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda milletvekillerine sopa gösteriyorlar. Yargıyı teslim almışlar. Teslim aldıkları yargıyla, milletvekillerinin vekilliklerini düşürüyorlar. Belediye başkanlarının, belediye başkanlıklarını düşürüp kayyum atıyorlar. Derneklerin yönetim kurullarına varıncaya kadar, bir tek kişi dahi suça karışırsa dernekleri kapatmaya çalışıyorlar. Halkı susturmaya çalışıyorlar.

Neden mi? Çünkü Türkiye’yi yönetemiyorlar. Neden mi? Türkiye açlıkla karşı karşıya. Neden mi? Pandemi sürecini doğru yönetemedikleri için insanlarımız, sağlıkçılarımız ölüyor. Neden mi? Yedek akçeye varıncaya kadar her şeyi sıfırladıkları için, şu anda Türkiye açlık ve yoksullukla karşı karşıya.

Peki, milletin sesi kim? Milletin sesi, vekiller. Onun için ne yapıyorlar? Onları da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden yok etmeye çalışıyorlar.

Diyorlar ki “Gerekirse parti kapatırız. Sonra muhalefeti değiştiririz. Biz muhalefete de provokasyon yaparız, çeşitli oyunlar yaparız, onları terörle ilişkiliymiş gibi gösteririz, böyle bir algı yaratmaya çalışırız ve muhalefeti de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden yok eder, yandaş muhalefet anlayışı dizayn ederiz” diyorlar. Ama buradan sözümüz söz, Cumhuriyet Halk Partisi ve Millet İttifakının milletvekilleri olarak, asla vazgeçmeyeceğiz. Ülkemiz laik, demokratik, özgür parlamenter sisteme kavuşuncaya kadar; Türkiye de liyakat sistemi gelinceye kadar; milletin sesi olan milletvekillerimizin sesinin kısılmayacağı güne kadar; insanlarımızın özgürce, huzur içinde bir ülkede yaşadığı güne kadar; bilim insanlarımızın, öğrencilerimizin, işçilerimizin, nakliyecilerin, Türkiye’de çalışan herkesin, iş insanlarının mutlu, huzurlu bir ülkede üretim yaptığı güne kadar; hep birlikte direneceğiz ve sonunda kötüler kaybedecek, biz kazanacağız. Zalimler kaybedecek, iyiler kazanacak ve göreceksiniz ki, Türkiye layık olduğu yönetime er ya da geç kavuşacak.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’na linç girişimi raporu açıklandı!

CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, CHP Linç Girişimini Araştırma Komisyonu üyeleriyle birlikte TBMM’de basın toplantısı düzenledi.

Düzenlenen basın toplantısında, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na şehit cenazesinde gerçekleştirilen linç girişimine ilişkin hazırlanan rapordan bilgiler verildi.

CHP Grup Başkanvekili Özkoç, basın toplantısında, olay yerindeki bütün görüntü kayıtlarını, fotoğraf ve tanık ifadelerini incelediklerini, devlet töreni yönetmelik, yönerge ve teamüllerini araştırdıklarını, mevcut tablo ile olması gerekeni karşılaştırdıklarını anlattı.

Rapor çalışmamıza paralel olarak Kılıçdaroğlu’nun tören alanına girdiği andan, evden çıkarıldığı dakikaya kadar her adımını kesit analizleriyle ortaya koyan bir belgesel hazırladıklarını ve önümüzdeki hafta yayımlanacağını bildiren Özkoç, raporun içeriğine ilişkin şu bilgileri verdi:

“Rapordaki somut delil ve tespitler ile belgeseldeki açık görüntüler, Genel Başkanımıza yönelik planlı bir linç girişiminin gerçekleştirildiğini ortaya koymaktadır.

İlk olarak, şehidimiz Yener Kırıkçı için cenaze namazının, 20 Nisan Cumartesi günü, ikindi namazını müteakip Çubuk Merkez Cami’nde kılınması kararlaştırılmıştı. Daha sonra Valilik tarafından cenaze namazı; “garip bir tesadüf” oluştaracak şekilde; İstanbul Maltepe’deki Halk Buluşmasıyla aynı gün ve saate, 21 Ağustos günü öğle namazına çekilmiş, yeri de Merkez Cami’nden 3 bin nüfuslu küçük bir köy olan Akkuzulu Köyü’ne alınmıştı.
10 binden fazla insanın katıldığı cenaze töreni için Ankara’nın çeşitli merkezlerinden taşıma yapıldı.

“15 şüpheli belediyede şöfor”

Gözaltına alınan şüphelilerden 15 tanesi’nin Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde şoför olarak görev yapıyor olması, taşımayı kimlerin, ne şekilde organize ettiğini göstermektedir.

Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu dahil, Milli Savunma Bakanı, Milli Eğitim Bakanı, Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları, emniyet genel müdürü ve çok sayıda milletvekilinin katılacağı bilinen bir cenaze töreni için, yönergelerde bulunması gereken güvenlik koridorları oluşturulmamış, güzergah ve yol trafiğe açık tutulmamamıştır.
Genel Başkanımızın cenaze törenine katılmasıyla birlikte başlayan provokasyona, imamın defalarca cemaate çağrı yapmasını gerektirecek açık tabloya rağmen müdahale edilmemiş, cenaze namazı bile zorlukla kılınabilmiştir.

“Bakanlar, şehidi selamlamadan alandan ayrıldı”

Cenaze namazının ardından da devlet töreni yönetmelik ve yönergelerine göre, şehidinin naaşının konulduğu top arabasını takip etmesi ve son kez selamlaması gereken protokol, tam ters istikamette güvenlik şeridi içinde tören alanını terk etmiştir.

Genel Başkanımız, koruma ekibine çizilen güzergahı takip etmiş ve açık bir şekilde kontrolsüz kalabalığın içine sürüklenmiştir.

“Taş ve sopalar da görüntülerde açıktır”

Genel Başkanımızın yönlendirildiği güzergahta ve top arabasının arkasında hiçbir güvenlik koridoru yer almamıştır.
Hem kitapta hem de belgeselde açık bir şekilde görüleceği üzere, Genel Başkanımız kalabalığın içine itildikten sonra aynı yüzler, belli bir organizasyon içinde; kortejin önünde kolkola girerek basınç yaratmak, işaretle birbirlerine genel başkanın yerini göstermek, duvar üzerinde birbirlerini yönlendirmek yoluyla linci gerçekleştirmeye çalışmışlardır. Taş ve sopalar da görüntülerde açıktır.

Genel Başkanımız ve beraberindekilerın sığındıkları eve; Savcılık kayıtlarına göre bölgede bulunan 700’den fazla güvenlik görevlisinin, 1,5 saat müdahalede bulunmaması, evin etrafında güvenlik çemberinin dahi oluşturulamaması, hiçbir şekilde açıklanabilir bir tablo değildir.

Emniyet Genel Müdürü’nün açıklamaları

Buradaki bir diğer dayanağımız; dönemin Emniyet Genel Müdürü Celal Uzunkaya’nın olaydan bir gün sonra verdiği röportajdır.

Uzunkaya bizzat kendi ifadesiyle jandarmanın evin önündeki kalabalığa müdahale etmediğini ve kendisinin devreye girmek zorunda kaldığını belirtmiştir.

Uzunkaya’nın ardından, 1 saat 15 dakika Köy Konağı’nda bekledikleri anlaşılan, Savunma Bakanı Hulusi Akar, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ve AKP Genel Sekreteri Fatih Şahin, Genel Başkanımızın bulunduğu evin önüne gelerek, süreci noktaladı.

Akar’ın o hadsiz konuşmasının ardından Genel Başkanımız evden çıkarıldı. Jandarma bölgesinde, Emniyet zırhlı aracıyla güvenli bir alana götürüldü.

“İşlenmiş 11 suç var”

Aktardıklarım; açık Linç girişimi, raporumuzda belgeler ve somut dayanaklarla, belgeselde de tartışmaya yer bırakmayacak görüntülerle ortaya konulmuştur.

Ortaya koyduğumuz deliller üzerinden, bir iddia değil, hukuki tespit olarak söyleyebiliriz; 21 Nisan 2019 günü Çubuk’un Akkuzulu Köyü’nde şu suçlar işlenmiştir;

– Öldürmeye Tam Teşebbüs (TCK 82/g) suçu
– Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik (TCK 216/1) suçu
– Kasten Yaralama (TCK 86/2-3d) suçu
– Hakaret (TCK 125/3a,b-4) suçu
– Mala Zarar Verme (TCK 152/1f,g) suçu
– Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma (TCK 109/2-3b,c) suçu
– Siyasi Hakların Kullanılmasının Engellenmesi (TCK 114/2 ve 119/1c)
– İnanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi (TCK 115-119),
– Memura Etkin Direnme (TCK 265),
– Görevi Kötüye Kullanma (TCK 257)
– Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma/Örgüte Üye Olma (TCK 220)

Bu açık tabloya rağmen bugün Genel Başkanımıza yönelik linç girişimiyle ilgili yargılama sürecinde, tutuklu tek bir sanık yoktur. Yumruk atan Osman Sarıgün dahil.

“Soylu için suç duyurusunda bulunduk”

Biz, Çubuk Cumhuriyet Başsavcısına tüm şüphelilerin tutuklanması talebiyle başvuruda bulunduk. Sonuç alamadık. Hakimler Savcılar Kurulu’na şikayette bulunduk. Sonuç yok.

Olay günü görevli İl Jandarma Komutanı, İl Emniyet Müdürü ve tüm görevlilerle ilgili suç duyurusunda bulunduk. Hala bekliyoruz. Ve bizce en önemlisi, sorunun, toplumsal gerilimin zeminini yaratan söylemleri nedeniyle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu için suç duyurusunda bulunduk.

CHP’li il başkanlarını şehit cenazesine almayın talimatından başlayarak tehdit ve hakaretlerini sıraladık ve Bakan’ın yargılanmasını istedik. Halkı kin ve nefrete alenen tahrik gerekçesiyle yaptığımız suç duyurusuna, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan verdiği yanıt, ülkemizin içinde bulunuğu tablonun özeti niteliğindedeydi.
Başsavcılık, “Müracaata konu olayın, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bakanlık göreviyle ilgili işlerden kaynaklandığı, Bakanlar hakkında görevlerinden kaynaklanan isnatlara ilişkin soruşturma yetkisinin TBMM’de olduğu” gerekçesiyle soruşturma ve kovuşturmaya yetkim yok dedi.

Yani, yargı, Soylu’nun “çirkef”, “düzenbaz”, “boğazına ne takacağız o görecek” sözlerini, şehitlerimizin cenazesine siyaset sokmasını, İçişleri Bakanı’nın görevi saydı.

Biz, bu yanıtı Anayasa Mahkemesi’ne götürdük, bekliyoruz. 6 ay geçti ortada iddianame yok, bekliyoruz.

“Failler, tarih önünde hesap verecekler”

Türkiye Cumhuriyeti Hukuk devletinde, yargı basamaklarında beklemekten, haksızlıktan, zorbalıktan yılmayacağız.
Biz, hakikati ortaya koymaktan geri durmayacağız. Biliyoruz ki, iktidarlar yargıyı ele geçirebilir ancak hukuku ortadan kaldıramazlar. Tarih, bizi bir kez daha haklı çıkaracak, failler, tarih önünde hesap verecekler.

Ülkemiz üzerine karanlık emelleri olanlara hatırlatırız ki; Cumhuriyet Halk Partisi ve onun ayrılmaz bütünü olan liderliği, cumhuriyeti kuran Kuvayi Milliye ruhunun bugünkü ve yarınki temsilcileridir. Çanakkale’de kefensiz yatan şehitlerimizden bu yana bu topraklar için, bu millet için, cumhuriyet için bağımsızlık ve demokrasi için şehit düşenler, sadece toprağa değil, bizim yüreğimize gömülürler. Onları asla unutmaz ve unutturmayız.

“Bu ülkede hiç kimse kendini güvende hissedemez”

Biz, hiçbir karanlık elin sergileyeceği korku senaryosundan etkilenmeyiz.

Şehitler bizimdir, onların cenazelerinde, ailelerinin yanında yer almak ödevimizdir. Bizi bundan hiçbir alçaklık geri döndüremez. Biz bu milletin harcıyız, hizmetkârıyız. Biz, milletimizin ta kendisiyiz. Hiç kimse şehitlerimiz üzerinden gerçekleştireceği provokasyonlarla bizi yolumuzdan döndüremez.

Ortaya koyduğumuz bu rapor, masumiyeti linç etmeye çalışan, kardeşliğimize, birlik ve beraberliğimize, ulusumuza, devletimize ve demokrasimize kasteden alçaklığın, sorumluları, azmettiricileri ve tetikçileri, hukuk önünde cezalandırılıncaya kadar olayın peşini bırakmayacağımızın en açık dayanağıdır.

Raporda altını çizdiğimiz 22 karanlık nokta aydınlığa kavuşturulmadan bu ülkede hiç kimse kendini güvende hissedemez.”

‘Linç Girişimi Raporu’nun tamamı için tıklatın

Paylaşın