Beyin Kanserinin En Ölümcül Türü İçin Umut Verici Gelişme

Tedavi seçenekleri son derece sınırlı olan ve yetişkinlerde en sık görülen kötü huylu beyin tümörlerinden glioblastomun tedavisinde umut verici gelişme yaşanıyor. Glioblastoma, beyin kanserinin ortalama yüzde 45’ini oluşturuyor.

Bilim insanları, en agresif beyin kanseri tümörlerini tedavi etmek ve hücreleri kuantum düzeyinde değiştirmek için özel bir sprey kullanmayı öneriyorlar.

Nottingham Üniversitesi’nde yürütülen bu çalışma, ABD’de her yıl 10 binden fazla insanın yaşamını yitirdiği ve oldukça ölümcül bir beyin kanseri olan glioblastomu tedavi etmek için benzersiz bir yaklaşım sunuyor.

Cumhuriyet‘te yer alan habere göre, bu çalışma aynı zamanda kanserin, hücrelerin biyolojik yapılarını kuantum düzeyinde değiştirerek yok edilebileceğini gösteren ilk “kuantum terapötik” yaklaşım olma özelliği taşıyor.

Bilim insanları, biyo-nanoantenleri glioblastoma tümör bölgelerine püskürterek ve ardından bir elektrik alanı uygulayarak kanser hücrelerini öldürebildiklerini iddia ediyorlar.

Frankie Rawson, Nottingham Üniversitesi’nde araştırma görevlisi ve çalışmanın yazarlarından biri, bu biyo-nanoantenlere “biyo-nanoanten” adını verdiklerini ve bunların elektrik alanlarını biyolojik sinyallere dönüştürerek hücre işlevlerini düzenlediklerini belirtiyor.

Rawson, “Bu biyo-nanoantenler, elektrik alanını biyolojik sinyallere dönüştürerek hücre işlevlerini düzenleyerek çalışıyorlar” diyor.

Glioblastom, tanı konulduktan sonra çoğu hastanın sekiz aydan fazla yaşamadığı ve beş yıllık sağkalım oranının sadece yüzde 6,8 olduğu oldukça ölümcül bir kanser türüdür.

Bu kanserin agresif olmasının nedeni, hücrelerin çevreleyen beyin dokusuna yayılması ve tamamen çıkarılmasını neredeyse imkansız hale getirmesidir.

Araştırmacılar, biyo-nanoantenlerin kanser hücreleri tarafından kolayca emildiğini ve bir elektrik alanı uygulandığında kanser hücrelerinin programlanmış hücre ölümünü başlattığını öne sürüyorlar.

Bu yaklaşımın kanser tedavisinde devrim niteliğinde bir adım olabileceğini belirten Rawson, “Bu, dünyanın ilk kuantum terapisi olabilir ve tedavi paradigmasında yeni bir dönemin başlangıcını temsil edebilir” diyor. Çalışma, Nature Nanotechnology dergisinde yayımlandı.

Uzmanlar, bu çalışmanın kanser tedavisinde yeni bir perspektif sunarak gelecekteki tedavi yöntemlerine ışık tutabileceğini belirtiyor.

Kuantum terapinin, kanser hücrelerini hedef alarak normal hücrelere zarar vermeden kanseri tedavi etme potansiyeline sahip olduğunu ve bu alandaki araştırmaların daha da derinleştirilmesi gerektiğini vurguluyor.

Paylaşın

Bilim İnsanlarından Beyin Kanseri Tedavisinde Çığır Açan Buluş

Bilim insanları, beyin kanseri tedavisinde dünyada çığır açacak bir buluşa imza attılar. İlaç, tümör büyümesini geciktirerek, genellikle genç ve nispeten sağlıklı olan hastaların kemoterapi ve ışın tedavisine başlamadan önce bekleyebilecekleri süreyi uzattı. Bu da radyasona maruz kalma ile ortaya çıkabilecek yan etkilerin geciktirilmesine yardımcı olabilir.

Beyin Kanseri Nedir? Kontrolsüz ve sınırsız şekilde çoğalan hücreler, öncelikle tümör adı verilen kitleler oluşturur ve zamanla çevre dokulara, hatta uzak vücut dokularına yayılım göstermeye başlar. Bu durum beyindeki hücrelerde meydana geldiğinde beyin kanseri olarak adlandırılır.

Dünyanın önde gelen tıp dergilerinden New England Journal of Medicine’de yayınlanan bir çalışma beyinin destekleyici dokusu glial hücrelerde oluşan Gliom tümörlerinin büyümesini geciktiren bir ilacın hastalar üzerinde başarılı olduğunu duyurdu.

Pazar günü yayınlanan makalede Amerikan Servier şirketi tarafından geliştirilen Vorasidenib adlı ilacın sağladığı başarı, beyin tümörü araştırmalarında ‘büyük bir ilerleme’ olarak nitelendirildi.

Deneyin sonuçlarına göre kanserin dört evresinden ilk iki evresinde olan ve düşük dereceli Glial tümör olarak kabul edilen hastalara verilen ilaç, tedaviyi almayan hastalara göre tümör büyümesini engelledi.

Servier, 10 ülkeden 331 hastanın katıldığı çalışmada ilacı her gün kullanan 168 hastada kanserin yayılmadığı medyan sürenin iki yılı aştığını ve ilacın kanserin ilerlemesi ya da ölüm riskini yüzde 61 oranında azalttığını açıkladı.

Çalışmaya göre ilaç, tümör büyümesini geciktirerek, genellikle genç ve nispeten sağlıklı olan hastaların kemoterapi ve ışın tedavisine başlamadan önce bekleyebilecekleri süreyi uzattı. Bu da radyasona maruz kalma ile ortaya çıkabilecek yan etkilerin geciktirilmesine yardımcı olabilir.

Araştırmada yer almayan Yale Kanser Merkezi Direktörü ve Amerikan Klinik Onkoloji Derneği Başkanı Dr. Eric Winer, Wall Street Journal’a verdiği demeçte “Bu, gidişatı değiştirecek bir çalışma” dedi.

İlaçta sağlanan başarı sayesinde şirket, deney sırasında plasebo ilaç kullanan 163 kişiye de tedaviye katılmalarının önerildiğini belirtti.

“İlaç, kan-beyin bariyerini geçecek şekilde tasarlandı”

Meme ve akciğer gibi diğer kanser türlerine yönelik tedavilerde büyük ilerlemeler kaydedilmiş olsa da beyin tümörlerine karşı mücadele çoğunlukla durağan kalmış durumda.

Bu yavaşlığın kaynağında birçok ilacın tümöre ulaşmak için kan-beyin bariyeri olarak bilinen koruyucu damar ve doku tabakasını aşamaması gösteriliyor. Bu da büyük ve masraflı denemelerin yapılmasını zorlaştırıyor.

Servier’in klinik geliştirme başkan yardımcısı Dr. Susan Pandya ise ilaçlarının IDH mutasyonlu proteinleri hedeflediğini ve bloke ettiğini belirterek ilacın kan-beyin bariyerini geçecek şekilde tasarlandığını söyledi.

Boston’daki Dana-Farber Kanser Enstitüsü’nde nöro-onkoloji merkezi direktörü ve çalışmanın kıdemli yazarlarından Dr. Patrick Wen, “Çok fazla başarısı olmayan çok zor bir hastalık. Bu hastaların denemede başarılı olduğunu görmek gerçekten memnuniyet vericiydi.” dedi.

2. evre gliomları tedavi etmek için doktorlar ameliyatla tümörün mümkün olduğunca büyük bir kısmını alıyor. Daha sonraki aşamalarda tümörün büyüyüp büyümediği takip edilirken bir yandan da ışın ve kemoterapi tedavilerine başlanıyor. Fakat genellikle tümörler tedavi edilemiyor ve sıklıkla yıllar sonra geri geliyor.

New York’taki Memorial Sloan Kettering Kanser Merkezi’nde nöroloji başkanı ve araştırmanın baş araştırmacısı olan Dr. Ingo Mellinghoff, bu çalışmanın beyin kanserindeki mutasyonları hedef alan “ilk geç aşama” çalışma olduğunu söyledi.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Ölümcül Bir Kanser Türü Beyni Ele Geçirerek Kendini Tedavi Edilemez Kılıyor

Geçen hafta yayımlanan yeni bir araştırma, agresif bir beyin kanseri olarak bilinen Glioblastoma’nın (GBM) mekanizmasına ışık tuttu. Araştırma, gelecekte daha iyi tedaviler geliştirilmesini sağlayabilir.

Almanya’da Varun Venkataramani liderliğindeki bir araştırma ekibi, bu kanserin beynin “devrelerini” ele geçirerek kendisini daha fazla yaymak ve tedavi edilemez kılmak için kullandığını tespit etti.

Farelerde ve laboratuar ortamında GBM hücrelerini inceleyen ekip, tümörlerin beyni sistematik olarak istila etmek için normal nöron gelişiminden yararlandığını gördü.

Hakemli bilimsel dergi Cell’de yayımlanan araştırma, gelecekte bilim insanlarının bu tür ölümcül hastalıklar için daha iyi tedaviler geliştirmesini sağlayabilir.

Beyin kanserleri nispeten nadir olmasına rağmen, GBM bunun en yaygın türü olarak biliniyor.

Nöronları destekleyen ve astrosit diye bilinen hücrelerden oluşan bu kanser, ilk başta baş ağrısı ve mide bulantısı gibi başka hastalıklara da işaret edebilecek belirtiler gösteriyor.

Tedavi nadiren başarıya ulaşıyor ve kanser sıklıkla tekrarlıyor. Ortalama sağkalım süresi ise bir yıldan az.

Bunun nedeni, kanserin kendisini beyinde geniş bir alana yayabilmesi ve cerrahi yöntemlerle tamamen temizlenmesini çok daha zor hale getirmesi.

GBM tümörlerinin ayrıca çok çeşitli hücreler içerdiği biliniyor ve bu da herhangi bir tedavi geliştirme sürecini daha da karmaşık hale getiriyor.

Heidelberg Üniversitesi’nde beyin tümörü araştırmacısı Venkataramani’ye göre, bu farklı GBM hücre popülasyonlarının kesin rolü ve işlevi şimdiye dek gizemli kalmıştı.

Önceki araştırmalar, GBM hücrelerinin, mikrotüpler diye bilinen uzun çıkıntılarla birbirine bağlı bir tür ağ oluşturduğunu ve bu mikrotüplerin kanseri daha da ilerlettiğini göstermişti.

Ancak ekibin yeni çalışması, bağlantılı olmayan diğer GBM hücrelerinin de kanserin yayılmasında hayati bir rol oynadığını gösterdi.

Buna göre söz konusu hücreler, nöronlardan beynin diğer kısımlarını istila etmeye teşvik eden bir sinyal alıyor.. Nöron sinyalleri ayrıca mikrotüplerin büyümesini hızlandırıyor ve zamanla bağlantısız GBM hücreleri kanserin geri kalanıyla birleşiyor.

Venkataramani, “Bu bulguların klinik deneylerde en iyi şekilde sınanması gerektiğine inanıyoruz ve bu beyin tümörlerinin istilacı doğasını daha spesifik izleyebilmemiz için klinik görüntülemeyi daha da geliştirmemiz gerekecek” dedi.

Son olarak, bu çalışma prensipte tüm kanser varlıklarında kullanılabilecek bir çerçeve oluşturuyor ve bu mekanizmaların diğer tümör tiplerine nasıl dönüşeceğini anlamak önemli olacak.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın