Sağlık Örgütleri Ankara’da Toplandı: Beş Acil Talep

Sağlık örgütleri, Sağlık Bakanı’nın “Beyaz Reform” adı altında duyurduğu düzenlemeleri değerlendirmek, çalışma koşullarının ve sağlık hizmetinin iyileştirilmesine dönük taleplerinin takipçisi olmak amacıyla Türk Tabipleri Birliği’nde (TTB) bir araya geldi.

Haber Merkezi / Toplantıda ilk olarak Sağlık Bakanlığı Ek Ödeme Yönetmeliği ile Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği değerlendirildi. Yapılan konuşmalarda performans sisteminin aynı tarzda sürmesinin çalışma koşullarını ağırlaştırma ve sağlıkta şiddeti tırmandırma sonuçlarını doğurabileceği, yanı sıra disiplin ceza sayısının artabileceği belirtildi. Hukuki sürecin de ele alındığı toplantıda 5 acil talep belirlendi.

Taleplerin sıralandığı açıklama şöyle:

“1. Etkili Bir Sağlıkta Şiddet Yasası

Daha önce çıkarılan sağlıkta şiddet yasaları, sağlıkta şiddeti bitirmekte etkili olmaktan çok uzaktır. Etkili bir “Sağlıkta Şiddete Yönelik Yasa Teklifi”, Meclis açılır açılmaz, öncelikli olarak gündeme alınmalı ve yasalaşmalıdır.

“Beyaz Reform” adı altında yayımlanan son iki ödeme düzenlemesi (Sağlık Bakanlığı Ek Ödeme Yönetmeliği, Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik), sağlıkta şiddeti azaltması bir yana sağlıkta şiddeti “teşvik” edecek düzenlemeler içermektedir. Sağlıkta şiddetin çözümü için her alanda,  bütünlüklü bir yaklaşım gerekmektedir.

2. Güvenli ve Sağlıklı Çalışma Koşulları

Daha iyi bir sağlık hizmeti verebilmemiz için;

Tüm hekimler ve sağlık çalışanlarının çalışma ortamları, çalışma süreleri ve iş yükleri; bilimsel veriler ışığında ilgili emek-meslek örgütlerinin de katılımı ve denetimiyle sağlanmalıdır.

Hekimleri de hastaları da mağdur eden, hekimlere karşı şiddet kaynağı olan, halkın sağlığını tehlikeye atan 5 dakikada muayene dayatmasından vazgeçilmelidir. Sağlık hizmetleri; hekimin ve toplumun hak ettiği şekilde; bilim ve evrensel değerler çerçevesinde sunulmalıdır.

Sağlık kurumlarında idarenin çalışanı denetlediği tek taraflı denetim mekanizması ortadan kaldırılmalı, çalışanların ve temsilcilerinin de olduğu kolektif denetleyecekleri bir sistem oluşturulmalıdır.

Çalışanlar üzerindeki disiplin soruşturmaları, görevlendirme vb. ile oluşturulan baskı kalkmalı, nitelikli çalışma koşulları ile nitelikli sağlık hizmeti öncelik olmalıdır.

Başta Aile Sağlığı Merkezleri (ASM) olmak üzere kamusal bir hizmet olan sağlık hizmeti; kamu binalarında, kamu imkanlarıyla verilmelidir.

Sağlık hizmetlerinin temeli olan birinci basamak sağlık hizmetlerine yeterli kaynak ayrılmalı, hekim başı 1500 kesin kayıtlı birey düşecek şekilde aile hekimi sayısı artırılmalı, sevk zinciri altyapısı oluşturulmalı ve uzman aile hekimi sayısı birinci basamak sağlık hizmetlerini uygun ve yeterli düzeyde sağlayacak şekilde artırılmalıdır.

3. Nitelikli Eğitim

Üniversite ve uzmanlık eğitimi kontenjanları, ilgili emek ve meslek örgütlerinin ağırlıkta olduğu bir kurulla liyakate dayalı ve bilimsel ölçütlere göre oluşturulmalıdır.

Kontenjanların ve müfredatın belirlenmesi ve uygulanmasında; ülkenin gerçek sağlık hizmeti ihtiyacı, kurumların eğitimle ilgili yeterlilikleri gibi özellikler göz önünde bulundurulmalı;  uluslararası ve bilimsel standartlar sağlanmadan yeni eğitim kurumu açılmamalıdır. Sağlık sisteminde de eğitimde de koruyucu sağlık hizmetleri öncelenmelidir.

Sağlık meslek öğrencilerinin ücret ve staj olanaklarıyla ilgili mevzuatta düzenleme yapılmalıdır.

Asistan ve intörn hekimlerin eğitim, dinlenme haklarını ellerinden almayan ücret düzenlemesi derhal hayata geçirilmelidir.

4. COVID-19 Pandemisi Özelinde Güvence

COVID-19 tüm hekimler ve sağlık çalışanları için illiyet bağı aranmaksızın meslek hastalığı sayılmalı ve yasal dayanağı olmalıdır.

Pandeminin başlangıcından itibaren tüm hekim, sağlık çalışanlarının yıpranma payı, geçmişi de içerecek şekilde bir yıla 120 gün olmalıdır. Pandemi bittiğinde ise tüm sağlık çalışanlarına beş yıla bir yıl yıpranma payı verilecek şekilde düzenleme yapılmalıdır.

Pandemide sağlık kurumlarında ve filyasyonda görev alan diş hekimleri başta olmak üzere sağlık çalışanlarına kendi alanı dışında görevlendirmeler yapılmıştır. Pandemi dahi olsa tüm görevlendirmeler, alana uygun olan unvan ve görevlerdeki kişiler göz önünde bulundurularak planlı ve güvenceli bir biçimde yapılmalıdır.

5. Ekonomik ve Özlük Haklarımızın Korunması ve Geliştirilmesi

Tüm ücretler, özlük haklarından feragat etmemiz istenmeden; tek kalemde ve emekliliğe yansıyan şekilde olmalıdır. İzin, rapor ve eğitimlerde ücret kesintisi yapılmamalı; ücret belirlemede toplu görüşme değil toplu sözleşme esas olmalıdır.

Tüm sağlık çalışanları, yoksulluk sınırının üzerinde aylık net gelire sahip olmalıdır. Hekimlerin aylık en düşük net geliri, yoksulluk sınırının en az iki katı olmalıdır.

Tüm sağlık çalışanlarının en yüksek derece ve kademedeki ek göstergeleri 3.600’den başlatılmalı; hekimlerin en yüksek derece ve kademedeki ek göstergesi ise en az 7.600 olmalıdır.

Aynı işi yapan çalışanlar arasında farklı istihdam modelleri nedeniyle oluşan eşitsizliği gidermek amacıyla tek ve güvenceli istihdam modeli sağlanmalıdır.

İçinde bulunduğumuz mevcut ekonomik şartlar göz önüne alındığında, özellikle ASM’lerde olmak üzere tüm sağlık birimlerinde hizmetin yürütülmesi aksamaktadır. Bu nedenle sağlığa ayrılan bütçe yeterli hale getirilmeli, aile hekimliği kapsamındaki tüm ödemeler, günümüz şartlarına göre düzenlenmelidir.

Emekli aylıklarında Emekli Sandığı, SSK, Bağ-Kur adaletsizliği giderilmeli; insanca yaşanabilir bir ücret herkesin hakkı olmalıdır.

“Beyaz Reform” diye nitelendirilen kapsam içi adil olmayan, kapsam dışı eşit olmayan (112, İSM, TSM, temel tıp bilimleri… ) tüm düzenlemeler adil ve eşit hale getirilmeli; zaten gecikmiş ve taleplerimizi karşılamakta yetersiz olan düzenlemelerin hepsi, 1 Temmuz 2022’yi kapsayacak şekilde yapılmalıdır.

Duyurulan yönetmeliklerde kapsam dışı kalan üçüncü basamak ile ilgili beklenen yönetmeliğin 15 Eylül 2022 tarihli uygulamada hayata geçirilmemesi durumunda, platform olarak acil eylem kararımızı açıklayacağımızı, tüm taleplerimiz gerçekleşene kadar eylemlere ve mücadeleye devam edeceğimizi bildiriyoruz.”

Paylaşın

Aile Hekimleri İki Gün İş Bırakıyor!

Sağlık çalışanlarının tüm ülke genelinde özlük hakları için geçen hafta iş bırakmasının ardından, Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu’da (AHEF) aile hekimlerinin perşembe ve cuma günü iş bırakacağını duyurdu.

Haber Merkezi / Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu aile hekimlerinin taleplerinin karşılanmadığı taktirde 14-16 Mart tarihlerinde de üç gün iş bırakacağını duyurdu. Federasyonun konuya ilişkin açıklamasında şöyle denildi:

“Birinci basamak sağlık hizmetlerinde bu ülkenin sağlık alanındaki en önemli gerçeğinin aile hekimliği sistemi olduğunun bilinci ile ‘’ önce insan’’ diyerek, mesleğimizin kutsallığı gereği sahadaki her bir aile hekimi ve aile sağlığı çalışanı, tüm olumsuz duruma rağmen insanüstü bir çaba ile mücadele etmektedir.

Aile hekimleri dernekleri federasyonu (AHEF) olarak yıllardır başarıyı kendi hanelerine yazdıran sağlık idaresine sunduğumuz önerilerin dikkate alınmadığını üzülerek görmekteyiz.

Türkiye’de aile hekimliği sisteminin modern ve bilimsel çizgiye çekilmesi yönünde gerekli adımlar atılmamışken, sağlık idaresi tarafından yetersiz altyapı göz ardı edilerek yapılan düzenlemeler, tüm kazanımları geriye götürmüş, mevzuat değişiklikleri sistemin önünü tıkamış, Türkiye’de aile hekimliği sistemi günübirlik politikalara alet edilmiştir.

Modern aile hekimliği sisteminin şartlarını bilmeden, bir gecede ismi değiştirilerek yürürlüğe konan aile hekimliği kanunu ve buna bağlı sözleşmeler, ilk on yıldaki kazanımları tüketmiş, aile hekimliği sisteminin önünü açmak yerine, sistemin önünü tıkamış, adeta ceza kanunu ve ceza yönetmeliği halini almıştır.

Son olarak; İstanbul, Tekirdağ, Muş, Hakkâri, Mersin ve Diyarbakır gibi birçok ilde bu ceza yönetmeliği kullanılarak, tabiri caiz ise ‘’cadı avı’’ başlatılmış, birçok aile hekiminin sözleşmesi yenilenmemiştir.

Hukukun, bir toplumun barış ve demokrasi içerisinde çalışmasını mümkün kılması gerekirken, aile hekimlerine uygulanan bu orantısız ceza ve baskının gerekçesini anlamakta zorlanıyoruz.

Aile hekimleri için iş güvencesizliği, keyfi idare tutumu, mobbing ve baskı yönetmeliğini kabul etmiyoruz.

Aile hekimliği sisteminin evrensel bir parçası olan kronik hasta takibi, yeni yönetmelik ile HYP adı verilen, ruhsuz bir bilgisayar algoritması ile matematiksel veriler elde etmeyi amaçlayan, yapana ücret veren, yapamayanı yok sayan, bilimsellik ile ilgisi olmayan bir düzenlemeye indirgenmiştir. Bu durum ancak bir akıl tutulmasının sonucu olabilir.

Tüm siyasi partilerin mutabakat sağladığı, hekimlerin çalışırken ve emeklilik sonrasında özlük haklarını iyileştirecek düzenlemenin ‘’Aslında biz hata yaptık!’’ diye geri çekilmesi, düzenlemenin popülist politikalara alet edilmesi biz hekimlerde tam bir hayal kırıklığı yaratmıştır.

Yetişmiş beyinlerin, bu ülke evlatlarının her gün onlarcasının memleketi terk ettiği dönemde, fedakârca görevi başında bulunan hekimlerin hak edişlerinin ve özlük haklarının görmezden gelenlerin nihai maksatlarını anlamakta zorlanıyoruz.

İlk nefesten son nefese kadar, halkımıza yönelik kolay ulaşılabilir, kapsamlı, bütüncül, sağlık hizmetinde sürekliliği esas alan yapı yerine, bu hizmeti veren aile hekimi ve aile sağlığı çalışanları bir makine olarak görülmüş, moral ve motivasyonları bitme noktasına getirilmiştir.

Resmi enflasyon verileri ışığında, aile sağlığı merkezi medikal sarf, kira, elektrik, personel giderleri yıllar içerisinde en az %167 oranında artmış, reel verilere göre ise artış oranı bunun neredeyse iki katına ulaşmış, ancak cari gider ödemelerine sağlanan artış aynı süre için %70 lerde kalmıştır.

Aile sağlığı merkezleri artık çalışan personelleri işten çıkarmak durumunda kalacak, 20.000 ’e yakın yetişmiş sağlık çalışanı işsiz kalacaktır.

Sağlık bakanlığı bizi dinlemelidir,

Aile hekimliği sistemini idare edenler, bu hizmeti verenler hekimler için gelişimi destekleyen bilimsel önermeleri değil, cezaya dayalı bir yöntemi tercih etmiştir, yol yakınken bizi dinleyin.

Sağlık Bakanlığı, ceza yönetmeliğinde ısrar ettikçe, aile hekimlerinin taleplerini göz ardı ettikçe, cumhuriyetin yüzüncü yılına girerken, pandemi döneminde ‘’ülkemizde koruyucu sağlık hizmetlerini çökerten sağlık bakanlığı’’ olarak tarihe geçecektir.

Biz AHEF olarak İl derneklerimiz ve 30.000 aile hekimi ile mücadele yolunu seçtik, tüm olasılıklara hazırız.

Sıcak odalarda değil sahada, yollarda, mobilde, köylerde, ilçelerde, sosyal medyadayız; 84 milyon insanımız ile her gün beraberiz.

84 milyon vatandaşa temas eden 30 bin aile hekiminin temsilcisi AHEF olarak, aşağıda belirttiğimiz taleplerin karşılanmasını istiyoruz;

  • Etkin bir sağlıkta şiddet yasası istiyoruz.
  • 30 haziran 2021 tarihli ödeme sözleşmesi yönetmenliğinin geri çekilmesini ya da revize edilmesini istiyoruz.
  • Çalışan tüm meslektaşlarımızı için makul bir ödeme, rahat bir emeklilik istiyoruz.
  • Aile Sağlık Merkezi gider ödemelerinin yeniden değerlendirilerek artırılmasını istiyoruz.

Yukarıda belirttiğimiz düzenlemeler için Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu çözüm için ortak çalışma ve iletişimi sürekli kılacak haklı taleplerimizin takipçisi olacaktır;

1-) Bugün itibariyle tüm aile hekimleri,

-Her hastaya nitelikli sağlık hizmeti verebileceği 20 dakikalık bir süre ile iyi hekimlik uygulaması gereği MHRS mevzuatına uygun olarak, sadece randevu ile hasta bakacaktır.

-Tıbbi gereklilikler kapsamında kronik hastalarımıza sağlık hizmeti verilecek ancak HYP sistemi kesinlikle kullanılmayacaktır.

-Mevzuata uygun olmayan sağlık raporu talepleri değerlendirilmeyecek, E-Rapor harici sağlık raporu hiçbir şekilde düzenlenmeyecek, ileri tetkik gerektiren durumlarda vatandaşlar ikinci basamak sağlık kuruluşlarına sevk edilecektir.

– Aile hekimlerince özellikli izlem adı altında, telefon ile aramak suretiyle hiçbir işlem yapılmayacaktır.

2-) Hak ve taleplerimiz yerine getirilmediği takdirde;

17.02.2022 tarihlerinde, AHEF tarafından tüm il dernek başkanlarının katılımı ile Ankara’da ortak basın açıklaması düzenlenecek, Anayasanın tanıdığı hak gereği, sosyal, hukuksal ve özlük haklarımız ve sağlık çalışanına şiddete dikkat çekmek için tüm Türkiye’de, 17-18 Şubat 2022’de (2) gün İŞ BIRAKMA eylemi icra edilecek, illerde ortak basın açıklaması ve basılı dokümanlar ile halka yönelik farkındalık çalışması yürütülecektir.

3-) Hak ve taleplerimiz yerine getirilmediği takdirde;

14 Mart 2022 itibariyle her yıl 14 MART tarihi, Tüm STK’ların katılımı ile emsalleri gibi ‘’ Hekim Emek ve Dayanışma Günü’’ olarak kutlanacak ve Acil sağlık hizmetleri haricinde iş üretilmeyecektir.

14.03.2022-16.03.2022 tarihlerinde, tüm Türkiye’de Anayasanın tanıdığı hak gereği, sosyal, hukuksal ve özlük haklarımız ve sağlık çalışanına şiddete dikkat çekmek için, (3) gün İŞ BIRAKMA eylemi icra edilecek, illerde ortak basın açıklaması ve basılı dokümanlar ile halka yönelik farkındalık çalışması yürütülecektir.”

Paylaşın

Aile Hekimleri İş Bırakıyor

Aile hekimleri seslerini duyurmak için 17-18 Şubat’ta iş bırakıyor. Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Balbay, “Taleplerimiz gayet açık, Aile Sağlık merkezleri ticarethane hastalar ise müşteri değildir” dedi.

Aile hekimleri, Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’nin geri çekilmesi ve özlük haklarında iyileştirme yapılması talebiyle 17-18 Şubat’ta iş bırakacak. Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Taner Balbay, 30 Haziran 2021 tarihinde yürürlüğe giren Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’nin geri çekilmesi gerektiğini söyledi.

Birgün’den Nisa Küçük’ün haberine göre; İlgili yönetmelikte sağlık çalışanları açısından sıkıntılı maddelerin yer aldığını dile getiren Balbay, “İlgili yönetmelikte, basına demeç vermek bile cezalandırılıyor” dedi. Yönetmeliğe göre basına 2 defa demeç veren aile hekimi alacağı cezalarla işsiz kalma tehdidiyle karşılaşıyor.

Aile hekimlerinin hem işveren hem işçi olduğunu kaydeden Dr. Balbay şunları ifade etti: “ASM’nin elektriğini, suyunu, doğalgazını, kirasını ve içeride gördüğünüz tıbbi malzemelerini aile hekimleri ödüyor. ASM’lerin giderlerini karşılayamaz noktaya geldiğinde yanlarında çalışan personeli işten çıkarmak durumunda kalabiliyor. Türkiye’de 15-20 bin kişinin işsiz kalma ihtimalleri var. Kamu hizmeti veren ASM’lerin niteliğinin düşmemesi için cari giderlere enflasyonu karşılayan bir zam yapılmalı.”

İsmini vermek istemeyen bir aile hekimi ise iş bırakma nedenlerinden bir tanesinin de şiddet olduğunu dile getirdi. Sağlıkta etkin bir şiddet yasası istediklerini kaydeden aile hekimi, “Halkla ilk basamakta yüz yüze temas ettiğimiz için şiddete maruz kalma ihtimalimiz de çok yüksek oluyor, şiddetle burun burunayız” dedi.

Cari giderlerin yetersiz olduğunun altını çizen aile hekimi, “Her ASM, kamu binasında olmuyor. Benim çalıştığım merkez özel bir binada ve aylık kiramız 4 bin TL. Personelin giderleri ve merkezin internet ve diğer giderleriyle birlikte cari gider aybaşında bitiyor, hatta yetmiyor. Böyle nasıl sürecek bilmiyorum” diye konuştu.

Paylaşın