İYİ Parti’nin “Başörtüsü” Teklifi Netleşiyor

İYİ Parti’nin başörtüsü konusunda hazırladığı teklifin detaylarını bugünkü köşe yazısına taşıyan Halk TV yazarı İsmail Saymaz, yazısında İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in dünkü grup toplantısında başörtüsü teklifi konusunda yaptığı açıklamaları hatırlattı.

“Akşener, meydan okurken, elinin altında alternatif teklif vardı” diyen Saymaz, teklifin gelişim süreci konusunda şunları yazdı:

Teklifi Akşener’in hukukçu kurmayları Tolga Akalın, Uğur Poyraz, Bahadır Erdem ve Ünzile Yüksel hazırladı. Teklif CHP’ye gönderildi. CHP’nin hukukçu kurmayları Bülent Tezcan, Muharrem Erkek ve Gökçe Gökçen, teklif üzerine çalışarak, partilerinin görüşünü yansıtan cümleler ve fıkralar ekledi. CHP kurmayları düzeltilmiş metni dün Kılıçdaroğlu’na teslim etti. O da İyi Partililere yolladı.

Saymaz yazısına şöyle devam etti:

İki parti, iktidar tarafından Anayasa’nın 24 ve 41. maddelerine getirilen değişiklikleri reddetmiyor, sadece elden geçiriyor.

Örneğin…

İktidarın teklifinde 24. maddenin ikinci cümlesi şöyle:

“Hiçbir kadın; dini inancı sebebiyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetinden dolayı eğitim ve öğrenim, çalışma, seçme, seçilme, siyasi faaliyette bulunma, kamu hizmetlerine girme ile diğer herhangi bir temel hak ve hürriyeti kullanmaktan ya da kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmaktan hiçbir surette yoksun bırakılamaz.”

Maddenin son cümlesi ise şu şekilde:

“Alınan veya verilen bir hizmetin gereği olan kıyafet söz konusu olduğunda devlet, ancak dini inancı sebebiyle kadının başını örtmesini ve tercih ettiği kıyafetini hiçbir surette engellememek şartıyla gerekli tedbirleri alabilir.”

İyi Parti’nin teklifinde “Dini inancı sebebiyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetinden dolayı” bölümü çıkarılıyor.

Yerine şu öneriliyor:

“Hiçbir kadın, başını örtmesi de dahil olmak üzere tercih ettiği kıyafetinden…”

Son cümledeki “Dini inancı sebebiyle kadının başını örtmesini ve tercih ettiği kıyafetini hiçbir surette engellememek…” ifadesi burkaya kapı aralayacağı terk ediliyor.

Şu ifade ekleniyor:

“Devlet, kadının başını örtmesini hiçbir surette engellememek şartıyla gerekli tedbirleri alır.”

Cemevleri ve din dersi

CHP, 24. maddede AK Parti’nin getirdiği teklifin dışında kalan iki paragrafa iki cümle ekliyor.

İnanç özgürlüğüne dair üçüncü paragrafa “Devlet dini inançlar arasında ayrımcılık yapamaz, tüm inançlara eşit hizmet vermekle yükümlüdür” ifadesinin eklenmesini istiyor. Elbette bu, cemevlerine yasal statüyü akla getiriyor.

Din derslerine dair dördüncü maddeye, “Bu öğretim belirli din veya mezhebin dayatılması şeklinde verilemez” ifadesini öneriyor. Bu da AİHM’in Alevilere yönelik zorunlu din dersi verilmesini cezalandıran kararlarını hatırlatıyor.

İki cümlenin İyi Parti tarafından komisyona sunulacak metinde olup olmayacağı şimdilik bilinmiyor.

Komisyonda göreceğiz.

Tek eşlilik vurgusu

İktidarın 41. maddeye ilişkin teklifi “Evlilik birliği ancak kadın ve erkeğin evlenmesiyle kurulabilir” cümlesini içeriyor.

İyi Parti ise bu maddenin “Evlilik birliği ancak bir kadın ve bir erkeğin evlenmesiyle kurulabilir ve eşler arasında eşitliğe dayanır” diye yazılmasını istiyor. Böylece çok eşliliğin önlenmesi amaçlanıyor. CHP ise “reşit” ifadesi eklenerek, çocuk yaşta evliliklere set çekilmesini savunuyor.

Tarikat ve cemaat yurtlarına önlem

İyi Parti, “Devlet her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır” şeklindeki ikinci ek fıkranın genişletilmesini istiyor.

Önerisi şöyle:

“Her çocuk şiddet, kötü muamele, sömürü, baskı, istismar ve ayrımcılığa karşı korunma hakkına sahiptir. Devlet çocukların kişisel gelişim, eğitim, sağlık, beslenme ve barınma haklarını sağlamakla ve kadınlar ile çocuklara yönelik her türlü istismara ve şiddete karşı koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür.”

CHP, teklife bir cümle daha ekliyor.

Cümle şu şekilde:

“Barınma haklarını sağlama yükümlülüğü, ancak merkezi idare ve mahalli idareler eliyle yerine getirilir. Başka kurum ve kuruluşlara devredilemez, kısmen de olsa onlar eliyle yürütülemez.”

CHP, tarikat ve cemaatlere ait yurtlarda ve Kuran kurslarındaki istismar ve şiddet olaylarının önüne geçmeyi amaçlıyor.

İstanbul Sözleşmesi

CHP, 41. maddeye iki ek fıkra daha öneriyor.

İlki şöyle:

“Devlet çocukların korunmasında ve kadına yönelik fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddetle mücadelede asgari olarak Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi müktesebatındaki güvenceleri sağlamakla yükümlüdür.”

Diğeri de:

“Devlet, toplumsal cinsiyet eşitliği sağlamak, her türlü ayrımcılığı önlemek, kadına yönelik şiddete karşı önleyici, koruyucu, caydırıcı tedbirleri almak ve kadını güçlendiren bütüncül politikaları hayata geçirmekle yükümlüdür.”

Sonuncu fıkrada CHP, adını anmadan İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasını istiyor. AK Parti’nin “Toplumsal cinsiyet eşitliği” vurgusundan ötürü İstanbul Sözleşmesi’ni feshettiğini hatırlarsak, teklifi reddetmeleri sürpriz olmayacak.

Zaten CHP’liler bu teklif reddedilsin, İyi Parti de “hayır” desin istiyor. AK Parti’nin geri çevireceğini bildikleri için 24. maddeye, cemevlerini ve zorunlu din dersini, 41. maddeye tarikat ve cemaat yurtlarını ve İstanbul Sözleşmesi’ni eklediklerini sanıyorum.

Fakat İyi Parti, başörtüsü karşıtı ve LGBT yanlısı suçlamasına maruz kalmamak için, CHP’yi ikna ederek, teklifin 400’ün üzerinde bir oyla TBMM’den geçmesini istiyor.

Muhalefet için zor bir hafta olacak.

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern’den Sürpriz İstifa Kararı

Başbakanlığın “ülkenin en ayrıcalıklı” görevlerinden biri olduğunu söyleyen Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern sürpriz bir kararla en geç 7 Şubat’ta görevinden ayrılacağını duyurdu. Ardern başbakanlık görevinin yanı sıra İşçi Partisi liderliğini de bırakacak.

Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern sürpriz bir kararla en geç 7 Şubat’ta görevinden ayrılacağını duyurdu. Ardern Wellington’da gazetecilere yaptığı açıklamada, “Bu işin ne gerektirdiğini biliyorum. Ve bunun gereğini yerine getirmek için yeterli gücüm kalmadığını da” dedi.

Başbakanlığın “ülkenin en ayrıcalıklı” görevlerinden biri olduğunu söyleyen Ardern, “Ama aynı zamanda en zorlarından biri” ifadesini kullandı. Sonbaharda yapılacak seçimlere atfen “Önümüzdeki dört yıl için yeterli gücü kalmadığını” söyleyen Ardern, “Ben bir insanım. Yapabileceğimizin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Ne kadar yapabilirsek. Ama benim için için gitme zamanı” dedi.

Yeni Zelanda’da seçimler 14 Ekim’de yapılacak. Ardern seçimler yapılana dek milletvekili olarak görev yapmaya devam edecek. Çocuğuyla daha uzun süre vakit geçireceği için mutlu olduğunu söyleyen Ardern, hayat arkadaşı ile de artık evlenmek istediğini vurguladı.

Ardern başbakanlık görevinin yanı sıra İşçi Partisi liderliğini de bırakacak. Ancak istifa kararının kendisi ve partisi ile ilgili kamuoyu anketlerinden çıkan olumsuz sonuçların etkili olduğu iddialarını reddeden Ardern, “Gelecek seçimleri kazanamayacağımız için gitmiyorum. Çünkü kazanabiliriz ve kazanacağız da” dedi.

Ardern 2017 Ekim ayından bu yana Başkanlık görevini yürütüyor. 37 yaşında göreve geldiğinde hem ülkesinin hem de dünyanın “en genç kadın başbakanı” sıfatını almıştı. Ülkesinin pandemi döneminde sert kısıtlamalar ve kapanma önlemleriyle mümkün olduğunca az zarar görmesini sağlayan siyasetçi, 2020 yılı Ekim ayında yapılan seçimlerde yeniden bu göreve seçilmişti.

Ardern görev süresi içinde pandemide kriz yönetiminin yanı sıra 2019 yılında Christchurch’te iki camiye düzenlenen, 51 kişinin yaşamını yitirdiği terör saldırıları sonrasında başörtüsü takarak yaptığı konuşma ile de övgü almıştı. Konuşmasında saldırıyı kınayarak dünya genelinde Müslümanlarla dayanışma mesajı vermişti.

Ardern, Nanaia Mahuta’yı kabinesine alarak, ilk kez yerli halk Maori’den bir kadını dışişleri bakanlığı görevine getirmişti. Jacinda Ardern dünya genelinde başbakanlık görevini yürütürken anne olan ikinci siyasetçi. Bu unvanı ilk alan siyasetçi Pakistan’da 1990 yılında görevdeyken anne olan Benazir Butto’ydu.

Paylaşın

HDP’den “Başörtüsü Teklifi” Açıklaması: Seçim Yatırımı

Partisinin genel merkezinde, başörtüsü teklifi görüşmelerine neden katılmadıklarını ilişkin değerlendirmede bulunan HDP’li Ayşe Acar Başaran, “AKP kadın düşmanı politikalarına hız kesmeden devam ediyor. İktidarın kadın bakış açısı ailenin içerisine hapsolmuş, biat eden, geri adım atan; açlıkla, yoksullukla, sefaletle ve ölümle yüz yüze kalan bir tabloyu sürekli kadınlara dayattığını görüyoruz.” dedi ve ekledi:

“Bunun karşısında bizler taleplerimizi, mücadelemizi yükseltirken yine bu süreçte bir seçim yatırımı olarak bir anayasa teklifinin gündemimize geldiğini görüyoruz. Kadınlar ve çocuklar evlerde şiddete, istismara, tacize, tecavüze uğruyor. Bunların içerisinde makul olma dayatılıyor.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, partinin genel merkezinde yaptığı basın toplantısında, TBMM Anayasa Komisyonunda devam eden başörtüsüne yönelik Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi görüşmelerine neden katılmadıklarını şu sözlerle anlattı:

“AKP kadın düşmanı politikalarına hız kesmeden devam ediyor. İktidarın kadın bakış açısı ailenin içerisine hapsolmuş, biat eden, geri adım atan; açlıkla, yoksullukla, sefaletle ve ölümle yüz yüze kalan bir tabloyu sürekli kadınlara dayattığını görüyoruz. Bunun karşısında bizler taleplerimizi, mücadelemizi yükseltirken yine bu süreçte bir seçim yatırımı olarak bir anayasa teklifinin gündemimize geldiğini görüyoruz. Kadınlar ve çocuklar evlerde şiddete, istismara, tacize, tecavüze uğruyor. Bunların içerisinde makul olma dayatılıyor.

Türkiye’de bu tabloyla karşı karşıyayken iktidar seçim yatırımı olarak anayasa düzenlemesiyle karşımıza geldi. Anayasa teklifine dair AKP’nin görüşme talebini reddettiğimizi kamuoyuyla paylaşmıştık. Yine, Anayasa Komisyonu’nda yapılacak görüşmelere katılmayacağımızı da kamuoyuna deklare etmiştik. Buradan bir kez daha altını çizmek istiyoruz: Çünkü bu ülkede kadına yönelik katliamlar artarken, tecrit, yoksulluk, baskı almış başını giderken ve bunun müsebbibi olan AKP-MHP iktidarının yapacağı bir anayasa düzenlemesinde biz yokuz. Çünkü biliyoruz ki bu iktidarın derdi, kadınlara özgürlük alanı açmak değil, toplumda demokratik değişim değil, demokratik bir anayasa oluşturmak değil; iktidarın tek derdi var; seçim sürecinde nefret söylemini körükleme, tüm bu süreci de kadınların üzerinden yürütmedir.

Her gün anayasayı ayaklar altına alan bu iktidarla anayasa yapılmaz. Tek adam rejimiyle İstanbul Sözleşmesinden bir gece yarısı çekilme kararını deklare eden bir ittifakla özgürlükler adına bir anayasa yapılmaz. Tam da bu nedenle net tutumumuzu ifade ettik: Görüşmelerde yer almayacağız. Partimiz kadın bedeni üzerinden yürütülmek istenen bu seçim propagandasının bir parçası olmayacak.”

“Dink katliamında derin güçler yine yargılanmadı”

Gazeteci Hrant Dink’in öldürülüşünün 16. yıldönümü olduğunu hatırlatan Acar-Başaran şöyle devam etti:

“Biliyorsunuz ki bugün 19 Ocak. Sevgili gazeteci Hrant Dink bundan tam 16 yıl önce, kurucusu olduğu Agos gazetesi önünde katledildi. Yine tıpkı tüm siyasi katliamlarda olduğu gibi bir tetikçi yakalandı; ancak bunun arkasındaki derin güçler yine yargılanmadı. Aslında Hrant Dink cinayetinde tıpkı diğer siyasi cinayetlerde olduğu gibi adalet sağlanmadı. Hrant Dink bir yazısında ‘Birlikte yaşamak öyle yukarılardan birilerinin bahşedeceği bir lütuf değil, birlikte yaşayan halkların birlikte üretmeleri gereken bir uygarlıktı’ demişti. Biz de buradan kendisine sözümüzü tekrarlamak istiyoruz, bu uygarlığı hep beraber bizler kuracağız, bunun kurulmasına da az kaldı.”

Paylaşın

İsveç Ve Finlandiya’nın NATO Üyelikleri Süreci: ABD’den Türkiye’ye Onaylama Çağrısı

Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelik başvurularının güçlü destekçisi olduklarını ve iki ülkenin NATO üyeliklerinin müttefikler tarafından hızla onaylanmasından duydukları memnuniyeti dile getirdi.

Sözcü Jean-Pierre, iki ülkenin NATO üyeliklerini henüz onaylamamış olan müttefiklere de onay sürecini en kısa sürede tamamlamaları çağrısında bulundu.

Beyaz Saray’da düzenlenen günlük basın toplantısında İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelikleri ve henüz iki ülkenin NATO’ya katılım sürecini onaylamamış olan Türkiye’nin tutumu gündeme geldi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre bir soru üzerine Türkiye’yi güvenilir bir müttefik olarak gördüklerini belirtti, müttefiklerin iki ülkenin NATO’ya katılımına ilişkin onay süreçlerini en kısa sürede tamamlama çağrısında bulundu.

Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre’e , İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerine ilişkin süreç bağlamında, “ABD Başkanı Joe Biden’ın Türkiye’yi güvenilir bir NATO müttefiki olarak görüp görmediği” sorusu yöneltildi.

Sözcü Karine Jean-Pierre, Türkiye’yi güvenilir bir müttefik olarak gördüklerini belirterek söze girdi.

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelik başvurularının güçlü destekçisi olduklarını ve üyelik başvurularını onaylamak üzere hızla harekete geçmek için Senato ile çalıştıklarını vurgulayan Jean-Pierre, iki ülkenin NATO üyeliklerinin müttefikler tarafından hızla onaylanmasından duydukları memnuniyeti dile getirdi.

Karine Jean-Pierre, ‘’Geri kalan müttefiklerin de onay süreçlerini en kısa sürede tamamlama çağrısında bulunuyoruz” ifadelerini kullandı.

Türkiye ile bu iki ülke arasında devam eden görüşmeler ve olası anlaşma konusunda yorum yapmamayı tercih eden Beyaz Saray sözcüsü, bu konudaki soruları Türk hükümetine yönlendirdi.

Sözcü Jean-Pierre, iki ülkenin NATO üyeliklerini henüz onaylamamış olan müttefiklere de onay sürecini en kısa sürede tamamlamaları çağrısında bulundu.

Macaristan Şubat ayında onaylayacağını açıklamıştı

NATO’nun 30 üyesinden 28’i Rusya’nın Ukrayna işgalinden sonra NATO üyeliği başvurusunda bulunan İsveç ve Finlandiya’nın ittifaka katılımına kendi parlamentolarında onay vermiş durumda.

Türkiye ve Macaristan henüz onay sürecini tamamlamamış olan iki NATO üyesi. Macaristan Dışişleri Bakanı Peter Szijjarto, Şubat ayında Meclis toplandığında İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerini onaylayacaklarını belirtmişti.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Davutoğlu’ndan Erdoğan’a: Beni Yolsuzlukla İtham Ettin Öyle Mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisi hakkındaki sözlerine yanıt veren GP Lideri Davutoğlu, “Şahsen bana yönelik kullandığın yolsuzluk ifadesi için seni ciddi bir yüzleşmeye davet ediyorum” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “8 Aralık 2019’da yaptığım çağrıyı tekrar yapıyorum: Benden başlamak üzere bütün yaşayan başbakanlar cumhurbaşkanlar ve bakanlarla ilgili ve birinci dereceden yakınlarıyla ilgili bir araştırma soruşturma komisyonu kurun. Kimin izah edemediği mal varlığı varsa bunu hazinede fonda tutalım şehitlere yetimlere engellilere mazlumlara harcayalım.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugünkü grup toplantısında DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nu hedef almış v e şu cümleleri kurmuştu:

“Bizden üniversite istediler. Ve ben başbakanım. Bunların vakfına üniversite tahsisi yaptık. Kendisi ne zaman ki başbakanlık koltuğuna oturdu. Ne yaptı biliyor musunuz; o tahsis yapılan yeri bilabedel vakfına mülk edildi. Türkiye’de bunun bir başka örneği yok. Bunu sen kalk milletimize bir anlat bakalım.

Ve şimdi ben kullanmıyorum o ifadeyi tabii, Devlet Bey gayet güzel kullanıyor; malum ona ‘Serok Ahmet’ diyor. Bu tür işler yapıyor. Helalinden ne yaptın? Ve kurduğumuz üniversite ile başarı grafiğin ne? Yok. Şimdi biz de bu üniversiteyi bunların bu yolsuzlukları sebebiyle aldık. Devletimize mal ettik. Bu şehir üniversitesi şimdi devletimizin Marmara Üniversitesi’nin mülkü olarak hizmete devam ediyor.”

Gelecek Partisi (GP) Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, sosyal medya hesabından yayınladığı bir video ile Erdoğan’a yanıt verdi. Davutoğlu, videoda şu ifadeleri kullandı:

“Şahsen bana yönelik kullandığın yolsuzluk ifadesi için seni ciddi bir yüzleşmeye davet ediyorum. Küçük bir yüzükle başlattığı yolculuğu büyük servetlerle sürdüren kendi bakanlığına dezenfektan satan bakanı teşekkürle uğurlayan devlet adına verdiği hediyelerin hiçbirini beyan etmeyen kamu parasıyla yapılan yatırımlara yollara sokaklara barajlara stadyumlara üniversitelere adını yazdıran bırakın birinci akrabaları yakın çevresindeki herkesi siyaseten iktidar olduğunda zengin eden sen uluslararası mahkemelerde mal varlıklarını dosyası diğer ekonomik suçlarla ilgili ismi geçen sen hayatı boyu emeği dışında hiçbir şey yememiş olan ikinci maaşı kabul etmemiş olan başbakanlıkta hanesine giren her lokmanın bedelini makbuzla ödemiş olan devlet adına aldığı her küçük hediyeyi dahi beyan etmiş olan ulusal ve uluslararası büyün çevrelerde temiz siyasetin sözcüsü olarak bilinen beni yolsuzlukla itham ettin öyle mi?

“Seni de Diyarbakırlı gençlere havale ediyorum”

8 Aralık 2019’da yaptığım çağrıyı tekrar yapıyorum: Benden başlamak üzere bütün yaşayan başbakanlar cumhurbaşkanlar ve bakanlarla ilgili ve birinci dereceden yakınlarıyla ilgili bir araştırma soruşturma komisyonu kurun. Kimin izah edemediği mal varlığı varsa bunu hazinede fonda tutalım şehitlere yetimlere engellilere mazlumlara harcayalım.

Ben “Serok Ahmet” diyene de “Yörük Ahmet” diyene de minnet duyar hepsinin selamını alır bununla gurur duyarım. Seni de Diyarbakırlı gençlere havale ediyorum, onlar sana gereken dersi önümüzdeki seçimde verirler.”

Paylaşın

SP Lideri Karamollaoğlu: Mayıs’ta İklim Değişecek

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisinin TBMM’deki grup toplantısında seçim tarihi olarak 14 Mayıs’ı işaret etmesinin ardından, SP Lideri Karamollaoğlu, sosyal medya hesabında, “Mayıs’ta iklim değişecek” notu ile bir video paylaştı.

Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin TBMM’deki grup toplantısında seçim tarihi olarak 14 Mayıs’ı işaret etmesinin ardından sosyal medya hesabında partisinin hazırladığı bir videoyu paylaştı.

Karamollaoğlu’nun “Mayıs’ta iklim değişecek” notunu düştüğü videoda; ilkbahar ve doğa görüntüleriyle birlikte kuş sesleri yer alıyor. Video, ‘Mayıs’ta iklim değişecek’ cümlesiyle sona eriyor.

Erdoğan, bugünkü grup konuşmasında, seçim tarihi olarak 14 Mayıs’ı işaret etmiş ve şöyle konuşmuştu:

“Siyasetin günlük merci içinde insanların söyledikleri sözler elbette önemlidir. Ancak aynı insanların sandık başında nelere bakacaklarıdır. Rahmetli Menderes 14 Mayıs’ta ‘Yeter söz milletin’ diyerek sandıktan ezici bir zaferle çıkmıştır. Aynı şekilde Rahmetli Özal, darbenin gölgesinde girdiği seçimde önemli bir başarı kazanmıştır.

Biz de ‘Artık hiçbir şey eskisi olmayacak’ diyerek hükümete gelmiştik. Şimdi de ‘Söz de karar da gelecek de milletindir’ diyerek milletin desteğine talibiz. Vesayet heveslilerine rağmen Türkiye Yüzyılı’nı başlatacağız. Milletimiz aynı gün, bu darbe şakşakçılarına ‘yeter’ diyecektir. Bir nevi ipi 10 ayrı kişinin elinde kukla bir Cumhurbaşkanı ile ülkeyi idare etmek istiyorlar. Cumhurbaşkanı fiilen altılı masanın emir eri gibi davranacak.

Karşımızda ibretlik bir tablo var. İşin özünde eskilere giden bir hesaplaşma yatıyor. Cumhuriyet’in iki asrı boyunca Türkiye’yi kendi çıkarlarının yörüngesinde tutabilmek için her yolu denediler. Şimdi umutlarını 2023 seçimlerine bağlamış görünüyorlar. Şimdi Meclis’ten meydan okuyorum; ne yaparsanız yapın yine başaramayacaksınız.

Benim milletim artık tüm oyunlarınızı çözdü. Sizin de numaralarınızı da etki elemanlarınızı da anında tanıyor. Aksi olsaydı 2007’de bize Cumhurbaşkanı seçtirmek istemediğinizde başarılı olurdunuz. Aksi olaydı gazete kupürleri üzerinden partimizi kapatmaya çalıştığınızda başarılı olurdunuz.

Bakın bu ülkenin Cumhurbaşkanı, bakın Türkiye’nin en büyük partisinin başı olarak karşınızdayım. Gündemi 2023 hedefleri, Türkiye Yüzyılı olan bir lider olarak karşınızdayız. 2023 seçimlerinden sonra da Türkiye Yüzyılı mimarı olarak milletimin görevlendirmesiyle yine karşınızda olacağız. Biz, kimsenin inayetiyle değil, Allah’ın yardımıyla, milletimizin desteğiyle ayağa kalktık bugünlere geldik, yarınlara yürüyoruz.

Biz gerektiğinde yedi düveli karşımıza alma pahasına milletimize hizmet ediyoruz. Ebede talip olan bir davanın mensupları olarak, bu davayı tümsekte bırakmamaya yeminliyiz. En büyük sorumluluk da sizlere düşüyor. 2023 seçim zaferini omuzlayacak kadro olarak, isimlerinizi tarihimizin sayfalarına yazdırmaya davet ediyorum.”

Paylaşın

Trabzonspor, Kupada Adını Çeyrek Finale Yazdırdı

Ziraat Türkiye Kupası son 16 turunda Ümraniyespor ile Trabzonspor, Ümraniye Belediyesi Şehir Stadı’nda karşılaştı. Trabzonspor, 90+3’te bulduğu golle uzatmalara taşıdığı maçta Ümraniyespor’u 4-1 mağlup ederek adını çeyrek finale yazdırdı.

Haber Merkezi / Ümraniyespor, 12. dakikada Umut Nayir ile öne geçti: 1-0. Bordo mavililer 90+3’te Vitor Hugo’nun golüyle eşitliği sağladı ve mücadele uzatmalara gitti: 1-1.

Konuk ekip, 101. dakikada Anastasios Bakasetas penaltı atışını gole çeviremedi. Ardından 104 ve 111. dakikada (Penaltı) Yusuf Yazıcı takımını farkı ikiye çıkardı. Maçta son sözü ise 114. dakikada Maxi Gomez söyledi.

Karşılaşmadan dakikalar

12. dakikada Ümraniyespor karşılaşmada öne geçti. Mrsic’in pasında topla buluşan Oğuz’un ceza yayı dışından sert şutunda, Uğurcan’ın sektirdiği topa kale sahası içinde Umut Nayir vurdu ve meşin yuvarlağı filelere gönderdi: 1-0.

21. dakikada Mustafa Eser’in kısa düşen geri pasında topu kapan Trezeguet’nin ceza sahası önünde vuruşunda kaleci Orkun Özdemir meşin yuvarlağı kurtardı. 31. dakikada defansın hatasında araya giren Enis Bardhi’nin pasında penaltı noktası üzerinde topu alan Umut Bozuk’un vuruşunda kaleci Orkun Özdemir meşin yuvarlağı kornere çeldi.

50. dakikada Kartal Kayra Yılmaz’ın pasında ceza sahası içi sağında topu alan Onur Ayık’ın rakiplerini geçip kale önünden yaptığı vuruşta Larsen meşin yuvarlağı çizgiden çıkardı.

56. dakikada Marek Hamsik’in pasında Doğucan Haspolat’ın rakibini çalımlayıp ceza yayının solundan vuruşunda kaleci Orkun Özdemir meşin yuvarlağı çeldi. 68. dakikada Jesse Sekidika’nın sağ kanattan yüksek ortasında ceza sahası içinde topuğu ile vuruşunda meşin yuvarlak kaleci Uğurcan Çakır’da kaldı.

90+3. dakikada Trabzonspor, beraberliği yakaladı. Bardhi’nin pasında topla buluşan Larsen’in kale sahası önüne gönderdiği ortada iyi yükselen Vitor Hugo, kafayla topu filelere göndermeyi başardı: 1-1.

97. dakikada Trabzonspor penaltı kazandı. Ümraniyespor ceza sahasına hareketlenen Maxi Gomez, Mustafa Eser’in müdahalesi sonrasında yerde kaldı. VAR uyarısı sonrasında hakem Ümit Öztürk pozisyonu tekrar izleyip penaltı kararı verdi. 101. dakikada penaltı atışı için topun başına Bakasetas geçti. Yunan futbolcu meşin yuvarlağı kalenin sağından dışarı gönderdi.

104. dakikada bordo-mavili ekip öne geçti. Orta sahadan atılan uzun pasta sağ kanatta topla buluşan Maxi Gomez, son çizgiye inip kale sahası içine ortaladı. Bu noktaya hareketlenen Yusuf Yazıcı, kaleci Orkun’dan önce meşin yuvarlağa dokunarak fileleri havalandırdı: 1-2.

108. dakikada Trabzonspor bir kez daha penaltı kazandı. Bakasetas’ın pasında ceza sahası içi sol çaprazında topla buluşan Yusuf Yazıcı, Mustafa Eser’in müdahalesi sonrası yerde kaldı. Hakem Ümit Öztürk penaltı noktasını gösterdi. 111. dakikada kullanılan penaltı atışında bu kez topun başına Yusuf Yazıcı geçti. Yusuf topu ve kaleciyi farklı köşelere göndererek farkı 2’ye çıkardı: 1-3.

114. dakikada bordo-mavililer 4. golü buldu. Bakasetas’ın savunmanın arasından verdiği pasta topla buluşan Maxi Gomez, ceza yayı üzerinde meşin yuvarlağı düzeltip vuruşunu yaptı. Onur Atasayar’a da çarpan top, köşeden filelere gitti: 1-4.

Stat: Ümraniye Şehir

Hakemler: Ümit Öztürk, Esat Sancaktar, Gökhan Barcın

Ümraniyespor: Orkun Özdemir, Popov, Allyson, Mustafa Eser, Ermir Lenjani (Tomislav Glumac dk. 88), Kartal Kayra Yılmaz (Onur Atasayar dk. 101), Oğuz Gürbulak (Serkan Göksu dk. 80), Mrsic (Isaac Sackey dk. 68), Onur Ayık (Jesse Sekidika dk. 68), Bettaieb (Geraldo dk. 101), Umut Nayir

Trabzonspor: Uğurcan Çakır, Larsen (Evren Eren Elmalı dk. 91), Hüseyin Türkmen, Vitor Hugo, Arif Boşluk (Peres dk. 71), Marek Hamsik (Djaniny dk. 63), Doğucan Haspolat, Naci Ünüvar (Yusuf Yazıcı dk. 46), Trezeguet (Bakasetas dk. 46), Enis Bardhi, Umut Bozok (Maxi Gomez dk. 46)

Goller: Umut Nayir (dk. 12) (Ümraniyespor), Vitor Hugo (dk. 90+3), Yusuf Yazıcı (dk. 104 ve dk. 111 pen.), Maxi Gomez (dk. 114) (Trabzonspor)

Paylaşın

Beşiktaş’tan Kupaya Erken Veda; Ankaragücü Çeyrek Finalde

Ziraat Türkiye Kupası son 16 turunda Beşiktaş ile Ankaragücü, Eryaman Stadı’nda karşı karşıya geldi. Hakem Sarper Barış Saka’nın düdük çaldığı karşılaşmanın normal süresi Ali Sowe ve Cenk Tosun’un karşılıklı golleri ile 1-1 berabere tamamlandı.

Haber Merkezi / Ankaragücü, seri penaltı atışları neticesinde Beşiktaş’ı 4-3 mağlup ederek çeyrek finale yükseldi.

Ankaragücü’nde Tolga Ciğerci, Sowe, Marlon, Pedrinho penaltıları gole çevirdi. Beşiktaş’ta ise Saiss, Kerem Atakan Kesgin, Redmond beyaz noktadan golü buldu ancak Atiba ve Masuaku penatılardan yararlanamadı.

Karşılaşmadan dakikalar

5. dakikada ceza yayı önünde topla buluşan Fernandes’in vuruşu kaleci Gökhan Akkan’da kaldı. 12. dakikada Chatzigiovanis’in ortasında ceza sahası içinde topla buluşan Emre Kılınç’ın pasında kale önünde Sowe meşin yuvarlağı ağlarla buluşturdu. 1-0

20. dakikada Muleka’nın sağ kanattan ortasında topa yükselen Tayfur Bingöl’ün şutu az farkla dışarı çıktı. 23. dakikada Emre Kılınç’ın ceza sahası dışından şutunda kaleci Mert Günok topu kornere çeldi.

33. dakikada çalımlara ceza sahasına giren Zahid’in pasında uygun durumdaki Sowe, topu üstten dışarı gönderdi. 35. dakikada Malcuit’in yerden ortasında arka direkte topla buluşan Chatzigiovanis’in şutu üstten dışarı çıktı.

48. dakikada Zahid’in kullandığı köşe vuruşunda topa yükselen Atakan Çankaya’nın kafa vuruşu az farkla dışarı çıktı. 61. dakikada Atakan Çankaya’ya yaptığı müdahale sonrası hakem Sarper Barış Saka, Muleka’ya kırmızı kart gösterdi.

64. dakikada VAR’ın uyarısı sonucu pozisyonu izleyen Sarper Barış Saka, kırmızı kartı iptal ederek Muleka’ya bu kez sarı kart çıkardı. 72. dakikada Masuaku’nun soldan ortasında ceza sahası sağ çaprazında topla buluşan Redmond’un sert şutunda, kaleci Gökhan Akkan meşin yuvarlağı yatarak iki hamlede kurtardı.

77. dakikada Beşiktaş beraberliği yakaladı. Masuaku’nun kaleyi cepheden gören yerden kullandığı serbest vuruşta, ceza sahası sağ çaprazında bulunan Saiss meşin yuvarlağı altıpasa çevirdi. Muleka’nın kafa vuruşunda kaleci Gökhan Akkan’ın çeldiği topu altıpasta önünde bulan Cenk Tosun, meşin yuvarlağı ağlara gönderdi: 1-1.

81. dakikada Redmond’un ara pasıyla ceza sahasına giren Muleka’nın vuruşunda, meşin yuvarlağı kaleci Gökhan Akkan yatarak kurtardı. 89. dakikada Redmond’un sağ taraftan kullandığı köşe vuruşunda, ceza sahasında topla buluşan Tayyip Talha Sanuç’un kafa vuruşunda meşin yuvarlak direğe çarptı. Defans oyuncuları topu uzaklaştırdı.

Stat: Eryaman

Hakemler: Sarper Barış Saka, Kemal Yılmaz, Erdem Bayık

Ankaragücü: Gökhan Akkan, Malcuit (Fıratcan Üzüm dk. 87) Radakoviç, Atakan Rıdvan Çankaya, Marlon, Chatzigiovanis (Berdize dk. 59) Tolga Ciğerci, Diack, Zahid (Pedrinho dk. 80) Emre Kılınç (Yasin Güreler dk. 101) Sowe

Beşiktaş: Mert Günok, Rosier, Tayyip Talha Sanuç, Emrecan Uzunhan (Cenk Tosun dk. 45, Hutchinson dk. 103), Umut Meraş (Kerem Atakan Kesgin dk. 90), Sallih Uçan (Masuaku dk. 65), Saiss, Tayfur Bingöl, Fernandes (Necip Uysal dk. 120 ?), Nkoudou (Redmond dk. 45), Muleka

Goller: Sowe (dk. 12) (Ankaragücü), Cenk Tosun (dk. 77) (Beşiktaş)

Paylaşın

Cumhur İttifakı Seçimi Neden Öne Alıyor?

Anayasa’nın 116’ıncı maddesi cumhurbaşkanına seçimi yenileme yetkisi veriyor. Seçim kanununda yapılan değişiklikle beraber cumhurbaşkanının seçim kararı almasının ardından en erken 60 gün en geç 66 gün içinde seçime gidiliyor. Yasal mevzuata göre cumhurbaşkanı ikinci döneminde seçim kararı alırsa aday olamıyor.

AK Parti, yeni Anayasa’ya göre Erdoğan’ın ilk dönemi olduğunu savunurken muhalefet ise şu anki dönemin ikinci dönem olduğunu gündeme taşıyor. Bu noktada olası tartışma yaşanması durumunda ve YSK’ya da başvuru yapılması durumunda son kararı YSK verecek. Cumhurbaşkanın’ın yanı sıra TBMM de erken seçim kararı verebiliyor. TBMM’nin erken seçim kararı verebilmesi 360 milletvekilinin onay vermesi gerek. Ancak şu anda AK Parti-MHP’nin toplam oyu ise 335. Muhalefetten ise 6 Nisan sonrasına bir destek olmadığından Meclis erken seçim kararı alamıyor.

AK Parti MYK’nın 2 Ocak’taki toplantısında 6 Nisan sonrası, 18 Haziran tarihine kadar olası 10 seçim tarihinin de ele alınmış ve seçenekler üçe indirilmişti. Çalışmalar sonrası seçimlerin öne alınması artık kesinleşti. Hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin art arda grup toplantılarında yaptıkları açıklamaların ardından en yüksek olasılık olarak konuşulan seçim tarihi ise 14 Mayıs.

Peki seçim tarihine ilişkin süreç nasıl işleyecek? Muhalefet ne düşünüyor? DW Türkçe’den Kıvanç El, seçimlere dair süreci araştırdı.

AKP-MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı seçimi neden öne alıyor?

AK Parti Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz, seçimlerin normal takviminin 18 Haziran olduğunu ancak bunun miktar öne alınacağını söyledi ve gerekçe olarak da “Mevsimsel şartlar, mevsimlik işçilerin çalışma takvimleri, sınav takvimi, tatil dönemi olması, hac mevsimine denk gelmesi gibi bir dizi neden var. Bu nedenle bir miktar tarihi öne çekerek güncelleme yapılması gerekiyor. Biz tüm seçenekleri Cumhurbaşkanı’na sunduk” dedi. MHP Genel Başkanı Bahçeli de “mevsimsel şartları” gerekçe göstermişti. Muhalefet ise seçimin öne alınmasına prensip olarak karşı değil ancak öne alınacak ise 6 Nisan’dan önce bir tarih olmasını savunuyor.

Seçim kararı nasıl alınıyor?

Anayasa’nın 116’ıncı maddesi cumhurbaşkanına seçimi yenileme yetkisi veriyor. Seçim kanununda yapılan değişiklikle beraber cumhurbaşkanının seçim kararı almasının ardından en erken 60 gün en geç 66 gün içinde seçime gidiliyor. Yasal mevzuata göre cumhurbaşkanı ikinci döneminde seçim kararı alırsa aday olamıyor. AK Parti, yeni Anayasa’ya göre Erdoğan’ın ilk dönemi olduğunu savunurken muhalefet ise şu anki dönemin ikinci dönem olduğunu gündeme taşıyor. Bu noktada olası tartışma yaşanması durumunda ve YSK’ya da başvuru yapılması durumunda son kararı YSK verecek. Cumhurbaşkanın’ın yanı sıra TBMM de erken seçim kararı verebiliyor. TBMM’nin erken seçim kararı verebilmesi 360 milletvekilinin onay vermesi gerek. Ancak şu anda AK Parti-MHP’nin toplam oyu ise 335. Muhalefetten ise 6 Nisan sonrasına bir destek olmadığından Meclis erken seçim kararı alamıyor.

14 Mayıs için seçim kararı alınırsa süreç nasıl işleyecek?

Meclis seçeneği şu aşamada mümkün görünmediğinden Cumhurbaşkanı seçim kararı alacak. Erdoğan’ın bu kararı ise 8-14 Mart tarihi arasında alıp kararın da Resmi Gazete’de yayımlaması gerekiyor. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz, olası karar alma tarihinin 9-10 Mart olabileceğini ifade etti. Olası takvimin belirlenmesi de önemli. 14 Mayıs için bir tarih baz alındığında memurlar için istifa süreçleri, YSK’nın listeleri belirleme ve kesinleştirme takvimi de netleşecek. Olası plana göre milletvekili adayı olacak memurların 21-23 Mart tarihlerine kadar istifa etmesi gerekecek.

YSK’nın milletvekilli listelerini askıya çıkarması, itirazlar ve kesinleştirme sürecinin de Nisan ayında başlaması ve 15-16 Nisan gibi kesin listeleri kamuoyuna açıklaması planlanıyor. Listelerin kesinleşmesi ile birlikte de 14 Mayıs’ta seçime gidilecek. Milletvekili genel seçimi bu tarihte tamamlanacak. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de bir aday yüzde 50 +1 oy alırsa seçilecek. Hiçbir aday yeterli çoğunluğa ulaşamazsa en yüksek oyu alan iki adayla ikinci tur seçimlere gidilecek. Bu seçimlerin tarihi ise 28 Mayıs olacak. İki aday arasında fazla oy alan Cumhurbaşkanı seçilecek.

Muhalefet erken seçim için tavrı ne?

Altılı masayı oluşturan partiler ve HDP seçimlerin öne alınmasına prensip olarak karşı çıkmıyor. Ancak muhalefet seçimlerin 6 Nisan’dan önce yapılması durumunda destek verecek ve Meclis’ten karar alabilecek. Bunun için ise son tarih Şubat ayının ilk haftası. Bu tarihe kadar Meclis’ten bir seçim kararı alınması gerekiyor. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, 14 Mayıs seçim tarihi konusunda “8 Mart’ta seçimlerin yenilenmesine karar verirse 14 Mayıs’ta seçim verilebilir. Kararı kendisi verecek. Seçimleri 7 Nisan’a kadar erken seçime desteğiz. Sonraya bırakmak siyasi mühendislik olur. Biz Cumhurbaşkanı’nın siyasi mühendislik hesaplarına alet olmayız. CHP değil, altılı masanın kamuoyuna açıkladığı bir tutum var. Bu tutumun arkasındayız. Siyasi mühendislik tasarımının parçası olmayacağız” değerlendirmesi yaptı.

Seçimin 6 Nisan’dan önce veya sonra olması neyi değiştiriyor?

Seçim kanunlarında değişikliği içeren Anayasa düzenlemesi 6 Nisan 2022 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu nedenle 6 Nisan öncesi ve sonrası bir seçimde milletvekili hesabı da değişecek. Yeni düzenleme ile seçime gidildiğinde “artık oy”lar milletvekili seçimine eklenmeyecek. Bu durumda 2018 seçimleri baz alındığında muhalefetin kaybı 2023’te aynı oyu bile alsa milletvekili kaybı olacak. Eğer 6 Nisan’dan önce seçime gidilirse “artık oy”lar ittifaklara eklenebilecek ve “küçük oylar” da oldukça önem kazanacak. Ancak muhalefetin de seçimleri öne almak için Meclis’te yeterli çoğunluğu bulunmuyor.

Seçim kararı “yenileme” mi, “fesih” mi?

Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’na göre cumhurbaşkanının Meclis’i “fesih” yetkisi yok. Cumhurbaşkanı “seçimlerin yenilenmesi kararı” alabiliyor. Bu noktada iktidar ile muhalefet arasında farklı yorum yapılıyor. AK Parti, söz konusu “seçim yenileme” kararının meclisin fesih edilmesi anlamı taşımadığını seçime kadar Meclis’in çalışmalarını sürdüreceği için bir fesih olmayacağını savunuyor. Muhalefet ise “seçim yenilemenin” bir kandırma cümlesi olduğunu alınan seçim kararının erken bir seçim kararı olması nedeniyle her türlü durumda meclisi fesih etme kararı olduğunu ileri sürüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da daha önce yaptığı açıklamada, “Cumhurbaşkanının fesih yetkisi yok. Böyle bir yetki yok” demişti.

Paylaşın

Türkiye – Suriye Yakınlaşması: Rusya’dan Üçlü Görüşme Açıklaması

11 yıl sonra yeniden başlayan Türkiye-Suriye ilişkilerinde bakanlık düzeyindeki görüşmelerin ardından liderler düzeyindeki görüşmenin ne zaman olacağı tartışılırken, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’dan dikkat çeken bir açıklama geldi.

Sergey Lavrov, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdat’ın Ankara ile Şam arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesini ele almak üzere üçlü bir görüşme gerçekleştireceklerini açıkladı.

Çarşamba günü düzenlediği basın toplantısında “Bildiğiniz gibi Türkiye Şam’la ilişkilerini normalleştirme girişiminde bulundu” diyen Lavrov, Rusya’dan iki komşu ülke arasında aracılık talep edildiğini belirtti.

Rusya Dışişleri Bakanı, ihtilaflı konuların başında İdlib’in geldiğini belirterek Ankara’nın bölgedeki Türkiye yanlısı grupları Şam’ın ve Moskova’nın terörist olarak kategorize ettiği El Nusra’dan ayırması gerektiğini söyledi. Lavrov, Halep bölgesindeki Türk-Rus ortak devriyelerinin de şu ana kadar işe yaramadığını ifade etti.

Lavrov: Batı’dan gelebilecek ciddi önerileri değerlendiririz

Lavrov, Ukrayna’da devam eden savaşa ilişkin açıklamalarda da bulundu. Batı’nın Moskova’ya karşı yürüttüğü “hibrid savaşa” rağmen Rusya’nın Ukrayna’daki hedeflerine ulaşacağını söyleyen Bakan, “özel askeri operasyonun” hedeflerinin Rusya’nın “temel meşru çıkarlarına” göre belirlendiğini savundu. Ukrayna’daki Rusların haklarının korunduğundan emin olmak istediklerini vurgulayan Lavrov, ”Ukrayna’da Rusya’ya tehdit oluşturacak hiçbir askeri altyapı bulunmamalıdır” diye konuştu.

Rusya Dışişleri Bakanı, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin Moskova’nın Ukrayna topraklarından tamamen çekilmesi ve Kiev’e savaş tazminatı ödemesi talebine ise Ukrayna lideriyle herhangi bir müzakerenin olamayacağı sözleriyle yanıt verdi.

Batı’yı tüm kararları Ukrayna adına almakla itham eden Lavrov, Rusya’nın Batı’dan çatışmayı sonlandırmaya yönelik gelecek her türlü girişimi ciddi biçimde değerlendirmeye hazır olduğunu, ancak henüz ciddi bir öneri görmediklerini sözlerine ekledi.

Hitler karşılaştırması

Lavrov’un açıklamalarında ABD’yi de eleştirdi. Washington’ı “Adolf Hitler ve Napolyon Bonapart” ile karşılaştıran Dışişleri Bakanı, bu ülkenin “Rusya’yı bitirmek için Avrupa’yı boyunduruk altına almaya” çalıştığını savundu. Lavrov, “aynı Hitler’in Yahudi meselesine nihai bir çözüm istemesi gibi Batılı politikacılar da şimdi açık açık Rusya’nın stratejik bir bozguna uğratılması gerektiğini söylüyor” ifadelerini kullandı.

“Nihai çözüm”, Nasyonal Sosyalistlerin Yahudilerin ve diğer azınlık mensubu altı milyon insanın sistematik olarak öldürülmesine yol açan soykırım planıydı. Lavrov, daha önce de Hitler’in “Yahudi kanı” taşıdığını söylemiş, Bakanın bu sözleri İsrail’de öfkeli protestolara yol açmıştı.

Paylaşın