AB’de Benzin Ve Dizelli Otomobillere Yasak Kararı

Avrupa Parlamentosu (AP), 2035 yılından itibaren benzinli ve dizel yakıt kullanan araç satışının yasaklanmasını öngören tasarıyı oy çokluğuyla kabul etti. Böylece AB’nin yürütme organı AB Komisyonu’nun geçen yıl getirdiği öneri, yasama organı AP’den de onay almış oldu.

Tasarının yürürlüğe girmesi için üye ülkelerle yapılan müzakerelerin sonuçlanması gerekiyor. Üye ülkeler ay sonunda tasarıya yönelik tutumlarını belirleyerek AB Komisyonu’na bildirecek ve uzlaşı arayışları başlayacak.

Komisyon’un önerisi, trafikte karbondioksit emisyonunun yüzde 100 oranında azaltılmasını öngörüyordu. Komisyon 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarının yüzde 55 oranında azaltılmasını, bunun için de endüstri ve enerji sektörünün yanı sıra trafikte de daha kararlı adımlar atılmasını, özellikle de elektrikli araç ağının genişletilmesini istiyor. Bu hedef doğrultusunda elektrikli otomobiller için şarj altyapısını geliştirmek üzere ayrı bir yasa çalışması bulunuyor.

Yasa tasarısı hazırlıklarına katılan AP üyelerinden Jan Huitema, “sıfır emisyonlu araçların satın alınması ve kullanımının tüketiciler için daha az maliyetli olacağını” belirtti.  Yeşiller grubundan AP üyesi Michael Bloss da oylama sonrasında yaptığı açıklamada, “Böylelikle Avrupa’nın otomotiv merkezi olarak geleceği hakkında karar vermiş olduk. Gelecekte en iyi elektrikli otomobiller ve en yeni bataryalar Avrupa’da üretilecek” dedi.

Otomobil üreticilerinden eleştiri: Çok erken

Ancak tasarıya eleştiriler de geldi. AP’nin Hristiyan Demokrat Partili üyesi Jens Gieseke, “Yeşiller, Liberaller ve Sosyaldemokratlar maalesef tüm kartları elektrikli ulaşıma oynamayı tercih ediyor” diyerek bunun Avrupa’nın rekabet gücü ve istihdama olumsuz etkilerde bulunacağı endişesini dile getirdi.

Alman Otomobil Üreticileri Birliği (VDA) de otomobil endüstrisinin iklim hedeflerini benimsediğini ve bu alanda milyarlarca euroluk yatırım yaptığını, ancak 2035’te satış yasağının “çok erken” olduğunu bildirdi. VDA Başkanı Hildegard Müller, “Siyaset, hızlanmayı mümkün kılacak çerçeve koşulları sağlamadan otomobil endüstrisinden daha fazla hız talep edemez” eleştirisinde bulundu.

Müller, şarj altyapısının geliştirilmesi ve dijitalleşmedeki eksiklikler ile acil ihtiyaç duyulan hammadde ve enerji ortaklıklarında yeterli adımların atılmamasını örnek verdi. VDA Başkanı ayrıca Avrupa’nın geniş kesimlerinde elektrikli otomobiller için yeterli şarj altyapısının bulunmadığına dikkat çekti.

Türkiye de mutabakat imzalamıştı

Geçen yıl İskoçya’nın Glasgow kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 26. Taraflar Konferansı’nda(COP26) Türkiye de bu yönde bir mutabakata imza atmıştı. 33 ülke, 40 şehir, 11 araç üreticisi ve filo sahibi 27 kuruluşun imzaladığı mutabakat, 2035’e kadar benzinli ve dizel motorlu araçların sıfır emisyonlu araçlarla değiştirilmesini öngörüyor.

Avrupa Çevre Ajansı verilerine göre 2019 yılında trafik, AB’deki toplam karbondioksit emisyonunda yaklaşık dörtte birlik paya sahip oldu. Trafik yoluyla salınan karbondioksit 1990-2019 yılları arasındaki dönemde yüzde 33,5 arttı.

Paylaşın

1,6 Milyar Kişi Ukrayna-Rusya Savaşın Olumsuz Etkileriyle Karşı Karşıya

Birleşmiş Milletler’in (BM) Küresel Kriz Müdahale Grubu (GCRG), Rusya’nın komşusu Ukrayna’yı işgaliyle 24 Şubat’tan bu yana 106 gündür devam eden savaşın dünyadaki gıda, enerji ve finans sistemleri üzerindeki etkisini ele alan yeni bir politika belgesi yayınladı.

Buna göre, dünyanın 94 ülkesinde tahminen 1,6 milyar insan savaşın yarattığı krizin en az bir boyutuna maruz kalmış durumda. 1,2 milyar insan ise hem gıda, hem enerji, hem de finans sistemlerinde savaşın olumsuz etkileri ile karşı karşıya kalan “kusursuz fırtına” ülkelerinde yaşıyor.

Politika belgesinde paylaşılan verilere ilişkin açıklama yapan BM Genel Sekreteri António Guterres de “Ukrayna’daki savaşın dalgalanma etkileri hiçbir ülkenin veya topluluğun kaçamayacağı ciddi bir hayat pahalılığı krizi yarattı” değerlendirmesinde bulundu.

Savaş ve gıda güvensizliği

1,6 milyar kişinin savaş sebebiyle artan gıda ve petrol fiyatlarıyla başa çıkmakta güçlük çektiğini hatırlatan Guterres, bu yıl 47 milyon kişinin daha gıda güvensizliğiyle karşı karşıya kalabileceğini söyledi.

BM Genel Sekreteri rapora ilişkin BM Genel Merkezinde gazetecilere yaptığı açıklamada, “Savaşın gıda güvenliği, enerji ve finans üzerindeki etkisi sistematik, şiddetli ve hızlanıyor. Savaş, eşi benzeri görülmemiş bir açlık ve yoksulluk, sosyal ve ekonomik kaos getiriyor” dedi:

Mesaj, net ve ısrarlı: Ülkeler hayat ve geçim kaynaklarını kurtarmak için şimdi harekete geçmeli.

Guterres ayrıca Ukrayna tahılının güvenli ve engelsiz bir şekilde Karadeniz üzerinden ihracatının sağlanması çağrısında bulundu.

BM verilerine göre, pandemiden önce ciddi oranda gıda güvensizliği yaşayan kişilerin sayısı pandemi öncesinde 135 milyon iken 2-yıllık pandemi sürecinde 276 milyona yükseldi. Savaşın yarattığı dalgalanma etkilerinin ise bu rakamı 323 milyona yükselteceği tahmin ediliyor.

“Gelecek 18 ay kritik önemde”

Politika belgesinde paylaşılan verilere ilişkin konuşan BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) Genel Sekreteri Rebeca Grynspan da “Şimdiye kadarki en ciddi hayat pahalılığı ile karşı karşıyayız” dedi.

“Mevcut gıda krizi, 2023’te hızla küresel boyutlarda bir gıda felaketine dönüşebilir” uyarısında bulunan Grynspan, Ukrayna tahılı ve Rusya gübresinin ihracatı olmadan gıda krizine çözüm bulunamayacağını ve bu nedenle gelecek 18 ayın kritik önem taşıdığını söyledi.

Ukrayna tahılının ve Rusya gübresinin dünyaya ihracı için Moskova’da geçen günlerde temaslarda bulunan Grynspan, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Türkiye ziyaretinin ardından Ukrayna tahılının dünyaya ihracı konusunda tarafların anlaşmaya yakın olup olmadığı ve küresel gıda krizinden kimin sorumlu tutulması gerektiği ile ilgili soruyu şöyle yanıtladı:

Şu aşamada söyleyebileceğim tek şey görüşmelerin yapıcı olması, daha fazlasını söyleyemem… En önemli şey savaşı durdurmak, öyle değil mi? Ama şu da bir gerçek, hatırladığım kadarıyla 63 ülke ihracat konusunda 109 kısıtlama uyguluyor. Piyasalara daha fazla kısıtlama uygulanmaması önemli bir çağrı. Dolayısıyla siyasi kısmı ile ilgili yorum yapmayacağım ama teknik açıdan önemli olan – Genel Sekreterin de söylediği gibi – savaşı durdurmak.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Taliban, Üç Erkek Mankeni “Kuran’a Saygısızlık” Gerekçesiyle Tutukladı

Afganistan’da geçen yıl Ağustos ayından bu yana ülkeyi yöneten Taliban, İslam ve Kuran’ı Kerim’e saygısızlıkla suçladığı ünlü bir Afgan erkek manken ve iki meslektaşını tutukladı.

Taliban İstihbarat Genel Müdürlüğü sosyal medya hesabından moda şovları, YouTube kanalındaki klipleri ve mankenlikle ilgili etkinlikleriyle tanınan manken Ajmal Hakiki ve meslektaşlarının elleri kelepçelenmiş haldeki görüntülerini kısa bir video ile paylaştı.

İstihbarat biriminin paylaşımında “İslami sistemde hiç kimsenin Kuran ayetlerini, Peygamberin hadislerini ve mukaddes İslam’ı aşağılamasına veya alay etmesine izin verilmez. Kuran’ın son ayetleri aşağılandı ve dalga geçildi. Tutuklandılar” denildi.

Videoda Hakiki ve meslektaşları sol göğsünde mavi üçgen işareti bulunan açık kahverengi hapishane üniforması giymiş halde ve elleri kelepçelenmiş şekilde yan yana durarak “Afgan halkından, değerli din ulemalarından ve İslam Emirliği hükümetinden özür dilerim” ifadelerini kullandı.Hakiki videoda suçunu itiraf etmedi.

Genç mankenin ruhsal rahatsızlıkları ile bilinen meslektaşı Gulam Sahki ile Kuran’ın ayetlerini aşağılamaktan suçlandığı bildirildi.

Tutuklamaya sebep olan tartışmalı videoda Hakiki’nin kekemeliğini mizah unsuru olarak kullanan meslektaşı Sakhi’nin Kuran’n ayetleri dalga geçen bir ses tonuyla Arapça söylemesine güldüğü görülüyor.

Genç manken daha önce özür dilemişti

Hakiki sosyal medyada yaygın şekilde paylaşılan görüntülerden dolayı tutuklanmadan önce özür dilemiş ve “Bütün YouTuberlara ve medyada aktif gençlere mesajım İslami değerlere hakaret etmekten cidden kaçının” sözleriyle uyarıda bulunmuştu.

Taliban yetkililerinin tutuklamayla ilgili video görüntülerinin dışında bir yorumda bulunmadığı bildirildi. Tutuklanan mankenlerin ne şekilde cezalandırılacağının da belirsiz olduğu ifade ediliyor.

Katı İslami kuralları uygulamayı amaçlayan Taliban yönetimi İslam’a saygısızlık olarak addettiği her türlü eleştiri ve olayı suç unsuru olarak tanımlıyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Merkel, Rusya Politikasından Pişman Değil: Özür Dilemeyeceğim

Şansölyelik döneminde Rusya ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ılımlı ilişkilerinden dolayı eleştiriler ile karşı karşıya kalan Angela Merkel, bugün (8 Haziran) itibariyle 105. gününde devam eden Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin ilk kez açıklamada bulundu.

Başkentteki “Berliner Ensemble” salonunda Der Spiegel yazarı Alexander Osang’ın sorularını yanıtlayan Merkel, Putin’e yönelik muamelesi ile ilgili “hiçbir pişmanlığı olmadığını” söyledi, Rusya’nın işgaliyle başlayan savaşı “barbar bir saldırı savaşı” olarak nitelendirdi.

ABD’nin öncülük ettiği ve 2008 yılında Ukrayna ile Gürcistan’ın NATO üyeliğini öngören plana o dönemde karşı çıktığı için pişman olup olmadığı da sorulan Angela Merkel, Putin’in bakış açısından böyle bir hamlenin “savaş ilanı” olarak değerlendirileceğini kaydetti.

Putin’in “nasıl düşündüğünü bildiğini” söyleyen Merkel, durumu “daha fazla provoke etmek istemediğini” belirtti.

Putin’in 2007 yılında Soçi’de kendine, “Sovyetler Birliği’nin dağılmasının 20. yüzyılın en kötü olayı olduğunu” söylediğini ifade eden Merkel, bu nedenle ona hiçbir zaman tam olarak güvenmediğini anlattı.

“Diplomasi” vurgusu

Angela Merkel, ayrıca görev süresi içinde neyi ihmal ettiğine ilişkin soruyu da yanıtlayarak, “Böyle bir trajediyi önlemek için daha fazlası yapılabilir miydi, önlenebilir miydi? Bu nedenle bunlar soruluyor ve elbette bu soruları kendime tekrar tekrar soruyorum” dedi.

Kendi şansölyelik döneminde Almanya’nın izlediği politikaları savunan Angela Merkel, “Şimdi bu yanlıştı diyebileceğim bir şey görmüyorum. Bu nedenle de özür dilemeyeceğim” ifadesini kullandı.

Merkel, Rusya’ya “hoşgörülü davrandığına” ilişkin eleştiriler için de, “Diplomasi başarısız olduğundan dolayı yanlış olmaz” dedi, kendi döneminde Rusya ile gerilimin tırmanmaması için yeterince çalıştığını, ancak bunun başarılamamasının üzücü olduğunu kaydetti.

Arabulucu olacak mı?

Ülkede Aralık 2021’de kurulan Sosyal Demokrat Parti (SPD), Hür Demokrat Parti (FDP) ve Yeşiller koalisyon hükümetine atıfta bulunan Hristiyan Demokrat Partili (CDU) siyasetçi, “Mevcut federal hükümete [dış politikada] güvenmemeyi düşünemiyorum bile” dedi.

Merkel, Putin ile görüşüp arabulucu olup olmayacağına ilişkin soruya ise “Görev anlayışım, Almanya hükümetinin benden yapmamı istemediği hiçbir şeyi yapmayacağım şeklinde” cevabını verdi.

Bu konuda Almanya hükümetinin kendisiyle temasa geçmesini de beklemediğini söyleyen Merkel, “Bunun şu anda herhangi bir yararı olacağı izlenimine sahip değilim. Bana göre şu anda konuşulacak çok şey yok, özellikle de Ukrayna olmadan” değerlendirmesinde bulundu.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Fransa’da Çok Sayıda Cami Kapatıldı

Fransa’nın Rhone bölgesindeki çok sayıda cami ve bağışçının banka hesaplarının kapatıldığı açıklandı. Rhone Camiler Konseyi Başkanı Kamel Kabtane, yayınladığı basın açıklamasında camilerin inşasında finansal rol alan kişiler de dahil olmak üzere banka hesaplarının “sebep gösterilmeden” kapatıldığını duyurdu. 

Euronews Türkçe’de yer alan habere göre; “Fransa’daki Müslüman toplumunun bazı kurumları ve üyeleri birkaç yıldır bir bankacılık apartheid’ının kurbanı oldu” diyen Kabtane, inşası devam eden bir düzine cami ve ek binanın banka hesaplarının kapatılması kararını kınadı.

Birçok kişinin banka hesabının cami inşaatlarına finansal destek sağladığı için kapatıldığını da vurgulayan Rhone Camiler Konseyi Başkanı, bu kararların “gerekçe göstermeden” alındığının gözlemlendiğini ifade etti.

Lyon’un ilçesi Villeurbanne’ın Othmane Camisinin rektörü Azzedine Gaci, konuyu Twitter hesabından gündeme taşıyan diğer bir isim oldu.

“Yabancı ülkelerin Fransa’daki cami inşaatlarını finanse etmesi istenmiyor, yardımda bulunanlar ise korkutuluyor” diyen din adamı, Villeurbanne sakinlerinin hem Fransız Müslümanların toplumdan “dışlandığını düşündüğünü” hem de onları “bölücülükle suçladığını” ve bu durumdan “hiçbir şey anlamadığını” mesajında paylaşıyor.

Rhone bölgesinde 20’ye yakın cami

Lyon bölgesinde basılan Progres gazetesinin sorularını yanıtlayan Kamel Kabtane ise Fransa genelinde bankalarda hesabı kapatılan cami sayısının 500-600 civarında olduğunu belirtti. Duruma anlam veremediğini ve iyi ile kötünün birbirine karıştırıldığını ifade eden din adamı Kabtane, “Rhone bölgesinde ortalama 20 cami ve 30 kişinin hesabı kapatıldı” dedi.

Kabtane, “Bir camiye bağış yapıldığında şüpheli, İslamcı veya terörist haline geliyorsunuz” diyerek yapılan hataya dikkat çekiyor ve bir caminin diğer kiliseler ya da sinagoglar gibi ayakta kalabilmesi için bağışlardan başka yol olmadığının altını çiziyor.

Paylaşın

Dünya Bankası Küresel Ekonomik Büyüme Tahminini Düşürdü

Dünya Bankası, Ocak ayında yaptığı ekonomik büyüme tahminlerini Rusya’nın Ukrayna işgalinin yarattığı sonuçlar nedeniyle düşürdü. Dünya Bankası Türkiye ekonomisinin 2022’de yüzde 2,3, 2023’te de yüzde 3,2 büyüyeceği tahminini yaptı.

Birleşmiş Milletler’e bağlı kuruluş, küresel ekonominin 2022 yılında yüzde 2,9 oranında büyüyeceği tahmininde bulundu. Dünya Bankası yıl başında yaptığı tahminde küresel ekonomide büyümeyi yüzde 4,1 olarak öngörmüştü.

Küresel Ekonomik Öngörüler raporunu açıklayan Dünya Bankası raporda “Dünya ekonomisinin, küresel resesyonun ardından yaşadığı ilk toparlanma sonrasında en keskin yavaşlamayı deneyimlemesi bekleniyor” ifadelerine yer verdi. 2020’de patlak veren korona pandemisinden sonra kaydedilen toparlanma sonucunda küresel ekonomi 2021 yılında yüzde 5,7 oranında büyümüştü.

Dünya Bankası Başkanı David Malpass “Ukrayna’daki savaş, Çin’deki kapanmalar, tedarik zincirlerindeki aksamalar ve stagflasyon riski, büyümeye darbe vuruyor. Birçok ülke açısından resesyonu önlemek zor olacak” dedi.

Dünya Bankası’na göre, fiyatların artmasıyla ekonomide yüksek enflasyon ile durgunluğun (stagnasyon) bir arada görülmesi anlamına gelen “stagflasyonun” meydana gelme riski de arttı. Dünya Bankası bu durumun yoksul ve orta gelirli ülkelere zarar vereceği tahmininde bulundu.

Dünya Bankası Euro Bölgesi için ekonomik büyüme tahminini yüzde 4,2’den yüzde 2,5’e çekti. Dünyanın en büyük ulusal ekonomisi olan ABD için ise 2022 yılı ekonomik büyüme oranı da 1,2 puan düşürülerek yüzde 2,5’e düşürüldü. Çin ekonomisinin de 0,8 puan daha az olmak üzere yüzde 4,3 oranında büyüyeceği tahmin edildi.

Türkiye ekonomisi için büyüme tahmini

Dünya Bankası Türkiye ekonomisinin 2022’de yüzde 2,3, 2023’te de yüzde 3,2 büyüyeceği tahminini yaptı. Rusya için ise Ocak ayında yaptığı büyüme tahminini 11,3 puan geriye çeken Dünya Bankası, Rus ekonomisinin 2022 yılında yüzde 8,9 küçüleceği tahmininde bulundu.

Paylaşın

12 Yaşındaki Çocuğu Öldüren Sığır Tutuklandı

Bir koçun cinayet sebebiyle askeri kampta üç yıla mahkum edilmesinden sadece günler sonra, bir sığırın 12 yaşındaki erkek çocuğunu öldürdüğü iddiasıyla harekete geçen Güney Sudan polisi, iri kıyım hayvanı sahibiyle birlikte gözaltına aldı.

Polis, geçen hafta bir akşam, bir çiftlik yakınlarında dolanan boğanın çocuğa saldırarak anında öldürdüğünü açıkladı. Hayvan, Doğu Afrika ülkesinin merkezindeki Lakes Eyaleti’nde saban sürüyordu.

Polis sözcüsü emniyet amiri Elijah Mabor yerel basına verdiği demeçte, “Boğa şu anda Rumbek Merkez İlçesi’ndeki bir polis karakolunda tutuklu” dedi:

Çocuk otopsi için hastaneye götürüldükten sonra defin için eve gönderildi.

Aynı eyalette bir koçun 45 yaşındaki bir kadını öldürmesinin üzerinden henüz bir ay geçmemişken bu saldırı gerçekleşti. Mabor, koçun Adhieu Chaping’in kaburgalarına defalarca vurmasından sonra, kadının yaralarına yenik düştüğünü ifade etmişti.

Söz konusu saldırı sonrası koç çabucak yakalanarak tutuklanmıştı.

Sözcü o dönem, “Sahibi masum [ama] suçun faili olduğu için koç tutuklanmayı hak ediyor” demişti:

Polis olarak görevimiz güvenliği sağlamak ve kavgaları ayırmak.

Eyalet yasalarına göre, bir kişiyi öldüren herhangi bir evcil hayvan, otomatik olarak kurbanın ailesine tazminat olarak veriliyor. Dolayısıyla koç, üç yıllık cezasını tamamladıktan sonra Chaping’in ailesine teslim edilecek.

Yerel mahkeme, koçun sahibi Duony Manyang Dhal’i ayrıca cezalandırarak kurbanın ailesine 5 sığır vermeye mahkum etmişti.

Devlet Başkanı Salva Kiir’in yardımcısı Riek Machar’ı kendine karşı komplo kurmakla suçladığı 2013’ten bu yana savaş ve silahlı çatışmalarla harap olan Güney Sudan’ın bazı bölgelerinde para yerine çiftlik hayvanları tercih ediliyor. Bu hayvanlar, ev satın alımı ve çeyizin yanı sıra, cinayet gibi suçlardan kaynaklanan tazminatların ödemelerinde kullanılıyor. Dünyanın en fakir ülkelerinden biri olan Güney Sudan’da tek bir sığır yüzlerce sterlin tutabiliyor.

The Independent’a konuşan Güney Sudanlı analist Adhieu Majok, “İnekler, göçebe çoban topluluklarının merkezinde yer alıyor, kültürel ve manevi öneme sahipler” dedi:

Mülkiyet, zenginliğin temsilidir.

Tırmanan güvensizlik dünyanın en genç ülkesinin bazı bölgelerinde kol gezerken, her yıl binlerce hayvanın çalındığı sığır talanları da büyük bir sorun teşkil ediyor. Majok, veriler düzensiz olsa da, Güney Sudan’daki büyükbaş sığır talanları kaynaklı yıllık ölüm sayısının yüzlerle ifade edilebileceğini belirtti.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Hizbullah: Gerekirse İsrail’e Karşı Güç Kullanabiliriz

Hizbullah’ın iki numaralı ismi Şeyh Naim Kasım, Reuters haber ajansına yaptığı açıklamada, Lübnan hükümetinin İsrail’in tartışmalı sularda hak ihlalinde bulunup bulunmadığına ilişkin kararı üzerine, “güç kullanmak” dahil İsrail’in doğalgaz operasyonlarına karşı eyleme geçmeye hazır olduklarını söyledi.

Şeyh Naim Kasım, bu sözleri, merkezi Londra’da bulunan petrol sondaj firması Energean tarafından işletilen bir geminin, Kariş olarak bilinen doğalgaz yatağında çalışmalara başlamak üzere bölgeye ulaşması üzerine sarfetti.

İsrail, doğalgaz yatağının özel bir ekonomik bölgenin parçası olduğunu söylerken Lübnan, bölgenin kendine ait saha içinde yer aldığını iddia ediyor.

Lübnan Cumhurbaşkanı ve Başbakanı, yaptıkları açıklamalarda, İsrail’e Kariş’te çalışmalara başlamaması uyarısında bulundu. Uyarılar, bölgede şiddetin tırmanışa geçebileceği korkusunu arttırdı.

Hizbullah’tan bugün yapılan açıklamada, sadece Lübnan hükümetinin İsrail’i denizdeki hakları ihlal etmekle suçlaması gibi bir durum söz konusu olduğunda harekete geçecekleri bildirildi.

Kasım, “Lübnan devleti, İsrailliler’in sularımıza ve petrolümüze saldırıda bulunduğunu söylerse o zaman baskı uygulamak, caydırıcı olmak ve güç dahil uygun yöntemlere başvurmak için üzerimize düşen görevi yapmaya hazırız” dedi.

“Meselenin Lübnan devletinin kesin kararını gerektirdiğini” kaydeden Kasım, Hizbullah’ın “elini çabuk tutması ve takvim belirlemesi için hükümete çağrı yaptığını” söyledi.

Kasım, daha geniş kapsamlı bir anlaşmazlığa sebebiyet verecek olsa da, “yanıtlar ne olursa olsun” harekete geçeceğini söyledi.

Lübnan ise İsrail’le tartışmalı deniz sınırları meselesine ilişkin dolaylı müzakerelere yeniden başlamak için Beyrut’a Amerikalı bir arabulucunun davet edileceğini bildirdi. Müzakereler, geçen yıldan bu yana duraklamıştı.

Beyrut, Lübnan’ın şimdiye kadar karşı karşıya olduğu en ağır mali krizi hafifletmek amacıyla değerli doğalgaz rezervlerini kullanmak için bir anlaşmaya varmayı umuyor.

Lübnan kabinesi, Mayıs ayı sonunda, Hizbullah örgütünden bakanların itirazlarına rağmen uzun zamandır beklenen iyileşme yol haritasını geçirmişti.

Kasım ise bugün, Lübnan’da geçen ay yapılan meclis seçimlerinin yeni bir hükümetin oluşum sürecini tetiklediğini söyledi, bu nedenle yeni bir planın müzakere edilmesi gerektiğinin işaretini verdi.

Seçimde meclisteki çoğunluğunu kaybeden Hizbullah, yine de meclis başkan ve başkan yardımcılığı görevlerini elinde tutmaya devam ediyor.

Kasım, “Bir an önce atmamız gereken en önemli adım, bir hükümet kurmak çünkü ülke, hükümet olmadan çok daha kötü bir duruma doğru sürüklenecektir” dedi.

Hizbullah’ın Lübnan Başbakanı Necip Mikati’nin yeni dönem görev süresini onaylayıp onaylamayacağı konusunda yorum yapmayı reddeden Kasım, Ekim ayı sonunda görev süresi dolacak olan Hizbullah müttefiki Cumhurbaşkanı Michel Aoun’un halefi olarak bazı isimleri gündeme getirip getirmediği konusunda da yorum yapmadı.

Bir sonraki önceliğin mali iyileşme olacağını kaydeden Kasım, Hizbullah, Lübnan’ın Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yaptığı ön anlaşmaya şüpheyle yaklaşsa da, böyle bir anlaşmanın başka fonlara erişim için “gerekli bir köprü” olduğunu belirtti.

Paylaşın

Nijerya’da Kiliseye Silahlı Saldırı: En Az 50 Ölü

Nijerya’nın güneybatısında yer alan Ondo eyaletindeki bir Katolik kilisesinde pazar ayini sırasında düzenlenen silahlı saldırıda en az 50 kişi hayatını kaybetti. Olayda çok sayıda kişinin de yaralandığı belirtiliyor.

Saldırının neden ve kimler tarafından düzenlendiği henüz netlike kazanmadı. Nijerya Cumhurbaşkanı Muhammadu Buhari, saldırıyı hain bir eylem olarak nitelendirdi ve kınama mesajı yayımladı.

Ondo Eyaleti Valisi Rotimi Akeredolu, olayı, masum insanlara yönelik “aşağılık ve şeytani bir saldırı” olarak nitelendirdi.

Akeredolu, olay bölgesine güvenlik güçlerinin sevk edildiğini, saldırıya ilişkin soruşturma başlatıldığını belirtti. Akeredolu attığı bir dizi tweetle sükunet çağrısında bulundu ve insanların “kendi başlarına adalet aramamaları” gerektiğini söyledi.

Akeredolu, “Bu saldırganları yakalamak ve bedelini ödetmek için elimizdeki tüm imkanları seferber edeceğiz” diye ekledi.

Yerel medya kaynakları, kilisedeli ayin sırasında saldırı düzenleyen silahlı kişilerin patlayıcılarda kullandıklarını ölenler arasında kadınlar ve çocukların da bulunduğunu haber veriyor.,

Nijerya’da çeşitli grupların zaman zaman fidye için büyük saldırılar organize ettikleri biliniyor. Henüz saldırıyı üstlenen olmadığı belirtiliyor. Yetkililer saldırganların yakalanması için geniş kapsamlı operasyon başlatıldığını açıkladı.

Tam bir hafta önce Nijerya’daki Metodist Kilisesi’nin başkanı ülkenin güneydoğusunda diğer iki din adamıyla birlikte kaçırılmıştı.

Üç din adamının serbest kalmak için 240 bin dolar fidye ödediği açıklandı. İki hafta önce de ülkenin kuzeyindeki Katsina eyaletinde iki Katolik rahip kaçırılmıştı. Rahipler henüz serbest bırakılmadı.

Mart ayında silahlı kişiler Abuja ile kuzeydeki Kaduna kenti arasındaki hayati öneme sahip demiryolu hattını hedef alarak en az dokuz kişiyi öldürmüş ve birçoğu hala rehin tutulan onlarca kişiyi kaçırmıştı.

Paylaşın

Maymun Çiçeği Virüsü Yeni Bir Salgına Yol Açabilir mi?

Koronavirüsten sonra tüm dünya, birçok ülkede yayılmaya başlayan maymun çiçeği virüsünü yakından takip ediyor. Afrika kıtasında endemik olduğu bilinen virüs, Amerika ve çoğu Avrupa’da 30’dan fazla ülkede görüldü.

Çiçek hastalığına yol açan virüsle aynı aileden olan maymun çiçeği hafif seyrediyor ve uzmanlar bir pandemik olasılığı şimdilik görmüyor. Ancak virüsün Afrika’ya seyahat etmemiş ya da taşıyıcı bir hayvanla temas etmemiş kişilerde görülmesi ve mutasyon riski, endişe yaratıyor.

Maymun çiçeği virüsü Mayıs başından bu yana en az 30 ülkeden 600 kişide görüldü. Kayıtlara geçen vakaları, Dünya Sağlık Örgütü açıkladı.

VOA Türkçe’den Dilge Timoçin’in haberine göre, Dünya Sağlık Örgütü Acil Durum Programı Başkanı Mike Ryan, “Afrika’da her yıl binlerce maymun çiçeği vakası görülüyor ve her yıl can kayıpları yaşanıyor. Şimdiki endişemiz ise gerçek. Avrupa’da yayılan bu hastalıktan endişeliyiz. Benzer seviyede bir endişeyi son 5 veya 10 yılda kesinlikle görmemiştim’’ şeklinde konuştu.

Maymun çiçeğinin yol açtığı hastalığı uzmanlar ilk kez 1958 yılında tanımlanmıştı. O dönemde deneylerde kullanılan maymunlar arasında çiçek benzeri iki salgın ortaya çıkmıştı. Maymun çiçeğinin insanlarda rastlanan ilk vakası, 1970 yılında Kongo’nun ücra bir bölgesinde 9 yaşındaki bir erkek çocuğuydu.

Günümüzde ise vakaların çoğu, virüsün endemik olarak görüldüğü Orta ve Batı Afrika ülkeleri yerine Avrupa’da, Afrika’ya seyahatle bağlantılı olmadan ortaya çıktı. Hastalık 60 yıldır takip edildiğinden koronavirüste olduğu gibi bir bilinmezlik yok. Çiçek hastalığına yol açan virüsle aynı aileden olsa da belirtileri daha hafif seyrediyor.

Uluslararası Halk Sağlığı Profesörü Jimmy Whitworth, “Genellikle ateş ve baş ağrısı ile başlıyor. Hastalar kendilerini kötü ve yorgun hissederler. Lenf bezleri şişebilir. Sonra deride tipik döküntü gelişir, ki irin dolu kesecik şeklindedir ve genellikle bulaşıcı olan da kabarcıklardır” diyor.

Virüs, enfeksiyonlu kişilerle yakın temasla, beden sıvıları yoluyla ve bu sıvıların bulaştığı kıyafet, yorgan ya da çarşaf gibi eşyalarla temasla yayılabiliyor. Maymun çiçeğinin cinsel ilişkiyle bulaştığına dair daha önce kayda geçen vaka bulunmuyor. Ancak son vakaların kayda değer bir bölümünün eşcinsel ilişkiye giren erkeklerde görülmesi araştırılıyor.

Bulaşıcı Hastalıklar Profesörü David Heymann, “Bu vakaları görmemizin sebebi virüsün güçlü biçimde bulaşmak için bir yol bulmuş olması. Çünkü birbirine yakın fiziksel temasta olan ya da yüksek oranda seçici olmadan ilişkiye giren grupların, virüsü birinden diğerine yayma şansı daha yüksek ve bu da bulaşmanın hızlanmasına neden oluyor’’ şeklinde konuşuyor.

Kuluçka dönemi beş gün ila üç hafta sürebiliyor. Çoğu hasta, hastanede tedavi altına alınmaya gerek kalmadan, iki ile dört hafta içinde iyileşiyor. Hastalık, çocuklarda daha ağır seyredebiliyor.

Daha ağır hastalığa yol açan Kongo suşu, yüzde 10 ölüm riskini beraberinde getiriyor. Batı Afrika suşunun ölüm riski oranıysa yüzde 1. Peki neden şimdi? Olası senaryolardan biri, koronavirüs pandemisi kısıtlamalarının kaldırılmasıyla seyahatlerin artması. Ancak bazı vakalarda seyahat bağlantısı olmaması nedeniyle, uzmanlar bu olağandışı yayılmanın sebebini araştırıyor.

Akıllardaki soru maymun çiçeğinin mutasyona uğrayarak daha bulaşıcı ya da tehlikeli hale gelip gelmediği. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, virüs değişime uğramaya yatkın değil.

Dünya Sağlık Örgütü Çiçek Hastalıkları Birim Başkanı Rosamund Lewis, “Mevcut özellikleriyle virüs, RNA virüslerinden çok daha yavaş mutasyona uğruyor. Birçok ülkede çıkan salgındaki virüsün genetik dizilimlerinin bize ne anlattığı ile ilgili şu anda elde çok bilgi yok’’ diyor. Örgüt ve birçok uzman, salgının korona gibi küresel bir pandemiye dönüşme olasılığını ise görmüyor.

Johns Hopkins Üniversitesi’nden Dr. Amesh Adalia, “Dünyadaki halk sağlığı kurumları bunu çok ciddiye alıyor ve doğru adımları atıyor. Maymun çiçeği salgınlarının yeni olmadığını unutmamak gerek. Farklı olan, bunun seyahat geçmişi olmayan kişiden kişiye bulaşması. Ancak vakaları bulma, izole etme ve bu vakaların yayılmasını durdurmak için çiçek hastalığı aşısını stratejik olarak kullanma prensipleri aynı ve bunların hepsi şu anda yapılıyor” şeklinde konuşuyor.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre veriler, çiçek hastalığının kökünün kurutulmasında kullanılan aşıların maymun çiçeği virüsüne karşı da yüzde 85 oranında etki gösterdiğini ortaya koyuyor. Amerika dahil bazı ülkeler de pandemi hazırlıkları çerçevesinde bol miktarda çiçek aşısı stoklarına sahip ve halka bu aşıları sunmaya başladı.

Paylaşın