Ali Babacan, TÜSİAD Üzerinden İktidara Yüklendi: Ülkeyi Çökertiyorsunuz

Yeni Yol Partisi’nin grup toplantısında konuşan DEVA Partisi Lideri Ali Babacan, TÜSİAD’a yönelik başlatılan soruşturmaya ilişkin, “Bu soruşturma kürsüye çıkıp ‘bu ülkeye yatırım yapmayın’ demekten farklı değildir” dedi ve ekledi:

“Bu soruşturmayı açmak demek, ‘benim sağım solum belli olmaz ayağınızı denk alın istediğim anda yargı yoluyla ya da kontrol yoluyla tepenize çökerim’ demektir. Bu soruşturma yabancı yatırımcıya korku yerli yatırımcıya gözdağı vermekten başka bir şey değildir. İnanın bunlar bu ülkeyi yönetmeyi bilmiyorlar. Sadece ekonomide değil siyasetin her alanında ülkeyi çökertiyorlar.”

Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA Partisi) Genel Başkanı Ali Babacan, Yeni Yol Partisi’nin grup toplantısında konuştu. İktidarın ekonomi ve hukuk politikalarını sert sözlerle eleştiren Ali Babacan, özellikle TÜSİAD’a yönelik başlatılan soruşturmayı gündeme getirerek, şu ifadeleri kullandı:

“İktidar hakikate karşı. Gerçekleri duymak istemiyorlar. İktidarın hakikate alerjisi var. Geçtiğimiz günlerde bu alerji bu sefer de TÜSİAD’a karşı nüksetti. Hemen yargı sopasına sarıldılar, soruşturmayı başlattılar. Çünkü kendileri gibi düşünmeyen herkes ya hain ya da suçlu TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı bir takım tespitlerde bulunmuş, ekonomi yönetimine dair ülkedeki hukuk ve adalet uygulamalarına dair bir takım sorunları dillendirmiş.

O tespitlerde, ‘depremlerde, yangınlarda, iş kazalarında çok sayıda vatandaşımızı kaybediyoruz demek ki hata, suistimal ve kayırmacılık çok yaygın’ diyor. Biz depremlerde, yangınlarda, iş kazalarında çok sayıda vatandaşımızı kaybetmiyor muyuz? Sayın Erdoğan ve şürakasına sesleniyorum çıkıp ‘bu yanlış, bu yalan’ diyebilir misiniz? Başka ne diyor, ‘eleştirel ifadelere ve habercilik faaliyetlerine açılan soruşturmalar çok sıklaştı’ diyor, bu doğru.

Her ses çıkaran soruşturma açılmıyor mu? Gazeteciler ev hapsine tabi tutulmuyor mu? Eleştiren yorum yapan, haber okuyan basın mensupları gözaltına alınmıyor mu, tutuklanmıyor mu? Sayın Erdoğan ve çevresindekiler çıkıp ‘bu yanlış bu yalan’ diyebilir misiniz? ‘Suç işlemek için örgüt kurmak, şirket kurmaktan çok daha kolay oldu’, diyor yanlış mı? Her köşe başında ayrı bir çete, her sokakta ayrı bir mafya yok mu? Ülkede işyerleri kurşunlanmıyor mu?

Sayın Erdoğan ve çevresindekiler çıkıp ‘bu yanlış, bu yalan’ diyebilir misiniz? Yıllardır söylüyoruz, tekrar söyleyeceğiz farklı her sesi susturmaya çalışarak, soruşturmalar açarak bu ülkeyi düzlüğe çıkaramazsınız, adaletten hukuktan vazgeçerek ekonomiyi düzeltemezsiniz. Bu şartlarda kim bu ülkeye yatırım yapar, kim yönetime güvenir de parasını Türkiye’ye getirir?

TÜSİAD’a açılan bu soruşturma kürsüye çıkıp ‘bu ülkeye yatırım yapmayın’ demekten farklı değildir. Bu soruşturmayı açmak demek, ‘benim sağım solum belli olmaz ayağınızı denk alın istediğim anda yargı yoluyla ya da kontrol yoluyla tepenize çökerim’ demektir. Bu soruşturma yabancı yatırımcıya korku yerli yatırımcıya gözdağı vermekten başka bir şey değildir. İnanın bunlar bu ülkeyi yönetmeyi bilmiyorlar. Sadece ekonomide değil siyasetin her alanında ülkeyi çökertiyorlar.”

“Yanlış politikalarla bu ülkeyi yönetemezsiniz”

Konuşmasında ekonomik sıkıntılara da değinen Ali Babacan, emeklilerin yaşadığı geçim sıkıntısını hatırlatarak, “Birkaç yıl önce ucuz et kuyruklarında bekleyen emekliler, şimdi ucuz yemek ve ekmek kuyruklarında bekliyor” dedi. Açlık sınırının 22 bin lirayı geçtiğini ancak en düşük emekli maaşının 14 bin 469 lira olduğunu belirten Babacan, bu rakamlarla geçinmenin imkânsız olduğunu vurguladı.

Ali Babacan, hükümetin hukuk düzenini ihlal ederek ekonomiyi düzeltemeyeceğini belirtti. “Güçlü bir ekonomi mi istiyorsunuz? Önce adil bir hukuk düzeni kuracaksınız” diyen Babacan, iktidarın eleştirileri susturma çabalarının ülkeye istikrar getiremeyeceğini söyledi. Konuşmasının sonunda hükümeti gerçeklerle yüzleşmeye davet eden Babacan, “Yanlış politikalarla bu ülkeyi yönetemezsiniz. Anlamadınız, anlamıyorsunuz” ifadelerini kullandı.

DEVA Lideri Babacan, grup toplantısında “vur vur inlesin” diye slogan atan partililere, “Vurmak bizim kültürümüzde yok. Biz ne zaman vuracağız biliyor musunuz? Seçim günü artık seçim konuşuluyor ya. Artık seçimin konuşulmasını önlemek mümkün değil, bu ülkede seçim konuşulur. O günü geldiğinde oy pusulasında önümüze alacağız, o evet mührünü öyle kuvvetli vuracağız ki Külliye’nin duvarları sarsılacak zaten. Asıl o zaman” dedi.

Paylaşın

Babacan, “Filistin” Üzerinden İktidara Yüklendi

Yeni Yol’un grup toplantısında konuşan DEVA Partisi Lideri Ali Babacan, Türkiye’nin Filistin konusunda daha etkili bir dış politika yürütmesi gerektiğini ifade etti.

“Tarih, zalimleri de, zulme ortak olanları da, bu zulme sessiz kalanları da affetmeyecektir” diyen Babacan, Türkiye’nin sadece kendi çıkarlarını gözeten bir anlayıştan uzaklaşması gerektiğini söyledi.

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Yeni Yol grup toplantısında konuştu. Hükümeti Filistin konusunda yetersiz adımlar atmakla suçlayan Babacan, Türkiye’nin artık mazlumların yanında duramayan bir ülke haline geldiğini söyledi.

Konuşmasına “Gazze Gazzelilerindir” ifadeleriyle başlayan Babacan, Gazze’nin bağımsız bir Filistin devleti için direnenlerin toprağı olduğunu vurguladı. İsrail’in Gazze’yi bir “açık hava hapishanesine” çevirdiğini belirten Babacan, Filistinlilerin yıllardır süren direnişinin hiçbir zaman sona ermediğini dile getirdi.

“Kaybedeceksiniz, hâlâ anlamadınız mı?” diyerek İsrail’e seslenen DEVA Partisi Lideri Babacan, Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) İsrail’i soykırımla suçlamasının tarihi bir dönemeç olduğunu söyledi.

Hükümetin Gazze konusunda geç kaldığını dile getiren Babacan, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin 29 Aralık 2023’te İsrail’e karşı Uluslararası Adalet Divanı’nda açtığı davaya Türkiye’nin ancak 7 Ağustos 2024’te müdahil olduğunu belirtti. “7 ay 10 gün boyunca neyi beklediniz?” diye soran Ali Babacan, bu süre içinde 18 bin Filistinlinin daha hayatını kaybettiğini ifade etti.

Babacan, Türkiye’nin Filistin için daha aktif bir politika yürütmesi gerektiğini belirterek “Zamanında güçlendirdiğimiz ekonomiye sırtını dayayıp ‘van minüt’ demek kolaydı. Şimdi zor, yapamıyorlar” sözleriyle iktidarın ekonomik zorluklar nedeniyle dış politikada etkisiz kaldığını savundu.

Ali Babacan, İsrail’in sadece Gazze’deki yıkım ve ölümlerle yetinmediğini, aynı zamanda Filistinlileri kendi topraklarından sürmeye çalıştığını belirtti. Batı ülkelerinin Mısır ve Ürdün’e baskı yaparak “Gazze’de yaşayan 2 milyon Filistinliyi alın, kendi topraklarınıza yerleştirin” dediğini aktaran Babacan, iki ülkenin bu taleplere direndiğini ancak Türkiye’nin de bu süreçte destek olması gerektiğini vurguladı.

“Türkiye, hem Mısır’a hem de Ürdün’e destek çıkmak zorunda” diyen Babacan, hükümeti bu konuda yeterli adımı atmamakla eleştirdi. “7 Ekim’den beri Türkiye’de iktidar bu konuda üzerine düşeni maalesef yapmadı, yapmıyor” ifadelerini kullanan Babacan, İsrail ile ticaretin aylar boyunca devam ettiğini, ancak protestoların ardından sonlandırıldığını hatırlattı.

Grup toplantısında konuşmasını sürdüren Ali Babacan, Türkiye’nin Filistin konusunda etkili bir dış politika yürütmesi gerektiğini belirtti. “Tarih, zalimleri de, zulme ortak olanları da, bu zulme sessiz kalanları da affetmeyecektir” diyen Babacan, Türkiye’nin sadece kendi çıkarlarını gözeten bir anlayıştan uzaklaşması gerektiğini ifade etti.

DEVA Partisi Lideri Babacan, “Dünya susabilir, bazıları çıkar hesapları yapabilir. Ama biz, insanlık onurunu ayakta tutmak için mücadelemizi sürdüreceğiz” sözleriyle konuşmasını tamamladı.

Paylaşın

Babacan’dan İş Dünyasına Sert Sözler: Sus Pus Oldular, Etkileri Sıfır

İş dünyasına sert eleştirilerde bulunan DEVA Partisi Lideri Ali Babacan, “Siyaset üzerinde baskı, medya üzerinde baskı, STK’lar üzerinde baskı, sanat camiası üzerinde baskı, iş dünyasını zaten sanmıyorum iş dünyası suspus… Bir zamanların en etkili kuruluşları, diyelim ki TOBB, diyelim ki TÜSİAD, bir açıklama yaparlardı baya etkili olurlardı. Şu anda sıfır etki” dedi.

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi  Genel Başkanı Ali Babacan, Ekol TV’de Pınar Işık Ardor ile “Kontrol Noktası” programında gündemi değerlendirdi. Babacan, AK Parti’nin temel ilke ve değerlerinde sapmalar olduğunu vurgulayarak, yanlışın içinde ve yanında durmadıklarını, DEVA Partisi’ni kurduklarını belirtti.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının İmamoğlu’na hapis ve siyasi yasak talebiyle iddianame hazırlamasına tepki gösteren Babacan, “Partimiz 9 Mart’ta tam beş yılı dolduracak. ‘Hukuksuzluğa itirazımız var’ dedik, ‘Adaletsizliğe itirazımız var’ dedik. ‘Rasyonalite dışı, akılcı olmayan ekonomi yönetimine itirazımız var’ dedik. ‘Ülkemizdeki fakir fukaralığa itirazımız var’ dedik ve DEVA Partisi’ni kurduk. Şu anda bambaşka bir yolda yürüyoruz. Türkiye’nin çözülmesi gereken sorunlarının temelinde hukuk ve adaletin olması gerektiğini düşünüyoruz. Bahsediyorsunuz ya… Acaba siyasi yasak gelir mi, şudur, budur… Adaletin tam işlediği bir ülkede, yargının tarafsız ve bağımsız çalıştığı bir ülkede aslında bu soruların olmaması lazım. İnsanların yargıya güvenmesi lazım. ‘Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin yargısına teslim olurum, eminim ki çok hızlı ve adil karar çıkar buradan’ diye insanların güvenmesi lazım. Ama şu anda böyle bir şey maalesef mümkün değil” ifadelerini kullandı.

İktidarın korku ile ülke yönetmeye çalıştığını kaydeden Babacan, “Maalesef ülkemizde giderek artan bir oranda bu baskı iklimi ağırlaşıyor. Bundan Türkiye kazanmaz, tam tersine Türkiye gittikçe gençlerin soğuduğu, gençlerin umutlarını kesmeye başladığı ve kendi ülkesindeki gençlerin başka ülkelerde hayat kurmaya hazırlandığı bir ülke haline gelir. Onun için biz çok üzülüyoruz, aynı zamanda çok kızıyoruz. Bu büyük ve güzel ülkenin çok daha iyi yönetilmeye layık olduğunu düşünüyoruz. Bir iktidar başarı üretecek ve umut verecek… Başarı üretemeyince, umut veremeyince korku ile bu ülkeyi yönetmeye çalışıyorsanız bu iktidarın artık kullanım süresi dolmuştur, miadı dolmuştur ve bir an önce bir değişim o ülkede artık şarttır” diye konuştu.

Yeni Yol oluşumuna yeni partilerin de dahil olabileceği sinyalini veren Babacan, iktidar ve muhalefete alternatif oluşturacaklarının altını çizdi. Babacan, şu ifadeleri kullandı: “AK Parti ve MHP’nin içinde olduğu ama başka partilerin de içinde olduğu bir iktidar blogu var şu anda. Bir de ana muhalefet var. Yeni Yol’un özü vatandaşlarımızı iktidar ile ana muhalefet arasına sıkıştırıp bırakmamak, Türkiye’de ‘Ya onu seçeceksin ya onu seçeceksin, başka da çaren yok’ gibi bir çaresizlikten Türkiye’yi kurtarmak. Asıl amacımız bu. Yani bir zamanlar AK Parti’ye, iktidar partisine destek vermiş ama artık onların hiçbir konuda çözüm üretemediğini gören ve artık aidiyeti azalmış milyonlarca dindar muhafazakâr vatandaşımız var Türkiye’de.

Yine merkez sağda arayışı olan insanlar var. Rahmetli Özal’ı hayırla yad eden, Rahmetli Demirel’i Menderes’i hayırla yad eden ve o günlerle ilgili güzel şeyler hatırlayan milyonlarca vatandaşımız var. Bir de gençler var. Bütün bu insanlara baktığımızda aslında bir yandan iktidar partisi ile ilgili bağlarını önemli ölçüde zayıflatmışlar. Ama elleri de CHP’nin altı okunun altına gitmiyor. Tam da bu kitle için biz diyoruz ki ‘Buradayız. Biz varız. Türkiye çaresiz değil. Türkiye bu iki kutuplu siyasete mahkûm değil. Türkiye için yeni bir yol mümkün’ diyoruz. Yeni Yol’un aslında çıkış noktası budur.”

Babacan, 2023 Mayıs seçimlerine yönelik yöneltilen bir soru üzerine de şu yanıtı verdi: “Biz DEVA Partisi olarak CHP’den gelen aşırı ısrar sonucunda ortak listelerden seçime girdik. Gidip de biz kimseden ricacı olmadık. O günkü siyasi tabloya baktı CHP. O gün Genel Başkan dedi ki, ‘Cumhurbaşkanlığı kazanabiliriz ama Meclis’te çoğunluğu sağlayamıyoruz. Çünkü bu tarafta iki parti var AK Parti, MHP seçime giren partiler açısından. Burada Altılı Masa, Altı Parti. Dolayısıyla ortak listelerden girmezsek oylar bölünüyor ve küsuratları kaybediyoruz. Mecliste çoğunluğu sağlayamıyoruz.’ Biz ısrarlı talep üzerine girdik ve milletvekillerimizin her biri hak ederek seçildi. DEVA Partisi’nin adayının olduğu her bir yerde CHP’nin önceki seçimlere göre oyu yükseldi. Dolayısıyla biz kendimiz hak ederek milletvekillerimizi kazandırmış olduk. Ve bu şekilde de Meclis’teki çalışmalarımız devam ediyor.”

Devletin harcadığı bir kuruşun bile dikkatli harcanması gerektiğini vurgulayan Babacan, aksi takdirde enflasyonu tek haneye indirmenin mümkün olmadığını söyledi. Babacan, “Mesela şu andaki en önemli sorunlardan bir tanesi israf değil mi? Bu israfı nasıl önleyeceğiz? Çok basit diyorum. 28 tane ülkenin uyguladığı bir ihale yasası var; kamu alımları yasası var. Avrupa Birliği’ne üye 28 ülke aynı mevzuatla devlet parası harcıyor. Diyorum ki tasarruf istiyorsanız getirin onu aynen Türkiye’de uygulayın. Niye uygulamıyorsunuz? Bakın uygulayın, göreceksiniz. Örnek veriyorum, 2 milyon liraya mal olan deprem konutu bugün Türkiye’de 1 milyona mal olacak. Bunu uygulayın” dedi.

İhale yasasını değiştirme çağrısını yineleyen Babacan, “Tam 33 tane fasıl vardır Avrupa Birliği müktesebatında. Bu 33 fasılın bir tanesi tamamen kamu alımlarıdır. Yani bütün ülkeler 33 konuda ortak politika uygular. Ortak politikalardan bir tanesi de kamu alımlarıdır. Yani ihale yasasıdır. Mesela Sayın Şimşek, Sayın Yılmaz bunu gayet iyi bilir Uygulayabilirler mi? Mümkün değil yani. Ellerini uzattıkları anda ellerine vururlar. Cık dokunma oraya derler. Geri çekilmek zorundalar. Neden peki? Çünkü orada büyük bir menfaat şebekesi var. Avrupa Birliği’nin ihale yasasını Türkiye’de uygulamamanın ve böyle adrese teslim, ihale vermenin oluşturduğu büyük bir menfaat şebekesi var. İyi tanıdığım iki arkadaşımız bu menfaat şebekesinin o çemberini kırıp da bir şey yapamazlar. Oralara dokunamazlar, giremezler” ifadelerini kullandı.

“İş dünyası suspus; TOBB ve TÜSİAD’in etkisi sıfır”

“Hükûmet başarı üretemiyor şu anda. Yani bu ülkeyi yöneten hükümet başta Sayın Erdoğan olmak üzere ülkenin sorunlarını çözecek kapasitesini kaybetmiş durumda. Türkiye’de şu sorun çözüldü, öyle diyorsunuz ama şurada da iyiye gidiyoruz diyebileceğimiz bir alan Türkiye’de hemen hemen kalmadı. Başarı üretemeyince artık millete başarı sunamayınca ne yapıyor, kendisine karşı çıkabilecek, rakip olabilecek, muhalefet yapabilecek kim varsa onlar üzerinde baskı üretmeye başlıyor. Ve bu baskı da gittikçe artıyor. Siyaset üzerinde baskı, medya üzerinde baskı, STK’lar üzerinde baskı, sanat camiası üzerinde baskı, iş dünyasını zaten sanmıyorum iş dünyası suspus… Bir zamanların en etkili kuruluşları, diyelim ki TOBB, diyelim ki TÜSİAD, bir açıklama yaparlardı baya etkili olurlardı. Şu anda sıfır etki…”

Paylaşın

Babacan: Muhalefet Desteklemezse Erdoğan Aday Olamaz

DEVA Partisi Lideri Ali Babacan, Erdoğan’ın bir dönem daha aday olmasının hukuki olmadığını belirterek, “Muhalefet desteklemezse Meclis’te sayılar yetmiyor. İktidarın tek başına ülkeyi erken seçime götürme imkânı yok. Bu işe ancak muhalefetin desteği gerekiyor” dedi.

Haber Merkezi / Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, TELE1 TV’de gazeteci Zeynel Lüle’nin “Gerçeğin İzinde Liderler” programına katılarak ülke gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu. Babacan, “Sistem değişikliği olmadan, gerçekten tam anlamıyla bir parlamenter sisteme geçilmeden bu ülkenin sorunlarının asla çözülemeyeceğini düşünüyoruz” ifadesini kullandı.

Erdoğan’ın bir dönem daha aday olmasının hukuki olmadığını dile getiren Babacan, “Erken seçim beklentisinin aslında temelinde, Anayasa’nın bir maddesi var. Anayasa’nın o maddesi diyor ki ‘Eğer Meclis bir erken seçim kararı alırsa Cumhurbaşkanı bir üçüncü dönem daha aday olabilir.’ Aslında tüm erken seçim tartışmalarının odağında tam da o Anayasa maddesi var. Peki Sayın Erdoğan böyle bir erken seçim ister mi? Erken seçimden kastımız aslında süreyle alakalı… Yani 2026 yılı ne demek?

Genel seçimlerden sonra üç yıl geçmiş, iki yıl daha var demek. Sayın Erdoğan iki yılını yakıp yeniden bir beş yıllık süre için Cumhurbaşkanı seçilip devam etmek ister mi istemez mi bu tamamen kendi kararı olacak. Ama muhalefetin buna ne demesi lazım? Muhalefet bunu destekleyecek mi desteklemeyecek mi? Muhalefet desteklemezse Meclis’te sayılar yetmiyor. İktidarın tek başına ülkeyi erken seçime götürme imkânı yok. Bu işe ancak muhalefetin desteği gerekiyor” dedi.

Babacan, Türkiye’de sistem değişikliği olmadan sorunların çözülemeyeceğini kaydederek, “Bizim çok açık bir parlamenter sistem irademiz var. Bu DEVA Partisi’nin kuruluş belgelerinde yazılı, programında yazılı ve her şeyiyle çalışılmış detaylı bir parlamenter sistemimiz var bizim. Türkiye’de sistem değişikliği olmadan, gerçekten tam anlamıyla bir parlamenter sisteme geçilmeden de bu ülkenin sorunlarının asla çözülemeyeceğini düşünüyoruz mevcut sistem içerisinde” ifadelerine yer verdi.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin değiştirilmesi konusunda net bir irade koyulması gerektiğini belirten Babacan, “Diyelim ki artık Sayın Erdoğan kazanamadı ama mevcut sistemle bir başka cumhurbaşkanı seçildi. İnanın Erdoğan gider Merdoğan gelir, Türkiye’nin hiçbir sorunu çözülmez. Çünkü şu anda Cumhurbaşkanı’nın sahip olduğu yetkiler, bir meleği, benzetmek gibi olmasın onu bile yoldan çıkarır. Bakarsınız bir süre sonra ‘Ya bu iyiymiş’ der ‘ya ben aklıma gelen her şeyi yapıyorum’ der. ‘Niye vereyim ki yetkilerimi?’ demeye başlar bir süre sonra. Dolayısıyla sistemi değiştirme iradesinin çok net bir şekilde ortaya konması lazım. Şu anda ana muhalefet partisinde bu irade yerinde duruyor mu durmuyor mu ben bilmiyorum” yorumunu yaptı.

Babacan, RTÜK’ün ‘Türkiye’de olumlu olaylar olmuyor algısı yarattıklarını’ öne sürerek ana haber bültenlerini yaptırımla tehdit etmesine sert tepki göstererek, “RTÜK’ün görevi yasasında açık şekilde tanımlanmıştır. RTÜK ‘Haberleri iyimser verin, kötümser verin’ demeyle mükellef bir kurum değildir. ‘Doğru haber verin, vatandaşı yanıltmayın’ deme noktasında olan bir kurumdur. Hükûmetin zaten bir propaganda makinesi var. Hükûmetin zaten kendi kontrolünde pek çok televizyon kanalı var, pek çok medya organı var. Eğer iyimser bir şey yayınlamak istiyorlarsa orada zaten yayınlıyorlar. Ama bu ülkenin gerçeklerini siz nasıl saklayabilirsiniz ki… Her gün vatandaşlarımızın yaşadığı zorlukları, siz kendi halkımıza nasıl saklayabilirsiniz ki…

İnsanlar çarşı pazara gittiği zaman fiyat etiketlerini görüyor. Emeklilerimiz 10 lira, 20 lira ucuz et alabilmek için saatlerce kuyrukta bekliyor. Asgari ücretlimiz daha birinci ayda açlık sınırının altında kalan bir maaşla yaşam mücadelesi veriyor. Bunca sıkıntıyı her gün günlük hayatında yaşarken televizyonlar ister olumlu, iyimser haber yapsın ister kötümser haber yapsın. Bize göre değişen bir şey yok. Ama RTÜK’ün görevi değil… RTÜK’ün haddi de değil görevi de değil iyimser ya da kötümser haber… ‘Gerçek haber yapın’ diyebilir. ‘Yalan söylemeyin’ diyebilir. ‘Vatandaşımızı yanıltmayın’ diyebilir. Ama ‘Biraz moral verin canım, bu kadar da kötü değil her şey’ demek RTÜK’ün haddi de değil görevi de değil…” dedi.

Türkiye’nin “Hukukun Üstünlüğü Endeksi”ndeki konumuna dikkat çeken Babacan, “Türkiye’de Hukukun Üstünlüğü Endeksi‘nde paldır küldür aşağıya doğru düşüyor. Ben hep söylüyorum. Bu hukukun üstünlüğünde tepetaklak aşağıya giderken ekonomide yükselemezsiniz. Hukukun üstünlüğünde eğer tepetaklak aşağıya doğru gidiyorsanız ekonominiz de tepetaklak aşağıya gider. Hukukun üstünlüğü böyle dibe vurmuşken, ülkede hukuk ve adaletten bahsetmek mümkün değilken siz öyle sadece Merkez Bankası’nın faizlerini yükselterek Türkiye’de enflasyonu falan da düşüremezsiniz” diye konuştu.

“Bugünün Türkiye’sinde terörün yeri yoktur”

Babacan, terör örgütü PKK’nın silah bırakma sürecine yönelik, “Örgütün yapıp yapmayacağı işlerle hak ve özgürlüklerin pazarlık konusu edilmesini biz yanlış görüyoruz. Ama bir yandan da er ya da geç hak ve özgürlükler konusunda da gereği mutlaka yapılmalıdır. Bunlar tanınmalı ve Türkiye’nin bu sorunu artık gündemden kalkmalıdır. Bunlar eski sorunlar… ‘Artık bugünün Türkiye’sinde bunların yeri yok’ diyoruz. Ve terör örgütünün eğer siz ne kadar varlık sebeplerini ortadan kaldırırsanız, terör örgütünün varsa kendine göre bir davası falan filan neyse kendileri ne diyorsa, ne kadar bunların dayandığı gerekçeleri ortadan kaldırırsanız o zaman eliniz güçlenir; önemli olan örgütü yalnızlaştırmaktır, örgütün varlığının kök sebeplerine gelip o kök sebepleri ortadan kaldırmaktır.”

Tarihi bir fırsata işaret eden Babacan, “Bana göre tarihi bir fırsat var. Bakın, tarihi bir fırsat… Bu fırsatı kaçırmamak lazım… Özellikle bizim iktidara çağrımız da budur: Bu tarihi bir fırsattır. Suriye’deki Kürtlere çağrımdır: Suriye’de de yaşayan Kürtler açısından da tarihi bir fırsattır. Ve bölgemizin barış ve istikrar açısından da tarihi bir fırsattır. Umarım ki bu fırsatı kimse tepmez. Tabii burada kritik bir konu İsrail’dir. Çünkü İsrail gerçekten istikrarlı, demokratik bir Suriye isteyip istemez, ben ondan emin değilim. Çünkü demokratik, istikrarlı bir Suriye, bölgede İsrail’in işini zorlaştıracaktır” dedi.

İsrail’in tek taraflı ve aşırıcı tutumlarına karşı dikkatli olunması gerektiğini vurgulayan Babacan, “Zayıf bir Suriye’den, karışıklık içerisindeki bir Suriye’den istifade edecek bir ülke varsa o da İsrail’dir. Zaten hemen dikkat ederseniz, Esad rejimi devrilir devrilmez, hemen işgal alanını genişletiverdiler. Zaten bir tampon bölgeyi ellerinde tutuyorlardı, Golan Tepeleri’ni. Sınırı biraz daha öteye taşıverdiler. Neymiş? Golan Tepeleri zaten onlarınmış da. Onu da korumak için biraz daha ileri çekiverdiler sınırı. Ve oraya yerleşkeler kurmaya başladılar.

Bakın, burada yıllardan sonra kendine gelmeye çalışan, kendini bulmaya çalışan istikrar arayışında bir ülke var. Ama hemen yanı başındaki İsrail, Suriye’deki istikrarı bozacak, bozabilecek ciddi atımlar atıyor. Dolayısıyla buradaki en önemli risk İsrail’in bu işi bozabilecek hamleleridir. Dolayısıyla Suriye’deki Kürtler bizim kardeşimizdir. Bizim Kürt vatandaşlarımız ne kadar kardeşimizse Suriye’deki Kürtler de kardeşimizdir. Bu ülkenin, bu bölgenin sorunlarını biz çözmeliyiz. Böyle uzaktan Amerikalıların gelip de onların müdahalelerine izin vermememiz lazım. Hele hele İsrail’in böyle tek taraflı, aşırıcı, sürekli talepte bulunan tutumuna karşı da hep beraber dikkatli olmamız lazım. Kimseye fırsat vermememiz lazım” dedi.

Babacan, ABD Başkanı Trump’ın 2 milyon Filistinlinin Mısır ve Ürdün’e sürülmesini ve kıyı şeridine el koyup burayı bir turizm şehrine dönüştürülmesi önerisine de sert tepki gösterdi. Babacan, “Uluslararası toplumun topyekûn sağlam bir duruşu ortaya koyması lazım. Siz kimin malını kime veriyorsunuz Allah aşkına ya? Gazze Filistinlilerin… Gazze’de yaşayanların çoğu zaten daha önce farklı bölgelerden oraya sürülen insanlar yani. Gazze’nin tarihinde öyle bir nüfus yoğunluğu yok ki…

Zamanında Filistin’in farklı bölgelerindeki insanlar sürüle sürüle, sürüle sürüle getirilmişler kıyı şeridine. Gazze şeridi denir oraya. Çünkü çok ince uzun bir bölgedir. Zaten denize dökülmeye ramak kalmış yani… 2 milyon 200 bin insan zaten yerlerinden edilmiş. Bir de siz oradan mı edeceksiniz? Dolayısıyla bu kabul edilebilecek bir şey değil. Filistinlilerin burada haklı bir mücadelesi var ve bir mücadelede mutlaka onların yanında durmak lazım. Ne pahasına olursa olsun onların haklarını korumak lazım” diye konuştu.

“Sayın Erdoğan’ın en önemli konularından bir tanesi önce Trump ile yüz yüze görüşmek. Bir an önce yüz yüze görüşelim modunda. O randevuyu koparabilmek, alabilmek, yüz yüze görüşmek şu anda odaklandığı o. Bütün dünyadan tepki gelirken Sayın Erdoğan’ın bu konuda sessiz kalması bizim de dikkatimizi çekti. Dedik acaba arkada bir şeyler mi var? Başka tür ilişkiler mi var? Özellikle İsrail ile ticaretin kesilmemesi değil mi? Ya da uluslararası mahkemelere Netanyahu hükûmetini ilk götüren ülkenin Güney Afrika Cumhuriyeti olması. Afrika’nın ta güneyindeki bir ülke İsrail hükûmetini Lahey’e götürüyor. Uluslararası Adalet Divanı’na götürüyor. Tutuklama kararı çıkartıyor. Türkiye neden sonra davaya taraf oluyor; neden öncülüğünü yapmadınız?”

Hükûmetin İsrail politikasını eleştirmeye devam eden Babacan, “’İsrail ile ticareti kestik’ dediler yalan olduğu ortaya çıktı, sonra ‘Biz devlet olarak yapmıyoruz özel sektör yapıyor’ dediler. Sonra devlet olarak da yaptıkları ortaya çıktı. Bu konular, özellikle ticari ilişkiler bizim aklımızda koca bir soru işareti olarak duruyor. İsrail ile olan ticari menfaatler mi acaba bu konuda garip davranışlara sebep oluyor diye… Bir soru işareti olarak duruyor. Ama Trump’ın biraz önce ekrana düşürdüğünüz açıklaması kabul edilebilir bir şey değil. Uluslararası hukuka aykırı. 2 milyon 200 bin insanı kendi topraklarından başka ülkelere sürme kararı bundan 100 sene, 200 sene sonra da tarihte bir kara leke olarak kalır. Amerika Birleşik Devletleri’nin, sözüm ona özgürlüklerin, hukukun, demokrasinin bir dönem öncülüğünü yapmaya çalışan bir ülkenin siciline kara bir leke olarak işlenir” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Babacan’dan Mehmet Şimşek’e “Enflasyon” Tepkisi: Başka Gezegende Miyim…

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, TÜİK’in yüzde 42 olarak açıkladığı yeni dönemin ilk enflasyon rakamını başarı olarak niteleyen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve hükümete tepki gösterdi.

Ali Babacan, yeni ekonomi yönetiminin göreve başladığı 1.5 yıl önce enflasyonun yüzde 38 olduğunu daha sonra yüzde 70’lere kadar çıktığını hatırlatarak, “Yeni ekonomi yönetimi işe başladığında Haziran 2023’te enflasyon yüzde 38’di. Çıktı yüzde 70’e.  Şimdi yüzde 42’ye indirdik diyorlar. Yüzde 42 enflasyon dünyanın en yüksek enflasyonlarından biri. Çok yüksek bir rakam. Sen tek haneye indir de göreyim mücadele edebiliyor musun? O zaman konuşalım” dedi.

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, 6 Şubat programı kapsamında Hatay Gazeteciler Cemiyeti’nde basın toplantısı düzenledi. Hatay’daki iki önemli soruna dikkat çeken Babacan, bu sorunların “belirsizlik ve iletişimsizlik“ olduğunu belirterek, vatandaşla merkezi ve yerel yönetim arasındaki iletişimin çalışmadığını vurguladı.

Babacan şunları söyledi: “Bakın size Ekim ayında, bundan dört ay önce Hatay Valiliğinin açıkladığı rakamlardan hareket ederek birkaç rakam söyleyeceğim, durumu bize anlatacak. Gerekli olan bağımsız bölüm inşaası, 158 bin 200. Kurası çekilen 18 bin 404. Anahtarı teslim edilen 6 bin 868. Yerleşen aile sayısı 3 bin 301. Herhalde bu rakamlar tabloyu yeterince özetliyor…

Şöyle bir deprem konutlarının maliyetlerine bakıyoruz. Normal şartlarda bir liraya mal edilmesi gereken deprem konutunun iki liraya, iki buçuk liraya, üç liraya mal edildiğini görüyoruz. İnşaat işini uzaktan yakından bilen, inşaat sektörünün içindeki herkes bu gerçeği görüyor. Hatırlayalım Şubat ayında deprem vurdu, Mart ayında Sayın Cumhurbaşkanı seçimler yaklaştığı için bir sürü taahhütler, sözler verdi. Dedi ki örneğin ‘Bir yılda 354 bin konut tamamlayacağız‘ dedi Türkiye genelinde. Aradan iki yıl geçti, teslim edilebilen konut sayısı 201 bin.

Biz bu 354 bin açıklandığında dedik ki ‘Bakın TOKİ’nin şimdiye kadar 20 yıllık ortalaması 50-60 bin konuttur. Hadi bunu ikiyle çarpın belki 100 bin konut da TOKİ yapabilir ama onun üstü hem ciddi bir plan program hem ciddi finansman meselesidir‘ dedik. Seçime gidiyoruz, afaki rakamlar konuşuyorsunuz ama günü geldiğinde bunları uygulamak zor olacaktır. Fakat dinlemediler, defalarca defalarca bu rakamları telaffuz ettiler. Bir yılda 354 binden, iki yılda 201 bin bir sayı söz konusu… Tabii anahtarı teslim edilen konutlar bitti anlamına da gelmiyor. Antakya’da da görüyorsunuz bitti deniyor, teslim edildi deniyor, bakıyorsunuz prizin arkasında elektrik bağlantısı yok, bakıyorsunuz pencerenin arası açık, kilitler çalışmıyor, bakıyorsunuz su akmıyor ya da farklı sorunlar var.

Herhalde şu anda iki önemli sorundan bahsetmek gerekirse Hatay’da birincisi plansızlık, programsızlık… İkincisi iletişimsizlik… İletişimsizlik, belirsizliği de beraberinde getiriyor. Plan ve programsızlık belirsizliği de beraberinde getiriyor. Biz biraz an önce Hatay Esnaf ve Sanatkar Odaları Birliğindeydik. Orada oda başkanlarını dinledik. En çok şikayet ettikleri konunun başında belirsizlik geliyor: Biz esnafız, KOBİ’yiz, iş yapacağız, iş yapmak istiyoruz ama önümüzü göremiyoruz; hangi alanda ne yapılacak belli değil…

Sanayi sitesinde 500’ün üzerinde işyeri yıkılmış durumda, bunun 100 küsürüyle ilgili ancak imzalar toplanıyor çünkü sanayici emin değil, önünü göremiyor, ‘Şimdi ben neye imza atacağım‘ diyor. Atılan imzalar boş kağıtlardan ibaret… Teslim edilen, edilecek konutlarla ilgili… Bakıyorsunuz imzalar atılıyor fakat kaç liraya imza attın, faizi var mı yok mu hiçbir şey belli değil… Belirsizlik tek başına büyük bir problem… Neden belirsizlik var? Plan program olmadığı için…

Ankara ile Hatay arasındaki iletişim çalışmıyor. Hatay’daki yerel yönetimlerle vatandaş arasındaki iletişim çalışmıyor. Sorunun çözülmesi için önce sorunu anlamak lazım, önce bir teşhis etmek lazım… Derdi olanlar derdini ilgililere kolay kolay ulaştıramıyor, dillendiremiyor… Ve bir de işler şeffaf yapılmıyor o da büyük problem… Eğer yaptığınız iş doğruysa şeffaf yaparsınız, doğru hesaptan kaçmaz… Eğer bir şey soruyorsanız ve cevap alamıyorsanız şeffaflık yoksa bu ne demektir? Ya soruyu sorduğunuz kişi bilmiyordur ya da plan program yoktur. Ya da başka şeyler dönüyordur ama söylemeye çekiniyorlardır, utanıyorlardır… Doğru hesaptan kaçmaz… İşlerin şeffaf yürümesi, açık yürümesi lazım.

Eminim ki Hatay’da yerel yetkililerle görüşürken sık sık şunu duyuyorsunuzdur: Tamam ama Ankara’dan talimat yok, tamam ama kanun yer vermiyor. Kanun yer vermiyor dediğiniz şey Meclis’te üç günlük bir şeydir. Ben Meclis’ten çok sayıda kanun çıkardım. Bankacılık Kanunu, Sosyal Güvenlik Kanunu, Sigortacılık Kanunu, Konut edindirmeyle ilgili özel kanunlar her şey… Sayın Bakanımız çok sayıda kanun çıkarttı…

Binlerce maddelik kanunu biz Meclis’ten üç günde geçirdik. Hatay’ın sorunları çözmek için gerekli kanun 13-14 maddelik kanundur. Hızlı çalışılsın, üç günde geçirirsiniz. Efendim kanun izin vermiyor. Ya hangi kanunsa o söyleyin biz bunu Ankara’da düzeltelim demek mümkün. Bunlar zor şeyler değil. Yeter ki o irade olsun, siyasi irade olsun, gerisi gelir.

Türkiye’nin şu andaki yönetim sistemi Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi de Hatay’ın sorunlarının çözülememesinin en önemli sebeplerinden birisi. Alakasız diyeceksin ama çok alakalı… Biraz önce oda başkanlarımızdan birisi dedi ki ‘Cumhurbaşkanı’nı bir sanayi sitesine götürdük, öbürüne götürmedik, götürmediğimiz için orada bir şey olmuyor.’

Bir ülkenin Cumhurbaşkanı’nın sanayi sitesine gidip gitmemesiyle orada bir şeylerin yapılıp yapılmaması arasında böylesine bir bağ kurulabilir mi? Olur mu böyle bir şey… Varsa bir sorun devlet onu çözer. ‘İlla ben göreceğim, ben talimat vermeyince sorun çözülmez‘ bu yaklaşım doğru değil. Ya da bir şey yapılırsa ben talimat verdim de yapıldı. Böyle bir şey yok… Türkiye 85 milyonluk büyük bir ülke.

Bunu tek  bir noktadan bir kişinin dağarcığıyla yönetemezsiniz, böyle bir şey mümkün değil. Ülkeyi yönetme yetkisinin mutlaka merkezden yerele doğru aktarılması gerekiyor. Ülkeyi yönetme yetkisinin üstten alta aktarılması gerekiyor. Yerelin sorunlarını en iyi yerel görür ve yerel çözüm üretir. Yerel yönetimlere ve yerel inisiyatiflere alan açmak gerekir. Bu ülke ancak böyle düzgün yönetilir.”

“İş bilenin kılıç kuşananın”

Babacan, TÜİK’in yüzde 42 olarak açıkladığı yeni dönemin ilk enflasyon rakamını başarı olarak niteleyen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve hükümete tepki gösterdi. Babacan, yeni ekonomi yönetiminin göreve başladığı 1.5 yıl önce enflasyonun yüzde 38 olduğunu daha sonra yüzde 70’lere kadar çıktığını hatırlatarak, “Yeni ekonomi yönetimi işe başladığında Haziran 2023’te enflasyon yüzde 38’di. Çıktı yüzde 70’e. Şimdi yüzde 42’ye indirdik diyorlar. Yüzde 42 enflasyon dünyanın en yüksek enflasyonlarından biri. Çok yüksek bir rakam. Sen tek haneye indir de göreyim mücadele edebiliyor musun? O zaman konuşalım” dedi.

Babacan, şunları söyledi: “İş bilenin kılıç kuşananın. Ben bir zamanlar almışım yüzde 70’lik enflasyonu indirmişim tek haneye hem de iki yılda. Bizim heybemiz başarılarla dolu. Heybesi boş olup da turp arayanlardan değiliz biz. Tekrar yaparız çok daha iyisini yaparız. Bu yüzde 42 enflasyona başarı diyerek kim çıkıp açıklıyorsa gerçekten ne yapıyorum ben, nerelerde dolaşıyorum, dünya değil başka gezegende miyim diye kendisine sorması lazım.”

Paylaşın

Babacan’dan “Süreç” Eleştirisi: Şüphelerimiz Artıyor

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “Abdullah Öcalan” çağrısı sonrası başlayan sürece ilişkin konuşan DEVA Lideri Ali Babacan, “Sorunların çözümü içeride siyasi diyalog dışarıda çok yönlü diplomasidir. Şiddet ve terörle hiçbir şey çözülmedi, çözülemez. 1 Ekim’de başlayan diyalog sürecini önemsiyoruz” dedi ve ekledi:

“Muhalefet olarak da üzerimizdeki sorumluluğun bilincindeyiz. Bu memleket meselesidir. Süreci ihtiyatlı bir iyimserlikle takip ediyoruz. Bu sürecin Suriye’deki gelişmelerden bağımsız yürütülemeyeceğinin farkındayız. Ancak ortada henüz açıklanmış bir yol haritası yok. İktidar bu konudaki samimiyetini ispatlayabilmiş değil.”

Babacan, konuşmasının devamında, “3, 5 ay oldu Bahçeli hemen hemen her hafta bir şey söylüyor ancak Sayın Erdoğan hala sürecin neresinde durduğunu açıklamış değil. Bu yeni süreç Erdoğan’ın adaylığı ve anayasa konusuyla eş zamanlı gündeme geldiğinde bizim şüphelerimiz artıyor” ifadelerini kullandı.

Saadet Partisi, Demokrasi ve Atılım (DEVA) DEVA Partisi ve Gelecek Partisi tarafından kurulan “Yeni Yol” grubu Meclis’te ilk toplantısını gerçekleştirdi. Grup toplantısında konuşan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, özetle şunları söyledi:

“Bugün Türkiye adına tarihi bir güne şahitlik ediyoruz. Bu salonda kimler var? Sizlere soruyorum; hak ve adalet mücadelesinden asla vazgeçmeyenler burada mı? Yolsuzluğa, yasaklara ‘hayır’ diyenler burada mı? Türkiye’de demokrasi bayrağını düşürmeyenler burada mı? Gazze için ayağa kalkanlar burada mı? Güçlü bir Türkiye isteyenler burada mı? Biz iktidar sopasını ele geçirip, o sopayı kullanmaya çalışanlara da karşıyız.

Garibanlar üzerinden siyaset yapanlara karşıyız. Türkiye’nin yeni bir soluğa ihtiyacı var. Ülkemizi iki kutuplu halde bırakamayız. Neden yeni bir yol? Çünkü bunlar siyaset zeminini yok etmek istiyor. Çok sesliliğin önünü kapatmak istiyorlar. Bir iktidar tekeli bir de muhalefet tekeli oluşturmak istiyorlar. Bu dayatmalara itirazımız var. Güvenli yeni bir yola ihtiyaç var.

Bu yol dosdoğru siyaset yapanların yoludur. Artan faizlerin, yoksulluğun sorumlusu iktidardır. Unutmayalım; iktidara demokrasinin dışında bir parmak sallamayı alışkanlık haline getiren muhalefet de bu durumdan sorumludur. Parlamenter Sistem’den dönenler de sorumludur. İşte bu sebeple yeni bir yol açıyoruz. Bu yolu güç birliği ile görelim diyoruz.

Bu fırsatı iyi kullanmak zorundayız. Kuvvetle inanıyorum ki yeni yol yerini bulacak. Ülkemizin gerçek gündemi ekmek kavgasıdır. Siz bu ülkenin ekonomisini mahvettiniz. Türkiye yoksullar toplumu haline geldi. Bütün vatandaşlarımızın tamamı yoksulluk derecesine göre değerlendiriliyor.

Zamları gördünüz asgariye yüzde 30. Ama vergide ne yaptılar? En az yüzde 40 oranında arttırdılar. Sayın Erdoğan’a sesleniyorum; Siz ne yaptığınızın farkında mısınız? Ekonomist olmanın sonucu bu mu? Alanı ekonomi olmanın sonucu bu mu? Kimi aldattığınızı sanıyorsunuz? Bu ülkede vaktiyle 34 yıllık yüksek enflasyon sadece iki yılda tek haneye düştü mü? Ve yıllarca tek hanede kaldı mı? Peki bu nasıl oldu? Bunu anlamamışlar. Anlasalardı yapmazlar mıydı? “Ben imza attım enflasyon düştü” demiyor muydu? Hadi at o imzayı da yine düşsün.

Bugün Türkiye, dünyadaki en yüksek faize sahip olmasına rağmen en yüksek enflasyonlu altıncı ülke. Erdoğan ne demişti? “Vatanı satmak, yüksek faizle, yüksek enflasyon ve kötü yönetimle ülkenin ve milletin kaynaklarını heba etmekle olur” demişti. Nasıl hesap ederseniz edin. En yüksek faizinin ödendiği bütçe Sayın Erdoğan’ın imzasıyla Meclis’e sev edilip geçen 2023 yılı bütçesidir.

OECD ülkelerinde en berbat olan ülke biziz. ‘Ev gençleri’ diye bir şey oluştu. Böyle bi r şey olabilir mi? TÜİK’in alışveriş sepetini neden kapatıyorsunuz? Merkez Bankası ne kadar döviz alıyor, satıyor? Neden açıklamıyorsunuz.

Bu iktidar herkesin cebine bir kumar makinesi koydu. Kumarhane açmak yasak ama kumar oynamak serbest. Yasal olsun yasa dışı olsun ne fark eder. Yasal olandan yandaşlar kazanıyor, yasal olmayanlardan bir başkaları…

Uyuşturucu ve madde bağımlılığı çocuk denecek yaşlara indi artık. Organize suç örgütleriyle toplum iç içe geçmiş durumda. Doğan çocuk sayısı son yılların en düşük sayısı. Gelişen ülkelerde zenginken yaşlanan toplumlar vardır. Türkiye’de ise insanlar yoksulluktan yaşlanıyor.

Açıkladıkları teşvik paketine baktık. Gerçeklikten çok uzak. Hükümetin kontrolünde olan kanallarda aile kültürümüzün en büyük tehdidi o dizi senaryolarıdır. Bu kanallar aile yapımızın temeline dinamit koyuyorsa…

Sayın Erdoğan, torununun uyarısı üzerine Paris Olimpiyatları’nın açılışına gitmedi. Peki bu kanallar için kendisini uyaran bir Allah’ın kulu yok mu? Kaçamaz… Sorumluluktan kurtulamaz. Ülkemizdeki sorunların çözümü demokratik siyasettir. Şiddet ve terörle hiçbir şey çözülemez. 1 Ekim’de başlayan diyalog girişimini önemsiyoruz. Üzerimizdeki sorumluluğun bilincindeyiz. Süreci takip ediyoruz. Bu sürecin Suriye’deki gelişmelerden bağımsız yürütülemeyeceğinin de farkındayız.

“Erdoğan bu sürecin tam olarak neresinde durduğunu hala açıklamış değil”

Ancak, ortada henüz açıklanmış bir yol haritası yok. İktidar bu konudaki samimiyetini ispatlayabilmiş değil. Bakın, hala açıklığa kavuşmamış önemli bir husus var… Tam 3,5 ay oldu. Sayın Bahçeli her hafta bir şeyler söylüyor… Ancak, Sayın Erdoğan bu sürecin tam olarak neresinde durduğunu hala açıklamış değil. Hele hele, bu önemli mesele, Yeni Anayasa ve Erdoğan’ın tekrar aday olup olmayacağıyla eş zamanlı olarak tartışıldığında, bizim şüphelerimiz artıyor.

Umarız ki hiç kimse, böylesine kadim bir sorunun çözümüyle ilgili gayretleri, şahsi bir siyasi fırsatçılık alanı olarak görmez. Bu uyarıyı yapmak, ülkemizi seven vatandaşlar olarak bizim görevimiz.

Şimdi çok değer verdiğim gençlere seslenmek istiyorum: Evet, Türkiye’nin büyük sorunları var. Bir simülasyona hapsolduğunuzu düşünüyorsunuz. Ancak, bu büyük ve güzel ülkemizden asla umudunuzu kesmeyin. Biz, her zorluğun üstesinden gelebilecek bir milletiz. Biz var olduğumuz sürece, birlikte hareket ettiğimizde, dayanışma içinde olduğumuzda, her türlü engeli aşarız. Geçmişte olduğu gibi bugün de, kararlılıkla ilerleyerek, Türkiye’yi daha aydınlık yarınlara taşımak için gereken iradeye sahibiz. Bugün, burada, üç lider, üç parti, milletin sesi olmak üzere bir araya geldik, güç birliğini başlattık.

Umut, pasif bir bekleyiş değildir. Umut eyleme geçme arzusudur. Teşkilatlarımız, bu güç birlikteliğinin en önemli yapı taşlarıdır. İşte teşkilatlarımız eyleme geçmek için burada ve hazır. Şöyle bir soralım… Arkadaşlar hazır mısınız? Hazır mısınız? Evet hep beraber buradayız ve hazırız.

Sevgili Deva Partililer, Gelecek Partililer, Saadet Partililer; Sözlerime son verirken bir kez daha vurgulamak isterim ki… Bu yolda hep beraber, samimiyetle, sevgiyle ve kararlılıkla yürüyeceğiz. Her bir vatandaşımızın kalbine dokunmak, güvenini kazanmak için canla başla çalışacağız. Önce gönülleri kazanacağız, sonra destek talip edeceğiz.

Yeni Yolu’un kuruluşunda emeği olan başta değerli genel başkanlarımız olmak üzere, tüm ilgili arkadaşlarımıza tekrar huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Demokrasi için, adalet için, kardeşlik için, barış ve huzur için, herkesin özlem duyduğu bir Türkiye için; Yeni Yolumuz hayırlı olsun, yolumuz açık olsun diyor, herkesi tekrar sevgiyle saygıyla selamlıyorum.”

Paylaşın

“Yeni Yol”un Hedefi Belli Oldu: Parlamenter Sistem

DEVA Partisi Lideri Ali Babacan, gazetecilere yaptığı açıklamada, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi ile kurdukları “Yeni Yol” grubunun ortak amacının “parlamenter sistem” olduğunu söyledi.

Babacan, grubun genişlemesi ve yeni katılımlar konusundaki en önemli kriterlerinin “parlamenter sistem” olduğunu ifade etti. Parlamenter sistem konusunda, samimi ve kafası net olan partiler veya milletvekilleriyle grubun genişleyebileceğini belirtti.

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, bir grup gazeteciyle sohbet toplantısında bir araya geldi. BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın aktardığına göre; Babacan, önümüzdeki süreçte nasıl bir yol yürüyeceklerine ilişkin soruları yanıtladı.

Babacan, üç siyasi partinin kurumsal kimliklerini koruma koşuluyla oluşturulan Yeni Yol’un ilk grup toplantısında, üç partinin genel başkanlarının söz alacağını, daha sonra dönüşümlü olarak grup toplantılarında genel başkanların konuşma yapacağını ifade etti.

Babacan’ın verdiği bilgiye göre Yeni Yol’un grup başkanı Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Bülent Kaya olurken, grup başkanvekilliklerini DEVA Partisi’nden Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, Gelecek Partisi Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ üstlendi. Yeni Yol grubunun ilk genel başkanı DEVA Partili Cemal Mümtaz Akıncı oldu.

Babacan, genel başkanın ve grup yönetiminin, her yıl Ocak ayında başka bir partiden birer yıllığına seçileceğini söyledi.

AKP hükümetlerinde AB’den sorumlu Devlet Bakanlığı görevini de üstlenen Babacan, Yeni Yol grubunun oluşum biçimini, Avrupa Parlamentosu ve AB ülkelerindeki uygulamalara benzediğini vurguladı.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesinden sonra, seçim yasasında yapılan değişiklikle, siyasi parti ittifaklarının yasal alt yapısının oluşturulduğuna dikkat çeken Babacan, şunları söyledi:

“Diğerleri siyasi kararlarla, siyasi birliklerle gerçekleşiyor. Dolayısıyla bu seçim öncesinde yapılan iş birliği modellerine biz şimdi yeni bir tanesini de eklemiş oluyoruz. Bu da ortak grup. Aslında AP ve AB’ye üye ülkelere baktığınızda grup farklı. Partilerin bir araya gelip oluşturduğu yapılara aslında grup deniyor. Dolayısıyla bizde şu anda yasal altyapı buna müsait değil. Biz ne yapabiliriz diye çalıştık ve ortak bir parti tüzel kişiliği oluşturalım ve ortak parti tüzel kişiliği altında milletvekillerimiz meclis çalışmalarını yürütsünler.”

Ortak grup için geçen Eylül ayı sonunda görüşmelere başladıklarını ifade eden Babacan, ilerleyen süreçte bunun seçim işbirliğine dönüşebileceğini vurguladı.

Babacan, “Partilerin şimdiden yan yana yürümeye başlaması, şimdiden işbirliğinin bu temellerini atıyor olmaları ve bu işbirliğinin genişlemeye açık bir işbirliği olmasını çok önemsiyoruz” dedi.

Yeniden Refah Partisi’nden de gruba bir milletvekilinin katılacağı yönündeki iddiaların anımsatılması üzerine Babacan, üç parti olarak grup çalışmasına başlandığını, ancak yeni milletvekili ve parti katılımlara da kapalı olmadıklarını ifade etti.

Gruba yeni katılımlar konusunda üç partinin mutabakatını arayacaklarını belirten Babacan, “Dolayısıyla bugün için bir karar yok ama prensipte diğer partilerin de katılımına açık bir açık kapı politikası izleyeceğiz. Avrupa Birliği’nde açık kapı politikası vardır, ama üye olmak için mevcut üyelerin hepsinden onay alır” ifadelerini kullandı.

Babacan, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu ve CHP Lideri Özgür Özel’e de yeni oluşumla ilgili bilgi verdiklerini, ancak bir davetin söz konusu olmadığını ifade etti.

Ortak grup kurma çalışmaları sürerken, DEVA Partisi’nden üç milletvekili istifa etti. İstifa eden isimlerden Selma Aliye Kavaf ve Burak Dalgın, gerekçe olarak ortak grup çalışmasını gösterdi.

Partisinden istifaları değerlendiren Babacan, parti yönetimi ve teşkilatlarının ortak grup kurulmasına olumlu baktığını ve destek verdiğini vurguladı.

İstifalar konusunda üzgün olduklarını, ancak parti teşkilatlarında kızgınlık da olduğunu vurgulayan Babacan,genel merkez olarak “gidenin arkasından konuşmama” kararı aldıklarını ifade etti.

İstifa eden milletvekillerinin AKP’ye katılmaları halindeki tutumunun sorulması üzerine Babacan, “Öyle bir şey beklemem. Ama öyle bir şey olursa, üzüntüm kat kat artar” görüşünü dile getirdi.

“Yerel seçimlerde her yerde aday çıkardık”

DEVA Partisi’nin büyüyememesi yönündeki eleştirilerin sorulması üzerine de Babacan, yerel seçimlerde her yerde aday çıkardıklarını anımsattı. Babacan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çünkü eğer bir siyasi partinin uzun vadeli bir iddiası varsa, yani bu ülkede kalıcı olarak siyaset için biz varız diyorsanız, yani seçim sonuçları öyle olmuş ya da böyle olmuş etkilememesi lazım. Yani seçim sonucu şöyle olmuş, böyle olmuş, yok anketler falan bunlar bizi etkilemiyor. Tabii ki gayret etmemiz lazım, güçlenmemiz lazım.”

Babacan, üç partinin birleşmesi konusunu daha önce konuştuklarını, ancak şu anda böyle ihtimalin zor göründüğünü de ifade etti.

Ali Babacan, grubun genişlemesi ve yeni katılımlar konusundaki en önemli kriterlerinin “parlamenter sistem” olduğunu ifade etti.

Parlamenter sistem konusunda, samimi ve kafası net olan partiler veya milletvekilleriyle grubun genişleyebileceğini belirten Babacan, parlamenter sistem etrafında kurulan Altılı Masa’daki bazı partilerin, daha sonra fikrinin değiştiğini söyledi.

“CHP’yi mi kastediyorsunuz?” sorusuna ise Babacan, “Hangi CHP, diye sormak lazım. Bir tane değil gibi geliyor bana şu anda” yanıtını verdi. Babacan, sadece CHP değil, Altılı Masa’daki partilerde de “Bu başkanlığın yetkileri çok önemli. Biz iktidara gelince kullanmamız lazım” yaklaşımı sergilediğini söyledi.

Babacan, İYİ Parti’nin Eski Genel Başkanı Meral Akşener’in, seçimlerden sonraki tutumuna ilişkin soru üzerine de şu görüşleri dile getirdi:

“Bilemiyorsunuz ki tabi insanların, biz tabi sadece söyledikleriyle ve yaptıklarıyla ölçüyoruz. Niyetlerini okumak çok zor. Orada da ben ifade ettim yani eğer bu iş olmadıysa en önemli sebeplerden birisi kavgasız, gürültüsüz bu altı parti bu ülkeyi beraberce yönetebilir güvenini oluşturmadık. Bu sözün kime gittiğini anlaşıldı herhalde.”

Paylaşın

Babacan’dan “Süreç” Yorumu: İhtiyatlı Bir İyimserlikle İzliyoruz

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “Abdullah Öcalan” çağrısı sonrası başlayan sürece ilişin konuşan DEVA Partisi Lideri Ali Babacan, “Kısaca özetlemek gerekirse biz bir ihtiyatlı iyimserlikle bu süreci izliyoruz. Memleketimizin gerçekten kadim bir sorunudur. Bu sorunun çözülmesiyle alakalı, çok küçük bir ihtimal bile olsa, yüzde 5 bile ihtimal olsa biz o ihtimali destekleriz diyoruz ” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Öte yandan da haklı sorularımız var. Yani bir yol haritası var mıdır, bilmiyoruz. Bir görüşme trafiği var ama bunun arkasında gerçekten bir plan-program var mı, yol haritası var mı bilmiyoruz. Bu süreç samimi bir süreç midir, bilmiyoruz, henüz o samimiyet testinden de geçtiğini düşünmüyoruz. Aynı zamanda Sayın Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanı’nın bu konunun, bu sürecin neresinde durduğunu da bugün itibariyle henüz anlamış değiliz. Dolayısıyla bütün bu sorularımızın da cevabı ümit edelim ki en kısa zamanda verilir. Ama genel anlamda dediğim gibi, ihtiyatlı bir iyimserlikle bu süreci izliyoruz.”

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Diyarbakır’da basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Ali Babacan’ın açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Dün üç partinin genel başkanı, oturduk ve en son bu sürecin, bu yeni yapılanmanın detayları konusunda mutabakata vardık. Bugün kurucular kurulu bir araya geldi. Ve kuruluşla ilgili dilekçe İçişleri Bakanlığına saat dört civarında teslim edildi. Yani tüzel kişilik böylece kurulmuş oldu ve bizim genel başkan yardımcımız, Anayasa Mahkemesi üyeliği de yapmış; hakka hukuka, adalete özeniyle de herkesin takdir ettiği bir isim, Mümtaz Akıncı da bu yeni yapılanmanın genel başkanı oldu. Ben hayırlı olsun diyorum. Bu yeni yapı bu aşamada Meclis çatısı altında üç partinin çalışmalarının bir grup faaliyeti olarak yürümesini sağlayacak. Bugünkü ilk etapta yeni yapının amacı bu.

Avrupa siyasetine baktığımızda, Avrupa Parlamentosuna baktığımızda aslında farklı partilerin bir araya gelip grup oluşturması mümkün; pek çok Avrupa ülkesinde bu mümkün ama bizim mevzuatımız izin vermiyor. Dolayısıyla biz kendi mevzuatımıza uygun, üç partinin beraber bir grup oluşturması nasıl olabilir diye incelediğimizde yeni bir parti tüzel kişiliğinin oluşması ve bu tüzel kişilik altında milletvekillerimizin çalışmalarını sürdürmesinin mümkün olduğunu değerlendirdik ve bir yola çıktık. Bundan sonraki süreçte bu üç partinin çalışmaları daha yakın olacaktır. Ama DEVA Partisi’nin tüzel kişiliği duruyor. Saadet Partisi’nin tüzel kişiliği duruyor. Gelecek Partisi’nin tüzel kişiliği duruyor. Hatta milletvekillerinin hepsi bu yeni grupta yer almayacak. Her partiden belli sayıda milletvekili, kendi partilerinin milletvekili olarak devam edecekler. Böylece her üç parti de Meclis’te temsil edilen siyasi partiler listesinde de yerlerini koruyacaklar.

İlerleyen Türkiye’nin, demokrasisini ilerleten Türkiye’nin aynı Avrupa demokrasilerinde olduğu gibi yeni modellere ihtiyacı var. Dolayısıyla biz bu birlik beraberliğin, partilerin işbirliği modellerinin gelişmesini istiyoruz, ilerlemesini istiyoruz. Özellikle 2017 Anayasa Değişikliği yapıldıktan sonra siyasi partilerin birlik beraberlik içerisinde, güç birliği içerisinde daha iyi neticeler alacağına inanıyoruz ve şuna bakıyoruz biz: Her partinin farklı programı olabilir, her partinin farklı geçmişi olabilir ama Türkiye’nin yarınlarında buluşabiliyor muyuz, biz buna bakıyoruz. Şunu gördük ki hem Saadet Partisi’yle hem Gelecek Partisi’yle ülkenin yarınlarında buluşuyoruz. Bu gerçekten önemli bir zemin, önemli bir iş birliği.

12 Ekim’de yaptığımız 2. Büyük Olağan Kongremizde de söylemiştim. Demiştim ki, ‘Türkiye’nin gerçekten bu ana muhalefetle iktidar bloğu arasında sıkışıp kalmaması gerekiyor, vatandaşlarımızın önüne yeni ve güçlü tercihler koymamız gerekiyor. Bu yeni ve güçlü tercihlerin de ancak güç birliğiyle oluşması gerekiyor. Türkiye için yeni bir yol gerekiyor’ demiş idim. ‘Bu yolu dostlarımızla, ülkemiz için aynı hayali, aynı hedefi paylaştığımız dostlarımızla beraber yürümek istiyoruz’ demiştim. O 12 Ekim’de yaptığım çağrı ve diğer partilerin de; hem Saadet hem de Gelecek Partisi’nin genel başkanlarının daha önce birlik ve beraberlik çağrıları da vardı biliyorsunuz. Dolayısıyla bütün bu birlik beraberlik çağrılarını bir araya getirdik; şimdi beraber bir yol yürümeye başladık inşallah.”

Ali Babacan, Akdeniz Belediyesi’ne kayyum atanmasıyla ilgili ise şu ifadeleri kullandı: “Biliyorsunuz, bizim DEVA Partisi olarak bu kayyum uygulamasıyla alakalı tutumumuz çok net. Tabii ki her bir kayyum uygulamasının dosyası farklı farklı, dosyaların içeriğini bilemiyoruz. Ama bizim prensibimiz var. Biz diyoruz ki bağımsız, tarafsız bir yargı kararı olmadıkça hiçbir belediye başkanı görevinden alınmamalı. Seçilmiş bir belediye başkanı, halkın iradesini temsil eden bir belediye başkanı, atanmış bir kişinin imzasıyla görevden alınmamalı. Bağımsız, tarafsız bir yargı kararıyla diyelim bir görevden alınma uygulaması olsa dahi, onun yerine seçilecek belediye başkanının mutlaka belediye meclisi içerisinden, yani seçilmişler içerisinden tekrar seçilmesi lazım. Bizim bu konudaki duruşumuz çok net.”

“İhtiyatlı bir iyimserlikle bu süreci izliyoruz”

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “Abdullah Öcalan” çağrısı sonrası başlayan sürece ilişin ise Babacan, şunları söyledi: “Kısaca özetlemek gerekirse biz bir ihtiyatlı iyimserlikle bu süreci izliyoruz. Memleketimizin gerçekten kadim bir sorunudur. Bu sorunun çözülmesiyle alakalı, çok küçük bir ihtimal bile olsa, yüzde 5 bile ihtimal olsa biz o ihtimali destekleriz diyoruz. Öte yandan da haklı sorularımız var. Yani bir yol haritası var mıdır, bilmiyoruz. Bir görüşme trafiği var ama bunun arkasında gerçekten bir plan-program var mı, yol haritası var mı bilmiyoruz. Bu süreç samimi bir süreç midir, bilmiyoruz, henüz o samimiyet testinden de geçtiğini düşünmüyoruz. Aynı zamanda Sayın Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanı’nın bu konunun, bu sürecin neresinde durduğunu da bugün itibariyle henüz anlamış değiliz. Dolayısıyla bütün bu sorularımızın da cevabı ümit edelim ki en kısa zamanda verilir. Ama genel anlamda dediğim gibi, ihtiyatlı bir iyimserlikle bu süreci izliyoruz.”

Paylaşın

Yeni Yol Partisi Kuruldu; Genel Başkan Celal Mümtaz Akıncı

TBMM’de güçlü bir grup kurmayı hedefleyen Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi, Saadet Partisi ve Gelecek Partisi, “Yeni Yol” olarak belirledikleri çatı partinin kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığı’na teslim etti.

Haber Merkezi / Bu adımla birlikte, Gelecek Partisi, DEVA Partisi ve Saadet Partisi’nin Meclis’te güçlü bir grup oluşturma hedefi somut bir aşamaya geçildi. Yeni Yol Partisi’nin Genel Başkanlığı’na ise geçmişte baro başkanlığı ve Anayasa Mahkemesi üyeliği yapan Celal Mümtaz Akıncı getirildi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Gelecek Partisi Ahmet Davutoğlu ve DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, konuya ilişkin yaptıkları ortak açıklamada şu ifadeleri kullanmışlardı:

“Üç partinin Genel Başkanı bugün akşam saatlerinde buluşmuş ve ortak grup yapısıyla ilgili çalışmaları mutabakatla tamamlamıştır. Genel Başkanlar, partiler arasında kurulan ortak komisyonun önerisi üzerine, ortak grup amacıyla kurulacak parti tüzel kişiliğinin isminin ‘Yeni Yol’ olmasına karar vermiş, kurucular kurulunda yer alacak isimleri ve program ve tüzük taslağını onaylamışlardır.”

Üç parti, çatı parti formülü üzerinde uzlaşırken, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’nde arka arkaya istifalar yaşandı.

Ankara Milletvekili Nedim Yamalı’nın geçen ay istifasıyla Saadet Partisi çatısı altında Gelecek Partisi’nin katılımıyla oluşturulan Meclis grubu düşmüş, DEVA Partili Mehmet Emin Ekmen ve Ertuğrul Kaya’nın bu partiye katılımıyla, grubun yeniden oluşması sağlanmıştı.

Çatı parti oluşumu, DEVA Partisi’nden de istifaları getirdi. İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, “atalet içinde olmakla” eleştirdiği partisinden 26 Aralık’ta istifa etti.

Balıkesir Milletvekili Burak Dalgın ise “DEVA Partisi bir çatı bünyesinde farklı bir yola giriyor” açıklamasıyla, Salı günü partisinden ayrıldı. Dalgın’ı, Çarşamba günü ise eski Devlet Bakanı da olan Selma Aliye Kavaf izledi. Kavaf, “Çatı parti kararını doğru bulmadığını” belirterek, istifasını açıkladı.

Son istifalarla, DEVA Partisi’nin milletvekili sayısı resmi olarak 10’a düştü. Çatı Parti kuruluşuna kadar yeni istifalar olmazsa, yeni Meclis grubunun 30 üyeli olması bekleniyor.

Akıncı kimdir?

Celal Mümtaz Akıncı, doğduğu şehir olan Afyonkarahisar’da 10 yıla yakın bir süre Baro Başkanlığı yaptı. Akıncı, daha sonra Baro Başkanları tarafından yapılan seçimde en yüksek oyu alarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gönderilen 3 aday arasına girdi ve 2010 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeliğine seçildi. 12 yıla yakın bir süre de AYM üyeliği yapan Akıncı, Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına seçildi.

Akıncı, 2022 yılında görevinden emekli oldu. DEVA Partisi’ne katılan Akıncı, 12 Ekim 2024 tarihinde yapılan Olağan Büyük Kongre’de DEVA Partisi GMYK üyeliğine seçildi, Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirildi.

Paylaşın

DEVA Partisi, Saadet Partisi Ve Gelecek Partisi’nden “Yeni Yol” Hamlesi

TBMM’de güçlü bir grup kurmayı hedefleyen Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi, Saadet Partisi ve Gelecek Partisi, çatı partide anlaştı. “Yeni Yol” ismiyle kurulacak çatı partinin resmi kuruluş süreci, 10 Ocak Cuma günü başlayacak.

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Gelecek Partisi Ahmet Davutoğlu ve DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, akşam saatlerinde bir görüşme gerçekleştirdi.

Görüşmede, partiler arasında oluşturulan ortak komisyonun önerisi doğrultusunda, kurulacak partinin tüzel kişiliğinin isminin “Yeni Yol” olmasına karar verildi. Ayrıca, kurucular kurulunda yer alacak isimler ile partinin program ve tüzük taslakları da genel başkanlar tarafından onaylandı.

Partinin kuruluş dilekçesinin, 10 Ocak Cuma günü İçişleri Bakanlığı’na sunulmasıyla resmi sürecin başlayacağı açıklandı. Bu adımla birlikte, Gelecek Partisi, DEVA Partisi ve Saadet Partisi’nin Meclis’te güçlü bir grup oluşturma hedefinin somut bir aşamaya geçtiği vurgulandı.

Üç partinin genel başkanları tarafından yapılan ortak açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Üç partinin Genel Başkanı bugün akşam saatlerinde buluşmuş ve ortak grup yapısıyla ilgili çalışmaları mutabakatla tamamlamıştır. Genel Başkanlar, partiler arasında kurulan ortak komisyonun önerisi üzerine, ortak grup amacıyla kurulacak parti tüzel kişiliğinin isminin ‘Yeni Yol’ olmasına karar vermiş, kurucular kurulunda yer alacak isimleri ve program ve tüzük taslağını onaylamışlardır.”

Üç parti, çatı parti formülü üzerinde uzlaşırken, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’nde arka arkaya istifalar yaşandı.

Ankara Milletvekili Nedim Yamalı’nın geçen ay istifasıyla Saadet Partisi çatısı altında Gelecek Partisi’nin katılımıyla oluşturulan Meclis grubu düşmüş, DEVA Partili Mehmet Emin Ekmen ve Ertuğrul Kaya’nın bu partiye katılımıyla, grubun yeniden oluşması sağlanmıştı.

Çatı parti oluşumu, DEVA Partisi’nden de istifaları getirdi. İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, “atalet içinde olmakla” eleştirdiği partisinden 26 Aralık’ta istifa etti.

Balıkesir Milletvekili Burak Dalgın ise “DEVA Partisi bir çatı bünyesinde farklı bir yola giriyor” açıklamasıyla, Salı günü partisinden ayrıldı. Dalgın’ı, Çarşamba günü ise eski Devlet Bakanı da olan Selma Aliye Kavaf izledi. Kavaf, “Çatı parti kararını doğru bulmadığını” belirterek, istifasını açıkladı.

Son istifalarla, DEVA Partisi’nin milletvekili sayısı resmi olarak 10’a düştü. Çatı Parti kuruluşuna kadar yeni istifalar olmazsa, yeni Meclis grubunun 30 üyeli olması bekleniyor.

Paylaşın