Zamanda yolculuk yaparcasına her döneme ait eserler bulunan Çanakkale, tarihi yapıları ve doğal güzellikleri ile gezilip görülmesi gereken yerler arasındadır. Çanakkale’nin ilçelerinden Ezine, Gelibolu, Gökçeada’da bu yerler arasındadır.
Haber Kaos ekibi olarak Ezine, Gelibolu, Gökçeada’da yer alan tarihi kentleri sizler için derledik.
Gökçeada (İmroz): M.Ö. 1200’lü yıllarda geçtiği varsayılan Troya Savaşı’nı konu alan İlyada Destanı, Homeros tarafından M.Ö. 750’li yıllarda yazılmış. Destanda adı birçok kez geçen İmroz’dan hep kayalık olarak bahsedilir.
Yunan Mitolojiine göre Gökçeada(İmroz) ve Semadirek adaları arasında Akhilleus’un annesi Thetis’in sarayı, Gökçeada ile Bozcaada (Tenedos) adaları arasında ise Poseidon’un kanatlı atlarının ahırları bulunuyor.
Homeros’a göre İmrozlular Troya savaşı sırasında Troyalıların yanında yer almışlar. Yunanlı savaşçı Achilles tarafından esir edilen ve Limni’ye köle olarak satılan Troya Prensi Lycaon, İmroz Kralı Etion tarafından büyük miktarda para ödenerek kurtarılmış.
Antik tarihçi Thoukydides, İmrozluların Atinalı göçmenler soyundan olduklarını ve Hellen dilini de Atinalılar gibi İon lehçesiyle konuştuklarını söylüyor.
Luwi dilinde “Yüce AnaTanrıça” anlamına gelen “İmaura” sözcüğünün Hellenağzında önce İmuros, daha sonra da İmbros’a dönüştüğü söyleniyor. İmbros, çorak topraklardaki bereket tanrısı anlamına geliyor.
Paktya Antik Kenti: Paktya İlkçağ Paktya kentinin kıyıda ya da kıyıya kadar yayıldığı düşünülmektedir. Paktya kentinden görünür kalıntı bulunmamaktadır. Sadece bazı keramik parçaları ile sütun parçalarına tesadüf sonucu rastlanmıştır.
Lysmahia Antik Kenti: Gelibolu ilçemizin Ortaköy-Eksamil yöresinde , gerek Marmara ve gerekse saros Körfezine bakan bir tepe üzerinde bulunmaktadır. Kent Lizimahos tarafından M.Ö. 305 yılında kurulmuştur. Bölgede yeni yapılaşmalar nedeniyle bu eski kentin taşları sökülerek ve başka nedenlerle kullanıldığından eski kentin kalıntıları yok denecek kadar azalmıştır.
Kardiya (Cardia) Antik Kenti: Gelibolu ilçesi Bolayır yöresineki Bakla Burnundadır. Bu yörede kente ait bazı kalıntılar görülmektedir. İskender’den önceki devreye ve Pers istilasından önceki devrelere ait gümüş paralara rastlanmıştır. Ayrıca bu kentin bulunduğu yerde 1967 yılında bir çitçi tarafından 34.60 gram ağırlığında ve altın tel üzerine sıralanmış altın defne yapraklarından oluşan bir taç bulunmuştur.
Gallipoli (Critote- Kallipolis-Khersonesos): Yöreye ilk yerleşenlerin Trak lar daha sonrada Lesbos luların(Midilli) Phokaia lıların (Foça) ve Miletos luların koloniler kurarak buraya yerleştiklerı sanılmaktadır .Burada kurulan ve kalıntılarına günümüzde rastlanmayan antik kente Kallipolis/Gallipolis adı verildi.
Aphrdisi Antik Kenti: Bu kent Gelibolu İlçesi Kadıköy(Evreşe) Beldesi yöresinde bulunmaktadır. Kalıntısı yoktur. Kentte o devre ait bir büst bulunmuştur. Romalılara ait paralarda bulunmaktadır.
Aegos Potomi Antik Kenti: Aegospotomi Keçi derisi demektir. Gelibolu ilçesi Bayırköy-Cumalı köyleri arasında bulunan derenin kıyısında kurulmuş tarihi bir kenttir.
Peleponez savaşları sırasında Atina donanması su ve yiyecek gereksinimlerini bu kentten sağlamakta imiş. Bu kentte bulunan ve basılan paraların bir yüzünde Demetlerin başı, diğer yüzünde keçi resmi bulunmaktadır.
Agora (Aphrodisisas) Antik Kenti: Agora (meydan, çarşı, kurultay anlamındadır), tam kıstakta, Bolayır ile Evreşe/Kadıköy kasabası arasında orta yere düşen yamaçta, bugünkü Kavak Köyü yerinde veya onun yakınlarında kurulmuştur. Adı ve yeri dışında kentle ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.
Saece Codex Kultur-Atlas haritası, Kavak Köyü alanında, ilkçağ Apherodisias kentçiğini işaretlemiştir. Bugünkü Kavak Köyü alanında görünür herhangi bir İlkçağ kalıntısı da bulunmamaktadır.
Neandreia Antik Kenti: Neandreia antik kenti Çanakkale, Ezine ilçesine 20 km. uzaklıktaki Kayacık köyünün kuzey-doğusunda bulunan Çığri dağı üzerindedir.
Neandreia, Hellen dilinde “delikanlı” veya “genç adamın yurdu” anlamındadır. Kentin kuruluşu ile ilgili bilgiler yetersizdir. Arkeolojik kazılarda M.Ö.VII.yüzyıla inen mezarlarla karşılaşılması bu konuda bir fikir vermektedir.
Larissa Antik Kenti: Larissa antik kenti, Çanakkale’nin Ezine İlçesine bağlı Taraklı köyünün bulunduğu yerde idi. Heinrich Kiepert, haritalarında kenti Taraklı’nın 10 km. kuzeyinde, bugünkü Ilıca köyünün olduğu yerde göstermiştir.
Kiepert’e göre Alexandreia Troas’ın 4 km. güneydoğusunda idi. Ramsay’a göre de Taraklı’nın güneyindeki Tuzla Çayı (Satnioeis) kaynağının 6-7 km. kuzeydoğusunda bulunan Kösedere köyü yakınındadır.
Burada görüldüğü gibi araştırmacılar Larissa’nın yerini kesin olarak belirleyememişlerdir. Larissa’nın ismine Strabon, Plinius gibi antik tarihçiler değinmiştir. Ancak yörede arkeoloji kazıları yapılmadığından herhangi bir kalıntı ile karşılaşılmamıştır.
Alexandreia-Troas: Bu ilkçağ kentinin çok geniş olan kalıntılar alanı, Ezine ilçesinde Odun iskelesinin 3 Km. güneyinde bu bulunan , geyikli Bucağına bağlı Dalyan Köyü yakınındadır.. Adı Truva’daki İskender Yurdu anlamına gelmektedir.M.Ö. 4. Yüzyılda Mekedonya Kralı Büyük İskender’in komutanlarından Antigonos tarafından kurulmuştur.
Akhilleion Antik Kenti: Ezine İlçesi Geyikli Beldesinin kuzeyinde, deniz kenarında , Yeniköy’den güneye doğru uzanan sırtların en ucunda Beşige burnu üzerinde kurulmuştur. Şehri Midilli Adasında yaşan halk ( Mitilenelile) M.Ö. 7. Yüzyılda kurmuşlardır. Homeros’un İlyada destanında adı geçen Midilli halkı , kenti geliştirmişsi de tam bağımsızlığa hiçbir zaman kavuşamamış olan kent M.S. 1. Yüzyılda varlığını kaybederek boşaltılmıştır.
Çanakkale kısa tarihi
Asya ile Avrupa kıtaları arasında bir köprü konumundaki Çanakkale, insanlığın yerleşik hayata geçtiği dönemden, tarihi çağların başlangıcına kadar, önemli kültürlere ev sahipliği yapmıştır. Binyıllar boyunca farklı toplumların egemenliğinde kalmış olması, mimarisinde ve günlük yaşamda oluşturduğu çok renkli mirasın farklı izlerini göstermektedir.
İnsanların yerleşik hayata geçerek, hayvancılık ve tarım yaptıkları Neolitik Dönem (M.Ö. 8000-5500) insanlık tarihi açısından Neolitik Devrim olarak adlandırılır. Bu döneme ait köy yerleşimlerin varlığı Anadolu’nun her bölgesinde olduğu gibi, Çanakkale’de de bilinmektedir. Bunlardan en önemlisi Ayvacık İlçesi Bademli Köy yakınlarında yüksek doğal bir tepe üzerinde yer alan Coşkuntepe’dir.
Burada yaklaşık olarak M.Ö. 6000 yıllarında yaşamlarını özellikle balıkçılık ve hayvancılıktan kazanan bir halkın var olduğunu ortaya koymuştur. Aynı tarihlerde Gelibolu Yarımadasında Karaağaçtepe ve Hamaylıtarla mevkileri ve Gökçeada’da Uğurlu/Zeytinli mevkiinde M.Ö. 6000 tarihli ilk köy yerleşimlerinin varlığı bilinmektedir.
Kalkolitik dönemi temsil eden yerleşimler yaklaşık olarak M.Ö. 5000 civarında iskan gören Kumtepe, Beşik-Sivritepe ve Gülpınar’dır.
Yaklaşık olarak M.Ö. 3000 ve 1200 yılları arasını kapsayan Tunç Çağı, Çanakkale bölgesinde en iyi Troia yerleşimi ile temsil edilmektedir. Üst üste on ayrı yerleşim katının oluşturduğu bir höyük görünümündedir. Troia, Ege Denizini Marmara ve Karadeniz dünyasına bağlayan önemli bir noktada yer almaktadır.
Schliemann tarafından bulunan ve uzun yıllar efsanevi Troia Kralı Priamos’un hazinesi olarak bilinen altın buluntuların aslında daha önceki bin yılda Troia II de ortaya çıkan soylu sınıfa ait olduğu anlaşılmıştır. Yaklaşık beş metreye varan sağlam sur duvarlarına sahip bir yerleşim olması Troia’nın ne kadar güçlü bir Tunç Çağı yerleşimi olduğunu doğrulamaktadır.
Troia’da ele geçen ve yaklaşık M.Ö. 1200 tarihli mühür üzerindeki Hint-Avrupa dilinin Anadolu grubuna ait olan Luwi dilindeki yazıt, Çanakkale bölgesinde bilinen ilk yazı örneği olarak kabul edilebilir. Hitit çivi yazılı belgelerinde bahsedilen Wilusa’nın Troia kentini veya Troas bölgesini nitelediği bilinmektedir.
Çanakkale’de Troia dışında çok sayıda Tunç Çağı yerleşimi daha bulunmaktadır. Bunlara örnek olarak Kumtepe, Hanay Tepe, Beşiktepe, Larissa, Tuzla ve Külahlı verilebilir. Çanakkale’nin doğu kesimlerinde Çan, Biga, Bayramiç ve Yenice civarında da Tunç Çağı yerleşimlerinin varlığı bilinmektedir. (Örneğin Pekmezli, Üyücükler, İkizce gibi)
Hitit İmparatorluğu’nun 1190 yıllarında son bulmasıyla Tunç Çağı yerini Demir Çağ’a bırakır ki, bu dönemde Anadolu’da birtakım yerli Anadolu halkları egemenlik sürerler. Bunlardan birisi de sonraları Çanakkale bölgesini de egemenlikleri altına alacak olan Lydia Krallığıdır. M.Ö. 1200 civarında Çanakkale Bölgesi’nde Troia Savaşları’nın başlaması ile Akhalar bölgeye gelmiştir.
M.Ö. 750-550 yılları arasındaki ikiyüz yıllık bir Hellen kolonizasyonu sonunda, çoğu deniz kıyısında olmak üzere bölgede Hellen ticaret kolonisi olarak çok sayıda şehir kurulmuştur. Miletoslular tarafından kurulan Parion, Priapos, Abydos; Aioller tarafından kurulan Sestos, Assos, Dardanos, İonlar tarafından kurulan Hamaksitos; Kolophonlu’lar tarafından kurulan Lampsakos bu koloni şehirlerinden bazılarıdır.
Çanakkale Bölgesi’nde M.Ö. 7. yüz yılın ilk yarısından itibaren ise Lidya Devleti’nin bir hakimiyet kurduğunu görürüz. Öyle ki, bu dönemde koloni kentleri Lidya kralının izni alınarak kurulmuştur. M.Ö. 6. yüz yılın ortalarına doğru ise Atina, Persler ile yapmış olduğu Salamis savaşını kazandıktan sonra, yönünü bu bölgeye çevirmiştir.
Çanakkale Bölgesi M.Ö. 6. yüzyıl ortalarında Pers egemenliğini tanımıştır. İki büyük Pers imparatoru olan Dareios ve Kserkses ise, Troas Bölgesini daima Avrupa’ya ulaşmak için bir kilit noktası olarak görmüşlerdir. Herodotos’a göre Hellespontos üzerinde Asya’dan Avrupa’ya geçmek için, ilk köprüyü yapan Pers imparatoru Kserkses olmuştur.
M.Ö. 4.yüzyıl başlarına gelindiğinde ise, bazı Troas kentleri Pers egemenliğine karşı ortak bir isyana girişmişlerdir. 387 yılında imzalanan Antialkides Barışı ile Perslere tamamen teslim olmuşlardır.
M.Ö. 334 yılında Makedonya kralı Büyük İskender, Perslere karşı büyük bir harekat başlatmış ve Çanakkale Boğazı’nı geçerek Troas Bölgesi’ne gelmiştir. Burada bugünkü Karabiga yakınlarında Koçabaş Çayı kıyısında ünlü Granikos Meydan Savaşı’nda Pers ordusunu yenilgiye uğratarak bölgedeki Pers egemenliğine son vermiştir.
Büyük İskender’in ani ölümü üzerine generallerinden biri olan Antigonos M.Ö. 323 sonrasında Çanakkale bölgesini yönetimi altına almıştır. Bölgedeki fazla nüfusa sahip olmayan, küçük, güçsüz ve dağınık halde bulunan kentler bir araya getirilerek Antigoneia (AleksandriaTroas) adı altında büyük bir kent kurulmuştur. Ancak Çanakkale bölgesinin yönetimi İpsos Savaşı’ndan (M.Ö. 301) sonra tekrar değişmiş, yönetim doğudaki Antigonos’tan batıdaki Lysimakhos’un eline geçmiştir.
M.Ö. 3. yüz yılın başlarında Balkanlar’da ekonomik zorluklar içinde kalmış olan Galatlar, M.Ö. 280 yılında Çanakkale Boğazını’nı geçerek bölgeye egemen olmuşlardır. Burada fazla kalamayarak doğuya yönelmişlerdir. Aynı dönemlerde Bergama Krallığı’da kurulmuştur.
Bölge ise M.Ö. 280-188 yılları arasında Seleukos Krallığı’na bağlanmıştır. M.Ö. 190 yılında Romalılar ile Seleukos kralı III. Antiokhos arasında Magnesia’da yapılan savaştan sonra, savaşın galibi Romalılar bölgeyi bu başarının kazanılmasında kendilerine yardımcı olan Bergama kralı II. Eumenes’e (M.Ö. 197-150) vermişlerdir.
Çanakkale Bölgesi Bergama Kralı III. Attalos’un krallığını M.Ö.133 yılında bir vasiyetname ile Roma İmparatorluğu’na bırakması üzerine Roma eyalet sistemi içerisine alınmış ve Asia eyaletine bağlanmıştır.
Roma İmparatorluğunun 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra Çanakkale bölgesi Doğu Roma İmparatorluğu’nun hakimiyeti altında yönetilmiştir. İmparator Justinian, Sestos’da boğazın geçişini kontrol altında tutmak için bir kale inşa ettirmiştir.
Bölgede Türklerin görünmesi Doğu Roma imparatorluğu dönemine rastlamaktadır. 14. yüzyıl başlarında Anadolu Selçuklu Devleti yıkılınca Ege kıyılarına kadar uzanmışlar ve Çanakkale yöresine de yerleşmeye başlamışlardır. Türklerin bölgede askeri güç olarak tekrar görülmesi 1095’de Çaka beyin Nara Burnu önlerine kadar ilerlemesi ile başlamıştır.
1097’de haçlıların İznik’i alması ile Anadolu içlerine çekilen Anadolu Selçukluları, haçlıların çekilmesinden sonra üst üste akınlar düzenleyerek kaybettikleri yerleri geri alarak, Çanakkale yöresine kadar ilerlemişlerdir. Beylikler döneminde de Karesi Beyliği sınırlarını Çanakkale’ye doğru genişletmiştir.
Çanakkale boğazında Türk hakimiyeti Osmanlılar zamanında oluşmuştur. 1345’te Karesi Beyliği topraklarının büyük bölümünü Osmanlılar kendi topraklarına kattılarsa da Çanakkale Boğazı üzerindeki hakimiyeti 1354 yılında Süleyman Paşanın Gelibolu Kalesi’ni fethi ile gerçekleşmiştir. Ardından da 1356’da Gelibolu’dan sonra Tekirdağ’a kadar Rumeli kıyıları fethedilmiştir.
I.Murad döneminde Anadolu kıyılarının tamamı Osmanlı hakimiyetine geçmiş, fakat Boğaz’ın tamamen kontrolü Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethinden sonra, Boğaz’ın en dar yerine 1462’de inşa ettirdiği kalelerden sonra gerçekleşmiştir. Boğaz bundan sonra, hem İstanbul’un savunmasını üstlenmiş hem de Karadeniz –Akdeniz geçişi ile ilgili hakimiyet planlarının kilidini teşkil ederek sürekli askeri önemini korumuştur…