İsrail, Suriye Savunma Bakanlığı’nı Hedef Aldı

İsrail, Suriye Savunma Bakanlığı’nın girişine insansız hava aracı (İHA) ile saldırı düzenlediğini açıkladı. İsrail, Dürzilere zarar verilmesi durumunda “askeri caydırıcılığı” devreye sokacağını açıklamıştı.

Haber Merkezi / İsrail ordusu (IDF) tarafından yapılan açıklamada, “İsrail Savunma Kuvvetleri, kısa süre önce Şam’da Suriye askeri karargâhının girişine bir drone saldırısı gerçekleştirdi. Güney Suriye’de Dürzî sivillere karşı gelişmeleri izlemeye devam ediyoruz. Siyasi otoritenin direktifleri doğrultusunda bölgeye yönelik saldırılar sürecek ve farklı senaryolara karşı hazırlıklıyız” denildi.

Öte yandan Suriye’nin güneyindeki Süveyda ilinde Dürziler ve Bedevi Arap aşiretler arasında iki gündür devam eden çatışmalarda ateşkes sağlandı. Şam hükümetine bağlı güçlerin asayişi sağlamak üzere gece saatlerinden itibaren bölgeye konuşlandırılmasının ardından Suriye Savunma Bakanlığı tarafların ateşkesi kabul ettiğini duyurdu. Bakanlıktan yapılan açıklamada “Şehrin ileri gelenleri arasında varılan uzlaşının ardından Süveyda’daki tüm gruplar ateşkes ilan etti” denildi.

Dürzi azınlığın dinî liderleri bir açıklama yaparak hükümet birliklerinin bölgeye girmesine onay vermiş ve silahlı gruplara ateşkes çağrısı yapmıştı.

Suriye İçişleri Bakanlığı, iki gündür devam eden çatışmalarda 30 kişinin öldüğünü açıklarken Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi yerel kaynak ağına dayanarak ölü sayısının 99’a yükseldiğini, 200’den fazla kişinin yaralandığını bildirdi. Çatışmalarda ikisi çocuk, ikisi kadın toplam 60 Dürzi’nin, 18 Bedevi milis, 14 asker ve askerî üniformalı kimliği bilinmeyen yedi savaşçının öldüğü kaydedildi.

Paylaşın

“Şam, Golan Tepeleri’ni İsrail’e Verecek” İddiası

Şam yönetiminin, İsrail’in kendilerini tanıması karşılığında Golan Tepeleri’nin işgal edilen kısımlarını resmen vermeye razı geldiği öne sürüldü. ABD dışında bu bölgeleri İsrail toprağı olarak tanıyan yok.

Lübnan’daki özel bir TV kanalı, pazar günkü haberinde Suriye-İsrail müzakerelerine dair önemli bir iddiaya yer verdi.

LBCI’daki Toni Mrad imzalı haberde, “Bir zamanlar hayal bile edilemeyecek bir manşet gerçek olabilir: İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’yla Şam’da görüşüyor” ifadesi kullanıldı.

Yeni Şam yönetiminin, İsrail’in kendilerini tanıması karşılığında Golan Tepeleri’nin 1967’de işgal edilen kısımlarını resmen vermeye razı geldiği öne sürüldü. Suriye’nin, Beşar Esad’ın düşüşü sırasında ve sonrasında kaybettiği topraklarıysa Tel Aviv’den geri istediği iddia edildi.

Önceden Suriye, İsrail’in Golan Tepeleri’nden tamamen çekilmesini isterken Tel Aviv bu talebi barış anlaşmasının önünde bir engel olarak görülüyordu. İki ülke, 1948’den beri teknik olarak savaş halinde.

Ahmed Şara önderliğindeki rejimin diğer talepleri şöyle sıralandı: Ülkenin güneyindeki güvenlik düzenlemelerinin açıkça tanımlanması, Ürdün, Suriye ve İsrail’in sınırlarının netleştirilmesi, ABD’nin Suriye’ye destek vermesi.

İsrail Ulusal Güvenlik Danışmanı Tzachi Hanegbi, Şam’la doğrudan temasta olduklarını geçen hafta açıklamıştı: “İsrail’le Suriye rejimi her gün her düzeyde doğrudan diyalog yürütüyor. Ben oradaki siyasi yetkililerle bu süreci yürütüyorum.”

İsrail, Suriye’ye ait Golan Tepeleri’ni 1967’den beri işgal altında tutuyor. ABD dışında bu bölgeleri İsrail toprağı olarak tanıyan yok.

İsrail’le Suriye arasında 1974’te imzalanan Kuvvetlerin Çekilmesi Anlaşması, tampon bölge ve silahtan arındırılmış bölgenin sınırlarını belirliyor. Ancak 8 Aralık 2024’te 61 yıllık Baas rejiminin çökmesiyle eş zamanlı olarak İsrail ordusunun Suriye’ye saldırıları arttı.

Ülkedeki askeri altyapıyı imha etmeye başlayan İsrail ordusu, Golan Tepeleri’ndeki işgalini genişleterek başkent Şam’ın 25 kilometre yakınlarına kadar sokuldu.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Beşar Esad’ın Devrilmesinden Bu Yana İki Milyon Suriyeli Geri Döndü

Beşar Esad’ın devrilmesinden bu yana iki milyonun üzerinde Suriyeli yerinden edilmiş kişi ve mülteci evlerine geri döndü. Esad 8 Aralık 2024 tarihinde ülkeden kaçarak Rusya’ya sığınmıştı.

Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi, Beşar Esad’ın devrilmesinden bu yana iki milyon Suriyelinin evine döndüğünü söyledi.

Grandi, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü için Suriye’ye hareket etmeden önce X hesabından paylaştığı mesajda “Aralık’tan bu yana iki milyonun üzerinde Suriyeli yerinden edilmiş kişi ve mülteci evlerine geri döndü… Bölgede artan gerilimlere rağmen umut verici bir işaret” ifadelerini kullandı:

Suriye’nin komşusu Lübnan’ı ziyareti sırasında yaptığı açıklamada, “Yeni bir istikrarsızlık ve göç dalgasına değil, siyasi çözümlere ihtiyacımız var” ifadelerini kullanan Grandi’nin bu açıklaması, İsrail’in İran’a yönelik saldırıları sonucu 90 milyon nüfusa sahip ülkede rejimin çökerek yeni bir istikrarsızlığın tetiklenmesinden endişe edildiği bir dönemde geldi.

Suriye’de geçen yılın son ayında, Heyet Tahrir Şam (HTŞ) öncülüğündeki silahlı muhalifler yaklaşık 10 gün süren saldırıların sonunda başkent Şam’a ulaşmış, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad 8 Aralık 2024 tarihinde ülkeden kaçarak Rusya’ya sığınmıştı.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz geçen hafta, Beşar Esad’ın devrilmesinden bu yana Türkiye’den ülkelerine gönüllü dönen Suriyelilerin sayısının ise 273 bini aştığını açıklamıştı.

BM, 14 yıllık iç savaşın ardından ülkenin yeniden inşasının 400 milyar doları bulabileceğini öngörüyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

ABD, Suriye’deki İki Üsten Daha Çekildi

ABD, Suriye’nin Haseke vilayetindeki El-Vazir ve Tel Beydar üslerinden çekildi. Böylece, Donald Trump’ın ABD Başkanı olarak göreve başlamasından bu yana ABD’nin Suriye’de çekildiği üs sayısı en az dört oldu.

Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) komutanı, bu çekilmelerin IŞİD’in (Irak Şam İslam Devleti) yeniden güç kazanmasına zemin hazırladığını söyledi.

Reuters muhabirlerinin yaptığı saha gözlemleri, Amerikan askerlerinin ülkedeki varlığını hızla azalttığını ortaya koydu. Muhabirlerin son bir haftada ziyaret ettiği iki üs, büyük ölçüde boşaltılmış durumda. Her iki üs de yaklaşık on yıldır ABD tarafından desteklenen Kürt güçler liderliğindeki SDG mensuplarının küçük birlikleri tarafından korunuyor.

Üslerde daha önce kullanılan gözetim kameralarının söküldüğü, çevre güvenliği için kullanılan jiletli tellerin sarkmaya başladığı gözlemlendi. Üslerden birinde yaşayan bir Kürt siyasetçi, ABD askerlerinin artık orada olmadığını söyledi. Diğer üste görev yapan SDG askerleri de Amerikan güçlerinin kısa süre önce ayrıldığını doğruladı ancak tam tarih vermedi. Pentagon konu hakkında yorum yapmayı reddetti.

Bu gelişmeyle birlikte, gazeteciler ilk kez sahadan doğrulama yaparak ABD’nin Haseke vilayetindeki El-Vazir ve Tel Beydar üslerinden çekildiğini belgelemiş oldu. Böylece Başkan Donald Trump’ın göreve gelmesinden bu yana ABD’nin Suriye’de çekildiği üs sayısı en az dört oldu.

Trump yönetimi, bu ay başında yaptığı açıklamada, Suriye’nin kuzeydoğusundaki sekiz üssün yedisinden çekilerek sadece birinde kalacağını belirtmişti. The New York Times’ın nisan ayında bildirdiğine göre, asker sayısı 2.000’den 500’e düşürülebilir.

SDG, şu an bölgede kaç ABD askeri kaldığına ve açık olan üslerin sayısına ilişkin soruları yanıtsız bıraktı.

Ancak SDG Komutanı Mazlum Abdi, yaptığı açıklamada yalnızca bir üste birkaç yüz askerin bulunmasının IŞİD tehdidini önlemek için ‘yetersiz’ olduğunu belirtti. Abdi, “IŞİD tehdidi son dönemde ciddi şekilde arttı. Ama bu ABD ordusunun planıydı. Uzun zamandır biliyoruz ve onlarla birlikte hareket ederek boşluk oluşmaması ve baskının sürmesi için çalışıyoruz,” dedi.

Abdi, bu açıklamayı Cuma günü, İsrail’in İran’a yönelik hava saldırıları başlattığı gün yaptı. Yeni başlayan İsrail-İran savaşının Suriye’ye sıçrayıp sıçramayacağına dair bir değerlendirme yapmaktan kaçındı ancak “Kendimi burada, ABD üssünde güvende hissediyorum,” dedi.

Röportajdan sadece birkaç saat sonra, iki SDG güvenlik kaynağına göre İran yapımı üç füze El Şedadi üssünü hedef aldı ancak ABD savunma sistemleri tarafından düşürüldü.

IŞİD, Suriye kentlerinde yeniden faaliyete geçiyor

2014-2017 yılları arasında Irak ve Suriye’nin geniş bölgelerini kontrol eden IŞİD bu dönemde kent meydanlarında halka açık infazlar yapmış, Ezidi kadınları seks kölesi olarak kaçırmış ve yabancı gazetecilerle yardım çalışanlarını idam etmişti.

Grup, Suriye’nin Rakka ve Irak’ın Musul kentlerindeki kalelerinden, Avrupa ve Ortadoğu ülkelerine ölümcül saldırılar düzenlemişti.

ABD öncülüğündeki 80’den fazla ülkeden oluşan koalisyon, uzun süren bir askeri operasyonla IŞİD’in toprak hâkimiyetine son verdi. Operasyonlar, Irak ordusu ve SDG’ye destekle yürütülmüştü.

Ancak SDG Komutanı Abdi’ye göre, Aralık ayında Beşar Esad’ın İslamcı gruplar tarafından devrilmesinin ardından IŞİD yeniden güç kazanmaya başladı. Abdi, bazı kentlerde IŞİD hücrelerinin aktif hale geldiğini ve Suriye rejimine karşı savaşmış bazı yabancı cihatçıların da örgüte katıldığını belirtti. Ayrıntı vermedi.

Ayrıca, Esad rejiminin düşüşünden sonra oluşan kaosta, IŞİD’in rejime ait silah ve mühimmat depolarını ele geçirdiğini de ifade etti.

Bazı Kürt yetkililer Reuters’a verdikleri demeçlerde, IŞİD militanlarının ABD’nin boşalttığı üslerin çevresinde -özellikle Deyrizor ve Rakka kentleri yakınlarında- daha rahat hareket etmeye başladığını söyledi.

Fırat Nehri’nin doğusundaki SDG kontrolündeki bölgelerde, IŞİD son dönemde birçok saldırı düzenledi ve en az 10 SDG savaşçısı ile güvenlik görevlisini öldürdü. Bu saldırılar arasında, Abdi’nin röportaj verdiği ABD üssü yakınlarında bir petrol tanker konvoyuna yönelik yol kenarına döşenmiş bomba saldırısı da yer alıyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Suriye’de Kadınlara “Kamu Ahlakı” Gerekçesiyle Tesettür Mayo Zorunluluğu

Suriye’de kadınlara yüzerken, “kamu güvenliğinin standartlarını iyileştirmek ve kamu ahlakını korumak” gerekçesiyle, vücudu örten tesettür mayo giymesi zorunluluğu getirildi. 

Aralık 2024’te Ahmed Şara liderliğindeki İslamcı isyancı güçler Beşar Esad rejimini devirerek yıllardır süren iç savaşı sona erdirmişti. Bunun ardından ülkenin geçiş hükümetinin başına geçen Şara, ülkeyi kapsayıcı bir şekilde yöneteceği sözünü yinelemişti.

Suriye’de geçiş hükümeti, kadınların halka açık plajlarda ve yüzme havuzlarında yüz, eller ve ayaklar dışında vücudu örten tesettür mayo veya diğer “uygun” kıyafetleri giymesi gerektiğini duyurdu.

Suriye devletine ait haber kanalı El-İhbariye el-Suriye’nin haberine göre, Turizm Bakanlığı tarafından çıkarılan düzenlemelerin amacı “kamu güvenliğinin standartlarını iyileştirmek ve kamu ahlakını korumak”.

Yönergede, özel plajlar, kulüpler ve havuzlar ile dört yıldızın üzerindeki otellerin düzenlemeden muaf tutulduğu belirtildi. Kadınlar Suriye’deki halka açık plajlarda genellikle muhafazakar giyiniyor ancak bazı kadınlar Batılı mayo stillerini tercih edebiliyor.

Yeni yönetmeliğe göre, plaj ve halka açık havuzlara gidenlerin “daha muhafazakar mayolar” giymesi gerekiyor. Düzenlemede “vücudun daha fazla kısmını kapatan burkini veya mayolar” ifadesine yer veriliyor.

Kararnamede, kadınların yüzme alanları arasında hareket ederken de mayolarının üzerine kapalı veya bol giysiler giymeleri gerektiği belirtildi. Kararnamede, “Plaj dışında uygun şekilde örtünmeden mayo ile dolaşmak yasaktır” denildi.

Karara göre erkeklerin de yüzmedikleri zamanlarda gömlek giymeleri ve yüzme alanları dışında çıplak göğüsle gezmemesi gerekiyor. Açıklamada muafiyet tanınan yerlerde “normal Batı mayolarının” genel olarak serbest olduğu belirtildi ancak bunların “kamu zevki sınırları içinde” kalması gerektiği belirtildi.

Kararda, genel olarak omuz ve dizleri kapatan bol giysiler giyilmesi ve “şeffaf ve dar giysilerden kaçınılması” gerektiği ifade edildi. Yönergede kurallara uymayanların cezalandırılıp cezalandırılmayacağı veya kuralların nasıl uygulanacağı belirtilmedi. Ancak plajlarda uyumu izlemek için cankurtaranlar ve denetçiler atanacağı belirtildi.

Aralık 2024’te Ahmed Şara liderliğindeki İslamcı isyancı güçler Beşar Esad rejimini devirerek yıllardır süren iç savaşı sona erdirmişti. Bunun ardından ülkenin geçiş hükümetinin başına geçen Şara, ülkeyi kapsayıcı bir şekilde yöneteceği sözünü yinelemişti.

Mart ayında Şara, beş yıllık geçiş dönemini kapsayan bir anayasa bildirgesi imzalamıştı. Belgede, önceki anayasada olduğu gibi cumhurbaşkanının dininin İslam olduğu belirtiliyor. Buna ek olarak İslam hukukunun yasamanın “kaynaklarından biri” değil “ana kaynağı” olduğu söyleniyor. Bildirgede ayrıca kadın hakları, ifade özgürlüğü ve medya özgürlüğü de güvence altına alınıyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Bakan Güler’den “Suriye” Açıklaması: Askerleri Çekme Planımız Yok

Türkiye’nin Suriye’deki önceliğinin bu ülkenin toprak bütünlüğünü korumak ve terörden arındırmak olduğunu belirten Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler, Türkiye’nin şu an için askerlerini çekmeyi planlamadığını söyledi.

Yaşar Güler, Suriye’deki 20 bini aşkın Türk askerinin çekilmesi ya da yerinin değiştirilmesine dair tartışmalara girilmesi için henüz çok erken olduğunu sözlerine ekledi.

Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler, Reuters haber ajansına yaptığı açıklamada, Suriye ordusuna eğitim ve danışmanlık desteği veren Türkiye’nin şu an için bu ülkedeki askerlerini çekme gibi bir planı olmadığını açıkladı. Türkiye’nin Suriye’deki önceliğinin bu ülkenin toprak bütünlüğünü korumak ve terörden arındırmak olduğunu belirten Güler, Ankara’nın bu doğrultuda Şam’a destek verdiğini söyledi.

Millî Savunma Bakanı Güler, “Bir yandan Suriye’nin savunma kapasitesini artırmaya yönelik adımlar atarken bir yandan da askeri eğitim ve danışmanlık hizmetleri sağlamaya başladık” diye konuştu.

Reuters’ın sorularına yazılı yanıt veren Güler, Suriye’deki 20 bini aşkın Türk askerinin çekilmesi ya da yerinin değiştirilmesine dair tartışmalara girilmesi için henüz çok erken olduğunu sözlerine ekledi. Bakan Güler, “bunun ancak Suriye’de barış ve istikrar sağlandığında, bölgedeki terör tehdidi tümüyle ortadan kaldırıldığında, Türkiye’nin sınır güvenliği tam olarak sağlandığında ve ülkesinden kaçan insanların onurlu bir şekilde dönüşleri tamamlandığında yeniden değerlendirilebileceğini” belirtti.

Türkiye, Esad rejiminin devrilmesinin ardından Suriye’ye yüzlerce saldırı düzenleyen İsrail’i bu ülkedeki barış sürecini baltalamakla suçluyor. Türkiye ve İsrail, iki ülke askerlerinin Suriye’de karşı karşıya gelmesine yol açabilecek durumlar yaşanmaması için bir çatışmasızlık mekanizması kurmanın yollarını da arıyor.

Güler, Reuters’a yaptığı açıklamada, “bir iletişim ve koordinasyon yapısının” yanı sıra “istenmeyen olayların önlenmesine” yönelik bir çatışmasızlık mekanizmasının kurulması için teknik seviyedeki görüşmelerin sürdüğünü belirtti. Güler, “Bu hattı kurma ve eksiksiz şekilde faaliyete geçirme yönündeki çabalarımız devam ediyor. Ancak unutulmamalı ki çatışmasızlık mekanizması normalleşme anlamına gelmiyor” diye ekledi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

ABD, Suriye’deki Askeri Varlığını Azaltmaya Başladı

İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), ABD güçlerinin Suriye’nin doğusundaki Deyr ez-Zor eyaletindeki iki büyük askeri üsten çekildiğini bildirdi.

Haber Merkezi / SOHR’a göre, geri çekilme 18 Mayıs’ta kademeli olarak başladı ve son 48 saatte hızlandı. Zırhlı araçlar ve lojistik ekipmanlar da dahil olmak üzere ABD askeri konvoylarının, ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrol ettiği bölgedeki stratejik karakollar olan el-Ömer petrol sahası ve Konoco gaz sahasından ayrıldığı görüldü.

Çekilmenin ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyona ait uçakların yoğun uçuşları sırasında gerçekleştiği belirtildi. Geri çekilmenin ardından boşalan yerlere SDG özel kuvvetler komandoları konuşlandırıldı.

Gözlemevinin kaynaklarından alınan bilgiye göre, ABD kara birlikleri bu iki noktadan çekilirken, koalisyon güçlerinin desteğiyle IŞİD militanlarına yönelik ortak operasyonlar, ABD güçlerinin bulunduğu Haseke ilinin güneyindeki Şeddadi üssünden devam edecek.

Gözlemevi, ABD’nin bu mevzilerden çıkmasının tam bir geri çekilme anlamına gelmediğini, ancak yine de bölgedeki ABD birliklerinin en önemli yeniden konumlanmalarından biri olduğunu kaydetti.

Öte yandan ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, NTV televizyonuna verdiği demeçte ABD’nin Suriye’deki askerî varlığını azaltmaya başladıklarını ve bir üs dışında diğer tüm askerî üslerin kapatılmasını planladıklarını kaydetti.

Beşar Esad rejiminin 8 Aralık’ta devrilmesinin ardından, Doğal Kararlılık Operasyonları (OIR) kapsamındaki askerlerin çekilmeye başlandığını belirten Barrack, “OIR çerçevesindeki varlığımızın azaltılması gerçekleşiyor. 8 üsten, 5 ve 3’e düştük, sonunda bire indireceğiz” dedi. OIR, 2014 yılında IŞİD’e karşı mücadele hedefiyle oluşturulmuştu.

NTV’ye verdiği röportajda Esad’ı devirerek iktidara gelen Ahmed Şara yönetiminin güvenlik konusunda hâlâ büyük sınamalarla karşı karşıya olduğunu belirten Barrack, ülkedeki etnik ve dinî grupların entegre edilmesi çağrısı yaparak “Hâlâ çok aşiretsel. Bir araya getirmek çok zor. Ama bunun gerçekleşeceğini düşünüyorum” diye konuştu.

Paylaşın

Avrupa Birliği, Suriye’ye Yönelik Yaptırımları Kaldırdı

ABD’nin ardından Avrupa Birliği de (AB), Mart 2011’de iç savaşın patlak vermesinin ardından başlayan Suriye’ye yönelik ekonomik yaptırımları kaldırma kararı aldı.

Geçen hafta ABD’de Donald Trump yönetiminin Suriye’ye uygulanan yaptırımların kaldırılacağını açıklaması ve Trump’ın Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da Suriye Geçiş Dönemi Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile bir araya gelmesi, AB’nin de yaptırımları kaldıracağı beklentisini doğurmuştu.

Kararı sosyal medya hesabından duyuran AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, “Suriye halkının yeni, kapsayıcı ve barışçıl bir Suriye’yi yeniden inşa etmesine yardımcı olmak istiyoruz” dedi. Kallas, AB’nin son 14 yıl boyunca Suriyelilerin yanında olduğunu ve olmaya devam edeceğini söyledi.

AB’nin kararı sonrasında açıklama yapan Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani, ekonomik yaptırımların kaldırılmasının, “Şam yönetimine destek konusunda uluslararası iradeyi yansıttığını” söyledi.

“Bugün Suriye halkı ülkesinin yeniden inşasında çok önemli ve tarihî bir fırsat yakalamıştır” diyen Şeybani, “Gün, yaptırımların kaldırılmasından yararlanma günüdür. Suriye’de yatırım yapmak isteyen, Suriye ile iş birliği yapmak isteyen herkese kapılarımız açık. Artık yaptırımlar yok” dedi.

AB diplomatik kaynakları, Suriye’de Alevi azınlığa yönelik geçen aylarda yaşanan şiddet olaylarına atıfla etnik gerilimin tırmandırılmasından sorumlu kişilere yönelik bireysel yaptırımlar uygulanacağı sinyali verdi. Diplomatik kaynaklara göre Esad rejimini hedef alan yaptırımlarla sivillere baskı için kullanılacak türden silah ve teçhizata yönelik yaptırımlar ise yürürlükte kalacak.

AB’nin Suriye’ye yönelik yaptırımları, Mart 2011’de iç savaşın patlak vermesinin ardından başladı. Yaptırımlar, Beşar Esad yönetimi ile bağlantılı, insan hakları ihlallerinden sorumlu tutulan kişilere yönelik seyahat yasakları, mal varlıklarının dondurulması gibi bireysel kısıtlayıcı tedbirleri içeriyordu.

Hayat Tahrir eş-Şam (HTŞ) liderliğinde Esad yönetimi Aralık 2024’te devrildikten sonra AB şubat ayında Suriye’ye yönelik bankacılık, enerji ve ulaşım gibi sektörleri hedef alan yaptırımları “askıya almaya” karar verdiğini duyurmuştu.

AB ülkeleri mart ayında diğer uluslararası paydaşlarıyla birlikte Suriye’ye 5,8 milyar euro yardım taahhüdünde bulunmuştu. 17 Mart’ta dokuzuncusu düzenlenen AB’nin yıllık Suriye konferansında alınan kararı açıklayan Kallas, yardımın Suriye’ye kritik bir geçiş döneminde destek olacağını ve sahadaki acil ihtiyaçlara yanıt vereceğini belirtmişti.

Paylaşın

Suriye’de Aleviler Silah Zoruyla Evlerinden Atılıyor

Suriye’de geçici Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara’nın kapsayıcı bir yönetim sözü vermesine rağmen, ülkede yaşayan Aleviler silah zoruyla evlerinden tahliye edildiklerini ifade ediyorlar.

Suriye’de Alevi nüfusunun yoğun olduğu Lazkiye ve Tartus’ta martta çatışmalar yaşanmıştı. Birleşik Krallık merkezli Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü (SOHR), yaklaşık 1600 kişinin Şam destekli milisler tarafından öldürüldüğünü öne sürmüştü. Bunlardan 600’den fazlasının sivillerden oluştuğu aktarılmıştı.

Reuters’ın haberinde, Heyetu Tahriru’ş Şam’ın (HTŞ) aralıkta yönetimi ele geçirmesinden bu yana yüzlerce Alevinin, güvenlik güçleri tarafından Şam’daki evlerinden zorla çıkarıldığı savunuluyor.

Kimliklerinin paylaşılmaması şartıyla konuşan iki hükümet yetkilisi, Şam’da çoğunluğu Alevi olmak üzere binlerce kişinin evlerinden atıldığını belirtiyor.

Yetkililer, bu kişilerin çoğunun kamudaki görevleri dolayısıyla devlet tarafından tahsis edilen konutlarda oturduğunu, artık çalışmadıkları için buralarda kalma haklarını kaybettiğini söylüyor.

Şam’ın bir banliyösünde yaşayan ve adının gizli tutulmasını isteyen Alevi bir belediye başkanı, martta 2 bin aileden 250’sinin tahliye edildiğini belirtiyor.

Belediye başkanı, Beşar Esad’ın devrilmesinin ardından HTŞ tarafından kurulan Genel Güvenlik Servisi’nden (GSS) bir yetkiliyle yaptığı görüşmeyi de anlatıyor. Telefon görüşmesinde, GSS yetkilisinin belediye başkanından bir aile için boş ev bulmasını talep ettiği, kiralık daire olmadığı yanıtını alınca da ona Alevilerden birini evden çıkarmasını söylediği savunuluyor.

Üç üst düzey GSS yetkilisi, Esad rejimiyle bağlantılı olduğu düşünülen kişilere ait mülkleri yönetmek için iki komite kurulduğunu belirtiyor. Komitelerden birinin el koyma işlemlerini, diğerininse şikayetleri değerlendirmeyi üstlendiği aktarılıyor.

Haberde, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet Şara’nın, tahliyelerden ne ölçüde haberdar olduğuna ya da komiteleri denetleyip denetlemediğine ilişkin net bilgi bulunmadığı yazılıyor.

Şam’ın Alevi mahallelerinden Dahyet el-Esad’da yaşayan 4 çocuk annesi Üm Hüseyin, ocak ayında evine gelen maskeli ve silahlı iki kişinin GSS mensubu olduğunu söylediğini ve mülkü boşaltmaları için kendilerine sadece iki dakika süre tanındığını öne sürüyor.

“Bu evde 22 yıldır yaşıyoruz, tüm birikimimizi buraya yatırdık. Başka yerde kiraya çıkamayız” diyen Hüseyin, ertesi gün dükkanlarına da aynı kişilerce el konduğunu savunuyor.

Alevi Suriyelilerden Refa Mahmud da 20 Şubat’ta 7 silahlı kişinin evine gelerek, 15 yıl önce satın aldıkları mülkü boşaltmamaları halinde kendisini ve ailesini öldürmekle tehdit ettiğini ileri sürüyor.

Reuters, düzenlenen baskınlarda Alevi vatandaşların herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın zorla evlerinden çıkarıldığını yazıyor.

Suriye’de Alevi nüfusunun yoğun olduğu Lazkiye ve Tartus’ta martta çatışmalar yaşanmıştı. Birleşik Krallık merkezli Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü (SOHR), yaklaşık 1600 kişinin Şam destekli milisler tarafından öldürüldüğünü öne sürmüştü. Bunlardan 600’den fazlasının sivillerden oluştuğu aktarılmıştı.

Şara, iddiaları reddederek saldırıları Esad rejimi destekçilerinin düzenlediğini ileri sürmüş, olayla ilgili inceleme başlatıldığını ve tüm sorumluların cezalandırılacağını duyurmuştu.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Suriye’de Kürt Gruplardan “Federal Sistem” Hamlesi

Suriye’de Kürt grupların federal sistem üzerinde uzlaştıkları bildirildi. Federal sistem talebinin nisan ayı sonunda yapılacak bir konferansta açıklanmasının beklediği kaydedildi.

Barzanilerin desteklediği ENKS’nin eski başkanı Süleyman Oso, Beşar Esad rejiminin devrildiği aralık ayından bu yana yaşanan gelişmelerin pek çok Suriyelinin federal sistemi en iyi çözüm olarak görmesine yol açtığını kaydetti.

Suriye’de Beşar Esad rejiminin Aralık ayında devrilmesinin ardından yeni yönetimle bir anlaşma imzalayan Kürtler ilk kez federalizm talebini gündeme getirmeye hazırlanıyor.

Suriye’de 14 yıllık iç savaş döneminde ülke topraklarının dörtte birini ele geçiren Kürtler, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi (KDSÖY) adı altında bir yapı oluşturmuştu.

Omurgasını Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü YPG’nin oluşturduğu ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri geçen ay, Suriye Geçiş Dönemi Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile bir mutabakat imzalamış ve özerk yönetime bağlı yapıların ve silahlı güçlerin merkezî yönetime katılmasında uzlaşılmıştı.

Ancak Kürt gruplar uzlaşma sonrasında Suriye’deki yönetimin, verilen sözlere rağmen Suriye’nin çoğulcu yapısını göz ardı ettiği eleştirilerini dile getirmişti. Reuters haber ajansına konuşan Suriyeli Kürt kaynaklar, KDSÖY’ün de aralarında bulunduğu rakip Kürt oluşumların geçen ay federalizmi de içeren ortak bir siyasi vizyon üzerinde uzlaşmaya vardıklarını bildirdi.

Söz konusu toplantının Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü PYD ile Kuzey Irak’taki Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) desteğiyle kurulan Suriye Kürt Ulusal Konseyini (ENKS) bir araya getirdiği belirtiliyor. Türkiye’nin Kuzey Irak’taki KDP’nin yönetimindeki Barzani ailesiyle yakın ilişkileri bulunuyor.

KDSÖY’ün üst düzey yetkililerinden Badran Jia Kurd, uzlaşmanın Suriye’de bölgesel özerklik ve askerî yapılara izin verecek bir federal sistem talebini içerdiğini belirterek, ortak siyasî vizyonda “federal, çoğulcu, demokratik parlamenter sistem” vurgusu yapıldığını kaydetti.

Suriye’de her bölgenin “idarî, siyasî ve kültürel özelliklerinin korunmasının” temel bir konu olduğunu belirten Kurd, bunun “bölge içinde yerel yasama konseyleri, bölgesel işleri yönetecek idarî yapılar ve bunlara bağlı iç güvenlik güçlerini gerekli kıldığını” söyledi. KDSÖY yetkilisi, bu unsurların Suriye’nin anayasal çerçevesinde yer alması gerektiğine de vurgu yaptı.

KDSÖY, önceki açıklamalarında federalizm kelimesini hedef olarak telaffuz etmekten kaçınmış, bunun yerine ademi merkeziyetçilik taleplerini dile getirmişti. Suriye Geçiş Dönemi Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, şimdiye kadarki açıklamalarında federal sisteme karşı olduğunu her fırsatta dile getirmişti.

Barzanilerin desteklediği ENKS’nin eski başkanı Süleyman Oso, “ortak Kürt siyasî vizyonunun, Nisan ayı sonunda yapılacak bir konferansta resmen açıklanmasını beklediğini” kaydetti.

Esad rejiminin devrildiği Aralık ayından bu yana Suriye’de yaşanan gelişmelerin pek çok Suriyelinin federal sistemi en iyi çözüm olarak görmesine yol açtığını kaydeden Oso, “Suriye, farklı etnik köken, din ve mezhepten insanların yaşadığı bir ülke. Suriye’nin birliğini korumak için en iyi çözümün federal sistem olduğuna inanıyoruz. Şam’a gittiğimizde tabii ki görüş ve taleplerimizi gündeme getireceğiz” dedi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın