SDG Komutanı Mazlum Abdi: Suriye Ordusuna Katılmak İçin Anlaştık

Associated Press’e (AP) konuşan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Komutanı Mazlum Abdi, SDG’nin merkezi orduya entegrasyonu konusunda Şam’la prensip anlaşmasına vardıklarını söyledi.

Abdi’nin açıklamaları, Ahmed Şara hükümeti ve SDG arasında Mart ayında başlayan müzakerelerin pozitif yönde seyrettiğine dair beklentileri artırdı.

Abdi geçtiğimiz günlerde de AFP’ye bir mülakat vermiş, SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu konusunda “ön anlaşma” sağlandığını duyurmuştu.

AP’nin haberine göre SDG ve Şam arasındaki prensip anlaşmanın en önemli unsuru Kürt savaşçıların bireysel olarak mı yoksa örgütlü halde mi Suriye ordusuna katılacağına ilişkin.

Bu konuda bir birleşme mekanizması üzerinde uzlaştıklarını söyleyen Abdi, “Söz konusu olan büyük bir sayı, on binlerce asker ve binlerce iç güvenlik gücünden bahsediyoruz. Bu yapı, diğer küçük gruplar gibi bireysel olarak Suriye ordusuna katılamaz. Bunun yerine Savunma Bakanlığının kurallarına uygun biçimde oluşturulmuş büyük askeri birlikler olarak katılacaklar” dedi.

Bu süreci yönetmesi için bir komite kurulduğunu da belirten Abdi, SDG’den orduya katılacak asker ve komutanların “iyi rütbeler” almasını beklediğini ifade etti.

Suriye’nin kuzeyi ve doğusundaki toprakları kontrol eden SDG, IŞİD’e karşı savaşta öncü güç olarak önemli bir askerî tecrübe kazandı. Amerikan ordusunun destek verdiği SDG, görece iyi ekipmanlara da sahip.

Abdi, sahip oldukları tecrübenin Suriye ordusunu güçlendireceğini ifade etti.

Abdi yalnızca ordunun değil, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi (AANES) topraklarında görev yapan polis gücünün de merkezi polis teşkilatına katılacağını, bu konuda da prensip anlaşmaya vardıklarını belirtti. Daha önce SDG, polis teşkilatının özerkliğini talep ediyordu.

SDG komutanı Suriye’de geçtiğimiz aylarda yaşanan ve Aleviler ile Dürzilerin hedef alındığı mezhep çatışmalarının entegrasyon sürecini yavaşlattığını, Mart ayında Şam’la yapılan anlaşmanın uygulanmasının bu nedenle şu ana dek geciktiğini belirtti. Benzer şiddet olaylarının tekrarlanmamasının önemine vurgu yaptı.

Anlaşma, silahlı güçlerin yanı sıra Kürt bölgesindeki tüm sivil ve ekonomik kurumların da merkezi yönetimle entegrasyonunu öngörüyor.

Abdi, Şam ile yaptıkları anlaşmanın Türkiye’nin itirazlarını gidereceğini de umuyor.

SDG’yi PKK’nın bir uzantısı olarak gören ve terör örgütü sayan Türkiye, Suriye’de silah tekelinin Şam’a geçmesini istiyor. Ankara sınır kapıları, petrol kuyuları gibi stratejik altyapının denetiminde de tek söz sahibi olarak Şam’ı görmek istiyor.

Abdi, Şam ile varılan anlaşmanın Türkiye’yi de memnun edeceği konusunda iyimser, “Eğer biz Suriyeliler olarak anlaşmaya varırsak, ki şu anda olan bu, Türkiye’nin Suriye’ye müdahale etmesi için bir gerekçesi kalmayacaktır” diyor.

AP’ye yaptığı açıklamada Mazlum Abdi, SDG’nin Suriye ordusuna katılması konusunda “Türk tarafında bir miktar esneklik gözlemlediklerini” de söyledi.

Paylaşın

Suriye’de SDG İle Geçiş Hükümeti Güçleri Arasında Şiddetli Çatışmalar

Suriye Demokratik Güçleri (SDG ) ile Suriye Geçiş Hükümeti Savunma Bakanlığı’na bağlı güçler arasında Halep’in Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerinde şiddetli çatışmalar çıktı.

Haber Merkezi / SDG bağlantılı Hawar Haber Ajansı’na göre, geçiş hükümeti güçlerinin mahalle girişlerini kapatmasını protesto eden gösteriler sırasında çok sayıda sivil göz yaşartıcı gazdan etkilendi.

Ajans, hükümet güçlerinin bölgeyi havan topları ile bombalayarak durumu daha da kötüleştirdiğini bildirdi.

Suriye’nin resmi haber ajansı SANA, SDG üyelerinin iki mahalle yakınlarındaki geçiş hükümeti kontrol noktalarını hedef aldığını, bir geçiş hükümeti gücü mensubunun hayatını kaybettiğini, üç kişinin de yaralandığını bildirdi. 

İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), geçiş hükümeti güçlerinin Şeyh Maksud mahallesine yönelik saldırı girişimine ilişkin yaptığı açıklamada, geçiş hükümeti güçlerinin ağır ve orta boy silahlar kullandığı ifadelerine yer verdi.

Gözlemevi, hükümet güçlerinin Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerine tüm girişleri kapatarak mahalleleri fiilen kuşatma altına aldığını bildirdi. İki mahalle SDG kontrolünde, ancak giriş ve çıkışlar geçici hükümet güçlerinin denetimi altında.

Çatışmalar, Halep’teki kilit ilçelerin kontrolü konusunda SDG ile hükümet güçleri arasında aylardır süren sürtüşmelerin ardından geldi.

SDG komutanı Mazlum Abdi ile Suriye lideri Ahmed el-Şara arasında 10 Mart’ta imzalanan anlaşmaya göre, iki mahalle ulusal kurumlara entegre edilecek, ancak SDG yönetimi altında kalacaktı.

Paylaşın

Suriye’de Seçim Aldatmacası

Suriye’de 5 Ekim 2025’te gerçekleştirilen Halk Meclisi (parlamento) seçimleri, Beşar Esad rejiminin Aralık 2024’te devrilmesinden sonraki ilk seçim olarak tarihe geçti.

Haber Merkezi / Seçimler, geçiş hükümeti lideri Ahmed el-Şara (eski adıyla Ebu Muhammed el-Colani) yönetiminde dolaylı bir yöntemle yapıldı:

Ülkenin 10 ilindeki 50 seçim bölgesinde yaklaşık 6 bin seçici delege (Seçiciler Kurulu / Elektoral Kolej), 210 sandalyenin üçte ikisini (140 sandalye) belirledi; kalan üçte biri ise Şara tarafından doğrudan atandı.

Seçim süreci, kapsayıcılık eksikliği, azınlıkların dışlanması ve dolaylı yapısı nedeniyle “aldatmaca” olarak eleştiriliyor; bazı analistler yeni yönetimin gücünü pekiştirmek için seçimleri bir araç olarak gördüğünü ifade ediyor.

Seçimde, iç savaşın getirdiği zorluklar (nüfus kayıtları, yerinden edilme ve kimlik belgeleri gibi) nedeniyle doğrudan halk oylaması yapılmadı, elektoral kolejleri tercih edildi.

Eleştirmenler, bunun iktidarı elinde tutan Ahmed el-Şara’nın parlamentodaki etkisini artırdığını ve gerçek bir demokrasi adımı olmadığını söylüyor.

Güvenlik ve siyasi gerilimler nedeniyle Rakka, Haseke (Kürtlerin kontrolündeki kuzeydoğu) ve Süveyda (Dürzü çoğunluklu) illerinde seçimler ertelendi: 20 sandalye boş kaldı.

Demokratik Birlik Partisi (PYD), seçimleri “tek taraflı bir mizansen” olarak nitelendirerek, “tüm etnik ve siyasi bileşenleri içermeyen herhangi bir seçim süreci başarısızlığa mahkumdur” açıklamasını yaptı.

Süveyda’daki Dürziler de seçimleri “Şam’daki hükümetin otoriter bir hamlesi” olarak tanımlayarak, sürece katılmayı reddettiklerini bildirdi.

Ayrıca, Suriye ve Diaspora’daki Alevi İslam Yüksek Konseyi de seçimleri kesin biçimde reddederek, süreci “meşruiyetten yoksun ve halkın iradesini yansıtmayan bir atama girişimine kılıf” olarak değerlendirdi.

Suriye muhalefetinin büyük bölümü, söz konusu seçim sisteminin parlamentoyu sembolik bir yapıya indirgediği ve yürütmenin yasama üzerindeki hakimiyetini pekiştirdiğini belirterek bu değişiklikleri “otoriterliğin yeniden üretimi” olarak nitelendirdi.

Londra merkezli, muhalif Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), “kapsayıcı bir toplumsal sözleşmeye dayanmayan hiçbir seçimin meşru veya temsil niteliğinde sayılamayacağını” vurguladı.

Şara, geçen ay sonunda büyük ilgiyle izlenen New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Kurul konuşmasında “Suriye, dünya ulusları arasında hak ettiği yeri geri alıyor” sözlerine vurgu yaptı.

Konuşmasında Alevi, Hristiyan ve Dürzi azınlıklar gibi dini ve etnik gruplara karşı mezhepsel şiddet olaylarına da değinen Şara, hükümet güçleri ve bunlara bağlı milislerin karıştıkları iddia edilen saldırılar konusunda, “Elleri Suriye halkının kanıyla lekeli olan herkesi adalete teslim etmeye söz veriyorum” güvencesini verdi,

Şara, Suriye’nin gerçekleri araştırma komisyonları kurduğunu ve BM’ye cinayetleri soruşturma izni verdiğini de sözlerine ekledi.

Ahmed el-Şara, BM Genel Kurul konuşmasında azınlık haklarına saygı gösterme ve Suriye’nin etnik ve dini yapısını yansıtan kapsayıcı bir hükümet kurma güvencesini verdi.

Bu seçimlerin Suriye’de siyasi istikrarın tesisini sağlayıp sağlamayacağı belirsiz.

Paylaşın

Esad’ın Devrilmesinden Bu Yana 509 Bin Suriyeli Geri Döndü

Ülkesine dönen Suriyelilerin sayısına ilişkin açıklama yapan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, “8 Aralık 2024 tarihi sonrasında toplam 509 bin 387 Suriyeli kardeşimiz ülkelerine geri dönüş yaptı” dedi.

Suriyeli silahlı muhalifler, 13 yıllık iç savaşın ardından Şam’a girerek geçen sene 8 Aralık’ta Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ı devirmişti.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, sosyal medya hesabından ülkesine dönen Suriyelilerin sayısını paylaştı. Yerlikaya, paylaşımda şu ifadeleri kullandı:

“Suriye’nin Özgürleşmesinden sonra 509 Bin 387 Suriyeli Kardeşimiz Ülkelerine Dönüş yaptı. Türkiye dün olduğu gibi gönüllü geri dönüş sürecinde de Suriyeli kardeşlerimizin yanında. 8 Aralık 2024 sonrasında Suriye’de meydana gelen gelişmelerin ardından gönüllü geri dönüşler hız kazandı.

8 Aralık 2024 tarihi sonrasında toplam 509 bin 387 Suriyeli kardeşimiz ülkelerine geri dönüş yaptı. 2016 yılından bu yana gönüllü geri dönüş yapan Suriyelilerin sayısı 1 milyon 249 bin 390 kişiye ulaştı.

Ülkemiz göç yönetimini, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde yürütmekte; tarihsel tecrübesi, insani yaklaşımı ve rasyonel bakış açısıyla dünyaya örnek bir model ortaya koymaktadır. Ülkesine gönüllü, güvenli, onurlu ve düzenli bir şekilde dönmek isteyen Suriyelilerin işlemlerini gerçekleştirdikleri en önemli merkezlerden birisi, Adana Sarıçam’daki Gönüllü Geri Dönüş Koordinasyon Merkezi.

Gönüllü geri dönüş yapan Suriyeliler hüzün ve sevinci bir arada yaşıyor. Suriyeli kardeşlerimizin gönüllü geri dönüş işlemlerini Göç İdaresi Başkanlığımız koordinasyonunda büyük bir hassasiyetle yürütmeye devam ediyoruz.”

Paylaşın

Suriye’de HTŞ, SDG, Türkiye Ve ABD Arasında Dörtlü Mutabakat

Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Kuzey ve Doğu Suriye’de Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) yanı sıra Türkiye ve ABD’nin de yer aldığı bir mutabakat sağlandığını açıkladı.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın geçen hafta Şeybani ile düzenlediği ortak basın toplantısında SDG ile ilgili ifadeleri tansiyonu yükseltmişti.

Suriye’de 8 Aralık 2024’te yönetimi ele geçiren cihatçı örgüt Heyet Tahrir el Şam’ın (HTŞ) lideri Ebu Muhammed el Colani (Ahmed eş Şara), Kuzey ve Doğu Suriye’de SDG’nin yanı sıra Türkiye ve ABD’nin de yer aldığı  bir mutabakat sağlandığını açıkladı. Colani, İdlib’de yaptığı açıklamalarda, “İyimserim, bu dosya birkaç ay içinde çözülecek” dedi.

HTŞ yönetiminin resmi haber ajansı SANA’da yer alan habere göre; Colani, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile on yıldır ilk kez bir mutabakata vardıklarını belirtti. Colani, “Sadece SDG ile değil, Türkiye ve ABD’nin de yer aldığı dört taraflı bir anlaşma zemini oluştu. Bu dört taraf bir konuda uzlaşırsa, o gerçekleşir” dedi.

SDG ile yapılan anlaşmanın, sivil ve askeri kurumların entegrasyonunu içerdiğini aktaran Colani, 10 Mart’ta SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi ile imzalanan protokolü hatırlattı. SDG’nin “söylemleriyle uygulamalarının çeliştiğini” iddia eden Colani, barışçıl çözüme yönelik uluslararası baskının arttığını belirtti ve “İyimserim, bu dosya birkaç ay içinde çözülecek” dedi.

Konuşmasının devamında Suriye topraklarının bütünlüğünü koruyacaklarını vurgulayan Colani, “Suriye, bir karış toprak bile kaybetmeyecek” diye konuştu.

Süveyda’da yaşanan çatışmalara ve sivillerin infazına dair de konuşan Colani, “Bu çatışma, Bedeviler ile Dürziler arasında yüz elli yıldır süren derin bir sorundur” iddiasını öne sürdü. “Devletin amacı bu anlaşmazlığı bastırmak değil, yönetmektir” ifadelerini kullandı.

Süveyda’daki hak ihlallerini kabul eden Colani, “İhlaller sadece Bedevilerden Dürzilere yönelik değildi. Dürzilerin de Bedevilere karşı birçok ihlali oldu ve tüm bunlar belgelendi. Suriye’deki bazı güvenlik ve ordu mensupları da bazı ihlallerde bulundu. Sorunlarımızı tamamen şeffaf bir şekilde çözmeye çalıştık” diye konuştu.

Süveyda’daki çatışmaların İsrail tarafından kullanıldığını söyleyen Colani, “çözüm” adımlarını ise “Ateşkesin sağlanması, yerinden edilenlerin dönüşü, toplumsal barış, ihlal faillerinden hesap sorulması, SDG ile Türkiye ve ABD dahil dörtlü mutabakat” şeklinde sıraladı.

AFP,  geçen hafta Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Konseyi Eş Başkanı İlham Ahmed ile HTŞ yönetiminin Dışişleri Bakanı Hasan Esad Şeybani’nin, ademimerkeziyetçi bir sistem için uygun bir yöntem üzerine görüştüğünü aktarmıştı.

Ajansa konuşan Kürt kaynağa göre, toplantı HTŞ yönetiminin talebi üzerine, geçtiğimiz pazartesi akşamı düzenlenmişti. Habere göre her iki taraf da görüşmelerin uluslararası gözetim altında, komiteler aracılığıyla devam etmesi gerektiğini vurgulamış ve askeri seçeneğe başvurulmayacağı konusunda mutabakata varmıştı.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın geçen hafta Şeybani ile düzenlediği ortak basın toplantısında SDG ile ilgili ifadeleri tansiyonu yükseltmişti.

Fidan, “Örgütün ne 10 Mart’tan sonra ne Türkiye’de yürüyen süreçten sonra Suriye’de güven telkin edici, silahlı hareketteki tehdidi ortadan kaldırdığını ifade eden bir gelişmeyi görmüyoruz. Tam tersine gerek Şam’daki gerek Ankara’daki süreçleri örgütün ömrünü uzatmak ve ortaya çıkacak muhtemel bir krizde faydayı maksimize etmek için bir bekleyiş içerisinde olduğunu görüyoruz. Kusura bakmayın kimse enayi değil, biz enayi değiliz” ifadelerini kullanmıştı.

Paylaşın

ABD’den “Suriye” Açıklaması: Sorunların Diyalogla Çözülmesini Destekliyoruz

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tammy Bruce, ABD’nin Suriye’nin geleceğine dair tutumunda bir değişiklik olup olmadığı yönündeki soruyu, “Sorunları nasıl çözeceğimiz konusunda demokrasinin ve diplomasinin hayati önem taşıdığını da göz önünde bulundurarak devam ediyoruz” ifadeleriyle yanıtladı.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tammy Bruce, Washington’da düzenlenen günlük basın brifinginde, Ortadoğu’daki gelişmeleri değerlendirdi. Brifingle ilgili Bakanlığın resmi sitesinde yer alan açıklamada, bir gazetecinin Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Abdî’nin Suriye adem-i merkeziyetçiliği savunduklarına dair açıklaması sorulan Bruce, Süveyda’da yaşanan çatışmaları hatırlatarak, şu ifadeleri kullandı:

“Diplomasi, şiddeti durdurmanın ve barışçıl, kalıcı bir çözüm inşa etmenin en iyi yoludur. (ABD) Süveyda’da bir çözüme aracılık etmekten ve (Fransa) ile birlikte kuzeydoğunun birleşik bir Suriye’ye yeniden entegrasyonuna aracılık etmekten gurur duymaktadır. Önümüzdeki yol Suriyelilere aittir – tüm tarafları sükuneti korumaya ve farklılıkları kan dökerek değil, diyalog yoluyla çözmeye çağırıyoruz. Suriye istikrarı hak ediyor. Suriyeliler barışı hak ediyor.”

ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Tom Barrack’ın tüm Suriyeliler için güvenlik ve sükûnetin sağlanması amacıyla tüm taraflarla temas halinde olduğunu dile getiren Bruce, SDG’nin orduya entegrasyonu konusunda da diyaloğu desteklediklerini söyledi. Tammy Bruce, “Elbette SDG ile Cumhurbaşkanı El-Şara arasındaki tüm verimli toplantıları memnuniyetle karşılıyoruz. SDG’nin Suriye’nin kuzeydoğusundaki mevcut ateşkesi kapsamlı ve kalıcı bir barışa dönüştürme niyetini de destekliyoruz. Elbette ülkeyi barış ve refaha doğru taşımak Suriye’ye ve yeni hükümete bağlı olacaktır” diye konuştu.

Bruce, ABD’nin Suriye’nin geleceğine dair tutumunda bir değişiklik olup olmadığı yönündeki soruyu, “Daha önce istikrarsız yerler hakkında konuştuğumuz gibi, asıl mesele istikrar için çalışmamızdı ve daha önceki tutumumuzun hala geçerli olduğunu düşünüyorum. Sorunları nasıl çözeceğimiz konusunda demokrasinin ve diplomasinin hayati önem taşıdığını da göz önünde bulundurarak devam ediyoruz” ifadeleriyle yanıtladı.

Türkiye’de Kürt sorununa yönelik yaşanan gelişmeler sorulan Bruce, soruyu “Öncelikle, hükümetlerin mevzuat veya atmaya çalıştıkları adımlar konusunda kendi içlerinde attıkları adımlar hakkında yorum yapmayacağız. Ayrıca, müzakerelerimizin nasıl sonuçlanabileceğini veya bundan etkilenen diğer hükümetlerle ilişkilerimizi nasıl etkileyebileceğini de tartışmayacağım” diye yanıtladı.

“Ezidîler, hayatlarını ve vatanlarını yeniden inşa etme fırsatını hak ediyor”

IŞİD’in 3 Ağustos 2014’te Şengal’de gerçekleştirdiği Ezidi soykırımı ve Şengal’e dönüşlere dair soruya Tammy Bruce şu cevabı verdi: “Bu 11 yıl önceydi. Binlerce kişi hayatını kaybetti, 2 bin 700 kişi hala kayıp, bir daha bulunamadı. Hayatta kalanların adalet arayışında destek almaları önemli. Şengal’de güvenlik ve istikrar, Ezidî toplumunun güvenli, gönüllü ve onurlu bir şekilde geri dönmesi için kilit öneme sahip. Ezidîler, hayatlarını ve vatanlarını yeniden inşa etme fırsatını hak ediyor.”

(Kaynak: Mezopotamya Ajansı)

Paylaşın

PYD’den Dikkat Çeken “Silah Bırakma” Açıklaması: Gündemimizde Yok

Rojava Özerk Yönetimi Dış İlişkiler Eş Başkanı İlham Ahmed, “Silah bırakmak bizim için kesinlikle gündemde değil. Bu koşullarda silah bırakmak, ‘git öl’ demek olur” ifadesini kullandı.

İlham Ahmed, Rûdaw’a verdiği kapsamlı röportajda, Şam yönetimiyle yürüttükleri görüşmeler, Türkiye ile temaslar ve Öcalan’ın mesajları hakkındaki değerlendirmeleriyle dikkat çekti. Röportajda Ahmed’in, “silah bırakmanın şu an gündemlerinde olmadığını” vurgulaması ve Abdullah Öcalan’la doğrudan görüşüp görüşmediği yönündeki sorulara net cevap vermemesi, Ankara’da özellikle güvenlik politikaları açısından önemli bir tartışma başlığı haline geldi.

Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG) Suriye ordusuna katılımına ilişkin sorulara cevap veren İlham Ahmed, 10 Mart’ta imzalanan mutabakata atıfla “entegrasyon” başlığının müzakere konusu olduğunu belirtirken, sürecin bir “teslimiyet” şeklinde olmayacağını söyledi. Ahmed, “Silah bırakmak bizim için kesinlikle gündemde değil. Bu koşullarda silah bırakmak, ‘git öl’ demek olur” ifadesini kullandı.

PKK’nın kurucu lideri Abdullah Öcalan’la doğrudan temas kurulup kurulmadığı yönündeki soruya ise Ahmed net bir cevap vermekten kaçındı. “Bilgi alıyoruz… Alışveriş var… Olmuş da olabilir, olmamış da olabilir” sözleriyle yetinen Ahmed, Öcalan’ın barış sürecine dair mesajlarını ise “tarihi bir inisiyatif” olarak nitelendirdi.

İlham Ahmed’in açıklamaları, geçtiğimiz gün iktidar ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yaptığı yazılı açıklamanın hemen ardından geldi. Bahçeli, Türkiye’nin “terörsüz bir gelecek” hedefi doğrultusunda ilerlediğini belirterek, çözüm sürecine benzer şekilde işleyen mevcut yapıya ilişkin uyarılarda bulundu. “YPG/PYD’nin süreci ağırdan alması, gelişmeleri sakatlama arayışı kabul edilemez bir çirkefliktir” diyen Bahçeli, İmralı’dan gelen mesajlara da dikkat çekti.

Bahçeli, “Milliyetçi Hareket Partisi için dikkate alınması gereken asıl çağrı bahse konu İmralı çağrısıdır” ifadesiyle, Öcalan’ın rolüne dair tartışmaları yeniden gündeme taşıdı. Aynı açıklamada, TBMM’de kurulması planlanan “Milli Birlik ve Dayanışma Komisyonu”na dört isimle katılacaklarını da duyuran Bahçeli, “Artık terörizmle geçirilecek bir anımız kalmamıştır” dedi.

Röportajında Türkiye ile “açık bir kanal” üzerinden görüşmelerin sürdüğünü de teyit eden İlham Ahmed, “Silahlı çatışma yerine diyaloğu tercih ediyoruz. Bu konudaki engelleri aşmak için çalışıyoruz” dedi. Ancak, MİT’le doğrudan temas kurup kurmadığı sorusuna yine doğrudan bir cevap vermedi.

Ahmed, Suriye’de savundukları modelin ise federal ya da bağımsızlık değil, adem-i merkeziyetçi bir yönetim olduğunu yineledi. “Eğitim, sağlık, iç güvenlik gibi konular yerelden yönetilmeli; sınır, pasaport, dış politika gibi başlıklar ise merkezde kalabilir” görüşünü dile getirdi.

“Afrin halkı evine dönecek”

Efrin, Serekaniye ve Gire Spi gibi Türkiye’nin desteklediği silahlı grupların kontrolündeki bölgelerde hedeflerinin, yerinden edilen halkın geri dönüşünü sağlamak olduğunu belirten Ahmed, bu konuda hem Şam yönetimiyle hem de Türkiye ile temas kurduklarını söyledi. Afrin için “Geri dönecekler, buna inanıyorum” diyen Ahmed, bölgedeki demografik yapının da yeniden inşa edileceğini savundu.

Paylaşın

İsrail, Suriye’de Neyi Hedefliyor?

Suriye’nin güneyinde yer alan Süveyda da Dürziler ile Şam yönetimi ve Şam yönetimine destek veren Sünni Bedevi aşiretleri arasında çıkan çatışmalarda yüzlerce kişi hayatın kaybetti.

Kurtuluş Aladağ / İsrail’in de Dürzileri korumak adına dahil olduğu çatışmalar, başta ABD olmak üzere, bölgede etkili olan güçlerin araya girmesiyle şimdilik ateşkesle sonlanmış görünüyor.

Peki İsrail, çatışmalara neden dahil oldu ve Suriye’de ne yapmak istiyor?

Güvenlik ve stratejik kontrol: İsrail, özellikle Golan Tepeleri ve çevresindeki tampon bölgenin kontrolünü elinde tutarak sınır güvenliğini sağlamayı hedefliyor.

1967 Altı Gün Savaşı’ndan bu yana işgal ettiği Golan Tepeleri’ni 1981’de ilhak eden İsrail, bu bölgedeki varlığını güçlendirmek ve Suriye’deki yeni yönetimden gelebilecek tehditleri önlemek istiyor.

Esad rejiminin devrilmesiyle (8 Aralık 2024) 1974 Ateşkes Anlaşması’nın çöktüğünü savunan İsrail, tampon bölgeyi işgal ederek “radikal unsurların” sınırlarına yaklaşmasını engellemeyi amaçlıyor.

Suriye’nin askeri kapasitesini zayıflatma: İsrail, Suriye ordusunun altyapısını hedef alan hava saldırılarıyla (örneğin, Şam, Hama, Humus’taki askeri üsler ve T4 hava üssü) Suriye’nin askeri gücünü sınırlamak istiyor.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre, İsrail, 8 Aralık 2024’ten bu yana Suriye’ye 470’ten fazla hava saldırısı düzenlendi. Bu saldırılarda, Suriye ordusunun savaş uçakları, mühimmat depoları, hava savunma sistemleri ve donanma üsleri hedef alındı.

İran etkisini azaltma: İsrail, Suriye üzerinden İran’ın Lübnan’daki Hizbullah’a silah sevkiyatını engellemeyi hedefliyor.

Dürzi topluluğunu koruma ve kullanma: İsrail, Suriye’deki Dürzi azınlığı (nüfusun yüzde 3’ü, çoğunlukla Süveyda ve Golan’da) koruma gerekçesiyle Suriye’ye müdahalelerde bulunuyor.

İsrail, Dürzileri Şam yönetimine karşı mobilize ederek Suriye içinde istikrarsızlık oluşturmak istiyor.

Türkiye’nin nüfuzuna karşı mesaj: İsrail, Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığını (örneğin, T4 üssüne hava savunma sistemleri konuşlandırma planları) kendine tehdit olarak görüyor.

2 Nisan 2025’te Şam, Hama ve Humus’ta askeri üslere yönelik İsrail saldırıları, Türkiye’ye verilmiş bir “mesaj” olarak yorumlanıyor.

Bölgesel istikrarsızlığı sürdürme: İsrail’in Suriye’yi zayıf ve bölünmüş bir şekilde tutarak bölgesel rakiplerinin güçlenmesini önlemek istiyor.

Suriye’nin yeniden inşasını engellemek, azınlıklar arasında gerilim oluşturmak (örneğin, Dürziler ve Sünniler arasında) ve federal bir yapı önererek merkezi otoriteyi zayıflatmak, İsrail’in Suriye’de uzun vadeli stratejileri arasında yer alıyor.

Golan Tepeleri’nde kalıcı kontrol: İsrail, Golan Tepeleri’ni (jeostratejik konum ve su kaynakları) “sonsuza kadar” elinde tutmayı planlıyor.

Sonuç olarak, İsrail, Suriye’de, bölgesel hegemonyasını koruma, rakiplerini (İran ve Türkiye) zayıflatma ve Golan Tepeleri’ni kalıcı olarak kontrol etme odaklı bir stratejiyi yansıtıyor.

Paylaşın

Suriye’de Bedevi Gruplar Süveyda’dan Çekildi

Suriye İçişleri Bakanlığı, Sünni Bedevi grupların Süveyda’dan çıkarıldığını duyurdu. Hafta boyunca bölgede yaşanan şiddet olaylarında en az bin kişinin hayatını kaybettiği rapor edildi.

Suriye’de hafta boyunca şiddetli çatışmaların yaşandığı Süveyda’da sükunetin sağlandığı bildirildi. Sünni Bedevi grupların kentten çıkarıldığı açıklanırken bölgeye çok sayıda kamyonla insani yardım malzemesi taşındığı aktarıldı.

Suriye’de yeni yönetimin geleceğini riske atan şiddet olaylarının ardından bu sabah Suriye İçişleri Bakanlığı, Bedevi grupların Süveyda’dan çıkarıldığını duyurdu. “Süveyda temkinli bir sükunet içinde” açıklamasında bulunan Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, Şam’a bağlı birliklerin Bedevilerin kente yeniden girişini önlemek için yollara barikat kurduğunu aktardı. Bölgedeki AFP muhabiri de çatışmaların durduğunu ve kente yardım konvoylarının ulaştığını belirtti.

Suriye Kızılay’ı 150 bin nüfuslu kente gıda, ilaç, yakıt ve su yüklü 32 kamyon gönderdiğini aktarırken Suriye Sağlık Bakanlığı da tıbbi malzeme taşıyan bir başka konvoyun kente ulaştırıldığını duyurdu.

Cumartesi günü Bedevilere kentten ayrılmaları çağrısında bulunan Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, güvenliği temin etme konusunda kimsenin “devletin yerini alamayacağını” vurgulamış ve “kahramanca duruşları için” teşekkür ettiği silahlı gruplardan “devletin emirlerine uymalarını ve şehirden ayrılmalarını” istemişti.

Şara’nın bu açıklaması, ABD arabuluculuğunda Suriye ile İsrail arasında bir ateşkes sağlanmasından kısa süre sonra geldi.

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Thomas (Tom) Barrack, İsrail ile Suriye arasında ateşkes yapıldığını duyurarak “Dürzilere, Bedevilere ve Sünnilere silahlarını bırakmaları ve diğer azınlıklarla birlikte barış ve refah içinde bir Suriye inşa etmeleri” çağrısında bulunmuştu. İki ülke arasındaki ateşkesin şartlarına dair herhangi bir açıklama yapılmadı.

Bu arada ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Şam yönetiminden cihatçıların kente girmesinin engellenmesini ve Suriye ordusu içinde Dürzilere karşı işlenen suçlara karışanların tespit edilerek cezalandırılmasını talep etti. Rubio, X hesabından paylaştığı mesajında, ABD’nin İsrail, Ürdün ve Suriye ile sürekli iletişim halinde olduğunu belirterek Şam’dan “kendi saflarındaki de dahil olmak üzere” vahşetten sorumlu olan herkesten hesap sorulmasını ve adalete teslim edilmesini istedi:

Ağırlıklı olarak Ürdün, Lübnan, Suriye ve İsrail’de yaşayan ve toplam nüfusları bir milyon civarında olan Dürziler, inanç temelli bir Arap azınlık toplumu. Dürziler, Suriye’nin güneyi ile bu bölgeye komşu olan, İsrail işgalindeki Golan Tepeleri civarında bulunan köy ve kasabalarda önemli bir varlık gösteriyor. Ayrıca başkent Şam’ın Eşrefiye ve Ceramana bölgelerinde de önemli sayıda Dürzi nüfus ikamet ediyor.

Suriye ile İsrail dışında Ürdün ve Lübnan’da da çeşitli büyüklüklerde Dürzi toplulukları varlığını sürdürüyor.

Ne olmuştu?

13 Temmuz Pazar günü silahlı Bedevi gruplar ile kent nüfusunun çoğunluğunu oluşturan Dürziler arasında patlak veren çatışmalara, görgü tanıkları ve Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin aktardığına göre Şam’a bağlı güvenlik güçleri Bedevilere destek vererek katılmıştı.

Onlarca Dürzi’nin infaz edilmesi ya da çok sayıda kişinin, kutsal saydığı bıyıklarının zorla tıraş edilerek aşağılanmaya maruz bırakılmasının ardından önemli bir Dürzi nüfusa ev sahipliği yapan İsrail, Dürzi topluluğunu koruma gerekçesiyle Suriye’ye saldırılar düzenledi ve başkent Şam’da Genelkurmay Karargâhı dahil olmak üzere çok sayıda kamu binasını hedef aldı.

Hafta boyunca yaşanan şiddet olaylarında en az bin kişinin hayatını kaybettiği rapor edildi. Sahadaki kaynaklarından bilgi alan Gözlemevi, ölenlerden 342’sinin hükümet güçlerinden, 21’inin ise Bedevi aşiretlerinden olduğunu; Dürzi topluluğuna mensup 194 kişinin ise Suriye Savunma ve İçişleri bakanlıklarına mensup personellerce yargısız infaz edildiğini aktardı.

İsrail’in Süveyda ve Şam’a yönelik hava saldırılarında ise 15 asker ve kolluk personeli öldü.

Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre son bir haftada, yaşanan çatışmalar nedeniyle en az 128 bin kişi evini terk ederek başka yerlere göç etti.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Suriye’nin Güneyinde Şiddetli Çatışmalar: En Az 516 Ölü

Suriye’nin güneyinde Dürzilerin yaşadığı bölgede yaşanan çatışmalarda en az 516 kişinin öldüğü duyuruldu. Çatışmalar nedeniyle çok sayıda ailenin de bölgeyi terk ettiği bildirildi.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), 13 Temmuz’da Siweyda kentinde başlayan çatışmalarda 516 kişinin hayatını kaybettiğini duyurdu. Yaşamını yitirenler arasında 86 sivil de yer alıyor. Gözlemevi, aynı zamanda mezhep savaşı ve ihlallerin artması konusunda uyarılar da bulunuldu.

SOHR, çok sayıda ailenin birçok mahalleden göç ettiğini belirterek, bölgede korkunun hakim olduğunu kaydetti. SOHR, göçmen ailelere ait mahallelerin Dürzi silahlı grupları tarafından kuşatıldığını belirtti. Buna bağlı olarak Süveyda’nın batısındaki Teara ve Eldara köylerinde göçmen aşiretler ve Süveyda’nın yerel grupları arasında çatışmalar yaşandığı belirtildi.

Suriye’nin kuzeyde özerklik ısrarı

Öte yandan Suriye’nin kuzeydoğusundaki Kürt yönetimi, elde ettikleri fiili özerkliği korumalarını sağlayacak “ademi merkeziyetçi bir Suriye” talebini yineledi.

Ülkenin kuzeyinde fiilen yönetimi elinden bulunduran Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi Pazar günü yaptığı açıklamada, “çoğulcu demokratik bir sistem, sosyal adalet, cinsiyet eşitliği ve toplumdaki tüm bileşenlerin haklarını güvence altına alan bir Anayasa” çağrısında bulundu.

“Suriyeliler onlarca yıldır gücü ve refahı tekelinde tutan, yerel siyasi iradeyi bastıran ve ülkeyi art arda krizlere sürükleyen merkezi bir sistemden acı çekti” ifadelerine yer verilen açıklamada, “Bugün, tüm halkını kucaklayan ve haklarını eşit şekilde garanti altına alan ademi merkeziyetçi yeni bir Suriye’nin inşasında etkili ortaklar olmayı arzuluyoruz” denildi.

Kürt yönetiminin fiilen ordusu konumundaki Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) komutanı Mazlum Abdi geçtiğimiz hafta Suriye Geçiş Dönemi Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile Şam’da bir araya gelmişti.

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın da katıldığı toplantıda taraflar Mart ayında SDG’nin Suriye ordusuna entegre edilmesi konusunda varılan uzlaşının hayata geçirilmesini masaya yatırdı. Ancak görüşmelerde sürecin nasıl ileriye taşınacağı yönünde uzlaşma sağlamamadığı açıklandı.

Görüşme sonrasında Şam yönetimi “her türlü bölünme ya da federalleşmeye” karşı olduğunu yineledi ve SDG savaşçılarının orduya dahil edilmesi çağrısında bulundu.

Şara ile Abdi, Mart ayında kuzeydeki silahlı güçler dahil tüm kurumların merkezi hükümete entegre edilmesi konusunda anlaşmıştı. Ancak Kürt yönetimi, Suriye’deki iç savaş boyunca elde ettiği özerkliği muhafaza etmek istediği için bu yönde fiilen adım atmadı.

ABD Büyükelçisi Tom Barrack, Çarşamba günü Kurdistan 24 kanalına verdiği röportajda, SDG’nin IŞİD’e karşı mücadelede oynadığı rolün önemini kabul etmekle birlikte, “Kendileri için gelecekteki tek yolun Şam olduğu gerçeğini kabul etmek zorundalar” demişti.

Paylaşın