Millet İttifakı Adayı Kılıçdaroğlu – HDP Görüşmesi; TBMM Vurgusu

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Emek ve Özgürlük İttifakı bileşeni Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ile bir araya geldi.

Haber Merkezi / Pervin Buldan ve Mithat Sancar’a Ebru Günay ve Saruhan Oluç eşlik ederken, Kılıçdaroğlu’na, Selin Sayek Böke, Oğuz Kaan Salıcı ve Özgür Özel eşlik etti.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) gerçekleştirilen ve yaklaşık bir saat süren görüşme sonrasında yapılan basın açıklamasında üç lider de çözümlerin yerinin TBMM olduğuna vurgusu yapıldı.

Kılıçdaroğlu, “Biz birlikten, beraberlikten yanayız… Kürt sorunu dahil bütün sorunların çözüm adresi TBMM’dir” dedi. Serbest siyasetin önünün açılması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Siyaset artık bir kavga alanı olmamalı” diye konuştu.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan da “Kürt sorununun parlamento çatısı altında çözülmesi gerektiğini bir kez daha ifade etmek için Genel Başkanı burada kabul ettik” dedi.

Yapıcı bir görüşme gerçekleştirdiklerini belirten Eş Genel Başkan Mithat Sancar ise “Acil bir onarım programına ve yeni bir başlangıca ihtiyaç var. Bu yeni başlangıç, demokrasi, insan hakları, adalet ve özgürlük temelinde bir sistem kurmakla mümkün olacaktır” diye konuştu.

Sancar da “Bu görüşmeyi Meclis’te yapmamızın nedeni, çözüm adresi olarak TBMM’yi gördüğümüzü vurgulamaktır” ifadesini kullandı ve görüşmeyi parti kurullarına sunacaklarını belirtti ve “İttifak güçlerimizle bu görüşmeyi değerlendireceğiz” dedi.

Kılıçdaroğlu, Buldan ve Sancar’ın görüşme sonrası yaptığı açıklamalar şöyle:

Kemal Kılıçdaroğlu:

“Anayasa değişiklikleri ve güçlendirilmiş parlamenter sistem ile ilgili dokümanımızı ve ortak mutabakat metnimizi kendilerine ilettik. Ayrıca, Türkiye’nin pek çok sorununu görüştük ve gündeme taşıdık. Bağımsız ve tarafsız yargı mutlaka olmalı, hukuk devleti mutlaka olmalı. Gelir dağılımdaki bozulan dengesizliğin giderilmesi ve sosyal devletin güçlü bir şekilde hayata geçirilmesi gerekiyor. Temel hak ve hürriyetlerin korunması da ortak talep olarak dillendirildi.

Temel haklar ve özgürlükler ile çevre ve iklim değişikliği konusundaki duyarlılık gündemimizdeydi. İklim değişikliği var ve ciddi hazırlıklar yapmak gerekiyor. Dünyanın önlem aldığı bir konuda Türkiye’nin bunu gündeme almaması, özellikle yaşadığımız doğa felaketlerinin oluşmasında devletin hazırlıksız olmasına yol açıyor.

Yerel yönetimler üzerinde duruldu. Kayyım uygulanmasının sürdürülmesini asla doğru bulmadığımızı ifade ettik Sayın Genel Başkanlara. Bizim ortak mutabakat metninde de kayyım uygulamasının olmaması gerektiğinin yer aldığını belirttik. Seçimle gelen seçimle gider, bu demokrasinin temel kuralıdır. Siz demokrasiyi ipotek altına alır, “verdiğiniz oyları kabul etmiyorum, buraya kendi istediğimi, atamayla gelen birisini getireceğim” derseniz, bu doğru bir uygulama değildir.

Demokrasiyi savunuyorsak her koşulda savunmalıyız. Demokrasiyi savunmak; insan haklarını savunmaktır, kadın erkek eşitliğini savunmaktır. Çevre ve iklim konularında oluşacak tahribatların giderilmesi açısından her türlü önlemin alınması için irade ortaya koymaktır. Demokrasi için olmazsa olmaz koşullarımızdan birisi olduğu da ifade edildi.

“Bizler beraberlikten yanayız, ortak hareket etmeye hazırız”

Serbest siyasetin önünün açılması. Siyaset artık bir kavga alanı olmamalıdır. Artık bu ülke kavgadan bıkmadı mı? Bu akşam yine belli televizyon kanallarında bir sürü şey yazılıp çizilecek. Kavgadan bıkmadınız mı? Kucaklaşmak varken, bir araya gelip uygar insanlar gibi tartışmak varken niye kavga ediyoruz? Hangi gerekçe ile kavga ediyoruz? Toplumu niçin kamplaştırıyoruz, niçin ayrıştırıyoruz? Biz birlikten ve beraberlikten yanayız, bu ülkenin kalkınması ve büyümesi için, var olan bütün sorunların çözülmesi için ortak hareket etmeye hazırız. Siyaset sorun yaratmamalı, siyaset var olan sorunları çözmeli.

Siyaset sorun yaratıyorsa bu ülkenin kalkınmasına, büyümesine, insan haklarına, kadın erkek eşitliğine negatif yansıyor. Parti kapatılması; 21. yy’dayız hala parti nasıl kapatılır arayışındayız. Bu doğru değil. Ben şu partiyi kapatayım da oyları bana gelsin, ne münasebet! Bu doğru değil. Kapatılan partilerin farklı isimlerle tekrar siyaset sahnesinde yer aldığını, halkın bunlara destek verdiğini hepimiz biliyor ve görüyoruz. Parti kapatmanın, ki ortak mutabakat metninde düzenlemeler var, zorlaştırılması gerekiyor.

Önce Meclis’in karar alması gerekiyor, bu konuda düzenlemeler var. Bu konuda görüşlerimi Genel Başkanlara ifade ettim. Kadına şiddetin mutlaka son bulması lazım. Bu konuda toplumun duyarlılığı var ve bu duyarlılığı siyaset kurumunun da ruhunda hissetmesi lazım. Siz kadına yönelik şiddeti şu veya bu düzeyde teşvik ederseniz, bu doğru değil. Kadına yönelik şiddetin mutlaka sonlandırılması ve bu konuda açık ve net siyaset kurumunun tavır alması gerekiyor.

Tüm dezavantajlı gruplarla ilgili de siyaset kurumunun üstüne düşeni yapması lazım. Dezavantajlı grupların görmezden gelinmesi, haklarının ellerinden alınması 21’inci yüzyılda Türkiye’ye yakışmaz. Tüm dezavantajlı grupların haklarının teslim edilmesi, hayatın her alanında yaşamalarının yollarının açılması lazım. Yargının bir sopa olarak kullanılması gerekiyor.

Yani siyasi iktidarın yargıyı siyasallaştırmasını, oraya kendi adamlarını getirmesini, yargının siyaset üzerinde bir sopa olarak kullanılmasını asla kabul etmiyoruz. Hakim, Anayasa’nın 138 maddesine göre, hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre karar verir. Kanuna göre değil hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre karar verir. Biz yargıçlardan bunu bekliyoruz. Siyasal iktidarın baskılarına direnmelerini bekliyoruz. Bu olduğu takdirde gerçek bir demokrasiyi inşa edebiliriz.

Deprem ile ilgili de konuştuk. Evet, deprem konusunda bir acil onarım programına ihtiyaç olduğu Sayın Genel Başkanlar tarafından ifade edildi. Aynı düşünceye biz de katılıyoruz. Bu bölge ile ilgili özel bir planlamanın yapılması kesinlikle şart. Hükümete bu konuda gittiğim deprem bölgesinde çağrı yaptım, tekrar aynı çağrıyı buradan yapmak isterim. Acil bir onarım programının devreye konulması gerekiyor.

“Kürt sorunu dahil bütün sorunların çözüm adresi TBMM’dir”

Değerli arkadaşlar, Kürt sorunu dahil bütün sorunların çözüm adresi TBMM’dir. Bir daha ifade ediyorum: Kürt sorunu dahil bütün sorunların çözüm adresi TBMM’dir. TBMM’nin varlığı zaten sorunları çözen bir meclis olmasından kaynaklanmaktadır. Kuruluşundan bu yana Türkiye’nin en temel sorunları TBMM’de çözülmüştür. Biz milletin sağduyusuna güvenerek, buraya getirdiği seçtiği parlamenterlerle birlikte var olan bütün sorunları çözmeye hazırız ve çözeceğiz.

Göreceksiniz hiçbir sorun çözümsüz değildir. Her sorunun çözüm adresi TBMM’dir. Yani milletin iradesiyle bu sorunların tamamı çözülebilir. Dolayısıyla efendim sorun çözülmez dememeli, niçin çözülmesin? Herkes sorununu çözüyor da biz mi çözemeyeceğiz! TBMM’nin kapasitesi sorun çözmeye yeterli değil mi? Hayır, yeterlidir efendim. Her sorunun çözüm adresi burasıdır. İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamemizde, Kürt sorununa çözüm adresinin TBMM olduğunu açık ve net olarak vurguladık ve bizim kurultayımızdan oy birliği ile çıktı bu kararların tamamı.

Biz demokrasiyi savunuyoruz, insan haklarını savunuyoruz; hiç kimsenin ötekileştirilmemesi gerektiğine inanıyoruz. Kadın erkek eşitliğini savunuyoruz. Çevre ve iklimden insan haklarına, demokrasiye ve yargı bağımsızlığına kadar, dezavantajlı grupların haklarının teslim edilmesine kadar, kadın erkek eşitliğine kadar, bu ülkeye demokrasiyi ya getireceğiz ya getireceğiz.

Bu işin ortası yok, kavga yok. Özgürce tartışacağız, beraber tartışacağız. Anlaşamazsak bir daha konuşacağız, bir daha konuşacağız. Bu ülkenin saygın insanları var, akademik dünya ve sivil toplumdan var, her kentin kanaat önderleri var. Siyaset tek başına bir kurum değildir, gücünü toplumdan ve kanaat önderlerinden, toplumun bilginlerinden alır. O destekle biz var olan sorunların tamamını çözebiliriz. Çözümsüz hiçbir sorun yoktur.

Bu ziyaret anlaşılıyor ki sizin açınızdan da büyük bir önem taşıyor. Artısıyla eksisiyle bütün kameralar burada. Ben özellikle basın mensuplarından istirham ediyorum; toplumu ayrıştıran bir dilden lütfen kaçının, toplumu kutuplaştıran bir dilden kaçının. Medyanın da sorumluluğu var. Medya bu sorumluluğu bilmeli, farkına varmalıdır.

Yahu tokalaşmak, kucaklaşmak, acı günlerimizi paylaşmak varken, sevinçli günlerimizden neşelenmek varken, bu kavga neden? Kavgayı bitireceğiz. 13’üncü cumhurbaşkanı adayı olarak bu ülkede kavgayı bitireceğim. Söz veriyorum. Milletime söz veriyorum; kimliği ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun, yaşam tarzı ne olursa olsun insan insandır ve benim başımın üstünde yeri vardır.

Bakın acı bir olay daha. Geçen TBMM’de kürsüde konuşuluyor. İngilizce yazar parantez içinde bu söz İngilizce diye. Fransızca vs. Her şeyi yazar. Konuşma metninin içinde bir cümle Kürtçe geçtiği zaman “bilinmeyen bir dil” diye geçiyor. Yahu Allah aşkına bu ülkenin insanlarının vicdanına sesleniyorum; TRT’nin TRT Kurdi diye bir kanalı var yayın yapıyor, nasıl olur da buraya bilinmeyen bir dil diye yazıyorsunuz? “Bilinmeyen bir dil”. Binlerce yıldır konuşulan bir dili neden bilinmeyen bir dil diye yazıyorsunuz? Şimdi ben vicdan sahibi, ahlak sahibi herkese soruyorum. Devlete çifte standart yakışmaz, doğru değil.

Herkesin diline saygı göstereceksiniz. Evet, resmi dilimiz Türkçe eyvallah kimsenin bir şey dediği yok zaten. Ama siz devlet olarak çifte standart uygulayamazsınız. Çifte standart uyguladığınız zaman vatandaşlarımızı ayrıştırıyorsunuz demektir. Bir grup insanı bir grup insana düşman ediyorsunuz demektir. Bu emperyal güçlerin Türkiye’ye oynadıkları bir oyundur ve bu oyundan da Türkiye’yi kurtaracağız. Herkes rahat olacak, bu ülkede kimseyi düşman olarak görmeyeceksiniz, kimseyi ötekileştirmeyeceksiniz. Yeni bir başlangıç yapacağız. Ahlaklı demokratik bir başlangıç yapacağız. Herkesi kucaklayan bir başlangıç yapacağız.

Kavgadan arınan bir toplum. Nasıl büyüyeceğiz, nasıl gelişeceğiz, işsizliği nasıl çözeceğiz, bölgeler arasındaki dengesizliği nasıl gidereceğiz işte bunlara odaklanacak toplum. Sorun var deprem bölgesinde. Yaşayan binlerce, milyonlarca insanın sorunu var, bu sorunları nasıl çözeceğiz? Toplum buraya odaklanmalı. Kısır tartışmalara odaklanmamalıdır. Burada basın mensuplarına büyük görev düşüyor. Hepinize yürekten teşekkür ederim. Lütfedip bizi kabul ettikleri için Sayın Genel Başkanlara hepinizin huzurunda teşekkür ederim.

Pervin Buldan

Biz de öncelikle hepinize teşekkür ediyoruz. Bu ilgi ve alakadan dolayı hepinizin emeğine sağlık. Bugün Sayın Başkan ve heyetiyle bir görüşme gerçekleştirdik. Yaklaşık bir saat boyunca Sayın Başkanın ifade ettiği konular üzerinde istişarede bulunduk, Türkiye’nin en temel sorunlarını konuştuk. Bu temel sorunlar neticesinde Türkiye toplumunun, Türkiye halklarının bizlerden beklentilerini konuştuk. Sayın Başkanın bize sunmuş olduğu bu bilgiler için bir kez daha teşekkür ediyorum.

Bugün Sayın Başkanı burada ağırlamamızın nedeni, Kürt sorununun demokratik çözümünün TBMM çatısı altında olmasından yana olduğumuzu göstermekti. O yüzden Sayın Başkanı ve heyetini parlamentoda ağırlamak istedik. Başta Kürt sorunu olmak üzere Türkiye’nin bütün sorunlarını, Türkiye toplumunun bizden beklentilerini ve seçimler sonrası yapılacakları da istişare ettik. Bir kez daha Sayın Başkana ve heyetine geldikleri için teşekkür ediyoruz. Kolay gelsin Sayın Başkan.

Mithat Sancar

Sayın Kılıçdaroğlu ve heyetinin bizleri burada ziyaret etmesini değerli buluyoruz. Yaptığımız görüşmede pek çok konu ele alındı ve biraz önce Sayın Kılıçdaroğlu bunları özetle sizlere sundu. Türkiye çok derin bir kriz dönemini yaşıyor. Deprem büyük bir acıyla içinde bulunduğumuz yıkımın tablosunu bir kez daha çıplak bir şekilde gözler önüne serdi. Yeni bir döneme girmemize neden olan deprem keşke bu kadar acıyla birlikte gündeme gelmesiydi.

Ama bu acıları yok sayarak siyaset yürütmek ve çalışmaları sürdürmek de mümkün değil. Bizler yapıcı bir görüşme gerçekleştirdik. Partimiz, Türkiye’nin yıkımdan ağır zarar gören toplumsal kesimlerini ve yapılarını onarma konusunda acil bir programa ihtiyacı olduğu inancında. Yani acil bir onarım programına ve yeni bir başlangıca ihtiyaç var. Yeni bir başlangıç da demokrasi, insan hakları, adalet ve özgürlük temelinde bir yaşam ve sistem kurmakla ancak mümkün olacaktır. Bu konularda görüşlerimizi karşılıklı paylaştık.

Bu görüşmeyi Meclis’te yapmamızın nedeni de çözüm adresi olarak TBMM’yi gördüğümüzü vurgulamaktır. Sayın Başkanın da vurguladığı gibi Türkiye’nin bütün sorunları burada geniş bir toplumsal mutabakatla çözülmelidir, çözülebilir. Öte yandan bu görüşmenin içeriğini ve konuştuğumuz hususları kurullarımıza taşıyacağız, ittifak güçlerimizle bu görüşmeyi değerlendireceğiz ve yakın zamanda basına ve kamuoyuna daha ayrıntılı bir açıklama yapacağız. Hepinize teşekkür ediyoruz.”

Paylaşın

Buldan: 14 Mayıs’ta Seçimleri Kazanacak, Kendi Geleceğimizi İnşa Edeceğiz

İstanbul Newroz’unda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, “AKP’nin ve küçük ortağının bu ülkeyi son kez yönettiğini herkes bilmelidir. Çok az zaman kaldı. Önümüzde iki aydan az bir zaman var. 14 Mayıs bizler açısından önemli bir fırsattır ve aynı zamanda milat olacaktır. AKP ve MHP’nin bu seçimlerde Türkiye halklarının ne kadar büyük olduğunu, Kürtlerin ne kadar iradeli olduğunu, kadınların gençlerin bu ülkeyi değiştirme ve dönüştürme yeteneğinin nasıl ortaya çıkaracağını göstereceğimiz bir tarihtir 14 Mayıs” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bu meydanı dolduranlar şunu bilsin ki demokrasi meydanlarda yazılır, barış meydanlarda ilan edilir. Ama barışı da adaleti de demokrasiyi de özgürlüğü de bizler 14 Mayıs’ta sandıklarda ilan edeceğiz, bundan kimsenin şüphesi olmasın. Bu ülkeyi yönetenler şunu bilsin ki Kürtlere hakaret ederek, Türkiye halklarına parmak sallayarak, her gün tehdit ederek bu süreci yönetemezsiniz, biz buna müsaade etmeyeceğiz. Hakaretlerinize de parmak sallamanıza da tehditlerinize de boyun eğecek bir halk yok karşınızda.”

Buldan, konuşmasının devamında, “Kürtler de Türkler de Ermeniler de Süryaniler de bu ülkenin bütün inançları, kimlikleri, mezhepleri, renkleri bu ülkeyi değiştirmek için, yaşamı inşa etmek için kadınların özgürlüğü için gençlerin geleceği için el ele omuz omuza 14 Mayıs’ta seçimlerde sandıkları da koruyacağız, seçimleri de kazanacağız. Kendi geleceğimizi mutlaka inşa edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

Olumsuz hava koşullarına rağmen on binlerce kişi İstanbul Newroz’unda bir araya geldi. Halkların Demokratik Partisi (HDP), HDK ile Yeşiller Partisi tarafından organize Newroz’a HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, HDK Eş Sözcüsü Esengül Demir, Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın, EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, TUAD-FED Yöneticisi Salih Tekin ve milletvekilleri katıldı.

Burada konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan şunları söyledi:

“Merhaba gelê me yê hêja, gelê me yê delal, ez we hemûyan bi dil û can silav dikim. Hûn bi xêr hatine, ser seran ser çavan re hatine. Sevgili gençler, sevgili kadınlar ben de HDP adına hepinizin Newroz’unu kutluyorum Newroz pîroz be. Newroz zalimlere karşı, kötülüklere, baskılara, şiddete, hukuksuzluklara karşı Türkiye halklarının Kürtlerin, Türklerin, Ermenilerin, Süryanilerin, Lazların, Boşnakların, Pomakların bu ülkede baskı altında yaşayan, şiddet gören, haksızlığa ve hukuksuzluğa maruz kalan tüm kimliklerin, tüm inançların bir arada sesini yükselttiği gündür. İşte onun için bu meydanı dolduran tüm halklarımıza, renklerimize, kimliklerimize, inançlarımıza bir kez daha emeğinize sağlık diyoruz.

Newroz bu ülkeyi yönetenlere, Ankara’ya, siyasi iradeye buradan güçlü bir mesajımızın verildiği gündür. Newroz aynı zamanda savaş ve tecrit politikalarına, hukuksuzluklara, Türkiye halkları olarak karşı çıktığımız, gücümüzü bir kez daha gösterdiğimiz bir gündür. Newroz aynı zamanda direniştir, mücadeledir, barıştır. Savaş politikalarını yürütenlere karşı büyük bir barış istendiğini, çözümün diyalog ve müzakereden geçtiğinin anlatıldığı bir gündür.

Evet bu Newroz’u bir bayram havasında karşılayamadık. Bu Newroz’u acılarımızın, yasımızın, öfkemizin, depremden dolayı mağduriyetin gölgesinde kalan insanlarımızın yaşamını yitirdiği, deprem felaketiyle, sel felaketiyle büyük acıların yaşandığı bir dönemde karşılıyoruz. Onun için belki bir bayram havasında değil ama iktidara karşı depremde ölenlerin yaşamını yitirenlerin, enkazın altında kalanların öfkesinin olduğu bir dönemde geçiriyoruz. Bu yılki Newroz biraz buruktur, acılıdır, öfkelidir. Bu yılki Newroz depremde yaşamını yitirenlere adanmıştır. Bir kez daha can veren enkazın altında kalan bütün insanlarımıza allahtan diliyorum. Yaralılara acil şifalara diliyorum.

Depremin üzerinden bir aydan fazla zaman geçmesine rağmen acıların dinmediğini, yaraların sarılmadığını hep birlikte gördük, tanık olduk. Ama bir şey daha ortaya çıktı. İnsanlık dayanışma, birlik ve beraberlik ortaya çıktı. Herkes bu dayanışma ile yaralarını sarmaya, acılarını dindirmeye çalıştı. Bizler bu ülkeyi yönetenlerin depremdeki duyarsızlığını gördük, bu ülkeyi yönetenlerin depremi bir kader olarak ifade ettiklerinde, depremdeki yaraları sarmadığını gördük. İnsanları açlıkla, soğukla terbiye etmeye çalıştıklarını gördük. Ama şunu bilsinler, deprem de AKP ve MHP ittifakı da bu ülkenin kaderi olmaktan çıkacaktır.

“14 Mayıs bir milat olacaktır”

AKP’nin ve küçük ortağının bu ülkeyi son kez yönettiğini herkes bilmelidir. Çok az zaman kaldı. Önümüzde iki aydan az bir zaman var. 14 Mayıs bizler açısından önemli bir fırsattır ve aynı zamanda milat olacaktır. AKP ve MHP’nin bu seçimlerde Türkiye halklarının ne kadar büyük olduğunu, Kürtlerin ne kadar iradeli olduğunu, kadınların gençlerin bu ülkeyi değiştirme ve dönüştürme yeteneğinin nasıl ortaya çıkaracağını göstereceğimiz bir tarihtir 14 Mayıs.

Bu meydanı dolduranlar şunu bilsin ki demokrasi meydanlarda yazılır, barış meydanlarda ilan edilir. Ama barışı da adaleti de demokrasiyi de özgürlüğü de bizler 14 Mayıs’ta sandıklarda ilan edeceğiz, bundan kimsenin şüphesi olmasın. Bu ülkeyi yönetenler şunu bilsin ki Kürtlere hakaret ederek, Türkiye halklarına parmak sallayarak, her gün tehdit ederek bu süreci yönetemezsiniz, biz buna müsaade etmeyeceğiz. Hakaretlerinize de parmak sallamanıza da tehditlerinize de boyun eğecek bir halk yok karşınızda.

“14 Mayıs’ta seçimleri kazanacak ve kendi geleceğimizi inşa edeceğiz”

Kürtler de Türkler de Ermeniler de Süryaniler de bu ülkenin bütün inançları, kimlikleri, mezhepleri, renkleri bu ülkeyi değiştirmek için, yaşamı inşa etmek için kadınların özgürlüğü için gençlerin geleceği için el ele omuz omuza 14 Mayıs’ta seçimlerde sandıkları da koruyacağız, seçimleri de kazanacağız. Kendi geleceğimizi mutlaka inşa edeceğiz.

Bu ülkeyi nasıl yönettiklerini biliyoruz. Bu ülkenin kaynaklarını nereye akıttıklarını biliyoruz. Bu ülkenin savaşa ihtiyacı yok, bu ülkenin toplumsal barışa ihtiyacı var. Kürtlerin kendi anadilinde eğitime, özgürlüğe ihtiyacı var. Bunun için akılcı bir politika ile bütün bunlar sağlanabilirken onlar kaynaklarımızı savaşa ve başka yerlere aktarıyor, bunu kabul etmiyoruz.

Türkiye halkları savaş istemiyor, tecrit istemiyor. Sayın Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin bir an önce kaldırılmasını istiyor. Biliyoruz ki tecritle sadece İmralı’yı da değil tüm Türkiye’yi tecrit alanına sıkıştırmak istiyorlar. Her ağzını açanı, cezaevine koyuyorlar, dava açıyorlar. Twit atan gençleri cezalandırıyorlar. Ama biz 14 Mayıs’tan sonra öyle bir ülkeye gözümüzü açacağız ki twtilerinizi de atacaksınız, halaylarınızı da çekeceksiniz, özgür bir yaşama uyanacaksınız. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Sevgili kadınlar bu ülkede en fazla baskı gören şiddete maruz kalan, katliamlara maruz kalan biz kadınlarız. Size de söz veriyoruz. Sevgili kadınlara söz veriyoruz. 14 Mayıs’tan sonra kadınları ilgilendiren bütün yasaları yaşama geçireceğiz. Başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere, şiddetin olmadığı, baskının olmadığı, kadınları koruyan yasaların çıkarıldığı bir düzeni mutlaka inşa edeceğiz.

Sevgili gençler, gelecek sizindir, geleceği hep birlikte inşa edeceğiz. Ama sizlere bir görev vermek istiyorum. 14 Mayıs’ta bütün sandıklarımızı gençlerimize emanet ediyorum. O sandıklarda tek bir hilenin, usulsüzlüğün yapılmasına müsaade etmeyeceksiniz. İşte biz böyle kazanacağız. Gençlerimizle, kadınlarımızla geleceği Türkiye halklarıyla kazanacağız.

Cezaevindeki arkadaşlarıma özel selamlarımı göndermek istiyorum. Edirne Cezaevine, Selahattin Demirtaş’a, Selçuk Mızraklı’ya selamlarımı gönderiyorum. Kandıra Cezaevine sevgili Figen Yüksekdağ’a, Gülten Kışanak’a sevgilerimi gönderiyorum. Sincan Cezaevine sevgili İdris Baluken’e, Sabahat Tuncel’e sevgilerimi gönderiyorum. Cezaevlerinde de olsalar biliyoruz ki onlar buradalar, bizlerle birlikte Newroz’u kutluyorlar. Bir dahaki Newroz’da bütün arkadaşlarımızla el ele burada Newroz kutlayacağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Hava soğuk, konuşmamı uzatmak istemiyorum. Üşümenizi istemiyorum. Hep birliktte bu iki ayda uzun çalışacağız, gece demeden, gündüz demeden her eli tutacağız, her kapıyı çalacağız, herkesin yüreğine dokunacağız hep birlikte. Hepimizin yolu açık olsun. Hepimize başarılar diliyorum. Gelecek bizimdir, yarınlar bizimdir. 14 Mayıs sonrası hepimizindir. Newroz pîroz be. An azadî an azadî.

Paylaşın

HDP’li Buldan Sordu: Toplanan 115 Milyar TL Nerede?

Depremden sonra selden etkilenen Şanlıurfa’da açıklama yapan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, televizyon programında deprem bölgesi için toplanan 115 milyar TL’yi hatırlatarak, “Büyük şov yaptılar, bir kampanya başlattılar, 115 milyar TL para topladılar” dedi ve ekledi:

“Bu paraların nereye gittiğini sormak bizim hakkımızdır, sorumluluğumuzdur. Bunu bir kez daha soruyoruz: Toplanan 115 milyar TL nerededir? Bunu kimlere verdiniz, nerelere dağıtınız? Depremzedelere giden tek kuruş yoktur.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, Kahramanmaraş depremlerinin 40. gününde deprem bölgesini ziyaret ettiler. Buldan, depremden sonra selden etkilenen Şanlıurfa’da açıklama yaptı.

40 gün geçmesine rağmen gıda, barınma yardımına ihtiyaç olduğunu söyleyen Buldan, “Barınma sorunu hala var, konteyner sorunu hala var, çadır sorunu hala var, su sorunu hala var. İnsanlar yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalıyor” dedi.

“Toplanan 115 milyar TL nerede?”

Televizyon programında deprem bölgesi için toplanan 115 milyar TL’yi hatırlatan Buldan, şöyle devam etti:

“Büyük şov yaptılar, bir kampanya başlattılar, 115 milyar TL para topladılar. Bu paraların nereye gittiğini sormak bizim hakkımızdır, sorumluluğumuzdur.

Bunu bir kez daha soruyoruz: Toplanan 115 milyar TL nerededir? Bunu kimlere verdiniz, nerelere dağıtınız? Depremzedelere giden tek kuruş yoktur.

AFAD’ın deprem süreci boyunca çadırları parayla satması, Kızılay’ın çadırlarını parayla satması bu ülke açısından utanç tablosudur. Bütün bunların hesabını elbette ki bizler, yeri ve zamanı geldiğinde sandıkta sormasını da biliriz.

Şimdi dört gün önce burada yeni bir felaket yaşandı. Ve bu dört gün önceki felakette 17 insanımız yaşamını yitirdi. 15 insan Urfa’da 2 insan Adıyaman’da yaşamlarını yitirdi.

Tarım ve Orman Bakanının ‘15 insan yaşamını yitirdi ancak toprak suya doydu’ sözü bir akıl tutulmasıdır. Hiçbir vicdanın, hiçbir ahlakın kabul etmeyeceği bu sözü kendisine iade ediyoruz. Bu bakanın Urfa halkına, Adıyaman halkına bir özür borcu vardır.”

“Şehirler yeniden inşa edilecek”

Sancar ise; Hatay’da depremin 40’ıncı günü dolayısıyla gerçekleştirilen anma etkinliğine katıldı. Sancar, “Bugün depremin 40’ıncı günü, depremle gelen felaketin 40’ıncı günü. Kaybettiğimiz bütün insanlarımızı, canlarımızı anmak için buradayız. Onlara saygımızı sunmak için buradayız” dedi ve ekledi:

“Kentlerin inşası için iktidar hemen ihalelere başladı. Deprem aslında bu rant politikaları nedeniyle felakete dönüşmüştü. Şimdi bu felaketi de bir rant fırsat olarak kullanmaya çalışan bir iktidar zihniyeti var karşımızda. Bu şehirler yeniden inşa edilecek. Sadece ev yapmakla yetinmek doğru olmayacak.

Özellikle Antakya’nın tarihsel ve kültürel dokusuna uygun bir şekilde yeniden ayağa kalkması için ne yapılması gerekiyorsa yapılmalı. Biz Antakya’nın bunu başaracağına inanıyoruz. Bu kadim şehir daha önce de yıkıldı, büyük yıkımlar yaşadı ama kendi ruhuna, kültürüne ve özüne göre yeniden ayağa kalktı, dirildi, yaşamı yeniden inşa etti. Bizim yapmamız gereken sadece binaları değil yaşamı da yeniden inşa etmektir.

Yeni bir yaşam inşa etmek; bu yaşamı adalet, eşitlik, çoğulculuk üzerine inşa etmek amacımızdır. Kaynakların halk için, kamu için kullanıldığı bir düzen ve işleyiş üzerine kurulacaktır. Yeni yaşamı bu şekilde kurarsak ancak talana ve sömürüye ayrılan kaynakları halk için kullanmış olacağız. O günler yakındır.

Yeniyi inşa ederken eskiyi göndermek zorundayız. Eski düzeni aynı şekilde devam ettirerek yeniyi inşa edemeyiz. Acıları paylaşmak için, yaraları sarmak için gösterdiğimiz dayanışmayı şimdi büyük bir toplumsal güce ve siyasal enerjiye dönüştürme zamanı.

Bunu ancak birleşerek, birlikte yürüyerek, güçlerimizi bir araya getirerek başarabiliriz. Demokrasi ve adalet isteyen, kaynakların toplum için kullanılmasını isteyen herkes gücünü birleştirmelidir. “

Paylaşın

HDP’li Pervin Buldan’dan Seçim Paylaşımı: Biz Hazırız

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, seçim tarihinin netleşmesi sonrası yaptığı paylaşımla “Biz hazırız” mesajı verdi. Buldan, paylaşımında Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın fotoğrafına da yer verdi.

Haber Merkezi / AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta seçim yapılmasını öngören Cumhurbaşkanı Kararını imzalaması ve kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla seçim tarihi resmileşti.

Kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla birlikte siyasi parti liderlerinden de açıklamalar gelmeler başladı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, sosyal medya hesabından “Biz hazırız” mesajını paylaştı.

Buldan, paylaşımında kendisi ve Mithat Sancar’ın fotoğrafının yanı sıra, tutuklu bulunan eski eş genel başkanlar Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın fotoğrafını da paylaştı.

İkinci tur 28 Mayıs’ta

Öte taraftan Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Ahmet Yener, “Bugün Cumhurbaşkanımızın seçimlerin yenilenmesi kararı üzerine YSK yaptığı toplantıda 14 Mayıs’ta Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin yapılması olarak belirlenmiştir. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalması halinde 28 Mayıs tarihi belirlenmiştir. Çalışmalara devam ediyoruz” dedi.

Yener ayrıca, “Milletvekili adayı olmak isteyen kamu görevlileri 16 Mart saat 17.00’ye kadar istifa edecek” dedi.

Önceki seçimlerde de olduğu gibi bu kararlar; istifa etmesi gereken kamu görevlileri ile illerin çıkaracağı milletvekili sayılarının ilanına ilişkin olacak. Seçim takvimi ise daha sonra ilan edilecek.

YSK’nın seçim takvimini 21 Mart’ta başlatması bekleniyor. Cumhurbaşkanı adayları için son başvuru tarihi 26 Mart olacak. Cumhurbaşkanı adayı olan kamu görevlileri ile belediye başkanlarının da 16 Mart’a kadar istifa etmeleri bekleniyor.

Paylaşın

Buldan’dan “Helallik” İsteyen Erdoğan’a İstifa Çağrısı

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, Kahramanmaraş merkezli depremlerden sonra vatandaştan “helallik” isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a istifa çağrısında bulundu:

Haber Merkezi / “On binler enkaz altında çığlık atarak can verdi, AKP Genel başkanı helallik istiyor, bu halk size hakkını asla helal etmeyecek. Halk sizin yüzünüzden canını verdi daha ne versin!

Sizi bu siyasi enkazdan liyakatsiz AFAD’ınız bile kurtaramaz. İstifa edeceksiniz ve hesap vereceksiniz. Siz halktan bir şey isteme konumuna değilsiniz, halka hesap vermek zorundasınız hesap da vereceksiniz. Hükümet istifa seslerine kulaklarınızı tıkayamazsınız. Yapmanız gereken sorumluluğunuzu kabul ederek istifa etmenizdir.”

Buldan, MHP Lideri Bahçeli’nin “hükümet istifa” seslerinin yükseldiği tribünleri hedef alan açıklamalarına da tepki göstererek, “Hükümetin küçük ortağı da çıkmış maçlar seyircisiz yapılsın diyor. Tek bildikleri şey yasakçılık. Seyircisiz maç, muhalefetsiz siyaset, denetimsiz bina, seçmensiz seçim, öğrencisiz üniversite, ekransız medya. Biz de diyoruz ki AKP ve MHP’siz bir Türkiye.” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) düzenlenen grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Buldan’ın konuşmasından satır başları şöyle:

“Öyle bir iki gün eksiklik yaşandı diye kendinizi temize çıkaramazsınız. Sorunlar 23 gündür devam ediyor. Şovlarla bağış topladılar algı çalışması yaptılar aradan kaç gün geçti bu bağışların deprem bölgesine ulaşmadığı hala ortadadır. Çünkü acil ihtiyaçlar günden güne büyümektedir. Toplanan paralar nerededir, neden deprem bölgesinde değildir?

Ölüye saygı ilkesi gözetilmeden paldır küldür yürütülen enkaz kaldırma çalışması derhal durdurulmalı, önce cenazelere ulaşılmalıdır. İktidarı buradan bir kez daha uyarıyoruz ortaya çıkarılmayan veya vücut bütünlüğü bozulan cenazelerden, kayıplardan birebir siz sorumlusunuz. Deprem kayıplarının faili meçhule dönüşmesinden siz sorumlu tutulacaksınız.

Kadınlar çocuklar yaşlılar ve engelliler için bu mağduriyet çok daha büyüktür. Bu depremin en büyük yıkımını kadınlar yaşadı. Kadın meclisimiz başta olmak üzere tüm kadın örgütleri ihtiyaçları karşılanması için mor dayanışmayı yürüttüler.

Bu dayanışmayı daha fazla büyütme çağrısı yapıyorum. Refakatsiz kalan çocuklarla ilgili çok ciddi bir endişe içerisinde kamuoyu. Çocuklar nerededir? Bu sorunun cevabını iktidar vermek zorundadır. İlgili kurumları özellikle uyarıyorum. Gözümüzün üzerlerindedir. Bu çocuklar sizin sorumluluğunuz altındadır.

Başlarına gelenler başta bakanlık olarak sorumludur. TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan Çocuk Hakları Alt Komisyonu’nun derhal toplanması için dilekçe verdik. Meclis derhal çocukların durumunu gündeme almalı ve sorumluluğun yerine getirmelidir.

Türkiye’nin kontrolündeki Afrin’den deprem sonrası sağlıklı bilgi alınamamaktadır. Yardımların talancı çeteler tarafından alıkoyulduğuna dair haberler kamuoyuna yansımaktadır. Bir çağrı yapıyoruz, Afrin kapıları derhal bağımsız, güvenilir yardım kuruluşlarına, basına ve izleme örgütlerine açılmalıdır.

Geleceğimizi enkaz altında bırakan depremler değil insan yaşamını hiçe sayan bu çürümüş talan düzenidir. AKP-MHP’nin ülkenin başına bela ettiği sistem yaşanan her felaketin sebebidir.

OHAL kapsamında çıkardıkları bir kararname ile çevre ve şehircilik bakanlığına ormanları,meraları inşaata açmaya yetki verdiler. Yeni bir doğa talanı yapması başlatacaklar. OHAL kapsamında çıkarttıkları bütün kararlar deprem fırsatçılığıdır.

Görevi arama kurtarma olan AFAD’ın liyakatsiz atamalarla amacı dışında kullanılan bir kuruma dönüştürüldüğünü bu depremde bir kez daha gördük. Kurumun bütçesinin afet harcamalarından çok başka amaçlar için kullanıldığı bir kez daha ortaya çıktı.

Afet harcaması 3 milyar lira, hizmet binası için harcanan para 2,5 milyar lira! Deprem cihazına ayrılması gereken kaynakları tanıtım faaliyetlerine çarçur eden bir kurum yarattılar. İşte bu yönetim zihniyetinin bir sonucu olarak AFAD’ın Hatay bata olmak üzere deprem bölgelerine 3. Ve 4. Günde dahil olabildiğini onu da eksik personelle gerçekleştirebildiğini gördük.

Bunun sorumlusu da bağlı olduğu bakanlık ve doğrudan cumhurbaşkanlığı hükümet sistemidir. Halkı enkaz altında bırakan ölüme soğu açlığa mahkûm eden bu iktidardır. Hızlı karar alınan bir sistem deyip allayıp pulladılar, hızları görüldü, deprem bölgesine 72 saat sonra girebildiler.

Ama ekranları karartmakta, tehditte, yasakçılıkta, sosyal medyayı engellemekte, dayanışmaya kayyum atamakta hiç geri kalmadılar. Yaşamların karartılmasında yoklar ama düşmanlıkta tam bir organize halde olduklarını hep birlikte gördük.

Buradan bir kez daha çağrı yapıyoruz üniversiteleri derhal çın öğrencilerin geleceğiyle oynamayın.

Çıkıp bir de hiçbir sorumlulukları yokmuş gibi pişkince konuştuklarına tanık olduk. Ufak tefek sorunlar yaşandı diye olayı geçiştirmeye çalıştıklarına tanık olduk. Bu depremde asrın yüzsüzlüğünü gördük. Bunların en son ne zaman utandığını hatırlayan yok. Çünkü bunlarda utanma yok.

On binler enkaz altında çığlık atarak can verdi, AKP Genel başkanı helallik istiyor, bu halk size hakkını asla helal etmeyecek. Halk sizin yüzünüzden canını verdi daha ne versin!

Sizi bu siyasi enkazdan liyakatsiz AFAD’ınız bile kurtaramaz. İstifa edeceksiniz ve hesap vereceksiniz. Siz halktan bir şey isteme konumuna değilsiniz, halka hesap vermek zorundasınız hesap da vereceksiniz. Hükümet istifa seslerine kulaklarınızı tıkayamazsınız. Yapmanız gereken sorumluluğunuzu kabul ederek istifa etmenizdir.

Devlet Bahçeli’ye tepki

Hükümetin küçük ortağı da çıkmış maçlar seyircisiz yapılsın diyor. Tek bildikleri şey yasakçılık. Seyircisiz maç, muhalefetsiz siyaset, denetimsiz bina, seçmensiz seçim, öğrencisiz üniversite, ekransız medya. Biz de diyoruz ki AKP ve MHP’siz bir Türkiye.

Kızılay’la ilgili görüşlerimi milletvekili arkadaşlarımla birlikte Kızılay’ın önüne giderek açıklamamızı orada yapacağız.”

Paylaşın

HDP’li Buldan’dan İktidara: Hesap Vere Vere Gideceksiniz

İskenderun Kriz Koordinasyon Merkezinde açıklama yapan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, “Sanki bu depremde hiçbir sorumlulukları yokmuş gibi davrananlar şunu bilsin ki hesap vereceksiniz. Binlerce insanımızın enkaz altında kalmasından dolayı hesap vereceksiniz. Bu halk sizlerden hesap soracak. 20 yıldır topladığınız yaklaşık 40 milyar dolarlık deprem vergisini, depremin dışında her yerde çar çur etmenizden dolayı insanlar sizden hesap soracak” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Dolayısıyla bütün bunlar yaşanırken ‘bana bir yıl verin’ diyen Cumhurbaşkanına sesleniyoruz; bu ülkenin, halkların, toprakların, coğrafyanın bırakın size bir yıl bir gün dahi tahammül edecek gücü kalmamıştır. Bir yılı size ödül olarak hiç kimse vermeyecek çünkü gideceksiniz. Bu halk sizden hesap soracak, hesap vere vere gideceksiniz.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ve beraberindeki heyet depremin ağır yıkımlara neden olduğu Hatay’a gitti. İlk olarak İskenderun’a geçen Buldan’a siyasetçiler Ahmet Türk, Sırrı Sakık, DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, ve parti bileşenlerinin Eş Başkanları, Başkanları ve Sözcüleri eşlik etti.

İskenderun Kriz Koordinasyon Merkezinde açıklama yapan Buldan şunları söyledi:

“Bütün depremzedelere ve halkımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Yaşamını yitiren bütün insanlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum. Hastanelerde ve çadırlarda tedavi görmekte olan insanlarımıza bir an önce sağlıklarına kavuşmalarını ve acil şifa dileklerimi iletiyorum. Bugün burada bileşen, ittifak partilerimizle, DTK ve buna benzer kurumlarla birlikte depremzedelerimizi ziyaret etmek ve acılarımızı sarıp, hafifletmek üzere bir ziyaret gerçekleştirdik.

Bugün burada bir kez daha acının ne kadar büyük olduğunu, bu yıkım ve felaketin ne kadar büyük olduğunu gözlerimizle gördük. Acı büyük yıkım büyük ancak bütün bunlar karşısında büyük bir dayanışmanın olduğunu da gördük. Belki de bizleri ayakta tutan tek şey bu tür afetlerde dayanışmadır, birlikte omuz omuza yürümektir ve dayanışmanın acıyı hafifletmesinin bize verdiği güçtür.

“Depremden sonra ortada olmayanlar şimdi enkazları kaldırmak için seferber olmuşlar”

Hatay başta olmak üzere bütün kentlerimizde hala eksikliklerimizin olduğunu da görüyoruz. İnsanlar hala enkaz başında yakınlarının cenazesinin çıkmasını beklerken bir yandan da eksi dereceye düşen gecelerde üşümenin ve buna benzer mağduriyetlerin yaşandığını hala görüyoruz. Çadır eksikliğinin özellikle çok fazla olduğu ısınma ve barınmanın çok fazla yaşandığı bu kentte feryatları duyuyoruz.

Çadıra ve barınmaya ihtiyaç var. Enkazın altından insanların çıkarılmasına ihtiyaç var. İlk günlerde hiçbir şekilde müdahale edilmeyen iş makinalarının olmadığını bu kentte bugün bakıyoruz ki iş makinaları enkazları kaldırmak için sıraya girmişler.

Depremzedelerin yakınlarının enkazın altında bırakılanların feryadı özellikle cenazelerine bir an önce kavuşmak ve bu cenazelerin vücut bütünlüğünün bozulmadan dini vecibelerin yerine getirilerek gömülmesi, defnedilmesidir. Fakat öyle bir şeyle karşı karşıyayız ki o gün ortada olmayanlar bugün bir seferberlik içerisinde iş makinalarını enkazların olduğu yerde kullanmaya başlamışlar.

Buradan uyarıyoruz, vücut bütünlüğü bozulmadan o cenazelerin enkaz altından çıkarılması, dini, vicdani ve ahlaki olarak bir gerekliliktir. Yine bunun yanında hukuki anlamda da özellikle enkazların kaldırılmasının, daha sonra bizlere delil olarak sunulacak olan malzemelerin ortadan kaldırılmasının da büyük bir suç olduğunun altını önemle çizmek istiyorum. Bunlar gerçekleştirilmeden enkazın kaldırılmasının büyük bir suç olduğunu ifade ediyorum.

“Büyük bir suç işleniyor; bu halk sizden hesap soracak, hesap vere vere gideceksiniz”

Bugün sorumluluğu olanlar sanki yaşanan bu depremde hiçbir sorumlulukları yokmuş gibi davrananlar şunu bilsin ki hesap vereceksiniz. Binlerce insanımızın enkaz altında kalmasından dolayı hesap vereceksiniz. Bu halk sizlerden hesap soracak. Binalara imar affı çıkarmanızdan dolayı, enkazın altında kalan insanları çıkarmadan enkaz işlemlerine başladığınız için sizlerden hesap soracak.

20 yıldır topladığınız yaklaşık 40 milyar dolarlık deprem vergisini, depremin dışında her yerde çar çur etmenizden dolayı insanlar sizden hesap soracak. Dolayısıyla bütün bunlar yaşanırken “bana bir yıl verin” diyen Cumhurbaşkanına sesleniyoruz, bu ülkenin, halkların, toprakların, coğrafyanın bırakın size bir yıl bir gün dahi tahammül edecek gücü kalmamıştır. Bir yılı size ödül olarak hiç kimse vermeyecek çünkü gideceksiniz. Bu halk sizden hesap soracak, hesap vere vere gideceksiniz.

“Bu afetlerden kurtulmanın ilk adımı AKP ve MHP iktidarını göndermektir”

Bu depremden, afetlerden kurtulmanın ilk adımı AKP-MHP iktidarını göndermektir, bunun altını önemle çiziyorum. Bu halklara yaşattığınız acının verdiğiniz zulmün artık bundan ötesi olmadığını bilerek, herkesin, Türkiye halklarının, kamuoyunun bu bilinçle AKP’nin artık siyasi arenadan ve tarihten silinmesi için birlikte hareket etme zamanı gelmiştir.

Mücadele önemlidir, örgütlülük önemlidir, dayanışma önemlidir. Bütün bunların farkındayız, bütün bunların farkında olarak ayakta olduğumuzu biliyoruz. Ancak atacağımız ilk adım AKP ve MHP iktidarını göndermek olacak. Ben bir kez daha burada yaşamını yitiren insanlarımıza rahmet, yakınlarını kaybeden herkese geçmiş olsun ve sabır dileklerimi iletiyorum. Hepimizin başı sağ olsun, Allah hepimize sabır versin.

“Bu felaketin en büyüğü iktidarın yarattığı felakettir”

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’dan önce konuşan Ahmet Türk ise şunları söyledi:

“Bu coğrafyada halklarımız demokrasiye inanan insanlarımız, içinde halk sevgisi olanlar birinci gün harekete geçti. Yaraları sarmaya, azaltmaya yönelik büyük bir çaba gösterdi. Ama ne yazık ki devlet 3-4 günde bırakın halka ulaşmayı halka ulaşmak isteyenleri bile engelleyen bir tavır ve tutum içinde oldu. Elbette bu felaketin en büyüğü iktidarın yarattığı felakettir.

Deprem üzerinden ikinci bir felaketin yaratılmasıdır. Yalnız şunu gördük bu ülkede Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla herkes bu felakette mağdur olan depremzedelerin yaralarını, acılarını azaltmaya yönelik büyük bir çaba gösterdiler. Bu gelecek için bize büyük bir umut verdi. Halklarımızın ortaklaşması, halklarımızın dayanışma içinde olması bizler için çok önemlidir. İnanıyorum ki devletin bu duyarsızlığına karşı halklarımızın bugün duyarlı bir şekilde davranması bize gelecekle ilgili umut veriyor. Sosyalist partiler, dostlar ve duyarlı kesimlerle burada bir aradayız.

Gerçekten doğru bir dayanışmayı en doğru şekilde gerçekleştirmek için çaba gösteriyoruz. Pazarcık’ta Adıyaman’da bir çok yerde bizim çalışmalarımızı engellemek isteyen halka yardımları engellemek isteyen bir zihniyetle karşı karşıyayız.

Tekrar bu depremde yaşamını yitiren bütün canlarımıza Allah’tan rahmet diliyoruz, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Bu acıları azaltmak için uzun süreli bir çaba içinde olacağız. Depremin yarattığı felaket bir iki günde giderilecek bir durum değil. Uzun süre halkımızla dayanışma içinde olmak için çaba içinde olacağız. Başımız sağolsun. “

Paylaşın

HDP’li Buldan: Onları İktidardan İndirmek, Boynumuzun Borcu

Deprem bölgesinde açıklamalarda bulunan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, “Bu yaraları, bu acıları en kısa zamanda iyileştirmenin, sarmanın mücadelesini hep birlikte vereceğiz. AKP-MHP hükümetini göndermek artık bizim boynumuzun borcudur. Bu saatten sonra onları iktidardan indirmek, bizim boynumuzun borcudur” dedi ve ekledi:

“Halkımıza söz veriyoruz. Sandıklar ne zaman kurulursa kurulsun, seçimler ne zaman yapılırsa yapılsın, elbette şuan seçim tarihini konuşacak bir zamanda değiliz, ama ne zaman yapılırsa yapılsın, bu iktidarın gitmesi için halkımızla birlikte her türlü çalışmayı, sandıkta onların kaybetmesi için bu mücadeleyi yürüteceğiz.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, deprem bölgesi olan Antep’in Islahiye ilçesinde depremden etkilenenleri ziyaret etti.

“İktidar yardımlarımızı engelliyor”

MA’dan Berivan Kutlu – Rukiye Adıgüzel’in haberine göre, Buldan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“Enkaz altında hala çıkarılmayan canların oluğunu da biliyoruz. Dolayısıyla bir an önce enkaz altında kalan insanların çıkarılması, daha sonra enkaz kaldırma çalışmalarının yapılması önemli. Vücut bütünlüğüne zarar verecek işlemlerden kaçınılmalıdır. Yaralı olan insanlarımız var. Onlara da acil şifalar diliyorum.

HDP olarak 11 gündür deprem felaketi yaşayan bütün illerimizde insanlarımızı ziyaret ettik, acılarını paylaştık, yaralarını sarmaya çalıştık. Ancak ilk 2-3 gün ortada olmayan AKP-MHP iktidarının son günlerde ortaya çıkması ve yapılan yardımları engellemesi, HDP başta olmak üzere, sivil toplum örgütleri, meslek örgütlerine, gönüllü insanlara, milyonlarca insana engel olmaya çalıştıklarını gördük.

Elbette bu fotoğraf Türkiye tarihine karar bir tablo olarak geçti. 20 yıldır ülkeyi nasıl yönettiğinin bir fotoğrafı olarak ortaya çıktı. Tüm afetlerde olduğu gibi, yangınlarda, depremlerde, sellerde, bütün bu afet dönemlerinde iktidar çok farklı bir müdahale algısıyla karşılaştık. İnsanlara yardım ederken, insanların yanına gitmeye çalışırken, iktidarın engellemesiyle karşı karşıya kaldık.

Bugün istifa etmesi gerekenler, yardım yapanlara parmak sallıyor. İstifa etmesi gerekenler, yardım ulaştırmaya çalışanlara müdahale ediyor. Bu iktidarda biraz vicdan, biraz yüz olsaydı, ilk iki günden sonra Cumhurbaşkanı dahil hepsinin istifa etmesi gerekirdi. Ancak onlarda ne istifa edecek yüz var, nede böyle bir vicdan var.

Pazarcık’ta yardım toplanan depomuza bir kayyım atandı. Bu da tarihe bir ilk olarak geçti, bu da bir utanç tablosu olarak Türkiye tarihine yazıldı.

Yardımın yapıldığı, insanların gönüllü çalıştığı bir yerde, orayı terk edeceksiniz, biz yardımı dağıtacağız, yoksa hepinizi gözaltına alacağız demenin bir izahı yoktur, hiçbir açıklaması yoktur. Ben dün de söyledim, bugün de söylüyorum. Biz o yardımları halkımıza ulaştırırız. Siz istediğiniz kadar engellemeye çalışın, siz vicdanınız ve ahlakınızla baş başa kalacaksınız.

Bu yaraları, bu acıları en kısa zamanda iyileştirmenin, sarmanın mücadelesini hep birlikte vereceğiz. AKP-MHP hükümetini göndermek artık bizim boynumuzun borcudur. Bu saatten sonra onları iktidardan indirmek, bizim boynumuzun borcudur.

Halkımıza söz veriyoruz. Sandıklar ne zaman kurulursa kurulsun, seçimler ne zaman yapılırsa yapılsın, elbette şuan seçim tarihini konuşacak bir zamanda değiliz, ama ne zaman yapılırsa yapılsın, bu iktidarın gitmesi için halkımızla birlikte her türlü çalışmayı, sandıkta onların kaybetmesi için bu mücadeleyi yürüteceğiz.”

Paylaşın

HDP’li Buldan: Cumhuriyetin, Güçlü Demokrasiyle Buluşturulması Tarihsel Zorunluluktur

Partisinin İstanbul’da düzenlediği ‘Demokratik Cumhuriyet Konferansı’nda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, “Cumhuriyetin, ikinci yüzyılda güçlü demokrasiyle buluşturulması tarihsel bir zorunluluk olarak herkesin önünde durmaktadır. Cumhuriyetin ikinci yüzyılda güçlü bir toplumsal barışla, gerçek bir adaletle ve evrensel hukukla, temel insan haklarıyla, toplumsal cinsiyet eşitliğiyle, emeğin hakkıyla ve ekolojik bir yaşamla buluşturulması hepimiz açısından tarihsel bir görevdir. Çünkü “Demokratik Cumhuriyet tüm sorunların çözüm anahtarıdır.” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Katılımcı demokrasi ve müzakereci demokrasi anlayışı etrafında, halkın iradesini ve mutabakatını esas alan yeni bir kurucu akılla, yeni bir siyaset anlayışıyla bu hedefe hep birlikte yürüyebiliriz. İşte bu kurucu akıl da halklarımızın ortak iradesinde elbette mevcuttur. Mesele siyasetlerin kazanması değildir, eşit ve özgür bir ülkede yaşamak isteyen 85 milyona bir demokrasi döneminin kazandırılmasıdır. Bu dönem kesinlikle ve kesinlikle başlayacaktır.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin İstanbul’da düzenlediği ‘Demokratik Cumhuriyet Konferansı’nda konuştu. Buldan’ın açıklamaları şöyle:

“Savaşın, sömürünün, yoksulluğun, toplumsal krizlerin peş peşe yaşandığı bir dönemde, krizlerden hep birlikte çıkmak için demokrasi, barış ve adalet mücadelesini daha da büyüteceğimiz önemli bir sürecin içerisinden geçtiğimizi belirtmek isterim. Siyasetin gittikçe daha fazla masa başı planlarına ve paylaşım hesaplarına dönüşmeye başladığı bir zaman aralığından geçiyoruz. Bu iklimde, toplumun tüm ötekileştirilmiş ve ezilen kesimleriyle birlikte en geniş ‘Demokratik Cumhuriyet Birlikteliğini’ oluşturmak temel hedefimizdir. Aynı zamanda HDP’nin mücadele hattıdır. Bu birlikteliği ortak değerler etrafında toplumsallaştırmak ve birlikte inşa sürecine dönüştürmek için en güçlü çabayı göstereceğimizden hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

“Tekçilik bugün yaşanan bütün kırılmaların asıl nedenidir”

Tekçiliğe, ret ve inkâra, baskıya, yasaklara dayalı; demokrasiyi sürekli olarak dışlayan, toplumsal hak taleplerini yok sayan otoriter sistemin yarattığı çok büyük krizleri Türkiye toplumu ve Türkiye halkları olarak bu süreçte yaşıyoruz. Kürtleri, Alevileri, Ermenileri, bütün inanç ve kimlikleri, kültürleri ve anadilleri; tüm farklılıkları, renkleri, kadınları, gençleri, emekçileri dışlayan bir aklın yaratmaya çalıştığı tekçilik hegemonyası bugün yaşanan büyük toplumsal, tarihsel ve siyasal kırılmanın esas nedenidir.

Fabrikada iş kazasında bir işçiyi kaybettiğimizde sistem sermaye sahibine arka çıkıyorsa; sokak ortasında katledilen bir kadına karşı sistem erkek faili savunuyor ve koruyorsa; eşit yurttaşlık talep eden Alevi toplumuna sistem tek bir mezhebi dayatıyorsa; Kürtlerin bir halk olmaktan kaynaklı iradesini, eşit yurttaşlık haklarını ve anadilini inkâr edip yasaklıyorsa; kayyım rejimiyle yerel demokrasi ve halkın yerel yönetimlerdeki iradesini gasp ediyorsa; işkenceye maruz kalanı değil işkenceciyi koruyor ve cezasızlıkla ödüllendiriyorsa; kamunun gücüne dayanarak suç işleyenlerin suçunu kapatıyor ve hukuku askıya alıyorsa; hukukun yolsuzluklardan hesap sormasını engelliyorsa, farklı yaşam tarzlarını hedef alıyorsa; özgürlükleri her gün yasaklar cenderesine alıyorsa; işte bütün bunlar ülkeye dayatılan rejimin yarattığı büyük tahribatlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu da bu ülkeyi çöküşe götürmektedir.

“Demokratik Cumhuriyet çözüm anahtarıdır”

Cumhuriyetin, ikinci yüzyılda güçlü demokrasiyle buluşturulması tarihsel bir zorunluluk olarak herkesin önünde durmaktadır. Cumhuriyetin ikinci yüzyılda güçlü bir toplumsal barışla, gerçek bir adaletle ve evrensel hukukla, temel insan haklarıyla, toplumsal cinsiyet eşitliğiyle, emeğin hakkıyla ve ekolojik bir yaşamla buluşturulması hepimiz açısından tarihsel bir görevdir. Çünkü “Demokratik Cumhuriyet tüm sorunların çözüm anahtarıdır.”

Katılımcı demokrasi ve müzakereci demokrasi anlayışı etrafında, halkın iradesini ve mutabakatını esas alan yeni bir kurucu akılla, yeni bir siyaset anlayışıyla bu hedefe hep birlikte yürüyebiliriz. İşte bu kurucu akıl da halklarımızın ortak iradesinde elbette mevcuttur. Mesele siyasetlerin kazanması değildir, eşit ve özgür bir ülkede yaşamak isteyen 85 milyona bir demokrasi döneminin kazandırılmasıdır. Bu dönem kesinlikle ve kesinlikle başlayacaktır.

“Kürt sorununun çözümsüzlüğü Cumhuriyetin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engeldir”

Bu ülkedeki bütün sorunlara kaynaklık eden Kürt sorununun çözümsüzlüğü, Cumhuriyetin demokrasiyle buluşmasının önündeki en büyük engellerden biridir. Kürt sorunu cumhuriyet ile demokrasi arasındaki en büyük çatlağı oluşturmaktadır. Cumhuriyet ve ona bağlı olarak ülkemizde yaşanan tahribatları bugün burada sıralamaya ne zamanımız ne günlerimiz yeter. Bu çatlağı görebilirsek, Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümü için bir şans doğacak ve özgür birlikteliği esas alan bir toplumsal mutabakatı hep birlikte güvenceye alacağız. Bu nedenle meselenin demokratik çözümü ve kalıcı barış, Cumhuriyetin demokratikleşmesi açısından tarihsel bir rol oynayacaktır.

“Hakikatlerle yüzleşmek bir daha aynı acıların yaşanmasını engeller”

Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında esas olan sadece Kürtlerin kazanması değil, dışarıda bırakılan tüm kesimlerin, bütün halkların bir araya gelerek ortak Demokratik Cumhuriyet’i kazanmasıdır. Hakikatlerle cesaretle yüzleşmek, hesaplaşmak, onarıcı bir adalet temelinde toplumsal yaraları sarmak bir daha aynı acılı süreçlerin yaşanmayacağına dair en güçlü teminat olacaktır. Kadınların eşit ve özgür yaşamının, yine farklı yaşam tarzlarının özgürlükçü laiklik anlayışıyla inşa edilmesi Demokratik Cumhuriyetin olmazsa olmazıdır. Bir ülke, bir cumhuriyet ancak kadınların özgürlüğü ve eşitliğiyle gerçek bir demokratik öze ve düzeye kavuşabilir.

Bu topraklardaki bütün kadim inançların eşitliği ve özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyete giden yolda önemli bir adım da olacaktır. İşte bütün bu inşayı hak temelli ve eşit yurttaşlığa dayanan yeni bir toplumsal sözleşmeyle ancak başarabiliriz. Cumhuriyetin demokratikleşmesi de bireyi reddetmeyen bir toplumla, farklılıkları esas alan demokratik birlikle, demokrasi, hukukun üstünlüğü, inanç özgürlüğüne dayanan bir “demokratik anayasa” ile mümkündür. Bu mümkünü gerçeğe dönüştürmek, ilk yüzyılda dışarıda bırakılanların düşünü hayatın kendisi haline getirmek bizlerin elindedir. Hepimizin sorumluluğudur.

“Yeni yaşama davet, kurucu siyasetin yol haritasıdır”

Bu miladın startını vermek için ortaklıklarımız ve farklılıklarımızla bir araya gelmeye, ittifaklar üretmeye özellikle de bu dönemde çok büyük ihtiyacımız var. Merkeziyetçiliğin yerine güçlü yerel demokrasiyi; oligarşi, vesayet ve statükonun yerine Demokratik Cumhuriyeti; temsili demokrasinin yerine katılımcı, müzakereci, güçlü demokrasiyi koymanın zamanı gelmiştir ve geçiyor. 7’den 70’e kadar örgütlenerek Demokratik Cumhuriyet’e katkıda bulunmalı, tuğla tuğla örerek bir çatı altında mutlaka buluşmalıyız. Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken zamanın ruhu, kurucu siyaseti elbette bizleri çağırıyor. Statüko ve restorasyon değil yeni yaşama davet, kurucu siyasetin bir yol haritasıdır.

Bizler, her gün büyütmekte olduğumuz demokrasi ittifakımızla, yine bu ülkenin demokratları, aydınları, siyasetçileri, insan hakları savunucuları, emekçileri, kadınları ve gençleri olarak bu kurucu siyasetin sahibiyiz. Yeni dönemin sahibi de bizler olacağız, Türkiye halkları olacaktır.  Bundan hiç kimsenin kuşkusu ve kaygısı olmasın. Birbirimizi anlayarak, dayanışmamızı daha fazla büyüterek, daha fazla yan yana gelerek ve ortak değerler etrafında toplanarak kazanmanın yollarını kesinlikle bulacağız ve çok büyük kazanacağız.

“Demokratik Cumhuriyet yürüyüşümüz yeni bir hikâyenin başlangıcı olacaktır”

Demokratik Cumhuriyet yürüyüşümüzün yeni bir hikâyenin başlangıcı olacağına inancımız tamdır. İlk yüzyıl biterken ortak inşa iradesi geliştirme imkânını hep birlikte yaratacağımıza olan inancımız tamdır. Bugün burada sizlerin yapacağı katkıların, sunumların, bu konferansın geleceğimizi belirleme açısından önemli olduğunu ifade ediyorum. Önümüzdeki yüzyıl açısından büyük kazanacağımız yolları yaratmanın bir kez daha bir araya gelmekle mümkün olduğunu ifade ediyorum. Teşekkür ediyor, yolunuz ve yolumuz açık olsun diyorum.”

Paylaşın

HDP’li Buldan: Üçüncü Kez Aday Olamazsın Erdoğan

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında açıklamalarda bulunan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığı için “Üçüncü kez aday olamazsın Erdoğan. Bu çok açık ve nettir” dedi ve ekledi:

“AKP Genel Başkanı yeniden aday olabilmek için ‘Kronometre 2018’de sıfırlandı’ dedi. 2018 öncesi yaptığı cumhurbaşkanlığı görevini kendisi yok saydı. Bu çok açık bir şekilde ifade edildi. Bu sayılmaz diyor. Yani kendi kendisini sıfırlıyor. Sıfırlamada usta olduklarını da biliyoruz. Kendi cumhurbaşkanlığını kendisi tanımıyorsa halk sizi hiç tanımaz. Cumhurbaşkanı olamayacaksınız, halk size sandıkta izin vermeyecek.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Başkanı Pervin Buldan, partisinin TBMM’deki grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Buldan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Türkiye’nin her yerinde halklarımızla bir araya geliyoruz, buluşmalar gerçekleştiriyoruz. Hafta sonu da Demokratik Cumhuriyet konferansımızda buluşacağız ve cumhuriyeti demokrasiyle buluşturacak olan süreci konuklarımızla ve misafirlerimizle tartışacağız.

Malum seçim süreci giderek hızlanmaktadır. Halkımızın, demokratik kamuoyunun, değişim isteyen milyonların HDP’den beklentisinin çok büyük olduğunun hepimiz farkındayız. Gözler HDP’nin üzerindedir. HDP’nin her biz sözü değişime giden yolu daha da büyütmekte, umutları her geçen gün arttırmaktadır. Çünkü HDP bu toprakların bereketidir, huzurudur, birlikte yaşamın harcıdır, özgürlüğün teminatıdır. HDP demokratik siyasetin onuru ve yüz akıdır.

“Yol haritamız nettir”

Karşımıza dev dalgalar çıksa da, bu gemi demokrasinin kıyısına mutlaka ama mutlaka ulaştıracaktır. Çünkü bizim rotamız bellidir. Yol haritamız nettir. Demokrasidir. Türkiye’yi içine sürüklendiği bu alaca karanlıktan kesinlikle kurtaracağımıza bir kez daha Türkiye halklarına, Türkiye toplumuna bu kürsüden söz vermek istiyoruz. HDP’nin duruşunu ve gündemini değiştirmeye, bir belirsizlik ortamı yaratarak, umutsuzluğu pompalamaya çalışanlar, kesinlikle başaramayacaklar.

Bizim siyasetimizin karşısına kumpaslarla çıkanlar, kendi komplolarıyla baş başa kalacaklardır. Geçen hafta biliyorsunuz AYM, kapatma davasının seçim sonrasına bırakılması yönündeki başvurumuzu reddetti. Ret gerekçesi; elbette ki ret ve inkâr politikasıdır. AYM’nin bu kararı Saray’ın baskısı altında aldığını de çok iyi biliyoruz. AKP-MHP kumpas ittifakı, AYM eliyle seçim sürecine siyasi müdahalede bulunma hazırlığı içerisindedir. O yüzden kapatma davasına hazine bulmuş gibi dört elle sarıldıklarını hep birlikte gördük ve tanıklık ettik.

Bunlar o kadar kirli ki, Hazine yardımının kesilmesi için emniyet aracılığıyla bir günde bir gizli tanık buldular, icat ettiler. Gizli tanık adına gerçekle uzaktan yakından alakası olmayan, tamamen komploya dayanan 100 sayfalık bir ifade kurguladılar. Bunu da ışık hızıyla AYM’ye servis yaptılar. Hukukun temel ilkelerine göre hareket etmesi gereken Anayasa Mahkemesi de gizli tanığın servis yapılan gerçek dışı ifadelerine dayanarak, HDP’nin Hazine yardımına bloke kararı koydu. Tam bir tezgâh. Tam bir organize işler. Tam bir kumpas!

“HDP daha da güçlenerek yoluna devam edecektir”

Savcıları, hâkimleri, kolluk güçlerini, valileri, imamları, bürokratları seçim kampanyasında ‘Truva atı’ gibi kullanan AKP-MHP, bunlarla yetinmemiş olacak ki, gizli tanıkları da seçim kampanyasına kattılar. İşleri gizli tanıklara kalmış durumdadır! İşte HDP hakkındaki kapatma davası Türkiye’nin tam bir özetidir. Bu kumpaslar sarkacı, iktidarın Türkiye’ye yerleştirmek istediği rejimin en net röntgenidir.

HDP’ye yönelik kumpaslardan beslenmek isteyenlere diyorum ki, size buradan bir ekmek asla çıkmayacaktır. AYM’nin kayyımı gibi hareket eden iktidarın küçük ortağı da şunu iyi bilsin, sizin siyasetiniz çökecek, HDP daha da güçlenerek yoluna devam edecektir. HDP öyle sizin sandığınız, sizin bildiğiniz gibi küçük bir lokma değildir. Boğazınızda kalacak lokma ile uğraşmaktan vazgeçin. Bizi kendinizle kesinlikle karıştırmayın!

HDP’nin mücadele geleneği ve Kürt halkı tarih boyunca öyle oyunlar ve öyle tuzaklar gördü ki, sizin bu kumpaslarınıza asla yabancı değildir. Seyit Rıza kendisine tuzak kuranlara “Sizin hilelerinizle baş edemedim” demişti. Ben de diyorum ki, Kürt halkı ve dostları sizin hilelerinizle de, faşizminizle de baş edecek, tuzaklarınızı bir bir bozacak örgütlü güce sahip iradeyle sizi kesinlikle yenecektir.

“Kesinlikle şah-mat olacaksınız!

HDP’siz bir seçim süreci tasarlayanlar bilsin ki, tasarılarınız çöp olacaktır. Biteceksiniz, tükeneceksiniz, siyasetten silinip gideceksiniz. Zaten oylarınız anketlerde de halkın nabzını yokladığımızda da günden güne eriyor. Bu erime sandıklarda mum gibi eriyecektir. Bundan hiç kimse şüphe duymasın. Bir gerçek daha var ki alınlarına yapışan Kürt düşmanlığıyla hep anılacaklar. Siz hileli zarlarla oynamaya devam edebilirsiniz! Ama bu satrançta HDP’nin yapacağı büyük hamleler karşısında da kesinlikle şah-mat olacaksınız! Bizden söylemesi. Milyonların demokrasi çıkışı karşısında tarihin en büyük bozgununa uğrayacaksınız!”

Paylaşın

HDP Eş Genel Başkanı Buldan: Altılı Masa Bizim Adayımızı Desteklesin

HDP’nin Altılı Masa’nın lehine aday çıkarmaması gerektiğine yönelik eleştirilere yanıt veren HDP Eş Genel Başkanı Buldan, “Bizim 6’lı Masa lehine adayımızı çekmemiz gerektiği düşünülüyor da 6’lı Masa’nın çekmesi neden düşünülmüyor?” dedi ve ekledi:

“6’lı Masa adayını çeksin, bizim adayımıza oy versinler. Bu kadar net konuşuyoruz. Çıkaracağımız aday 6’lı Masa’nın adayında çok daha kapsayıcı, çok daha güven verici ve Türkiye toplumunun vicdanına seslenecek birisi olacak. Bizim adayımız ikinci turda da yarışabilir.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, 7 Ocak’ta partisinin Kars İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada HDP’nin cumhurbaşkanı adayı çıkaracağını ve kendi adayıyla seçimlere gireceğini açıklamıştı.

Buldan’ın aday çıkışının ardından kamuoyunda tartışmalar başladı. HDP’nin aday çıkarması durumunda “AKP’nin kazanacağı” ve hatta “HDP’nin AKP ile anlaştığı” yorumları yapıldı.

Seçimde belirleyici olması beklenen HDP’nin kapatılması davası ise devam ediyor.

HDP Eş Genel Başkanı Buldan, yaptığı aday açıklamasının ardından çıkan tartışmalara yönelik Bianet’e açıklamalarda bulundu.

Buldan, HDP’nin kendi adayını çıkaracağını bu konuda geri adım atmayacaklarını vurguladı. Şubat ayı başında adayın kamuoyuna açıklanacağını ifade etti. Buldan, HDP’nin kendi adayıyla seçime girmesinin AKP’nin işine yarayacağı söylentilerine kesinlikle katılmadığını ifade ederek şunları söyledi:

“Aday çıkarmamak için sebebimiz yok”

“Bizim aday çıkarmamızın AKP’nin işine yarayacağı söylentilerine kesinlikle katılmıyorum. Tam tersine biz her zaman olduğu gibi AKP rejimini bitirmek-devirmek, AKP- MHP bloğunu göndermek için uzun süredir bir mücadele yürütüyoruz ve bu mücadelemizi bu seçimlerde de sürdürmekte kararlıyız. Bunun altını özellikle çizmek istiyorum.

Aday çıkarmamızın bu kadar yankı uyandırmasını çok normal karşılıyorum çünkü şimdiye kadar HDP’ye hep çantada keklik gözüyle bakanlar, sadece bir tarafa yamaymış gibi algılayanlar HDP’nin bir siyasi parti olduğunu ya da HDP’nin bir irade olduğunu unutarak bu söylemlerini sürdürdüler ve bu algıyı yaratmaya çalıştılar.

Oysa HDP bugün Türkiye’de üçüncü büyük parti ve bir irade belirleyen bir güç. Gücünü, irade olduğunu son seçimlerde ortaya koymuştu ve hâlâ aynı iddiayla yürüyen ve bu iddiasını gittikçe büyüten, bu doğrultuda da bu seçimlerde bir kez daha belirleyen bir güç olduğunu ispat edecek bir parti.

Dolayısıyla cumhurbaşkanı adayımızı çıkarmamak için herhangi sebebimiz yok, aksine cumhurbaşkanı adayımızı çıkarmamız için birçok nedenimiz vardı. Ayrıca bu kararın sadece benim söylemim üzerinden algılanmaması gerekiyor. Karar mekanizmalarımız bu konuda hazırlık yaptığını, kurullarımızın bu noktada kararlı olduğunu ifade eden birçok söylemimiz olmuştu. Son aşamada HDP’nin bu seçimlerde kendi adayıyla var olduğunu, var olacağını belirttik ve bunun arkasındayız.

Aday çıkarma meselesinin AKP’ye göz kırpmak olduğunu veya AKP’nin kazanmasına zemin hazırlayan bir yol olduğunu ifade edenlere de şunu söylemek isterim: Bizim tek amacımız AKP’yi bu seçimlerde tarihe ve tarihin çöplüğüne gömmektir, bu kadar net söylüyorum.”

Altılı Masa- HDP ilişkileri açıklamaları

HDP’li Buldan ortak aday ve Altılı Masa’ ya yönelik de açıklamalarda da bulundu. Altılı Masa’nın HDP ile olan ilişkilerine yönelik Grup Başkanvekili Saruhan Oluç’un “Bir düğün yapılıyor, davetiye gönderiliyor ama bize düğüne gelmeyin, takınızı da gönderin fakat zarfın üstüne isminizi yazmayın, diyorlar” ve Garo Paylan’ın “Bizimle daha güç elinizde değilken yan yana gelmeye çekiniyoruz, gücü elinize geçirdiğinizde size nasıl güveneceğiz” açıklamaları hatırlatılarak Altılı Masa’nın HDP’den ne beklediği sorulduğunda ise Buldan “Altılı masa bizden ‘yanımızda görünmeyin, biz sizinle ortak fotoğraf vermeyelim ama bu iktidarı değiştirmek için koşulsuz şartsız, bizim belirleyeceğimiz adaya oy verin’ beklentisi içinde. Ancak bu şu an itibariyle mümkün olmayan bir şey” yanıtını verdi.

“Altılı Masa bizim adayımıza oy versin”

HDP’nin kendi adayıyla çok büyük bir yarış içerisinde Cumhurbaşkanlığı seçimine gireceğini söyleyen Buldan “Belki 6’lı Masa’nın adayı bizim adayımızı destekleme kararı alacak” ifadelerine yer verdi.

HDP’nin Altılı Masa’nın lehine aday çıkarmaması gerektiğine yönelik eleştirilere ise “Bizim Altılı Masa lehine adayımızı çekmemiz gerektiği düşünülüyor da Altılı Masa’nın çekmesi neden düşünülmüyor? Altılı Masa adayını çeksin, bizim adayımıza oy versinler. Bu kadar net konuşuyoruz. Çıkaracağımız aday Altılı Masa’nın adayında çok daha kapsayıcı, çok daha güven verici ve Türkiye toplumunun vicdanına seslenecek birisi olacak. Bizim adayımız ikinci turda da yarışabilir” sözleriyle yanıt verdi.

“İkinci tura kalırsa yeniden karar vereceğiz”

Buldan, “Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Kemal Kılıçdaroğlu aday gösterildiği takdirde destekleme durumu var mı?” sorusuna karşılık ise “Biz bir siyasi parti olarak kendi adayımızı çıkarıyoruz ve şu an konuşacağımız tek şey HDP’nin kendi adayının nasıl kazanacağıdır. Türkiye toplumunun HDP’nin adayı etrafında kenetlenmesini sağlayacak formülleri bulmaktır. Bunun dışında diğer partilerin çıkaracakları adayların bizim açımızdan değerlendirilmesi gibi bir durum söz konusu değil” diye konuştu.

Seçim ikinci tura kalırsa partisinin tutumunun ne olacağı yönündeki soruya da “Şu an birinci tura yoğunlaşıyoruz, ikinci tura kalacağı zaman veya öyle bir aşamaya geldiğimizde kurullarımızla yeniden bir karar vereceğiz. Ama şu an tek hedefimiz kendi adayımızın birinci turda kazanması yönünde. 6’lı Masa’nın adayının bizim adayımız lehine çekilmesi durumunda adayımızın birinci turda kazanma şansının çok yüksek olduğunu söylemek isterim” diyerek yanıt verdi.

Açıklamaların tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın