Uyuşturucu Kullanım Yaşı 10’a Kadar Düştü

Derin Yoksulluk Ağı’nın kurucusu Hacer Foggo, eğitim sisteminden kopan çocukların madde bağımlılığı, suç ve istismara açık hale geldiğini belirterek, “Uyuşturucuya kaptırıyoruz çocuklarımızı. 10 yaşında uyuşturucu kullanan çocuklar var” dedi.

Hacer Foggo, Halk TV’de katıldığı canlı yayında Türkiye’de çocuk yoksulluğunun geldiği endişe verici boyutları gözler önüne serdi. TÜİK verilerine göre 3.5 milyon çocuğun çalıştırıldığının altını çizen Foggo, devletin bu çocukları izleyen herhangi bir sisteminin bulunmadığını belirtti.

Foggo, okula gitmeyen çocukların iş gücüne de katılamadığını vurgulayarak, “Bu çocuklar ne okulda ne de istihdamda yer alıyor. Mezun da değiller. Yani gerçekten sorulması gereken soru şu: Bu çocuklar nerede?” dedi.

Geçtiğimiz hafta görüştüğü bir çocuğun yaşadığı yoksulluğu anlatan Foggo, “Ayakkabısı olmadığını fark ettim. ‘Nasıl dolaşıyorsun?’ diye sordum. ‘Ablamın kadın terliğiyle’ dedi. Bu çocuk okula gitmiyor. Gitmemesinin en temel nedenlerinden biri bu” şeklinde konuştu.

Foggo, çocuk işçiliği oranındaki artışı yıllara göre şöyle sıraladı:

2020’de yüzde 16,2
2021’de yüzde 16,4
2022’de yüzde 18,7
2023’te yüzde 22,1
2024 itibarıyla yüzde 24,9

Bu artışın devletin önlem almamasından kaynaklandığını söyleyen Foggo, “Eğer çocuk işçiliğine karşı bir irade ortaya konmuyorsa, her yıl 2 puan daha artar” dedi.

Eğitim sisteminden kopan çocukların madde bağımlılığı, suç ve istismara açık hale geldiğini vurgulayan Foggo, “Uyuşturucuya kaptırıyoruz çocuklarımızı. 10 yaşında uyuşturucu kullanan çocuklar var. AMATEM sayısı çok az. Bu bir halk sağlığı sorunu” ifadelerini kullandı.

Foggo, geçtiğimiz hafta Balıkesir Edremit’te uyuşturucu nedeniyle hayatını kaybeden 16 yaşındaki bir gencin ilkokul ikinci sınıfta okulu terk ettiğini belirtti.

“Bu çocuklar yoksulluğu miras alıyor”

Foggo, yoksulluğun çocukların üzerinde yarattığı yükü şu sözlerle anlattı: “Bu çocuklar evde kendini yük olarak hissediyor. Kimi sanayide, kimi başka alanlarda çalışıyor. Kırtasiye alınamıyor, eşofman yok diye beden eğitimi dersine giremiyorlar. Sürekli ev değiştiren, borç içinde yaşayan ailelerin çocukları bunlar. Sürekli yoksulluk oranı %13,8’e yükseldi. Bu kalıcı yoksulluğun arttığı anlamına geliyor.”

Foggo, Milli Eğitim Bakanlığı’nın gerçek sorunlara odaklanmak yerine “Cadılar Bayramı mı Ramazan mı?” gibi suni tartışmalara saplandığını belirterek, “612 binden fazla çocuk bir öğretim yılı boyunca okula gitmemiş. Bu çocukların nerede olduğunu izleyen bir sistem yok. Bakanlık asıl bu soruya yanıt vermeli: Bu çocuklar nerede ve nasıl geri kazandırılacak?” dedi.

Paylaşın

Türkiye’de 7 Milyon Çocuk Yoksulluk İçerisinde Yaşıyor!

Yoksulluk üzerine çalışmalar yapan insan hakları savunucusu Hacer Foggo, “TÜİK’in son verisinde Türkiye’de 7 milyon çocuk yoksulluk ve sosyal dışlanma içerisinde yaşıyor ve OECD ülkeleri arasında da Türkiye çocuk yoksulluğu sorununda ikinci sırada. İstatistik olarak kanıta dayalı bir veri. TÜİK’in rakamlarına baktığınız zaman da bu sorun ortada” dedi ve ekledi:

“Yani veriler de aslında Türkiye’nin yoksulluğunu gözler önüne seriyor. Yine Aile Bakanlığı’nın son açıklamasında 5 milyona dayanan, 4 milyonun üzerinde sadece sosyal yardımlarla hayatını sürdüren insanlar var. Yine Aile Bakanlığı’nın verilerinde ailesinin yanında olduğu halde, İzmir örneğinde olduğu gibi temel ihtiyaçlarına bakamadığı için İzmir’deki aileye verilen destek gibi  SED yardımı alan çocukların sayısı 200 bine yaklaşmış durumda. Bu sayı her yıl artıyor.”

Yoksulluk üzerine çalışmalar yapan insan hakları savunucusu ve gazeteci Hacer Foggo, İzmir’de bir annenin gece hurda toplamak amacıyla evden çıkarken kapıyı dışarıdan çocuklarının üzerine kilitlemesi ve evde elektrik sobasının devrilmesi sonucu çıkan yangında beş çocuğun hayatını kaybetmesine ilişkin konuştu. Beş çocuğun hayatını kaybetmesinin temel sebebinin yoksulluk olduğunu belirten Foggo, şunları kaydetti:

“Beş çocuğun acı ölümü aslında Türkiye’nin bir sorunu. Bunu sadece ben söylemiyorum. Ben zaten bu mahallelerde, bu çocuklarla, bu annelerle çalışmaya devam ediyorum. Zaten buna ilişkin gözlemlerimi, araştırmalarımı yazıp çiziyorum. TÜİK’in son verisinde Türkiye’de 7 milyon çocuk yoksulluk ve sosyal dışlanma içerisinde yaşıyor ve OECD ülkeleri arasında da Türkiye çocuk yoksulluğu sorununda ikinci sırada. İstatistik olarak kanıta dayalı bir veri. TÜİK’in rakamlarına baktığınız zaman da bu sorun ortada. Eğitim Reformu Girişimi’nin geçen hafta açıkladığı raporda yaklaşık 612 bin çocuk okul dışında kaldı ve bunun nedenlerinin sosyoekonomik nedenler olduğu ortaya çıktı. Yani veriler de aslında Türkiye’nin yoksulluğunu gözler önüne seriyor.

Yine Aile Bakanlığı’nın son açıklamasında 5 milyona dayanan, 4 milyonun üzerinde sadece sosyal yardımlarla hayatını sürdüren insanlar var. Yine Aile Bakanlığı’nın verilerinde ailesinin yanında olduğu halde, İzmir örneğinde olduğu gibi temel ihtiyaçlarına bakamadığı için İzmir’deki aileye verilen destek gibi SED yardımı alan çocukların sayısı 200 bine yaklaşmış durumda. Bu sayı her yıl artıyor. Şimdi bunlar artıyorsa, bu sorunlar artıyorsa ve hatta kuşaklar arası yoksulluk oranı yüzde 24’lerde, bu da TÜİK’in açıklaması. Yani nesiller arası devam eden bir yoksulluk var.”

Foggo, AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in konuya ilişkin yaptığı “Bütün bu problemlerin olmasının sebebi, parasal sebepler mi? Değil, bunun altında başka sebepler var. Konuşalım, onları da arka tarafta size izah edeyim. Ailenin içerisinde olan başka problemler de var. Bu kadar acılı bir günde dönüp dolaşıp sadece paraya bağlamanızı anlamakta zorlanıyorum” açıklamasına tepki gösterdi. Foggo, şunları söyledi:

“Şimdi bu istatistikler önümüzdeyken Sayın Özlem Zengin’in bu sorunları sadece aileye bağlaması, anneye bağlaması kabul edilir şeyler değil. Biz bu sorunu ülkemiz için, ülkemizin geleceği, çocukların geleceği ve çocuklara yoksulluk miras kalmasın diye çözeceksek bir sosyal devlet gereği bu sorunları, bu kanıtları masaya yatırıp bununla ilgili önlemler almamız gerekiyor ki ben bununla ilgili sosyal medyada Sayın Özlem Zengin’e bir takım sorular sordum çünkü bu aileye 18 kez Aile Bakanlığı’nın ziyaret ettiği söyleniyor ama ziyaret ettiğiniz ev, ev değil yani orada ne bir çocuk yaşayabilir ne bir anne yaşayabilir ne de bir canlı yaşayabilir. ‘

Siz bu konuda ailenin daha iyi koşullarda yaşaması için başka bir eve taşıma ya da o evi tamir ettirme, gerçekten düzgün bir hale getirme ya da yıkıp oraya yeni bir ev yapma gibi bir girişimde bulundunuz mu? Ya da kira desteği aileye önerdiniz mi’ diye bir sorum oldu. Çünkü siz eğer oraya sadece 18 kez gittiğinizi söylüyorsanız bütün bunları yapmak zorundasınız. Orada aslında kreşe gidebilecek çocuklar var. Mesela çocuklar için ücretsiz kreş desteği önerisi sundunuz mu? Çocuklarla ilgili bu tedbirler alındıktan sonra, annenin daha iyi bir işe girmesi için yani sabit bir gelirle bir maaş alacak bir iş konusunda kendisine bir olanak sundunuz mu?

Yine çocuk koruma kanununa göre zaten eğitim tedbiri ya da bakım tedbiri çocuklarla ilgili alınabilir.. Yani burada söylenilen şey ‘aile istemedi’. Ben bu konunun çok muğlak olduğunu düşünüyorum. Çünkü çocuk koruma kanununa göre eğer bu evde çocuklara yönelik bir ihmal varsa devlet çocukları alıyor. Ben çok fazla tanık oldum. O ailenin şartları, ev şartları, iş sistem şartları ve özellikle barınma koşulları uygun değilse çocuklarla ilgili bir tedbir kararı alınıyor çocuk koruma kanununa göre. Barınma tedbirleri yeniden iyi bir hale geldikten sonra o da yine mahkeme kararıyla çocuklara veriliyor. Yoksa anne istemedi, baba istemedi, biz aldık sonra geri gönderdik diye bir şeyin olacağını gerçekten düşünmüyorum. Böyle bir durum varsa da bu da gerçekten bakanlığın ayrıca bir ihmalinin olduğunu ortaya çıkarıyor.

‘Her şeyi paraya bağlamayın’ gibi bir cümle sarf etti. Bugün asgari ücret 17 bin lira ama açlık sınırı 20 binin üzerinde, yoksulluk sınırı 70 bin liraya dayanmış. Durum böyleyken ‘biz bir yılda yüz bin lira verdik’ deniyor. O evde beş çocuk var. Sadece bugün bebek bezi, maması 600 TL civarında. Bu sosyal yardımlarla o çocukların aç kalmaması gibi bir durum söz konusu olamaz maalesef.

“Temel ihtiyaçlar inanılmaz bir biçimde arttı…”

Bir sosyal model önerdiniz mi? 18 kere gittiğiniz bir yerde yeni bir model hem barınmayla ilgili hem çocuklarla ilgili… Mesela bir psikolojik destek verdiniz mi? Bugün dünya derin yoksulluğun, özellikle uzun zaman devam ettiğinde ailede bir tükenmişlik sendromunun başladığını tartışıyor. O tükenmişlik de aslında annenin bir psikolojik desteğe belki de ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Bu konuda bir çalışma yaptınız mı ya da düzenli bir psikolojik destek ihtiyacını gözler önüne koydunuz mu?

Aile Bakanlığı’nın verilerine göre, biraz önce söylediğim gibi 200 bin çocuk var ailesinin yanında ama temel ihtiyaçlarını karşılayamadığı için sosyoekonomik destek alan çocuklar var. Bu çocuklarla ilgili ne yapmayı düşünüyorlar? Mesela yine barınma koşulları iyi olmayan, benim mahallelerde dolaşırken, benim takip ettiğim ailelerde de bu durumda olan çocukları biliyorum. Gerçekten sürekli açlıkla yaşayan, okula beslenme götürememekte olan, ya da giysilerini, kıyafetlerini karşılayamayan çocuklar var. Çünkü temel ihtiyaçlar inanılmaz bir biçimde arttı ve bu aileler aldıkları destekleri de bazen kiraya kullanmak zorunda kalıyorlar ki ona da yetmiyor ya da faturalarını tamamlamak zorunda kalıyorlar. Bu konuda yeni bir öneriniz var mı İzmir örneğinden sonra?

7 milyon yoksul çocuk var. Bununla ilgili yeni bir sosyal hizmet modeli öneriyor musunuz? Yani çocuk hakları temelli bir modeli bu olaydan sonra sunacak mısınız? Ve çocuk koruma kanunundaki maddeleri gerçekten uygulayacak mısınız?

Bütün bu olaydan sonra, kamu kurumlarının gerçekten kendisiyle yüzleşmediğine tanık oldum ve gerçekten bu konuya çok öfkeleniyorum. Çünkü her olayda olduğu gibi Eskişehir’de iki yıl önce açlıktan ölen Elif Nur, Ankara’da babasının ihmaline istismarına uğrayan ama yine bakanlığın ziyaret ettiği küçük çocuğumuz Kadir Geze, geçen hafta ölen Elmas kızımız gibi bu çocuklarla ilgili biz sadece aileyi suçlarsak bu yoksulluk ve bu ölümler maalesef devam edecek. O yüzden kamu kurumlarının, bakanlığın, yerel yönetimlerinin bu konuyla ilgili kendisiyle yüzleşmesi gerektiğini düşünüyorum ve yeni bir insan hakları temelli, çocuk hakları temelli, yeni bir sosyal hizmet modeline ihtiyaç var.”

(Kaynak: Cumhuriyet)

Paylaşın

CHP’li Hacer Foggo: Eşit Onurlu Ve Adil Bir Düzen Kurmak İçin…

Partisinin “İkinci Yüzyıla Çağrı Buluşmasında” konuşan CHP’li Hacer Foggo, “Dünya bambaşka bir yere gidiyor. Çocuklarımızın eğitim hakkını garantiye almakla kalmayacak; zamanın ruhuna uygun gelişmiş bir eğitim sistemiyle çocukların yoksulluğun değil, yeni teknolojinin öncüsü olmasını sağlayacağız. Her alanda eşit, bizi geleceğe taşıyacak bir nesil inşa edeceğiz. Eşitlik kreşlerde başlayacak. Aile Destekleri Sigortası kapsamına alınan ailelerin çocuklarına ücretsiz kreş sağlayacağız. Eşit ve nitelikli eğitime ulaşmak kreşlerden başlayarak her çocuğun hakkı olacak” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bugün hala çocuklarının yanına, beslenme çantasına konacak; bir dilim ekmeği konuşuyoruz. Ve maalesef, her geçen gün büyük bir salgın gibi yayılıyor bu durum. Hiç kimsenin ve hiçbir kurumun tek bir çocuğa bile bunu yaşatmaya hakkı yoktur. Aile Destekleri Sigortası, önce çocukların mutluluğunun teminatı olacak”

Foggo, konuşmasının devamında, “Sosyal yardımların karşılığında hep bir şey istendi. Sosyal yardım almak için parti üyeliği şart koşuldu. Oy yoksa, ekmek de yok denildi. Ama artık bu düzen değişiyor, değişecek. Biz eşit onurlu ve adil bir düzen kurmak için… Biz, kadınların ve çocukların teminatı olmak için yoksulluğu biriktirmek için buradayız. Ve hep birlikte geliyoruz” ifadelerini kullandı.

CHP’nin “İkinci Yüzyıla Çağrı Buluşmasında”, İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda yapıldı. CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo, şunları söyledi:

“Türkiye, tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşıyor. Cumhuriyet tarihi boyunca zor dönemler gördük. Ancak yokluğu da varlığı da birlikte yaşadık, birlikte atlattık. Son 20 yıldır Türkiye’de gittikçe derinleşen yoksulluk adaletsizliğe yol açıyor. Zenginin daha zengin, yoksulun ise daha yoksul olduğu ve bunun doğal karşılandığı bir zamanın içindeyiz. Bu memlekette eşitsizlik bu kadar derin ve yakıcı olmamıştı. Çünkü bu memleket bu kadar umursamaz ve bu kadar kötü bir yönetim anlayışı ile karşılaşmadı. Türkiye’yi her geçen gün daha yoksullaştıran bu adaletsiz sisteme karşı, CHP’nin ilk hedefi yoksulluğu kökten bitirmek olacak.

Ülkemiz büyük bir ekonomik ve sosyal krizin içinde ancak ülkemiz bu krizi aşacak. Burada, bu ekonomik krizden nasıl çıkacağımızı konuşuyoruz. Yatırımın, büyümenin, teknoloji ve yeni nesil iş modellerinin yakın geleceğimizde nasıl kritik bir rol oynayacağını alanında öncü isimlerden dinliyoruz.

Evlerin içindeki hikayeleri çok yakından bilen, bu alanda uzun yıllar çalışan biri olarak söylüyorum; ben burada bu konuşmayı yaparken Aysel Hanım pazartesi günü 9 yaşındaki kızına nasıl okul beslenmesi koyacağını düşünüyor. Fabrika işçisi Ahmet akşam ev sahibine görünmeden eve girmenin yollarını arıyor. Diş Hekimliği Fakültesi’nde okuyan, babası çiftçi olan Süleyman, okulda kullanacağı tıbbi malzemeleri nasıl olacağını düşünüyor. Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylediği gibi CHP iktidarında hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Bu sözün büyüsü ve gerçekliği ile hiçbir çocuğu geride bırakmayan bir sistemi inşa ederken bir taş, bir çakıl koymak için buradayım.

Bugün burada ilan edilen vizyon güçlü sosyal devlet ile fırsat eşitliği dönemi başlıyor. Bu kalkınma vizyonunun en önemli boyutlarından biri sosyal devlettir. Çünkü sosyal devlet, her bir bireyin refaha, adil bir şekilde ulaşmasını sağlar. Sosyal devlet ifade özgürlüğü ile okullarda ücretsiz beslenme hakkını birbirinden ayrı düşünmez. Sosyal devlet; bir çocuğun beslenme hakkı ile eğitime erişme hakkı arasında bir fark görmez. Ve bunların hepsinin en iyisini çocuğa sunmayı hedefler.

Her eve huzur, bereket, barış sağlamanın yolu herkese ve her aileye ekonomik güvence sağlamaktır. Peki nasıl? En başta Aile Destekleri Sigortası ile. Türkiye Cumhuriyeti kimliği taşıyan tüm vatandaşlarımızı ömrü boyunca devlet güvencesi altına alan bir modeldir. Şunu çok iyi biliyoruz; var olan sosyal yardımlar yetersiz, insanlarımızın çok önemli bir kısmı güvencesiz. Giderek daha da yoksullaşan bir toplumla karşı karşıyayız. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi sosyal yardım almak için insanlar kurumlar arasında mekik dokuyor.

Bu nedenle CHP’nin iktidarının ilk 6 ayında Aile Destekleri Sigortası Kurumu kurulacak. Tüm sosyal yardımlar tek bir çatı altında toplanacak. Hiç kimse, sosyal yardım almak için kapı tapı dolaşmak zorunda kalmayacak. Devlet zorda olanın ayağına gidecek. Bu büyük bir bakış açısı, çalışma biçimi ve anlayış değişimi demek ve hak temelli çalışmak demek. Mevcut sistemde sosyal yardım veren kurumların her birinin farklı yoksulluk tanımları var. Yoksul aileleri tanımlamak için ortaya konan gelir düzeyleri gerçekçi değil.

Alım gücümüz çok düşük sosyal yardım diye verilen tutarlar yoksul ailelerin onurunu zedeliyor. Mevcut sistemde hangi kurumun kime yardım verdiği çok belirsiz. Bu güçlü sistem sayesinde sosyal yardımlar her seçim döneminde öne sürülen bir siyasi malzeme olmaktan da çıkacak. Mevcut iktidar tüm aileleri tek tip sanıyor. Biz tüm bu farklılıkları gören yoksulluğa çok boyutlu bakan bir sistem kuruyoruz.

Ekonomik yoksulluk işin en net görünen kısmı. Ama bir de görünmeyen yoksunluklar var. Ekonomik yoksulluk, başka sorunları da tetikliyor. Evladı engelli olan ve ona baktığı için çalışamayan anneler türlü zorluklarla karşılaşıyor. Ekonomik zorluklarla karşı karşıya kalan ailelerde çocukların eğitimden uzak kalma riski çok daha yüksek. Hanelerde yoksulluk derinleştikçe şiddet eğilimi de artıyor.

Aile Destekleri Sigortası Kurumu hanelerimizi ekonomik açıdan güçlendirmenin yanı sıra onları sosyal açıdan da güçlendirecek bir sistem kuracak. Aile içi şiddeti henüz yaşamadan engelleyen, kadınların, çocukların huzurlu ve güvenli bir yaşama sahip olmasına olanak sağlayan, çocukların eğitim hakkını garanti altına alan, engellilerin haklarını gözeten; hiçbir vatandaşın geride kalmadığı güçlü bir sistem bu.

Aile Destekleri Sigortası Kurumu kurulduğunda her aileye; aile hekiminin yanı sıra sosyal hizmet uzmanı da atanacak. Tam 25 bin genç sosyal hizmet uzmanı istihdam edilecek. Bu kurumda devletin temsilcisi olarak, aileler ile sürekli temas, sürekli takip halinde olacak. Böylece hem gençlere istihdam sağlanacak, hem de devletin temsilcisi olacak gençler ile aileler her yönden güvence altına alınacak.

“Kadınlar bu ülkenin teminatıdır”

Yoksulluğu kalıcı olarak bitireceğimiz aydınlık bir Türkiye’yi, halkımızla hep birlikte inşa edeceğimiz yepyeni bir dönem başlıyor. O yoksul hanelerle yepyeni Türkiye’ye birlikte yürüdüğümüz için bu önemli hareketin bir parçası olmaktan gurur duyuyorum.

Önce kadınlar… Devlet ana diyoruz. Kadınlar bu ülkenin teminatıdır. Biz bu ülkeyi kadınların sevgisi, yoksulluğa ve yoksunluğa isyanı ile yöneteceğiz. Tüm kadınların güvenliği, huzuru devlet teminatında olacak. Aile Destekleri Sigortası kapsamında sosyal yardımlar kadınların hesabına yatırılacak.

Ev kadınlarının üzerlerine aldıkları bakım yükünün farkındayız. Aile Destekleri Sigortası ile evinde engellisine, yaşlısına bakan tüm kadınların emeklilik hakkı devlet güvencesi altında olacak. Sadece evde değil, bu topraklarda tarım yapan sigortasız tüm kadınların emekliliği de devlet tarafından garanti altına alınacak.

Evde, işte, tarlada, okulda; tüm kadınlar sosyal devleti uyanında hissedecek. Yeni Başlangıçlar Fonu ile risk altındaki kadınların sosyal ve ekonomik güvenliği teminat altına alınacak. Zorluklar altında izin verilmesine asla ve asla izin verilmeyecek. CHP’li belediyeler bu seferberliği başlattı. Yeni dönemde bunun teminatı devletin kendisi olacak. En çok ihtiyaç olan bölgelerde hızla yurtlar inşa edilecek, tek bir genç arkadaşımız barınma sorunu yaşamayacak.

Gençler, geleceğin teminatı diyoruz. Hayır, gençler geleceğin değil, bugünün teminatı. CHP iktidarında kurulacak bu sistem, tüm gençlerin eğitim hayatını teminat altına alacak. Aile Destekleri Sigortasından faydalanan tüm ailelerin gençlerine burs sağlamak birincil öncelik olacak, istihdamda da öncelik sağlanacak. Bu yolla yoksulluğu hem önleyeceğimiz hem de ilelebet bitireceğimiz bir sistem kurulacak.

Çocuklarımız… Bu ülkede yaşayan tüm çocukların eşit muamele göreceği bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. Mevsimlik tarım işçilerinin çocuklarından kimsesiz çocuklara; ailesi varlıklı ya da yoksul fark etmeksizin her çocuğun iyi yaşama, eğitim hakkı devlet güvencesi altında olacak.

“Biz eşit onurlu ve adil bir düzen kurmak için…”

Dünya bambaşka bir yere gidiyor. Çocuklarımızın eğitim hakkını garantiye almakla kalmayacak; zamanın ruhuna uygun gelişmiş bir eğitim sistemiyle çocukların yoksulluğun değil, yeni teknolojinin öncüsü olmasını sağlayacağız. Her alanda eşit, bizi geleceğe taşıyacak bir nesil inşa edeceğiz. Eşitlik kreşlerde başlayacak. Aile Destekleri Sigortası kapsamına alınan ailelerin çocuklarına ücretsiz kreş sağlayacağız. Eşit ve nitelikli eğitime ulaşmak kreşlerden başlayarak her çocuğun hakkı olacak.

Bugün hala çocuklarının yanına, beslenme çantasına konacak; bir dilim ekmeği konuşuyoruz. Ve maalesef, her geçen gün büyük bir salgın gibi yayılıyor bu durum. Hiç kimsenin ve hiçbir kurumun tek bir çocuğa bile bunu yaşatmaya hakkı yoktur. Aile Destekleri Sigortası, önce çocukların mutluluğunun teminatı olacak.

Sosyal yardımların karşılığında hep bir şey istendi. Sosyal yardım almak için parti üyeliği şart koşuldu. Oy yoksa, ekmek de yok denildi. Ama artık bu düzen değişiyor, değişecek. Biz eşit onurlu ve adil bir düzen kurmak için… Biz, kadınların ve çocukların teminatı olmak için yoksulluğu biriktirmek için buradayız. Ve hep birlikte geliyoruz.

Bu devletin tüm kaynakları bu ülkede yoksulluğu önlemek ve bitirmek üzere seferber olacak. Türkiye’de sosyal yardıma harcanan bütçe 3 katına çıkarılacak. Kimin ihtiyacı varsa bu devlet ona koşacak. Çünkü biliyoruz ki; devletin gelirleri tabana yayılmazsa, ve sosyal adalet sağlanmazsa, ülkemizin gelişmesi, zenginleşmesi de mümkün değil. Çocukların ellerinin nasır tutmadığı, annelerin babaların yoksulluğa boyun eğmediği bir memleketi hep birlikte inşa edeceğiz. Ve bunu güçlü sosyal devlet ile yapacağız.

Güçlü sosyal devlet, yoksulluğu bitirip varlıkta buluşmanın, toplumsal adaletin, gelir ve fırsat eşitliğinin, kimsenin geride kalmadığı bir toplumu inşa etmenin; kadınların, çocukların, gençlerin, Türkiye’nin teminatı olacak. Yoklukta ve yoksullukta değil varlıkta ve hep birlikte zenginleşmede buluşacağız. Buna inanın, bize katılın. Hep birlikte başaracağız.”

(Kaynak: chp.org)

Paylaşın