Balıkesir’de 6,1 Büyüklüğünde Deprem

Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde saat 19.53’te 6,1 büyüklüğünde deprem meydana geldiği duyuruldu. Sındırgı Belediye Başkanı Serkan Sak, 10’dan fazla binanın yıkıldığı bilgisini aldıklarını söyledi.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya depremle ilgili, “AFAD ve ilgili kurumlarımızın tüm ekipleri derhal saha taramalarına başlamıştır. An itibarıyla herhangi olumsuz bir durum bulunmamaktadır. An be an takip ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde şiddetli bir deprem meydana geldi. Avrupa-Akdeniz Sismoloji Merkezi (EMSC) 6.0, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ise 6.1 olarak bildirdi.

Sındırgı Belediye Başkanı Serkan Sak, 10’dan fazla binanın yıkıldığı bilgisini aldıklarını aktardı. Sak, çöken bir binada bulunduğu tespit edilen altı kişiden dördünün kurtarıldığını, ikisinin de kurtarma çalışmalarının devam ettiğini söyledi.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya depremle ilgili sosyal medya hesabından bir açıklama yaptı. Yerlikaya “Balıkesir Sındırgı’da 6.1 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiştir. İstanbul ve çevre illerden de hissedilen depremle ilgili olarak, AFAD ve ilgili kurumlarımızın tüm ekipleri derhal saha taramalarına başlamıştır. An itibarıyla herhangi olumsuz bir durum bulunmamaktadır. An be an takip ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Türkiye, sismik aktivitenin çok yoğun olduğu bir ülke. Kuzey Anadolu Fayı ve Doğu Anadolu Fayında her yıl sık sık depremler meydana geliyor. Bunların son dönemde en yıkıcı örneği, 6 Şubat 2023 depremleri oldu.

Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde, aynı gün içinde önce 7.8 sonra 7.5 şiddetinde gerçekleşen depremler, resmi rakamlara göre 58.537 kişinin ölümüne sebep oldu.

Paylaşın

İstanbul’da Çalışan Her Üç Kişiden Biri Taşınmayı Düşünüyor

İstanbul ve çevresinde çalışan her üç kişiden biri deprem nedeniyle bulunduğu yeri terk etmeyi düşünüyor. Bu, deprem riskinin çalışma hayatında ciddi bir belirsizlik ve huzursuzluk yarattığını gösteriyor.

Marmara Bölgesi’nde son yıllarda sık sık hissedilen depremler ve İstanbul’a yönelik artan büyük deprem beklentisi, yalnızca konut tercihlerini değil, iş hayatını da kökten etkiliyor.

Kariyer.net tarafından İstanbul ve çevresindeki çalışanlarla yapılan yeni bir araştırma, çalışanların önemli bir bölümünün deprem nedeniyle yaşadığı bölgeyi terk etmeyi düşündüğünü, uzaktan ve hibrit çalışma taleplerinin ise ciddi biçimde yükseldiğini ortaya koydu.

Ankete göre, her üç çalışandan biri taşınma kararı almayı değerlendiriyor. Bununla birlikte şirketlerin afet hazırlık düzeyleri ve çalışanlara sundukları güvenlik önlemleri yetersiz bulunuyor.

Araştırma, İstanbul ve çevre illerde yakın dönemde hissedilen sarsıntıların ardından çalışanların psikolojik durumunu ve iş hayatına yönelik beklentilerini anlamaya odaklandı. Sonuçlar, bölgedeki çalışanların büyük bir bölümünün endişeli bir ruh hali içinde olduğunu gösteriyor.

Katılımcıların yüzde 57’si tedirgin olduğunu ifade ederken, yalnızca yüzde 7’si kendini güvende hissettiğini belirtti.

Genel olarak, Marmara Bölgesi’ndeki çalışanların yüzde 80’i depremler konusunda kaygılı olduğunu dile getirdi.
Bu kaygı, yalnızca yaşanılan bölgeyle sınırlı kalmıyor; çalışma modelleri ve işyeri güvenliği de sorgulanmaya başlandı.

Araştırmaya göre katılımcıların yüzde 82’si halen tamamen ofis ortamında çalışıyor. Ancak bu modelin sürdürülebilir olmadığına dair yaygın bir inanç var. Özellikle deprem riski ve artan yaşam maliyetleri, çalışanları farklı çalışma biçimlerine yöneltiyor.

Çalışanların yüzde 70’ten fazlası hibrit sisteme geçmek istiyor. Evden çalışma imkânı, yalnızca güvenlik değil, yaşam kalitesi açısından da öne çıkıyor.

Bu talepler, şirketler için yeni bir zorunluluğu beraberinde getiriyor: Afet odaklı iş gücü stratejileri geliştirmek.

Araştırmanın dikkat çeken bulgularından biri de taşınma planları. Marmara Bölgesi’ndeki çalışanların: Yüzde 35’i yaşadığı bölgeyi değiştirmeyi düşünüyor. Taşınmak istemeyenlerin yüzde 33’ü, oturduğu binaya ve bölge altyapısına güvendiğini söylüyor.

Öte yandan, çalışanların bulundukları binaların depreme dayanıklılığına yönelik algıları da net değil: Yüzde 38 dayanıklı olduğunu düşünürken, yüzde 17 dayanıklı olmadığını, yüzde 40 ise emin olmadığını ifade etti.

Bu veriler, deprem riskinin yalnızca bireysel düzeyde değil, çalışma hayatında da ciddi bir belirsizlik ve huzursuzluk yarattığını gösteriyor.

Araştırma, çalışanların çalıştıkları şirketlerin deprem sonrası hazırlık düzeyine dair ciddi şüpheler taşıdığını da ortaya koydu. Katılımcıların: Yüzde 55’inden fazlası, şirketlerinin aldığı önlemleri yetersiz buluyor. Bu katılımcılar, şirket aksiyonlarının sürdürülebilir olmadığını vurguluyor.

Ayrıca afet eğitimi eksikliği de dikkat çekici: Yüzde 76’sı, bugüne kadar çalıştığı kurumdan hiçbir afet eğitimi veya seminer almadığını belirtti. Yüzde 60’ı ise bu eğitimleri talep ediyor. Bireysel düzeyde de hazırlık eksikliği var: Katılımcıların yüzde 65’i herhangi bir afet planına sahip değil.

“Çalışanların güvenliğini sağlamak”

Kariyer.net CEO’su Fatih Uysal, araştırma sonuçlarını değerlendirirken, işverenlerin sadece binaların sağlamlığına odaklanmaması gerektiğini vurguladı. Uysal, psikolojik güvenliğin de en az fiziksel önlemler kadar önemli olduğunu ifade ederek şöyle konuştu:

“Çalışanların güvenliğini sağlamak, sadece iş yeri yapılarının güvenli olmasıyla sınırlı değil; psikolojik olarak da çalışanların kendini güvende hissetmesi gerekiyor. Şirketlerin bu konuda eğitim, bilgilendirme ve destek mekanizmaları geliştirmesi, uzun vadeli başarı ve çalışan bağlılığı açısından kritik.”

(Kaynak: Karar)

Paylaşın

Marmara Denizi’nde Deprem: 291 Artçı Sarsıntı Kaydedildi

Afet ve Acil Yönetim Başkanlığı (AFAD), merkez üssü İstanbul’un Silivri ilçesi açıkları olan 6,2 büyüklüğündeki depremin ardından 291 artçı sarsıntı kaydedildiğini duyurdu.

Haber Merkezi / AFAD, Marmara Denizi’nde meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki depremin ardından yaşanan artçı sarsıntılarla ilgili açıklama yaptı:

“23.04.2025 tarihinde saat (TSİ) 12:49’da Silivri açıklarında-Marmara Denizi içerisinde 6.2 büyüklüğünde bir deprem olmuştur. Deprem, dış merkezinden 300 km yarıçaplı bir alan içeresindeki illerimizde hafif şiddette hissedilmiştir. Depremin dış merkezi en yakın yerleşim yeri olan Silivri’ye yaklaşık 24 km uzaklıktadır.

Deprem sırasında, İstanbul’un güney kıyılarındaki yerleşimler 5 şiddetine karşılık gelen düşük ivmeler ile sarsılmıştır. Uzun süredir devam eden risk azaltma çalışmalarının da katkısıyla, deprem yapısal bir hasara neden olmamış ve can kaybı yaşanmamıştır.

Ana şoktan sonra şu ana kadar toplam 291 artçı sarsıntı kaydedilmiştir. 3.9 ve altı büyüklükteki artçı sarsıntıların toplamı 283 olup bunların çoğunluğu 3’ün altındadır. 4 ve üzeri büyüklükteki artçı sayısı ise 8’dir. Son 28 saat içinde artçı sarsıntıların dağılımı dörder saatlik aralıklarla incelendiğinde, son 16 saat içinde azalma eğiliminde olduğu görülmektedir.

Artçı sarsıntıların azalarak önümüzdeki birkaç hafta içinde sona ermesi beklenmektedir. 23 Nisan 2025 tarihinde meydana gelen Mw 6.2 büyüklüğündeki depremin açığa çıkardığı enerji 30 kTon TNT’nin üzerinde olup, söz konusu enerji 26 Eylül 2019 tarihinde aynı bölgede meydana gelen Mw 5.8 depreminin yaklaşık 4 katına karşılık gelmektedir”.

Ali Yerlikaya: Artçı sarsıntılar azalma eğiliminde

Öte yandan AFAD Koordinasyon Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısında konuşan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, depremin ardından hem bilgilendirme hem de müdahale faaliyetlerinin kesintisiz sürdüğünü belirtti. Yerlikaya, “Depremin ardından başta İstanbul olmak üzere Tekirdağ, Yalova, Bursa, Sakarya ve Balıkesir’de çalışmalar hızla başladı” dedi.

Depremin ardından büyüklüğü 5.9’a kadar ulaşan toplam 8 artçı sarsıntının kaydedildiğini belirten Yerlikaya, son 12 saatte 4’ün üzerinde artçı yaşanmadığını söyledi. Özellikle son 16 saatte sarsıntıların belirgin şekilde azaldığını vurgulayan Yerlikaya, AFAD Deprem Bilim Kurulu’nun ikinci değerlendirme açıklamasının da kamuoyuyla paylaşılacağını aktardı.

Deprem sonrası barınma ihtiyacına ilişkin de bilgi veren Yerlikaya, şu ana kadar İstanbul’da 51 bin kişinin camilerde, 50 bin kişinin ise okul, yurt ve sosyal tesislerde barındırıldığını, toplamda 101 bin vatandaşın barınma talebinin karşılandığını söyledi. Yerlikaya, “Talepler olması durumunda vatandaşlarımızın barınma ihtiyaçlarını karşılamaya devam edeceğiz” dedi.

Marmara bölgesindeki çalışmalara destek için 22 ilden 650 AFAD personeli ve 148 araç sevk edildiğini belirten Yerlikaya, kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının katkılarıyla toplam 11.481 personelin sahada görev yaptığını ifade etti. 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bugüne kadar 16 bin 793 çağrı geldiğini, bunlardan 997’sinin doğrudan acil yardım talebi olduğunu açıklayan Yerlikaya, çağrı sayısında da belirgin bir düşüş yaşandığını vurguladı.

Türk Kızılayı koordinasyonunda, 41 belediye ve STK desteğiyle toplam 302 araç ve 1.508 personel ile 348 noktada beslenme hizmetlerinin sürdüğünü ifade eden Yerlikaya, “Devletimiz tüm kurumlarıyla sahada. Vatandaşlarımızın huzuru ve güvenliği için tüm tedbirler alınmış durumda” dedi.

Yerlikaya, sözlerini “İstanbulumuza ve depremin hissedildiği illerdeki vatandaşlarımıza bir kez daha geçmiş olsun. Allah ülkemizi her türlü afetten korusun” ifadeleriyle tamamladı.

Paylaşın

Avrupa Birliği’nden Türkiye’ye 400 Milyon Euroluk Deprem Yardımı

Avrupa Birliği (AB) ile 400 milyon euroluk deprem yardımı için imzalar atıldı. Türkiye’nin, 400 milyon euroluk fonu kullanmak için 18 aylık bir süre olacak. Bu süre sonunda da fonların kullanımına ilişkin raporunu 6 ay içinde AB’ye verecek.

6 Şubat 2023 yaşanan ve 11 ilde3 büyük yıkıma neden olan Kahramanmaraş merkezli depremlerden bir ay sonra düzenlenen Uluslararası Bağışçılar Konferansı’nda Avrupa Birliği (AB), Türkiye’ye bir milyar euro tutarında mali destek sözü vermişti.

Uluslararası Bağışçılar Konferansı’nda toplamda Türkiye ve Suriye’ye yardım amacıyla 7 milyar euro tutarında bağış toplanmıştı.

Avrupa Birliği’nin (AB) 6 Şubat depremleri sonrasında Türkiye’ye yaptığı yardım taahhüdünün 400 milyon euroluk bölümü için Brüksel’de imza atıldı.

AB, 6 Şubat depremleri sonrasında Mart 2023’te Brüksel’de yapılan Uluslararası Donörler Konferansı’nda Türkiye’ye 1 milyar euroluk mali destek sağlamalıydı. Bu taahhüdünün 400 milyon euroluk kısmının kullanımı Avrupa Komisyonu’nun Uyum ve Reformlardan Sorumlu Üyesi Elisa Ferreira ile Dışişleri Bakan Yardımcısı Kemal Bozay tarafından imzalandı.

AB Komisyonu üyesi Elisa Ferreira, AB’nin Türkiye ile dayanışma içinde olduğunu vurgularken, yardım taahhüdünün yerine dönük olarak imzalanan anlaşmanın önemli bir dönüm noktasına işaret etti.

“Yardıma ihtiyaç olduğunda AB bu yardıma izin verir. Sadece üye ülkelerde değil, yabancıların bildiği de” diyen AB yetkilisi, Türkiye’ye tahsis edilen kaynağın günümüze kadar Avrupa Dayanışma Fonu kapsamında bir gün geldiğinde verilen en büyük mali katkıya göre, Türkiye’ye de ilk kez bu fondan kaynağın sağlandığına dikkat çekildi.

Dışişleri Bakanı Yardımcısı Kemal Bozay ise 6 Şubat depreminin Türkiye’yi sarstığını belirterek, “Tek tesellimizin dostlarımızın gösterdiği güçlü dayanışma içinde olduğunu” söyledi.

AB ve Avrupa ülkelerinin ilk yardım elinin uzatıldığını vurgulayan Bozay, “Depremler sonrasında sağlanan destek için teşekkür ederiz” diye konuştu.

Yardımlar hangileri için kullanılacak?

Komisyon, Türkiye’ye sağlanacak mali kaynağın hangi alanların devam edeceğini da duyurdu. Açıklamada dağıtımı yapılan mali desteğin üç alanda yaygınlaşmasına dikkat çekildi.Buna göre destek, sağlık, eğitim, su ve atık su yönetimi alanlarında altyapının yeniden kurulumu için kullanılacak.

Ayrıca bölgesel özelliklerin karşılanması amacıyla geçici barınma imkanı sağlanacak ve ülkenin zengin kültürel dağılımının korunması için de yayılma imkanı sağlanacak.

Türkiye’nin, bir seferde ayıracağı 400 milyon euroluk fonu kullanmak için 18 aylık bir süre olacak. Bu süre sonunda da fonların kullanımına ilişkin raporunu 6 ay içinde AB’ye verecek.

Paylaşın

Avrupa Birliği’nden Türkiye’ye 26 Milyon Euro Deprem Yardımı

Avrupa Birliği, Türkiye’ye 26 milyon euro deprem yardımda bulunacak. AB daha önce de 6 Şubat depremleri nedeniyle Türkiye’ye 400 milyon euroluk afet yardımında bulunmuştu.

Açıklanan 26 milyon euroluk yardımın 4 milyon eurosu acil eğitim ihtiyaçları için ayrılacak. Bu yeni fon kaynağı, sığınmacılar ve depremden etkilenenler gibi hassas durumdakilere koruma hizmetleri sağlanmasının yanı sıra sağlık ve sanitasyon hizmetleri gibi alanlarda da kullanılacak.

DW Türkçe’nin aktardığına göre; Avrupa Birliği (AB) 6 Şubat depremlerinden etkilenen mültecilere ve bölge halkına destek için Türkiye’ye 26 milyon euro verecek.

AB, bu yeni fon kaynağının, meydana gelen depremler ve bölgesel mülteci krizi sonrasında ortaya çıkan en kritik insani ihtiyaçların karşılanmasına destek olacağını belirtti.

Avrupa Birliği’nin Kriz Yönetiminden Sorumlu Komisyon Üyesi Janez Lenarcic, yapılan yardımı duyurduğu açıklamasında, AB’nin “Türkiye’deki mültecilerle dayanışma göstermeye devam ettiğini” belirtti.

Lenarcic, “Temel insani önceliklerimiz eğitime erişim ve en hassas durumdaki topluluklara koruma sağlanması olacaktır” ifadesini kullandı.

Açıklanan 26 milyon euroluk yardımın 4 milyon eurosu acil eğitim ihtiyaçları için ayrılacak. Bu yeni fon kaynağı, sığınmacılar ve depremden etkilenenler gibi hassas durumdakilere koruma hizmetleri sağlanmasının yanı sıra sağlık ve sanitasyon hizmetleri gibi alanlarda da kullanılacak.

AB daha önce de 6 Şubat depremleri nedeniyle Türkiye’ye 400 milyon euroluk afet yardımında bulunmuştu.

Kahramanmaraş merkezli bu depremler, resmi verilere göre Türkiye’de 50 binden fazla insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. 6 Şubat depremleri, Türkiye’nin yanı sıra Suriye’nin kuzeyinde de ciddi yıkıma yol açtı.

Paylaşın

Çin, 6,2 Büyüklüğünde Depremle Sarsıldı: En Az 118 Öldü

Çin’in kuzeybatısındaki Gansu ve Çinhay eyaletlerini kapsayan dağlık bölgede meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki depremde en az 118 kişi öldü ve en az 500 kişinin de yaralandığı duyuruldu.

Haber Merkezi / Çin’in son yıllardaki en ölümcül depremi 2008 yılında Sichuan’ı vuran 8,0 büyüklüğündeki deprem olmuş, yaklaşık 70 bin kişi hayatını kaybetmişti.

1920’de Gansu eyaletinde meydana gelen depremde ise 200 binden fazla kişi yaşamını kaybetmiş, bu deprem 20. yüzyılın en fazla can kaybına yol açan depremlerinden biri olarak tarihe geçmişti.

Bu deprem ise 2010’dan bu yana en fazla kişinin hayatını kaybettiği deprem oldu.

Deprem, Çin Deprem Ağları Merkezi’ne göre Pazartesi günü Gansu eyaletinin Jishishan ilçesinde yerel saatle 23.59’da 10 kilometre derinlikte meydana geldi.

Depremden etkilenen bölgelerde halka, arama kurtarma çalışmalarının sürdüğü yerlerden uzak durma ve yolları görevlilere bırakma çağrısı yapıldı.

Elektrik ve su sıkınıtısının bazı bölgelerde arama ve kurtarma çalışmalarını aksattığı bildiriliyor.

Meteroloji yetkilileri Gansu eyaletinde hava sıcaklığının bugün eksi 10 dereceye kadar düşeceğini duyurdu. İtfaiye ve kurtarma ekipleri bölgede çalışmalar yürütürken, demiryolu idaresi depremin etkilendiği bölgeden trenlerin geçişini yasakladı.

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, enkaz altındaki insanların kurtarılması için bütün olanakların seferber edilmesi çağrısında bulunarak, yüksek rakımlı deprem bölgesindeki dondurucu soğuk hava nedeniyle yetkilileri uyardı.

Görgü tanıkları depremin ardından bölgede çok sayıda evin, yol ve altyapının zarar gördüğünü, ilçeye bağlı birçok köyde elektrik ve su kesintilerinin olduğunu bildiriyor.

Paylaşın

İstanbul’da Her An Deprem Olma İhtimali Yüzde 47

Yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, Mudanya açıklarında gerçekleşen depremin Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın güney kolunda gerçekleştiğini söylüyor. Büyük Marmara depremi ise aynı fay hattının kuzey kolunda bekleniyor.

Bu depreme ilişkin öngörülerin halen geçerli olduğunu vurgulayan Görür’e göre İstanbul’da her an deprem olma ihtimali yüzde 47’ye çıkmış durumda. Görür, “Bu inanılmaz bir oran. Neredeyse yazı tura atacaksın” diyor.

İBB’nin tespitlerine göre İstanbul’da bulunan 1 milyon 200 bin binadan 800 bini 2000 yılı öncesi yönetmeliklere göre yapılmış durumda. Bu binalardan yaklaşık 200 bininin depremde ağır hasar alması ya da yıkılması bekleniyor.

Prof. Dr. Naci Görür’e göre depreme ilişkin İstanbul’da planlı programlı, gönül birliği edilmiş, iş birliği edilmiş, hızlı, seferberlik havasında bir depreme hazırlık yok.

Bursa Mudanya merkezli depremleri ardından İstanbul’un büyük Marmara depremine ne kadar hazır sorusu yeniden gündemde. İstanbul’da çözüm bekleyen en temel sorunlardan biri depreme karşı dayanıklı olmayan riskli yapılar. Marmara Denizi’nde 7 ila 7,5 büyüklüğünde bir deprem beklenirken kentteki yüksek riskli konut sayısı yaklaşık 1,3 milyonu buluyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Dairesi Başkanı Murat Yün, olası depremde ağır hasar alması ya da yıkılması beklenen yapılarda 3 milyon nüfusun yaşadığına dikkat çekiyor.

4 Aralık Pazartesi günü Marmara Denizi, Gemlik Körfezi’nde Bursa Mudanya açıklarında 5,1, ardından 4,5 ve 3,5 büyüklüğünde depremlermeydana geldi. Depremler Bursa, İstanbul, İzmir ve Tekirdağ başta olmak üzere pek çok ilde hissedildi.

DW Türkçe’den Pelin Ünker’e konuşan yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, Mudanya açıklarında gerçekleşen depremin Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın güney kolunda gerçekleştiğini söylüyor. Büyük Marmara depremi ise aynı fay hattının kuzey kolunda bekleniyor. Bu depreme ilişkin öngörülerin halen geçerli olduğunu vurgulayan Görür’e göre İstanbul’da her an deprem olma ihtimali yüzde 47’ye çıkmış durumda. Görür, “Bu inanılmaz bir oran. Neredeyse yazı tura atacaksın” diyor.

Kuzey Anadolu Fay Hattı 17 Ağustos 1999’daki Gölcük depreminde kırılmıştı. Aynı fay hattının devamı batıda İstanbul’dan geçiyor. İstanbul, o tarihten bu yana 7 ila 7,5 büyüklüğündeki bir deprem riski altında. Naci Görür, Marmara Bölgesi’nin Kumburgaz ve Adalar fayının deprem üreteceğini belirterek Adalar fayı kırılırsa en fazla 7, Kumburgaz fayı kırılırsa minimum 7,2, her iki fay aynı anda kırılırsa 7,5 büyüklüğünde deprem öngörüyor.

İstanbul’da her gün yüzde 47’lik deprem beklentisiyle yaşam devam ederken hükümet, riskli yapı sorununa çözüm getireceği iddiasıyla kentsel dönüşüm düzenlemelerini içeren “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun”u yürürlüğe koydu. Düzenleme, afet riskini öncelemediği, bütüncül bir planlama anlayışından uzak olduğu, koruma kapsamındaki alanları yapılaşmaya açacağı ve özel mülkiyetlerin el değiştirmesine neden olacağı dolayısıyla eleştiriliyor.

Peki İstanbul’da deprem riskine ilişkin yerelde yürütülen çalışmalar ne durumda?

21 kentsel dönüşüm projesi var

Murat Yün, İBB olarak “Depreme Dayanıklı İstanbul” başlığı altında yaklaşık 50 tane projede 18,8 milyar liralık yatırım yaptıklarını belirterek “Bu alandaki projeleri tamamladık. Devam eden 66, hâlâ fizibilite çalışmaları süren de yaklaşık 70 tane projemiz var. Onlara da yaklaşık olarak 33 milyar lira civarında bütçe ayırdık” diyor. Yün, bu çalışmalarda üst yapıların, yolların ve viyadüklerin güçlendirilmesinden konut alanlarının üretimi ve toplanma alanlarının alt yapısının hazırlanmasına kadar her türlü yatırımın bulunduğunu belirtiyor.

Deprem Daire Başkanlığı olarak yaklaşık 165 hektar büyüklüğünde alanda 21 tane kentsel dönüşüm projelerinin bulunduğu, bunların bir kısmının imalat ya da proje aşamasında, bir kısmının da uzlaşma aşamasında olduğu bilgisini veren Yün, yakın zamanda bin 250 konutu içeren bir kentsel dönüşüm projesinin temellerini atacaklarını söylüyor.

İBB’nin yaklaşık 157 kilometrekarelik mikro bölgeleme çalışması ise aralık sonu itibariyle tamamlanmış olacak. İBB’nin tespitlerine göre İstanbul’da bulunan 1 milyon 200 bin binadan 800 bini 2000 yılı öncesi yönetmeliklere göre yapılmış durumda. Bu binalardan yaklaşık 200 bininin depremde ağır hasar alması ya da yıkılması bekleniyor.

Murat Yün, bu binalarda 1 milyon 300 bin hane olduğunu ve yaklaşık üç milyon nüfusun yaşadığını söylüyor. Olası deprem senaryosunda öncelikle bu üç milyon nüfusun yaşamını idame ettirecek alanların hazırlanması gerektiğini düşünen Yün, özellikle sahil hatlarındaki eski yapılarda ciddi bir risk faktörü olduğuna işaret ediyor.

İstanbul’un devasa yapı stoku ve inşaat maliyetlerindeki altı kata varan artışlar düşünüldüğünde finansman sorununun merkezi yönetimle iş birliği içerisinde çözülmesi gerektiğini vurgulayan Yün, kentsel dönüşüm düzenlemelerini içeren yasal değişiklik öncesi, temmuz, ağustos ve eylül aylarında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile yaptıkları toplantılarda iş birliği taleplerini dile getirdiklerini anlatıyor.

Ancak çıkarılan yasayla iş birliği odaklı bir çerçeve yerine Kentsel Dönüşüm Başkanlığı adı altında daha tekele dönüşen bir yapının oluşturulduğunu vurgulayan Yün, yerinden yönetimin yine ikinci plana atıldığını söylüyor.

Murat Yün, merkezi yapıların uygulamada sürecin uzamasına neden olduğunu bu nedenle İBB olarak yerinden yönetimi savunduklarını belirterek ekliyor: Biz görüşmelerde İBB’nin de olduğu, Bakanlığın da olduğu, ilçe belediyesinin de olduğu, hatta özel sektörün de olduğu İstanbul temelli bir kurul önermiştik. Çünkü bugün bizim İBB’den aldığımız herhangi bir kararı Bakanlığa onaylatmamız en iyi ihtimalle 4-5 ayı buluyor ki hiçbir sorunu olmayan bir karardan bahsediyorum.

35 bin bina tarandı

İBB, hızlı tarama tespiti için ise şubat ayındaki Kahramanmaraş merkezli depremlerinden bu yana 121 bin binadan başvuru aldı. Bu binaların yaklaşık 35 binini taradıklarını, bu yöndeki çalışmaların devam ettiğini aktaran Yün, “Bu binaları öncelik sıralamasına göre aldığımızda bunun yapılması bile bir iş birliği gerektiriyor” diyor.

Taranan yapılar içerisinde bin 556 tane yapının taşıyıcı sistemi dahi bulunmadığını ve hızlıca müdahale edilmesi gerektiğini tespit ettiklerini aktaran Yün, bunlar içerisinde 318 yapıda çalışmaların devam ettiğini söylüyor. Kalan bin 238 bina için vatandaşlarla iletişime geçtiklerini belirten Yün, bunların da kısa zamanda tahliyelerini gerçekleştirmek istediklerini söylüyor.

Riskli yapıda oturmanın temelinde ekonomik sebeplerin yattığına işaret eden Yün, İBB Meclisi’nden alınan kararla Bakanlık tarafından verilen 3 bin 500 lira kira yardımı üzerine 4 bin 500 lira hibe verdiklerini belirterek ekliyor: Bizim vatandaşa kentsel dönüşüm veya riskli binaların tahliye edilmesine ilişkin finansman modelleri sunmamız lazım. Kira yardımı da bunlardan birisi.

Vatandaşın depreme karşı duyarlılığını artırmak ve kentsel dönüşüm süreçleriyle ilgili bilgi vermek için mobil ve sabit ofisleri aracılığıyla bugüne dek 40 bin kişiyle görüşme yaptıklarını söyleyen Yün, projelerin gerçekleşmesinde finansmanın yanı sıra uzlaşmanın da önemli olduğunu belirtiyor.

Yün, “Buradan vatandaşı da bu duyarlılığa davet etmek istiyorum. Her ne kadar yaşadığımız alanların metrekaresi olsa da gerisinde afet olan bir şey ve bizim bu konuda hızlanmamız lazım” diyor. Yün’e göre deprem toplanma alanları ve acil kaçış yollarının da şubat depremlerinden sonra yaşananlar gözetilerek yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor.

Toplanma alanlarına Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) karar verdiğini, İBB olarak haritalandırma çalışması yaparak teknik destek sağladıklarını belirten Yün, İstanbul’da 5 bin 166 tane toplanma alanı olduğunu, büyük parkların tamamının toplanma alanı olarak belirlendiğini ancak daha küçük ölçekte düşünülerek yapılaşmanın yoğun olduğu yerlerde bu alanların yeniden değerlendirilmesine ihtiyaç olduğunu vurguluyor.

İBB Ulaştırma Dairesi’nin acil kaçış yollarıyla ilgili ise bir çalışma yürüttüğünü söyleyen Yün, “Bizim bu alanların açılmasından yana tavrımız sürüyor. Bu alanlarda gerekli plan değişikliği yapılacaksa plan değişikliği, kamulaştırma yapılacaksa kamulaştırma kararını alarak ilerleyeceğiz. Çünkü yolların kapanması demek deprem sonrasında müdahalenin de gecikmesi demek” diye konuşuyor.

“Seferberlik havasında bir depreme hazırlık yok”

Prof. Dr. Naci Görür’e göre depreme ilişkin İstanbul’da planlı programlı, gönül birliği edilmiş, iş birliği edilmiş, hızlı, seferberlik havasında bir depreme hazırlık yok. İstanbul’un depreme hazır hale getirilebileceğini ancak buna ilişkin siyasi iradenin olmadığını düşünen Görür, “Devlet istese belediye ile birleşir, kol kola el ele verir, vatandaşı da kucaklar, adil bir şekilde bu işi yapar” diyor.

Hükümetle belediye bir araya gelmiyorsa, birbirini desteklemiyorsa o kentin depreme hazırlanmasının mümkün olmadığını ifade eden Görür, “Bu nedenle bir an önce belediye ve hükümetin kol kola girip halkı da arasına alıp halkı teşvik edecek, cesaretlendirecek şeyleri yapıp adil, hızlı bir şekilde İstanbul’u depreme hazırlaması gerek” diye ekliyor.

“İBB güzel şeyler yapıyor, hükümet de yapıyor. Ama yapılanlar yapılması gerekenlerden çok az. İstanbul yeterince depreme hazır değil” diyen Görür, hükümetin İstanbul’u depreme hazırlamaya yönelik üzerinde durduğu tek konunun yapı stoku olduğu görüşünde.

Kente bütüncül olarak bakmak gerektiğini vurgulayan Görür, “Senin yolun yok, köprün yok, havaalanın yok, kanalizasyonun yok, hastanen yok, okulun yok evin sağlam. Mümkün mü?” diye soruyor.

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’la vatandaşın kentsel dönüşümden daha da uzaklaştığını söyleyen Görür, ekliyor: Haklılar da. Bir ülkeyi ya da bir kenti depreme hazırlamada yapı stoku yapılması gereken altı temel işten biridir Nedir bu temel bileşenler? Yönetim, halk eğitimi, altyapı, yapı stoku, ekosistem-çevre ve ekonomi. Bunların her birini deprem dirençli yaparsan o kent deprem dirençli olur. Bunlar hiç öbürlerini düşünmeden yapı stokuna yapışıyorlar. Niye? Çünkü müteahhitlik işi. Para var, rant var.

Paylaşın

Nepal’de 6,4 Büyüklüğünde Deprem: En Az 143 Ölü, Yüzlerce Yaralı

Büyük bölümü Himalayaların eteklerinde yer alan Güney Asya ülkesi Nepal’de meydana gelen 6,4 büyüklüğündeki depremde en az 143 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi de yaralandı.

Haber Merkezi / Dünyanın en aktif tektonik bölgelerinden birinde yer alan Nepal’de, 2015 yılının nisan ayında meydana gelen 7.8 büyüklüğündeki depremde 10 bine yakın kişi hayatını kaybetmişti.

Depreme ilişkin açıklama yapan yetkililer, ölü sayısının artmasının beklendiğini ve birçok köyle iletişimin kesildiğini belirtti.

Nepal Ulusal Sismoloji Merkezi, depremin yerel saatle 23.47’de ülkenin Karnali eyaletinin Jajarkot bölgesinde meydana geldiğini bildirdi. Merkez, depremin 100 km derinlikte olduğunu aktardı.

Öte yandan Hindistan Ulusal Sismoloji Merkezi, depremin başkent Yeni Delhi dahil olmak üzere kuzey Hindistan’ın diğer bölgelerinde de hissedildiğini açıkladı.

Hindistan Ulusal Sismoloji Merkezi, “Deprem: 6,4, 03-11-2023, 23:32:54 IST, Enlem: 28,84 ve Boylam: 82,19, Derinlik: 10 Km” açıklamasında bulundu.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Jeolojik Araştırma Kurumu, depremin büyüklüğünün 5,6 olduğunu açıkladı. Almanya Yer Bilimleri Araştırma Merkezi (GFZ), depremin 10 km (6,2 mil) derinlikte 6,2 büyüklüğünde olduğunu belirtti.

6,4 büyüklüğündeki deprem, Nepal’de bir ay içinde meydana gelen üçüncü şiddetli deprem olarak kayıtlara geçti. 2 Ekim’de ülkeyi 6,2 büyüklüğünde bir deprem vurmuştu.

Dünyanın en aktif tektonik bölgelerinden birinde yer alan Nepal’de, 2015 yılının nisan ayında meydana gelen 7.8 büyüklüğündeki depremde 10 bine yakın kişi hayatını kaybetmişti.

Paylaşın

Afganistan’daki Depremde Bilanço Ağırlaşıyor: Can Kaybı 2 Bin 400’ü Geçti

Afganistan’da meydana gelen 6,3 büyüklüğündeki depremde bilanço ağırlaşıyor. Afganistan Afet Bakanlığı sözcüsü Canan Sayik, depremde 2 bin 445 kişinin hayatını kaybettiğini duyurdu.

Haber Merkezi / Sözcü Saik açıklamasında, yaralı sayısının ise 2 bin 440 olduğunu belirtti.

ABD Jeolojik Araştırma Kurumu (USGS), cumartesi günü ülkenin batısındaki Herat şehrinin 35 km kuzeybatısında meydana gelen depremlerin en şiddetlisinin 6,3 büyüklüğünde olduğunu duyurmuştu. Depremde ilk etapta, 2 binden fazla kişinin hayatını kaybettiğini 9 binden fazla kişinin de yaralandığını açıklanmıştı.

Yetkililer bu depremin, Afganistan’ın son 20 yılda yaşadığı en yıkıcı deprem olduğunu kaydetmişti. Ülkede geçen yıl Paktika vilayetinde meydana gelen 5,9 büyüklüğündeki depremde de yaklaşık bin 200 kişi yaşamını yitirmişti.

Taliban’ın yönetimi ele geçirmesinden bu yana ekonominin omurgasını oluşturan uluslararası yardımların çoğu durduruldu ve neredeyse tamamen dış yardıma bağımlı olan Afganistan’ın sağlık sistemi geçen iki yılda ciddi kesintilerle karşı karşıya kalmıştı.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) Pazar günü yayınladığı raporda, Herat ilinde toplam 202 kamu sağlık tesisinin bulunduğu ve bunlardan birinin hayatını kaybeden 500 kişinin getirildiği büyük bölgesel hastane olduğu belirtilmişti.

DSÖ, tesislerin büyük çoğunluğunun daha küçük temel sağlık merkezlerinden oluştuğunu ve lojistik zorlukların özellikle uzak bölgelerdeki operasyonları engellediğini söylemişti. Açıklamada, “Arama kurtarma çalışmaları devam ederken, bu bölgelerdeki kayıplar henüz tam olarak tespit edilemedi” denilmişti.

Paylaşın

Afganistan’da 6,3 Büyüklüğünde Deprem: En Az 2 Bin Ölü

Afganistan Afet Bakanlığı sözcüsü Canan Sayik, ülkede meydana gelen 6,3 büyüklüğündeki depremde 2 bin 53 kişinin öldüğünü, 9 bin 240 kişinin yaralandığını ve bin 320 evin hasar gördüğünü veya yıkıldığını söyledi. 

Afganistan Enformasyon ve Kültür Bakanlığı Sözcüsü Abdulvahit Rayan ise, can kayıplarının ilk gelen bilgilerdekinin üzerinde olduğunu belirterek, yüzlerce kişinin enkaz altında olduğunu ve bazı köylerin tamamen yıkıldığını kaydetti. Rayan, “2 bin 60 ölünün dışında, bin 240 kişi yaralandı, bin 320 ev tamamen yıkıldı” dedi.

ABD Jeolojik Araştırma Kurumu (USGS), cumartesi günü ülkenin batısındaki Herat şehrinin 35 km kuzeybatısında meydana gelen depremlerin en şiddetlisinin 6,3 büyüklüğünde olduğunu duyurdu. Depremde 2 binden fazla kişinin hayatını kaybettiğini 9 binden fazla kişinin de yaralandığını açıklandı.

Yetkililer bu depremin, Afganistan’ın son 20 yılda yaşadığı en yıkıcı deprem olduğunu kaydetti. Ülkede geçen yıl Paktika vilayetinde meydana gelen 5,9 büyüklüğündeki depremde de yaklaşık bin 200 kişi yaşamını yitirmişti.

Afganistan Kızılayı sözcüsü, yedi ekibin kurtarma çalışmalarında yer aldığını, diğer ekiplerin de ülkenin farklı noktalarından deprem bölgesine sevk edildiğini belirterek, “Evleri yıkılan insanlar için geçici bir çadır kampı kuruldu. Bu zor zamanda afetzedeler için elimizden geleni yapacağız” dedi. Kurtarma çalışmalarına katılanlar da yıkımın korkulanın ötesinde olduğunu ve bazı köylerin dümdüz hale geldiğini belirtti.

Komşu ülke Pakistan’dan yapılan açıklamada, acil ihtiyaçların sağlanması konusunda Afgan hükümeti ile temasta oldukları kaydedildi. Katar’daki Taliban siyasi ofisi başkanı Suheyl Şahin, kurtarma ve yardım için acilen yiyecek, içme suyu, ilaç, giysi ve çadırlara ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

Dağlarla çevrili Afganistan, geçmişte de çoğu Pakistan sınırındaki engebeli Hindu Kush bölgesinde olmak üzere güçlü depremlerle sarsılmıştı. Onlarca yıldır süren savaşın altyapıyı yok ettiği, yardım ve kurtarma operasyonlarının organize edilmesinin zor olduğu ülkenin uzak bölgelerinden bilgi geldiğinde ölü sayısı genellikle artıyor.

Taliban’ın yönetimi ele geçirmesinden bu yana ekonominin omurgasını oluşturan uluslararası yardımların çoğu durduruldu ve neredeyse tamamen dış yardıma bağımlı olan Afganistan’ın sağlık sistemi geçen iki yılda ciddi kesintilerle karşı karşıya kaldı.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) Pazar günü yayınladığı raporda, Herat ilinde toplam 202 kamu sağlık tesisinin bulunduğu ve bunlardan birinin hayatını kaybeden 500 kişinin getirildiği büyük bölgesel hastane olduğu belirtildi.

DSÖ, tesislerin büyük çoğunluğunun daha küçük temel sağlık merkezlerinden oluştuğunu ve lojistik zorlukların özellikle uzak bölgelerdeki operasyonları engellediğini söyledi. Açıklamada, “Arama kurtarma çalışmaları devam ederken, bu bölgelerdeki kayıplar henüz tam olarak tespit edilemedi” denildi.

Paylaşın