Ebru Şallı, Paylaşımlarıyla Dikkat Çekti

Eşi Uğur Akkuş’la tatilini sürdüren Ebru Şallı, sosyal medya hesabından bikinili pozlarını takipçilerinin beğenisine sundu. Fit görüntüsüyle dikkat çeken Şallı’nın paylaşımına kısa sürede binlerce beğeni geldi.

Haber Merkezi / Sosyal medya sayfasından sık sık tatil paylaşımları yapan Ebru Şallı, bu defa da bikinili pozlarını takipçilerinin beğenisine sundu.

44 yaşında olmasına rağmen fit görüntüsüyle dikkat çeken Ebru Şallı’nın paylaşımına kısa sürede binlerce beğeni geldi.

Ebru Şallı kimdir?

15 Ocak 1977 tarihinde İstanbul’da doğdu. İstanbul Nişantaşı Kız Lisesinden 1996 yılında mezun olarak eğitim hayatnı sonlandırdı.

1993 yılında fotomodellik yapmaya başlayan Şallı, 1995 yılında yapılan Queen of Turkey yarışmasında Türkiye güzeli seçildi. 1995 ile 2003 yılları arasındaki dönemde mankenlik, fotomodellik ve sunuculuk yaptı.

Pilates için egzersiz videosu hazırladı. 2006 Mayıs ayından itibaren TV 8 kanalında “Ebru’nun Mutfağı” adlı programı sundu. Beyaz TV’de “Ebruli” adlı programının sunuculuğunu yaptı.

Ozan Orhon’dan boşandıüı sırada uyuşturucu madde kullandığı iddiasıyla gözaltına alındı, bir süre sonra bırakıldı. 1999 yılında Emrah’la “Unutabilsem” adlı dizide oynadı. “Belalım Benim” ve “Gölge Çiçeği” oynadığı diğer diziler oldu.

Ardından iş adamı Harun Tan’la bir süre aşk yaşadıktan sonra 2002 yılında evlenen Ebru Şallı podyumları bıraktı.

İki çocuğu oldu. 11 yıl süren evlilik 11 Temmuz 2013 tarihinde bitti. Bir süre Sinan Akçıl’la ilişki yaşayan Ebru Şallı, 2019 yılında Uğur Akkuş ile nikah masasına oturdu.

Hamileliğinin ardından 2005 yılında “Hamilelikte Sağlıklı ve Güzel Kalmak” adlı bir kitap yazdı. Ebru Şallı şuan Plates antrenörlüğü yapıyor.

Paylaşın

Basit Bir Köyden Büyük Bir İmparatorluğa ‘İnkalar’

Hiç bir coğrafya imparatorluklara yabancı değil, ama İnka İmparatorluğu ya da yerlilerinin bildiği adıyla Tawantinsuyu, kesinlikle en tuhaflarından biri; iyi yönetilen, bir yazı sistemi olmamasına rağmen genişleyen, demir işlememesine rağmen fetihler yapan, tekerlek kullanmayan, para birimi olmayan…

Haber Merkezi / Tüm bu başarılarına rağmen İnka imparatorluğu nispeten kısa ömürlü oldu. Yine de, bu güne kadar yankılanan zengin bir miras bıraktı. Şehirlerinin yıkıntıları hala hayranlık uyandırıyor ve ilham veriyor, dili Güney Amerika’da hala korunuyor, gelenekleri yerel Hıristiyan inançlarına katı bir şekilde işlemiş durumda. Öyleyse, bu eski Güney Amerika güç merkezine bir göz atalım ve insanların diğerleri gibi doğu-batı yerine kuzeyden güneye doğru gelişen tek antik imparatorlukta nasıl yaşadıklarını görelim.

İnkalar kimlerdi?

Güney Amerika, dünyanın en uzun sürekli dağ silsilesine sahip olmakla övünebilir: And Dağları. İnka halkı bu dağ silsilesinin batı bölgesinde doğdu. Bildiğimiz kadarıyla, ilk olarak MS 12. yüzyıl civarında bölgede ortaya çıktılar. 15. yüzyıla gelindiğinde, imparatorlukları bugünün Peru’sunu, batı Ekvador’u, batı ve güney Bolivya’yı, kuzeybatı Arjantin’i ve bugünkü Şili’nin bazı bölgelerini içeriyordu. Orta Güney Amerika’da And Dağları’nın batısındaki her yeri egemenlikleri altına almışlardı.

Yazı sistemlerinin olmaması nedeniyle İnkaların tarihi hakkında, özellikle de erken dönemleri hakkında pek bir şey bilmiyoruz. Bildiklerimiz, nesiller arasında paylaşılanlardan ibaret yada arkeolojik kazılar sonrasında elde edilenler.

Başlangıçta İnkalar, bölgede yaşayan diğer halklardan o kadar da farklı değillerdi. Tek bir köyde yaşayan, ekinlere ve bölgeye özgü birkaç hayvan türüne yönelen küçük bir kabileydiler. Mısır, beyaz ve tatlı patates, kabak, kinoa, kakao, yer fıstığı, biber yetiştirdiler ve lamalara, alpakalara, ördeklere ve köpeklere baktılar.

Gordon McEwan, The Incas: New Perspectives adlı kitabında, İnkaların genişlemelerine ve büyümelerine önceki imparatorluklardan kalan altyapının etki etmiş olabileceğinden bahsediyor.

Büyük taş işçileri ve zanaatkarlar olan İnkalar, harç ihtiyacını tamamen ortadan kaldırmak için birbirine geçen taşları kullanan bir yapı sistemi geliştirdi. Bu mimari yapılar, onları fethetmeye gelen Avrupalılar için bile etkileyiciydi.

Hidrolik sistemleri (kanallar, sarnıçlar, teraslar ve su kemerleri) ve yolları (döşemeli otoyollar ve asma destekli köprüler dahil) o zamanlar Avrupa’dakilerden tartışmasız daha gelişmiş ve daha kaliteliydi. Bilgi ve becerilerinin kanıtı, yalnızca hayatta kalma değil, geleneksel çiftçiliğin aptalca bir iş olduğu dünyanın en sarp dağ manzaralarından bazılarında gelişmeyi başardıkları gerçeğidir.

Demir işlemeyi bilmiyorlardı ama usta zanaatkarlardı. Tapınaklarındaki ve saraylarındaki altın zenginliği, fatihleri ​​bile etkiledi. Şehirleri de Avrupa’dakilerin çoğundan daha temizdi ve yaşamak için daha güzel yerler gibi görünüyordu; Avrupa şehirlerinin o zamanki durumu göz önüne alındığında, çıta hiç de yüksek değildi. İnkaların hayatta kalan en ünlü arkeolojik alanlarından biri olan Machu Picchu, İnka işçiliğine dair harika bir örnektir.

16. yüzyıla İspanya’nın bölgeyi işgal etmesinden sonra, imparatorluk hızlı bir çöküş yaşadı; yerel halk eski topraklarından sürüldü veya çiftçi ve maden işçisi olarak kullanıldı. Bu dönemde yaşanan büyük can kayıpları, İnka kültürünün zaman içinde kaybolmasına neden oldu.

İnançları

Hemen hemen her eski kültüre benzer şekilde, İnkaların inandığı din de yaşamın her alanını şekillendirmiştir. İnançları, doğaya tapınma, fetişizm, animizm karışımıydı (bu ikisi, canlı veya cansız nesnelere, yerlere veya fenomenlere manevi güç veya öz atfettikleri anlamına gelir).

İmparatorluğun resmi bir dini vardı, ancak diğer dinlere hoşgörü gösterilirdi. İnka mitolojisine göre dünya, hayvanlar ve insanlar Viracocha tarafından yaratılmıştır. Viracocha, tek tek halkları veya bir bütün olarak insanlığı birkaç kez yaratmış, yok etmiş ve yeniden yaratmış gibi görünüyor. Bununla birlikte, Viracocha tanrı olmaktan çok uzak, daha çok üstün güçleri olan bir varlık.

Teknoloji, ekonomi, ulaşım

Belki de İnkaların en çarpıcılarından başarılarından biri, yolları ve bayındırlık işleriydi. Kraliyet Yolu, kıtadaki en uzun ve en gelişmiş yol ağıydı. Yol, And Dağları’na paralel, kuzeyden güneye uzanan iki ana omurga etrafında inşa edilmiştir.

Bunlardan biri denize daha yakın, diğeri ise dağlarda daha yüksekteydi. Bu yollar yerleşim merkezlerine bağlayan çok sayıda tali yolu vardı. Yollar genellikle taşla döşenmiştir ve dik alanlarda gezinmeye yardımcı olmak için basamaklar eklenmiştir.

Bu yol ağının yaklaşık 40.000 kilometre olduğu tahmin ediliyor. Bu yolların bir kısmı bugün turist rotaları olarak kullanılıyor. Daha önce de belirttiğimiz gibi, bu ağın bir kısmı veya tamamı bölgedeki önceki krallıklardan ve imparatorluklardan miras kalmış olabilir.

İnkalar tekerleği bilmiyorlardı ya da kullanmamayı tercih ettiler. Ekonomilerin ayakta kalabilmesi ve toplulukların gelişebilmesi için malların ve insanların akması gerekir. Ordular ve haberciler, imparatorlukların kanı ve gücü,  kesinlikle hızlı hareket etmesi gerekir, yoksa yerel halk ‘bağımsızlık’, ‘kendi kendini yönetme’ ve ‘vergi ödemeyi bırakırsak ne olur?’ gibi garip fikirler alabilir. Böylece İnka ellerinden gelenin en iyisini yaptı: İmparatorluğun ağırlığını kendi sırtlarında taşıdılar.

Yollar, kullanımlarını kolaylaştırmak için düzenli aralıklarla binalarla donatıldı. Kısa mesafeli duraklar, haberci olarak görev yapan İnka koşucuları için aktarma istasyonları görevi gördü. Bu binalar,  Avrupa’daki hanlara benzer şekilde hizmet verdiler. Yeni fethedilen bölgelerde veya imparatorluk sınırlarında, yollara pukara denilen kaleler inşaa edilmiştir. Bu yollar boyunca göreceğinizve İnkaların en büyüleyici altyapı sistemlerinden biri depolar

İnkalarr anladığımız kadarıyla parayı kullanmadılar. Muhtemelen her gün kendi aralarında takas yapıyorlardı, sonuçta onlar da insandı. Ancak, bir devlet olarak, tamamen para biriminden özgürdüler. Sistemlerinin işleyiş şekli, bireylerin vergilerini orduda hizmet ederek, tarımda veya bayındırlık işlerinde çalışarak ödemeleriydi.

İmparatorluk onlara ayni olarak geri ödeyecekti, vatandaşlarına işlerini yapmak veya zor zamanlarda hayatta kalmak için ihtiyaç duydukları hemen hemen her şeyi sağlayacaktı, ve belirli zamanlarda insanlar için festivaller düzenlenecekti. Kulağa güvenilir bir sistem gibi gelmeyebilir, ama açıkçası İnka için işe yaradı.

Düşüş

İnka imparatorluğu savaş yoluyla basit bir köyden kıtasındaki en güçlü devlete dönüştü. Diğer tüm Kolomb öncesi imparatorluklar gibi, İnkalar da işgalleri ​​püskürtecek kadar güçlüydü. Ancak, işgal öncesi yaşanan bir iç savaş ve işgalcilerle birlikte gelen salgın hastalıklar imparatorluğun düşmesine neden olmuştur.

Paylaşın

HDP’li Buldan: Mücadelemizi Örgütlemeye Devam Edeceğiz

Partisinin genel merkezinde düzenlenen Kadın İl Eş Başkanları Toplantısı’nda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, konuşmasında, “Dünyasının neresinde olursa olsun kadınları ezmeye çalışan bir zihniyet ile karşı karşıyayız. Bu zihniyet ilk başta bizim ülkemizde var. Bu zihniyet, Afganistan’da Taliban’dır, Şengal’de, Rojova’da IŞİD’dir. Hepsinin de yapmak istediği, kadının yaşam hakkını yok etmektir. Kadına karşı bu zihniyete karşı durmaya ve mücadelemizi örgütlemeye devam edeceğiz. Onlar kaybedecek, kadınlar kazanacak” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / AK Parti ve MHP iktidarının zor ve baskı yöntemleriyle kadınlar ve HDP’yi durdurmaya ve geriletmeye çalıştığını söyleyen Buldan, partilerine yönelik açılan kapatma davasına ilişkin, “Tekçi erkek iktidar, bu girişimiyle kadınları siyaset dışına itmeyi hedeflemektedir” dedi.

“Kadın yoksulluğuna hayır” adını verdikleri buluşmalarda binlerce kadın ile bir araya geldiklerini kaydeden Buldan, “Bir kez daha gördük ki kadınlar bu ülkenin dinamik, değişim gücüdür. Gelecek, özgürlük umududur” diye konuştu.

HDP Eş Genel Başkanı Buldan, emek sömürüsü ve eşitsizliğe karşı kadınlarla beraber mücadele edeceklerini ifade ederek, “Kadınların yönetiminde yoksulluğa ve emek sömürüsüne son vereceğiz” diye vurguladı. “Bütçeyi kadın bütçesi yapacağız” diyen Pervin Buldan, kadınların HDP’yi sahiplendiğini söyleyerek, “Bu sahiplenme, mücadelemizin güç kaynağıdır” dedi.

Eş başkanlık sistemiyle kadınların siyasette erkeklerle eşit pozisyon almalarını sağladıklarını söyleyen Buldan’ın Kadın İl Eş Başkanları Toplantısı’nda yaptığı konuşma şöyle;

Değerli arkadaşlar; bizler köklü ve çetin bir kadın mücadelesinin, demokratik kadın siyasetinin özneleri ve temsilcileriyiz. Büyük bir özveriyle, fedakârlıkla, kararlılıkla; bedel ödemeyi göze alarak kadın mücadelemizi başarı ve kazanım noktasına taşıyan siz değerli Kadın il Eşbaşkanlarımızsınız. Gözlerinizde parlayan ışık yolumuzu aydınlatmakta, yüreğinizdeki cesaret kararlılığımızı artırmaktadır. Bugün burada kadın mücadelesinin kararlı savunucuları olarak sizlerle bir arada bulunmak bizlere onur verdi, güç verdi. İyi ki varsınız! İyi ki kadınlar var! İyi ki kadın partimiz HDP var!

Kadınların taşıdığı bayrak ne zindanlarla ne sürgünlerle yere düşürülebilmiştir

Evet, bir de mücadelemizi çok değerli emekleriyle büyüten ve bugün fiziken bizlerle bir arada olamayan çok değerli kadın arkadaşlarımız var. Buradan cezaevlerinde olan bütün kadın yoldaşlarımıza sevgi ve selamlarımızı sizler adına göndermek istiyorum. Bugün burada görüldüğü üzere taşıdıkları bayrak ne zindanlarla ne sürgünlerle ne de baskılarla yere düşürülebilmiştir, düşmemiştir. O bayrağı bugün bizler hep beraber taşıyoruz, taşımaya ve yükseltmeye devam edeceğiz. Yine bu yolda yürürken yaşamını yitiren başta Deniz Poyraz arkadaşımız olmak üzere bütün kadın yoldaşlarımızı saygıyla ve minnetle anıyorum. Anılarına olan bağlılığımız, mücadelemizin ilham ve güç kaynağı olmaya devam edecektir. Onların eşitlik ve adalet hedefini Halkların Demokratik Partisinin çatısı altında mücadele yürüten biz kadınlar mutlaka gerçekleştireceğiz. Bu da bizim her bir yoldaşımıza mücadele sözümüzdür.

Değerli kadın arkadaşlarım, bildiğiniz üzere kadın mücadelemizin siyasetteki serüvenine yelken açtığımızda gerçekleştirmek istediğimiz hedefler için öncelikle kendi öz yapımızdan başlamamız gerektiğinin farkındaydık. Bu nedenle tam ve gerçek bir eşitlik talebimizi öncelikle kendi örgütlememizde inşa ettik. Partimizde ciddi bir kadın mücadelesi yürüttük. Eşbaşkanlık sistemini bu şekilde ele aldık ve hayata geçirdik. Eşbaşkanlık sistemimizle kadınların karar mekanizmalarında ve temsiliyet noktalarında eşit bir pozisyon almasını hep birlikte sağladık.

“Ekonomik, toplumsal ve siyasal alanda demokratik, adil ve barışçıl bir sistemi talep ediyor ve savunuyoruz”

Bugün itibariyle parlamentodaki en yüksek kadın milletvekili temsiliyet düzeyine ulaşmış bulunuyoruz. Belediyesini kazandığımız her yerde kadın belediye eşbaşkanlarımızla yerel yönetimlerde kadınların eşit temsiliyetini hep birlikte gerçekleştirdik. Örgütlü yapımızın bütün kademelerinde eşbaşkanlıkla kadınların bütün karar mekanizmalarına eşit katılımını sağladık. Parlamentoda özgün kadın grubumuzu kurduk. Kadın siyasetini parlamentoda en etkin şekilde yürütme çabasının içerisinde olduk. Kuşkusuz bütün bunlar büyük bir kadın emeğinin ve mücadelesinin ürünüdür ve oldukça değerli olan kadın kazanımlarımızdır. Bütün kadınlar adına ortak bir kazanımdır.

Eşbaşkanlık sistemi bizim için bir başlangıçtı. Nihai hedefimiz tam ve gerçek bir cinsiyet eşitliğinin sağlanmasıdır. Sadece bu topraklarda değil, Ortadoğu’da ve tüm dünyada kadınlar için eşit ve adil bir yaşam talebimiz var. Bu nedenle her geçen gün mücadelemizi daha çok yükseltiyor, daha çok büyütüyoruz. Hemen her alanda kadının sözünü söylüyor, kadınların ortak tavrını geliştiriyoruz. HDP ile kadın mücadelesinde yol alan kadınlar olarak doğayı, tarihi, ortak insanlık değerlerini sahipleniyor ve savunuyoruz. Ekonomik, toplumsal ve siyasal alanda demokratik, adil ve barışçıl bir sistemi talep ediyor ve savunuyoruz.

Nerede olursa olsun; her dilden, her kimlikten, her inançtan kadınla birlikte daha güçlüyüz ve birlikte başaracağız diyoruz. Kadınlara dokunuyor ortak mücadelemize davet ediyoruz. Bu amaçla “İş ve Aş” ve “Kadın Yoksulluğuna Hayır” buluşmalarımızda; tarlalarda, fabrikalarda, seralarda, yaylalarda binlerce kadınla bir araya geldik. Bir kez daha gördük ki; emeğiyle dünyayı var eden kadınlar bu ülkenin en dinamik gücüdür, bu ülkenin değişim gücüdür ve bu ülkenin gelecek umududur, özgürlük umududur.

Bütün bu buluşmalarımızda emek sömürüsüne karşı, kadın yoksulluğuna karşı, adaletsizliğe ve eşitsizliğe karşı taleplerimizde ve sözümüzde ortaklaştık. İnanın ki, kadınların yönetiminde yoksulluğa ve emek sömürüsüne mutlaka son vereceğiz. Herkes için iş, herkes için adil bir yaşamı birlikte tesis edeceğiz. Bütçeyi, kadınların bütçesi yapacağız. Yine “HDP’liyiz Her Yerdeyiz” buluşmalarımızda kadınlar en ön safta yerlerini aldılar. Bunu gördük, buna tanık olduk. Kadınlar, kadın partisi olan HDP’yi kadın mücadelesinde çok güçlü bir şekilde sahiplendiler ve sahiplenmeye devam ediyorlar. İşte bu sahiplenme, bu birliktelik mücadelemizin güç kaynağıdır. Bu ülkeyi adalete, eşitliğe ve barışa götürecek esas güç budur. Biz geniş halk buluşmalarımızda bir kez daha gördük ki; HDP ve HDP ile birlikte yürüyen kadın mücadelesi bu ülkenin kadınları için hayati önemde ve değerdedir. Bunu şu anda ülkeyi yönetmekte olan tekçi erkek iktidar da çok iyi bilmektedir. Bu nedenle dört koldan mücadelemizi hedef tahtasına koymuştur.

“Tek korkuları HDP’dir, kadınlardır”

Kadın düşmanı politikalarıyla kadının yaşamından, emeğinden, hakkından ve hukukundan çalan iktidar gerçeği ile karşı karşıya olduğumuzun elbette ki farkındayız. Görüyoruz; kaybetmeye yüz tutmuş AKP-MHP iktidarı, zor ve baskı yöntemleriyle toplumsal muhalefeti, kadınları ve HDP’nin mücadelesini durdurmaya ve geriletmeye çalışmaktadır. Gözaltı-tutuklama operasyonlarından OHAL uygulamalarına, partimize yönelik 4 Kasım darbesinden kayyım darbesine kadar mücadelemize dönük bir çökertme politikası izlemektedirler. Tek korkuları HDP’dir, kadınlardır. HDP’ye yönelik siyasi kapatma davası da bu amaçla açılmıştır. Tekçi erkek iktidar bu girişimiyle aynı zamanda kadınları siyaset dışına itmeyi hedeflemektedir.

Ve sevgili kadınlar; dünyanın neresinde olursa olsun kadını ezmeye çalışan zihniyet aynıdır. Bu zihniyet Afganistan’da Taliban’dır, Şengal’de ve Rojava’da IŞİD’dir! Hepsinin de yapmak istediği kadının yaşam hakkını yok etmektir. Fakat nerede olursa olsun kadına dönük bu düşman zihniyete karşı durmaya ve mücadelemizi örgütlemeye devam edeceğiz. Onlar kaybedecek, kadınlar mutlaka kazanacaktır! İşte bu nedenle değerli eşbaşkanlarım, sizlere ve hepimize çok önemli görevler düşmektedir. Üstlenmiş olduğumuz mücadele zor fakat çok onurlu bir mücadeledir. Bu sorumluluğun bir gereği olarak daha çok çalışmamız, her zamankinden daha kararlı ve güçlü bir duruş içerisinde olmamız gerekmektedir. HDP fikriyatını, politikalarımızı daha çok kişiye daha fazla anlatmamız, iyi anlaşılmamız gerekmektedir. Özellikle elini tutmadığımız, yüreğine dokunmadığımız kadın kalmasın diyorum. Sizlerden bunu özellikle rica ediyorum.

“Tek dertleri, kendi koltuklarıdır, kendi kasalarıdır, şatafatlarıdır”

Sevgili eşbaşkanlarım; tabii ki özel olarak değinmek istediğim başka bir husus daha var. Uzun süreden beridir gerçekleştirdiğimiz halk buluşmalarının başından sonuna kadar organize edilmesi ve yürütülmesinde oldukça büyük bir emek sarf ettiğiniz. Bu nedenle sizleri hem kutluyor hem de üstlendiğiniz sorumluluk ve çok değerli emekleriniz için bir kez daha hepinize ayrı ayrı teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Emeklerinize sağlık, mücadele azminize sağlık! Hep beraber, HDP ailesi olarak bu emeklerinizle partimizi çok daha güçlü bir konuma taşıyacağız.

HDP sadece bir muhalefet partisi değildir, ülkeyi yönetme tahayyülü olan bir partidir. Hem fikriyatı hem de gücü itibariyle buna en yakın parti HDP’dir. Kadınlar bu ülkeyi yönetmeye taliptir ve sonunda da yönetecektir. Bundan hiç kimsenin kuşkusu ve kaygısı olmasın. Salgından orman yangınlarına, depremden sel felaketlerine kadar her alanda yaşanan felaket ve yıkımda görüldü ki yönetemeyen bir iktidar, halkı çaresizlikle baş başa bırakan bir yönetim anlayışı var. Tek dertleri, kendi koltuklarıdır, kendi kasalarıdır, şatafatlarıdır.

Kaynakları halka değil, sadece kendi ceplerine ve kirli ihalelerine harcayanlar, halka doğa felaketinden çok daha büyük felaketleri yaşatmaktadırlar. İşte bu soygun ve talan düzenini durdurmanın, halkı çöküş ve krizlerden kurtarmanın yolunu hep birlikte açacağız. Bu siyasi iktidar felaketi karşısında bütün kadınlar olarak gücümüzü birleştirmeli, değişimin öncüsü bizler olmalıyız. Ve olacağız da.

“Demokratik, barışçıl, eşitlikçi ve özgürlükçü bir düzeni biz kadınlar inşa edeceğiz”

Ülkenin bugün için karşı karşıya olduğu en temel sorunlardan biri Kürt sorunudur, iktidarın İmralı’da Sayın Öcalan’a karşı hukuksuzca uyguladığı tecrit politikasıdır. Tecrit, Türkiye’yi kilitlemiştir, halkı da kuşatmıştır. Bu kuşatmayı karşımızdaki çözümsüzlük ve tecrit blokuna karşı çözüm ve barış blokunu daha fazla büyüterek kırabiliriz. Bu, hem demokrasi adalet ve barışın önünü açacak hem de ülkeyi karanlığın, kaosun içine sürükleyen çözümsüzlük ve talan politikalarını durduracaktır. Toplumun tüm kesimleri bu gerçeği çok iyi görmeli ve tecride karşı ortak tavır almalıdır. Kimsenin kuşkusu olmasın ki aydınlık günler ancak ve ancak tecridin kırılması ile mümkündür. Biz kadınlar bu gerçekliğin farkındayız ve bu mücadelemizi daha fazla büyütmeye devam edeceğiz.

HDP; halklar ittifakı, kadın ittifakı, gençlik ittifakı ve demokrasi ittifakıyla açtığı yolda güçlenerek ilerlemektedir. Bu ülkedeki karanlık havayı kadınların ışığı mutlaka aydınlatacaktır. Karanlığı ve talancı zulüm düzenini biz kadınlar mutlaka değiştireceğiz. Demokratik, barışçıl, eşitlikçi ve özgürlükçü bir düzeni biz kadınlar inşa edeceğiz. Kadınlarla değiştireceğiz, kadınlarla başaracağız, kadınlarla kazanacağız! Hepinizi tekrardan saygı ve sevgiyle selamlıyorum.”

 

Paylaşın

Saç Kremleri Hakkında Kimsenin Size Söylemediği 5 Şey

Saç bakımı söz konusu olduğunda bir makine gibi çalışır, saçlarımızı şampuanlarız ve durularız hepsi bu kadar. Bu mekanik saç bakımı rutinine o kadar alışmışız ki kendimize sormayı unutuyoruz; eksik bir şey var mı? 

Haber Merkezi / Saç kremi, insanların ya sevdiği ya da nefret ettiği ürünlerden biridir, ancak fikirleri ne olursa olsun saç kremini kullanmayı bırakamazlar. Bununla birlikte, saç kremleri hakkında kimsenin size söylemediği birkaç şey var. Ne olduklarını bilmek ister misin? Öğrenmek için okumaya devam edin…

1. Ne kadar süre uygulamanız gerekiyor?

Saç kremi söz konusu olduğunda, hepimiz onu saça iyice uygulamamız gerektiğini biliriz… Peki tam olarak ne kadar? İşte cevabı… Saç kremini, durulamadan hemen önce sadece 2-3 dakika uygulamanız gerekiyor. Bu zaman, saçınızı aşırı yağlı hale gelmesini önleyecek ve saç kremi içerisinde yer alan tüm minareleri almasını sağlayacaktır.

2. Aynı saç kremi herkeste işe yaramaz

Tıpkı cilt bakım ürünlerinde olduğu gibi, saç kremi söz konusu olduğunda da herkese uyan tek ürün yoktur. Tüm saç tipleri farklı tipte saç kremleri gerektirir, ancak iyi haber şu ki: Size uygun olanı bulmak için bilmeniz gereken tek şey saçınızın dokusu.

3. Boyalı saçlar ekstra TLC’ye ihtiyaç duyar

Boyalı saçlarınız varsa hemen hemen her türlü saç kremi kullanabileceğinizi bir an bile düşünmeyin. Boyalı saçlar ekstra TLC’ye ihtiyaç duyar.

4. Saç bakım ürünlerinize sadık kalın

Saçınız yapısına uygun bir saç kremine alıştığında saç kremi istenen etkiyi bırakacaktır. Saç bakım ürünlerinize sadık kalın ve saç kreminize güvenin!

5. Saç köklerinizin saç kremine ihtiyacı yok

Saç kremi saç köklerin için yapılmamıştır. Saç kremini saç köklerine kadar uygularsanız saçınızı yağlı hale getirebilir, bunu istemeyiz, değil mi?

Saç derisi kendini beslemek için doğal yağlar üretirken, saçınızın uçları nemsiz kalır ve kuru görünür. Saç kremini saçlarınızın ortasından uçlarına kadar uygulamak, daha çok uçlara odaklanmak saçlarınızın nemli kalmasını sağlayacaktır. Amaç bu değil mi?

Paylaşın

Spider-Man: No Way Home’dan Yeni Fragman

Başrollerinde Tom Holland, Zendaya, Benedict Cumberbatch, Jon Favreau, Jacob Batalon ve Marisa Tomei gibi isimlerin yer aldığı ve 17 Aralık’ta vizyona girecek olan Spider-Man: No Way Home filminin yeni fragmanı izleyiciyle buluştu. 

Haber Merkezi / Efsaneleşmiş Marvel karakterlerinden Spider-Man: No Way Home filminin ilk resmi fragmanını yayınladı. Filmin oyuncu kadrosunda Örümcek Adam karakterini canlandıran Tom Holland’ın yanı sıra Zendaya, Benedict Cumberbatch, Jon Favreau, Jacob Batalon ve May Hala rolüyle Marisa Tomei yer alıyor.

İnternete sızdırıldı “Spider-Man: No Way Home” fragmanı, resmi yayından yalnızca bir gün önce TikTok’ta düşük kaliteli bir video olarak ortaya çıkarken, CGI değişikliklerinin yer almadığı, bitmemiş bir fragmanın tam videosu sızdırıldı. Sony, sızıntının paylaşıldığı tüm videoları ihbar ederek, telif hakkı talep etme girişiminde bulundu.

Fragmanın yayınlanmasından henüz 24 saat bile geçmeden yaklaşık 20 milyon izlenmeye ulaşması, izleyicilerin Spider-Man filmini ne kadar özlediğini gösteriyor. “Spider-Man: No Way Home”, 17 Aralık’ta vizyonda olacak.

Paylaşın

Ceylan Avcı, Dans Videosuyla Olay Oldu

Birçok şarkısı ile hafızalara kazınmış isimlerden Ceylan Avcı, sosyal medya hesabından yaptığı dans paylaşımıyla magazin gündemine bomba gibi düştü. Siyah taytı ve kısa tişörtü ile objektif karşısına geçen şarkıcı Ceylan, paylaşımının altına ise “Kapı gıcırtısına bile oynayan ceyloo” notunu düştü.

Haber Merkezi / Son dönemlerde yaptırdığı estetikler ve sık sık değiştirdiği imajıyla magazin gündeminin en çok konuşulan isimleri arasında yer alan ve attığı her adımla adından söz ettirmeyi başaran Ceylan Avcı, bu kez dans videosuyla gündeme geldi.

Siyah taytı ve kısa tişörtü ile objektif karşısına geçen şarkıcı Ceylan Avıc, paylaşımının altına ise “Kapı gıcırtısına bile oynayan ceyloo” notunu düştü.

26 Haziran 1974 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelen Ceylan Avcı’nın ailesi aslen Tunceli kökenlidir. Ceylan Avcı, babasının işi nedeniyle küçük yaşlarda müzik dünyasının içinde yer almaya başladı. Henüz 10 yaşında olduğu 1984 yılında şarkıcılık yapmaya başlayan Ceylan, o dönemde seslendirdiği eserlerle geniş kitleler tarafından tanındı.

Çocukluk yılları Almanya’da geçen Ceylan, 1983 yılında girdiği bir müzik yarışmasında birinciliği kazandı. 1984 yılında ailesi ile birlikte Türkiye’ye dönen Ceylan, 10 yaşındayken ilk albümünü yaptığında herkes onu küçük “Küçük Ceylan” olarak tanıdı.

Paylaşın

İslam Kültürünün Sembollerinden: Cezayir Kasbahı

UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan ve her yıl dünyanın her yerinden binlerce turisti kendine çeken Cezayir Kasbahı, Akdeniz’in batı kesiminde ve Sahra altı Afrika’da şehir planlaması üzerinde geniş etkisi olan tarihi bir Mağrip şehrinin olağanüstü bir örneğidir.

Haber Merkezi / Yaklaşık 50.000 kişinin yaşadığı ve oldukça engebeli bir alanda yer alan bu yaşam ortamında, geleneksel evler, saraylar, hamamlar, camiler ve tarihi çarşılar hala korunmaktadır.

Cezayir Kasbahı, 16. ve 17. yüzyıllarda Kuzey Afrika, Endülüs ve Sahra altı Afrika’da mimari ve şehir planlaması üzerinde önemli bir etki yapmıştır.

Cezayir Kasbahı, Akdeniz Müslüman kültürünü temsil eden geleneksel bir insan yerleşiminin olağanüstü bir örneğidir.

Kasbah, biçim ve konsept (çok yoğun kentsel planlama), inşaat malzemeleri (toprak tuğla, toprak ve kireç sıva, taş ve ahşap) ve ayrıca kullanım (konut, ticaret, kült) ve popülerlik açısından dikkate değer bir özgünlüğe tanıklık ediyor.

Cezayir Kasbahı, 1992 yılında UNESCO tarafından bir Dünya Mirası olarak ilan edilmiştir.

Cezayir Kasbahı, Cezayir şehrinin kalesi ve kale etrafında yer alan geleneksel meydandır. Daha genel olarak, bir kasbah birçok Kuzey Afrika kenti ve kasabasında yer alan duvarlı kalelerdir.

Akdeniz’e bakan bir plato üzerine inşa edilen Kasbah, bugün ihmal edilen bir alan görünümünde olsa da her yıl dünyanın her yerinden binlerce turisti kendine çekmektedir.

Paylaşın

Üç Kültürün Birleştiği Yer: Samaipata

Samaipata, Bolivya’nın Florida Eyaleti, Santa Cruz bölgesinde yer alan kültürel yerleşimlerin farklı dönemlerine karşılık gelen bir dizi mimari yapıdan oluşur. Samaipata arkeolojik alanı, tek başına karmaşık bir sanatsal, mimari ve kentsel formudur.

Haber Merkezi / Samaipata arkeolojik alanı, açıkça tanımlanmış iki bölümden oluşur: çok sayıda oymalı tepe ve tören merkezi olduğuna inanılan tepe ve tepenin güneyindeki alan.

Sitenin Mojocoyas kültürüne mensup insanlar tarafından MS 300 gibi erken bir tarihte inşaa edildiği bir ritüel ve yerleşim merkezi olarak kullandığı biliniyor. 14. yüzyılda bölgeyi işgal eden İnkalar burayı bir eyalet başkenti olarak kullanmaya başladı.

Daha sonra İspanyollar tarafından işgal edilen Samaipata, sömürge yerleşimi, Asunción ve Santa Cruz’dan La Plata (modern Sucre) gibi High Andes’teki kolonyal merkezlere giden karayolu üzerinde önemli bir nokta haline geldi. Günümüzde ise Boliya’nın önemli bir tarihi kültür yeridir.

Samaipata’daki tören merkezi, 220 m uzunluğunda, yaklaşık 60 m genişliğinde, çeşitli hayvan tasvirleri, geometrik şekiller, nişler, kanallar, büyük dini öneme sahip kaplar ile tamamen oyulmuş, büyük bir monolitik kırmızı kumtaşı kompozisyonundan oluşur. Uzman zanaatkarlar, heykeltıraşlar tarafından, büyük bir ustalık ve taş ustalığı ile yapıldığı anlaşılıyor.

Tören merkezinin hemen altında yer alan kasabaya hakim olan bu yer, And Dağları ve Amazon bölgelerinin Kolomb öncesi dönemdeki en devasa tören yerlerinden biridir. Hispanik öncesi gelenek ve inançların eşsiz bir kanıtıdır ve Amerika’nın hiçbir yerinde bir benzeri daha yoktur.

Batı kısmındaki oymalar, dairesel bir kaide üzerinde iki kedigil içerir; sitenin tamamında yüksek rölyefli oymacılığın tek örnekleri. En yüksek noktası Coro de los Sacerdotes , duvarlarına üçgen ve dikdörtgen nişler ile derin kesilmiş bir daireden oluşur.

Daha doğuda, muhtemelen bir kedinin başını temsil eden bir yapı vardır. Alanın güney yüzünde orijinal olarak en az beş tapınak veya kutsal alan hakimdir; sadece duvarlarına oyulmuş nişler günümüze kalmıştır.

Casa Colonial, alanın eteğindeki yapay bir platform üzerinde yer almaktadır. Kazılar, burada İnka ve İnka öncesi yapıların kanıtlarını ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle ‘Üç Kültürün Birleştiği Yer’ olarak bilinir. Sadece alt duvarları ayakta kalan sömürge döneminin evi, ortası açık bir avlu ile karakteristik Arap-Endülüs tarzındadır.

İdari ve siyasi bölüm, alanın güneyinde bir dizi üç yapay platform üzerinde yer almaktadır. Kültürel yerleşimlerin farklı dönemlerine karşılık gelen bir dizi mimari yapıdan oluşur. Samaipata arkeolojik alanı, tek başına karmaşık bir sanatsal, mimari ve kentsel formudur.

Paylaşın

Denemeniz Gereken Beş Güzellik Trendi

Günümüzde bir mağarada yada bir kayanın altında yaşamıyorsanız, moda ve güzellik trendlerinin altın döneminin (pek çoğumuz için) geri döndüğünü bilirsiniz! Boncuklu takılar, slip elbiseler, saç bantları, parlak dudaklar…

Haber Merkezi / Sizi daha çekici ve etkileyici yapacak denemeniz gereken beş  güzellik trendi için okumaya devam edin…

İnce kaşlar; 

Son birkaç yılı kaşlarımızı doldurmak ve dolgun göstermek için harcarken, bu yeni trend çabalarımızı adeta boşa çıkardı. İnce kaşlar tekrar moda olsa da, herkes kaşlarını almaya istekli değil. Kaşlarınızı kurşun kalem inceliğinde cımbızlamak yerine, kaşlarınızın doğal şekillerinde uzamasına izin verin ve ardından ince görünmeleri için kapatıcı tüyoyu kullanın.

Görünür dudak kalemi;

90‘ların sonu ve 2000’lerin başı parlak dudaklar ve koyu, görünür dudak kalemleri oldukça modaydı. Sonrasında geri düşsede son dönemde yeniden popüler hale gelmiş durumda. Dudaklarınızı koyu kahverengi bir astarla hizalayın ve bu etkiyi yeniden yaratmak için ten rengi bir dudak parlatıcısı sürün. 

Mavi göz farı;

2000’li yılların makyaj trendlerinde fuşya pembesi, mandalina sarısı vb. cesur ve eğlenceli renkleri öne çıkmışken, günümüzün cesur rengi ise mavi ren. Pastel mavi renk, kalabalıkların yeni favorisi…

Ağır allık;

Yoğun allık, 2000’li yıların en sevilen güzellik trendlerinden biriydi. Trend, biraz daha iyi harmanlanmış olarak son dönemde tekrar moda oldu. Güzellik meraklıları, bu görünümü yaratmak için krem ​​ve jel bazlı formülleri tercih ediyor. Dürüst olmak gerekirse, oldukça şaşırtıcı görünüyor!

Siyah göz kalemi;

Avril Lavigne’in 2000’li yıllarda çektiği müzik videolarında siyah gözlerini hatırlıyor musunuz? Eh işte… Siyah göz trend geri döndü ve podyumlarda da görüldü.

 

Paylaşın

İşyerinde fark edilmenin 7 yolu

Hepimiz işte başarılı olmak istiyoruz. Sonuçta rahat bir hayata giden yol budur; iyi bir banka hesabı, geniş bir ev, lüks bir araba ve ihtiyacınız olan diğer materyaller. İşyerlerinde rekabet zamanla kat kat artmış ve işyerlerinde kolayca fark edilmek zorlaşmıştır.

Haber Merkezi / İşte tanınmanın başarının ilk adımı olduğu konusunda hiç şüphe yok. İşyerinde fark edilmek için mücadele ediyorsanız, bunu gerçekleştirmenin 7 yolu var. İşte size yardımcı olacak o yollar…

İnisiyatif alın

Kimsenin üzerinde çalışmak istemediği karmaşık bir konu veya proje var mı? Ya da patronunuzun haftalardır planlamaya çalıştığı ama uğraştığı bir şey mi?

Bunu yapmak için inisiyatif alın. Fark edilmenin harika bir yolu, kimsenin üstesinden gelmek istemediği, ancak yapılması gereken bir projeyi üstlenmektir.

İlişki kurun

Başarıyı elde edenlerin, insanları tanıyan insanlar olduğuna şüphe yoktur. Bu nedenle, ağ becerilerinizi geliştirmek çok önemlidir.

En küçük jestler bile size yardımcı olabilir – bir fincan kahve alıyorsanız, meslektaşınız için de bir tane alın. Ağ oluşturma, tamamen nezaket ve karşılıklı destek ile ilgilidir.

Etkinliklere katılın

Ofis etkinliklerine katılın. Ancak, sarhoş olmayarak sınırlarınız içinde olun. Kişisel ve profesyonel karasındaki sınırın azalmasına izin vermeyin.

İşi geliştirin

Daha fazla iş getirirseniz, kesinlikle fark edilirsiniz. Bir varlık olarak görülme şansınızı arttırmak sizi çevreleyen fırsatların farkında olun.

Takım oyuncusu olun

İş arkadaşlarınızın ihtiyaçlarına karşı tetikte olmak ve iş yükleri bunaltıcı olduğunda yardım teklifinde bulunmak, kendinizi bir takım oyuncusu olarak kabul ettirmenin en iyi yoludur.

Asla kimseyi kötülemeyin

İş arkadaşlarınızın veya arkadaşlarınızın arkasından konuşmayın, dedikodu yapmayın. Her ikisi de patronunuzun kulağına giden bir yol bulursa işinize veda edebilirsiniz. Dedikodu ve kötü konuşma sizi hiçbir yere götürmez.

Fikirlerinizi paylaşın

Fikirlerinizi patronunuzla paylaşmayı unutmayın. Fikirleriniz, ekibinizin yaptığı işi dönüştürebilir ve ekipteki rolünüzün daha önemli hale gelmesine yol açabilir.

Paylaşın