İzmir: Klazomenai Antik Kenti

Klazomenai Antik Kenti; İzmir’in Urla İlçesi sınırları içerisinde yer alır. 12 İon kentinden biri olan Klazomenai Antik Kentin bir kısmı Urla kemik hastanesinin bulunduğu Karantina adası üzerindedir. Kent karantina adasının karşısındaki Limantepe’den batıdaki Ayyıldız ve Cankurtaran tepeleri eteklerine kadar yayılmaktadır.

Yerleşimin klasik devre ait nekropolü (mezarlık) Ayyıldız tepe ile Cankurtaran tepenin oluşturduğu zincirin batısında ve Klazomenai-Hypkremnos-Erythrai antik yolunun geçtiği bölgede yer almaktadır. Klazomenai antik kentinin prehistorik dönemi ile birlikte klasik dönemlerini de yansıtan Liman tepe Urla ilçesinde İskele mahallesinde, İzmir-Çeşmealtı yolu tarafından ikiye bölünmüştür. Limantepe ilk olarak 1950 yılında Ekrem Akurgal tarafından tespit edilerek tanıtılmış, 1979’da Güven Bakır tarafından sondaj kazılarına başlanmıştır. 1980 yılından itibaren de Hayat Erkanal tarafından kazılara devam edilmiştir.

Bugüne kadar yapılan kazı çalışmalarında en üstte Arkaik ve Klasik çağlar, daha sonra Geç Tunç Çağı olarak tanımlanan İ.Ö. 2. binin 2. Yarısına yerleştirilen tabaka yer almaktadır. İ.Ö. 3. bine tarihlenen Erken Tunç Çağı tabakasında, batı Anadolu sahil bölgesinde ilk şehircilik olayını ekonomik ve manevi açıdan Urla’da görmek mümkündür. Limantepe’de M.Ö.4.bine tarihlenen Kalkolitik Çağ izleri tespit edilmiştir. Klasik çağlarla birlikte en az 4000 yıllık bir tarihi yansıtan Limantepe, Ege sahil bölgesinin bilinen en eski ve uzun süreli yerleşimine sahip merkezi konumundadır.

Kazılar sonunda, Erken Tunç çağına tarihlenen Ege dünyasında koridorlu ev olarak tanımlanan, siyasi ve ekonomik otoriteyi temsil eden saray yapısının bir bölümü açığa çıkarılmıştır. Yine aynı döneme ait, koruma yüksekliği 6 metreye ulaşan şehir suru ortaya çıkarılmıştır. Orta Tunç Çağı’na tarihlenen yuvarlak tek mekanlı evler (oval ev) , çok sayıda fırın ve ocak yerleri küçük buluntular ile ele geçmiştir. Kentin önemi M.Ö. 6. Yüzyıla tarihlenen bir zeytinyağı işliğinin burada bulunmasıdır.

Anadolu’da yabani zeytin bitkisinin ne zaman ıslah edildiği henüz bilinmiyor. Yapılan kazılar sırasında zeytinin içerdiği su ve ayrıştırma işleminde kullanılan ve sıcak suyun karıştığı zeytinyağını ayrıştırmaya yarayan toprak kaplar; zeytini ezmekte kullanılabilecek el havanları, öğütme taşları bulunmuştur. Bunlar büyük ölçekli yağ üretiminden çok, hane içi yağ gereksinmesini karşılayan taşınabilir basit aletlerdi. Ancak Klazomenai’de ortaya çıkarılanlar ise, büyük üretime yöneliktir. Kayaya oyulmuş, farklı işlevlere sahip 15 çukur bulunan bir işlik bulunmaktadır. Klazomenai’de kazısı tamamlanan zeytinyağı işliği dünyada bugün de kullanılan teknolojinin 2600 yıl önce ilk defa bu bölgede geliştirildiğini kanıtlıyor.

Klazomenai’nin 1. Evresinde üretim kentin ve yakın çevresinin gereksinimini karşılamaya yönelikti. 2. Evrede, ihracat önem kazanmış görünüyor. Kazılarda bulunan Klazomenai’a özgü kuşak bezemeli amphoralar zeytinyağı ve şarap depolanmasında ve taşınmasında kullanmıştı, bu da MÖ 6.yy’da kentin dış ticaretinin gelişmiş olduğunun kanıtıdır. Klazomenai, diğer İon kentleriyle birlikte, Mısır’da Nil deltasında Naukratis adlı bir ticaret merkezinin kuruluşuna, ayrıca Miletos ile birlikte tüm Karadeniz sahillerine yayılan İon kolonilerinin kuruluşlarına katılmıştı.

Paylaşın

İzmir: Urla, Mermerli Çeşme

Mermerli Çeşme; İzmir’in Urla İlçesi merkezinde Mustafa Kemal Caddesi üzerinde yer alır. Halk arasında Mermer Çeşme ya da Çarşı Çeşmesi isimleriyle de tanınmaktadır. Düzgün şekillendirilmiş mermer bloklardan inşa edilmiştir.

Dikdörtgen şekilli yerden yaklaşık on beş yirmi santim yukarıda bir temel üzerindeki eserin; aşağıdan yukarıya doğru piramidal bir kaidesi vardır. Bu kaide üzerinde dikdörtgen şekilli mermer bloklarla ikinci bir kaide inşa edilmiştir. Bu ikinci kaidenin üzerinde ise yine dikdörtgen şekilli bir mermer blok uzatılarak adeta bir dikili taş ile çeşme yapısı taçlandırılmıştır. Günümüzde bu blok üzerinde sonradan bir bayrak direği dikilerek bir Türk bayrağı çekilmiştir.

Konik piramidal kaide ile dikili taş arasında kalan bölüm eserin çeşme işlevli bölümüdür. Üst kısımda yer alan dikili taş ise eserin Kurtuluş Savaşı anısına dikilmiş bölümüdür. Dört cepheli şekilde tasarlanmış çeşmenin her cephesi üzerinde birer musluk vardır.

Bu muslukların önünde birer mermer kurna yer almaktadır. Muslukların ayna taşları yine yekpare mermer bloklardan işlenmiş ve üst kesimleri yuvarlak kemerli bir formda şekillendirilmiştir. Bu ayna taşlarının her iki yanına da birer dikdörtgen şekilli mermer blok konulmuştur.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

  

Paylaşın

İzmir: Urla Şadırvan

İzmir, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Şadırvan; İzmir’in Urla İlçesi, Yenice Mahallesi, Kapan Sokak’ta bulunan Hacı Turan (Kapan) Camisi’nin önündeki meydanda yer alır.

Şadırvan Ahmet Bey isimli bir kişi tarafından 1818 yılında yaptırılmıştır. XIX. yüzyıl üslubundaki şadırvan sekiz sütunu birbirine bağlayan kemerleri ile Bursa kemerlerine benzemektedir. Şadırvanın üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür.

Şadırvanın ahşap tavanının içerisinde XIX. yüzyıl sivil mimarisinde sık sık rastlanan resimlere yer verilmiştir. Burada XIX. yüzyıl Urla’sına ait çeşitli görünümler bulunmaktadır.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın