HRW’den Dikkat Çeken IMF Raporu: Kemer Sıkma Önlemleri İnsan Haklarını Baltalıyor

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), dikkat çeken bir rapora imza attı. HRW’nin raporuna göre, Uluslararası Para Fonu (IMF) kredileriyle bağlantılı kemer sıkma önlemleri dünya genelinde insan haklarını aşındırıyor.

HRW’ye göre uluslararası finans kuruluşlarının, üye devletler kanalıyla da insan hakları yükümlülükleri bulunuyor. Bu nedenle Örgüt, IMF’nin kredi verirken, politikaların hayata geçirilmeden önce insan hakları üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi gibi daha sıkı tedbirler uygulaması gerektiğini vurguluyor.

Euronews Türkçe’nin aktardığına göre; HRW, Mart 2020 ile Mart 2023 arasında Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından onaylanan 38 kredi programının, uygulandığı ülkelerde her sekiz kişiden birinin ekonomik, sosyal ve kültürel haklarını doğrudan etkileyerek eşitsizliğin artmasına yol açtığını belirtti.

Kemer sıkma önlemlerini şart koşan kredilerden yararlanan ülkelerde toplamda 1,1 milyar insan yaşıyor. HRW’ye göre IMF kredileri, ülkelerin sağlık ve eğitim gibi hayati hizmetlere yatırım yapmalarına yardımcı olmak için tasarlandı, ancak pratikte bunu imkansız kılan şartlarla birlikte veriliyorlar.

Bir IMF kredisinin temel koşullarından biri, vergi artışları ve kemer sıkma politikaları yoluyla kamu borçlarının azaltılması oluyor. IMF aynı zamanda ülkelerin bunu “sosyal harcamaları koruyarak” yapmaları konusunda ısrar ediyor ki bu da ülkelerin belirli sosyal programlara ve sosyal güvenlik ağlarına yaptıkları harcamaları ifade ediyor.

Kurum, ülkelerin sağlık, eğitim ve sosyal koruma programları gibi sosyal harcamalara ayırmaları gereken asgari miktarları belirleyerek sosyal harcama tabanları oluşturuyor. Ancak HRW, sosyal harcama tabanlarının kamu harcamalarındaki azalmanın olumsuz etkilerini dengeleme konusunda yeterince etkili olmadığını vurguladı.

HRW tarafından hazırlanan raporda Ürdün örneği özel olarak ele alınıyor. Ülke 2012’den bu yana IMS kredi programlarından yararlanırken, hem yoksulluk hem de borç hala yüksek düzeylerde.

Neden sadece teoride kalıyor?

HRW’ye göre IMF’nin kredi şartlarının pratikte işe yaramamasının en önemli nedenlerinden biri, IMF kredi programlarından önce var olan sorunların genellikle çok belirsiz bir şekilde değerlendirilmesi. Bu da krediden sonra ihtiyaç duyulan sosyal harcama artışının boyutunu bilmenin neredeyse imkansız olduğu anlamına geliyor ve temel insan haklarına erişimde bir kesintiye yol açıyor.

HRW’ye göre ikinci olarak, katsayılar genellikle hükümetlerin kamu harcamalarını azalttığında bireylerin kaybedeceklerini uygun şekilde telafi edemeyecek kadar geniş tanımlanıyor. HRW’de ekonomik adalet ve haklar konusunda kıdemli araştırmacısı olan Sarah Saadoun, Euronews’e Sri Lanka’da ev işçisi olarak haftanın yedi günü çalışarak günde 1 dolar kazanan bir kadının durumunu anlattı.

“Oradaki ekonomik krizin etkisi kadının kazancının yarı yarıya azalması anlamına geliyordu. Dahası, kamu harcamalarını azaltmak amacıyla hükümet elektrik sübvansiyonlarını kesti” diyen Saadoun “Bu kadın oğluyla birlikte annesinin yanına taşınmak zorunda kaldı, yani hayatta kalmak için tamamen akrabalarına ve işverenine bağımlı hale geldi,” ifadelerini kullandı.

Sri Lankalı ev işçisi, 1994 yılından bu yana ülkesinin sosyal koruma sisteminden yardım alıyordu, ancak söz konusu sistemi iyileştirmek amacıyla bu yardımlar kesildi. Yeni kurulan programa ise uygun olup olmadığını henüz öğrenemedi.

Kamu harcamalarındaki kesintilerin etkilerini hafifletmek için gereken kesin kriterlerin değerlendirilmesinin karmaşık olduğunu belirten Saadoun Sri Lankalı kadın örneğinin bu zorluğu ortaya koyduğunu, elektrik sübvansiyonlarının kesilmesinin birçok kişinin enerji için daha fazla harcama yapması gerektiği anlamına geldiğini vurguladı.

Normalde devletin bunu bir şekilde telafi etmesi gerekiyordu. Örneğin eğitime katkılar vererek oğlunun eğitimi için daha az ödeme yapmasını sağlamalı ya da sağlık hizmetlerinin maliyetini düşürerek bu alandaki maliyetleri düşürmeliydi. Ancak bu durum 1,1 milyar insana yayıldığında, kamu harcamalarındaki kesintilerin etkisinin ve her bir birey üzerindeki sonuçlarının nasıl hafifletileceğinin değerlendirilmesi neredeyse imkansız hale geliyor.

Paylaşın

IMF’den “Faiz” Yorumu: Uzun Süre Yüksek Kalacak

Güney Afrika Merkez Bankası tarafından düzenlenen konferansta konuşan IMF Birinci Başkan Yardımcısı Gita Gopinath, küresel faiz oranlarının uzun bir süre yüksek kalmasını beklediklerini ifade etti.

Gopinath, küresel finansal koşulların daha zorlu hale geldiğini belirterek, “Enflasyonu hedefe döndürme mücadelesi sürerken küresel faiz oranlarının uzun bir süre yüksek kalmasını bekliyoruz. Üstelik faiz oranlarının uzun süre düşük olduğu döneme asla dönmeyebileceğini düşünmek için nedenler var” dedi.

Uluslararası Para Fonu (IMF) Birinci Başkan Yardımcısı Gita Gopinath, Güney Afrika Merkez Bankası tarafından düzenlenen konferansta konuştu.

Birgün‘de yer alan habere göre; Gopinath, yaptığı konuşmada, zorlu küresel finansal koşullar, artan jeoekonomik ayrışma ve iklim krizinin artan maliyetleri nedeniyle gelişmekte olan piyasalar için dış koşulların değiştiğini aktardı.

Bu değişikliklerin ekonomik ortamı dönüştürdüğüne işaret eden Gopinath, bunların dünyayı daha değişken ve belirsiz hale getirdiğini vurguladı.

Gopinath, küresel finansal koşulların daha zorlu hale geldiğini belirterek, “Enflasyonu hedefe döndürme mücadelesi sürerken küresel faiz oranlarının uzun bir süre yüksek kalmasını bekliyoruz. Üstelik faiz oranlarının uzun süre düşük olduğu döneme asla dönmeyebileceğini düşünmek için nedenler var” değerlendirmesinde bulundu.

Bu ortamda gelişmekte olan ülkelere yönelik finansman koşullarının zorlu olmaya devam etmesinin beklenebileceğini kaydeden Gopinath, makro temelleri güçlendirmenin, eski veya yeni her türlü zorluğun üstesinden gelmek için kritik öneme sahip olduğunu ifade etti.

Gopinath, gelişmekte olan piyasaların zorlu ekonomik ortam karşısında mali tamponlarını yeniden oluşturması, ticareti çeşitlendirmeleri ve reformlar yoluyla ayrışmaya karşı dayanıklılığı artırmaları ve mali ve sosyal açıdan sürdürülebilir bir iklim stratejisi uygulamaları gerektiğini aktardı.

Paylaşın

IMF Heyeti, 4. Madde Kapsamında Türkiye’yi Ziyaret Edecek

Uluslararası Para Fonu (IMF), teknik bir ekibin, 4. madde kapsamında Türkiye’yi ziyaret edeceğini açıkladı. IMF açıklamasında, Türkiye’den mali yardıma ilişkin herhangi bir işaret alınmadığını da belirtti.

VOA Türkçe’nin aktardığına göre, ziyarete ilişkin IMF’den yapılan açıklamada, şöyle denildi:

“Teknik bir ekip, 4. madde konsültasyonuna hazırlık amacıyla Türk yetkililerle görüşmelerde bulunmak üzere Eylül ayı sonunda Türkiye’ye rutin bir ziyaret gerçekleştirecektir. Bu ziyaret aynı zamanda son ekonomik gelişmeler, görünüm ve makro mali politikalar hakkında görüş alışverişinde bulunmak için bir fırsat olacaktır. IMF, Türk yetkililerden Fon’dan mali yardım talebinde bulunmayı düşündüklerine dair herhangi bir işaret almamıştır.”

4. madde ve Türkiye-IMF ilişkileri

IMF’nin anlaşma maddelerinin 4. maddesi, her yıl üyelerle ikili görüşmeler yapılmasını, bir ekibin üye ülkeyi ziyaret ederek, ekonomik ve mali bilgiler toplamasını ve yetkililerle ülkenin ekonomik gelişmelerini ve politikalarını görüşmesini düzenliyor.

Türkiye, 1944’te kurulan IMF’ye 1947 yılında üye oldu. Türkiye, ilk kez 1958’de dış borç alabilmek amacıyla IMF tarafından hazırlanan bir programı yürürlüğe koymak zorunda kaldı. Böylece IMF ile Türkiye arasındaki ilk stand-by anlaşması da 1 Ocak 1961 yılında yapılmıştır.

18 Haziran 1980’de IMF ile ilk kez daha uzun süren bir stand-by düzenlemesi yapıldı ve bu anlaşma, 17 Haziran 1983’e kadar sürdü. 18. stand-by anlaşmasını 4 Şubat 2002’de imzalayan Türkiye, bu anlaşma sona ermeden hemen önce, Ocak 2005’de yeni bir stand-by anlaşması yaptı.

Son kalan borç, Mayıs 2013’te yapılan son taksit ödenmesinin sonrasında tamamen kapatıldı. Türkiye 1961’den 2013’e kadarki süreçte, IMF’den toplam 50 milyar doların üzerinde kaynak kullandı.

Uluslararası Para Fonu nedir?

1944 yılında ABD’nin New Hampshire eyaletindeki Bretton Woods’ta kurulan ve 1947’de fiilen çalışmaya başlayan milletlerarası ekonomik meselelerle uğraşan bir teşkilat olan IMF “küresel para iş birliği, finansal istikrarı sağlamak, uluslararası ticareti kolaylaştırmak, yüksek istihdam ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi teşvik ve dünya çapında yoksulluğu azaltmayı teşvik etmek için çalışan, 189 ülkenin üye olduğu organizasyondur.

Kuruluşun belirtilen hedeflerinde, ödemeler dengesi ihtiyaçlarını karşılamak için üye ülkelerin mali kaynaklarını kullanılabilir hale getirmek de dahil olmak üzere uluslararası ekonomik iş birliği, uluslararası ticaret, istihdam ve döviz kuru istikrarını teşvik edilmesi olarak tanımlanmaktadır. IMF’nin merkezi ABD’de, Washington, DC’de bulunmaktadır.

Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarından sonra milletlerarası ekonomik problemler karmaşık hale gelmiş, I. Dünya Savaşı’ndan sonra düşülen ekonomik buhranla savaş sonrası ekonomik depresyonlar da ekonomik ilişkileri tehdit eder bir vaziyet almıştı. Avrupa devletlerinin II. Dünya Savaşı sonrası bozuk ve depresyon içindeki ekonomik durumlarının aksine Amerika Birleşik Devletleri’nin savaş boyunca ihracatının altın stoklarının artması, ekonomik bakımdan yardım yapacak tek ülke durumuna gelmesine sebep oldu.

ABD, Avrupa devletlerine doğrudan yardım yapmak yerine mali kurumlar kurarak yardım yapılması taraftarı oldu ve 1944 yılında Bretton Woods’ta 45 devletin katılımıyla birtakım kararlar alındı. Bretton Woods Antlaşması’nda; birisi, Milletlerarası Para Fonu, diğeri, Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD) yahut kısaca Dünya Bankası isimleriyle iki ekonomik kurumun kurulması kararlaştırılmıştır.

IMF, Avrupa devletlerinin ödeme bilançolarında ortaya çıkabilecek geçici (kısa vadeli) ödeme güçlüklerinde kredi vererek milletlerarası ticaretin bu yüzden daralmasını önlemek; Dünya Bankası da uzun vadeli yatırım kredileri vermek suretiyle, Avrupa devletlerinin yeniden imarını sağlamak, ödeme bilançolarındaki yapısal dengesizlikleri gidermek için kurulmuştur.

Her iki kurumun, sermaye ve kaynaklarının önemli bir kısmı ABD tarafından temin edilmiştir. Bu kurumlara üye olan ülkelerin prensip olarak, içeride enflasyonu önleyici para politikaları takip etmeleri, dış ticareti ise tek taraflı devalüasyonlar ve ithal sınırlamalar yüzünden daraltmamaları, aksine bu tehditleri olabildiğince kaldırmaları gerekecekti.

Paylaşın

“IMF’den Destek İstendi İddialarına” Yalanlama

Basına yansıyan, “Uluslararası Para Fonu (IMF) heyetinin Türkiye’nin talebiyle ülkeye geleceği” iddialarına ilişkin açıklama yapan Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilileri, iddiaların gerçeği yansıtmadığını söylediler.

Anadolu Ajansı’nda yer alan habere göre; Türkiye’nin IMF’den destek istediği, heyetin bu nedenle ülkeye geleceği iddiasının doğru olmadığını ifade eden yetkililer, Bakanlığın heyete yönelik resmi bir daveti bulunmadığını ancak heyetin, IMF’nin Türkiye ile ilgili teknik ekibinde kısa süre önce değişiklikler olduğunu ve ekibe yeni üyeler katıldığını, diğer ülkelerde de mutat olduğu üzere, yeni ekibin, ülkeyi tanımak, kendi paydaşlarıyla tanışmak ve Türkiye’nin son dönemdeki ekonomi politikalarını daha yakından öğrenmek isteyebilecekleri için teknik ve rutin bir ziyarette bulunabileceğini kaydetti.

IMF iddiaları

AK Parti iktidarının yıllardır sert biçimde karşı durarak siyasi çıkar sağlamaya çalıştığı Uluslararası Para Fonu (IMF) ile ilişkilerini yeniden ısıtmaya karar verdiğini duyuran gazeteci Erdal Sağlam, iktidar partisinin talebiyle yüksek düzeyli bir IMF heyetinin Ankara’ya geleceğini söyledi.

Tarih için karşılıklı görüşmelerin sürdüğünü ve eylül ayı içinde ziyaretin gerçekleştirilmesinin beklendiğini kaydeden Erdal Sağlam, “AKP’ye yakın kaynaklar IMF’in geleceğini, rapor yayımlamasının iyi olacağını ama stand-by türü yeni resmi bir anlaşma yapılmayacağını söylüyorlar. Şahsen seçimden önce böyle bir açıklama yapılmayacağını ama seçim sonrasında anlaşma konusunun belirsiz olduğunu düşünüyorum. Çünkü ekonomideki son yıllarda yaşanan kötü yönetimin çıkardığı faturayı asıl olarak seçimden sonra yapılacak programla ödemeye başlayacağız.

IMF’le anlaşma olsa da olmasa da parasal ve mali sıkılaşmanın yoğun olacağı, enflasyonla mücadele için tüm kesimlerin bedel ödeyeceği, en azından iki yıllık bir süreç bizi bekliyor. KKM gibi biriken yüklerin temizlenmesi için yüklü bir kaynak ihtiyacı olacağı da kesin. IMF ile anlaşma yapıp yüklü bir kaynak girişi olmazsa, kaynağı nereden bulacağımız, bulursak karşılığında ne vereceğimiz belli olmaz.” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

“IMF Heyeti, Eylül Ayında Ankara’ya Gelecek” İddiası

AK Parti iktidarının yıllardır sert biçimde karşı durarak siyasi çıkar sağlamaya çalıştığı Uluslararası Para Fonu (IMF) ile ilişkilerini yeniden ısıtmaya karar verdiğini duyuran gazeteci Erdal Sağlam, iktidar partisinin talebiyle yüksek düzeyli bir IMF heyetinin Ankara’ya geleceğini söyledi.

Tarih için karşılıklı görüşmelerin sürdüğünü ve eylül ayı içinde ziyaretin gerçekleştirilmesinin beklendiğini kaydeden Erdal Sağlam, “AKP’ye yakın kaynaklar IMF’in geleceğini, rapor yayımlamasının iyi olacağını ama stand-by türü yeni resmi bir anlaşma yapılmayacağını söylüyorlar. Şahsen seçimden önce böyle bir açıklama yapılmayacağını ama seçim sonrasında anlaşma konusunun belirsiz olduğunu düşünüyorum. Çünkü ekonomideki son yıllarda yaşanan kötü yönetimin çıkardığı faturayı asıl olarak seçimden sonra yapılacak programla ödemeye başlayacağız.

IMF’le anlaşma olsa da olmasa da parasal ve mali sıkılaşmanın yoğun olacağı, enflasyonla mücadele için tüm kesimlerin bedel ödeyeceği, en azından iki yıllık bir süreç bizi bekliyor. KKM gibi biriken yüklerin temizlenmesi için yüklü bir kaynak ihtiyacı olacağı da kesin. IMF ile anlaşma yapıp yüklü bir kaynak girişi olmazsa, kaynağı nereden bulacağımız, bulursak karşılığında ne vereceğimiz belli olmaz.” ifadelerini kullandı.

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Uluslararası Para Fonu nedir?

1944 yılında ABD’nin New Hampshire eyaletindeki Bretton Woods’ta kurulan ve 1947’de fiilen çalışmaya başlayan milletlerarası ekonomik meselelerle uğraşan bir teşkilat olan IMF “küresel para iş birliği, finansal istikrarı sağlamak, uluslararası ticareti kolaylaştırmak, yüksek istihdam ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi teşvik ve dünya çapında yoksulluğu azaltmayı teşvik etmek için çalışan, 189 ülkenin üye olduğu organizasyondur.

Kuruluşun belirtilen hedeflerinde, ödemeler dengesi ihtiyaçlarını karşılamak için üye ülkelerin mali kaynaklarını kullanılabilir hale getirmek de dahil olmak üzere uluslararası ekonomik iş birliği, uluslararası ticaret, istihdam ve döviz kuru istikrarını teşvik edilmesi olarak tanımlanmaktadır. IMF’nin merkezi ABD’de, Washington, DC’de bulunmaktadır.

Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarından sonra milletlerarası ekonomik problemler karmaşık hale gelmiş, I. Dünya Savaşı’ndan sonra düşülen ekonomik buhranla savaş sonrası ekonomik depresyonlar da ekonomik ilişkileri tehdit eder bir vaziyet almıştı. Avrupa devletlerinin II. Dünya Savaşı sonrası bozuk ve depresyon içindeki ekonomik durumlarının aksine Amerika Birleşik Devletleri’nin savaş boyunca ihracatının altın stoklarının artması, ekonomik bakımdan yardım yapacak tek ülke durumuna gelmesine sebep oldu.

ABD, Avrupa devletlerine doğrudan yardım yapmak yerine mali kurumlar kurarak yardım yapılması taraftarı oldu ve 1944 yılında Bretton Woods’ta 45 devletin katılımıyla birtakım kararlar alındı. Bretton Woods Antlaşması’nda; birisi, Milletlerarası Para Fonu, diğeri, Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD) yahut kısaca Dünya Bankası isimleriyle iki ekonomik kurumun kurulması kararlaştırılmıştır.

IMF, Avrupa devletlerinin ödeme bilançolarında ortaya çıkabilecek geçici (kısa vadeli) ödeme güçlüklerinde kredi vererek milletlerarası ticaretin bu yüzden daralmasını önlemek; Dünya Bankası da uzun vadeli yatırım kredileri vermek suretiyle, Avrupa devletlerinin yeniden imarını sağlamak, ödeme bilançolarındaki yapısal dengesizlikleri gidermek için kurulmuştur.

Her iki kurumun, sermaye ve kaynaklarının önemli bir kısmı ABD tarafından temin edilmiştir. Bu kurumlara üye olan ülkelerin prensip olarak, içeride enflasyonu önleyici para politikaları takip etmeleri, dış ticareti ise tek taraflı devalüasyonlar ve ithal sınırlamalar yüzünden daraltmamaları, aksine bu tehditleri olabildiğince kaldırmaları gerekecekti.

Paylaşın

IMF, Türkiye’nin 2023 Ve 2024 Büyüme Tahminini Değiştirdi

Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda Türkiye’nin bu yıl yüzde 3 ve 2024’te yüzde 2,8 büyümesinin tahmin edildiğini kaydetti. IMF’nin nisan ayındaki tahminlerinde, Türkiye ekonomisinin 2023’te yüzde 2,7 ve 2024’te yüzde 3,6 büyüyeceği öngörülmüştü.

Uluslararası Para Fonu (IMF),, Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nun Temmuz 2023 sayısını “Kısa Vadeli Dayanıklılık, Kalıcı Zorluklar” başlığıyla yayımladı.

Çalışmada küresel büyümenin 2022’de yüzde 3,5 olan tahminin hem 2023 hem de 2024’te yüzde 3’e düşeceği öngörüldü. Geçen Nisan ayında yayınlanan Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda (WEO) 2023 yılı için öngörülen yüzde 2,8’lik tahminden binde 2 puan yüksek olmakla birlikte, büyüme tarihsel standartlara göre zayıf kalıyor.

Güncellemede, “Enflasyonla mücadele için merkez bankası politika faizlerindeki artış ekonomik faaliyet üzerinde baskı yaratmaya devam ediyor. Küresel manşet enflasyonun 2022’de yüzde 8,7’den 2023’te yüzde 6,8’e ve 2024’te yüzde 5,2’ye düşmesi bekleniyor. Çekirdek enflasyonun daha kademeli olarak düşeceği öngörülüyor ve 2024 yılı enflasyon tahminleri yukarı yönlü revize edildi” denildi.

IMF raporunda gelişmiş ekonomiler için 2023 yılı GSYH büyüme tahmini yüzde 1,3’ten yüzde 1,5’e revize edilirken, 2024 büyüme tahmini yüzde 1,4 olarak korundu. Yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ekonomiler için 2023 yılı büyüme tahmini yüzde 3,9’dan yüzde 4,0’a çıkarılırken, 2024 büyüme beklentisi yüzde 4,2’den yüzde 4,1’e çekildi.

Güncellenen raporda, Türkiye ile ilgili büyüme beklentileri de değişti. Türk ekonomisinin bu yıl yüzde 3 ve 2024’te yüzde 2,8 büyümesinin tahmin edildiği kaydedildi. IMF’nin Nisan ayındaki tahminlerinde, Türkiye ekonomisinin 2023’te yüzde 2,7 ve 2024’te yüzde 3,6 büyüyeceği öngörülmüştü.

Yeni çalışmada ABD borç tavanı açmazının yakın zamanda çözüme kavuşturulmasının ve bu yılın başlarında yetkililerin ABD ve İsviçre bankacılığındaki türbülansı kontrol altına almak için güçlü adımlar atmasının, finans sektöründeki ani çalkantı risklerini azalttığı kaydedildi.

Bu durumun ekonomik görünüm üzerindeki olumsuz riskleri hafiflettiği kaydedilirken, “Bununla birlikte, küresel büyümeye yönelik risk dengesi aşağı yönlü olmaya devam etmekte. Enflasyon yüksek kalmaya devam edebilir ve hatta Ukrayna’daki savaşın şiddetlenmesi ve hava koşullarıyla ilgili aşırı olaylar gibi daha kısıtlayıcı para politikasını tetikleyen başka şoklar meydana gelirse yükselebilir” denildi.

Piyasalar merkez bankalarının daha fazla politika sıkılaştırmasına uyum sağladıkça finans sektöründeki türbülansın devam edebileceğini kaydeden IMF, “Kısmen çözülmemiş emlak sorunlarının bir sonucu olarak Çin’in toparlanması, sınırötesi olumsuzluklarla yavaşlayabilir. Kamu borcu sıkıntısı daha geniş bir ekonomi grubuna yayılabilir. Öte yandan, enflasyon beklenenden daha hızlı düşerek sıkı para politikasına olan ihtiyacı azaltabilir ve iç talep yeniden daha dirençli hale gelebilir” ifadelerine yer verdi.

“Çoğu ekonomide önceliğin, finansal istikrarı sağlarken sürekli dezenflasyona (ekonomik gerileme olmadan enflasyon baskılarının istikrarlı şekilde hafiflemesi) ulaşmak olmaya devam etmektedir” denilen güncellemede, bu nedenle merkez bankalarına fiyat istikrarını yeniden sağlamaya ve finansal denetim ve risk izlemeyi güçlendirmeye odaklanmaya devam etme çağrısı yapıldı.

IMF, “Piyasa sıkıntılarının ortaya çıkması halinde, ülkeler manevi zarar olasılığını azaltırken derhal likidite sağlamalıdır. Ayrıca ülkeler mali uyumu sağlayarak mali tamponlar oluşturmalı ve en kırılgan kesimler için hedeflenen desteği kapsamalıdır. Ekonominin arz tarafında yapılacak iyileştirmeler mali konsolidasyonu kolaylaştıracak ve enflasyonun hedeflenen seviyelere doğru daha yumuşak bir şekilde düşmesini sağlayacaktır” tavsiyelerine yer verdi.

“Kutlama yapmak için erken”

IMF başekonomisti Pierre-Olivier Gourinchas, güncelleme ile ilgili kaleme aldığı yazısında, “Küresel ekonomi, pandemi ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından kademeli olarak toparlanmaya devam ediyor. Yakın vadede, ilerleme işaretleri yadsınamaz. COVID-19 sağlık krizi resmi olarak sona erdi ve tedarik zinciri aksaklıkları pandemi öncesi seviyelere döndü.

Yılın ilk çeyreğinde ekonomik faaliyet, zorlu ortama rağmen şaşırtıcı derecede güçlü işgücü piyasaları sayesinde dirençli olduğunu kanıtladı. Enerji ve gıda fiyatları savaşın yol açtığı zirvelerinden keskin bir düşüş göstererek küresel enflasyon baskılarının beklenenden daha hızlı azalmasını sağladı. Mart ayındaki bankacılık çalkantısının ardından yaşanan finansal istikrarsızlık ise ABD ve İsviçre makamlarının güçlü adımları sayesinde kontrol altına alınabildi” ifadelerini kullandı.

“Küresel Ekonomi Yoluna Giriyor Ama Henüz Zorlukları Atlatmış Değil” başlıklı yazıda Gourinchas, ‘’Yine de ufukta hala birçok zorluk var ve kutlama yapmak için henüz çok erken’’ dedi.

Bazı olumsuz riskler azalmış olsa da, küresel ekonomide dengenin aşağı yönlü olmaya devam ettiği uyarısı yapan IMF başekonomisti, ‘’Küresel faaliyetin ivme kaybettiğine dair işaretler artmakta. Para politikasının küresel olarak sıkılaştırılması, politika faizlerini daraltıcı seviyeye getirdi. Bu durum, finans dışı sektöre verilen kredilerin büyümesini yavaşlatarak, hane halkı ve firmaların faiz ödemelerini artırarak ve emlak piyasaları üzerinde baskı yaratarak faaliyetler üzerinde baskı oluşturmaya başladı” yorumunda bulundu.

Enerji ve gıda fiyatlarını içermeyen çekirdek enflasyonun, merkez bankalarının hedeflerinin oldukça üzerinde seyretmeye devam ettiğini kaydeden IMF Başekonomisti, “Bu yıl yüzde 6 olan enflasyonun kademeli olarak azalarak 2024 yılında yüzde 4,7’ye gerilemesi bekleniyor ki bu da binde 4 puanlık bir yukarı yönlü revizyon anlamına geliyor. Daha da endişe verici olanı, gelişmiş ekonomilerde 2024 yılında yüzde 3,1’e gerilemesi beklenen çekirdek enflasyonun bu yıl yıllık ortalama yüzde 5,1 oranında sabit kalması. Enflasyonla mücadelenin henüz kazanılmadığı açık” mesajını verdi.

Enflasyonun kalıcılığında kilit rolün işgücü piyasasındaki gelişmeler ve ücret-kar dinamikleri olacağını kaydeden Pierre-Olivier Gourinchas, “İşgücü piyasaları, birçok ekonomide işsizlik oranlarının COVID öncesi seviyelerinin altında ve istihdam seviyelerinin üzerinde olması nedeniyle özellikle parlak bir nokta olmaya devam etmekte. Genel ücret enflasyonu arttı ancak çoğu ülkede fiyat enflasyonunun gerisinde kaldı” dedi.

Bunun nedeninin basit olduğunu ve “açgözlülük enflasyonu” olarak adlandırılan durumla çok az ilgisi bulunduğunu kaydeden Gourinchas, “Nominal talep ekonominin üretebileceğinin çok üzerinde olduğunda, fiyatlar ücretlerden daha hızlı yukarı yönlenir. Sonuç olarak, reel ücretler 2022’nin ilk çeyreği ile 2023 arasında gelişmiş ve büyük yükselen piyasa ekonomileri için yaklaşık yüzde 3,8 oranında azaldı” ifadelerini kullandı.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

IMF Başkanı Georgieva’dan “İkinci Soğuk Savaş” Uyarısı

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva, ülkelerin, artan küresel gerilimlerin ticaret üzerindeki ciddi sonuçlarını önlemek için daha fazla çaba göstermesi gerektiğini söyledi.

Haber Merkezi / Basın toplantısında konuşan IMF Başkanı Georgieva, bu çabaların ikinci bir soğuk savaşı önlemeye yardımcı olacağını söyle ve ekledi: Ben Soğuk Savaş’ın sonuçlarının ne olduğunu bilen insanlardan biriyim.

Soğuk Savaş dönemini bir daha yaşamak istemediğini vurgulayan Kristalina Georgieva, Dünya Bankası ve IMF gibi kurumların, dünyanın farklı bloklara bölünmesinin korkunç ekonomik sonuçlarını önlemede önemli bir rolü olduğunu söyledi.

Politikacıların vatandaşlarının “çıkarlarını korumada” oynayacakları önemli bir rol olduğunu belirten Georgieva, “Daha rasyonel olamazsak, her şey daha da kötüleşecek” dedi.

IMF bu hafta başında yayınladığı bir raporda, Brexit, ABD-Çin ticaret savaşı ve Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması gibi olaylar sonucunda küresel ekonomiyi yüzde 7 oranında küçültebileceğini ortaya koymuştu.

Kristalina Georgieva, 2019 yılından bu yana Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) başkanlığını yapmakta.

Paylaşın

IMF, Türkiye’nin 2023 Büyüme Tahminin Yüzde 3’ten Yüzde 2,7’ye Düşürdü

IMF, Türkiye’nin 2023 büyümesini yüzde 2,7, 2024 büyümesini yüzde 3,6 olarak tahmin edildiğini açıkladı. IMF, 2023 ve 2024’te Türkiye’nin yüzde 3 büyüyeceğini öngörmüştü.

IMF, 2023 yılı Türkiye ortalama enflasyon tahminini yüzde 50,6 olarak belirlerken 2024’te ortalama enflasyonu yüzde 35,2 olarak öngördü. IMF, Ekim raporunda 2023 için ortalama enflasyonu yüzde 51,2, 2024’ü ise yüzde 24,2 olarak tahmin etmişti.

Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nun Nisan 2023 sayısını “Zorlu Bir Toparlanma” başlığıyla yayımladı.

BlobergHT’nin aktardığı raporda Türkiye’nin 2023 büyümesi yüzde 2,7, 2024 büyümesi yüzde 3,6 olarak tahmin edildi. IMF Ekim ayı Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda 2023 ve 2024’te Türkiye’nin yüzde 3 büyüyeceğini öngörmüştü.

IMF 2023 yılı Türkiye ortalama TÜFE tahminini yüzde 50,6 olarak belirlerken 2024’te ortalama TÜFE’yi yüzde 35,2 olarak öngördü. IMF Ekim raporunda 2023 için ortalama TÜFE’yi yüzde 51,2, 2024’ü ise yüzde 24,2 olarak tahmin etmişti.

Cari denge/GSYH tahmini 2023 için eksi yüzde 4, 2024 için eksi yüzde 3,2 olarak öngörüldü. 2023 işsizlik tahmini yüzde 11, 2024 işsizlik tahmini yüzde 10,5 oldu.

Küresel büyümede ‘finansal risk’ vurgusu

Küresel büyüme tahminini yüzde 2,9’dan yüzde 2,8’e düşüren kurum, sıkı para politikası ve Ukrayna’daki savaşın neden olduğu finansal sektör geriliminin yüksek belirsizlik ve riskler oluşturduğuna dikkat çekti.

2024 büyüme tahmini yüzde 3,1’den yüzde 3’e geriledi. Açıklamada geçen ay Silicon Valley Bank Credit Suisse’in iflasıyla piyasalarda yaşanan finansal çalkantılar nedeniyle küresel büyüme görünümüne yönelik risklerin aşağı yönlü olduğu belirtilerek “Durum şimdilik kontrol altında ancak finansal koşullar önemli ölçüde kötüleşirse daha sert ve hızlı bir dönüş olacağına dair endişeliyiz” dendi.

IMF geçen haftaki açıklamasında jeopolitik gerilim, ABD – Çin arasındaki rekabetin artması, istihdam gücündeki artışın yavaşlaması gibi ekonomik kırılmalarla önümüzdeki 5 yılda büyümenin sınırlı olacağı uyarısı yapmıştı.

Kurum ABD 2023 büyüme tahminini yüzde 1,4’ten yüzde 1,6’ya yükseltirken gelişen piyasalar için tahminini yüzde 4’ten yüzde 3,9’a düşürdü. Çin’in bu yıla ilişkin ekonomik büyüme beklentisi yüzde 5,2 ve 2024 yılı büyüme tahmini yüzde 4,5 olarak korundu.

Faizler Kovid salgını öncesindeki düşük düzeylere inmesi bekleniyor

Öte yandan Uluslararası Para Fonu (IMF), düşük üretkenlik ve nüfusun yaşlanması nedenleriyle dünyanın önde gelen gelişmiş ekonomilerinde, faizlerin Covid salgını öncesi düzeylere düşeceği tahmininde bulundu.

Enflasyonun dünya çapında artış göstermesinin altında yatan faktörlerden biri de Rusya’nın Ukrayna’yı 24 Şubat 2022’de işgale başlamasıyla birlikte elektrik, yakıt ve gaz fiyatlarındaki tırmanmaydı.

Fakat IMF tarafından internete konulan bir blogda, reel faizlere son zamanlarda getirilen artışların geçici olacağı tahmininde bulunuyor.

Washington merkezli uluslararası finans kuruluşu IMF, “Enflasyon kontrol altına alındığında, gelişmiş ekonomilerin merkez bankaları büyük ihtimalle para politikalarını gevşetecek ve faizleri pandemi öncesi düzeylere doğru çekecekler” diyor.

IMF, enflasyonun muhtemel düşüşünde gelişmiş ekonomilerin nüfuslarındaki yaşlanmanın da etkisi olacağını düşünüyor.

Nüfusun yaşlanması ile enflasyon arasındaki ilişkinin nasıl kurulduğunu Polar Capital adlı finans kuruluşundan George Godber, BBC’ye şöyle açıkladı:

“Harcamalarınızın gelirinize oranının en yüksek olduğu yaşlar 20, 30 ve 40’lı yaşlarınız oluyor. Genellikle bir ev kurabiliyor, çocuk sahibi olabiliyor, araba ve eşya alabiliyorsunuz. Ama yaşlandıkça giderek daha az tüketiyorsunuz.”

Nüfustaki yaşlanmaya bir örnek İngiltere. İngiltere Merkez Bankası Başkanı Andrew Bailey yakınlarda ülke nüfusunda 20-59 yaş grubunun oranının son 10 yıl içinde yüzde 65’in altına düştüğünü ve önümüzdeki yıllarda daha da düşmesinin beklendiğini söylemişti.

IMF’nin enflasyonun düşeceği tahmininin temelindeki diğer varsayım da düşük üretkenlik, yani bir ekonomide üretilen mal ve hizmet miktarı.

Yine İngiltere’den örnek vermek gerekirse, Merkez Bankası Başkanı Bailey, 2008 yılındaki finans krizi öncesinde ülkede imalat sanayiinde üretkenliğin arttığını ama krizden sonra büyük düşüş gösterdiğini söyledi.

İngiltere Merkez Bankası, Mart ayında da faiz hadlerinde küçük bir artış yaptı ama enflasyonun yılın kalan bölümünde hızlı bir şekilde düşmesini beklediğini de açıkladı.

Eflasyondaki düşüş beklentisinde İngiltere özelinde hükümetin hanelere verdiği enerji faturası desteği ve yaz aylarında düşmesi beklenen enerji fiyatlarının rolü var.

Paylaşın

IMF’den “Küresel Finansal İstikrar Risk Altında” Uyarısı

Çin Kalkınma Forumu’nda ekonomik gelişmelere ilişkin değerlendirmede bulunan IMF Başkanı Georgieva, bankacılık sektöründeki çalkantılar nedeniyle küresel ekonominin mali istikrara yönelik risklerle karşı karşıya olduğu uyarısında bulundu.

Küresel ekonominin durgunluğuna kıyasla Çin ekonomisinin güçlü bir şekilde toparlandığına işaret eden Georgieva, IMF’nin ocak ayında Çin ekonomisinin yüzde 5,2 büyüyeceği tahminini ileri sürdüğünü, bu oranın 2022 yılındaki büyüme oranından 0,2 puan daha yüksek olduğunu ifade etti.

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva, Pekin’de küresel üst düzey yöneticilerin bir araya geldiği Çin Kalkınma Forumu’nda konuştu.

Konuşmasına Pekin, ısınan havalar ve açmaya başlayan çiçeklerle ilgili bir tiratla başlayan Georgieva “Ancak dünya ekonomisi için bahar henüz gelmedi” dedi. “2023’ün zorlu bir yıl daha olmasını bekliyoruz” dedi.

Georgieva, Silicon Valley Bank’ın çöküşü ve Credit Suisse’in UBS tarafından İsviçre hükümeti aracılığı ile kurtarılmasının ardından finansal istikrara yönelik risklerin arttığı konusunda uyarı yaptı. Artan faiz oranlarının borçlar üzerinde baskı yarattığını ve kredi verenler de dahil olmak üzere önde gelen ekonomilerde “strese” yol açtığını söyledi.

Georgieva, artan borçlanma maliyetlerinin Ukrayna’daki savaş ve Covid-19 salgınının yaralarıyla birleşerek büyümeyi boğduğunu ifade etti. Bankacılık sektöründe yaşanan kargaşanın finansal istikrara tehdit olduğunu ekledi.

Georgieva ” Enflasyonla mücadele için uzun süreli düşük faiz oranlarından çok daha yüksek faiz oranlarına yapılan hızlı geçiş, bankacılık sektöründeki son gelişmelerde gördüğümüz gibi, kaçınılmaz olarak stres ve kırılganlıklar yaratıyor” diye konuştu.

Küresel ekonominin durgunluğuna kıyasla Çin ekonomisinin güçlü bir şekilde toparlandığına işaret eden Georgieva, IMF’nin ocak ayında Çin ekonomisinin yüzde 5,2 büyüyeceği tahminini ileri sürdüğünü, bu oranın 2022 yılındaki büyüme oranından 0,2 puan daha yüksek olduğunu ifade etti.

Kristalina Georgieva, “Çin ekonomisinde görülen toparlanma, bu yıl Çin ekonomisinin dünya ekonomisine katkısının üçte bir oranına ulaşacağı, hatta bu oranı geride bırakacağı anlamına geliyor. Yaptığımız analizler, Çin ekonomisinde kaydedilen yüzde 1’lik büyümenin Asya ülkelerinin ekonomilerine yüzde 0,3’lük artış getirebildiğini kanıtlıyor. Çin’in toparlanması şu an çok sağlam ve güçlü” diye konuştu.

Paylaşın

IMF, Küresel Ekonomik Büyüme Tahminini 2,9’a Yükseltti

Uluslararası Para Fonu (IMF), 2022 yılında yüzde 3,4 olan küresel ekonomik büyüme hızının bu yıl yüzde 2,9’a gerileyeceğini tahmin ediyor. Ancak bu, Ekim ayında yayımladığı rapordaki yüzde 2,7 tahmininde bir iyileşmeye işaret ediyor.

Dünya çapında ekonomik büyüme hızının 2024’te yüzde 3,1’e çıkması bekleniyor. IMF, Ekim ayında yayımladığı raporda, küresel ekonominin 2024’te yüzde 3,2 büyüyeceğini öngörmüştü.

IMF’nin güncellenmiş raporunda, Türkiye ekonomisinin bu yıla ilişkin büyüme tahmini yüzde 3 olarak korundu.

Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda, küresel ekonomik büyüme tahminini yükseltti ve enflasyonun gerilmeye başladığı tespitinde bulundu.

Raporda, ABD ve Avrupa’da talebin devam etmesi, enerji maliyetlerinin azalması ve Çin’in “Sıfır Covid” politikasından vazgeçmesinin beklenenden daha hızlı bir toparlanmanın yolunu açtığını söylüyor.

Geçen yılın sonlarında, IMF küresel ekonomi için en kötünün henüz gelmediği konusunda uyarıda bulunuyordu. Ancak yine de, savaşın henüz kazanılmadığını söyleyerek merkez bankalarını enflasyona karşı mücadelelerini sürdürme konusunda uyarıyor.

IMF, 2022’de yüzde 3,4 olan küresel ekonomik büyüme hızının bu yıl yüzde 2,9’a gerileyeceğini tahmin ediyor. Ancak bu, Ekim ayında yayımladığı rapordaki yüzde 2,7 tahmininde bir iyileşmeye işaret ediyor.

Dünya çapında ekonomik büyüme hızının 2024’te yüzde 3,1’e çıkması bekleniyor. IMF, Ekim ayında yayımladığı raporda, küresel ekonominin 2024’te yüzde 3,2 büyüyeceğini öngörmüştü.

IMF’nin güncellenmiş raporunda, Türkiye ekonomisinin bu yıla ilişkin büyüme tahmini yüzde 3 olarak korundu.

IMF Baş Ekonomisti Pierre-Olivier Gourinchas, resesyon riskinin azaldığını ve merkez bankalarının enflasyonu kontrol etmede ilerleme kaydettiğini ancak Ukrayna-Rusya savaşı ve Çin’in Covid-19’a karşı mücadelesinin yeni sorunlara yol açma ihtimali nedeniyle fiyatları düşürmek için daha fazla çabanın gerektiğini söylüyor.

Gourinchas, “Beklenmeyeni beklemeye hazırlıklı olmalıyız ancak büyümenin dibe vurması ve ardından enflasyonun düşmesi bir dönüm noktasını temsil edebilir” diyor.

IMF raporunda ülkelerin büyüme tahminlerini de güncelledi.

ABD ekonomisinin 2023 yılına ilişkin büyüme tahmini yüzde 1’den yüzde 1,4’e çıkarıldı. 2022’de ülke yüzde 2 büyümüştü.

IMF, Çin’in bu yıla ilişkin ekonomik büyüme beklentisini keskin bir şekilde yükselterek yüzde 4,4’ten yüzde 5,2’ye çıkardı.

Çin’in “Sıfır Covid” politikasının getirdiği sınırlar ekonomisinin 2022’de yüzde 3 büyümesine yol açmıştı. Böylece 40 yılı aşkın bir süredir büyüme hızı ilk kez küresel ortalamanın altında kalmıştı.

Hindistan ekonomisinin bu yıla dair büyüme beklentisi yüzde 6,1’de sabit tutuldu. 2024’te ise geçen yıl olduğu gibi yüzde 6,8 büyüyeceği tahmin edildi.

Gourinchas, Asya’nın iki ekonomik güç merkezinin 2023’te küresel büyümenin yüzde 50’sinden fazlasını sağlayacağını söyledi.

İngiltere ise 2023’te daralması beklenen tek büyük ekonomi oldu. Daha önce bu yıl yüzde 0,3 büyümesi öngörülen İngiltere ekonomisinin 2023’te yüzde 0,6 küçülmesinin beklendiği kaydedildi.

Paylaşın