IMF’in En Mutlu Ülkeler Listesi: Türkiye 106. Sırada

Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) en mutlu ülkeler sıralamasının ilk üçünde Finlandiya, Danimarka ve İzlanda, son üçünde ise Sierra Leone, Lübnan ve Afganistan yer aldı. Türkiye ise listede kendisine 106. sırada yer buldu.

Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) internet sitesinde 2023 Mutluluk Raporu’na dayandırılan ‘Para Mutluluğu Satın Alır Mı’ isimli bir rapor yayımlandı. Mutluluk listesinde genellikle gelişmiş ülkelerin üst sıralarda olduğu ancak istisnaların da bulunduğu gözlemlendi.

Birgün’ün aktardığına göre; IMF, Birleşmiş Milletler’in yayımladığı Mutluluk Raporu ile ülkelerdeki kişi başına düşen gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) arasındaki ilişkiyi sorguladı.

Genellikle kişi başına düşen GSYİH miktarı yüksek ülkelerin mutluluk listesinde de önde olduğu görülürken istisnalar da göze çarptı. Örneğin Singapur, kişi başına düşen GSYİH sıralamasında 2. olmasına rağmen mutluluk sıralamasında ilk 20’ye giremedi.

Dünyadaki en mutlu 10 ülke şöyle:

1- Finlandiya (7,80)
2- Danimarka (7,59)
3- İzlanda (7,53)
4- İsrail (7,47)
5- İsveç (7.40)

6- Hollanda (7,40)
7- Norveç (7.32)
8- Lüksemburg (7,23)
9- Yeni Zelanda (7,12)
10- Avusturya (7,10)

Türkiye, bu listede 4,61 puanla 106. sırada yer aldı.

En mutsuz üç ülke ise savaş ve kaosun sürdüğü ülkeler. O ülkeler şöyle:

135- Sierra Leone (3,14)
136- Lübnan (2,39)
137- Afganistan (1,86)

Paylaşın

IMF, Türkiye’nin Büyüme Tahminini Yüzde 3,1’e Çıkardı

Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye ekonomisi için ise bu yıl için büyüme tahmini yüzde 0,1 yükselterek yüzde 3,1’e çıkardı. IMF, Türkiye’nin gelecek yıl için büyüme tahmini ise yüzde 3,2’te sabit tuttu.

Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nu güncelledi. IMF, bu yıl dünya ekonomisi için Amerika Birleşik Devletleri (ABD) öncülüğünde dirençli bir büyüme öngörüyor.

IMF baş ekonomisti Pierre-Olivier Gourinchas, kaleme aldığı blog yazısında, “Bulutlar dağılmaya başlıyor” diyerek enflasyonun düşmekte olduğuna ve büyüme eğrisinin “yükseldiğine” işaret etti.

Tahminlerinde artış yapma nedeninin, ABD ve bazı büyük yükselen piyasa ve gelişmekte olan ekonomilerdeki beklenenden fazla dayanıklılık ve Çin’deki mali destekten kaynaklandığını belirten Gourinchas, 2025’te yüzde 3,2’lik bir küresel büyüme öngörüsünde bulundu.

IMF baş ekonomisti, diğer yandan sürdürülebilir büyüme ve daha fazla refah gibi hedeflere ulaşmak için büyüme hızının artması gerektiğini belirtti.

IMF dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD için de, 2024 yılı büyüme tahminini yüzde 1,5’ten yüzde 2,1’e çıkardı. Ancak bu 2023’te yüzde 2,5 büyüyen ABD ekonomisi için yavaşlama anlamına geliyor. IMF, ABD ekonomisinin 2025’te ise yavaşlayarak yüzde 1,7 büyüyeceğini tahmin ediyor.

Ayrıca küresel manşet enflasyonun 2024 yılında yüzde 5,8’e, 2025 yılında ise yüzde 4,4’e düşmesini bekleyen IMF, 2025 yılı tahminini de aşağı yönlü revize etti.

IMF, Türkiye’nin büyüme tahminini de yükseltti. 2023 yılı Ekim ayında Türkiye için yüzde 3 olarak tahmin edilen oran, 2024 yılı için yüzde 3,1 oldu. IMF, Türkiye’nin 2025’te de yüzde 3,2 oranında büyüyeceği öngörüsünde bulundu.

Paylaşın

IMF’den Enflasyon Vurgusu: Fiyat İstikrarı Büyümenin Ön Şartıdır

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva, “Biz öncelikle enflasyonla mücadeleyi kazanmaya odaklanıyoruz. Fiyat istikrarı büyümenin ön şartıdır. Bu aynı zamanda özellikle toplumun en yoksul kesimi olmak üzere insanları korur. Ayrıca finansal istikrarı korumamız gerekiyor” dedi.

Georgieva, enflasyonun düştüğünü ancak hala birçok ülkenin hedeflerinin üzerinde olduğunu belirterek şunları kaydetti: “Bu nedenle faizler uzun süre yüksek kalmak zorunda. Son haftalarda ABD ve Avrupa’daki tahvil getirilerindeki hareketlerden de görüyoruz ki piyasalar faiz oranlarının uzun süre yüksek kalacağı anlayışına uyum sağlıyor.

Ancak finansal koşulların keskin şekilde daha da sıkılaştırılması piyasaları, bankaları ve finansal kuruluşları vurabilir. Bu nedenle güçlü bir mali denetim şart. Ayrıca, orta vadeli büyümeyi artırmamız gerekiyor. Bugün şokların etkisinden kurtulmamız ve insanların yaşam standartlarının yükseldiğini görebilmeleri için fırsatlar sunmamız gereken büyümeye sahip değiliz.”

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva, IMF ve Dünya Bankası’nın Fas’ın Marakeş kentinde düzenlenen yıllık toplantılarında düzenlediği basın toplantısında konuştu.

Georgieva, zayıf büyüme, ekonomik bölünme ve derinleşen ayrışmalarla karakterize edilen küresel ekonomide ciddi şokların “yeni normal” haline geldiğini, faiz oranlarının kalıcı enflasyonu dizginlemek için daha uzun süre yüksek kalmasının beklendiğini söyledi.

Ülkelere gerilimi tırmandırmaktan kaçınmaları ve işbirliği alanlarına odaklanmaları çağrısında bulun Georgieva “Şokları öngörmek ve hızlı tepki vermek açısından çevikliğimizi geliştirmemiz gerekiyor,” dedi.

Ekonomide derinleşen farklılıklarla karşı karşıya olunduğunu ifade eden Georgieva, “Biz öncelikle enflasyonla mücadeleyi kazanmaya odaklanıyoruz. Fiyat istikrarı büyümenin ön şartıdır. Bu aynı zamanda özellikle toplumun en yoksul kesimi olmak üzere insanları korur. Ayrıca finansal istikrarı korumamız gerekiyor” diye konuştu.

Georgieva, enflasyonun düştüğünü ancak hala birçok ülkenin hedeflerinin üzerinde olduğunu belirterek şunları kaydetti: “Bu nedenle faizler uzun süre yüksek kalmak zorunda. Son haftalarda ABD ve Avrupa’daki tahvil getirilerindeki hareketlerden de görüyoruz ki piyasalar faiz oranlarının uzun süre yüksek kalacağı anlayışına uyum sağlıyor.

Ancak finansal koşulların keskin şekilde daha da sıkılaştırılması piyasaları, bankaları ve finansal kuruluşları vurabilir. Bu nedenle güçlü bir mali denetim şart. Ayrıca, orta vadeli büyümeyi artırmamız gerekiyor. Bugün şokların etkisinden kurtulmamız ve insanların yaşam standartlarının yükseldiğini görebilmeleri için fırsatlar sunmamız gereken büyümeye sahip değiliz.”

İsrail-Hamas savaşını da değerlendiren Georgieva, “Çok açık ki bu, dünya ekonomisinin zaten pek de iç açıcı olmayan ufkunun üzerinde yeni bir bulut, bu ufku karartan yeni bir bulut” dedi. “Masum sivillerin öldüğünü görmek yürek parçalayıcı,” diyen Georgieva “Bedelini kim ödüyor? Bedelini ödeyenler masumlar oluyor” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

IMF, Türkiye İçin 2023 Ve 2024 Yılı Enflasyon Tahminlerini Yükseltti

Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye için 2023 yılı enflasyon tahminini yüzde 50,6’dan yüzde 51,2’ye, 2024 yılı enflasyon tahminini yüzde 35,2’den yüzde 62,5’e yükseltildi.

IMF, Türkiye ekonomisine ilişkin büyüme beklentilerinde ise bu yıl ve gelecek yıl için yukarı yönlü revizyona gitti. Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 4 ve gelecek yıl yüzde 3,25 büyüyeceği tahmin edildi.

Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nun ekim sayısını “Küresel Farlılıklarda Gezinme” başlığıyla yayımladı.

Gazete Duvar’ın aktardığına göre; Kovid 19 salgını ve Rusya-Ukrayna savaşının ardından küresel toparlanmanın yavaş ve düzensiz olmayı sürdürdüğüne işaret edilen raporda, yeniden açılmayla gelen toparlanma ve enflasyonun düşürülmesinde kaydedilen ilerlemeyle birlikte yılın başındaki ekonomik dayanıklılığa rağmen rahatlamak için erken olduğu vurgulandı.

Raporda, ekonomik faaliyetin, özellikle yükselen piyasalarda ve gelişmekte olan ekonomilerde hala salgın öncesi seyrinin gerisinde kaldığı vurgulanarak, bölgeler arasında genişleyen farklılıklara işaret edildi.

Çeşitli güçlerin toparlanmayı engellediği belirtilen raporda, bunlardan bazılarının, salgının, Ukrayna’daki savaşın ve artan jeoekonomik ayrışmanın uzun vadeli sonuçlarını yansıttığı aktarıldı.

Dünya ekonomisinin geçen yıl yüzde 3,5 büyüdüğü anımsatılan raporda, küresel ekonomik büyümenin yavaşlayarak bu yıl yüzde 3 ve gelecek yıl yüzde 2,9 olmasının beklendiği bildirildi. IMF, temmuz ayında yayımladığı tahminlerinde, küresel ekonominin hem 2023 hem de 2024’te yüzde 3 büyüyeceğini öngörmüştü.

Raporda, küresel ekonomik büyüme tahminlerinin 2000-2019 yılları ortalaması olan yüzde 3,8’in altında kaldığı kaydedildi. Gelişmiş ekonomilerin 2022’de yüzde 2,6 büyüdüğü hatırlatılan raporda, ABD’deki ivmenin beklenenden güçlü ancak Euro Bölgesi’ndeki büyümenin beklenenden zayıf olduğu bir dönemde bu ekonomilerdeki büyümenin yavaşlayarak bu yıl yüzde 1,5 ve 2024’te yüzde 1,4 olmasının beklendiği aktarıldı.

Raporda, geçen yıl yüzde 4,1’lik büyüme kaydeden yükselen piyasa ve gelişmekte olan ekonomilerin de Çin’deki emlak sektörü krizini yansıtacak şekilde hem 2023 hem de 2024’te yüzde 4 düzeyinde büyümesinin öngörüldüğü bildirildi. Orta vadede küresel büyüme tahminlerinin yüzde 3,1 ile son yılların en düşük seviyesinde bulunduğuna işaret edilen raporda, ülkelerin daha yüksek yaşam standartlarına ulaşma beklentilerinin zayıf olduğu belirtildi.

Raporda, küresel enflasyonun ise 2022’deki yüzde 8,7 seviyesinden 2023’te yüzde 6,9’a ve 2024’te yüzde 5,8’e istikrarlı bir şekilde düşeceğinin öngörüldüğü, ancak enflasyon tahmininin bu yıl için 0,1 ve gelecek yıl için 0,6 puan artırıldığı, çoğu durumda 2025’e kadar enflasyon hedeflerine dönülmesinin beklenmediği ifade edildi.

ABD’de borç limiti gerilimlerinin çözülmesiyle İsviçreli ve ABD’li yetkililerin bankacılık sektöründeki türbülansı kontrol altına almak için kararlı bir şekilde harekete geçmesi nedeniyle, finansal görünüme yönelik risklerin altı ay öncesine göre daha dengeli olduğuna işaret edilen raporda, ekonomide “sert iniş” ihtimalinin azaldığı ancak küresel büyümeye yönelik risklerin aşağı yönlü olmaya devam ettiği kaydedildi.

Raporda, Çin’in emlak sektörü krizinin özellikle emtia ihracatçıları açısından küresel etkileriyle birlikte derinleşebileceğine değinilerek, enflasyonun sıkı iş gücü piyasalarıyla birlikte beklenenden daha yüksek politika faizleri gerektirmesine katkıda bulunabileceği vurgulandı.

Daha fazla iklim ve jeopolitik şokun, gıda ve enerji fiyatlarında ilave artışlara neden olabileceği kaydedilen raporda, jeoekonomik ayrışmanın yoğunlaşmasının emtianın piyasalar arasındaki akışını kısıtlayabileceği, ek fiyat dalgalanmalarına neden olabileceği ve yeşil dönüşümü karmaşık hale getirebileceği ifade edildi.

Raporda, düşük gelirli gelişmekte olan ülkelerin ise yarısından fazlasının borç sıkıntısı içinde veya yüksek risk altında olduğu kaydedildi. IMF’nin raporunda, ülkelere ilişkin güncellenen ekonomik büyüme tahminleri de paylaşıldı.

Buna göre, ABD ekonomisine ilişkin büyüme beklentisi 2023 yılı için yüzde 1,8’den yüzde 2,1’e ve 2024 yılı için yüzde 1’den yüzde 1,5’e yükseltildi. Euro Bölgesi ekonomisine ilişkin büyüme tahmini ise bu yıl için yüzde 0,9’dan yüzde 0,7’ye ve 2024 yılı için de yüzde 1,5’ten yüzde 1,2’ye düşürüldü.

Avrupa’nın önde gelen ekonomilerinden Almanya’nın bu yıl yüzde 0,5 küçülmesi beklenirken, gelecek yıl yüzde 0,9 büyüyeceği tahmin edildi. IMF, temmuz ayındaki tahminlerinde, Almanya ekonomisinin bu yıl yüzde 0,3 küçüleceğini ve 2024’te yüzde 1,3 büyüyeceğini öngörmüştü.

Fransa ekonomisine ilişkin büyüme beklentisi bu yıl için yüzde 0,8’den yüzde 1’e çıkarılırken, gelecek yıl için yüzde 1,3 olarak korundu. İtalya ekonomisine ilişkin büyüme tahmini 2023 yılı için yüzde 1,1’den yüzde 0,7’ye ve gelecek yıl için yüzde 0,9’dan yüzde 0,7’ye düşürüldü. İspanya ekonomisine ilişkin büyüme tahmini de bu yıl için yüzde 2,5 olarak korunurken, gelecek yıl için yüzde 2’den yüzde 1,7’ye düşürüldü.

İngiltere ekonomisine ilişkin 2023 yılı büyüme tahmini yüzde 0,4’ten yüzde 0,5’e çıkarılırken, 2024 yılı beklentisi yüzde 1’den yüzde 0,6’ya indirildi. Yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ülke ekonomileri grubunda ise Çin ekonomisine ilişkin büyüme beklentisi bu yıl için yüzde 5,2’den yüzde 5’e düşürüldü. Çin ekonomisine yönelik 2024 yılı büyüme tahmini de yüzde 4,5’ten yüzde 4,2’ye çekildi.

Hindistan ekonomisinde bu yıla dair büyüme beklentisi ise yüzde 6,1’den yüzde 6,3’e çıkarılırken, gelecek yıl için yüzde 6,3 olarak korundu. Rusya ekonomisine ilişkin büyüme tahmini de bu yıl için yüzde 1,5’ten yüzde 2,2’ye yükseltilirken, gelecek yıl için yüzde 1,3’ten yüzde 1,1’e düşürüldü.

Türkiye için tahminler

IMF, Türkiye ekonomisine ilişkin büyüme beklentilerinde ise bu yıl ve gelecek yıl için yukarı yönlü revizyona gitti.

Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 4 ve gelecek yıl yüzde 3,25 büyüyeceği tahmin edildi. Fon, temmuz ayındaki tahminlerinde, Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 3 ve gelecek yıl yüzde 2,8 büyüyeceğini öngörmüştü.

IMF, 6 Ekim’de de James Walsh liderliğindeki IMF heyetinin 25-29 Eylül’de yaptığı Türkiye ziyaretinin ardından ülke ekonomisine ilişkin değerlendirmeleri paylaşmıştı. Fondan yapılan açıklamada, Türkiye’de seçimden bu yana uygulanan politika değişikliğinin memnuniyetle karşılandığı aktarılmıştı.

Açıklamada, politika faizinin yükseltilmesi, vergilerin artırılması ve bazı finansal sektör önlemlerinin serbestleştirilmesi yönündeki son adımların riskleri azalttığı ve yatırımcı güvenini artırdığı belirtilerek, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın rezerv pozisyonunun da iyileştiği kaydedilmişti.

Paylaşın

IMF’den Türkiye’ye Enflasyonun Üzerinde Ücret Zamlarından Kaçınılması Tavsiyesi

Türkiye ziyaretinin ardından açıklamada bulunan Uluslararası Para Fonu (IMF) heyeti, ücretlere ve emekli maaşlarına, geçmiş enflasyona göre değil beklenen enflasyona göre zam yapılmasını, enflasyonun üzerinde ücret zamlarından kaçınılmasını tavsiye etti.

Bu da ücretlere zam yapılırken yıl sonundaki yüksek enflasyonun değil, çok daha düşük olan 2024 sonu beklentisinin dikkate alınması, ücretlerde reel kayıp yaşanması anlamına geliyor.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, kamuda çalışan memur ve işçilerin maaş artışlarına ilişkin eylül başında yaptığı açıklamada “Bundan sonra ücret düzenlemeleri hedef enflasyona göre yapılacak” demişti.

Uluslararası Para Fonu (IMF) teknik ekibi, her yıl olduğu gibi dördüncü madde görüşmeleri kapsamında yaptığı Türkiye ziyaretinin ardından ilk açıklamayı kamuoyu ile paylaştı.

James P. Walsh liderliğindeki ekibin 25-29 Eylül tarihleri arasında hükümet yetkilileriyle yaptıkları görüşmelerin ardından gelen açıklama, IMF’nin internet sitesinde dün yayımlandı.

Sözcü’nün aktardığına göre, açıklamada, seçimden sonra uygulanan politika değişikliğinin IMF tarafından memnuniyetle karşılandığı ve faiz artışları nedeniyle yetkililerin tebrik edildiği belirtilirken, Merkez Bankası (TCMB) politika faizinin yükseltilmesi, vergilerin artırılması ve bazı finansal tedbirlerin serbestleştirilmesi yönündeki son adımların Türkiye’de riskleri azaltıp yatırımcı güveni ile rezervleri artırdığına işaret edildi.

Açıklamaya göre, ekonomik büyümenin 2023’te yüzde 4’e, 2024’te yüzde 3,2’ye düşmesini, 2022 sonunda yüzde 64,3 olan resmi tüketici enflasyonunun 2023 sonunda yüzde 69,1, 2024 sonunda yüzde 46 olmasını öngören IMF heyeti, işsizlik oranının da 2023’te yüzde 10,1, 2024’te yüzde 10,5 olmasını bekliyor.

IMF, milli gelire oranla cari açığın da 2023’te yüzde 4,1, 2024’te ise yüzde 3,1 olmasını öngörüyor. IMF heyeti Ankara’ya faizlerde daha fazla artış, finansal düzenlemelerde daha fazla serbestleştirme ve bütçe açığını azaltacak daha fazla adım çağrısında bulundu.

IMF heyeti ayrıca, ücretlere ve emekli maaşlarına, geçmiş enflasyona göre değil beklenen enflasyona göre zam yapılmasını, enflasyonun üzerinde ücret zamlarından kaçınılmasını tavsiye etti. Bu da ücretlere zam yapılırken yıl sonundaki yüksek enflasyonun değil, çok daha düşük olan 2024 sonu beklentisinin dikkate alınması, ücretlerde reel kayıp yaşanması anlamına geliyor.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, kamuda çalışan memur ve işçilerin maaş artışlarına ilişkin eylül başında yaptığı açıklamada “Bundan sonra ücret düzenlemeleri hedef enflasyona göre yapılacak” demişti.

Risk dengesinin aşağı yönlü olduğu belirtilen açıklamada, temel riskin, şu an devam etmekte olan politika değişikliğinin güçlü ivmesini kaybetmesi, bunun da güven kaybına neden olarak döviz talebi yaratması olduğu kaydedildi. Dış riskler olarak ise, yüksek emtia fiyatları, ticaret ortaklarının talebindeki yavaşlama ve küresel sistemik finansal istikrarsızlığa işaret edildi.

Paylaşın

Bakan Şimşek, Kredi İçin Haftaya Yeniden Yollarda

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası’nın gelecek hafta Fas’ın Marakeş kentinde başlayacak yıllık toplantılarına Türkiye’yi temsilen katılacak.

Bakan Şimşek’in, burada da çeşitli ülke mevkidaşları, fon yöneticileri, yatırım bankalarının temsilcileriyle ikili görüşmeler yapması planlanıyor. Mehmet Şimşek’e bu toplantılarda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan da eşlik edecek.

BloomberHT’de yer alan habere göre; Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Körfez ülkeleriyle başladığı “road show” yatırımcı görüşmelerine, Birleşmiş Milletler (BM) 78. Genel Kuruluna katılmak üzere ABD’ye giden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde New York’ta devam etti. Ardından finansın önemli duraklarından Londra’ya hareket eden Şimşek, 4-6 Ekim’de uluslararası yatırımcılarla yoğun temaslarda bulundu.

Ziyaret kapsamında, toplam varlık büyüklüğü 75 trilyon doları aşan uluslararası varlık yönetim şirketleri, yatırım fonları, çok uluslu bankalar ve altyapı fonları yöneticileriyle bir araya gelen Şimşek, aralarında derecelendirme kuruluşlarının da bulunduğu yaklaşık 85 ayrı kurumdan 100’ün üzerinde üst düzey yöneticiyle görüşmeler gerçekleştirdi.

Görüşmelerinde uluslararası yatırımcılara ve kredi derecelendirme kuruluşlarının temsilcilerine Türkiye’nin yeni ekonomi politikaları ve Orta Vadeli Program’daki hedef ve reform hazırlıklarını anlatan Şimşek, yatırımcıları Türkiye’deki fırsatları değerlendirmeye davet etti.

Söz konusu ziyaretlerin ardından Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankasının gelecek hafta Marakeş’te başlayacak yıllık toplantılarına da Türkiye’yi temsilen katılacak olan Şimşek’in, burada da çeşitli ülke mevkidaşları, fon yöneticileri, yatırım bankalarının temsilcileriyle ikili görüşmeler yapması planlanıyor. Şimşek’e bu toplantılarda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan da eşlik edecek.

Paylaşın

HRW’den Dikkat Çeken IMF Raporu: Kemer Sıkma Önlemleri İnsan Haklarını Baltalıyor

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), dikkat çeken bir rapora imza attı. HRW’nin raporuna göre, Uluslararası Para Fonu (IMF) kredileriyle bağlantılı kemer sıkma önlemleri dünya genelinde insan haklarını aşındırıyor.

HRW’ye göre uluslararası finans kuruluşlarının, üye devletler kanalıyla da insan hakları yükümlülükleri bulunuyor. Bu nedenle Örgüt, IMF’nin kredi verirken, politikaların hayata geçirilmeden önce insan hakları üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi gibi daha sıkı tedbirler uygulaması gerektiğini vurguluyor.

Euronews Türkçe’nin aktardığına göre; HRW, Mart 2020 ile Mart 2023 arasında Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından onaylanan 38 kredi programının, uygulandığı ülkelerde her sekiz kişiden birinin ekonomik, sosyal ve kültürel haklarını doğrudan etkileyerek eşitsizliğin artmasına yol açtığını belirtti.

Kemer sıkma önlemlerini şart koşan kredilerden yararlanan ülkelerde toplamda 1,1 milyar insan yaşıyor. HRW’ye göre IMF kredileri, ülkelerin sağlık ve eğitim gibi hayati hizmetlere yatırım yapmalarına yardımcı olmak için tasarlandı, ancak pratikte bunu imkansız kılan şartlarla birlikte veriliyorlar.

Bir IMF kredisinin temel koşullarından biri, vergi artışları ve kemer sıkma politikaları yoluyla kamu borçlarının azaltılması oluyor. IMF aynı zamanda ülkelerin bunu “sosyal harcamaları koruyarak” yapmaları konusunda ısrar ediyor ki bu da ülkelerin belirli sosyal programlara ve sosyal güvenlik ağlarına yaptıkları harcamaları ifade ediyor.

Kurum, ülkelerin sağlık, eğitim ve sosyal koruma programları gibi sosyal harcamalara ayırmaları gereken asgari miktarları belirleyerek sosyal harcama tabanları oluşturuyor. Ancak HRW, sosyal harcama tabanlarının kamu harcamalarındaki azalmanın olumsuz etkilerini dengeleme konusunda yeterince etkili olmadığını vurguladı.

HRW tarafından hazırlanan raporda Ürdün örneği özel olarak ele alınıyor. Ülke 2012’den bu yana IMS kredi programlarından yararlanırken, hem yoksulluk hem de borç hala yüksek düzeylerde.

Neden sadece teoride kalıyor?

HRW’ye göre IMF’nin kredi şartlarının pratikte işe yaramamasının en önemli nedenlerinden biri, IMF kredi programlarından önce var olan sorunların genellikle çok belirsiz bir şekilde değerlendirilmesi. Bu da krediden sonra ihtiyaç duyulan sosyal harcama artışının boyutunu bilmenin neredeyse imkansız olduğu anlamına geliyor ve temel insan haklarına erişimde bir kesintiye yol açıyor.

HRW’ye göre ikinci olarak, katsayılar genellikle hükümetlerin kamu harcamalarını azalttığında bireylerin kaybedeceklerini uygun şekilde telafi edemeyecek kadar geniş tanımlanıyor. HRW’de ekonomik adalet ve haklar konusunda kıdemli araştırmacısı olan Sarah Saadoun, Euronews’e Sri Lanka’da ev işçisi olarak haftanın yedi günü çalışarak günde 1 dolar kazanan bir kadının durumunu anlattı.

“Oradaki ekonomik krizin etkisi kadının kazancının yarı yarıya azalması anlamına geliyordu. Dahası, kamu harcamalarını azaltmak amacıyla hükümet elektrik sübvansiyonlarını kesti” diyen Saadoun “Bu kadın oğluyla birlikte annesinin yanına taşınmak zorunda kaldı, yani hayatta kalmak için tamamen akrabalarına ve işverenine bağımlı hale geldi,” ifadelerini kullandı.

Sri Lankalı ev işçisi, 1994 yılından bu yana ülkesinin sosyal koruma sisteminden yardım alıyordu, ancak söz konusu sistemi iyileştirmek amacıyla bu yardımlar kesildi. Yeni kurulan programa ise uygun olup olmadığını henüz öğrenemedi.

Kamu harcamalarındaki kesintilerin etkilerini hafifletmek için gereken kesin kriterlerin değerlendirilmesinin karmaşık olduğunu belirten Saadoun Sri Lankalı kadın örneğinin bu zorluğu ortaya koyduğunu, elektrik sübvansiyonlarının kesilmesinin birçok kişinin enerji için daha fazla harcama yapması gerektiği anlamına geldiğini vurguladı.

Normalde devletin bunu bir şekilde telafi etmesi gerekiyordu. Örneğin eğitime katkılar vererek oğlunun eğitimi için daha az ödeme yapmasını sağlamalı ya da sağlık hizmetlerinin maliyetini düşürerek bu alandaki maliyetleri düşürmeliydi. Ancak bu durum 1,1 milyar insana yayıldığında, kamu harcamalarındaki kesintilerin etkisinin ve her bir birey üzerindeki sonuçlarının nasıl hafifletileceğinin değerlendirilmesi neredeyse imkansız hale geliyor.

Paylaşın

IMF’den “Faiz” Yorumu: Uzun Süre Yüksek Kalacak

Güney Afrika Merkez Bankası tarafından düzenlenen konferansta konuşan IMF Birinci Başkan Yardımcısı Gita Gopinath, küresel faiz oranlarının uzun bir süre yüksek kalmasını beklediklerini ifade etti.

Gopinath, küresel finansal koşulların daha zorlu hale geldiğini belirterek, “Enflasyonu hedefe döndürme mücadelesi sürerken küresel faiz oranlarının uzun bir süre yüksek kalmasını bekliyoruz. Üstelik faiz oranlarının uzun süre düşük olduğu döneme asla dönmeyebileceğini düşünmek için nedenler var” dedi.

Uluslararası Para Fonu (IMF) Birinci Başkan Yardımcısı Gita Gopinath, Güney Afrika Merkez Bankası tarafından düzenlenen konferansta konuştu.

Birgün‘de yer alan habere göre; Gopinath, yaptığı konuşmada, zorlu küresel finansal koşullar, artan jeoekonomik ayrışma ve iklim krizinin artan maliyetleri nedeniyle gelişmekte olan piyasalar için dış koşulların değiştiğini aktardı.

Bu değişikliklerin ekonomik ortamı dönüştürdüğüne işaret eden Gopinath, bunların dünyayı daha değişken ve belirsiz hale getirdiğini vurguladı.

Gopinath, küresel finansal koşulların daha zorlu hale geldiğini belirterek, “Enflasyonu hedefe döndürme mücadelesi sürerken küresel faiz oranlarının uzun bir süre yüksek kalmasını bekliyoruz. Üstelik faiz oranlarının uzun süre düşük olduğu döneme asla dönmeyebileceğini düşünmek için nedenler var” değerlendirmesinde bulundu.

Bu ortamda gelişmekte olan ülkelere yönelik finansman koşullarının zorlu olmaya devam etmesinin beklenebileceğini kaydeden Gopinath, makro temelleri güçlendirmenin, eski veya yeni her türlü zorluğun üstesinden gelmek için kritik öneme sahip olduğunu ifade etti.

Gopinath, gelişmekte olan piyasaların zorlu ekonomik ortam karşısında mali tamponlarını yeniden oluşturması, ticareti çeşitlendirmeleri ve reformlar yoluyla ayrışmaya karşı dayanıklılığı artırmaları ve mali ve sosyal açıdan sürdürülebilir bir iklim stratejisi uygulamaları gerektiğini aktardı.

Paylaşın

IMF Heyeti, 4. Madde Kapsamında Türkiye’yi Ziyaret Edecek

Uluslararası Para Fonu (IMF), teknik bir ekibin, 4. madde kapsamında Türkiye’yi ziyaret edeceğini açıkladı. IMF açıklamasında, Türkiye’den mali yardıma ilişkin herhangi bir işaret alınmadığını da belirtti.

VOA Türkçe’nin aktardığına göre, ziyarete ilişkin IMF’den yapılan açıklamada, şöyle denildi:

“Teknik bir ekip, 4. madde konsültasyonuna hazırlık amacıyla Türk yetkililerle görüşmelerde bulunmak üzere Eylül ayı sonunda Türkiye’ye rutin bir ziyaret gerçekleştirecektir. Bu ziyaret aynı zamanda son ekonomik gelişmeler, görünüm ve makro mali politikalar hakkında görüş alışverişinde bulunmak için bir fırsat olacaktır. IMF, Türk yetkililerden Fon’dan mali yardım talebinde bulunmayı düşündüklerine dair herhangi bir işaret almamıştır.”

4. madde ve Türkiye-IMF ilişkileri

IMF’nin anlaşma maddelerinin 4. maddesi, her yıl üyelerle ikili görüşmeler yapılmasını, bir ekibin üye ülkeyi ziyaret ederek, ekonomik ve mali bilgiler toplamasını ve yetkililerle ülkenin ekonomik gelişmelerini ve politikalarını görüşmesini düzenliyor.

Türkiye, 1944’te kurulan IMF’ye 1947 yılında üye oldu. Türkiye, ilk kez 1958’de dış borç alabilmek amacıyla IMF tarafından hazırlanan bir programı yürürlüğe koymak zorunda kaldı. Böylece IMF ile Türkiye arasındaki ilk stand-by anlaşması da 1 Ocak 1961 yılında yapılmıştır.

18 Haziran 1980’de IMF ile ilk kez daha uzun süren bir stand-by düzenlemesi yapıldı ve bu anlaşma, 17 Haziran 1983’e kadar sürdü. 18. stand-by anlaşmasını 4 Şubat 2002’de imzalayan Türkiye, bu anlaşma sona ermeden hemen önce, Ocak 2005’de yeni bir stand-by anlaşması yaptı.

Son kalan borç, Mayıs 2013’te yapılan son taksit ödenmesinin sonrasında tamamen kapatıldı. Türkiye 1961’den 2013’e kadarki süreçte, IMF’den toplam 50 milyar doların üzerinde kaynak kullandı.

Uluslararası Para Fonu nedir?

1944 yılında ABD’nin New Hampshire eyaletindeki Bretton Woods’ta kurulan ve 1947’de fiilen çalışmaya başlayan milletlerarası ekonomik meselelerle uğraşan bir teşkilat olan IMF “küresel para iş birliği, finansal istikrarı sağlamak, uluslararası ticareti kolaylaştırmak, yüksek istihdam ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi teşvik ve dünya çapında yoksulluğu azaltmayı teşvik etmek için çalışan, 189 ülkenin üye olduğu organizasyondur.

Kuruluşun belirtilen hedeflerinde, ödemeler dengesi ihtiyaçlarını karşılamak için üye ülkelerin mali kaynaklarını kullanılabilir hale getirmek de dahil olmak üzere uluslararası ekonomik iş birliği, uluslararası ticaret, istihdam ve döviz kuru istikrarını teşvik edilmesi olarak tanımlanmaktadır. IMF’nin merkezi ABD’de, Washington, DC’de bulunmaktadır.

Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarından sonra milletlerarası ekonomik problemler karmaşık hale gelmiş, I. Dünya Savaşı’ndan sonra düşülen ekonomik buhranla savaş sonrası ekonomik depresyonlar da ekonomik ilişkileri tehdit eder bir vaziyet almıştı. Avrupa devletlerinin II. Dünya Savaşı sonrası bozuk ve depresyon içindeki ekonomik durumlarının aksine Amerika Birleşik Devletleri’nin savaş boyunca ihracatının altın stoklarının artması, ekonomik bakımdan yardım yapacak tek ülke durumuna gelmesine sebep oldu.

ABD, Avrupa devletlerine doğrudan yardım yapmak yerine mali kurumlar kurarak yardım yapılması taraftarı oldu ve 1944 yılında Bretton Woods’ta 45 devletin katılımıyla birtakım kararlar alındı. Bretton Woods Antlaşması’nda; birisi, Milletlerarası Para Fonu, diğeri, Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD) yahut kısaca Dünya Bankası isimleriyle iki ekonomik kurumun kurulması kararlaştırılmıştır.

IMF, Avrupa devletlerinin ödeme bilançolarında ortaya çıkabilecek geçici (kısa vadeli) ödeme güçlüklerinde kredi vererek milletlerarası ticaretin bu yüzden daralmasını önlemek; Dünya Bankası da uzun vadeli yatırım kredileri vermek suretiyle, Avrupa devletlerinin yeniden imarını sağlamak, ödeme bilançolarındaki yapısal dengesizlikleri gidermek için kurulmuştur.

Her iki kurumun, sermaye ve kaynaklarının önemli bir kısmı ABD tarafından temin edilmiştir. Bu kurumlara üye olan ülkelerin prensip olarak, içeride enflasyonu önleyici para politikaları takip etmeleri, dış ticareti ise tek taraflı devalüasyonlar ve ithal sınırlamalar yüzünden daraltmamaları, aksine bu tehditleri olabildiğince kaldırmaları gerekecekti.

Paylaşın

“IMF’den Destek İstendi İddialarına” Yalanlama

Basına yansıyan, “Uluslararası Para Fonu (IMF) heyetinin Türkiye’nin talebiyle ülkeye geleceği” iddialarına ilişkin açıklama yapan Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilileri, iddiaların gerçeği yansıtmadığını söylediler.

Anadolu Ajansı’nda yer alan habere göre; Türkiye’nin IMF’den destek istediği, heyetin bu nedenle ülkeye geleceği iddiasının doğru olmadığını ifade eden yetkililer, Bakanlığın heyete yönelik resmi bir daveti bulunmadığını ancak heyetin, IMF’nin Türkiye ile ilgili teknik ekibinde kısa süre önce değişiklikler olduğunu ve ekibe yeni üyeler katıldığını, diğer ülkelerde de mutat olduğu üzere, yeni ekibin, ülkeyi tanımak, kendi paydaşlarıyla tanışmak ve Türkiye’nin son dönemdeki ekonomi politikalarını daha yakından öğrenmek isteyebilecekleri için teknik ve rutin bir ziyarette bulunabileceğini kaydetti.

IMF iddiaları

AK Parti iktidarının yıllardır sert biçimde karşı durarak siyasi çıkar sağlamaya çalıştığı Uluslararası Para Fonu (IMF) ile ilişkilerini yeniden ısıtmaya karar verdiğini duyuran gazeteci Erdal Sağlam, iktidar partisinin talebiyle yüksek düzeyli bir IMF heyetinin Ankara’ya geleceğini söyledi.

Tarih için karşılıklı görüşmelerin sürdüğünü ve eylül ayı içinde ziyaretin gerçekleştirilmesinin beklendiğini kaydeden Erdal Sağlam, “AKP’ye yakın kaynaklar IMF’in geleceğini, rapor yayımlamasının iyi olacağını ama stand-by türü yeni resmi bir anlaşma yapılmayacağını söylüyorlar. Şahsen seçimden önce böyle bir açıklama yapılmayacağını ama seçim sonrasında anlaşma konusunun belirsiz olduğunu düşünüyorum. Çünkü ekonomideki son yıllarda yaşanan kötü yönetimin çıkardığı faturayı asıl olarak seçimden sonra yapılacak programla ödemeye başlayacağız.

IMF’le anlaşma olsa da olmasa da parasal ve mali sıkılaşmanın yoğun olacağı, enflasyonla mücadele için tüm kesimlerin bedel ödeyeceği, en azından iki yıllık bir süreç bizi bekliyor. KKM gibi biriken yüklerin temizlenmesi için yüklü bir kaynak ihtiyacı olacağı da kesin. IMF ile anlaşma yapıp yüklü bir kaynak girişi olmazsa, kaynağı nereden bulacağımız, bulursak karşılığında ne vereceğimiz belli olmaz.” ifadelerini kullandı.

Paylaşın