TMMOB Ve TBB’den “Deprem Delilleri Karartılmasın” Uyarısı

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türkiye Barolar Birliği (TBB), Kahramanmaraş merkezli depremde binlerce kişiye mezar olan binaların yasalara uygun yapılıp yapılmadığının belirlenmesi için enkazlardan numunelerin alınması gerektiği uyarısında bulundu.

TMMOB Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, “Deprem sonrası arama kurtarma süreçleri sonrası şimdi enkaz kaldırma süreçleri başlayacak. Enkaz kaldırma süreçlerinde dikkat edilmesi gereken hususlara eğer dikkat edilmez ise her enkaz aslında bir delil ve bu delil karartmaya gidecek. Bütün binalardan bilirkişi eşliğinde beton ve demir numunelerinin alınması gerekiyor ve yıkılan binaların projesinin doğru yapılıp yapılmadığının ve zemin etütlerinin irdelenmesi gerekiyor ve bu konudaki sorumluların da açığa çıkarılarak cezalandırılması gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye Barolar Birliği (TBB) de Adalet Bakanlığı’na çağrı yaparak delil toplamanın hayati önemine dikkat çekti. Barolar Birliği açıklamasında, “Kusur durumlarının tespiti için, gönüllü avukatlar ve mühendislerden oluşan uzman heyetler tarafından delil tespitinin enkaz kaldırma çalışmalarından önce, hemen şimdi yapılması zorunludur. Binlerce meslektaşımızla birlikte gönüllü olarak görev almaya hazırız” denildi.

6 Şubat Kahramanmaraş depreminin etkilediği 10 ilde resmi rakamlara göre 12 binden fazla bina yıkılırken binlerce bina ağır hasar aldı. On binlerce kişiye mezar olan binalara dair uzmanlar, 17 Ağustos 1999 depremindeki delillerin yok edilmesi sürecini hatırlatıp, önemlerin bir an önce alınması çağrısını yaptı.

7.7 ve 7.5 şiddetindeki depremler 10 ilde büyük bir yıkıma yol açtı. Yıkılan binalar arasında 1999 öncesi yönetmeliklere göre yapılanlar da var, bu tarihten sonra yapılanlar da var. Hatta bazı yerlerde yeni sayılan 2-3 yıllık binalar da çöktü.

“Delil karartma olmasın”

Binlerce kişiye mezar olan bu binalara dair enkaz kaldırma çalışmalarına dikkat çeken Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, “Deprem sonrası arama kurtarma süreçleri sonrası şimdi enkaz kaldırma süreçleri başlayacak. Enkaz kaldırma süreçlerinde dikkat edilmesi gereken hususlara eğer dikkat edilmez ise her enkaz aslında bir delil ve bu delil karartmaya gidecek. Bütün binalardan bilirkişi eşliğinde beton ve demir numunelerinin alınması gerekiyor ve yıkılan binaların projesinin doğru yapılıp yapılmadığının ve zemin etütlerinin irdelenmesi gerekiyor ve bu konudaki sorumluların da açığa çıkarılarak cezalandırılması gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.

17 Ağustos 1999 depreminde enkaz kaldırma çalışmaları sırasında birçok delilin yok edildiğini anlatan Candan, “Enkaz kaldırmadan önce deliller toplanmadığı için ciddi bir yargılama süreci yaşanmadı. TMMOB bütün bilirkişilere çağrı yaptı. Barolar ve hukukçularla ile birlikte bu sürecin organize edilmesine çalışıyoruz” dedi.

Tezcan Karakuş Candan, yapılacak soruşturmalardan çıkacak cezaların önemli olduğunu da belirterek, bu durumun hukuka, bilime ve tekniğe aykırı yapı yapılmasını engelleyeceğini söyledi.

“Enkaz kalkarsa deliller yok olur”

17 Ağustos 1999 depremi döneminde Cumhuriyet Savcısı olarak soruşturmalarda görev alan isimlerden olan eski cumhuriyet savcısı Ali Özgündüz de delillerin toplanmasının yargılamalar açısından çok önemli olduğunu vurguladı. Özgündüz, “enkazlar kaldırılmadan önce yıkılan binalardan bilirkişi eşliğinde beton, demir numunelerinin alınması ve projeye aykırılıkların tespit edilmesi önemli. Binanın yıkılmış olması başlı başına ceza yargılanmasına yeterli değildir. Önemli olan yıkıma neden olan sebeplerin ve buna bağlı olarak sorumluların tespitidir. Projeye aykırılık, eksik ve kalitesiz malzeme kullanımı, sonradan binaya müdahale olmuş mu, denetimler yapılmış mı gibi başlıklar önemlidir” dedi.

“Enkazı kaldırırsanız delilleri yok etmiş olursunuz” diyen Özgündüz, “Delil yok olursa müteahhit, ‘uygun yaptım ama felaket çok büyüktü yıkıldı ne yapayım’ diyecek. Bunların olmaması için savunmalarda itibar edilip edilmeyeceğinin tespiti açısından o binanın ruhsat dosyaları ve numuneler alarak şimdiden ilerideki savunmaların önünü almamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“Yurt dışı çıkış yasağı gelmeli”

DW Türkçe’den Kıvanç El’e konuşan Ali Özgündüz, vatandaşların sulh hukuk mahkemelerinden tespit davası isteyebileceğini de belirterek, kısa sürede atılacak adımların önemine dikkati çekti. Özgündüz, savcılık gelmeden enkaz kaldırma durumu söz konusu olursa da hemen en yakın emniyet birimlerine ihbar edilmesi ve mutlaka fotoğraf ve görüntü ile kaydedilmesi gerektiğini vurguladı.

Özgündüz ayrıca, “1999 sonrası yasal düzenlemelere göre Yapı denetim yapılırken betonlardan laboratuvar testi yapılıyor. O raporların alınması lazım. Laboratuvar ve müteahhit kayıtları çok önemli delildir. Örneğin c30 tipi beton kullanması gerekirken c50 mi kullandı. Demir eksik mi bunlar önemli. İmar dosyaları hemen el konması lazım, bu aynı zamanda suçluların tespiti açısından da önemli ve olası sorumlular hakkında yurt dışına çıkışı yasaklanması açısından da adımlar acilen atılmalı aksi takdirde delil toplarsınız ama failler kaçmış olur” uyarısında da bulundu.

Bölgede şu an için 206 savcının görevlendirildiğini kaydeden Özgündüz, bunun da yeterli olmadığını dile getirdi.

Türkiye Barolar Birliği’nden çağrı

Türkiye Barolar Birliği (TBB) de Adalet Bakanlığı’na çağrı yaparak delil toplamanın hayati önemine dikkat çekti. Barolar Birliği açıklamasında, “Kusur durumlarının tespiti için, gönüllü avukatlar ve mühendislerden oluşan uzman heyetler tarafından delil tespitinin enkaz kaldırma çalışmalarından önce, hemen şimdi yapılması zorunludur. Binlerce meslektaşımızla birlikte gönüllü olarak görev almaya hazırız” denildi.

Adalet Bakanlığı da 10 ilde “Deprem Soruşturma Büroları” kurulması talimatı verdi.

Bakanlık yazısında savcı ve bilirkişiler eşliğinde yapı ruhsatı, yapı kullanım belgesi, mimari ve statik projelerin gecikmeksizin ilgili belediyeler, yapı sahipleri ve yapı denetim firmasından temin edilmesi istendi.

Delil tespit işlemlerinde, binaya dair adres, tapu kaydı, yıkıldığı deprem, yapı türü, taşıyıcı sistem, yapı ruhsatı veya yapı kullanım belgesi, varsa mimar ve betonarme statik proje bilgi ve belgelerin temin edilmesi istenirken genel enkaz görüntüsü, kolon, kiriş, döşeme ve temel yapının video ve fotoğraflarının çekilmesi, yapılardan numune alınması, aynı müteahhit tarafından yapılan sitede birden fazla yapı yıkılmış olması durumunda işlemlerin tek bir soruşturma dosyası üzerinden yürütülmesi istendi.

Paylaşın

Adana, Hatay Ve Osmaniye’de Yıkılan Binalara İlişkin Soruşturma

Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremler nedeniyle Adana, Hatay ve Osmaniye’de yıkılan binalara ilişkin soruşturma başlatıldı. TBB’de depremlerde yıkılan binaların müteahhitleri ile projelerine onay veren, denetimleri gerçekleştirmeyen idari görevliler hakkında suç duyurusunda bulundu.

Haber Merkezi / Adana Cumhuriyet Başsavcılığından yapılan yazılı açıklamada, soruşturma kapsamında teknik bilirkişi heyetlerinin görevlendirildiği bilgisi verildi:

“Numune alma ve bizzat alanda çalışmalara başlanılmıştır. Binaların yapımını üstlenen ve sonradan binalarda imara aykırı şekilde değişiklik yaparak yıkılmasına neden olan sorumlu kişilerin tespiti konusunda ilgili kurumlarla yazışmalar yapılmıştır. Bu kişiler yönünden gerekli tedbir durumları değerlendirilmekte, soruşturma konunun hassasiyeti de gözetilerek titizlikle ve tüm detaylarıyla sürdürülmektedir.”

Hatay ve Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılıklarından yapılan açıklamalarda da bu illerde yıkılan binalarla ilgili soruşturma başlatıldığı duyuruldu.

Türkiye Barolar Birliği’nden suç duyurusu

Türkiye Barolar Birliği (TBB), Maraş depremlerinde yıkılan binaların müteahhitleri ile projelerine onay veren, denetimleri gerçekleştirmeyen idari görevliler hakkında suç duyurusunda bulundu.

Türkiye Barolar Birliği’nin dilekçesinde, tespit edilecek sorumluların Türk Ceza Kanunu’nun Kasten öldürme başlıklı 81. maddesi ve Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi başlıklı 83. maddesi uyarınca yargılanması istendi.

Dilekçe şöyle devam etti: “Binaları inşa eden müteahhitler; yapıların mimari, statik ve her türlü plan, proje, resim ve hesaplarının hazırlanmasını ve bunların uygulanmasıyla ilgili fenni mesulleri, uzmanlık konularına ve ilgili kanunlarına göre sorumlulukları bulunan her türlü teknik görevliler ile inşaat aşamasından itibaren görev yapan her türlü yapı denetim görevlileri ve ilgili kişiler; binalara yapı kullanma izin belgesi veren, oturma izni veren görevli ve yetkililer; onlara bu yönde emir ve talimat veren yetkililer; denetim görevini yerine getirmeyen ilgili belediye, bakanlık yetkilileri ile depremin gerçekleşmesinin ardından arama ve kurtarma çalışmalarının geç, eksik ya da hatalı başlaması neticesinde kayıpların artmasına sebep olan sorumlular hakkında yürütülecek ceza soruşturması sonucunda Türk Ceza Kanunu’nun Kasten öldürme başlıklı 81. maddesi ve Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi başlıklı 83. maddesi uyarınca kovuşturma başlatılması ve ceza verilmesi talep edilmiştir.”

“Kovuşturma süreci etkin şekilde takip edilecektir”

TBB tarafından yapılan açıklamada, “Delillerin yok olmaması ve karartılmaması için numunelerin alınması ve incelenmesi dahil, yürütülecek tüm işlemlerde gönüllü ve alanında uzman meslektaşlarımızdan oluşturulacak komisyon ile teknik bilgiye sahip meslek örgütleriyle iş birliği içerisinde sağlıklı bir soruşturma süreci yürütülmesinin temini ve tüm şüphelilerin tespiti için çalışmalara başlanmış olup, cezasızlığın önlenmesi için gerek soruşturma gerekse kovuşturma süreci etkin şekilde takip edilecektir” denildi. 

Paylaşın

TBB ‘Basın Ahlak Esasları’nın İptali İçin Danıştay’a Başvurdu

Türkiye Barolar Birliği (TBB), Basın İlan Kurumu’nun (BİK) Genel Kurulu Kararı ile 6 Temmuz’da Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Basın Ahlak Esasları’nın yürütmesinin durdurulması ve iptali için Danıştay’a dava açtı.

TBB konuyla ilgili yaptığı açıklamada söz konusu esasların, kanuni dayanaktan yoksun olduğunu belirterek “kanunla düzenlenmesi gereken birçok konuda belirsiz ve ölçüsüz, yoruma açık, muğlak düzenleme ve sınırlamalar getirmektedir. Bu haliyle, ifade ve basın özgürlüğünün ihlali sonucunu doğuran söz konusu düzenleme, ilgili kuruluşlar bakımından mahkemeye erişim hakkının sınırlanmasına da neden olmaktadır.” dedi.

Dava konusu düzenlemenin, kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı uygulamalara sebebiyet verebileceğini belirten TBB, esasların kanuni belirlilik ilkesine de aykırılık taşıdığı görüşünü dile getirdi.

TBB dava dilekçesinde dava konusu düzenlemenin dayanağı yasa hükmünün, mevcut yapısal sorununun çözümü için Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmesi ve pilot karar usulünün uygulanmasına ilişkin Anayasa Mahkemesi tarafından verilen karara da dikkat çekti.

Meslek örgütleri karşı çıkmıştı

Basın Ahlak Esasları’nın yayımlandığı 6 Temmuz’da Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Diplomasi Muhabirleri Derneği, DİSK Basın-İş, Ekonomi Muhabirleri Derneği, Gazeteciler Cemiyeti, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, KESK Haber-Sen, Parlamento Muhabirleri Derneği, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Gazeteciler Sendikası ortak bir açıklama yaparak Basın İlan Kurumu’nun tepki göstermişti.

Basın meslek örgütleri Basın İlan Kurumu’na keyfi tutumla geniş bir sansür yetkisi verildiğini ifade etmiş “Basın İlan Kurumu tüm yazılı ve dijital medyanın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) olmaya hazırlanıyor” demişti.

28 yıl aradan sonra düzenlendi, içinden sansür çıktı

Basın İlan Kurumu en son 1994’te belirlenen “Basın Ahlak Esasları” 28 yıl aradan sonra 6 Temmuz’da yeniden düzenledi.

1994 tarihli metne, “Suçu ve suçluyu övecek, halkı kin veya düşmanlığa tahrik edecek yayın yapılamaz” ilkesi eklendi. “Terörü özendirecek yayın yapılamaz” ilkesi ise “Terör örgütleri, bunların üyeleri ve olaylar hakkında bilgi ve görsellere, bu örgütleri meşru gösterecek şekilde yer verilemez” şeklinde genişletildi.

Eski metinde “Gazeteci, kaynaklarının gizliliğini korur, kendisine verilen sırları ve kaynağını açıklayamaz” ifadesi ile yer alan ilke, “Gazeteci, kaynaklarının gizliliğini korur, kendisine verilen sırları ve kaynağını açıklamaya zorlanamaz” ifadesi ile değiştirildi.

“Terörü özendirecek yayın yapılamaz” ilkesi, “Terör örgütleri, bunların üyeleri ve olaylar hakkında bilgi ve görsellere, bu örgütleri meşru gösterecek şekilde yer verilemez” şeklinde genişletildi.

Eski metinde yer alan “Din istismar edilemez” ilkesi, yeni metinde “Din ve dini duygular yahut dinen kutsal sayılan değerler istismar edilemez ve kötüye kullanılamaz” şeklinde değiştirildi.

Eski metinde yer alan “Ahlaka aykırı yayın yapılamaz” ilkesi, “Genel ahlaka aykırı yayın yapılamaz” diye değiştirildi. “Toplumun temeli olan aile yapısını bozmaya yönelik ve ailenin korunmasına aykırı yayın yapılamaz” ve “Türk toplumunun ortak milli ve manevi değerlerini zayıflatmaya yönelik yayın yapılamaz” ilkeleri de yeni metne eklendi.

Paylaşın

TBB: Erinç Sağkan’a Açıkça Sansür Uygulandı

2022-2023 Adli Yıl Açılış Töreni’nde konuşan TTB Başkanı Erinç Sağkan’ın konuşmasının yayınlanmasına tepki gösteren TBB, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Bu durum ifade özgürlüğünün yanı sıra halkın haber alma ve basın özgürlüğü bakımından açıkça bir sansür anlamı taşımaktadır” ifadelerine yer verdi.

Haber Merkezi / 2022-2023 Adli Yıl Açılış Töreni, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla Yargıtayda yapıldı. Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Av. R. Erinç Sağkan da törende konuşmacı olarak yer aldı.

Türkiye Barolar Birliği (TBB) tarafından törene ilişkin yapılan açıklamada, Sağkan’ın yaptığı konuşmanın yayınlanmasının engellendiği belirtildi. Açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

“Cumhurbaşkanlığı tarafından görevlendirilen ve tek yetkili olduğu bilinen yayın sağlayıcı tarafından çekim ve canlı yayın işleri organize edilen açılış töreninde, tüm basın yayın organlarının faydalanması amacıyla uydu frekans bilgileri paylaşılmış ise de yayın saati geldiğinde ve ilk konuşmacı olan TBB Başkanı kürsüye çıktığında yayının uyduya verilmediği görülmüştür.

TBB tarafından canlı olarak yayınlanmak istenen Birlik Başkanı konuşması bu nedenle paylaşılamamıştır. Öte yandan yayın, TBB Başkanı’nın konuşmasının bitmesinin ardından uyduya verilmiş ve isteyen kuruluşlar için canlı yayın imkanı doğmuştur.

Bununla birlikte, gerek medya kuruluşlarından gelen istekleri karşılamak gerek kendi meslektaşlarımızla paylaşmak üzere talep ettiğimiz konuşma kaydı, Cumhurbaşkanlığınca görevlendirilen yayın sağlayıcının yanı sıra ev sahibi Yargıtay tarafından da ellerinde kayıt bulunmadığı gerekçesiyle tarafımıza iletilmemiştir.

Bu durum ifade özgürlüğünün yanı sıra halkın haber alma ve basın özgürlüğü bakımından açıkça bir sansür anlamı taşımaktadır.

Bütün engellemelere rağmen cep telefonu ile hatıra amaçlı kaydedilen TBB Başkanı’nın konuşmasına ilişkin görüntüler, kendi olanaklarımızla bir video paylaşımı haline getirilerek sosyal medya hesaplarımızdan kamuoyuna ulaştırılmıştır.

Adli yıl açılışı gibi bir törende, yargının kurucu unsurlarından olan savunma makamının temsilcisinin konuşmasının dahi engellenmesi; TBB Başkanı’nın yeni adli yıl açılış konuşmasında ülkemizdeki ifade özgürlüğü ihlallerine özel vurgu yapmış olmasının ne kadar isabetli olduğunu bir kez daha göstermiştir.

Paylaşın

TBB’den KPSS Açıklaması: İddialar Titizlikle İncelenmektedir

TBB, KPSS sınavındaki soruların Yediiklim Yayınları’nın denemelerinde yer aldığının ortaya çıkması üzerine açıklama yaptı ve konunun hukuki boyutunun takip edileceğini kaydetti. Ayrıca, dava açmaya hazırlananlara da “dava açma süresi”ne dikkat edilmesi uyarısında bulunuldu.

Kamu Personeli Seçme Sınavı’nda (KPSS) yer alan soruların bir kısmının Yediiklim Yayınları’nın deneme sınavlarındaki sorular ile aynı çıkması üzerine kamuoyunda oluşan tepkinin ardından Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) açıklama yapmış ve ortaya konan kanıtları reddetmişti. Ardından, ÖSYM Başkanı Halis Aygün, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından görevden alınmıştı.

TBB’den çağrı

Dün yaşanan gelişmeler üzerine Türkiye Barolar Birliği (TBB) de “KPSS sınav sorularıyla ilgili iddilar TBB tarafından titizlikle incelenmektedir” diyerek konuya ilişkin bir açıklama yaptı. “KPSS sınav sorularının bir kısmının bir yayınevi tarafından yayımlanan kitapçıktaki sorularla ve cevap şıkları ile aynı olduğu yönündeki ciddi iddialar ve bulgular kamuoyu gündemindedir” ifadelerine yer verilen açıklamada, “Birçok gencimizin geleceğini ilgilendiren bu iddialara ilişkin gerçeğin ortaya çıkartılması için öncelikle ilgili kurumları kamu vicdanını tatmin edecek şekilde etkili ve şeffaf bir soruşturma süreci yürütmeye davet ediyoruz” talebi dile getirildi.

Konunun TBB tarafından da takip edileceği belirtilerek, “Ayrıca söz konusu iddialar Türkiye Barolar Birliği tarafından titizlikle incelenmekte olup, iptal davası ve savcılık suç duyuruları dahil olmak üzere kurumsal olarak izlenebilecek hukuki yollar değerlendirilmektedir” denildi.

‘Dava açma süresi’ uyarısı

TBB açıklamasında, dava açma düşüncesinde olan yurttaşlara da hatırlatmada bulunulurken, “Merkezi sınavların iptaline dair dava açma sürelerinin kısalığı göz önünde bulundurularak, bu aşamada bir hak kaybı yaşanılmaması bakımından, sınava giren yurttaşlarımızdan sınavın iptali için dava açmak isteyenlerin İYUK 20/B maddesinde özel olarak belirtilen dava açma süresine dikkat etmeleri gerektiği hususunu kamuoyunun dikkatine sunarız” ifadeleri kullanıldı.

Ne olmuştu?

Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) geçtiğimiz pazar günü iki oturumda gerçekleştirildi. Sınavın ardından KPSS cevap anahtarı, ÖSYM’nin internet sitesi üzerinden yayımlanırken sosyal medyada soruların sızdırılmasıyla ilgili iddia ortaya atıldı.

Cevap anahtarının yayımlanmasının ardından Twitter’da , sosyal medya kullanıcıları, öğrenciler ve sendikacılar soruların daha önce özel bir kurumun YouTube sayfasından paylaşıldığını, hatta WhatsApp gruplarından dağıtıldığını iddia etti.

Bu iddialar üzerine önce Eğitim Gücü Sendikası; ÖSYM ve YÖK hakkında suç duyurusunda bulundu. ÖSYM’den yapılan açıklamada ise; iddiaların asılsız olduğu belirtildi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2022 KPSS Lisans oturumundaki bazı sorulara ilişkin iddialarla ilgili Devlet Denetleme Kurulu’na inceleme talimatı vermişti ve birkaç saat sonra Resmi Gazete’de Cumhurbaşkanı Erdoğan imzasıyla yayınlanan kararla ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Halis Aygün görevden alınmıştı.

Sorular ile ilgili iddialar üzerine Yediiklim Yayınevi yetkilileri ise tüm soruların iddia edildiği gibi aynı olmadığını “Bir iki soru aynı diye algı yapmaya gerek yok” açıklamasını yaptı.

Paylaşın

Türkiye Barolar Birliği: AİHM Kararı Derhal Uygulanmalı

Türkiye Barolar Birliği (TBB), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire’nin Osman Kavala davasıyla ilgili dün (11 Temmuz) açıkladığı nihai karara ilişkin bugün yazılı bir açıklama yaptı.

TBB, yazılı açıklamasında “Bir hukuk devleti olmanın gereği olarak AİHM kararı derhal uygulanmalıdır” dedi.

AİHM Büyük Daire, 1.715 gündür Silivri Cezaevinde tutuklu bulunan ve yeniden görülen Gezi davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Kavala ile ilgili dün açıkladığı kararında, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 46/1. maddesini ihlal ettiği hükmüne varmış, Türkiye’yi 7 bin 500 Euro mahkeme masrafı ödemeye mahkum etmişti.

Konuyla ilgili bugün yayınladığı açıklamada şimdiye kadarki yargı sürecini hatırlatan TBB, özetle şu değerlendirmeyi yaptı:

“Bu, hukuk devleti olmanın bir gereği”

“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Büyük Dairesi, Sözleşme’nin 46/4 maddesi çerçevesinde aldığı kararla Türkiye’nin Osman Kavala ile ilgili 10.12.2019 tarihli AİHM kararını uygulamadığını ve bu nedenle 46. maddenin ihlal edildiği sonucuna vardığını açıklamıştır.

AİHM’in 11 Temmuz 2022 tarihinde açıklanan kararı kesindir. Şimdi yapılması gereken, AİHM kararlarının uygulanarak Osman Kavala’nın serbest bırakılması ve eski halin iadesidir. Eski halin iadesinden anlaşılması gereken, atılı suçların kayıttan silinmesi ve buna ilişkin mahkeme kararlarının bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasıdır.

AİHM kararının uygulanması, Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden doğan bir yükümlülüğü olduğu kadar hukuk devleti olmanın da gereğidir. Türkiye’nin AİHM yeni kararını uygulamamakta ısrar etmesi, Bakanlar Komitesi’nin Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden ihracına kadar uzanan yaptırımlar uygulamasına yol açacaktır.

Türkiye Barolar Birliği olarak AİHM kararının derhal uygulanmasını; hukukun üstünlüğü ilkesinin, Anayasa’nın 90/5 maddesinin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46/1 ile 19. maddelerinden doğan taahhütlerimizin gereği olarak gördüğümüzü belirtiriz.”

Paylaşın

Avukatlardan Ortak Açıklama: Başımız Sağ Olamayacak

Avukat Servet Bakırtaş’ın dün silahlı saldırı sonucu öldürmesinin ardından Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) Türkiye genelinde boykot çağrısına yanıt veren avukatlar eyleme gitti.

TBB Başkanı Erinç Sağkan, İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, Avukat Bakırtaş’ın ailesi ve çok sayıda avukat İstanbul Adliyesi önündeki eyleme katıldı.

Türkiye’de bütün adliyelerde saat 11.00’de, aynı anda okunan bildiriyi İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu okudu. Bildiride şu ifadeler yer aldı:

“Dün Bakırköy’de bir meslektaşımızı alçakça sıkılan kurşunlara kurban verdik. Avukat Servet Bakırtaş sadece ve yalnız avukatlık yaptığı için öldürüldü. Avukatı, müvekkiliyle özdeşleştiren sapkın zihniyet, silahtan aldığı güç ile ölüm kustu. Bir mesleğin ölümü göze alarak sürdürülmesi, sürdürenler için ne denli onur vesilesi olsa da bu toplumun bir kesimi için utançtır.

Artık bildiriler yazmak, yaslar tutmaktan bıktık. Sanıkların ağırlaştırılmış müebbet hapislere mahkûmiyetleri acımızı hafifletmiyor artık. Her bir avukat ölümünün bir toplumsal ders olmasını bekleyip, bu zavallı yaratıklara bir şeyler anlatmasını beklerken çoğalan ölümler bizden bir parça daha koparmaya devam ediyor. Oysa biz adaletin tecellisi için yapıyoruz bu mesleği. ‘Savunma olmazsa, olmaz yargılama’ diyoruz.

Öylesine kutsiyet yüklüyoruz ki mesleğimize şimdi bir özel müdafi olmazsa bu katil zanlısını da zorunlu olarak bir avukat savunacak. Dün öyle oldu sorguda. Biliyoruz ki başımız sağ olamayacak bizim. Dilenen sabırların sırasız avukat ölümlerine yararı olmayacak. Avukat Servet Bakırtaş ile birlikte verdiğimiz can, taşan sabrımızın durdurduğu son yürek olmayacak.

Duruncaya kadar hukuk adına, durduruluncaya kadar adalet adına atan Servet Bakırtaş’ın yüreği şimdi bizde atacak. Kamusal hizmet veren bir mesleğin mensupları olarak Avukat Servet Bakırtaş’ı düşünce dünyamızda şehit olarak yaşatacağız. Sözün bittiği yerdeyiz.”

Paylaşın

Türkiye Barolar Birliği, Elektrik Zamlarına Karşı Dava Açtı

Türkiye Barolar Birliği (TBB), elektrik faturalarındaki fahiş zamlara karşı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun kararlarının iptali için dava açtı. TBB, elektriğin kamu yararına uygun bir şekilde tüketiciye sunulması gerektiğini belirtti.

Türkiye Barolar Birliği (TBB), konuya ilişkin açıklamada şu ifadeleri kullandı; “Elektrik, ticari bir mal değil, kamusal ve toplumsal bir hizmettir ve bu sebeple de yaşam ve tüketici hakkı olarak kamu yararına uygun şekilde tüketiciye sunulmalıdır. Elektrik Piyasası Kanunu’nun 1. maddesi ile Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 1. maddesine göre; elektriğin tüketicilere ve topluma yeterli, kaliteli, sürekli, çevreye uyumlu şekilde ve düşük maliyetli verilmesi gerekmektedir.

Bu durum, aynı zamanda sosyal hukuk devletinin de gereğidir. Anayasa’ya, mevzuata, evrensel tüketici haklarına, kamu yararına ve sosyal devlet anlayışına tamamen aykırı, fahiş elektrik zamları getiren Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu kararlarının yürütmesinin durdurulması ve iptali amacıyla Türkiye Barolar Birliği tarafından iptal davası açılmıştır. Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.”

Elektrik Piyasası Kanunu MADDE 1 – (1) Bu Kanunun amacı; elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösteren, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin yapılmasının sağlanmasıdır.

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir.

Paylaşın

TBB’den Sedef Kabaş Açıklaması: Korku İklimi Yaratılmak İsteniyor

Türkiye Barolar Birliği (TBB),  Tele1’de katıldığı programda söyledikleri nedeniyle dün gece (22 Ocak) gözaltına alınan ve çıkarıldığı mahkemede ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ suçlamasıyla tutuklanan Gazeteci Sedef Kabaş’a ilişkin açıklama yaptı. 

“İfade özgürlüğüne” vurgu yapılan yazılı açıklamada, “‘Cumhurbaşkanına hakaret suçu’nun ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına yönelik için bir araç haline getirildiği” belirtildi.

Yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 26., İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 19. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi uyarınca herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Gerek Anayasa’da gerekse Sözleşme’de ifade özgürlüğünün sınırlanabileceği haller düzenlenmiş ve ifade özgürlüğünün sınırları söz konusu düzenlemeler ve yargı içtihatlarıyla belirlenmiştir.

AYM ve AİHM kararları

Önemle ifade edilmelidir ki; kamuoyunu bilgilendirmekle ve kamuoyunun bir görüş oluşturmasına imkan sağlamakla görevli gazetecilerin ifade özgürlüğü söz konusu olduğunda, özgürlük ve hak alanı çok daha geniş bir çerçevede ele alınmaktadır.

Keza, politikacıların ve kamuoyuna mâl olmuş kişilerin eleştiriye tahammüllerinin de daha geniş olması beklenmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin uzun yıllara yayılmış çok sayıda kararına yansıdığı üzere kamu yetkililerinin eleştiriler karşısında diğer kişilerden daha az koruma sahibi olması beklenmektedir.

“Gözdağı niteliği taşıyor”

1986 tarihli Lingens v. Avusturya kararından bu yana bir politikacıya karşı yapılan eleştirinin sınırının özel bir kişiye yapılandan daha geniş olması gerektiği yüzlerce farklı kararda vurgulanmış, Anayasa Mahkemesi de kendi içtihadını bu doğrultuda oluşturmuştur.

Türk hukukunda özel bir ceza düzenlemesi konusu olan ve Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesinde düzenlenen ‘Cumhurbaşkanına hakaret suçu’, ülkemizde yoğunlukla ifade özgürlüğünün kısıtlanması için bir araç olarak kullanılmakta, bu kapsamda yapılan soruşturmalar, gözaltı işlemleri ve tutuklamalar, evrensel hukuk prensipleriyle çelişmekte ve kamuoyu üzerinde bir baskı yaratma vazifesi görmekte, gözdağı niteliği taşımaktadır.

“Korku iklimi yaratılmak isteniyor”

Gazeteci Sedef Kabaş’ın soruşturmaya konu ifadelerinin ifade özgürlüğü sınırlarını aşıp aşmadığı konusunda değerlendirme yapmak yetkisi, yukarıda belirttiğimiz ulusal ve uluslararası standartlar çerçevesinde muhakkak ki bağımsız yargı mercilerine aittir.

Ancak TCK 299. madde kapsamında yürütülen bir soruşturmada sabaha karşı gözaltı işlemi yapılması, hiçbir tutuklama sebebi olmadığı halde verilen tutuklama kararı, bu kararın bir tedbir değil kamuoyu nezdinde korku iklimi yaratılmasının bir parçası olduğunu göstermektedir.

Türkiye Barolar Birliği olarak Anayasa ve uluslararası insan hakları belgeleri ile yargı içtihatlarının belirlediği sınırlar çerçevesinde ifade özgürlüğünün savunuculuğunu yapmaya devam edeceğimizi, süreci yakından takip ettiğimizi kamuoyunun bilgisine sunarız.”

Paylaşın

TTB’nin Yeni Başkanı Erinç Sağkan Oldu

Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) yeni başkanı Erinç Sağkan oldu. Sağkan, seçim zaferi sonrası yaptığı açıklamada, “Hiçbir kapı bir avukata kapalı olamaz. Öncelikle yapacağımız iş o kapılar açılacak. Gerçekten nasıl ulaşılabilir bir Türkiye Barolar Birliği olacağını herkes görecek” dedi.

Haber Merkezi / TBB’nin Ankara’daki binasında yapılan 36’ıncı Olağan Genel Kurul’da seçim heyecanı yaşandı. Mevcut Başkan Metin Feyzioğlu, Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan ve dün genel kurulda konuşabilmek için aday olan Mardin Barosu delegesi Medeni Ayhan yarıştığı seçimde oy verme işlemi saat 10.00’da başlayıp 17.00’de sona erdi.

348 delegenin oy kullandığı seçimde 182 oy alan Erinç Sağkan, Türkiye Barolar Birliği’nin yeni başkanı oldu. Feyzioğlu ise 156 oy aldı. Seçim zaferi sonrası ilk açıklamasını yapan Erinç Sağkan, “Hiçbir kapı bir avukata kapalı olamaz. Öncelikle yapacağımız iş o kapılar açılacak. Gerçekten nasıl ulaşılabilir bir Türkiye Barolar Birliği olacağını herkes görecek” dedi.

Erinç Sağkan, genel kurul öncesi sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda ise, “Bu Genel Kurul; hukuk üstünlüğü diyenlerle hukuku teferruat olarak gören zihniyetin, meslek için çalışanlarla, lütuf siyasetinin, benimsemekte ötekileştirmenin, cesaretle tahakkümün mücadelesidir” demişti.

Sağkan’ın listesinde Aydın Barosu Başkanı Gökhan Bozkurt, Trabzon Barosu Başkanı Sibel Suiçmez, Bursa Barosu Başkanı Gürkan Altun, eski Adana Barosu Başkanı Veli Küçük, Kırklareli Barosu Başkanı Turgay Hınız, Aksaray Barosu Başkanı Ramazan Erhan Toprak, eski Muş Barosu Başkanı Abdulbaki Çelebi, Şırnak Barosu delegesi Ali Bayram, Ankara Barosu delegesi İsmail Cumhur Bozkurt, yönetim kurulu adayları oldu.

Çoklu baro düzenlemesiyle birlikte Genel Kurul’da oy hakkı bulunan delege sayısı 477’den 348’e düşürülmüş; İstanbul ve Ankara gibi büyük baroların TBB delege sayısı azaltılmış, Anadolu barolarının oy hakkı ise güçlendirilmişti.

Paylaşın