Doğu Ve Güneydoğu’daki 15 Barodan Provokasyonlara Karşı Tedbir Alınması Çağrısı

14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine günler kala, aralarında Diyarbakır, Mardin ve Van barosunun da olduğu 15 baro provokasyonlara karşı tedbir alınması çağrısı yaptı.

15 baro tarafından yapılan açıklamada, “Seçim sürecinin güvenilirliğini ve kamuoyunun sürece duyduğu güveni artırmak için tüm yetkilileri, Anayasa ve yasalarla tanımlanan sınırlar çerçevesinde görevlerinin gereklerini yerine getirmeye davet ediyor; tüm siyasetçileri, toplumsal gerginliğe sebep olacak propaganda dilinden uzak durmaya davet ediyoruz.

Seçimin bir demokrasi şöleni olduğunu hatırlatıyor; tüm yurttaşların, hiçbir ayrımcılığa uğramadan, seçme ve seçilme hakkını daha etkin ve daha eşit kullanabilmesi için ilgili kamu görevlilerinden gerekli önlemleri almasını talep ediyoruz.” ifadelerine yer verildi.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum’da yaptığı konuşma sırasında taşlı saldırıya uğramasının ardından Doğu ve Güneydoğu’daki 15 baro provokasyonlara karşı tedbir alınması çağrısı yaptı.

Ağrı, Adıyaman, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Hakkari, Kars, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak, Tunceli ve Van Baroları adına yapılan ortak yazılı açıklamada, seçim propagandalarının yoğunlaştığı bir dönemde; dün Erzurum’da yaşananların seçim süreci ve güvenliği açısından endişelere yol açtığı belirtildi.

VOA Türkçe’den Mahmut Bozarslan’ın aktardığına göre, provokasyonlara karşı gerekli önlemlerin alınması çağrısı yapılan açıklamada, şu görüşlere yer verildi:

“Seçim sürecinin güvenilirliğini ve kamuoyunun sürece duyduğu güveni artırmak için tüm yetkilileri, Anayasa ve yasalarla tanımlanan sınırlar çerçevesinde görevlerinin gereklerini yerine getirmeye davet ediyor; tüm siyasetçileri, toplumsal gerginliğe sebep olacak propaganda dilinden uzak durmaya davet ediyoruz.

Seçimin bir demokrasi şöleni olduğunu hatırlatıyor; tüm yurttaşların, hiçbir ayrımcılığa uğramadan, seçme ve seçilme hakkını daha etkin ve daha eşit kullanabilmesi için ilgili kamu görevlilerinden gerekli önlemleri almasını talep ediyoruz.”

Paylaşın

12 Baro Başkanına ”Pençe -Kılıç” Soruşturması

TSK’nin, Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyine 20 Kasım’da düzenlediği ve ”Pençe -Kılıç” adı verilen herakatının barış zeminine zarar verdiğini savunan ortak bir yazılı açıklayan 12 baro başkanı hakkında soruşturma açıldı.

Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, Adalet Bakanlığı’nın izin vermesi halinde baro başkanlarının ifadelerinin alınabileceğini söyledi.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Ağrı, Batman, Bingöl, Tunceli, Diyarbakır, Hakkari, Mardin, Muş, Siirt, Urfa, Şırnak ve Van Baro başkanları hakkında soruşturma açtı.

Haklarında soruşturma açılan 12 baro başkanı TSK’nin, Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyine 20 Kasım’da düzenlediği ve ”Pençe -Kılıç” adı verilen herakatının barış zeminine zarar verdiğini savunan ortak bir yazılı açıklama yayınlamışlardı.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu, ortak açıklamada ismi geçen 12 baro başkanı hakkında “Türk Ceza Kanununun 301. maddesi kapsamında “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin Kurum ve Organlarını aşağılama” suçu şüphesiyle soruşturma açıldı.

“Her koşulda barışı savunmalıyız” başlığıyla yayınlanan ortak açıklamada barolar, Kürtlerin yoğun yaşadığı alanlara askeri operasyonlar düzenlemenin sorunu derinleştirdiğini belirterek asıl yapılması gerekenin toplumun her kesimiyle barışmak olduğu ifade edilmişti.

Açıklamada, hükümete barışçıl siyasi çözümler araması çağrısı yapılmıştı.

BBC Türkçe’den Hatice Kamer’e soruşturma ile ilgili konuşan Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, Adalet Bakanlığı’nın izin vermesi halinde baro başkanlarının ifadelerinin alınabileceğini söyledi.

”Kürt sorununun güvenlikçi politikalar ile çözülmeye çalışıldığı dönemlerde barışçıl çözümler için yapılan açıklamalar bu tür soruşturmalar ile neticeleniyor. Daha önce de baromuz hakkında defalarca soruşturma açılmıştı. Açılan bu soruşturmalar da devletin bu dönem izlediği politikalardan bağımsız değil.”

Benzer açıklamalar nedeniyle daha önce başlatılan farklı soruşturmaların Baro yönetimine açıldığını hatırlatan Eren, ”Bu sefer soruşturmayı sadece benim adıma açmışlar” dedi.

Nahit Eren hakkında 301’nci maddeden açılmış devam eden dört ayrı soruşturma var.

Irak’ın kuzeyinde, Duhok vilayetinin Zaho ilçesinde, Perek adındaki tatil beldesine düzenlenen ve 9 kişinin hayatını kaybettiği saldırıyla ilgili açılan yapılan açıklamayla ilgili Diyarbakır Barosunun 11 kişilik yönetim kurulu üyelerinin tamamına soruşturma açılmıştı.

Paylaşın

DEVA Lideri Babacan’dan Tam Demokrasi Vurgusu

Partisinin çalışmaları için gittiği Tunceli’de halka seslenen DEVA Lideri Babacan, tam demokrasi vurgusu yaparak, “Kürt meselesini de Alevi meselesini de çözmenin aslında tam zamanıdır. Türkiye buna hazırdır. Ancak bu cesaret ve samimiyet işidir. Ankara’nın artık cesur olma vakti gelmiştir. Kangrenleşen sorunları çözme vakti gelmiştir. Yaraları sarmak, yaralı hafızaları adaletle onarmak, yarınlara umutla bakmak bizim elimizde” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Babacan, konuşmasının devamında, “Bizim hedefimiz çok açık. Kimliği, dili, dini, mezhebi, siyasi görüşü, yaşam felsefesi ne olursa olsun, herkesin eşit ve onurlu bir vatandaş olduğu Türkiye’dir. Bizim hedefimiz, ‘Hepimizin Türkiye’sidir. Demokratik bir devlet, hiçbir vatandaşını yok sayamaz. Hiçbir vatandaşını beriki, öteki diye ayırt edemez. Bizim hedefimiz tam demokratik Türkiye’dir” dedi ve ekledi:

“Biz demokratız. Bizi herkesten ayıran en önemli ortak paydamız budur. Biz öyle yarım demokratlardan, yüzde 70 demokratlardan değiliz. Biz tam demokratız. Yüzde 100 demokratız. Bizim için demokratlık bir duruştur. Demokratlık; diğerini anlama özelliğidir. Demokrat olmak, aynı zamanda saygı duymak, diğerkamlıktır. Demokrat olacağız. Özgür olacağız. Eşit olacağız.”

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, parti çalışmaları kapsamı gittiği Tunceli’de halka seslendi. Babacan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“DEVA Partisi’ne göre, bugün; Kürt meselesini de Alevi meselesini de çözmenin aslında tam zamanıdır. Türkiye buna hazırdır. Ancak bu cesaret ve samimiyet işidir. Ankara’nın artık cesur olma vakti gelmiştir. Kangrenleşen sorunları çözme vakti gelmiştir. Yaraları sarmak, yaralı hafızaları adaletle onarmak, yarınlara umutla bakmak bizim elimizde.

Biz; neyin hak, neyin imtiyaz olduğunu çok iyi biliriz. Hiç kimse için hiçbir imtiyaz da istemiyoruz. Biz sadece hakkın terazisinde eşitlenmeyi hedefliyoruz. ‘Eşit vatandaşlık’ hukuku diyoruz. Eşit vatandaşlığın Türkiye’nin pek çok sorununu çözme yönünde dev bir adım olacağını biliyoruz.

Demokrasi açığı Türkiye’de çok acılar yaşattı, yaşatıyor. Dersim, tarih boyunca ayrımcılığa, haksızlığa maruz kaldı. Bunu çok iyi biliyorum. Sözü yasaklayarak acıları saramazsanız. Sorunları inkâr eden, o sorunu hiçbir zaman çözemez.

“Kimse çıkıp ‘Alevi şöyle olur, böyle olur’ diye konuşmayacak”

İktidar, Alevi vatandaşlarımızı rahatlatacak adım atmak istiyorsa önce ayrımcılık hissettiren uygulamaların hepsine son verecek. Kimse çıkıp ‘Alevi şöyle olur, böyle olur’ diye kafasına göre konuşmayacak. Arkadaş, hiç kimseye, kimliğini nasıl yaşaması gerektiğini dayatamazsın. Biz burayı özgürlükler ülkesi yapacağız. Herkes kendi inancını, yaşam tarzını nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşayacak. Devletin görevi insanların inancına, yaşam tarzına şekil vermek değil.

Alevilerin kamuda istihdamının önündeki fiili engellerin hepsini biliyoruz. Bundan gerçekten çok rahatsızız. Hiçbir vatandaşımızın, devlette işe girerken, terfi alırken, üst düzey yönetici olurken ayrımcılığa uğramasına izin vermeyeceğiz.

Cemevlerine, camilere tanınan maddi ve diğer hakların tamamını tanıyacağız. Devlet camilere nasıl destek veriyorsa, aynısı cemevlerine uygulanacak. Bizim belediyelerimiz imar planlarında cemevlerine yer ayıracak. Özgürlükçü laiklik anlayışımızdan hiçbir zaman sapmayacağız. Tekrar ilan ediyorum: İktidarımız döneminde herkes hakkın terazisinde eşitlenecek.

İnsanıyla arasına mesafe koyan devlet anlayışına son vermek için siyasetteyiz. Bugün bizim aramızda bariyer falan yok. Beraberiz, birlikteyiz, yan yanayız. Biz; sevginin, barışın, demokrasinin ve eşitliğin türküsünü her dilde söylemek için bugün buradayız. Biz; Diyarbakır’da Dicle’nin kenarında kuzuyu hatırlayan, Ankara’ya dönünce kurdun yanı başında hizaya girenlerden olmadık.

“Hedefimiz tam demokratik Türkiye’dir”

Bizim hedefimiz çok açık. Kimliği, dili, dini, mezhebi, siyasi görüşü, yaşam felsefesi ne olursa olsun, herkesin eşit ve onurlu bir vatandaş olduğu Türkiye’dir. Bizim hedefimiz, ‘Hepimizin Türkiye’sidir. Demokratik bir devlet, hiçbir vatandaşını yok sayamaz. Hiçbir vatandaşını beriki, öteki diye ayırt edemez. Bizim hedefimiz tam demokratik Türkiye’dir.

Biz demokratız. Bizi herkesten ayıran en önemli ortak paydamız budur. Biz öyle yarım demokratlardan, yüzde 70 demokratlardan değiliz. Biz tam demokratız. Yüzde 100 demokratız. Bizim için demokratlık bir duruştur. Demokratlık; diğerini anlama özelliğidir. Demokrat olmak, aynı zamanda saygı duymak, diğerkamlıktır. Demokrat olacağız. Özgür olacağız. Eşit olacağız.”

Paylaşın

DBP’li Aydeniz İle HDP’li Öncü Hakkındaki Fezlekeler Cumhurbaşkanlığı’na Gönderildi

DBP Diyarbakır Milletvekili Saliha Aydeniz ile Tunceli’de polis aracına taş attığı öne sürülen HDP Tunceli Milletvekili Alican Önlü hakkındaki fezlekeler, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ tarafından imzalandı.

Haber Merkezi / Fezlekeler, TBMM’ye iletilmek üzere Adalet Bakanlığınca Cumhurbaşkanlığına gönderildi. Bundan sonra Cumhurbaşkanlığı fezlekeleri TBMM Başkanlığına gönderecek.

Süreç nasıl işliyor?

Hakkında suç isnadı bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmamasına ilişkin talepler, Adalet Bakanlığına sunuluyor. Bakanlık, talebi gerekçeli bir yazıyla Cumhurbaşkanlığına, Cumhurbaşkanlığı ise TBMM Başkanlığına iletiyor.

Meclis Başkanlığına gelen fezlekelerin gündeme alınmasındaki süreç, İçtüzüğe göre işliyor. Milletvekili dokunulmazlığı, İçtüzüğün “Yasama Dokunulmazlığı ve Üyeliğin Düşmesi” başlıklı dokuzuncu kısmının “yasama dokunulmazlığı” alt başlıklı birinci bölümünde düzenleniyor.

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki istemler, TBMM Başkanlığınca “Gelen Kağıtlar” listesinde yayınlanarak Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona havale ediliyor.

Söz konusu fezleke ile Meclis’teki mevcut fezlekeler, sevk edildikleri Karma Komisyonda bekletilebiliyor ya da komisyonda gündeme alınabiliyor. Fezlekelerin gündeme alınması halinde süreç başlıyor. Karma Komisyon toplanıyor ve hangi fezlekeye ait dosyayı değerlendireceğine karar veriyor.

Hazırlık Komisyonu kuruluyor

Hazırlık Komisyonu, kurulduğu andan itibaren en geç 1 ay içinde dosyayı inceleyerek raporunu hazırlıyor. Bu komisyon bütün kağıtları inceleyip gerekirse o milletvekilini dinliyor ancak tanık dinleyemiyor.

Hazırlık Komisyonu, yasama dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar alırsa dosya Karma Komisyona havale ediliyor. Karma Komisyon da 1 ay içinde Hazırlık Komisyonu raporunu ve eklerini görüşerek sonuçlandırıyor.

Karma Komisyon, dokunulmazlığın kaldırılmasına veya kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar veriyor.

Karma Komisyon kovuşturmanın ertelenmesini kararlaştırmışsa bu yöndeki raporu Genel Kurulda okunarak bilgiye sunuluyor. Bu rapora milletvekilleri tarafından 10 gün içinde itiraz edilmezse kesinleşiyor, itiraz edilmesi halinde ise rapor Genel Kurul gündemine alınıyor. İtiraz edilmeyen dosyalar Cumhurbaşkanlığına gönderiliyor.

Dokunulmazlığın kaldırılması yönündeki Karma Komisyon raporları, doğrudan Genel Kurul gündemine giriyor. Genel Kurul, raporu kabul ederek dokunulmazlığın kaldırılmasını kararlaştırabileceği gibi, raporu reddederek yargılamanın dönem sonuna ertelenmesine de karar verebiliyor.

Kovuşturma ertelenmiş ve bu karar Genel Kurulca kaldırılmamış ise dönem yenilenmiş olsa bile milletvekilliği sıfatı devam ettiği sürece ilgili hakkında kovuşturma yapılamıyor.

Genel Kurul aşaması

Milletvekillerine dağıtılan Karma Komisyon raporu, Genel Kurulda okunarak görüşülüyor. Biri lehte diğeri de aleyhte olmak üzere, iki milletvekili rapor üzerinde konuşma yapıyor.

Fezlekesi olan milletvekili isterse Hazırlık Komisyonunda, Karma Komisyonda veya Genel Kurulda kendi savunmasını yapabiliyor ya da başka bir milletvekili arkadaşına savunma yapması için bu hakkını verebiliyor.

Söz ve savunma talebi yoksa görüşmeler tamamlanıyor. Daha sonra Karma Komisyonun yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair raporu oylamaya sunuluyor. Genel uygulamaya göre açık oylama yapılıyor. Genel Kurulda dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin oylamada, karar yeter sayısı (151) yeterli oluyor.

Her dosya için ayrı oylama yapılıyor

Genel Kuruldaki oylamada, her milletvekili ve fezleke için ayrı oylama yapılıyor. Bir milletvekili hakkında iki dosya varsa iki dosya ayrı ayrı oylanıp karara bağlanıyor. Dokunulmazlık hangi dosya hakkında kaldırıldıysa yalnızca o fezleke hakkında yargılama yapılabiliyor. Milletvekilinin dönem sonuna bırakılan dosyası hakkındaki dokunulmazlığı devam ediyor.

Genel Kurul kararından sonra milletvekilinin dokunulmazlığı, söz konusu dosya için kaldırılmış oluyor.

Meclis Başkanlığı, dosyayı Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla Adalet Bakanlığına gönderiyor. Bakanlık da dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili hakkında gereğinin yapılması için dosyası ilgili savcılığa havale ediyor.

Savcılık da dosyanın ulaşmasının ardından soruşturmaya kaldığı yerden devam ediyor, söz konusu milletvekilini tutuklanması talebiyle mahkemeye de sevk edebiliyor ya da tutuksuz olarak yargılanmasına da devam edebiliyor.

Dokunulmazlık kalkıyor, vekillik devam ediyor

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kalkmasıyla milletvekilliği düşmüyor, devam ediyor. Milletvekili maaşını alıyor ve diğer sosyal haklarından yararlanıyor. Tutuklanmamışsa Meclise gelerek yasama çalışmalarına da katılabiliyor.

Ancak milletvekili hakkındaki ceza kesinleştikten sonra Genel Kurulda okunuyor ve o zaman milletvekilliği düşürülüyor.

Milletvekilinin yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine karar verilmesi halinde, Genel Kurul kararının alındığı tarihten itibaren 7 gün içinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptal için Anayasa Mahkemesine başvurabiliyor. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini 15 gün içinde kesin karara bağlıyor.

Paylaşın

HDP ‘Üçüncü Yol’ İçin Nabız Yoklamaya Başladı

Halkların Demokratik Partisi (HDP) kurmayları, Tunceli de siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileriyle bir araya geldi. Toplantıda bir konuşma yapan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, en geniş demokrasi ittifakını oluşturmaya çalışacaklarını söyledi.

Haber Merkezi / Mithat Sancar, Türkiye’nin çoklu krizle karşı karşıya olduğunu savunarak, bu krizleri aşmak için ittifaklara ihtiyaç olduğunu vurguladı. Demokrasi ittifakı kurma çalışmaları çerçevesinde, görüş alışverişi yapmak amacıyla toplantı düzenlediklerini ifade eden Sancar, iktidarın kendisinden farklı olan bütün çevreleri, çeşitli yöntemlerle ezme ve susturma yolunu var oluş sebebi olarak belirlediğini söyledi.

Bunun karşısında durmak için demokrasi ittifakı kurmaya çalıştıklarını vurgulayan HDP Eş Gel Başkanı Sancar “Demokrasi İttifakı’nı biz en geniş birliktelik olarak tasavvur ediyor, tarif ediyoruz. Bu çerçevede sol, sosyalist 8 parti ve oluşum olarak bir araya geldik. Görüşmeleri devam ettirme kararı aldık. Bunu da basına ortak bir açıklamayla duyurduk. İnanç çeveleriyle aynı şekilde görüşmeler müzakereler yürütüyoruz. Yine Kürdi partilerle bu çerçevede müzakerelerimiz var. Yerel yönetim seçimlerinden kalma ittifakımızı daha da genişletme amacındayız. Kısacası bu ülkede sömürülen, ezilen, dışlanan bütün mağdur ve mazlum kesimleri bir araya getirecek en geniş demokrasi ittifakını kurma amacındayız” dedi.

“Demokrasi ittifakı sadece seçimlere yönelik değil”

Olası bir ittifakın sadece seçimlere yönelik olmayacağını vurgulayan Sancar, ortak mücadele zemini kurmaya çalışacaklarını ifade etti. Demokrasi ittifakını toplantılardan çıkacak sonuçlara göre belirleyeceklerini hatırlatan Mithat Sancar, şöyle devam etti;

“Seçimlerin çok önemli olduğunun farkındayız. Önümüzde Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri var. Erken veya zamanında ne zaman yapılırsa yapılsın bu seçimlerin, Türkiye’nin önümüzdeki yıllarını belirleyecek kritik bir dönemeç olduğunun farkındayız. Bu nedenle seçimlerin önemini yok saymıyoruz ama sadece seçimlere indirgenmiş ittifak tartışmalarını kısır ve sıkıntılı olduğunu düşünüyoruz. Yani seçimlere odaklı bütün tartışmaların sorunlara çözüm olma konusunda yetersiz kalacağı yönünde inancımız var. Bu inancın gereği olarak Demokrasi İttifakı’nın temelini ortak mücadele olarak açıkladık. Ortak mücadeleyi bütün bu saydığım kesimleri içerecek bir birliktelik olarak hedefledik, öyle de tarif edip yürüyoruz. Sizlerden gelecek olan önerilerle en geniş demokrasi ittifakını kurmak konusunda yapılması gerekenlere dair de fikirler ve öneriler alacağız. Buradan büyük faydalar üreteceğiz, yolumuzu belirlerken bunlardan yararlanacağız.”

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın toplantıda yaptığı konuşmanın tam metni şöyle;

“Sevgili canlar, hepiniz hoş geldiniz. Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. Geçtiğimiz Haziran’da yine bu güzel şehrimizdeydik. Kültür inanç merkezi, direniş odağı bir coğrafyanın bu şehrinde bulunmaktan ve bir kez daha sizlerle bir araya gelmekten memnuniyet duyuyorum.

HDP olarak bizler yolumuzu bütün demokrasi güçleriyle birlikte belirlemek istiyoruz, yürüyüşümüzü halkla birlikte inşa etmek istiyoruz. O nedenle gittiğimiz şehirlerden bütün çevrelerle, demokrasi çevreleriyle bir araya gelip istişare toplantılarında bulunmayı arzuluyoruz ve bunlardan da yararlanıyoruz. Yolumuzu da sizlerle, halkımızla beraber yürüttüğümüz istişarelerden faydalanarak belirliyoruz.

Geçen buluşmada söylemiştim; burada bulunuşumuz bir olmak, iri olmak, diri olmak içindi. Yani Hacı Bektaş-ı Veli’nin bize rehber olarak verdiği bu talimatın gereğini yerine getirmek içindi. “72 millete bir nazarda bakmayan 40 yıl müderris olsa hakikatte asidir” sözleri ışığında, hakikatin ancak tartışarak bulunabileceği inancını taşıyarak bu toplantıları gerçekleştiriyoruz.

“Çoklu krizlere karşı çoklu birliktelik oluşturma mecburiyetimiz var”

Dersim’in çok yönlü sorunları var. Dersim birçok açıdan kuşatma ve saldırı altında ama bu saldırı ve kuşatma Türkiye’nin her tarafında geçerli. Kimlikleri, inançları doğayı, halkın kaynaklarını talan etmeyi aklına koymuş bir iktidar ve zihniyetle karşı karşıyayız.

Türkiye’de yaşanan krizlerin çok boyutlu olduğunu dile getiriyoruz. Çoklu krizlerle karşı karşıyayız. Bunları aşmak için çoklu birliktelikler ve ittifaklar oluşturma mecburiyetimiz vardır. Halkın değerlerine, halkın ekmeğine, halkın inancına, bütün değerlerine saldırılar var. Bu saldırıları ancak birlik olarak göğüsleyebiliriz. Ortak mücadele ile bunların üstesinden gelebiliriz. Bu toplantılarımızın amacı da budur. HDP olarak son kongremizde belirlediğimiz demokrasi ittifakı hedefi çerçevesinde bu çalışmaları hız kesmeden yürüttük ve yeni bir aşamasında Dersim’deyiz, sizlerle birlikteyiz. Bir kez daha geldiğimiz nokta itibariyle bunları sizlerle ele alacağız, tartışacağız.

“İktidar kendisinden farklı olanı susturmayı varoluş sebebi sayıyor”

Çoklu krizlerin temelinde bu yönetim anlayışı ve iktidar zihniyeti yer alıyor. Bu iktidar bir avuç sermayedara halkın kaynaklarını peşkeş çekiyor, ülkenin doğasını talan ediyor tekçi bir anlayışa baskıcı bir anlayışa sahiptir. Kendisinden farklı olan bütün çevreleri çeşitli yöntemlerle ezme ve susturma yolunu varoluş sebebi olarak belirlemiştir. Bu yolda giderken bütün güçlerin birbiriyle buluşmasını engelleyecek yöntemleri devreye sokuyor. Sürekli olarak ayrıştırma, kutuplaştırma ve gerilim politikaları uyguluyor. Bunu kendisine bağlı medya kuruluşuyla her gün yeniden ve yeniden gündeme taşıyor, ileriye götürüyor. Bu anlayışın karşısında ancak en geniş demokrasi ittifakını oluşturarak durabiliriz ve başarılı olabiliriz. O nedenle başlattığımız çalışmalar, takip ediyorsunuz çeşitli aşamalardan geçerek bize göre başarıya doğru ilerliyor. Elbette eksiklikler vardır, yapılması gereken vardır ama bugüne kadar yaptığımız çalışmaların verdiği neticeler bize umut veriyor.

“En geniş demokrasi ittifakını kurma amacındayız”

Demokrasi ittifakını biz en geniş birliktelik olarak tasavvur ediyoruz, tarif ediyoruz. Bu çerçevede sol sosyalist 8 parti ve oluşum olarak bir araya geldik, görüşmeleri devam ettirme kararı aldık. Bunu da basına ortak bir açıklamayla duyurduk. İnanç çerçeveleriyle aynı şekilde görüşmeler, müzakereler yürütüyoruz. Yine Kurdi partilerle bu çerçevede müzakerelerimiz var. Yerel yönetim seçimlerinden kalma ittifakımızı daha da genişletme amacındayız. Kısacası bu ülkede sömürülen, ezilen, dışlanan bütün mağdur ve mazlum kesimleri bir araya getirecek en geniş demokrasi ittifakını kurma amacındayız.

“Seçimlere indirgenmiş ittifak tartışmaları sıkıntılıdır “

Bu yöndeki çalışmaların temelini ortak mücadele olarak adlandırıyoruz. Yani demokrasi ittifakı olarak kastettiğimiz sadece seçimlere yönelik bir ittifak değil. Bütün bu haksızlıklara, zulümlere karşı ortak mücadeledir. Ortak mücadele zeminini ve hattını oluşturabilirsek seçimler için en geniş ittifakı oluşturmayı sağlarız. Seçimlerin çok önemli olduğunun farkındayız. Önümüzde cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri var. Erken veya zamanında, ne zaman yapılırsa yapılsın bu seçimlerin Türkiye’nin önümüzdeki yıllarını belirleyecek kritik bir dönemeç olduğunun farkındayız. Bu nedenle seçimlerin önemini yok saymıyoruz ama sadece seçimlere indirgenmiş ittifak tartışmalarının kısır ve sıkıntılı olduğunu düşünüyoruz. Yani seçimlere odaklı bütün tartışmaların sorunlara çözüm olma konusunda yetersiz kalacağı yönünde inancımız var. Bu inancın gereği olarak demokrasi ittifakının temelini ortak mücadele olarak açıkladık. Ortak mücadeleyi bütün bu saydığım kesimleri içerecek bir birliktelik olarak hedefledik, öyle de tarif edip yürüyoruz. En geniş demokrasi ittifakını kurma konusunda yapılması gerekenlere dair de sizlerden fikirler ve öneriler alacağız. Buradan büyük faydalar üreteceğiz, yolumuzu belirlerken bunlardan yararlanacağız.

“Dersim’in yaşadığı saldırılar sistematiktir”

Dersim’in yaşadığı sıkıntıların farkındayız. Dersim’in yaşadığı saldırıların sistematik olduğunun bilincindeyiz. Türkiye’de kurulmak istenen zihniyetin bir laboratuvar araştırması olarak görülmesi gerekiyor. İnancına, doğasına, coğrafyasına, diline saldırılan bir kenttir Dersim. Çünkü Alevilik bugün her alanda ayrımcılığa maruz kalan bir inanç. Sadece son örneklere, son tartışmalara baktığımızda bunları çarpıcı bir şekilde görmemiz mümkün.

Biliyorsunuz cemevleri ibadethane olarak kabul edilmiyor. Son elektrik zamlarından sonra gelen faturalar cemevlerinin çalışmalarını yürütmesini engelleyecek kadar yüksek. Cemevlerine gelen elektrik faturaları ticarethane tarifesinden hazırlanıyor ve ticarethane tarifesine göre ödeme yapmaları isteniyor. Bugün özelleştirilmiş olan elektrik sektörü tam bir soygun sektörü ve iktidar yandaşlarını en fazla besleyen alan.

“Yüksek faturaların ticarethane tarifesiyle cemevlerine ödetilmesi çok açık ayrımcılıktır” 

Halkın evlerinde yüksek elektrik faturalarıyla karşılaştıklarını biliyoruz. Ancak camiler, mescitler, kiliseler ve sinagoglarda ibadethane statüsü nedeniyle ödenmezken, elektrik faturalarının bu kadar yüksek meblağlarda ticarethane tarifesiyle cemevlerine ödetilmesi çok açık ayrımcılıktır ve saygısızlıktır. HDP, bütün inançların eşitliğini ve özgürlüğünü savunan bir partidir. Alevi kimliğine dönük saldırıların ve ayrımcılığın son bulmasını en samimi ve kararlı bir şekilde talep eden ve bu yönde mücadele yürüten bir partidir. Kuruluşumuzdan beri bütün inançların katılımı, eşit etkisi ve ağırlığı olsun istedik. Parti yapımız böyledir. İnançlara saygı partimizin doğasında vardır, partimizin kimliğinin ayrılmaz bir parçasıdır.

“Dersim bir direniş kentidir”

Öte yandan Dersim’e yönelik saldırılar, doğaya yönelik saldırıların özel bir örneğini oluşturacak yoğunluktadır. Munzur üzerinde çok sayıda HES yapılıyor, bu HES’ler Munzur’un neredeyse kurumasına ve özünü kaybetmesine neden oluyor. Sadece Munzur’la sınırlı kalmıyor etkiler. Munzur Dağı ve bütün Dersim doğası maden ruhsatlarıyla talan edilmek isteniyor. Oysa Dersim kültürü, bütün bunları içerecek bir bütünlüğe sahiptir. Yani inanç, din, dil, kültür, doğa hepsi iç içe geçerek Dersim kimliğini bütünlüklü olarak oluşturmaktadır.

Dersim’in bu şekilde saldırılara maruz kalmasının, bu saldırılara sistematik bir şekilde uğratılmasının nedenlerini çoğumuz biliyoruz. Dersim aynı zamanda direniş kentidir, boyun eğmeme geleneğinin kentidir. Zulme, baskıya, zorbalığa karşı çıkan direnişin ve mücadelenin zaferidir. O nedenle Dersim’in kimliğini her türlü yolla yok etme planları tesadüf değildir. Sistemli yürütülmesi de ayrıca bu söylediklerimizi kanıtlıyor. Dersim’de kimliği yozlaştırma ve yok etme çabaları aynı zamanda yozlaştırma yöntemleriyle de yürütülüyor. Hepimiz farkındayız, son yıllarda burada başta üniversite olmak üzere çeşitli alanlarda cemaatlerin ve tarikatların hakimiyetine geniş bir saha açıldı. Bu yolla Dersim’in kimliği başka yönden de asimile edilmek isteniyor.

“Dersim’in garnizona çevrilmesi yoksulluğu derinleştiriyor” 

Yine yoksulluk ve işsizlik bağlantılı çeşitli sorunlar dolayısıyla göçler yaşanıyor. Dersim durmadan göç veren bir kent haline geliyor. Bugün genç nüfusun en az olduğu şehirlerden biri de Dersim’dir. Yine üretim alanında, meraların ve yaylaların yasaklanması ve güvenlik bölgeleri ilan edilen bölgeleriyle Dersim’in adeta bir garnizona çevrilmesi yoksulluğu derinleştiren faktörlerdir.

“Eğer ortak mücadeleyi başarabilirsek bütün bu saldırıları durdurabiliriz”

Böylece Dersim insansızlaştırmak, inançsızlaştırılmak ve kimliğinden koparılmak isteniyor. Bütün bu saldırılara karşı duruşun tek yolu vardır o da ortak mücadele. Eğer hepimiz demokrasi, adalet, eşitlik ve özgürlük çerçevesinde ortak mücadeleyi başarabilirsek Dersim’de bütün bu saldırıları durdurabiliriz. Türkiye’de de aynı başarıyı yakalarız. Ortak mücadele gelecek dönemi kurmanın en vazgeçilmez yolu olarak karşımızda duruyor. Bir başka saldırı da kimliğin en önemli unsuru olan dile yöneliktir. UNESCO’nun yaptığı “Tehlike Altındaki Diller Dünya Atlası” çalışmasında Türkiye’de 18 dilin bu kategoride yer aldığı tespit edilmiş. 18 dil yok olma tehlikesi altındadır. Yani Kırmancki de yok olma tehlikesi altında yer alan dillerdendir. Ermenice, Hemşince, Süryanice Lazca gibi diller de yine yok olma tehlikesi altındaki dillerdir.

O nedenle bu saldırılar dediğimiz gibi boşuna değil. Dili yok etmek kimliği yok etmenin en etkili yöntemlerden biridir. Dile ve kimliğe sahip çıkma aynı zamanda kendi benliğine ve onuruna sahip çıkmaktır. Dillere yönelik saldırıları püskürtmenin, dilleri yaşatmanın yollarını hep birlikte bulmak zorundayız. Çünkü Türkiye’de bu zenginliği ve bu çeşitliliği koruyarak eşit ortak yaşamı inşa edersek eğer bütün halklar için güzel bir gelecek kurmuş olacağız. Güzel bir dünya kurmuş olacağız. Yeni bir yaşamı kurabilmek için de farklıkları koruyabilmemiz ve eşit muamele görebilecekleri bir düzen kurmamız gerekiyor. HDP olarak bunun için üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Eksiklerimiz olabilir, yetersiz kaldığımız konular da olabilir ama özeleştiri yapma ve sizden gelen eleştirileri dikkate alma konusunda samimiyiz.

“İktidar “verdim” dediği şeyleri geri almak için vakit kaybetmiyor”

Krizin ekonomik alanda en derin noktalara ulaştığını da verilerle her gün okuyoruz, yaşıyoruz. Asgari ücrete yapılan zammın, büyük bir şovla takdim edildiği günlerin üzerinden çok fazla zaman geçmedi ama asgari ücret açlık sınırının altına düştü. Yani bu iktidar “verdim” dediği şeyleri geri almak için, daha fazlasını almak için hiç vakit kaybetmiyor. Güya asgari ücrete, işçi memur ücretlerine zam yapıldı ve bunlar yüksek zamlar gibi yansıtıldı. Ama iktidarın zam furyası emekçilerin, halkın eline geçeni şimdiden eritti.

İşçiler her yerde direniyor. Gördüğümüz gibi bu direnişler sonuç da alıyor. Hakkını elde etmek ve sömürüye karşı çıkmak için direnen bütün işçilere, bütün emekçilere Dersim’den selam gönderiyoruz.

“Savaş politikalarına karşı çıkmak iktidarın temel anlayışına karşı çıkmaktır”

Sorumluluğumuz daha da ciddileşmektedir. Kısacası bizler emek için, adalet için, ekmek için, özgürlük için, demokrasi için ve barış için büyük mücadele ortaklığının kurulmasını istiyoruz. Ekmeği özgürlükten, iş ve aşı demokrasiden çıkarmamız mümkün değil. Bu iktidarın sömürü, talan, ayrımcılık ve ayrıştırma zihniyetinin en önemli aracı savaş politikalarıdır. Savaş politikalarına birlikte karşı çıkmak da bu iktidarın temel anlayışına karşı çıkmak demektir. Bu nedenle savaş politikalarını her alanda reddeden ortak duruşu her alana yaymak durumdayız. Savaş politikalarına karşı mücadele yürütüldüğünde aynı zamanda büyük barış için de büyük mücadele yürütülmüş olur. Amacımız Türkiye’de büyük barışı kurmaktır. Bu büyük barışın en büyük anahtarı da Kürt sorununda demokratik çözümdür. Ama sadece bundan ibaret değildir. İnançların eşitliğini ve özgürlüğünü sağlamaktır. Bugüne kadar ayrımcılıktan, katliamdan, zulümden açılan yaraları sarmanın yolu büyük yüzleşmedir. Yüzleşme için en önemli örneklerden biri Dersim Katliamıdır. Dersim Katliamıyla yüzleşmeden Dersim’e yönelik sistemli saldırıların sebebini ve amacını anlamak mümkün değildir. Katliam hangi zihniyetle yapıldıysa, o zihniyet bugün aynı nedenlerle Dersim’i hedef alıyor. O katliama neden olan zihniyetle yüzleşmek ve hesaplaşmak geleceği barış üzerine kurmanın en önemli şartlarından biridir. Bu sadece Dersim için değil bütün Türkiye, Türkiye’deki halklar ve inançlar için geçerlidir.

Bir kez daha bizlerin inançların özgürlüğü ve eşitliği, inançlara saygı konusunda herhangi bir taviz vermemizin söz konusu olmadığını belirtmek isterim. Son günlerde bir milletvekilimizin konuşması üzerinden yürütülen linç kampanyasına da kısaca değinmek istiyorum. Arkadaşımız, iktidarı eleştirirken kullandığı ifadelerinden dolayı “İslam inancına saldırmak”la suçlanıyor. Oysa HDP’nin herhangi bir inanca saygısızlık yapması doğasıyla, yapısıyla çelişir. Bizim herhangi bir inanca saygısızlık yapmamız düşünülemez. Konuşmanın bağlamından koparılarak buraya yerleştirilmesinin özel sebepleri olduğunu biliyoruz. İnanç üzerinden siyaset yürütme çabası, inancı istismar ederek iktidarı sürdürme hevesi ve hırsı bu iktidarın özelliğidir.

“İnançların tamamına saygıda kusurumuz olmaz”

Kendisinin bu özelliğini başkasına yansıtma yoluyla kampanyalar yürüterek sonuç almayı bekliyorsa iktidar yanılıyor. Bizlerin inançlara saygısızlık anlamına gelecek en ufak bir sözü ve davranışı olmaz, olamaz. Olduğunda da mutlaka bu kendi içimizde tartışılır, sorgulanır. Eğer gerçekten herhangi birimiz, herhangi bir şekilde bu ilkelerle bağdaşmayan bir tutum içinde olmuşsa bunun da değerlendirmesini kendi içimizde yaparız. İktidarın trollerinin ve yandaş basının HDP’ye inanç ve İslam düşmanlığı üzerinden saldırması, esasen ayrıştırma ve kutuplaştırma politikasının başka araçlarla her fırsatta yeniden devreye sokulmasından başka bir anlam taşımıyor. İnançların tamamına nerede olursa olsun saygıda en ufak bir kusurumuz olmaz. Buna izin vermemiz de söz konusu olmaz. Çünkü inançlara yönelik ayrımcılığın ne gibi derin yaralara yol açtığını bilen ve bunların olmadığı bir düzen inşa etmeyi hedefleyen bir partiyiz. O nedenle buradan yürütülen kampanyalara da aynı açık sözlülükle cevap verme konusunda en ufak bir sıkıntımız olamaz.

Sizleri dinlemektir esas buluşma nedenimiz. Tekrarlamak istiyorum önümüzde çok önemli bir görev var, tarihi bir görev. Geçen Haziran’da burada yaptığım konuşmada 2022 yılının final yılı olacağın söylemiştim. Tekçi, baskıcı, talancı, rantçı, zihniyet ile eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik ve adalet arayan zihniyet arasında hesaplaşmanın final yılı olacağını belirtmiştim. Bu final yılının gereğini yapabilmek, bu final mücadelesinin hakkını verebilmek için birleşmemiz gerekiyor. Ayrışma nedenlerini değil buluşma noktalarını bulmamız ve onlara yoğunlaşmamız gerekiyor. Nerelerde buluşabileceğimizi konuşmamız gerekiyor.

“Farklılıklarımızla ortak hedefe yürümeyi öneriyoruz, bunun en önemli merkezinin de Dersim olacağına inancımız tamdır”

Mücadele ortaklığı aynı zamanda birlikte tartışmayı da içerir, sorgulamayı ve eleştiriyi de içerir. Eğer birbirimize eleştirimiz, birbirimize herhangi bir uyarımız olacaksa omuz omuza yürürken bunu yapmanın önünde herhangi bir engel yoktur. İlkelerimiz ve hedeflerimiz bellidir. Bunların içini, mücadele ortaklığında ve sahada hayatın her alanında doldurmamız asıl bekleyen görevdir. Elbette farklı fikirler olacaktır. En geniş demokrasi ittifakı dediğimiz zaman herkesin bütün fikirlerde aynılaştığı bir buluşmayı kastetmiyoruz, aksine farklılıklarımızla ortak hedef yürümeyi öneriyoruz. Bunu başaracağımıza inancımız tamdır. Bunun en önemli merkezinin de burası olacağına, Dersim olacağına inancımız tamdır. Dersim zorluklara rağmen farklılıkları ayrışma nedeni yapma tuzağına düşmeyecektir. Tam tersine bütün farklılıklarıyla buluşarak ortak hedefe yürümenin en güçlü örneğini ortaya koyacaktır.”

Paylaşın

Tunceli: Sütlüce (Harçik) İçmecesi

Sütlüce (Harçik) İçmecesi; Tunceli’nin Merkez İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Tunceli Merkezi’ne 4 kilometre uzaklıktadır. Tunceli-Erzincan karayolu kenarındadır. İki kaynak halinde olan suyun akım değeri, saniyede 2.4 litredir.

Kaplıca suyunun sıcaklığı 24.5 derecedir. Maden suyu olarak kullanılabilecek nitelikte olan bu radyoaktif kaynak değerlendirilmediği için doğada akıp gitmektedir.

Kaplıca suyundan sadece yöre halkı yararlanmaktadır. Tunceli’ye yolunuz düşerse uğramanız gereken yerler arasındadır.

Paylaşın

Tunceli: Karaderbent Kaplıcası

Karaderbent Kaplıcası; Tunceli’nin Pülümür İlçesi, Karaderbent Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır.

Kaplıcaya, şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Kaplıcanın Pülümür’e uzaklığı 13 kilometredir. Kaplıca suyunun akım değeri saniyede 0.2 litredir. Sıcaklığı 25
derece olan kaplıcanın, PH değeri 6.0’dır.

Kaplıcanın romatizma ve çeşitli cilt hastalıklarına iyi geldiği söylenmektedir. Uzun zamandır kullanılmayan kaplıca son dönemde yapılan yatırımlarla yeniden bölge insanın ilgi gösterdiği yerlerden olmuştur.

 

Paylaşın

Tunceli: Harik (Aşağı Doluca) Kaplıcası

Harik (Aşağı Doluca) Kaplıcası; Tunceli’nin Nazimiye İlçesi, Aşağı Doluca Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır.

Nazımiye İlçe Merkezine uzaklığı 16 kilometredir. Kaplıcaya, şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Etrafı küçük ağaçlardan oluşan ormanla çevrili Kaplıca, vadinin içindedir. Harik Kaplıcası’nın suyu da tek kaynaktan çıkmaktadır.

Suyun akım değeri saniyede 2 litredir. Sıcaklığı, 39 derece, PH değeri 5.0’dır. Harik Kaplıcası’nda bir konaklama tesisi vardır.

Kalsiyum sülfatlı ve sıcak sular grubundan olan kaplıca suyunun romatizmal hastalıklar, kırık-çıkık sekelleri ve kadın hastalıkları tedavisinde banyo olarak kullanılması uygun görülmektedir.

Paylaşın

Tunceli: Bağın (Dedebağ) Kaplıcası

Bağın (Dedebağ) Kaplıcası; Tunceli’nin Mazgirt İlçesi, Dedebağ Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Peri Suyu’nun kenarındaki kaplıca Mazgirt’e uzaklığı 65 kilometredir. Bağın Kaplıcası, öncelikli kaplıca sınıfına girmektedir. Su, saniyede 5 litre olarak tek kaynaktan çıkmaktadır.

Sıcaklığı 35 derece, ph değeri ise 5.0’ dır. Bağın Kaplıcası, kalsiyum sülfatlı, sodyum sülfatlı ve klörür bikarbonatlı sular gurubundandır.

Bir kaplıca için avantajlı kabul edilebilecek bu nitelikleri nedeniyle Bağın Kaplıcası, romatizmal hastalıklara, kırık-çıkık tedavisi vekadın hastalıklarına iyi gelmektedir.

Safra kesesinin temizlenmesi için kaplıca suyunun içilmesi önerilmektedir. Kaplıca alanında 30 yataklı ve tek bir konaklama tesisi bulunmaktadır.

Ayrıca günübirlik ziyaretçilerin de kullanımına açık olan yeme-içme ve çay bahçesi tesisleri bulunmaktadır. Kaplıca çevresi bitki örtüsü bakımından oldukça yoksun olmakla birlikte dik kaya yamaçları doğal peyzaj açısından güzel görüntüler sunmaktadır.

Paylaşın

Tunceli: Anafatma İçmecesi

Anafatma İçmecesi; Tunceli’nin Merkez İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

İl merkezine yaklaşık 7 kilometre uzaklıktadır. Kaplıcanın bulunduğu yerde bir dinlenme ve yeme içme tesisi vardır.

Kaplıca suyu, tek kaynaktan çıkmaktadır. Suyun akım değeri saniyede 3 litredir. Kaplıcanın sıcaklığı 25 derecedir. PH değeri 6.5’tur.

Yaklaşık 3 dönümlük bir alanda çıkan kaplıca suyundan sadece yöre halkı yararlanmaktadır. Tunceli’ye yolunuz düşerse mutlaka uğramanız gereken yerler arasındadır.

Paylaşın