Vergi Zamları: TMMOB: Seçim Bitti, Pembe Tablo Gitti

Seçimlerin ardından birbiri ardına gelen zamlar ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile yapılan vergi-harç bedeli artışlarına ilişkin açıklama yapan TMMOB, “Kısa zaman önce gerçekleştirilen seçimler öncesinde ekonominin ne kadar iyi olduğunu, ülkenin ne kadar büyüdüğünü, refahın ne kadar arttığını dile getiren AKP iktidarı, seçimlerin hemen ardından gerçek yüzünü göstererek, birbiri ardına zam ve vergi artışlarına başladı” değerlendirmesinde bulundu.

Haber Merkezi / Açıklamanın devamında, “Uzun yıllardır devam eden ekonomik kriz nedeniyle alım gücü iyice düşen geniş halk kesimlerinin hayatını iyice zorlaştıran bu zam ve vergiler, ekonominin içinde bulunduğu gerçek durumu gösterdiği kadar, AKP’nin yalana ve sahte algılara dayalı siyaset anlayışını da göstermektedir” ifadelerine yer verildi.

Açıklamanın sonunda ise, “AKP’nin kendi iktidarını sürdürebilmek için yarattığı devasa ekonomik yükün halka yüklenmesine, krizin bedelinin emeğiyle geçinen kesimlere ödetilmesine sessiz kalmayacağız. Yeni bir zam dalgası yaratacak vergi artışları ve harç zamları derhal geri alınmalıdır. Halkın cebindeki paranın değerini her geçen gün düşüren hayat pahalılığına ve zamlara artık son verilmelidir” denildi.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), son dönemde yapılan zamlar, yaşanan hayat pahalılığı ve yüksek enflasyona ilişkin yazılı açıklama yaptı. TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Kısa zaman önce gerçekleştirilen seçimler öncesinde ekonominin ne kadar iyi olduğunu, ülkenin ne kadar büyüdüğünü, refahın ne kadar arttığını dile getiren AKP iktidarı, seçimlerin hemen ardından gerçek yüzünü göstererek, birbiri ardına zam ve vergi artışlarına başladı.

Uzun yıllardır devam eden ekonomik kriz nedeniyle alım gücü iyice düşen geniş halk kesimlerinin hayatını iyice zorlaştıran bu zam ve vergiler, ekonominin içinde bulunduğu gerçek durumu gösterdiği kadar, AKP’nin yalana ve sahte algılara dayalı siyaset anlayışını da göstermektedir.

Seçimlerin ardından Türk Lirası’nda yaşanan değer kaybına bağlı olarak ithalata dayalı her üründe büyük fiyat artışları yaşanmaktadır. Gıda maddelerinden akaryakıta kadar gündelik hayatımızın temel tüketim maddelerinde yüzde 30’lara varan zamlar, yurttaşlarımızın alım gücünü iyiden iyiye düşürmüş, yaşamlarını zorlaştırmıştır.

TÜİK’in artık hiçbir güvenilirliği olmayan enflasyon rakamlarıyla üzeri örtülmeye çalışılan bu pahalılık karşısında emekçilerin ücretleri her geçen gün erimektedir. Asgari ücretlere ve kamuda çalışanlara yapılan zamlar, yaşanan hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında hiçbir anlam ifade etmemektedir. AKP, kendi yaptığı zamları değersizleştirmek için yüksek enflasyonu bir ekonomi politikası haline getirmiştir.

İktidar, kendi politik tercihlerinin ve gösteriş ekonomisinin yarattığı yıkımın altında ezilen halkı rahatlatacak tedbirler almak yerine, krizin yükünü tümüyle yurttaşlara bindiren vergi ve harç zamlarıyla durumu daha da kötüleştirmektedir.

AKP’nin kendi iktidarını sürdürebilmek için yarattığı devasa ekonomik yükün halka yüklenmesine, krizin bedelinin emeğiyle geçinen kesimlere ödetilmesine sessiz kalmayacağız. Yeni bir zam dalgası yaratacak vergi artışları ve harç zamları derhal geri alınmalıdır. Halkın cebindeki paranın değerini her geçen gün düşüren hayat pahalılığına ve zamlara artık son verilmelidir.”

Paylaşın

TMMOB Ve TBB’den “Deprem Delilleri Karartılmasın” Uyarısı

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türkiye Barolar Birliği (TBB), Kahramanmaraş merkezli depremde binlerce kişiye mezar olan binaların yasalara uygun yapılıp yapılmadığının belirlenmesi için enkazlardan numunelerin alınması gerektiği uyarısında bulundu.

TMMOB Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, “Deprem sonrası arama kurtarma süreçleri sonrası şimdi enkaz kaldırma süreçleri başlayacak. Enkaz kaldırma süreçlerinde dikkat edilmesi gereken hususlara eğer dikkat edilmez ise her enkaz aslında bir delil ve bu delil karartmaya gidecek. Bütün binalardan bilirkişi eşliğinde beton ve demir numunelerinin alınması gerekiyor ve yıkılan binaların projesinin doğru yapılıp yapılmadığının ve zemin etütlerinin irdelenmesi gerekiyor ve bu konudaki sorumluların da açığa çıkarılarak cezalandırılması gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye Barolar Birliği (TBB) de Adalet Bakanlığı’na çağrı yaparak delil toplamanın hayati önemine dikkat çekti. Barolar Birliği açıklamasında, “Kusur durumlarının tespiti için, gönüllü avukatlar ve mühendislerden oluşan uzman heyetler tarafından delil tespitinin enkaz kaldırma çalışmalarından önce, hemen şimdi yapılması zorunludur. Binlerce meslektaşımızla birlikte gönüllü olarak görev almaya hazırız” denildi.

6 Şubat Kahramanmaraş depreminin etkilediği 10 ilde resmi rakamlara göre 12 binden fazla bina yıkılırken binlerce bina ağır hasar aldı. On binlerce kişiye mezar olan binalara dair uzmanlar, 17 Ağustos 1999 depremindeki delillerin yok edilmesi sürecini hatırlatıp, önemlerin bir an önce alınması çağrısını yaptı.

7.7 ve 7.5 şiddetindeki depremler 10 ilde büyük bir yıkıma yol açtı. Yıkılan binalar arasında 1999 öncesi yönetmeliklere göre yapılanlar da var, bu tarihten sonra yapılanlar da var. Hatta bazı yerlerde yeni sayılan 2-3 yıllık binalar da çöktü.

“Delil karartma olmasın”

Binlerce kişiye mezar olan bu binalara dair enkaz kaldırma çalışmalarına dikkat çeken Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, “Deprem sonrası arama kurtarma süreçleri sonrası şimdi enkaz kaldırma süreçleri başlayacak. Enkaz kaldırma süreçlerinde dikkat edilmesi gereken hususlara eğer dikkat edilmez ise her enkaz aslında bir delil ve bu delil karartmaya gidecek. Bütün binalardan bilirkişi eşliğinde beton ve demir numunelerinin alınması gerekiyor ve yıkılan binaların projesinin doğru yapılıp yapılmadığının ve zemin etütlerinin irdelenmesi gerekiyor ve bu konudaki sorumluların da açığa çıkarılarak cezalandırılması gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.

17 Ağustos 1999 depreminde enkaz kaldırma çalışmaları sırasında birçok delilin yok edildiğini anlatan Candan, “Enkaz kaldırmadan önce deliller toplanmadığı için ciddi bir yargılama süreci yaşanmadı. TMMOB bütün bilirkişilere çağrı yaptı. Barolar ve hukukçularla ile birlikte bu sürecin organize edilmesine çalışıyoruz” dedi.

Tezcan Karakuş Candan, yapılacak soruşturmalardan çıkacak cezaların önemli olduğunu da belirterek, bu durumun hukuka, bilime ve tekniğe aykırı yapı yapılmasını engelleyeceğini söyledi.

“Enkaz kalkarsa deliller yok olur”

17 Ağustos 1999 depremi döneminde Cumhuriyet Savcısı olarak soruşturmalarda görev alan isimlerden olan eski cumhuriyet savcısı Ali Özgündüz de delillerin toplanmasının yargılamalar açısından çok önemli olduğunu vurguladı. Özgündüz, “enkazlar kaldırılmadan önce yıkılan binalardan bilirkişi eşliğinde beton, demir numunelerinin alınması ve projeye aykırılıkların tespit edilmesi önemli. Binanın yıkılmış olması başlı başına ceza yargılanmasına yeterli değildir. Önemli olan yıkıma neden olan sebeplerin ve buna bağlı olarak sorumluların tespitidir. Projeye aykırılık, eksik ve kalitesiz malzeme kullanımı, sonradan binaya müdahale olmuş mu, denetimler yapılmış mı gibi başlıklar önemlidir” dedi.

“Enkazı kaldırırsanız delilleri yok etmiş olursunuz” diyen Özgündüz, “Delil yok olursa müteahhit, ‘uygun yaptım ama felaket çok büyüktü yıkıldı ne yapayım’ diyecek. Bunların olmaması için savunmalarda itibar edilip edilmeyeceğinin tespiti açısından o binanın ruhsat dosyaları ve numuneler alarak şimdiden ilerideki savunmaların önünü almamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“Yurt dışı çıkış yasağı gelmeli”

DW Türkçe’den Kıvanç El’e konuşan Ali Özgündüz, vatandaşların sulh hukuk mahkemelerinden tespit davası isteyebileceğini de belirterek, kısa sürede atılacak adımların önemine dikkati çekti. Özgündüz, savcılık gelmeden enkaz kaldırma durumu söz konusu olursa da hemen en yakın emniyet birimlerine ihbar edilmesi ve mutlaka fotoğraf ve görüntü ile kaydedilmesi gerektiğini vurguladı.

Özgündüz ayrıca, “1999 sonrası yasal düzenlemelere göre Yapı denetim yapılırken betonlardan laboratuvar testi yapılıyor. O raporların alınması lazım. Laboratuvar ve müteahhit kayıtları çok önemli delildir. Örneğin c30 tipi beton kullanması gerekirken c50 mi kullandı. Demir eksik mi bunlar önemli. İmar dosyaları hemen el konması lazım, bu aynı zamanda suçluların tespiti açısından da önemli ve olası sorumlular hakkında yurt dışına çıkışı yasaklanması açısından da adımlar acilen atılmalı aksi takdirde delil toplarsınız ama failler kaçmış olur” uyarısında da bulundu.

Bölgede şu an için 206 savcının görevlendirildiğini kaydeden Özgündüz, bunun da yeterli olmadığını dile getirdi.

Türkiye Barolar Birliği’nden çağrı

Türkiye Barolar Birliği (TBB) de Adalet Bakanlığı’na çağrı yaparak delil toplamanın hayati önemine dikkat çekti. Barolar Birliği açıklamasında, “Kusur durumlarının tespiti için, gönüllü avukatlar ve mühendislerden oluşan uzman heyetler tarafından delil tespitinin enkaz kaldırma çalışmalarından önce, hemen şimdi yapılması zorunludur. Binlerce meslektaşımızla birlikte gönüllü olarak görev almaya hazırız” denildi.

Adalet Bakanlığı da 10 ilde “Deprem Soruşturma Büroları” kurulması talimatı verdi.

Bakanlık yazısında savcı ve bilirkişiler eşliğinde yapı ruhsatı, yapı kullanım belgesi, mimari ve statik projelerin gecikmeksizin ilgili belediyeler, yapı sahipleri ve yapı denetim firmasından temin edilmesi istendi.

Delil tespit işlemlerinde, binaya dair adres, tapu kaydı, yıkıldığı deprem, yapı türü, taşıyıcı sistem, yapı ruhsatı veya yapı kullanım belgesi, varsa mimar ve betonarme statik proje bilgi ve belgelerin temin edilmesi istenirken genel enkaz görüntüsü, kolon, kiriş, döşeme ve temel yapının video ve fotoğraflarının çekilmesi, yapılardan numune alınması, aynı müteahhit tarafından yapılan sitede birden fazla yapı yıkılmış olması durumunda işlemlerin tek bir soruşturma dosyası üzerinden yürütülmesi istendi.

Paylaşın

Yeni Yasa Hazırlığına TMMOB Ve TTB’den Sert Tepki

İktidarın Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği’ne (TTB) yönelik yeni yasa hazırlığı, meslek odalarının tepkisine neden oldu. TMMOB, “İktidar bilimsel raporlarımıza kulak versin” derken TTB, düzenlemenin hak taleplerine bir darbe olacağını savundu.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) kimyasal silah kullandığını savunarak bunun araştırılmasını isteyen TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla tutuklanması sonrasında başlayan tartışmalar, meslek odalarının yasal statüsüne uzandı.

TTB’nin “Türk” ismine hakaret ettiğini savunan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, TTB’nin”Türk” ifadesini kullanan bir çatının altında görev yapmasının kabul edilemeyeceğini söyledi. Bu nedenle yasal bir düzenleme hazırlığına başladıklarını kaydeden Bozdağ, çalışma kapsamına TMMOB’unda dahil edileceğini açıkladı.

TTB: Hak arama sürecini parçalamaya yönelik düzenleme

İktidarın meslek odalarının yasal durumunu tartışmaya açması ve yeni bir yasal düzenleme hazırlığına başlaması, meslek odalarının tepkisine neden oldu.

DW Türkçe’den Eray Görgülü‘nün haberine göre, TTB Merkez Konseyi Üyesi Aydın Şirin, TTB’nin de TMMOB’un da demokrasinin vazgeçilmez kurumları olduğunu belirterek, seçimlerin de demokratik bir şekilde yapıldığını belirtti.

Pandemi sürecinde TTB olarak hem hekimlerin hem de diğer sağlık çalışanlarının özlük hakları ve ekonomik kazanımlarını gözettiklerini, bir yandan da halk sağlığını korumaya yönelik uyarılarda bulunduklarını hatırlatan Şirin, “Söylediklerimiz dönem dönem iktidarların sevmediği şeyler oluyor. Fakat biz toplumsal ve mesleki etik gereği bu çalışmaları yapmak durumundayız” dedi.

Barolarla ilgili yapılan düzenlemeyi hatırlatan Şirin, “Avukatlar arasında bir ikilik, meslek birliğinin bütünlüğünü bozan bir yaklaşım geliştirildi. Dolayısıyla bu hazırlanacak yasanın da meslek üyelerinin hak ve hukuk arama süreçlerini parçalamaya yönelik olacağını düşünüyoruz. Bu düzenleme hak taleplerine bir darbe olacaktır” dedi. Şirin, TBMM’ye sunulacak yasal düzenlemeyi gördükten sonra gerekli hukuki girişimleri de başlatacaklarını kaydetti.

TMMOB: Raporlarımızın içeriğine kulak versinler

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz da TMMOB’un Anayasa’nın 135’inci maddesine göre kurulmuş, kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olduğuna ve özel bir kanunu bulunduğuna dikkat çekti.

Şehir plancılığı, mühendislik, mimarlık gibi hizmetlerde politikalar ürettiklerini ve yanlış uygulamalar konusunda kamuoyunu uyardıklarını vurgulayan Koramaz, bu görevlerin de hem yasalarla hem de Anayasa ile belirlendiğini söyledi.

TMMOB yöneticilerinin yargı gözetiminde seçimlerle iş başına geldiğini de hatırlatan Koramaz, “Meslek odaları merkezi bütçeden pay almazlar. Çünkü bu kuruluşların görevlerini hakkıyla yapması için tüm siyasi saiklerden bağımsız olması gerekir” ifadesini kullandı.

Bu özerk yapının iktidarı rahatsız ettiğini öne süren Koramaz, 2002 yılından beri çeşitli yasal düzenleme hazırlıkları ile bu tür girişimlerin olduğunu ve şimdi de TTB ile bu konunun gündeme geldiğini söyledi. Madenlerden, ormanlara kadar yanlış gördükleri tüm uygulamalara karşı davalar açtıklarını ve kamuoyunu uyardıklarını kaydeden Koramaz, Amasra’da 41 madencinin yaşamını yitirdiği maden patlamasını hatırlattı.

Bugüne kadar çok defa kömür madenciliğinde yaşanan sıkıntıların altını çizdiklerini belirten Koramaz, “Bizim iktidardan beklentimiz, bizim yasalarımızla uğraşmasınlar. Bilimsel ve teknik olarak hazırladığımız raporların içeriğine kulak versinler” diye konuştu.

Alan: Anayasadaki bazı ilkeler göz ardı ediliyor

Danıştay eski Başkanı Nuri Alan ise, öncelikle hazırlanacak taslağın görülmesi gerektiğini ancak, söz konusu kuruluşların özerk kurumlar olması nedeniyle yeni düzenlemede anayasaya aykırı bir madde olmaması gerektiğini belirtti.

İktidarın bugüne kadar yaptığı düzenlemelerde anayasadaki bazı ilkeleri göz ardı ettiğini savunan Alan, “Artık, idari konuda, yürütme konusunda tek yetkili olan cumhurbaşkanının sözleri düzenleme yerine geçiyor” ifadesini kullandı.

Birçok uygulamanın anayasaya aykırı bir şekilde hayata geçirildiğini de iddia eden Alan, son olarak “dezenformasyon” yasası olarak bilinen Basın Kanunu hakkında değişiklik içeren kanuni düzenlemeyi örnek gösterdi.

Paylaşın

TMMOB Ve TTB’den İktidarın Düzenleme Adımına Sert Tepki

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) yöneticileri, iktidarın adımına tepki göstererek, “Bizlere yasayla verilen yetkileri budamak istiyorlar.  Her türlü açıklamayı, nereden gelirse gelsin bir tehdit unsuru olarak görüp bu kurumları dizayn etmeye çalışıyorlar” dediler.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, TTB ve TMMOB ile ilgili hazırlık yapıldığını açıkladı. Bozdağ’ın açıklamasına, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği’nden (TTB) tepki geldi.

Gazete Duvar’dan Serkan Alan’a açıklama yapan TTB Genel Sekreteri Vedat Bulut, şunları söyledi:

“Meslek örgütleriyle ilgili yapılacak olan düzenlemeler daha önce de gelmişti. Ancak seçimlerde meşruiyetlerini temin etmeden böyle bir işlem yapmaları son derece kendileri için sakıncalıdır. Tarihe böyle geçerler. Anayasa’nın 135’inci maddesini dikkate almaları gerekiyor. Barolarda bunu denediler başarılı olamadılar. Şimdi meslek örgütleriyle uğraşırlarsa zaten Türkiye’de demokrasi karnesi kırık, iyice deklare olurlar. Böyle bir adım atılırsa faşizan bir yönetim özleniyor demektir. Bunun da haziran ve temmuz ayında seçimlerde sonucunu alırlar.”

Siyasi iktidarın uzun yıllardır kamu niteliğindeki meslek örgütlerini hedef aldığını belirten TMMOB Başkanı Emin Koramaz, “Çünkü bu kurumlar kuruluş yasaları ve anayasa gereği meslekleri çerçevesinde yapılanların genel yararlara uygun olması için çalışmalar yürütmekte. TMMOB özelinde ülkemizde yıllardır izlenen özelleştirme politikalarına karşı çıktığımız için, bu ülkenin fabrikalarının ormanlarının sermaye kesimine aktarılmasına karşı çıktığımız için, bu konuda raporlar hazırladığımız için hedefteyiz” ifadelerini kaydetti.

“Bizlere yasayla verilen yetkileri budamak istiyorlar.  Her türlü açıklamayı, nereden gelirse gelsin bir tehdit unsuru olarak görüp bu kurumları dizayn etmeye çalışıyorlar” ifadelerini kaydeden Koramaz şöyle devam etti:

“Buralar demokratik kuruluşlar. AKP iktidarı seçimlerle ele geçiremediği kuruluşları yukarıdan müdahalelerle denetlemeye çalışılıyor. Bizler mesleğimizin gerektirdiği ülkedeki her gelişmeyi değerlendiriyoruz. Meslektaşlarımızın ve toplumun çıkarları için açıklamalar yapıyoruz. Biz sürekli sorumluluk gereği yaptığımız açıklamalarla hedefteyiz.  Geçmiş dönemde bu tarz girişimlere karşı nasıl mücadele ettiysek bundan sonra da mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu saldırılara karşı direnmeye devam edeceğiz.”

Bakan Bazdağ’dan açıklama

Hukuk ve Değişim Derneği’nin düzenlediği programda konuşan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Hem Türk Tabipleri Birliği, hem mimar ve mühendisler odalarıyla ilgili yeni bir hazırlık yapıyoruz. Türk Tabipleri Birliği’nin ‘Türk’ ismine hakaret edercesine Türk milletine ve Türkiye Devleti’ne düşmanlık eden, terör örgütlerinin ağzıyla, ‘Türk’ ifadesini kullanan bir çatının altında görev yapması, bu milletin de devletimizin de kabul edeceği bir iş değildir.” dedi ve ekledi:

“O nedenle burada yeni bir düzenleme hazırlığına başlandı. Çalışmamız bittikten sonra Sayın Cumhurbaşkanımıza, Kabineye arz edeceğiz. Ondan sonra da parlamentoda Cumhur İttifakı milletvekilleri bunun yasalaşma sürecini takip edecekler.”

Paylaşın

Bozdağ’dan TTB Ve TMMOB Açıklaması: Hazırlık Yapıyoruz

Türk Tabipleri Birliği, mimar ve mühendisler odalarına yönelik düzenlemeye ilişkin çalışmalara başlandığını açıklayan Bakan Bozdağ, bu çalışmaların tamamlanmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ve cumhurbaşkanlığı kabinesine sunulacağını söyledi.

Haber Merkezi / Hukuk ve Değişim Derneği’nin düzenlediği programda konuşan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Hem Türk Tabipleri Birliği, hem mimar ve mühendisler odalarıyla ilgili yeni bir hazırlık yapıyoruz. Türk Tabipleri Birliği’nin ‘Türk’ ismine hakaret edercesine Türk milletine ve Türkiye Devleti’ne düşmanlık eden, terör örgütlerinin ağzıyla, ‘Türk’ ifadesini kullanan bir çatının altında görev yapması, bu milletin de devletimizin de kabul edeceği bir iş değildir.” dedi ve ekledi:

“O nedenle burada yeni bir düzenleme hazırlığına başlandı. Çalışmamız bittikten sonra Sayın Cumhurbaşkanımıza, Kabineye arz edeceğiz. Ondan sonra da parlamentoda Cumhur İttifakı milletvekilleri bunun yasalaşma sürecini takip edecekler.”

Ne olmuştu?

Medya Haber’e konuşan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı ve Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin TSK’nin askeri operasyonlarda kimyasal silah kullandığı iddialarına ilişkin görüntüleri incelediğini belirtti ve görüntülere ilişkin bilimsel değerlendirme yapmıştı. Fincancı, görüntülere ilişkin şu ifadeleri kullanmıştı:

“Belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik-zehirli kimyasal gazlardan biri kullanılmış durumda. Her ne kadar kullanılması yasak olsa da çatışmalarda kullanıldığını görüyoruz.”

Bağımsız heyetlerin bölgede inceleme yapmasının uluslararası sözleşmeler gereği zorunlu olduğunu belirten Şebnem Korur Fincancı, “Uluslararası sözleşmelerin uygulanması ve kimyasal silahların kullanımını yasaklayan Cenevre Sözleşmesi kapsamında böyle bir iddia ortaya çıktığında nasıl bir araştırma yapılacağı da Minnesota Protokolü’nün ilkelerinin ele alınması gerekiyor,” demişti.

Şebnem Korur Fincancı açıklamalarının ardından Yeni Şafak gazetesi, “TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı’dan ihanet dolu sözler: PKK kanalında TSK’ya iftira attı” şeklinde bir haber yayınladı. Sabah gazetesi de “Emekli komutanlar PKK’nın ‘Kimyasal Silah’ iftirasına ateş püskürdü: Şebnem Korur Fincancı hukuk önünde hesap versin!” haberinde emekli generallerin açıklamalarına yer verdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türk Tabipleri Birliği Başkanı ile ilgili yargı harekete geçmiştir. Hem bu kişiyle, hem bu kurumla ilgili adımlar atılacak. Bakanlarımıza, Tabipler Birliği başta olmak üzere meslek örgütlerinde yeni yapıya geçilmesine yönelik mevzuat çalışmalarının hızlandırılması talimatı verdik. Gerekirse yasal düzenlemeyle bu ismin değişmesini sağlayacağız” açıklamasında bulunmuş; Salı günü meclis grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Bahçeli de, TTB’nin kapatılmasını ve Şebnem Korur Fincancı’nın vatandaşlıktan çıkarılmasını talep etmişti.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı hakkında soruşturma başlattığını açıkladı: 20.10.2022 tarihinde PKK/YPG silahlı terör örgütünün sözde yayın organına yaptığı açıklamalar nedeniyle Türk Tabipler Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı hakkında, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7/2 maddesi kapsamında Terör Örgütü Propagandası Yapmak ve 5237 yılı Türk Ceza Kanununun 301/2. maddesi kapsamında Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama suçlarından, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımızca soruşturma başlatılmıştır.

Paylaşın

Maden Sektöründe Kamunun Payı yüzde 80’den Yüzde 8’e Geriledi

41 madencinin hayatını kaybettiği Amasra’daki patlamaya ilişkin değerlendirmede bulunan DİSK’e bağlı Dev Maden-Sen Başkanı Tayfun Görgün, adım adım gelen özelleştirme nedeniyle, “Nasıl olsa satacağız yatırım yapmayalım” mantığında hareket edildiğini söyledi.

Sayıştay raporlarına da atıf yapan Görgün, “Sayıştay işçi sayısının iş güvenliğini tehlikeye atacak kadar düştüğünü söylemesine rağmen işçi alımı yapılmadı. Kurumun zarar etmesi durdurulmadı ve yatırım yapılmadı madenlere. Özelleştirme eğilimi olunca kamu yatırım yapmaktan kaçınıyor” dedi.

Bartın’ın Amasra ilçesinde Türkiye Taş Kömürü Kurumu (TTK) bağlı maden ocağında 14 Ekim günü medyana galen grizu patlaması nedeniyle 41 madenci hayatını kaybetti. Katliamın ardından bir kez daha gizli özelleştirme hırsı tartışılıyor.

Cumhuriyet’ten Ali Can Polat’ın haberine göre; Türkiye’de kamu birçok alanda olduğu gibi madencilikte de özel şirketlerin önünü açarak sahadan çekiliyor. Maden sektöründe yüzde 80 olan kamu payı AKP iktidarı ile birlikte yüzde 8’e kadar geriledi. TTK’de 40 binlerde olan işçi sayısı ise 6 binlere kadar geriledi. Sık sık yaşanan maden katliamlarının en büyük nedeni de ise gizli ve açık yürütülen özelleştirmeyle birlikte gelen kâr hırsı ve fazla iş yükü oldu. Uzmanlara göre bu sahaların özelleştirilmesinin önünü açmak için bilerek yatırım yapılmıyor ve işçi sayısı azaltılıyor.

“Kamu yatırım yapmaktan kaçınıyor”

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Dev Maden-Sen Başkanı Tayfun Görgün, adım adım gelen özelleştirme nedeniyle, “Nasıl olsa satacağız yatırım yapmayalım” mantığında hareket edildiğini söyledi. Sayıştay raporlarına da atıf yapan Görgün, “Sayıştay işçi sayısının iş güvenliğini tehlikeye atacak kadar düştüğünü söylemesine rağmen işçi alımı yapılmadı. Kurumun zarar etmesi durdurulmadı ve yatırım yapılmadı madenlere. Özelleştirme eğilimi olunca kamu yatırım yapmaktan kaçınıyor” dedi.

Görgün, bir yandan da enerji kriziyle birlikte son dönemde dünyada artan kömür ihtiyacı ile üretimin hızlandırıldığını da belirterek, “Bir yandan yatırım yapılmayıp bir yandan da daha çok üretim hırsı olunca facia göz göre göre geldi. Madendeki son gaz ölçümü 167 olarak yapılmış. Patlama noktası 250’dir ya sensör bozuktu uyarmadı ya da uyarıya rağmen üretim sürdürüldü” diye konuştu.

“Üretim TTK’nin gibi duruyor ama başka şirket üretiyor”

Türkiye Mimar Mühendis Odaları Maden Mühendisleri Odası Başkanı Ayhan Yüksel ise, “TTK zarar ettirilerek diğer kurumlarda olduğu gibi ‘kamunun sırtına yük’ algısı oluşturulmaya çalışılıyordu” dedi. TTK’de gizli özelleştirme yapıldığını söyleyen Yüksel, “TTK sürekli zarar edip duruyor. Var olan üretimlerinin çoğunu ‘Gizli özelleştirme’ dediğimiz rödovans yöntemiyle yapıyorlar. Üretim TTK’nin gibi duruyor ama başka şirket üretiyor. Buna liyakatsizlik de eklendi. Özellikle yerel yönetimler maden müdürlüklerinde ve başmühendis kadrolarında hâkimdi, liyakatsizlik had safhada” dedi.

Paylaşın

Ekonomik Kriz: Şirketler, Kamu İhalelerine Katılmıyor

Ekonomik krizin etkisi her geçen gün daha da derinleşiyor. Döviz kurundaki yükselişin önüne geçilemiyor, enflasyon ise her geçen gün daha da tırmanıyor. Halkın alım gücü ise sürekli azalıyor. Ekonomideki tepe taklak gidişatı kamu kurumlarının ihaleleri çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor.

BirGün’den İsmail Arı’nın haberine göre, kamu kurumları artık hastane ve okul inşa edemiyor. Çünkü düzenlenen ihalelere hiçbir firma katılarak teklif vermiyor. İhalelere firmalar katılmadığı için de inşaatlar başlayamıyor. Ekonomideki kötü gidişat ile inşaat maliyetlerindeki artış nedeniyle müteahhitlerin önünü göremediği ve bu nedenle ihalelere katılmadığı belirtiliyor.

Paylaşın

Başkanlık Sistemine ‘Diktatörlük’ Yorumu İfade Özgürlüğü

Anayasa Mahkemesi (AYM), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB) “Parlementoyu, yürütme erkini tek kişi otoritesinin inisiyatifine tabi kılacak, diktatörlüğü kurumsallaştıracak, yeni tipte bir sermaye egemenliği, yeni tipte bir faşizm ve şeriat-hilafet anayasası olacaktır.” ifadeleri nedeniyle aldığı para cezasının, ifade özgürlüğünün ihlali olduğuna hükmetti.

TMMOB’nin hem gene kurul kararında hem de danışma kurulunda Başkanlık Sisteminin oylandığı Anayasa referandumuna “hayır” diyeceğini açıkladığı kararlarına, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca 228,01 TL idari para cezası uygulanmıştı.

“Yeni tipte bir faşizme hayır”

TMMOB’nin 26-29 Mayıs 2016 tarihlerinde gerçekleştirilen 44. Olağan Dönem Genel Kurulunda alınan kararların şu maddesi suçlama konusu yapıldı:

“AKP’nin ‘Yeni Anayasa’ ve ‘Başkanlık Sistemi’ne Hayır: AKP’nin Yeni Anayasası; neoliberalizmin kurumsallaşması, kamu üretimi, kamu girişimciliği, kamusal denetim ve hizmetin tasfiyesi yanı sıra yasama ve yargının önemli ölçüde budanmış bağımsızlığını tümüyle ortadan kaldıracak ve her iki kurum ile yasama organı olan parlementoyu, yürütme erkini tek kişi otoritesinin inisiyatifine tabi kılacak, diktatörlüğü kurumsallaştıracak, yeni tipte bir sermaye egemenliği, yeni tipte bir faşizm ve şeriat-hilafet anayasası olacaktır. TMMOB; AKP’nin Yeni Anayasasına ve Başkanlık Sistemine karşı ikirciksiz olarak hayır diyerek, bu sürece karşı emek ve meslek örgütleri ile ortak mücadele hattının oluşturulması için sorumluluk alır.”

Bu Genel Kurul kararı sonrasında 11 Şubat 2017 tarihli TMMOB 44. Dönem II. Danışma Kurulu da şu kararı aldı:

“Danışma Kurulumuz, yurttaşlık sorumluluklarımızın ve kamusal, toplumsal sorumluluklarımızın bir gereği olarak, referandumda ‘hayır’ tutumunun benimsenmesini tam bir görüş ve oybirliği ile karar altına almıştır.”

Güvenlik Şube ihbarıyla para cezası

TMMOB’nin resmi internet sitesinde yayımlanan kararlarla ilgili Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğü ihbarda bulundu. İhbarı inceleyen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı İdari Yaptırım Bürosu, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz hakkında para cezasına hükmetti.

Koramaz, cezaya itirazları reddedilince AYM’ye bireysel başvuruda bulundu.

AYM: Kanunsuz ceza olmaz

AYM’nin gerekçeli kararında, Koramaz’a para cezasının, Yüksek Seçim Kurulu’nun kararının yanlış yorumlanarak verildiği belirtildi:

“İdari yaptırım kararında, YSK kararının, siyasi partilerin propaganda yapabileceğine dair düzenleme içerdiği ve bu düzenlemeden hareketle siyasi partiler haricinde hiçbir kişi ve kurumun propaganda yapamayacağı yorumundan hareket edilerek başvurucunun cezalandırıldığı görülmektedir.

Oysa YSK kararı, siyasi partiler harici hiçbir kişi ve kurumun siyasi propaganda yapamayacağına yönelik bir anlam içermediği gibi bu yönde yapılacak bir yorumun da seçim hukukuna ve söz konusu maddenin amaç ve içeriğine uygun olduğu söylenemez. Böyle bir varsayım, seçim dönemlerinde siyasi partiler haricindeki kişi ve kurumların seçime yönelik düşünce ve kanaatlerini açıklayamayacakları anlamına gelir.”

Kararda, TMMOB’nin görüşünü açıklamasının, siyasi partiler yönünden getirilmiş bir hükme dayanılarak cezalandırılmasının, ifade özgürlüğü kısıtlaması yönünden kanuni bir dayanağının bulunmadığına hükmedildi.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Bakanlığa Yürümek İsteyen Öğretmenlere Polisten Sert Müdahale

Ankara’da biraraya gelen Özel Sektör Öğretmenleri, taban maaş ve özlük hakları için Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Eğitim ve Kültür Merkezi’nde toplandı. Bakanlığa yürümek isteyen öğretmenler gözaltına alındı.

Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Genel Sekreteri Hüseyin Aksoy, üye sayılarının 4 bine dayandığını, faaliyet gösterdikleri il sayısının 60’ın üzerinde olduğunu söyledi.

Gazete Duvar’dan Nur Kaplan’ın haberine göre, Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası’nın köklü eğitim mücadelesinde yeni bir filiz olduğunu söyleyen Aksoy, şöyle devam etti:

“Bizler yola çıkarken ilk olarak öğretmeniz dedik. Biz kurumlarda eksik, atanamamış, yetersiz yaftası aldık. Bizim mücadelemiz bunu değiştirmekle başladı. Bakanlık özel kurumlarda kaç eğitimcinin çalıştığından bihaber. Bir dershanede öğretmenin 60 saat derse girdiğinden bihaber. Bakanlık ücretli öğretmenlerinin neye maruz kaldığından, kaç parayla çalıştığından bihaber.”

Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Örgütlenme Sekreteri Ozan Fındık, bugüne kadar gerçekleştirdikleri kazanımları anlattı. Fındık, şöyle dedi:

“Hepimiz çalıştığımız kurumlarda çeşitli sorunlar yaşadık. Sendikamız yoktu. Patron baskısı ve sömürüye karşı dağınıktık. Bu çaresizlik ve yalnızlık duygusu bu sendikayı kurmamıza neden oldu. Bu yozlaşmış sistemin içinde öğretmenler eziliyor. Pratik, fiili ve meşru mücadele hattı yaratmak zorundayız. Biz efendi istemiyoruz ama efendi de olmak istemiyoruz. Biz ancak çocuklarımızın önünde eğiliriz.”

Özel sektör öğretmenleri TMMOB’da yaptığı açıklamanın ardından Milli Eğitim Bakanlığı’na yürümek istedi.

TMMOB Eğitim ve Kültür Merkezi’nin önünde konuşlanan polis öğretmenlerin yürümesini engelledi. Öğretmenler sloganlar eşliğinde polisin tutumuna tepki gösterdi. Öğretmenlerin yürümek için yola çıktığı sırada polis biber gazıyla saldırdı.

Polis, iki avukat ve dört özel sektör öğretmenini gözaltına aldı.

Paylaşın

AYM, ‘Başkanlık Sistemine Hayır’ Cezasını İptal Etti

Anayasa Mahkemesi (AYM), “Başkanlık Sistemine Hayır” kararı üzerine TMMOB Başkanı Emin Koramaz’a verilen para cezasını iptal etti. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğini belirtti.

Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği’nin (TMMOB) 29 Mayıs 2016 tarihinde gerçekleşen Genel Kurulu’nda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle ilgili “Başkanlık Sistemi’ne Hayır” kararı alındı.

Kararın ardından Koramaz hakkında Kabahatler Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca 228.01 TL idari ceza uygulandı. Gerekçede siyasi partiler dışında başka bir kamu kurum ve kuruluşlarını propaganda çalışması yapamayacağı belirtildi. Koramaz, kararı AYM’ye taşıdı. AYM, ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetti.

Cumhuriyet’ten Sena Tufan’ın haberine göre AYM kararında, Koramaz’a verilen idari para cezasının “ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini” ve söz konusu cezanın yasal dayanağının bulunmadığını vurguladı.

Koramaz, “TMMOB’nin seçim dönemlerinde görüş açıklayıp propaganda yapması önünde herhangi bir kanuni engel olmadığının altına çizildiği kararda, söz konusu cezayla, Anayasanın 26. Maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğümüzün ihlal edildiği saptanmıştır” dedi.

Koramaz, “Karar TMMOB’nin sorumluluklarını yerine getirmekteki ısrarcı tutumunun haklılığını da göstermek bakımından da çok önemlidir. TMMOB halktan, demokrasiden ve özgürlüklerden yana görüşlerini açıklamakta bugüne kadar hiçbir baskı ve cezaya boyun eğmemiş ve eğmeyecektir” diye konuştu.

Paylaşın