X’de Sansür: Türkiye, Erişim Engellemeleri İle Rekor Kırdı

Türkiye, ismi x olarak değiştirilen sosyal medya platformu Twitter’da en çok içerik kaldırma talebinde bulunan ülkeler arasında Japonya ve Güney Kore’nin ardından üçüncü sırada yer aldı.

2022 yılında engellenmiş bu 3 bin 940 tweetin konularına göre dağılımına bakıldığında ise 2 bin 106 ile ilk sırada kamu görevlilerini konu edinen tweetler yer aldı. Kamu görevlileri kategorisinde en fazla sayıda tweetin erişime engellendiği karar, Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele (TEM) Şubesi’nde görevli bir polis memuru hakkındaki tweetler için verildi.

Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü açısından yaygın kullanımı nedeniyle önemli bir sosyal medya mecrası olan Twitter’ın (X) Elon Musk’ın yönetimine geçtiği 2022 yılı sonu itibariyle engelleme karnesi “Kuş Öldü Beybi” adıyla raporlaştı.

Avrupa Birliği finansal desteğiyle Gazeteciler Cemiyeti tarafından yürütülen “Batı Balkanlar ve Türkiye’de Haberciliğin Güçlendirilmesi Projesi” kapsamında gazeteci Ali Safa Korkut’un hazırladığı rapor kamuoyuyla paylaşıldı.

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), Toplumsal Bilgi ve İletişim Derneği (TBİD), Alternatif Bilişim Derneği, Korsan Parti Hareketi, İstanbul Hackerspace gibi bileşenlere sahip Free Web Turkey’de yayınlanan rapora göre, Elon Musk’ın Ekim 2022’de Twitter mecrasını satın almasıyla veri şeffaflığında da sıkıntı ortaya çıktı.

VOA Türkçe’den Yıldız Yazıcıoğlu’nun haberine göre; “Kuş Öldü Beybi: 2022 Twitter Erişim Engeli Raporu”na göre; 2022 yılında Twitter hesabı ile tweetlerden oluşan en az 4 bin 427 URL’e erişim engeli getirildi.

Twitter, 2022 yılına ilişkin detaylı veri tablosunu geçmiş yıllarda olduğu gibi yayınlamadı ve Nisan 2023’te “Şeffaflık raporlama yaklaşımımızı gözden geçiriyoruz. Bu dönem için (1 Ocak – 30 Haziran 2022) önceki formatımızda resmi bir şeffaflık raporu yayınlamayacağız” açıklamasıyla yetindi.

Raporda, Twitter’ın 2022’nin ilk altı ayında dünya genelinde 53 bin yasal engelleme talebi aldığı bilgisi vurgulanarak, “Ülkeler özelinde değil tüm dünya genelindeki kaldırma taleplerini gösteren yüzeysel bir veri yayımlandı. Bu veride Türkiye en çok içerik kaldırma talebinde bulunan ülkeler arasında Japonya ve Güney Kore’nin ardından üçüncü sırada yer aldı. Türkiye’nin kaç içerik için kaldırma talebinde bulunduğu ise belirtilmedi” tespiti yapıldı.

Raporda, “açık kaynak taramasına göre, 1 Ocak-31 Aralık 2022 tarihlerini kapsayan 12 aylık zaman diliminde Twitter hesabı ve tweet’lerden oluşan en az 4 bin 427 URL’ye mahkeme kararlarıyla erişim engeli getirildi” bilgisi aktarıldı. Geçtiğimiz yılki kararlar kapsamında en az 487 Twitter hesabı ile 3 bin 940 tweete erişim engeli getirildiği bilgisi paylaşıldı.

Raporda, 2022 yılında engellenmiş bu 3 bin 940 tweetin konularına göre dağılımına bakıldığında ise 2 bin 106 ile ilk sırada kamu görevlilerini konu edinen tweetler yer aldı. Bu kapsamda, Cumhurbaşkanlığı Hükümeti üyeleri başta olmak üzere örneğin PTT gibi bankacılık hizmetlerine eleştiriler yapılan kamu kurumlarıyla iktidardaki AK Parti’ye yakın isimler ve kuruluşlar tarafından da erişim engellemesi yoluyla içeriklere müdahale yapıldığına dikkat çekildi.

Raporda, “Verdiği hizmetin eleştirildiği tüm tweetlere erişimi engelleten PTT ise kamu kurumları kategorisinde zirvede yer aldı” ifadesini kullanıldı.

Raporda, “Kamu görevlileri kategorisinde en fazla sayıda tweetin erişime engellendiği karar, Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele (TEM) Şubesi’nde görevli bir polis memuru hakkındaki tweetler için verildi. İlgili polisin gözaltına alınan yurttaşlara işkence uyguladığı iddialarıyla ilgili 1973 tweet, Ankara 6. Sulh Ceza Hakimliği’nin 23 Aralık 2022 tarihli kararıyla erişime engellendi. Kararla aynı zamanda 18 Twitter hesabı için de erişim engeli emri verildi” örneği aktarıldı.

“Kişilik hakları ihlali” gerekçeli engellemeler birinci sırada

Yasal dayanağı itibariyle engellenen tweetlerin engellenme gerekçelerine ise ilk sırada 5651 sayılı kanunun 9. maddesinde belirtilen “kişilik hakları ihlali” gerekçesi göze çarptı. Bu gerekçeyle “2022’de 2 bin 909 tweet, bu madde dayanak gösterilerek erişime engellendi” denildi.

İlaveten “Kişilik hakları ihlali nedeniyle engellenen tweetlerin temel dağılımına bakıldığında, 2 bin 84 ile en çok kamu görevlilerini konu edinen tweetlerin erişime engellendiği görüldü” bilgisi verildi.

Yasal dayanak boyutuyla ikinci sırada “5651 sayılı kanunun 8/A maddesindeki milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması hükmü” gerekçesiyle tweetlere müdahale edildiği açıklandı. Raporda, “2022’de bu madde dayanak gösterilerek erişim engeli getirilen tweet sayısı ise 1031 oldu” denildi.

Paylaşın

Dikkat Çeken Araştırma: Yalan Haber Tekrarlandıkça Daha Çok İnanılıyor

Günümüzün en ciddi meseleleri arasında, yalan haber, dezenformasyon veya manipülasyon yer alıyor. Sosyal medyayla birlikte yalan haber, dezenformasyon ve manipülasyon farklı bir boyut kazandı.

Araştırmalara göre tekrarlanan yalan haberlere insanlar daha çok inanıyor. Ancak bununla kalmıyor. İnsanlar artık inandıkları konuda daha umursamaz hale geliyor; yanlış uygulamaları zamanla kanıksıyor.

“Bir yalanı yeterince tekrar et, o artık gerçeğe dönüşür” ve “Yalan ne kadar büyük olursa inananlar o kadar çok olur” sözleri Hitler’in Propaganda Bakanı Joseph Goebbels’e atfedilir. Goebbels ise bunu İngiliz taktiği olarak eleştiriyor ve dönemin İngiltere Başbakanı Winston Churchill’i bunu yapmakla suçluyor.

Başta Avrupa Birliği olmak üzere gelişmiş ülkeler bununla mücadele etmenin yollarını arıyor. Yalan haber devletler arası propagandanın önemli araçlarından biri.

ABD’de yapılan bir araştırmaya göre de yalan haber tekrarlandıkça insanlar daha çok inanıyor. Ancak insanlar aynı zamanda daha umursamaz hale geliyor ve yanlış uygulamaları zamanla kanıksıyor.

Euronews Türkçe‘nin aktardığına göre; Amerikan Vanderbilt Üniversitesi’nden Raunak M Pillai ile Lisa K Fazio ve Londra İşletme Okulu’ndan Daniel A Effron’un yaptıkları araştırma, Psychological Science (Psikoloji Bilimi) dergisinde yayımlandı. Üç akademisyen ABD’den 607 kişinin katıldığı bir araştırma yaptı.

Bu kişilere 15 gün boyunca kozmetik şirketlerinin hayvanlara zarar verdiğine dair 8 yalan haber başlığı gönderildi. 16’ncı gün ise katılımcılardan bu 8 haber başlığını ve o gün alakasız başka bir konuda gönderilen 8 yeni haber başlığıyla ilgili değerlendirmeleri soruldu.

Katılımcılar 8 yalan haberden ikisini 2 kez, ikisini 4 kez, ikisini 8 kez ve diğer ikisini ise 16 kez gördü. Dolayısıyla yanlış haberlerden ikisi katılımcılara her gün gönderildi ve bu kişiler bu iki haberi 16 kez görmüş oldular. 16’ıncı gün gönderilen 8 yeni haber başlığını ise herkes bir defa gördü. Gönderilen haberler toplam 26 haber arasından seçildi. Bunların 10 tanesi doğru; 16’sı ise yalan haberdi.

Araştırmada katılımcılara gönderilen yanlış haberlerden bazıları şunlardı:

– Bir elektronik şirketi, bir adamın kulağında patlayan kulaklıklar üretti.
– Bir uçuş görevlisi, uçuş sırasında ağladığı için 7 aylık bir bebeğin yüzüne tokat attı.
– Bir mesajlaşma uygulaması, FBI ve CIA için yüz tanıma veri tabanı oluşturmak üzere fotoğraf filtreleme teknolojisini kullandı.

Akademisyenler katılımcılardan aldıkları cevapları bilimsel istatistik yollarıyla analiz etti. Vardıkları ana sonuç şu oldu:

– Tekrarlanan yalan haberler ahlaki yargıları etkileyebiliyor. Tekrar sayısının artması genellikle ahlaki yargıları daha yumuşak hale getiriyor.
– Yanlış uygulamaya veya kabahatlere dair tekrarlanan yalan haberleri doğruymuş gibi gösteriyor. İnsanlar yanlış/yalan haberi ne kadar çok okurlarsa inanma dereceleri de artıyor.
– Tekrar edilen haberler yeni duyulan haberlere göre ahlaki anlamda daha az sorunlu görünüyor.
– Bir kabahati ne kadar çok duyarsak, ona o kadar çok inanabiliriz. Ancak bir o kadar da az umursayabiliriz. Çünkü o haberi insanlar kanıksamaya başlıyor.

Paylaşın

S. Arabistan’da Sosyal Medyada Görüşlerini Açıklayan Kişiye İdam Cezası

Suudi Arabistan’da sosyal medya platformları üzerinden düşüncelerini açıklayan Muhammed bin Nasır al-Hamdi isimli kişi idam cezasına çarptırıldı: “Dine ihanet etmek”, “toplumun güvenliğini bozmak”, “hükümete karşı komplo kurmak” ve “krallığa ve veliaht prense hakaret etmek”.

Suudi Arabistan, geçen yıl Çin’den sonra en fazla idam cezasını uygulandığı ikinci ülke oldu. Uluslararası Af Örgütü verilerine göre, geçen yıl 196 mahkum infaz edildi. Mart ayında sadece bir günde 81 infaz gerçekleşti.

The Associated Press mahkemenin, daha önce Twitter olarak bilinen ve ismini X olarak değiştiren sosyal medya platformuyla, Youtube üzerinde görüşlerini paylaşan Muhammed bin Nasır al-Hamdi isimli Suudi vatandaşının idam cezasına çarptırıldığını duyurdu.

Yine bu yıl içinde Suudi Arabistanlı akademisyen Awad Al-Qarni, X ve WhatsApp kullandığı için idam cezasına çarptırılırken, doktora öğrencisi Salma el-Şehab hakkında bu suçu işlemek suçundan 27 yıl hapis cezası talep edilmişti.

Merkezi Londra’da bulunan insan hakları derneği “ALQST”nin yöneticisi Lina Alhatloul, “al-Hamdi’nin sosyal medyada paylaştığı mesajlar yüzünden verilen idam cezası son derece korkunç ancak Suudi yetkililerin dönemdeki artan baskılarıyla örtüşüyor.” ifadesini kullandı.

Daha önce verilen ağır hapis cezalarına atıfta bulunan Alhatloul, “ifade özgürlüğü nedeniyle Salma el-Şehab’a verilen 27 yıl gibi uzun hapis cezası yeterince tepki görmedi ve yetkililer bunu, baskılarını daha da artırmak için yeşil ışık olarak değerlendirdi. Suudi yönetimi, kimsenin güvende olmadığı ve bir tweetin bile sizi öldürebileceği yolunda açık ve kötü niyetli bir mesaj gönderiyor,” ifadesini kullandı.

AP’nin ulaştığı mahkeme tutanaklarına göre, Mekke’de yaşayan emekli öğretmen al-Hamdi sosyal medyadaki kendi yorumları ve paylaştığı yorumlar yüzünden, “dine ihanet etmek”, “toplumun güvenliğini bozmak”, “hükümete karşı komplo kurmak” ve “krallığa ve veliaht prense hakaret etmek” gibi suçlardan mahkum oldu.

Suudi Arabistan yetkilileri bu mahkumiyetle ilgili bir açıklama yapmazken, al-Hamdi’nin İngiltere’de yaşayan ve Riyad yönetiminin sert muhalefetiyle tanınan erkek kardeşi Said, esas hedefin kendisi olduğunu bildirdi. Suudi Arabistan yönetimi, yurt dışındaki sürgündeki muhaliflerin ailelerini farklı gerekçelerle haksız yere cezaevine göndermekle suçlanıyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nde görevli Joey Shea, sosyal medyadan yaptığı paylaşımda, “Suudi Arabistan’daki baskı, mahkemenin yalnızca barışçıl tweetler için ölüm cezası verebileceği korkunç yeni bir aşamaya ulaştı.” diyerek tepkisini dile getirdi.

Bir günde 81 infaz

Uluslararası Af Örgütü’ne göre, Suudi Arabistan, geçen yıl Çin’den sonra en fazla idam cezasını uygulandığı ikinci ülke oldu. Uluslararası Af Örgütü verilerine göre, geçen yıl 196 mahkum infaz edildi. Mart ayında sadece bir günde 81 infaz gerçekleşti.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Dijital Medyanın Çocuklar Üzerindeki Olumsuz Etkilerini Önlemenin 5 Yolu

Dijital medyanın veya platformların duyarsız ve aşırı kullanımı, uyku bozukluğu, sinirlilik, yorgunluk, hafıza bozuklukları, obezite, kötü yaşam alışkanlıkları, duygusal düzensizlik ve siber zorbalık riski gibi çeşitli fiziksel ve zihinsel sorunlara neden olabilir.

Haber Merkezi / Dijital medyanın veya platformların çocukları tehdit eden üstte saydığımız olumsuzluklardan korumak için ebeveynlere önemli sorumluluklar düşmekte.

Ebeveynler dijital medyayı veya platformları hassas bir şekilde kullanarak, çocuğun üzerindeki olumsuz etkilerini kolayca önleyebilirler:

Farkındalık: Çocuğunuzu sosyal paylaşım sitelerinin avantaj ve dezavantajları konusunda bilinçlendirin. Ayrıca onları dijital ayak izleri hakkında da bilgilendirin: Yani internete yüklenen herhangi bir şeyin, silme işleminden sonra bile yazdırıldığı yerde kaldığı.

Güleryüzlü olunmalı: Çocuğunuzla dostane bir iletişim kurun. Onu sinirlendirmek yerine duygularını ifade etme şansı verin. Bir ebeveyn olarak, çocuk ebeveynini taklit ederken, uygun medya kullanımını modellemede kendi rollerini tanımalı ve anlamalıdır.

Anlaşma: Çocuğunuzla bazı şeyleri doğru şekilde yaptırabileceğiniz bir temas kurun veya bazı şeyleri doğru şekilde yaptırabileceğiniz olumlu bir pekiştirme tekniği uygulayın.

Digital plan: Kişiselleştirilmiş aile medya planı geliştirin. Ailenin her üyesi için belirli bir medya kullanım limiti belirleyin ve bu planı uygulayın. Çocuğunuza olumlu ve hafif içerikler yayınlamaya teşvik edin ve aynı zamanda olumsuz bir yoruma veya duruma nasıl tepki vereceklerini öğretmeye çalışın.

Planda yaş kriterlerine kesinlikle uyulmalı: 2 yaşından küçük çocuklara medya dijital medya kesinlikle yasak, 2-5 yaş arası çocuklar için sadece eğitim amaçlı günde en az yarım saat medya  veya dijital medya kullanımı, 5 yaşından büyük çocuklar için ise aile medya planı uygulanabilir.

Fırsatlar sunun: İlk olarak çocuğunuzun gece en az 7-8 saat uyumasını ve sağlıklı beslenmesini sağlayın. Düzenli olarak egzersiz yapmaya, hobi edinmeye veya kendisine faydalı olabilecek farklı aktiviteler için fırsatlar sunun.

Paylaşın

Her Dört Kişiden Üçü Yiyecek Kaçırma Korkusu Yaşıyor!

Sosyal bir sorun olan bir şeyi kaçırma korkusu veya günceli kaçırma korkusuna Fear of Missing Out (FOMO) denir. Uzmanlar buna yiyecek kaçırma korkusunu da (FOODMO) eklediler.

Haber Merkezi / ABD merkezli 2000 sosyal medya kullanıcısı üzerinde yapılan yeni yapılan bir araştırma, sosyal medyada modaya uygun yiyecekleri kaçırma korkusunun çok yaygın olduğunu ortaya koydu.

Araştırmaya göre, her dört kişiden üçü modaya uygun yiyecekleri kaçırmaktan endişe duyuyor. Yüzde 77’si yemekle ilgili korku hissediyor. Yüzde 75’i internette gördüklerinde yeni yemekleri yemek istiyor.

Araştırmada ele alınan sosyal medya kullanıcılarının yüzde 57’si ise internette buldukları tarifleri kaçırma korkusu yaşamamak için yemekleri yapmaya çalışıyor.

Ayrıca anket, ortalama olarak ayda dört çevrimiçi tarif pişirdiklerini gösterdi.

NVTM Apples tarafından yapılan bir ankete göre sosyal medya, insanların yapmayı sevdiği tariflerde önemli bir rol oynuyor. Birçok kişi, hazırladıkları tarifin detaylarını ayda ortalama altı kez sosyal medyada yayınlamaya çalışıyor.

Ankete katılanların yüzde 24’ü modaya uygun yiyecek yapmak için YouTube ve Facebook’u kullanıyor.

Anket, bazı kişilerin sosyal medyada en az yedi kez yiyecek içeriği aradığını ve bazı kişilerin de günde dört saat sosyal medyada yiyecek tarifi için geçirdiklerini ortaya çıkardı.

Başka bir araştırma, ortalama bir kişinin sosyal medyada yemekle ilgili en az 10 hesabı takip ettiğini ortaya koydu.

Lezzetli ve sağlıklı yemek

Pek çok insan ‘sağlıklı’ beslenmenin tat ve lezzetten ödün vermek anlamına geldiğini düşünür. Ancak bu tür bir düşünce genellikle sağlıksız yiyeceklerin tüketmesine neden olur. Bu da FOODMO’yu tetikler. 

Bir bakıma lezzetli yiyecekler çoğunlukla atıştırmalıklar ve işlenmiş yiyeceklerdir. Yani mutluluk verir ama sağlık açısından o kadar da iyi değiller.

Sağlıklı yiyeceklerin çoğu kötü bir tada sahiptir. Taze sebze ve etli ev yapımı yemekler bu kategoriye girer. Bunlar sağlıklıdır ancak tatları pek çok kişiye hoş gelmez.

Paylaşın

Facebook Ve Instagram’dan Meme Ucu Kararı: Sansür Kalkabilir

Bünyesinde Facebook ve Instagram’ı barındıran ABD merkezli teknoloji şirketi Meta danışma kurulu, Facebook ve Instagram’da kadınlara uygulanan “meme ucu yasağının” rafa kaldırılması talebinde bulundu. Yapılan açıklamada bu yasağın kadın ve trans bireylerin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği belirtildi.

Meta’ya bağlı bağımsız bir denetim kurulu, kadınların çıplak meme uçlarına karşı Facebook ve Instagram’da uygulanan katı kuralların ifade özgürlüğünü kısıtladığına karar verdi. Sosyal medya platformlarındaki bu uygulamalara karşı yaklaşık 10 yıl önce “Memelere Özgürlük” kampanyası başlatılmıştı.

Akademisyenler ve hukukçulardan oluşan ve şirkete içerik politikaları konusunda tavsiyelerde bulunan kurul, yasağın platformlarda özellikle kadınlar, interseks, non-binary ve transseksüel bireyler için kapsayıcılığı engellediği görüşünü bildirdi.

Platformun yetişkinlere yönelik çıplaklık politikasını “ayrımcı” olarak nitelendiren kurul, Meta’ya bu politikayı “uluslararası insan hakları standartlarına saygılı net kriterlerle yönetilecek şekilde” değiştirmesi tavsiyesinde bulundu.

Karar, kurulun Meta’nın göğsü açık transseksüel ve non-binary kişilerin yer aldığı iki Instagram paylaşımını kaldırma kararını bozmasının ardından geldi.

‘Meme Uçlarına Özgürlük’ kampanyası nedir?

Meta şimdiye kadar kadınların göğüs uçlarının teşhir edilmesine yönelik katı bir politika izliyordu. Geçmişte bebeklerini emziren annelerin görüntüleri de sansürlenmişti. Bu durum kimi kadınlar tarafından protesto edildi ve 2012 yılında bazı kampanyalara konu edildi.

Daha sonra emzirme, doğum ve doğum sonrası anlar, sağlıkla ilgili durumlar (örneğin meme kanseri farkındalığı) gibi durumar için istisnalar getirilmiştir. Sosyal medya platformlarının “nefret söylemiyle yeterince mücadele etmeden’ meme uçlarını sansürlemesi de tepki çekmişti.

Mark Zuckerburg, 2018’de bu durumu “Meme ucunu tespit edecek bir yapay zeka sistemi kurmak, nefret söylemini tespit etmekten daha kolay” diyerek gerekçelendirmeye çalışmıştı.

Peki kurul neden fikrini değiştirdi?

Meta’nın gözetim kurulu, mevcut politikanın ikili bir cinsiyet görüşüne ve erkek ve kadın bedenleri arasındaki bir ayrıma dayandığını savundu. Kurul kararında, “Böyle bir yaklaşım, kuralların interseks, ikili olmayan ve trans bireyler için nasıl uygulanacağını belirsiz hale getiriyor” dedi.

Paylaşın

Birleşmiş Milletler’den Sosyal Medya Şirketlerine Uyarı

Birleşmiş Milletler’den (BM) dünya genelinde en çok kullanılan sosyal medya platformlarına uyarı geldi. BM, sosyal medyanın dev şirketlerinin patronları ve CEO’larına yaptığı çağrıda, insan haklarına saygı duyulması, ırkçı ve nefretle ilgili yapılan paylaşımları değerlendirme sorumluluklarını da eksiksiz ve tam olarak yerine getirme çağrısında bulundu.

BM İnsan Hakları Konseyi adına açıklamayı yapan görevlendirilmiş çok sayıda özel raportör ve bağımsız hak uzmanı, sosyal medya şirketlerinin patron ve CEO’larının isimlerinin anılarak yaptıkları ortak açıklamada, nefret söyleminin engellemesi için daha fazla hesap verebilirliğe acilen ihtiyaç duyulduğunu belirtti.

BM Uzmanları, Twitter’ın yeni sahibi Elon Musk, Meta’nın sahibi Mark Zuckerberg, Google’ın ana şirketi Alphabet’in CEO’su Sundar Pichai, Apple’ın CEO’su Tim Cook’un ve diğer sosyal medya platformlarının sahip ve tepe yöneticilerini, insan hakları, ırkçılık ve nefret söylemlerine daha duyarlı olmaya davet etti.

“Nefret ve ayrımcı kelimeler ifade özgürlüğü kapsamında olamaz”

BM Uzmanları, ayrımcılık, nefret söylemleri ve insan hakları konusunda yönettikleri şirketlerin iş modellerinde, daha fazla hesap verebilirlik, şeffaflık, kurumsal sosyal sorumluluk ve etik kurallara uyulmasını istediler.

Yapılan ortak açıklamada, ifade özgürlüğünün de bir sınırının olduğu, bu özgürlüğün “ben her istediğimi söyleyebilirim gibi” kullanılamayacağı,” kişisel ifade özgürlüğünün” nefreti, ayrımcılığı ve ırkçılığı savunamayacağı hatırlatıldı.

Sosyal medya platformlarında artık değişim zamanın geldiği belirtilerek, “Sosyal medya platformları olarak ırk eşitliği ve insan haklarından sorumlu olmanın temel bir sosyal sorumluluk olduğu, insan haklarına saygı duymanın bu şirketler ve ortaklarının uzun vadeli çıkarına olduğu belirtildi. Sosyal medya şirketlerine, ayrımcılık, medeni, siyasi, iş ve insan haklarıyla ilgili yürürlükte olan uluslararası sözleşmeler hatırlatıldı.

“Elon Musk satın aldıktan sonra ırkçı kelimelerin kullanımı 500 kat arttı”

BM Uzmanları, sosyal medya platformlarının nefret söylemini kontrol altına alma konusundaki başarısızlığının kanıtı olarak, kısa süre önce Tesla’nın patronu Elon Musk tarafından satın alınmasının ardından “Twitter’da ırkçı kelimelerin kullanımında keskin bir artış olduğunu belirtti.

Uzmanlar, Rutgers Üniversitesi’nin Network Araştırma Enstitüsü’nün Twitter’ı Musk’ın satın almasının ardından siyahlar için kullanılan bir ırkçı kelimenin 12 saatlik bir süre içinde neredeyse yüzde 500 arttığını tespit ettiğini hatırlattı. BM yetkilileri, sosyal medya şirketlerinin, Afrika kökenli insanlara yönelik nefreti ifade eden kelimelerin kullanılması konusunda daha hesap verebilir olması gerektiğini belirtti.

Açıklamada, Twitter şirketinin bu durumu bir trol kampanyasına dayandırdığı ve nefret amaçlı olmadığını belirtmiş olsa da Afrika kökenli insanlara karşı nefretin ifadesi son derece endişe verici ve bir hak ihlali olduğu hatırlatıldı.

Uzmanlar, bazı sosyal medya şirketlerin nefret söylemlerine müsaade etmediklerini iddia etmesine rağmen, şirketlerin bu konuda belirttikleri politikalar ile platformda rastlanan uygulamalar arasında büyük farklar olduğuna dikkat çekti.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Dikkat Çeken Araştırma: Gençlerde Sosyal Medya Bağımlılığı Yoksullukla İlişkili

Sosyal medya bağımlılığıyla ilgili bir anket üzerinden kullanıcıların maddi durumları analiz edildi. Bulgular, daha yoksul ergenlerde sorunlu sosyal medya kullanımı ihtimalinin daha yüksek olduğunu gösterdi. Uzmanlar sorunun, ekonomik eşitsizliğin daha fazla olduğu okullardaki gençlerde daha yaygın olduğunu bildirdi.

Sorunlu sosyal medya kullanımıyla gelir eşitliği arasındaki bağlantı, sadece ailesinin kendisine az destek verdiğini söyleyen gençlerde görüldü. Araştırma ekibi bulguların arkasındaki nedenlerden biri olarak, yoksul gençlerin fotoğraf ve videoları statü ve güçle eş tutukları için paylaşmaya daha yatkın olmasını düşünüyor.

Bilim insanları gençlerde sosyal medya bağımlılığının yoksullukla ilişkili olduğunu ortaya koydu.

Information, Communication and Society adlı hakemli bilimsel dergide yayımlanan araştırma, düşük gelirli aileden gelen ergenlerin, sosyal medya bağımlılığını gösteren davranışları gösterme ihtimalinin daha fazla olduğunu gösterdi.

Uluslararası bir ekibin çalışmasında, aralarında Türkiye’nin de olduğu 43 ülkeden 179 bini aşkın öğrenci incelendi.

Facebook ve Instagram gibi sosyal medya platformlarını kullanmadığında kötü hissetme, daha az kullanmayı deneyip başaramama, olumsuz duygulardan kaçmak için kullanma gibi davranışlardan en az 6’sı olan çocukların sorunlu sosyal medya kullanımı sergilediği belirtildi.

Sosyal medya bağımlılığıyla ilgili bir anket dolduran çocukların maddi durumları da analiz edildi.

Bulgular, daha yoksul ergenlerde sorunlu sosyal medya kullanımı ihtimalinin daha yüksek olduğunu gösterdi. Uzmanlar sorunun, ekonomik eşitsizliğin daha fazla olduğu okullardaki gençlerde daha yaygın olduğunu bildirdi.

Sorunlu sosyal medya kullanımıyla gelir eşitliği arasındaki bağlantı, sadece ailesinin kendisine az destek verdiğini söyleyen gençlerde görüldü.

Araştırma ekibi bulguların arkasındaki nedenlerden biri olarak, yoksul gençlerin fotoğraf ve videoları statü ve güçle eş tutukları için paylaşmaya daha yatkın olmasını düşünüyor.

Uzmanlar “Adım atın” çağrısı yaptı

Michela Lenzi, Frank J. Elgar ve Claudia Marino gibi araştırmacıların imza attığı araştırmada hükümetlerin yeni stratejiler geliştirerek gençlere yardım etmesi gerektiği savunuldu.

Uzmanlar etkin politikalar geliştirerek, gençlerin zararlı davranışlarını bir nebze de olsa önlenebileceğini ifade etti.

Araştırmanın başyazarı Lenzi de yetkililere yaptığı çağrıda “Eşitsizlikleri azaltmak ve ergenlerin sağlıksız sosyal medya kullanım davranışlarını kısıtlamak için adım atılmalı” dedi.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Kovid 19’da Sosyal Medya Nasıl Bir Rol Oynadı?

Koronavirüs (Kovid 19) salgının başladığı dönemden itibaren pek çok kişi, salgına ilişkin bilgi edinmek ve gelişmeleri takip etmek için sosyal medyaya yöneldi. Bu davranış, hem olumlu hem de olumsuz yönlere sahipti.

Haber Merkezi / Yeni tip koronavirüs (Kovid 19), dünya genelinde ciddi bir akut solunum sendromu koronavirüs 2’ye (SARS-CoV-2) neden olurken, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Mart 2020’de koronavirüsü bir halk sağlığı acil durumu olarak ilan etti.

Kovid 19 pandemisi ile ilişkili ölümler dünya genelinde yüzde 2 ile yüzde 3 arasında bir orana ulaştı. Bu, yirminci yüzyılın başlarında meydana gelen İspanyol Gribi salgınından daha yüksek (H1N1) bir orandı.

Kovid 19 salgının başladığı dönemden itibaren pek çok kişi, salgına ilişkin bilgi edinmek ve gelişmeleri takip etmek için sosyal medyaya yöneldi.

Sosyal medya ve Kovid 19

Sosyal medya ve diğer dijital platformlar, bilgi sağlama ve iletişim kurmaya hizmet eden araçlardır. Ancak sosyal medya ve diğer dijital platformlarda Kovid 19’a ilişkin yanlış bilginin yayılması, virüsün kendisi kadar halk sağlığı için bir tehdit olarak görüldü.

Yanlış bilgi, toplumun güvenini aşındırarak, Kovid 19 salgının yayılmasını kontrol etme girişimlerini baltalayarak pandemiye verilen küresel tepkinin azalmasına hizmet etti.

Ayrıca, sosyal medyada ve diğer dijital platformlardaki Kovid 19 ve ilişkili ölümler hakkında karamsar bilgilerin yaygınlığı, zihinsel sağlık risklerini de artırdı.

Zihinsel stresi gidermek için sosyal medya ve ve diğer dijital platformlar kullanımından elde edilen fayda, sosyal medyanın aşırı kullanılması sonucunda tersine döndü.

Sosyal medya ve diğer dijital platformların en büyük avantajı bilgiye erişim kolaylığı sağlamasıdır. Bu kolay erişilebilirlik, kullanıcıya geniş fırsatlar sunmaktadır.

Kilit bilgilerin sağlanması, pandeminin zihinsel sağlık sonuçlarını azaltmaya yardımcı oldu. Kolay ve hızlı bilgiye ulaşmaya ek olarak, bu platformlar bir rahatlama aracıdır. Salgın gibi durumlarda bu zihinsel rahatlama çok önemli bir durumdur.

Z Kuşağı ve Sosyal Medya

Y kuşağı ve Z kuşağına mensup üyeler, diğer gruplara kıyasla sosyal medya ve diğer dijital platformlarla etkileşime girme olasılıkları daha yüksek. Y kuşağı ve Z kuşağına mensup üyeler, günde ortalama 5 dijital platformla etkileşime girmektedirler. Örneğin, TikTok, Twitter, Facebook, Instagram ve We Chat.

Uluslararası bir araştırma, yaygın algının aksine, bilimsel haber ve içeriğin, kişisel bilgiler, görseller, diğer makaleler ve doğası gereği potansiyel olarak ilgili olabilecek diğer bilgi türlerine kıyasla en fazla paylaşılmaya değer bilgi olduğunu ortaya koydu. Araştırmada, ayrıca, sahte haberlere karşı kullanıcıların farkındalığının yüksek olduğu da tespit edildi.

Sonuç olarak, dijital teknolojiler, Kovid 19 salgını gibi benzeri görülmemiş zor durumlarda hem avantajlar hem de dezavantajlar sunmaktadır.

Sosyal medya ve diğer dijital platformların oluşturabileceği potansiyel risklere ilişkin farkındalığın artması, bu platformların kullanımını olumlu ve faydalı bir şekilde daha etkin bir şekilde yönlendirmemize yardımcı olabilir.

Paylaşın

S. Arabistan’da Sosyal Medya Kullanan Kadına 45 Yıl Hapis Cezası

Suudi Arabistan mahkemesi bu ay içinde ikinci kez bir kadını sosyal medya faaliyetlerinin ülkeye zarar verdiği gerekçesiyle cezalandırdı. 45 yıl hapis cezası olarak verilen mahkumiyet, bu ay içinde ülkede verilen ikinci benzer ceza oldu. 

Suudi Arabistan’ın en büyük kabilelerinden birinden gelen ve eylemciliğe ilişkin bir geçmişi bulunmayan Nura bin Said al Kahtani’nin sosyal medya kullanımı başına dert açtı.

Associated Press ve insan hakları grupları tarafından incelenen dava tutanağına göre Kahtani sosyal medyadaki faaliyetleriyle “toplumun uyumunu bozmak” ve “sosyal dokuyu istikrarsızlaştırmak”la suçlandı.

Kahtani’nin sosyal medya paylaşımlarının ne olduğu ya da duruşmanın nerede yapıldığı bilinmiyor. Washington merkezli Arap Dünyası İçin Şimdi Demokrasi (DAWN) aldı insan hakları örgütü Kahtani’nin 4 Haziran 2021’te gözaltına alındığını bildirdi.

Riyad’da genellikle siyasi ve ulusal güvenlik davalarına bakan özel bir ceza mahkemesi Kahtani’nin önceki mahkumiyeti temyizi sırasında ülkenin geniş kapsamlı terörle mücadele ve siber sularla ilgili yasalarına karşı gelmekten suçlu buldu ve 45 yıl hapse mahkum etti.

Ağustos ayında İngiltere’de üniversite öğrencisi olan Salma el-Şehab tatil için ülkesi Suudi Arabistan’a gittiğinde yine sosyal medya paylaşımları gerekçesiyle 34 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.

İngiliz yayın kuruluşu BBC, Suudi Arabistan’da geçen yıldan bu yana sosyal medya kullanımı dolayısıyla daha birçok kadının tutuklu olduğunun sanıldığını aktardı.

“Yeni bir dalganın başlangıcı”

DAWN bölge direktörü Abdullah Alaoudh bu gelişmeyi “yeni hakimlerce özel mahkemede görülen yeni bir ceza ve mahkumiyet dalgasının başlangıcı” olarak tanımladı.

Yine Washington merkezli başka bir insan hakları grubu olan Özgürlük Girişimi, Kahtani’nin cezasının “aşırı uzun” olduğuna dikkat çekti.

Grubun araştırma direktörü Allison McManus, “Bu cezaları Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın uluslararası toplumda meşruiyet kazandığı bir dönemde yaşanmasını görmezden gelmek çok zor” ifadelerini kullandı.

Sosyal medya cezaları kadınlara ilk defa araba kullanma hakkı gibi yeni özgürlükler tanıyan aşırı muhafazakar İslam ülkesinde Prens Muhammed’in muhalefeti bastırma girişimine yeniden dikkat çekti.

Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın 2018’de İstanbul’daki Suudi Arabistan konsolosluğunda öldürülmesinin ardından ülkenin “dışlanması” gerektiğini ifade eden Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe Biden petrol zengini krallığa temmuz ayında resmi ziyarette bulunarak  Prens Muhammed ile görüşmüştü.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın