SP Lideri Temel Karamollaoğlu’ndan ‘Altılı Masa’ Çıkışı

Partisinin genel merkezinde gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan SP Lideri Karamollaroğlu, “Altılı Masa sırf bu sistemi değiştirmek isteyen altı parti tarafından kurulan bir masadır. Biz, tek adam rejiminin ülkemize fayda sağlamadığını gördük. Yeniden, biraz daha tedbir alarak Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçme kararı aldık. Bu kararda da inşallah bütün çabalara rağmen birlikteliğimizi devam ettireceğiz. Ben buna inanıyorum, böyle de görüyorum” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bazı medya grupları, özellikle de iktidar yanlısı; ‘Bu masanın işi bitti, artık bunlar birlikte yürüyemezler’. Nereden çıkardın? Sen, bunun için belki yatıp kalkıp dua edebilirsin. Dua etmeyi bile beceremezsin sen. Yalan söylemeyi şiar edinmişsin, yalan söyleyen adam dua etse neye yarar?”

Karamollaoğlu, açıklamasının devamında ise şu ifadeleri kullandı: “Önümüzdeki seçimden sonra Türkiye’de şartlar değişecek, normale dönecek, herkes düşündüğünü rahatlıkla ifade edebilecek, bir sıkıntı olduğu zaman ister devletle ister kendi aralarında mahkemelere gidildiğinde hakkını alacağından emin olacak. Bu şartları oluşturacağız mutlaka. Ekonomide israf, yolsuzluk bütünüyle ortadan kalkacak. Ekonomi, üretim bazlı bir modele dönüşecek.

Devlet de bütün kaynaklarını bu yolda yatırım yapmak isteyen müteşebbislere tahsis edecek ve biz bir bütün olarak Edirne’den Kars’a, Ardahan’a kadar; Iğdır’dan, Hakkari’den Antalya’ya, Muğla’ya kadar üretime dönük yatırımlarla bu ülkeyi kalkındırmayı bir görev addediyoruz. Dışarıdan bakıldığında ‘bunlar uzlaşamazlar’ zannediliyordu ama biz uzlaştık. Asgari müştereklerimizi belirledik. Türkiye’yi, bu sistemi değiştirecek ve bu sistem değişene kadar da uygulanacak politikaları belirleyen çalışmalar yaptık. Son çalışmamızı da inşallah önümüzdeki toplantıyı müteakiben kamuoyuyla paylaşacağız.”

Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Karamollaoğlu’nun açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“İktidarın yola çıkarken kullandığı ifade çok önemli: ‘Biz, Milli Görüş gömleğini çıkarttık.’ dediler. Basit bir ifade! Sanki basit bir giysiden ibaretmiş gibi. Ama ne giydiğini de çok açık bir şekilde ortaya koydu. Bugün Sayın Cumhurbaşkanı, Beyaz Saray’a gidemiyor; ama o gün daha yasaklıyken bile poz verdi Beyaz Saray’da! Arkasından da çıkarılan Milli Görüş gömleğinin yerine kendisine ‘Cesaret Madalyası’ verilerek, bir yeni gömlek giydirdiler, Siyonist yapı tarafından giydirildi bu gömlek!

“İsraftan ve yolsuzluktan vazgeçmiyorlar”

Bu iktidarın ister erken, isterse zamanında yapılsın, 2023 seçimlerinde bir daha kazanma şansı yok! Ama eğer seçmen kütükleriyle oynar, sandıklara müdahale edecek kadar aşağılara düşerseniz; ülkeyi nereye götürürsünüz bilemem ama ben artık bu ülkede yaşayanların yüzde 70’inin Ak Parti’den ümidini kestiğini görüyorum.
Şimdi mesela asgari ücret tespiti için aylarca konuşuluyor, kaç kere toplantı yapıldı. En sonunda yine açlık sınırında bir rakamı, asgari ücret olarak belirlediler. Evet az bir rakam değil; ama emin olun birkaç ay içerisinde göreceksiniz yine bu asgari ücret açlık sınırının dahi altında kalacak, ihtiyaç patlayıp gidecek! Neden? Çünkü sistem bozuk! Çünkü almaları icap eden tedbirleri almıyorlar. İsraftan ve yolsuzluktan vazgeçmiyorlar. Siz bu anlayışla ekonomide etkili bir politika ortaya koyamazsınız ki.

AB üyesi olabilmek için Kıbrıs’ı, bundan 15 yıl önce tümden vermeye razı olmuşlardı. Annan Planı’nı biz, Allah rahmet eylesin, Oya Akgönenç Hanım’ı göndererek, buna evet demeyin dedik, anlatamadık. İktidar da gitti, ‘evet’ deyin diye çaba gösterdi. İşin garip tarafı evet diyenler Kıbrıs tarafında fazla oldu. Biz buna rıza gösteremeyiz. Ege! Bir zamanlar Yunanlar Ege’de hak iddia ettiler, Kardak adalarına bile asker çıkardılar. Sonra Tansu Çiller Hanım, ‘biz buna izin vermeyiz’ dedi. Şimdi ne diyor yine bu iktidar? ‘Biz buraya yerleşmenize izin vermeyiz.’ Aldılar ya, yerleştiler! Hangi kafayla siz böyle diyorsunuz, adamlar yerleşti ya! Onları oradan çıkarmak istiyorsanız, savaşmak mecburiyetindesiniz, lafla olmaz bu işler! Ege’yi bütünüyle Yunanistan’a terk ettiler, Allah’tan korkmak icap eder!

Maalesef en büyük hazinemiz olan gençliğimiz de bir ümitsizlik havasına girdi. Tarım ve hayvancılık da can çekişiyor. Doğayı tahrip ettik, ümit neye kaldı? Gaza! Şimdi gaza geliyoruz. Öyle bir havaya girdik ki, ooo birden bire, tam seçime 6 ay kala Karadeniz’de bulduğumuz gaz, milyarlarca dolara tekabül ediyor. 30 yıl bize yetecek, 1 trilyon dolarlık gaz rezervi bulmuşuz! Peki bundan önce bulduklarımız? Doğu Akdeniz’de, Ege’de, birçok yerde biz gaz ve petrol bulmuştuk, ne oldu onlara? Tarihe karıştı! Şimdi yeni gaz… Bizim de milletimize söyleyeceğimiz şey; arkadaş sakın ola gaza gelmeyin!

Allah nasip ederse, önümüzdeki yıl Sayın Erdoğan’ın iktidarda kalabilmek için göstereceği tüm çabalara rağmen, inşallah bir yönetim değişikliği olacak. Anketler şuymuş, buymuş dese de; şunu bilin ki insanımızın büyük bir kısmı artık iktidardan ümidini kesmiş durumda. Bu iktidar problemleri çözemiyor, çözemedi, özellikle son 5-6 yıldır, hatta 10 sene diyebiliriz, pusulasını bütünüyle kaybetti. İşte 6’lı masa bu gidişatı durdurmak ve sırf bu sistemi değiştirmek isteyen partiler tarafından kurulan bir masa.

“Ekonomide israf ve yolsuzluk bütünüyle ortadan kalkacak”

Biz, tek adam rejiminin ülkemize bir fayda sağlamadığını gördük ve yeniden tedbirleri alarak Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçme kararı aldık. Ve tüm çabalara rağmen bu kararı, bu birlikteliğimizi devam ettireceğiz, ben buna inanıyorum. Özellikle iktidar yanlısı medya gruplarına bakarsanız; ‘oooo, masa bitti, bunlar birlikte yürüyemezler.’ Nereden çıkardınız?

Siz bunun için yatıp-kalkıp dua edebilirsiniz, gerçi siz dua etmeyi de beceremezsiniz, yalan söylemeyi şiar edinmişsin, yalan söyleyen adam dua etse ne olacak? Şu bilinsin ki, inşallah önümüzdeki seçimden sonra Türkiye’de şartlar tamamen değişecek, normale dönecek, herkes düşündüğünü rahatlıkla söyleyecek, bir sıkıntı olduğu zaman, ister devletle, ister kendi aralarında, mahkemeye gittiği zaman hakkını alacağından emin olacak! Bu şartları oluşturacağız mutlaka! Ekonomide israf ve yolsuzluk bütünüyle ortadan kalkacak.”

Paylaşın

‘Altılı Masa’ Üç Konuda Anlaşmadı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti, Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA), Demokrat Parti, Saadet Partisi ve Gelecek Partisi’nden oluşan Altılı Masa’nın üç konuda anlaşamadığı öne sürüldü.

Yeni yılın ilk 6’lı masa toplantısına Gelecek Partisi ev sahipliği yapacak. Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun zirve öncesinde, masa gündeminde yer alan ve ‘ihtilaflı’ 3 konuda siyasi parti liderleriyle özel görüşmeler yapacağı öğrenildi.

Sözcü’den Cem Yıldırım’ın haberine göre; komisyonların yaptığı çalışmada mülteci sorunu, İstanbul Sözleşmesi ile Cumhurbaşkanı Yardımcılıkları konusunda tam mutabakat sağlanamadığı belirtildi.

5 Ocak 2023’te yapılacak 6’lı masa toplantısında, liderin gündeminde uzlaşı sağlanamayan konular yer alacak. 6 partinin genel başkan yardımcılarından oluşan ve seçim öncesi, seçim sırası ve seçim sonrası olmak üzere üç ayrı çalışma yürüten komisyonlar, şimdiye kadar 9 ana başlıkta 72 alt başlığı ele aldı.

Hukuk, adalet ve yargı, kamu yönetimi, şeffaflık, denetim ve yolsuzlukla mücadele, ekonomi, finans ve istihdam, sektörel ve bölgesel konular, bilim ve teknoloji, eğitim ve öğretim, sosyal politikalar, dış politika, güvenlik, savunma olmak üzere 9 başlık çalışıldı.

Mutabakat aranan birinci konu ‘mülteci sorunu’ oldu. Gelecek Partisi’nin metne ekletmek istediği ‘onurlu insani geri dönüş’ ifadesine Demokrat Parti’nin karşı olduğu belirtildi. CHP ve İYİ Parti, Temel Politikalar Belgesi’ne İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden imzalanacağına dair bir taahhüt konulmasını istiyor.

Buna SP’nin şerh koyduğu ifade ediliyor. Geçiş sürecinde, Cumhurbaşkanı ve yardımcılarının yetkisiyle ilgili vatandaşa net taahhütler verilmesi hedefleniyor. SP lideri Karamollaoğlu, ‘eşgüdüm kurulu’ öneriyor. Ancak, bazı liderlerin çekincesi olduğu biliniyor.

Paylaşın

Muhalefetten ‘Asgari Ücret’ Tepkisi: Yoksulluk Ücreti

2023 yılı asgari ücretini 8 bin 506 lira olarak açıklanmasına muhalefet partilerinden tepki geldi. Türkiye İşçi Partisi (TİP), “8 bin 500 TL asgari ücret milyonların yoksulluk ücretidir!” ifadeleriyle açıklanan yeni asgari ücrette tepki gösterdi.

Haber Merkezi / Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Başkanı Özgür Burak Akkol’un da katıldığı toplantı da 2023 yılı asgari ücretini 8 bin 506 lira olarak açıkladı.

CHP, DEVA Parti, Gelecek Partisi, Saadet Partisi, TİP, ve HDP’nin de aralarında olduğu muhalefet partileri, açıklanan yeni asgari ücrette tepki gösterdiler.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu: Ne asgari ücretlinin hak ettiği oldu ne de küçük esnafın vergi yükü düşürüldü

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, açıklanan yeni ücreti eleştirerek, “Saray, TÜİK’in sahte gıda enflasyonunun bile 5 puan altında zam açıklayarak, bu ülkenin 33 milyon vatandaşını soydu. Ne asgari ücretlinin hak ettiği oldu ne de küçük esnafın vergi yükü düşürüldü. Yine “biri istedi” diye, öyle oldu. Asıl mesele, asgari ücrete tenezzül etmeyen bir Türkiye’yi yaratabilmektir. O da endüstriyel dönüşümle olur. Sadece Sarayı yolcu etmeyeceğiz, yoksuldan alıp zengine verdikleri bu düzeni de tarihe gömeceğiz” dedi.

DEVA Lideri Babacan’dan “küfe” tepkisi: Siz kendiniz yük oluyorsunuz, bir an önce bırakın gidin

DEVA Partisi lideri Ali Babacan ise, Erdoğan’ın asgari ücret teklifleri ile ilgili olarak yaptığı “Bizim sırtımızda 85 milyonun taşındığı bir küfe var” sözlerini eleştirdi.

Sosyal medya hesabından bir video yayınlayan Babacan şunları söyledi: Haftalardır, günlerdir merakla beklenen asgari ücret rakamı Sayın Erdoğan tarafından açıklandı. ‘Yüzde 99 zam yaptık’ diye adeta müjde verircesine açıklandı. Bu ülkede gerçek enflasyonun yüzde 200’e yaklaştığını dünya âlem biliyor. Çarşıya pazara çıkan, doğal gaz faturası, elektrik faturası ödeyen herkes gayet iyi biliyor. Biz, ‘Asgari ücret, en az gerçek enflasyon artı refah payı kadar artırılmalıdır’ dedik. Bunu yapmadınız. Milyonlarca insanı gelir kaybıyla, yoksullukla karşı karşıya bıraktınız.Üstelik bunun adı asgari ücret. Herkes biliyor ki bu ülkede çalışanların en az yarısı asgari ücretle geçinmeye çalışıyor. Asgari ücret ‘en az ücret’ değil. Neredeyse ortalama ücret olmuş durumda. Bu önemli bir konu.

Sayın Erdoğan’ın bu milleti, 85 milyonu sırtında taşıdığı bir yüke, küfede taşıdığı bir yüke benzetmesi gerçekten kabul edilmez. Eğer bu yükün altından kalkamıyorsanız bırakın gidin. 85 milyon sizin sırtınızdaki küfedeki yük değildir. Siz kendiniz artık bu milletin sırtına yük oluyorsunuz. Lütfen bir an önce bırakın gidin. Öyle mayısı, haziranı falan beklemeyin. İşte Meclis elinizin altında. Seçim yapmak mümkün. Hemen mart ayında bir seçimi ilan edin. Bir an önce milletimizin bu ıstırabını bitirin.

TİP: Türkiye’nin geleceğini Saray’ın ellerine teslim etmeyeceğiz

Türkiye İşçi Partisi (TİP) tarafından “8 bin 500 TL asgari ücret milyonların yoksulluk ücretidir!” başlığıyla bir açıklama yapıldı.

Asgari ücrete ilişkin “taban ücret” önerisini daha önce kamuoyu ile paylaşan TİP’in açıklamasında, asgari ücret  görüşmeleri sürecinde yaşananlara, açlık ve yoksulluk sınırına, Erdoğan ve bakanların sözlerine dikkat çekildi.

“TİP asgari ücretin sefalet ücreti olmaması, taban ücretin uygulanması ve emeğin hem büyümeden hem refahtan payını alması için mücadelesini hız kesmeden sürdürecek” ifadelerine yer verilen açıklamada, “Milyonlarca emekçi yoksulluk ücretine mahkum olmayacak. Türkiye’nin geleceğini Saray’ın ellerine teslim etmeyeceğiz!” vurgusunda bulunuldu.

Gelecek Partisi Lideri Davutoğlu: Kötü ekonomi yönetiminizin faturasını milletimize ödetiyorsunuz

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, sosyal medya hesabından açıklanan miktarı eleştirdi.

“Kötü ekonomi yönetiminizin faturasını milletimize ödetiyorsunuz” diyen Davutoğlu, “Yeni asgari ücret, derde derman olmaktan uzak. Enflasyonla mücadele etmeden ücretlere yapılan artışın hiçbir anlamı olmayacaktır” dedi.

Emek Partisi: Mücadeleyi yükselteceğiz

Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz Twitter hesabından paylaştığı mesajda belirlenen asgari ücrete tepki gösterdi. Akdeniz, “8500 TL açlık ücretidir! Çalışan emekçiler bir kez daha açlığa mahkum edilmiştir. Yıl içinde düzenleme sözü de yüksek enflasyon ortamında hikayedir! İnsanca yaşam için mücadeleyi yükselteceğiz, başka yolu yok bu işin” dedi.

Saadet Partisi Lideri Karamollaoğlu: Sırtlarındaki küfede milyarca doları taşıyorlar ama emekçinin alın terinin hakkını taşıyamıyorlar

Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Bir kez daha “dağ fare doğurdu! Sırtlarındaki küfede milyarca doları taşıyorlar ama emekçinin alın terinin hakkını taşıyamıyorlar! Bu iktidar, bu anlayış ve bu zihniyet değişmeden sonuç değişmeyecek! Asgari değil, “İnsanca Yaşam Ücreti” için geri sayım başlamıştır” ifadelerini kullandı.

“İktidar, açıkladığı rakamla çalışanlara sefaleti dayatmaktadır”

HDP eş genel başkanıları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da asgari ücrete ilişkin eleştirilerde bulundu.

Buldan açıklamasında, “HDP, asgari ücretin en az 12 bin 500 olmasını önerdi. Bu öneriye ve işçilerin taleplerine kulağını tıkayan iktidar, açıkladığı 8 bin 500 TL’lik rakamla çalışanlara sefaleti dayatmaktadır.   Bu sömürü düzenini değiştireceğiz! Sosyal adaleti bu ülkede hep birlikte tesis edeceğiz” dedi.

Sancar ise, “Faiz lobilerine, yandaşlara, savaş harcamalarına devasa kaynak ayıran iktidar, işçiye ise sefalet ücretini reva görmüştür. Açıklanan asgari ücret rakamı, emekçiyi açlık ve yoksulluğa mahkûm etmektedir. Alınterini sömüren bu adaletsizlik düzenini ortak mücadeleyle değiştireceğiz” ifadelerini kullandı.

Edirne F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan eski HDP eş genel başkanı Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabından bir paylaşım yaptı.

“Çalışanların yüzde 80’inin ayda 455 dolara mahkûm olduğu başka bir ülke yok. Kölelik devri de böyleydi işte” diyen Demirtaş, “Bunun tek nedeni de başkanlık sistemi. El ele verip bu sistemi değiştirelim, sonra da kölelik düzenini kaldıralım. Nasıl mı? Kesintisiz mücadele, örgütlenme ve sandıkla” ifadelerini kullandı.

TÜRK-İŞ: İşçi kesimi alınan karar katılmamıştır

TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay ise düzenlenen basın toplantısına katılmayarak, kamuoyunun beklentisinin karşılanmadığını söyledi. Atalay, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda işçi kesimi adına görev yapan Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) temsilcileri, bugünkü mevcut sosyal ve ekonomik şartlarda, 2023 yılı için belirlenen asgari ücretin, çalışanların aileleriyle birlikte geçim şartlarını karşılamadığı görüşündedir. Kamuoyunun beklentisi de giderilmemiştir. Asgari ücretin yürürlükte kalacağı dönem boyunca meydana gelecek fiyat artışlarının gerisinde kalması söz konusudur. Ücretli çalışanların satın alma gücü bu nedenle azalmaktadır. Çalışanların satın alma gücünü koruyacak tedbirler uygulanmalıdır.

Asgari ücret çalışmalarında işçi kesimi öncelikle “çalışanların kendileri ve aileleri için insana yakışır bir gelir” elde etmeleri için çaba göstermiştir. Ancak bu talebimiz dikkate alınmamıştır. Yaklaşımımız işveren ve hükümet temsilcileri tarafından dikkate alınmış olsaydı, işçi kesiminin de onayıyla asgari ücretin oybirliğiyle tespit edilmesi ihtimali ortaya çıkabilirdi.

Asgari ücreti belirleme çalışmaları sadece ücretli kesimi değil toplumun tümünü yakından ve doğrudan ilgilendirmektedir. Kamuoyunun beklentisi maalesef karşılanmamıştır. Özelikle sendikasız işçilerin önemli bir bölümünün temel meselesi olan asgari ücretin işçi kesiminin savunduğu ilkeler çerçevesinde karara bağlanması, ülkemiz çalışma hayatı açısından önemli bir açılım sağlayacaktı.

Anayasada asgari ücretin tespitinde “çalışanların geçim şartları” göz önünde bulundurulması hükmü yer almaktadır. Ancak TÜİK bu konuda bir çalışma yapmaktan kaçınmıştır.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda görev yapan işçi temsilcileri, bu görüş ve düşüncelerle çalışmalara katkı yapmış ve asgari ücretin bu çerçevede belirlenmesi için çaba göstermiştir. Ancak, bilimsel, objektif yöntemler ve güvenilir verilerle tespit edilen taban ücret olması gereken asgari ücret -bir kez daha- pazarlık konusu edilmiş ve karar oy çokluğuyla, işveren ve hükümet temsilcileri tarafından belirlenmiştir. İşçi kesimi alınan karara katılmamıştır. ”

“Asgari ücret yılda 4 kez güncellenmeli”

Asgari ücret görüşmeleri öncesi talebini 13 bin 200 TL olarak açıklayan DİSK’in Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, 2023 yılı için 8 bin 506 TL olarak belirlenen rakamı değerlendirdi.

Bloomberg HT’ye konuk olan Çerkezoğlu, “Şu an 4 kişilik bir ailenin sadece gıda harcaması anlamına gelen açlık sınırının birazcık üzerinde bir asgari ücret belirlenmiş oldu. Yani şu an açlık sınırı 7 bin 800 TL yoksulluk sınırını dikkate almayan bir asgari ücret belirmesinin milyonlarca işçiyi ailesi ile birlikte yoksulluğa mahkûm etmek zorunda bıraktığını ifade etmiştik” dedi.

Resmi verilere göre belirlenen asgari ücretin kabul edilemez olduğunu vurgulayan Çerkezoğlu, “Gerçek enflasyon karşısında asgari ücretin kaybının belirlenmesi gerekirdi. Belirlenen bu rakam 4 kişilik bir ailenin sadece gıda harcaması olan açlık sınırının biraz üzerinde olan bir rakamdır” ifadelerini kullandı.

Asgari ücretin “genel ücret” haline gelmesine de dikkat çeken Çerkezoğlu, “Asgari ücret, Türkiye’de önemli. Her 2 kişiden birinin ailesi ile sürdürmek zorunda olduğu bir ücreti konuşuyoruz. İşçilerin talebi göze alınmadan Cumhurbaşkanı, hükümet ve işveren tarafından belirlenen bir asgari ücret ile karşı karşıyayız” diye konuştu.

Uluslararası standartlara da uyulmadığını ifade eden Çerkezoğlu, “Türkiye’de uluslararası standartlara aykırı bir biçimde tek bir işçi üzerinden asgari ücret belirleniyor. Oysa Türkiye’de kaç kişi tek başına yaşıyor? İşçilerin ailesi ile birlikte geçinebileceği bir asgari ücretin belirlenmesi gerekirdi. Bu kriterler ile DİSK olarak asgari ücreti, 13 bin 200 olarak açıkladık. DİSK olarak enflasyon tek haneliye düşene kadar asgari ücretin yılda 4 kez düzenlenmesini öneriyoruz” şeklinde konuştu.

Paylaşın

Ekrem İmamoğlu Kararı ‘Altılı Masa’nın Seçim Planlarını Nasıl Etkiler?

“CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçmiş değil” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Tanju Tosun, “‘Öncelikle aday konusu Altılı Masa’ya bağlı, ısrarla buradan çıkacağının altını çiziyorlar. Kemal Beyin adaylık konusunda istekli olduğunu ve son açıklamalarıyla da sürecin olağan akışında devam edeceğini anlıyoruz” dedi ve ekledi:

“Muhtemel ocak sonuna doğru aday açıklanacak. Benim anladığım kadarıyla Kemal Bey aday olma konusunda aynı noktada. Ama Meral Hanımın tavrı çok önemli, eğer Ekrem Bey yönünde bir ısrarı olursa Kemal bey bu noktada geri adım atar. Böyle bir senaryo Altılı Masa’nın elini güçlendirir, ve AKP’nin de başından beri kurduğu oyunda elini zayıflatır.”

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) başkanı ve üyelerine hakaret ettiği gerekçesiyle 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası ve siyasi yasak kararıyla birlikte Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayının kim olacağı bir kez daha gündemin en sıcak başlığı oldu.

Bir yandan İmamoğlu’na verilen cezanın hukuki ve siyasi yansımaları tartışılırken bir yandan da muhalefetin İmamoğlu’nda karar kılarak, yakalanan bu ivmenin sürdürülmesi gerektiğine dair yorumlar yapılıyor. Farklı düşünenler de var…

Optimar Araştırma’nın sahibi Hilmi Daşdemir’e göre tüm bu olup bitene bakarak Altılı Masa’nın adayı İmamoğlu’dur denilemez.

Fakat düne göre elinin daha da güçlendiği ve yargılamanın İmamoğlu lehine bir katkısı olduğu kanaatinde Daşdemir.

”Her ne kadar İmamoğlu genel başkanı için zaman zaman destek açıklamaları yapsa da ben hiç bir zaman da oyunun dışında kaldığını düşünmedim. Yargılama süreci hukuki bir süreç, ‘ahmak’ sözünün hakaret olduğunu söyleyenler ve söylemeyenler var ama ben daha çok toplumsal boyutu ile ilgili konuşabilirim. Buradan bakınca siyasi anlamda bir rantı var bu durumun. Dolayısıyla bu yargılamanın İmamoğlu lehine bir katkısı oldu elbette.”

Hilmi Daşdemir halihazırda yargılama süreci devam ederken, İmamoğlu hakkında verilen cezanın onanmış olarak kabul edilmesinin hükümete dair oluşturulan algı ile alakalı olduğu düşüncesinde.

”Hükümet müdahale etmiş olarak algılanıyor… Fakat siyasi olarak bir mağduriyet üzerinden bu durumun İmamoğlu’na bir faydası olur mu bilinmez. Çünkü her zaman da bu mağduriyet hikayeleri tutmaz. Toplumun nasıl algıladığına çok bağlıdır bu… Fakat Sayın Erdoğan ve Sayın İmamoğlu hakkındaki kararların benzer olduğuna dair yorumlar var, buna da katılmıyorum. Erdoğan bir şiir okuyarak fikirlerini ifade etmeye çalıştığı için ceza aldı, İmamoğlu ise bir hakaret davasına maruz kalarak ceza aldı ki bu ceza daha onanmadı. Karara göre bir değerlendirme yapılmalı ancak iki konu birbirinden bağımsız.”

İmamoğlu’nun olası adaylığı karşısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın nasıl bir siyaset izleyeceği de merak konusu.

Hilmi Daşdemir’e göre Erdoğan, İmamoğlu’nun şimdiye kadar belediye başkanlığı döneminde yapmış olduğu hizmetlere bakacak. Bununla birlikte, Erdoğan ‘dış politika, Cumhuriyet ve AK Parti döneminde yapılan yatırımların mukayesesi ve de İmamoğlu’nun yetersizliği’ tezi üzerinden bir siyaset izleyecek…

”Olur da İmamoğlu Altılı Masa’nın adayı olursa, Sayın Erdoğan İmamoğlu’nun belediye hizmetlerine bakacaktır. Başkanlığı döneminden beri yaptığı yatırımlar ve toplu taşıma hizmetlerinde ciddi aksama var, kamuoyunun da gündeminde bu durum. Bir yıl öncesine yaptığımız kamuoyu araştırmalarında İmamoğlu’na verilen destek on puan kadar düşmüş durumdaydı. Bence bu faaliyetler ve hizmetler denetlenecek, gözardı edilmeyecek.”

Ayrıca İmamoğlu’nın 23 Haziran sonrasında Cumhurbaşkanı gibi hareket etmesi ve bunun üzerinden bir kurgu yapılması ciddi anlamda ayağını yerden kesti ve iletişim kazalarına neden oldu. Bu iletişim kazalarına yenileri de eklenebilir… Böyle bakıldığında Sayın Erdoğan belediye faaliyetleri, dış politika, Cumhuriyet ve AK Parti döneminde yapılan yatırımların mukayesi üzerinden bir değerlendirme yapacak… Ve İmamoğlu’nun yetersizliği üzerinden bir siyaset izleyecek.”

”Kemal Kılıçdaroğlu aday olmak istiyor fakat Meral Akşener’in tavrı çok önemli”

Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tanju Tosun’a göre, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçmiş değil.

Fakat bu noktada da İYİ Parti lideri Meral Akşener’in tutumunun belirleyici olacağını söylüyor.

”Öncelikle aday konusu Altılı Masa’ya bağlı, ısrarla buradan çıkacağının altını çiziyorlar. Kemal Beyin adaylık konusunda istekli olduğunu ve son açıklamalarıyla da sürecin olağan akışında devam edeceğini anlıyoruz. Muhtemel ocak sonuna doğru aday açıklanacak. Benim anladığım kadarıyla Kemal Bey aday olma konusunda aynı noktada. Ama Meral Hanımın tavrı çok önemli, eğer Ekrem Bey yönünde bir ısrarı olursa Kemal bey bu noktada geri adım atar. Böyle bir senaryo Altılı Masa’nın elini güçlendirir, ve AKP’nin de başından beri kurduğu oyunda elini zayıflatır.”

Prof. Dr. Tanju Tosun Yargıtay’ın, İmamoğlu hakkındaki kararı onaması halinde oluşan mağduriyetin Altılı Masa’nın elini güçlendireceği kanısında.

Prof. Dr. Tosun, Ekrem İmamoğlu’nun yasaklı hale gelmesi durumunda ise Meral Akşener’in aday belirleme sürecinde etkin rolü olacağını ifade ediyor.

”Belki Yargıtay kararı onarsa Ekrem Bey siyasetin dışında kalır, aday yapılmaz. Ama özellikle buradaki mağduriyet Altılı Masa’nın adayının seçmen nezdinde milli irade adına__meşruiyetinin__artmasına katkı yapar. Eğer İmamoğlu yasaklı hale gelirse bu kez Sayın Kemal Kılıçdaroğlu mu yoksa Sayın Mansur Yavaş üzerinde mi durulur. Burada Meral Hanımın özellikle belirleyeci rol oynayacağı kanaatindeyim. Mansur Yavaş, hala bu denklemin içinde, edindiğimiz izlenim ve kamuoyu araştırması bunu gösteriyor. İYİ Parti teşkilatında Mnasur Beyin adaylığı öne çıkıyor.”

Ekrem İmamoğlu verilen cezanın hukuki sürecinin hızlandırılacağını da düşünmüyor Prof. Dr. Tanju Tosun. Çünkü aksi durumun bumerang etkisi yaratacağını söylüyor.

”Aday gösterildiği takdirde sürecin hızlandırılacağını düşünmüyorum, bu bumerang etkisi yaratır. Milli irade üzerinden meşruiyet arayan bir hareketin, bizahiti bu iradenin meşruiyeti konusunda atacağı adımlar, Altılı Masa’nın seçmen nezdinde daha fazla itibar kazanmasına yol açar. Seçmen ne yapılmak istendiğini görür, eski siyasilere yasak getirildiğinde iktidara gelen isimler var. Halk asla bu müdahalalere olumlu bakmıyor.”

”Erdoğan’ın karşısında bu haliyle yarışacak olan İmamoğlu, ceza almamış bir İmamoğlu’ndan çok daha güçlü”

Siyaset Bilimci ve istanpolinst Genel Direktörü Seren Selvi Korkmaz’a göre ise İmamoğlu Saraçhane’ye bu çağrıyı yaparak ve de yanına Akşener’i alarak altı lideri etrafında topladı.

Korkmaz, İmamoğlu’nun kendisine dair soru işaretleri olanları bile tarafına çekmeyi başardığına dikkat çekiyor.

”İmamoğlu Saraçhane’ye bu çağrıyı yaparak, yanına da Akşener’i alarak altı lideri etrafında topladı. Bu da oyun değiştirici olduğunu ve toplumun desteğini aldığını gösterdi. İmamoğlu’na dair soru işaretleri olanlar bile bugün çok farklı düşünüyor. Öte yandan daha önceleri yaptığımız araştırmalarda iktidar seçmeni yerel seçimlerdeki adaletsizliğe vurgu yapmıştı. O yüzden baktığınızda Erdoğan’ın karşısında bu haliyle yarışacak olan İmamoğlu, ceza almamış bir İmamoğlu’ndan çok daha güçlü.”

Bu tablodan sonra İmamoğlu’nun adaylığının güçlendiğini fakat yine de Cumhurbaşkanı adayının kim olacağına dair son kararın Kemal Kılıçdaroğlu’na ait olduğunun altını çiziyor Siyaset Bilimci Korkmaz.

Siyaset Bilimci ve istanpolinst Genel Direktörü Seren Selvi Korkmaz her ne kadar daha önce Altılı Masa liderlerinde Kılıçdaroğlu’nun adaylığında bir uzlaşı olsa da İmamoğlu etrafında oluşan havanın masadaki liderleri de etkileyebileceği görüşünde.

”Bu saatten sonra İmamoğlu’nun adaylığı Kılıçdaroğlu’na bağlı. Ama özellikle bu süreçte İmamoğlu’nun açıkçası adaylığının daha da kuvvetleneceğini düşünüyorum. Altılı Masa’daki liderlerde de fikir değişikliği olmuş olabilir. Çünkü daha önce Kılıçdaroğlu’nda bir konsodilasyon vardı ama İYİ Parti’nin fikir değişikliğini gözlemleyebiliyorduk. Ama bu atmosferin diğer liderlerini etkileyeceğini düşünüyorum.”

Paylaşın

‘Altılı Masa’dan Saraçhane’de Gövde Gösterisi

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti (DP), Gelecek Partisi ve Demokrasi Ve Atılım (DEVA) Partisi’nden oluşan Altılı Masa, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yargılandığı davada çıkan sürpriz hapis cezası kararının ardından Saraçhane’de gövde gösterisi yaptı. 

Haber Merkezi / CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve Demokrat Parti Başkanı Gültekin Uysal’ın katıldığı mitingde Saadet Partisi’ni İstanbul İl Başkanı Ömer Faruk Yazıcı temsil etti.

“Millet, iradesine sahip çıkıyor” sloganı altında düzenlenen etkinlikte ilk olarak sahneye çıkan İmamoğlu, 2019 seçimlerinde İBB için kullanılan oyların geçersiz sayıldığını hatırlatarak “Tertemiz, helal oyunuzu iptal ettiler. Seçimi yenilediler. Onlar sizin seçtiğiniz belediye başkanını görevden alıp hapsetmek için mahkemeden karar çıkarttılar. Baktılar mahkemenin hâkimi istedikleri gibi karar vermeyecek onu sürüp başka bir hakimle karar çıkarttılar. Bu ülkeyi yönetenlerin sizinle ne dertleri, ne alıp veremedikleri var?” sorusunu yöneltti.

“Bunlar hasta, çok hasta. Bunlar milletin iradesine karşı alerjisi olan insanlar” diyen İmamoğlu, “Kim olursa olsun, hangi partiden olursa olsun halkın oylarıyla seçilmiş bir yöneticiyi haksız, hukuksuz biçimde görevden almak haddini bilmemektir” dedi.

Altılı masanın en çalışkan neferi olacağı sözü veren İmamoğlu, “Ben ortak aklın iradesine inanıyorum. Toplumun barış içinde, ortak bir geleceği inşa edeceğine inanıyorum. Onların dikte ettirdiği yok hükmündeki kararlardan asla korkmuyorum. Birlikte bu karanlık günleri aşacağız. Asla üzülmeyeceğiz. Asla öfkeye kapılmayacağız. Ama hep birlikte kararlı olacağız. Bu dava bana açılmış bir dava değil. Bu dava ülke davası. Bu dava adalet davası. Bu dava eşitlik davası!” diye konuştu.

İmamoğlu, konuşmasını “2023 çok güzel olacak. Yalnız benim ya da senin için değil. Hepimiz için çok güzel olacak. Bütün vatandaşlarımız için çok güzel olacak. Herkes kazanacak. Çocuklarımız kazanacak. Gençlerimiz kazanacak. Hepinizi çok seviyorum. Hep birlikte mücadelemize devam edeceğiz. Her şey çok güzel olacak!” diye tamamladı.

Kılıçdaroğlu: Maratonun sonuna geldik

İmamoğlu’nun ardından sahneye gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 16 milyon İstanbullunun iradesine bir yargıç aracılığıyla darbe vurulduğunu belirterek “Şunu herkes çok iyi bilsin. Ekrem Başkan hakkında verilen karar bize bir milim geri adım attırmayacaktır. Adalet ağacının içindeki kurtları tek tek temizleyeceğiz. Açık ve net ifade edeyim hiç kimse, hiçbir güç Ekrem İmamoğlu’nu İstanbul’a hizmet etmekten alıkoyamaz” dedi.

“Hiç kimse unutmasın ve umutsuzluğa kapılmasın. Bu bir maratondur. Maratonun sonuna geldik. 6 ay sonra maraton bitecek” şeklinde konuşan Kılıçdaroğlu, vatandaşlara “Asla başınızı öne eğmeyin, önümüzde altı ay kaldı. Siz de haykırın. İktidar, iktidar, iktidar. İktidar olmak için geliyoruz” diye seslendi.

Babacan: İmamoğlu kardeşime yapılan bu hukuksuzluğu reddediyorum

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Kılıçdaroğlu’nun ardından bir konuşma gerçekleştirdi. Babacan, üç dönem seçim kuralını hatırlatarak iktidarın artık bu kurala uymadığını belirtti, AKP’nin iktidara gelmeden önce verdiği sözlerden döndüğünü vurguladı.

“İmamoğlu kardeşime yapılan bu hukuksuzluğu reddediyorum. Canan Kaftancıoğlu’na ve Demirtaş’a yapılan bu hukuksuzluğu reddediyorum. İktidarın kaybettiği belediyelere kayyum atayarak rövanş almasını kabul etmiyorum. Nedir bu çektiğimiz? Devlet gücünü ele geçiren başlıyor altındakileri ezmeye, zulmetmeye…”

Uysal: Bu deli gömleğini her türlü yırtacağız

Demokrat Parti lideri Gültekin Uysal, Saraçhane’deki mitingde yaptığı konuşmada “Türk milletinin tarihi yürüyüşünde önemli bir kilometre taşının bulunduğu noktadayız. Milletim için üzüntü içerisindeyim. Bu büyük devlet için üzüntü içerisindeyiz. Geleceği karartılan gençlerimiz adına üzüntü içerisindeyiz” dedi.

Uysal ayrıca, “Demokrasi ile hukuk ile bu iktidar sahiplerinin ufuklarını gömdük. Bakmayın isimlerine Adalet ve Kalkınma Partisi dediklerine. Adaletleri batanı çok oldu. Onların adaleti Deniz Feneri davalarında zaten batmıştı. Adınız ak olacağına alnınız ak olaydı” ifadelerini kulandı.

“Bu kararın milletin vicdanında nokta kadar bir karşılığı yoktur” diyen Uysal şöyle devam etti. “Bugün, bu büyük ülkenin her şeyini çalanlar; çaldıkları yetmedi, sandığı çalmaya kalktılar. Ama bilsinler ki; dünümüzü çalanlara yarınlarımızı çaldırtmayacağız. Bu deli gömleği her türlü yırtacağız.

Davutoğlu: Sahip olduğunuz mutlak güç sizi aldatmasın

Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, Saraçhane’de “Meselemiz sadece Sayın İmamoğlu’nun hak ettiği makamı korumak değildir. Meselemiz İstanbul seçmeninin iradesini korumak, Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik değerlerini korumaktır” dedi.

Davutoğlu ayrıca “Güç sahipleri, sakın ha sahip olduğunuz mutlak güç sizi aldatmasın, geçmişte nice mutlak güç sahipleri aldandılar. Demokrasi aşığı 85 milyon adına söylüyorum korkmadık, korkmayacağız. Hangi siyasi görüşten olursa olsun, herkesin hakkını koruyacağız.” ifadelerini kullandı.

Akşener: Demokrasi, sandık ve bu irade bizimdir

Davutoğlu’nun ardından sözü alan İYİ Parti Merak Akşener, şu ifadeleri kullandı: “Yüz yıl önce olduğu gibi bugün de ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ diyenler burada. İstanbul’dan haykıranları duymadıkları anda biz Saraçhane’deyiz. Siz diyorsunuz ki ‘Saray sizinse Saraçhane bizimdir’ 16 milyon İstanbullunun iradesi burada.

Size bize terörist deseler de haksız yere Ekrem kardeşimi yargılasalar da bu irade, bu yürek, bu cesaret bu demokrasi aşkı bu sandıkta verilecek cezanın ortaya koyduğu irade gösteriyor ki artık 16 milyon İstanbullunun dışında 85 milyon Türkiyelinin de Ekrem İmamoğlu’nun yanında olduğunu görüyoruz. Hiçbir haksızlık sonsuza kadar sürmez. Geldikleri gibi giderler. Demokrasi, sandık ve bu irade bizimdir”

Sabri Tekir: Şüphesiz kaybedecekler

Akşener’in ardından sözü Saadet Partisi Genel Vekili Sabri Tekir ise, “Dünden bugüne, adalet mekanizmasına kişisel ve siyasi hesaplarla müdahale edenler mutlaka ve mutlaka kaybetmişlerdir, eğer böyle bir müdahale varsa, buna müdahil olanlar şüphesiz kaybedeceklerdir” dedi.

Altılı Masa’ya dahil olan Saadet Partisi’nin Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, önceden planlanmış bir hastane randevusu nedeniyle Saraçhane’deki programa katılamayacağını açıklamış, “Orada bulunan herkese canıgönülden selamlarımı iletiyorum. Hepimizin ortak talebi: Önce Adalet, Her daim adalet, Herkese Adalet!” paylaşımında bulunmuştu.

Ne olmuştu?

İmamoğlu’nun Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine hakaret ettiği gerekçesiyle yargılandığı davada Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi dün 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasına hükmetmiş ve TCK’nın 53’üncü maddesi uyarınca “siyasi yasak” hükmü uygulamıştı. Kararın kesinleşmesi için istinaf mahkemesi ve Yargıtay süreçlerinin de tamamlanması gerekiyor.

İmamoğlu, 30 Ekim 2019’da Fransa’nın Strasbourg kentinde düzenlenen kongrede 31 Mart seçimlerinin iptal edilmesini eleştirmiş, Soylu buna karşı yaptığı açıklamada, “Avrupa Parlamentosu’na gidip, Türkiye’yi şikayet eden ahmağa söylüyorum; bunun bedelini bu millet sana ödetecek” demişti. Gazetecilerin Soylu’nun bu sözlerini soruğu İmamoğlu da, “Ben lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye. Tam da 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır, önce oraya bir odaklansın” yanıtı vermişti.

İmamoğlu bu sözleriyle, yanıt verdiği Soylu’yu kastettiğini savunuyor. Geçen duruşmada tanık olarak dinlenen FOX TV muhabiri Gülşah İnce de bu yönde beyanda bulunmuştu.

Paylaşın

Başörtüsü Teklifi: Altılı Masa Yeni Metin Sunabilir

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti (DP), Gelecek Partisi ve Demokrasi Ve Atılım (DEVA) Partisi’nden oluşan Altılı Masa’nın, başörtüsü ve ailenin korunması başlıkları altına sunduğu anayasa değişikliği teklifi ile ilgili komisyon görüşmeleri sırasında iktidarın teklifine ilişkin çekincelerin düzeltildiği yeni bir metin sunmasının da ihtimal dahilinde olduğu belirtiliyor.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtüsünün yasa değişikliği teklifi ile teminat altına alınmasını önermesinin ardından iktidar konuyu anayasa değişikliği ile yapmak için çalışmalara başlamıştı. Bu kapsamda “başörtüsüne anayasal güvence ve ailenin korunması” ile ilgili anayasa değişikliği önerisi, Cumhur İttifakı ortakları MHP ve BBP ile birlikte toplam 336 milletvekilinin imzasıyla TBMM Başkanlığı’na geçen Cuma günü sunulmuştu.

İYİ Partililerden Kılıçdaroğlu’na tepki

İktidarın teklifini sunmasının ardından Altılı Masa’yı oluşturan partiler içinde nasıl tutum izleneceğine dair toplantılar düzenlendi. CHP’nin Merkez Yönetim Kurulu ile İYİ Parti’nin ise Genel İdare Kurulu Pazartesi günü yaptıkları toplantılarda konuya ilişkin nasıl bir yol çizilmesi gerektiği ele alındı.

DW Türkçe’den Gülsen Solaker’in edindiği bilgilere göre İYİ Parti’nin GİK toplantısında hemen hemen her üye söz olarak böyle bir konunun gündeme gelmesinden duydukları rahatsızlığı dile getirdi ve halkın ekonomik sıkıntılarla mücadele ettiği bir dönemde aslında günümüzde sorun olmayan başörtüsü meselesinin yeniden gündemde olmasını doğru bulmadıklarını belirttiler.

Toplantıda söz alan İYİ Partililer Kılıçdaroğlu’nun böyle bir teklifi Altılı Masa ile istişare etmeden gündeme getirmesini eleştirerek “Şimdi ekonomide vatandaşın en canının yandığı böyle bir dönemde gündem ekonomi olması gerekirken Ocak sonu Şubat ayına kadar iktidar bunu gündeme taşıyabilir” endişesini paylaştılar.

Bu kapsamda toplantıda şu anda anketlere göre önemli bir oranda olduğu gözlemlenen arada kalan kararsız seçmenin bu tartışmalar nedeniyle AKP’ye doğru kayma riski de dile getirildi.

İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu da toplantının ardından yaptığı açıklamada iktidarın teklif metnine ilişkin bazı düzeltmeler yapılması gerektiği ifade edilmekle birlikte GİK’teki genel eğilimin “olumlu” olduğunu belirtmişti. Zorlu, “Burada iki önemli hususun altı çizildi. Bir; metin içerisinde riskli gördüğümüz, ileride problem yaratacağını düşündüğümüz bazı ifadeler var. Bunların değiştirilmesi gerekmektedir. Genel İdare Kurulumuzdan çıkan ortak görüş budur. Bununla birlikte Genel İdare Kurulumuzda çoğunluğun eğilimi, temayülü ise olumlu bir kanaat içerisinde olduğumuz yönündedir. Yani, evet yönündedir” demişti.

Altılı Masa’dan yeni bir teklif mi gelecek?

Kılıçdaroğlu ise dün gazetelerin Ankara temsilcileri ile düzenlenen toplantıda soru üzerine anayasa değişikliği ile ilgili anayasa hocalarından görüş alacaklarını belirterek “Bir bakacağız. Ondan sonra oturup karar vereceğiz. Büyük bir olasılıkla önümüzdeki süreçte, altılı masada da konuşulabilir. Oturur konuşuruz. Ona göre bir karar veririz, birlikte” ifadelerini kullandı.

Her ne kadar şu ana çeşitli açıklamalar yapılmış olsa da genel beklenti altılı masa liderlerinin 26 Aralık’taki toplantı öncesinde karşılıklı görüşmelerle bu konuda bir eşgüdüm sağlamaya çalışacakları yönünde.

İYİ Parti konuyu gündeme getiren parti CHP olduğu için çözümünü ya da eşgüdümü sağlaması gereken tarafın yine CHP olduğunu düşünüyor. Bu arada gerek CHP gerekse İYİ Parti bu aşamada teklifi toptancı bir şekilde reddetmeyi ise doğru bulmuyor.

Peki Altılı Masa bu konuda eşgüdümü sağlamaya yönelik nasıl bir çözüm bulabilir?

Edinilen bilgiye göre teklifin TBMM’deki komisyon görüşmeleri sırasında muhalefet üyeleri anayasa hukukçularının da katkılarının bulunacağı, çekince görülen ifadelerin düzetilmiş halinin yer alacağı yeni bir metin sunabilir.

Macaristan’dakine benzer referandum tuzağı endişesi 

Öte yandan gerek İYİ Parti gerekse CHP ailenin korunması başlığı altında eşcinsel evliliklerin yasaklanmasını getiren hükmün iktidar tarafından Macaristan’dakine benzer şekilde yeni bir kutuplaştırma yöntemi olarak kullanılacağını düşünüyor.

İktidarın teklifi ile Anayasa’nın 41’nci maddesin “Ailenin korunması” ile ilgili başlık altındaki birinci fıkraya, “Evlilik birliği ancak kadın ile erkeğin evlenmesiyle kurulabilir” hükmünün eklenmesi öngörülüyor.

Muhalefet ise Türkiye’de eşcinsel evliliklerin yasal olarak zaten mümkün olmadığına dikkat çekerek bunu Macaristan’daki referanduma benzer bir tuzak olarak görüyor.

AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin de teklifin sunulması ile ilgili düzenlediği basın toplantısında “Hem Nüfus Kanunu’na hem de Medeni Kanunu’na göre zaten evlilik birlikteliği bir kadın ve bir erkekten oluşur. Ama ailenin korunması ile ilgili toplumsal ihtiyaç vardı” demişti.

Oylama süreci nasıl işliyor?

Anayasa değişikliği tekliflerinde Genel Kurul’da, iki ayrı madde için iki tur oylama düzenleniyor. Milletvekillerinin oylarını gizli kullandığı oylamada maddeler ayrı ayrı oylanıyor.

Cumhur İttifakı’nın oy kullanamayan TBMM Başkanı Mustafa Şentop haricinde toplam 334 sandalyesi bulunuyor. Referanduma gidilebilmesi için 360 milletvekili gerekiyor ve bu sayıya ulaşmak için muhalefetten herhangi bir partinin teklife “evet” demesi ya da AKP’nin en az 26 milletvekili bulması gerekiyor. AKP ile MHP’nin 400 milletvekilini bulabilmesi durumunda ise referanduma gerek kalmadan anayasa değişikliği geçebiliyor.

Paylaşın

Altılı Masa, HDP’yle Uzlaşırsa Yüzde 55-60 Potansiyeli Var

2023’te yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimlerine sayılı günler kala, ‘millet’ ve ‘cumhur’ ittifaklarının oy oranları arasında uçurum olmadığı anketlere yansıyor. Birçok ankette partiler ve ittifakların oy oranı başa başa çıkıyor.

T24’ten Murat Sabuncu‘ya konuşan Bekir Ağırdır, oy oranları yüzde 31 ila 37-38 arasında değişse bile AKP’nin halen birinci olduğunu, CHP’nin araştırmalara bağlı olarak yüzde 22 ila 26-27 arasında değiştiğini kaydetti.

Ağırdır, AKP’ye oy verenlerin bir kısmının yaşam tarzları, dini inançları veya Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a duygusal bağları nedeniyle oy verdiğini, hataları gördüklerini ama güvenin ağır bastığını ifade etti. Ağırdır, AKP’ye oy veren diğer kesimlerin gerekçelerini sayarak oyların belirli bir seviyede tutulduğunu ancak daha fazla gerilemeyeceği anlamına gelmediğini kaydetti.

‘AKP – MHP yüzde 51 zor’

Ağırdır şöyle devam etti: “Öbür tarafın ne yapacağına bakıyorlar ama sonuçta MHP ile beraber baktığımız zaman AK Parti’ye işte 40-42 bandında bunu çok zorlasa bile 45 yapabilir ama 51 yapma ihtimali neredeyse yok. Çünkü o kopan insanlar yani AK Parti dediği 50’lerden hatta bir dönem tek başına 56’lara ulaştığı zamandan bugün 30’lara geldiyse kaybetmemiş değil yarı yarıya neredeyse kaybetmiş durumda. O kaybettiklerini de sadece fevri bir duyguyla kaybetmiş değil.”

‘Altılı masanın bir özelliği var’

Ağırdır, altılı masanın sosyal demokrat ve İslamcı gelenekten partilerin bulunduğunu ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: “6’lı Masa’da bir sosyal demokrat parti var. İslamcı gelenekten gelen ama daha sonra dünyevileşmiş kesimleri temsil eden Deva, Gelecek gibiler var. Dindarları temsil eden ama dinin bu kadar siyasete araç edilmesine ya da yolsuzluğa itirazı olan Saadet Partisi gibi birisi var.

İyi Parti gibi daha geleneksel, daha milliyetçi ya da Atatürkçü değerlere yaslandığını iddia eden sol fikriyatla mesafeli olan ama kentli, metropollü başka bir sosyolojik kümenin partisi var. Dolayısıyla bir bakıma bu 6 partinin bir arada oluşu anlamlı ama eksik yani bakarsan 3 Türkiye analizine geri dönersek üçünü de temsil etmiyor. Kürtler yok orada. Problem orada.

‘HDP’yle uzlaşılırsa yüzde 55 – 60 potansiyeli var’

Dolayısıyla da bu itirazlardan ve gerçek hayatın sorunlarından iktidarın yorgunluklarından, hatalarından sonuç olarak 6’lı Masa’da işte 42-45 bandında ama AK Parti, MHP ortaklığının 51’e ulaşma şansı zor görünse de 6’lı Masa’nın eğer HDP ile ya da Kürtlerle bir uzlaşma dili yakalayabilirse, HDP ile konuşarak, uzlaşarak, ittifak yaparak, Kürtlerin ihtiyaç ve talepleri üzerinden yeni bir siyaset inşa ederek 55-60’a kadar çıkabilecek de bir potansiyeli var.

Çünkü bütün bu tartışmanın, bu sosyolojik analizlerin dışından baktığımızda gidişata memnuniyet ya da gidişattan rahatsızlık diye baktığımızda ama yönetim düzenine ama ekonomik gidişata ama ülkenin etrafındaki risklere, fırsatlara bakarak insanların kanaatlerine, toplumun kanaatlerine baktığımızda toplumun 3’te 2’si iktidarın karşısında ve gidişata itirazı var, 3’te 1’i de iktidarın yanında her şeye karşın.

‘AKP – MHP’nin oy potansiyeli…’

Demek ki 6’lı Masa’nın ve HDP’nin meselesi nasıl oy alırlar da da bu 3’te 2 potansiyeli bir araya getirecek doğru siyaseti örebilirler meselesi. Ama AK Parti, MHP açısından bakarsak onların böyle bir tercihi yok. Onlar zaten Kürtleri neredeyse gözden çıkarmış durumdalar. Gençleri zaten neredeyse gözden çıkarmış durumdalar.

Dolayısıyla diyelim maksimumda 50-51 gibi olan bir maksimum potansiyellerinin ne kadarını gerçek hayata sayıya çevirebilecekleri peşindeler. Halbuki muhalefet 65’lere yakın bir potansiyeli nasıl sayıya ve seçimde bir sonuca çevirebileceğinin yolunu bulmak durumunda. İkisi de aynı potansiyelden başlamıyor. O nedenle 6’lı Masa’ya daha çok odaklanıyoruz. HDP’nin söylediklerine daha yakından bakıyoruz. Çünkü oyunun gidişatını muhalefetin yaptıkları belirleyecek iktidarın yaptıkları değil.”

Paylaşın

Karamollaoğlu’ndan Dikkat Çeken ‘Aday’ Açıklaması

SP Lideri Karamollaoğlu, “Altılı Masa’nın adayını şubat ayında görür müyüz?” sorusuna, “Görürsünüz gibi. Adaylık ancak seçim kararı alındıktan sonra açıklanır. Haziran’ı kimse beklemiyor. Büyük ihtimalle mayıs ayında olabilir. Altılı Masa’da adayın ne zaman açıklanacağı detayına girmedik. Bunun zaruret olduğunu da düşünmüyorum. Konu son zamanlarda gündeme fazla getirildiği için belki de önümüzdeki sene başlarında açıklamak gerekebilir. Ama ille de bunu açıklayacağız, zamanı geldi gibi bir kanaatimiz yok” şeklinde cevap verdi.

Karamollaoğlu, “Aday belirleme usulünü, yöntemini görüştünüz mü?” sorusuna ise, “Hayır bu konuyu da görüşmedik. Siyasi partilerin kendi kanaatleri olabilir, bunu gündeme getirirler, bu teklifler üzerinde bir müzakere yapılır ve öyle zannediyorum ki neticede bir mutabakat sağlanır. Ben büyük problem olmayacağını düşünüyorum. İsimler üzerinde şimdiye kadar hiç konuşulmadı” şeklinde değerlendirmede bulundu.

Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Altılı Masa’nın yol haritası ve bir sonraki toplantı gündemine ilişkin bir grup gazetecinin sorularını yanıtladı.

Gazete Duvar’dan Nergis Demirkaya’nın aktardığına göre Karamollaoğlu’nun değerlendirmeleri özetle şöyle oldu:

Altılı Masa dokuzuncu kez bir araya geldi. Çalışmalarda hangi aşamadasınız?

Biz bu sistemi değiştirmek istiyoruz. Seçimde istediğimiz neticeyi elde edersek hangi konuların üzerinde duracağız, bu değişikliği nasıl gerçekleştireceğiz, bununla ilgili çalışmaları yapıyoruz. Anayasa değişikliği önerisi kamuoyuyla paylaşıldı. Bunun arkasından yönetim nasıl olacak? Bugünkü sisteme göre cumhurbaşkanı layüsel, kanunların üstünde. Seçildikten sonra, “Ben bildiğimi yaparım, 5 sene içinde de değişiklikleri yaparız” derse ne olacak? Onun için biz bir yol haritası ortaya koyacağız. Yani seçimden sonra anayasa nasıl değişecek, cumhurbaşkanı bu süreçte nasıl çalışacak, istişareleri nasıl yapacak? Adeta parlamenter döneme geçmişiz gibi çalışılacağını ifade ediyoruz.

Ortak yönetim yapısı nasıl olacak? Bakanlar nasıl belirlenecek?

Burada en önemli konu istişare. Yani cumhurbaşkanı, bütün siyasi parti genel başkanları ile istişare ederek karar alacak. Cumhurbaşkanı seçim neticesine göre parti genel başkanlarıyla görüşerek, onlardan bilgilerle bakanları belirleyecek. Ama o bakanlar da bir istişare mekanizmasının içinde karar alacaklar. Çünkü kararları cumhurbaşkanı tarafından benimsenirse bir mana ifade ediyor. Sonuçta imzayı cumhurbaşkanı atacak. Meclis’teki çalışmalara daha fazla önem vereceğiz. Süreci şimdiden tahmin edemiyoruz ama 400’ün üzerinde milletvekili çıkarılırsa, hemen anayasayı referanduma götürmeden değiştirebileceğiz. 360-400 arası olursa referanduma götürme mecburiyeti var. 360 yakalanamazsa belli bir süre, belki 5 sene böyle idare edeceğiz. Anayasa değişikliği yapılmadan, belki Türkiye’yi sanki bir koalisyon hükümeti varmış gibi yöneteceğiz.

Liderler, bu ortak yönetimde nerede olacak? Cumhurbaşkanı yardımcısı mı olacaklar, kabinede mi olacaklar, yoksa istişare kurulu mu oluşturulacak?

Bu konu önümüzdeki toplantıda netleşecek. Biz kararlıyız; birlikte yöneteceğiz. Ancak, birlikte yöneteceğiz de cumhurbaşkanı anayasa değişmediği için layüsel. Nasıl olacak? Cumhurbaşkanı seçiminden önce aday, siyasi parti genel başkanları ile birlikte, “Bundan sonra kararlarımı -bu değişiklik sağlanana kadar- siyasi parti genel başkanları ile istişare ederek alıp Türkiye’yi yöneteceğim” taahhüdünde bulunacak. Burada bazen “parti genel başkanları cumhurbaşkanı yardımcısı olsun” deniliyor. Olamaz ki, milletvekiliyse milletvekilliği düşer.

Genel başkanlar milletvekili olmasın, direkt Cumhurbaşkanı Yardımcısı olsun önerisi olduğunu biliyoruz.
Bu koalisyon belli bir süre Türkiye’yi yönetecek diyelim, genel başkanların Meclis dışında kalması niye gerekli? Mühim olan bu istişare mekanizmasının adı nasıl konulacak. Siz buna cumhurbaşkanı yardımcılığı derseniz, milletvekillikleri otomatikman düşer. Ama cumhurbaşkanı kendiliğinden, “siyasi parti genel başkanları ile istişare ederek karar alacağım” derse kimsenin yapacağı bir şey yok.

Eşgüdüm Kurulu

Yüksek İstişare Kurulu gibi bir kurul mu olacak?

Öyle bir kurul var, ama şu anda o kurulların hiçbir etkinliği yok. Bu da kanuni değil, ama cumhurbaşkanı taahhüt edecek, genel başkanlar da bunu benimseyecek. Cumhurbaşkanı, “anayasa değişikliği yapılana kadar siyasi parti genel başkanları ile istişare ederek karar alacağım. Bu kadar.” Mesela buna “eşgüdüm” de denilebilir. Eşgüdüm kurulu…

Eşgüdüm Komisyonu diyebilir miyiz?

İster ‘kurum’, ister ‘kurul’, ‘ben siyasi parti genel başkanları ile istişare ederek karar vereceğim’ desin, yeter! Burada eşgüdüm olacak. Bir karar alınırken siyasi parti genel başkanlarının kanaatleri de mutlaka gündeme gelecek, onlarla istişare edilecek.

O adayın en önemli özelliği de bahsettiğiniz eşgüdümü sağlamak mı olacak?
Aynen. Tabii. O bunu kamuoyu nezdinde deklare edecek. Bunun hukuki yönü yok. Ama kamuoyu nezdinde böyle bir taahhütte bulunursa, herhalde cumhurbaşkanı olacak kişinin de bu taahhüdüne sadık kalması beklenir.

Ağırlıklı görüş, ortak görüş diyebilir miyiz?

Tabii, şimdi biz bunu önümüzdeki toplantıda, net bir şekilde ifade edeceğiz. Şu anda ben bunu böyle teklif ediyorum, ama diğer arkadaşların da görüşü şu anda bundan farklı değil. Üzerinde durduğumuz konu, biz buna cumhurbaşkanlığı yardımcılığı diyemeyiz. Bunu ortak açıklamada görürsünüz diye düşünüyorum. Benim yaptığım bu açıklama istikametinde bir açıklama olacak.

Saadet Partisi lideri olarak sizin de tercihiniz o zaman milletvekili olmak, Meclis’te olmak?

Tabii. Parti genel başkanlarının seçilmişse Meclis’te bulunmasının faydası var.

Peki gelecek toplantıda, bakanlıkların, kurumların nasıl paylaşılacağı gibi detaylar olacak mı?

Şu anda böyle bir şey gündeme gelmedi. Toplantıda da bunun kararının alınacağını düşünmüyorum şahsen. Ama seçimden sonra o konu gündeme getirilir.

Aday şubat ayında açıklanabilir

Adayınızı şubat ayında görür müyüz?

Görürsünüz gibi. Adaylık ancak seçim kararı alındıktan sonra açıklanır. Haziran’ı kimse beklemiyor. Büyük ihtimalle mayıs ayında olabilir. Altılı Masa’da adayın ne zaman açıklanacağı detayına girmedik. Bunun zaruret olduğunu da düşünmüyorum. Konu son zamanlarda gündeme fazla getirildiği için belki de önümüzdeki sene başlarında açıklamak gerekebilir. Ama ille de bunu açıklayacağız, zamanı geldi gibi bir kanaatimiz yok.

Aday belirleme usulünü, yöntemini görüştünüz mü?

Hayır bu konuyu da görüşmedik. Siyasi partilerin kendi kanaatleri olabilir, bunu gündeme getirirler, bu teklifler üzerinde bir müzakere yapılır ve öyle zannediyorum ki neticede bir mutabakat sağlanır. Ben büyük problem olmayacağını düşünüyorum. İsimler üzerinde şimdiye kadar hiç konuşulmadı.

Sadece adayı mı açıklayacaksınız? Liderlerin konumu, Merkez Bankası başkan adayları gibi kritik kurumların başkanı da birlikte açıklanır mı?

Ben bunun taraftarı değilim. -Millet iradesi daha tecelli etmemiş- O detaya girmek mantıkla bağdaşmaz.

Anayasa teklifinizde “Sembolik cumhurbaşkanı” diyorsunuz ama halk tarafından seçilmesi öngörülüyor. Bu biraz çelişkili değil mi?

Bizim derdimiz Cumhurbaşkanının aldığı kararların sorgulanabilmesi. Cumhurbaşkanının yetkileri müzakere edilebilir, yerine göre kısıtlanır ama ne olursa olsun, cumhurbaşkanı tek başına her türlü kararı alma ve uygulama makamında değildir artık. Kimin seçeceği, bu karar alındıktan sonra bana göre tali bir konudur.

Yanın tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Karamollaoğlu’ndan ‘Sistem’ Çıkışı: Değişmeden Hiç Bir Sorun Çözülmez

Haftalık basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan SP Lideri Karamollaoğlu, “Biz yeni bir anlayışla, hürriyeti esas alan, yeni bir Türkiye’yi inşa edeceğimizin arzusundayız. Yeni anayasa teklifimiz sadece 6 siyasi partinin değil, 85 milyonun hassasiyet ve beklentileri dikkate alınarak hazırlanmıştır. Biz yeni bir anlayışla; her koşulda hürriyeti esas alan ve 85 milyonun insan onuruna yaraşır bir şekilde hayat süreceği Türkiye’yi inşa edeceğimizin altını çiziyoruz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin Türkiye’yi getirdiği nokta hepimizin malumudur. Hem toplumsal hem de yapısal anlamda ülkemiz bir çıkmaza sokulmuştur. Devletin esas hedefi vatandaşa hizmet etmektir. Vatandaşı derinden etkileyen bir enflasyon gerçeği var. Halkın çoğunluğunu esir alan bir ekonomik sıkıntı var. Keyfi işleyen bir hukuk sistemi mevcut. Mevcut sitem değişmeden Türkiye’de hiç bir sorun çözülmez.”

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, partisinin genel merkezinde haftalık basın toplantısında gündemdeki konuları değerlendirdi. Karamollaoğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle;

“İktidarın bütçede aslan payını rantiyeciye ayırdığını söyleyen Karamollaoğlu, bu duruma tepki gösterdi. Türkiye’de yaşanan sorunların ancak iktidar değişikliği ile mümkün olduğunu söyleyen Karamollaoğlu, “Mevcut sistem değişmeden, ekonominin düze çıkması da mümkün değildir. Gelin mış gibi yapmış bu iktidarı, hep beraber değiştirelim. Bu değişiklilik hem gereklilik hem de zorunluluk haline gelmiştir.

Biz yeni bir anlayışla, hürriyeti esas alan, yeni bir Türkiye’yi inşa edeceğimizin arzusundayız. Yeni anayasa teklifimiz sadece 6 siyasi partinin değil, 85 milyonun hassasiyet ve beklentileri dikkate alınarak hazırlanmıştır.

Biz yeni bir anlayışla; her koşulda hürriyeti esas alan ve 85 milyonun insan onuruna yaraşır bir şekilde hayat süreceği Türkiye’yi inşa edeceğimizin altını çiziyoruz.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin Türkiye’yi getirdiği nokta hepimizin malumudur. Hem toplumsal hem de yapısal anlamda ülkemiz bir çıkmaza sokulmuştur. Devletin esas hedefi vatandaşa hizmet etmektir. Vatandaşı derinden etkileyen bir enflasyon gerçeği var. Halkın çoğunluğunu esir alan bir ekonomik sıkıntı var. Keyfi işleyen bir hukuk sistemi mevcut. Mevcut sitem değişmeden Türkiye’de hiç bir sorun çözülmez. Sisteme geçildiği zaman dolar 4 lira civarıydı, şu an 19 lira civarında.

Türkiye’de yoksulluk her geçen gün artıyor. Bırakın ev almayı, doğru, düzgün bir evi kiralamak dahi hayal oldu. Türkiye’de temel gıda maddelerini alamaz hale gelen milyonlarca insan var. Devlet hastanelerdeki muayene ve ilaç parasını dahi ödeyemeyecek binlerce insan var. Bütçe bir hükümetin kimliğidir, ekonomik anlayışın aynasıdır. Bu hükümetin bütçe ekonomisi hiç iç acıcı değildir. Faize ayrılan pay 550 milyar lira, aynı bütçede tarıma ayrılan bütçe ise 64 milyar lira. Bu nasıl bir yanlışlıktır.

Yanlışlığı savunmaya devam ediyorlar. Burada çiftçi nerede, tarım nerede, üretici nerede, en önemlisi Nass nerede. Cumhuriyet tarihinde faize en yüksek payı siz verdiniz. Bu bütçede çiftçi yok, asgari ücretli, memur, işçi, emekçi yoktur. Aslan payı bu yılda rantiyeciye, bir mutlu azınlığa ayrılacaktır. Yine en çok faiz lobisi kazanacaktır.”

Erbakan hocamız kim, siz kim?

Türkiye’de şuan devlet müteahhit haline geldi. Şuan ülkede en büyük inşaat devlet eliyle yapılıyor. Devletin sakat tutumundan dolayı ülkede hayvancılık bitme noktasına gelmiştir. Ülkemizde ekilmeyen yüzde 10 civarında arazi var. Devlet buraları ekeceğine gidip, yurtdışından tarım arazisi kiralıyor. Milli görüş anlayışı ile bugün ki iktidarın anlayışı arasında zerre benzerlik yoktur. Konya’ya gittikleri zaman, genelde de Saadet Partimize yönelik algı üretmek için hatırladıkları Erbakan Hocamız kim, siz kim? Bunlar zaman zaman Erbakan hocadan alıntılar yaptıkları için bunu söylüyorum. Merhum Erbakan hocamız ben bunları tanıyorum, ‘bunlar bir leblebi dükkanı dahi’ açamaz demişti. Hocamız haklı çıktı.

Ortadaki problemi dahi idrak etmek istemiyorlar. Bunlar teşhisini koyamadığı hastalıkları, tedavi etmeye çalışıyorlar. Bütçe, bir hükümetin kimliğidir, ekonomi anlayışının aynasıdır. Ne yazık ki, bu iktidarın ve bu sistemin bütçe karnesi de hiç iç açıcı değil. Mevcut sistem değişmeden, ekonominin düze çıkması da mümkün değildir. Gelin mış gibi yapmış bu iktidarı, hep beraber değiştirelim. Bu değişiklilik hem gereklilik hem de zorunluluk haline gelmiştir.”

Paylaşın

Altılı Masa, Anayasa Önerilerini Açıkladı; Vaatler Seçmenin Beklentisini Karşılar Mı?

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti (DP), Gelecek Partisi ve Demokrasi Ve Atılım (DEVA) Partisi’nden oluşan Altılı masa, Şubat ayından bu yana üzerinde çalıştığı Anayasa değişikliği önerisini “Şimdi Demokrasi Zamanı” sloganıyla açıkladı.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçiş vaadi sunan altılı masanın değişiklik önerisine göre seçimin kazanılması halinde partili cumhurbaşkanlığı dönemi kapanacak. 84 maddeden oluşan teklif metninde güçlü meclis, bağımsız yargı ve istikrarlı yürütme vurgusu dikkat çekti. Teklife göre, parti kapatma zorlaştırılırken, hayvan hakları da yeni anayasaya giriyor. Cumhurbaşkanının ise mevcut sistemde olduğu gibi halk tarafından seçilmesi öngörülüyor.

Seçmenin beklentilerini karşılayabilecek mi?

Peki, bu vaatler, seçmenin altılı masadan beklentilerini karşılayabilecek mi? Siyaset bilimcilere göre, adayını açıklamakta geç kalan altılı masanın aynı zamanda somut ekonomik vaatlere odaklanması gerekiyor.

DW Türkçe’den Eray Görgülü’nün sorularını yanıtlayan Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Siyaset Bilimci Dr. Berk Esen, altılı masanın 84 maddede uzlaşıya varmış olmasının demokrasi tarihi açısından büyük önem taşıdığına dikkat çekti.

Ancak Esen, altılı masa ortak hükümet programı konusunda da uyarılarda bulundu. Altılı masanın Şubat ayından beri anayasa çalışması yürüttüğünü hatırlatan Esen, “Dokuz aylık sürede bence altılı masa seçim kazanma ve seçim kazandıktan sonra ülkeyi beraber şekilde yönetebileceğine dair seçmenler nezdinde yeterince bir beklenti yaratamamış durumda” dedi.

“Ortak hükümet programının ilan edilmesi gerekiyor”

Türkiye’nin giderek otoriterleştiğini belirten Esen, “Seçmenin büyük bölümünü çok olumsuz bir şekilde etkileyen ekonomik kriz devam ederken ben seçmenlerin yaklaşık 150 sayfalık bir metni inceleyerek bu teknik maddeler üstünden seçimlerde karar vereceklerini düşünmüyorum” değerlendirmesinde bulundu.

Altılı masanın en geç iki ay içerisinde ortak bir hükümet programı açıklaması gerektiğini de kaydeden Esen, altılı masanın seçimlere birlikte girilip girilmeyeceğini ve ortak adayı netleştirmesi gerektiğinin de altını çizdi.

Anayasa değişiklik teklifinin bu şartlarda anlam kazanacağını kaydeden Esen, “Ama altılı masa, daha acil ve önemli konularda herhangi bir adım atmış durumda değil. Açıkçası seçim kazanmak açısından bu altı partinin sadece bu somut belgenin de ötesine geçecek şekilde bir işbirliğine girebildiklerini de mesajını vermeleri gerekiyor” diye konuştu.

“İktidar, ülkeyi seçim ekonomisine sokacak”

Altılı masanın ocak ayı başına kadar ortak hükümet programı ile ortak adayını açıklamaması halinde seçmeni ikna etmekte zorlanacağını dile getiren Esen, iktidarın da bu süreçte yapacağı hamlelere dikkat çekti. Esen, “İktidarın ülkeyi seçim ekonomisine sokarak seçimleri kazanmak için çok daha somut hamleler atacağını düşünüyorum. O hamleler karşısında da altılı masanın açıkçası hızlı bir şekilde yanıt vermesi açısından acilen bu ortak programın ve tabii ortak adayın artık ortaya çıkması gerekiyor” ifadelerini de kullandı.

“Ekonomik sorunların çözümü iyi anlatılmalı”

Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun da vatandaşın ekonomik sorunları öncelik haline getirdiğini belirterek, “Bugün altılı masa tarafından açıklanan anayasa değişiklikleriyle vatandaşın çok fazla ilgilenmesi doğal olarak kolay değil” dedi.

Vatandaşın altılı masa nezdinde daha çok ekonomiye ilişkin politikalara ve ortak adaya odaklandığını kaydeden Tosun, “Söz konusu anayasa değişikliği, vatandaşın günlük hayatını nasıl etkileyeceği iyi şekilde anlatılırsa o zaman seçmen üzerinde etkili olabilir” diye konuştu.

İyi bir iletişim stratejisiyle bu hedefin başarılması durumunda altılı masaya yönelik desteğin yeniden artabileceğini dile getiren Tosun, “Altılı masanın önceliği, ister ekonomi planı, ister ortak program bağlamında düşünelim. Çok somut, net anlaşılabilir özlü ifadelerle Türkiye’nin ekonomik sorunlarının nasıl aşılabileceğini vatandaşa anlatmak olmalı” ifadesini de kullandı.

Paylaşın