Muğla: Ahmet Gazi Medresesi ve Türbesi

Ahmet Gazi Medresesi ve Türbesi; Muğla’nın Milas İlçesi, Beçin Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür. 

Kapısı üzerindeki kitabeye göre 1375 (H. 777)’de Ahmet Gazi tarafından inşa ettirilen medrese şehrin en sağlam kalmış abidelerinden biridir. 9.10 X 12.50 metre ölçülerinde bir avlunun etrafında sıralanmış on odayı ihtiva eden bu medreseye Gotik mimarisi tarzında yapılmış güneydeki anıtsal kapıdan bir eyvan vasıtasıyla girilir. Kapının tam karşısında Ahmet Gazi’nin üzeri yüksek bir kubbe ile örtülü türbesi vardır.

Türbe, Gotik hatlar ihtiva eden sivri bir kemerle medrese avlusuna açılır. Bu kemerin dış köşelerinde bayrak tutan iki aslan kabartmasından sağdakinin elindeki bayrakta Ahmet Gazi’nin ismi yazılıdır. Kuzeydeki küçük kemerli kapı türbeden medrese dışına geçit verir. Türbenin içinde Ahmet Gazi’nin mezarını taklit eden ikinci mezarın kime ait olduğu kesin olarak tesbit edilememiştir.

Üzeri beşik tonozla örtülü medrese odaları loş ve küçüktür. Her odanın bir ocağı, iki veya üç dolabı vardır. Odaların damı toprakla örtülerek ayazlık haline getirilmiştir. Buraya iki yanlardaki koridorlar ve merdivenlerden çıkılır. Türbenin sağında ve solundaki büyük odaların üzerinde ikinci katta şimdi harap olmuş birer oda vardır. Türbenin kubbesi kiremitle örtülüdür.

Medresenin cephesi, doğu duvarı, batı duvarının cepheden itibaren 6 metresi, avluya bakan iç duvarlar, koridorlar ve kapı içleri kesme küfeki taşı ile kaplanmıştır. Kuzey tarafında batı duvarının yarısı ile medrese odalarında kaplama olmadığı gibi sıva da yoktur. Medrese inşaatının bitiminden sonraki bir tarihte türbenin doğusundaki odanın dış duvarına bitişik olarak, aynısında karşılıklı iki aslan kabartması olan kemerli küçük bir çeşme ilave edilmiştir. Avlunun ortasındaki dört köşe mermer döşeme vaktiyle burada şadırvan olduğunu göstermektedir.

Paylaşın

Muğla: Amintas Kaya Mezarları

Amintas Kaya Mezarları; Muğla’nın Fethiye İlçesi, Kesikkapı Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür. 

Antik kentten günümüze ulaşan en eski kalıntı grubunu kaya mezarları oluşturmaktadır. Bunlardan en önemlisi doğu ante duvarı orta bölümündeki “Hermapios oğlu Amintas yazısı nedeniyle amintas mezarı olarak isimlendirilen kaya mezarıdır. Mezarın cephesi bütünüyle ion tapınak cephesini hatırlatmaktadır.

Bu mezarın doğu yönündeki yamaçta bir grup kaya mezarı daha dikkati çeker. Bunlardan iki tanesi tapınak cephelidir. Bir tanesi tamamlanmadan yarım bırakılmıştır. Modern kentin devşirme malzeme kullanılarak orta çağda inşa edilmiş büyük bir kale kalıntısı bulunmaktadır. Büyük bir bölümü ana kaya üzerine kurulu kalede iskan izlerine pek rastlanmamaktadır. Daha çok savunma amaçlı yapılmış ve kullanılmıştır.

Paylaşın

Muğla: Kaunos Antik Kenti

Kaunos Antik Kenti; Muğla’nın Köyceğiz İlçesi, Ortaca Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür. 

Antik kent Şair ovidius’un anlattığı bir mitolojiye göre; Miletos’un ikiz çocukları olan Kaunos ve Biblis ile birlikte büyürken Biblis ikizini öyle sever ve beğenirmiş ki her an onunla birlikte olmak istermiş.

Bu sevginin doğa dışı olduğunu bilen Biblis aşkını bir mektupla Kaunos’a bildirince bu durumu öfke ve tiksinti ile karşılayan efsanevi kral, ikizin bir daha görmemek için Milet’ten kaçıp Karya ile Likya sınırına gelerek Kaunos kentini kurmuştur.

Strabon “Kent kapatılabilen bir limana ve tersanelere sahiptir”. Diyerek Kaunos’un antik çağdaki konumunu bize açıklamaktadır. Ancak dönemde Anadolu kıyılarında bulunan pek çok liman kenti gibi bugün kaunos’ta kıyıdan hayli içeride kalmıştır.

Antik kente varıldığında ilk dikkat çeken kalıntılar, Kayalara oyulmuş Kral mezarlarıdır. Büyük ve görkemli olanlar cepheden in-antis planlı ion tapınaklarını hatırlatmaktadır.

Büyük İskender’in Anadolu’ya gelmesi sonucu yarım kalmış olan, en doğudaki kaya mezarı bu tür eserlerin yapım aşamasını göstermesi açısından hayli ilginçtir. Kentte dikkati çeken diğer bir alan yukarı akropoldür. Güney yamacı tamamen sarp olan akropolün zirvesinde kulelerle desteklenmiş orta çağdan kalma bir sur duvarı bulunmaktadır.

Paylaşın

Muğla: Yeşilyurt

Yeşilyurt, Muğla’nın Menteşe İlçesine bağlı bir beldedir. Belde, dokumacılığı ile ünlü. M.Ö. 1500 yıllarına kadar uzanan Pisye antik kentinin izlerini taşır.

Hellenleşme döneminde Pisye biçimine bürünen adın aslı, büyük olasılıkla, Luvi Dilinden Pissuwa’dır. Yeşilyurt yakın zamana kadar Pisi Köy, ya da Pisi Köyü diye anılmakta, böylece İlk Çağ kentinin adını Türk Ağzına uydurulmuş biçimiyle yaşatmakta idi. Pisye antik kenti ile ilgili ilk yazılı belge M.Ö. 196 yılına aittir.

Bu belgede Rodoslu general Niagoras ‘ın İdyma ve Kyllandis ‘la birlikte bu yerleşmeyi Makedonya kralı V.Filip’in elinden geri aldığı anlatılır. Pisye Akropolisinin bulunduğu tepe, Yeşilyurt Kasabasının 1,5 km. kadar güneyindedir. Burada bazı temel ve duvar kalıntıları vardır.

Ayrıca kasabanın kuzeyinde 2km. kadar uzağında bulunan, geliş yolunuzun eteğinden dolandığı tepecik üzerinde, halkın Aslanlı dediği yer, toprak çanak, çömlek kırıntısı ile doludur. Hatta tek tük İlk çağ yapılarından kalma işlenmiş taşlar görülmektedir. Burada belki de İlkçağ kentinin bir dış mahallesi vardı.

Kasaba içinde, hatta eski yapılarda, cami duvarı gibi olağan yerlerde, İlkçağ kenti yapılarından devşirme parçalara pek az da olsa rastlanılmaktadır. Beldede 200-250 yıldır ipek böcekçiliği ve ipek el dokumacılığı yapılıyor. Unutulmaya yüz tutan dokuma kumaşlar son on yıldır Muğla Valiliğince kurulan Muğla El sanatları Limited Şirketi (MELSA) tarafından satışa sunuluyor.

Yöreye ait bu kumaşlarda, pamuk ipliği, koyun yünü, hazır yün ve saf ipek ham madde olarak kullanıldığından çok sağlıklı. Isı geçirgenliği az olduğu için yaz kış tercih ediliyor, bu kumaştan yapılan giysiler. Yöre halkı ipekli kumaş için ipeği, yünlüler için de yünü kendileri elde ediyor. Yöreye ait dokuma kumaş, giysi v.b. eşyaları beldeden satın alınabileceği gibi Muğla merkezindeki dükkanlardan ve üretimin yapıldığı İl Özel İdare Müdürlüğüne bağlı MELSA Ltd. Şti’nin İl Özel İdare Binasının altındaki satış yerinden de alınabilir.

Paylaşın

Muğla: Stratonikeia Antik Kenti

Stratonikeia Antik Kenti; Muğla’nın Yatağan İlçesi’nin 6-7 km. batısındaki Eskihisar Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım sağlanmaktadır.

Kent, İ.Ö. 3. yüzyılda kurulmuştur. Suriye Kralı I. Seleukos eşi Stratonike’yi oğlu Antiokhos’a verdi. Antiokhos da önce üvey annesi sonra eşi olan Stratonike adına kent kurdu. Gezgin ve yazar Strabon’a göre kent, çok güzel yapılarla donatılmıştı. Yapılan kazılarda ele geçirilen sikkelerden, Stratonikeia sikkelerinin Rhodos’tan bağımsızlığını kazandığı İ.Ö. 167’den itibaren basılmaya başlandığı ve Gallienus (İ.S.253-268) zamanına kadar devam ettiği anlaşılıyor.

Kentin akropolü güneydeki dağın tepesindedir. Bu tepenin çevresi bir surla çevrilmiştir. Kuzeyinde, yamaç üzerindeki bir teras üzerinde şimdiki karayolunun hemen altındaki, bir yazıtta imparator için yapılmış küçük bir tapınağın kalıntıları göze çarpar. Bunun aşağısında da büyük bir tiyatro vardır. Burada cavea, merdivenlerle 9 cuneusa bölünmüştür ve tek diazoma vardır. Sahne binasının kalıntıları, yapılan kazılarda büyük ölçüde ortaya çıkarılmıştır. Antik kent üzerinde günümüzde terkedilmiş Eskihisar Köyü bulunmaktadır.

Kent surlarla çevrilmiş olup, bugün kent surlarının yalnızca önemsiz uzantıları görülmektedir. Yerleşim alanının kuzeydoğu köşesinde, büyük kesme taşlar ile kireç harçtan örülmüş güçlü bir kalenin yıkıntıları vardır. Yapı, büyük kesme taşlar ile kireçli harçtan örülmüştür. Yapının onarım gördüğü diğer yapılardan alınma yazıtlı taşlar ve sütun gövdelerinden anlaşılmaktadır. Kentin kuzey kenarındaki ana giriş kapısı büyük bloklardan oluşmaktadır. Geniş ve ince taş duvarcılığı ile örülmüştür.

Bu kapının üzerinde kemer olduğu kalıntılardan anlaşılmaktadır. Kapı iki girişlidir. İki kapı girişi arasında bir nymphaion vardır. Kapıdan sonra sütunlu bir alanın ve yolun varlığı görülmektedir. Kentin tam ortasında, en çok göze çarpan yapısı, kent meclisinin toplandığı bouleuterion bulunmaktadır. Bouleuterion tiyatro benzeri küçük bir yapıdır. Bu yapının hemen batısındaki tek başına duran kapı bu alanın giriş kapısıdır. Bunun Serapis Tapınağı olduğu ileri sürülmüştür; ancak kazılarda bulunan yazıtlar bu görüşün yanlış olduğunu göstermiştir.

Bouleuterionun kuzeye bakan dış duvarında Diocletianus’un fiyat listesi ve bunun uygulanmasına ilişkin giriş kısmı Latince yazılmıştır. Bu yapının alttaki oturma sıraları korunmuştur. Kentin batısında, Antik Yunan ve Roma’da gençlerin düşünsel ve bedensel yönden eğitildikleri, öğrenim gördükleri, spor etkinliklerinde bulundukları gymnasion denilen yapı bulunmaktadır. Kente giriş kapısının önündeki kutsal yolun kenarında oda mezarlar yer almaktadır. Giriş kapısından başlayan kutsal yol nekropolden geçmekte ve Lagina’daki Hekate kutsal alanına ulaşmaktadır. Söz konusu nekropol sahası günümüzde kömür ocakları havzası altında kalarak yok olmuştur.

Paylaşın

Muğla: Gemile (Aya Nikola) Adası

Gemile Adası; Muğla ‘nın Fethiye İlçesi, Uzunyurt Mahallesi sınırları içinde yer almaktadır. Adaya, şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım sağlanmaktadır.

Ortaçağda Smybola olarak bilinen Ölüdeniz havzası içinde yer alan Gemile veya Aya Nikola adası M.S. 5. yüzyıldan itibaren bilhassa dinsel içerikli yerleşimlerin oluşması ile önemli bir konuma gelmiştir. Avrupa ve Doğu Akdeniz ülkelerinin ticaret ve seyahat gemilerinin uğrak yeri haline gelerek bir hac merkezi olmuştur.

Birçok kilise ve Şapel yanında din eğitimi veren okullar da açılmıştır. Adanın ismiyle ilgili bazı rivayetler vardır. Örneğin; adanın en yüksek noktasındaki kilisenin Aziz Nikolas’a ithaf edildiği ortaçağ dönemine ait bir denizcilik rehberinde rastlandığı bilinmektedir. Ancak bu Nikolas’ın Dermede doğduğu sanılan ve Noel baba olarak bilinen St. Nikolas olduğu konusunda mevcut bazı bilgilerin henüz doğruluğu veya reddi hala kesinlik kazanmamıştır.

1990 yılından bu yana bir yapılan yüzey araştırmalarında ada ve çevresinde 11 kilise tespit edilmiştir. Bunlardan 4’ü Gemiler, 1’i Karacaören Adasında diğerleri ise Ölüdeniz ve Karacaören Koyu civarındadır. Gemile adası çevresi, Hristiyanlık alemi için çok önemli bir merkez olarak görülmektedir. Adada dini yapıların dışında çalışan ve yaşayan insanların barınakları olan evlerde bulunmaktadır. Adanın kayalık olması nedeniyle kilise ve evlerin temelleri kaya içine oyularak yerleştirilmiştir.

Paylaşın

Muğla: Beçin Kalesi

Beçin Kalesi; Muğla’nın Milas İlçesi, Beçin Beldesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Kaleye, şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım sağlanmaktadır.

Beçin Kalesi Milas Ovası’nın kenarında, ovadan 200 metre yükseklikte, düz bir platonun üzerine kurulmuştur. Kalenin kuzeyindeki dik yamacın üzerinde ve eteklerinde rastlanan kalıntılar, Antik Dönem’de bu alanın nekropol olarak kullanıldığını, Milas Müzesi’nin yaptığı kurtarma kazılarında ele geçen Geometrik Dönem ve Helenistik Dönem’e ait mezarlardan bilinmektedir.

2007 yılında kalenin kuzeyinde bayrak dikilmesi için açılan çukurda Eski Tunç Dönemi’ne ait bir çocuk mezarı ele geçmiştir. Mezar hediyesi ve toprak içindeki küçük buluntular bize burasının MÖ 3000’lerde kullanıldığını kanıtlamaktadır. Bunun yanında kalenin doğusunda, Helenistik Dönem’e tarihlenen (MÖ IV. yüzyıl) temel kalıntısı ile surların güneydoğu köşesinde de bir tapınak kalıntısı bulunmaktadır.

Şehrin ismi Orta Çağ İtalyan kaynaklarında “Pezona”, “Türk ve İslam metinlerinde “Barçın”, daha yenilerde ise “Peçin” olarak geçer. Bugünkü telaffuzu Beçin şeklindedir. 17’nci yüzyılda Evliya Çelebi’nin ziyaretinde Beçin, kale içinde 20 evden ibaret Milas’a bağlı bir nahiye idi. Hapishane olarak kullanılan kalesinde muhafız olarak bir dizdar ile 20 nefer vardır. Kalenin girişini büyük bir kule ve kısmen yıkılmış arka arkaya iki duvar müdafaa eder. Evliya Çelebi burada şimdi toprakla dolmuş olan 10 kulaç derinliğinde bir hendek ile bu hendeğin üzerinde zemberekli bir köprü görmüştür. Kalenin batısındaki mağaralara inen gizli merdiven de bugün tıkanmış haldedir.

XIII. yüzyıl sonlarına doğru Menteşe Beyleri’nin eline geçen Beçin kenti, bu tarihte, muhtemelen küçük bir yerleşim yeriydi. Bugün kent örenleri içinde yer alan Bizans Şapeli’nin küçük boyutları bu konuyu desteklemektedir. Nitekim 1330’lu yıllarda kenti ziyaret eden ünlü Arap gezgini İbn Batuta, Beçin’in “yeni kurulmuş, yeni binaları ve mescitleri olan bir kent” olduğunu söylemektedir. Bölgeyi ele geçiren Menteşoğulları başlangıçta Milas’ı başkent yapmıştır, ancak 14’ncü yüzyılın başlarında savunması daha kolay olduğu için hükümet merkezini Beçin’e taşımıştır. Beçin, Tacettin Ahmet Gazi’nin Hükümdarlığı olarak kalmıştır. Bu kişinin 1391’de ölümünden sonra yöre, Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı topraklarına katılınca hükümet merkezi Balat’a (Milet) taşınmıştır.

Kentte günümüze ulaşan yapı kalıntıları Milas Ovası’na bakan iç kalede, surlarla çevrili dış kalede, surların dışında güneydeki Kepez ve Siğmen mevkilerinde yoğunlaşmaktadır. Ören yerindeki yapı kalıntılarının büyük çoğunluğunun Türk Dönemi’ne ait olması, kentin Türkler zamanında hızlı bir gelişme gösterdiğini kanıtlamaktadır. Nüfusu hızla artan ve gelişen kent, çoğu XIV. yüzyıla tarihlenen çeşitli yapılarla donatılmıştır.

Paylaşın

Muğla: Herakleia Antik Kenti

Herakleia Antik Kenti; Muğla’nın Milas İlçesi, Kapıkırı Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım sağlanmaktadır.

Kent, Antik Çağ’da Ege Denizi’nin bir uzantısı olan Latmos Körfezi’ne sahipti. Ancak Menderes Nehri’nin getirdiği alüvyonlarla dolması sonucu körfez bu günkü Bafa Gölü’ne dönüşmüştür. Kent, coğrafi olarak İonya ile Karya sınırında hatta İonya bölgesinde yer almasına rağmen karekter ve tarihi geçmişiyle tipik bir Karya şehri olarak kabul görmüştür.

Kent, adını ünlü mitoloji kahramanı Herakles’ten almıştır. MÖ 8’nci yüzyılda adı Latmos iken, Persler zamanında Karia Satrabı Mausolos’un eline geçmiştir. İskender’in Asya seferi sonucu İskender İmparatorluğu’nun, daha sonra Seleukoslar’ın egemenliğine bağlanmıştır. MÖ 1’nci yüzyılda denizle ilişkisinin kesilmesi üzerine eski önemini kaybeden Herakleia, ulaşımdaki güçlük nedeniyle Hrıstiyan keşişlerin gizlenme yeri olmuştur. Çok engebeli ve kayalık bir arazi üzerine kurulan antik kentin etrafı 65 kule ile takviye edilen 6.5 kilometre uzunluğunda sur ile çevrilmiştir.

Düzgün dikdörtgen ve kare taş işçiliği gösteren sur duvarları Hellenistik Dönem’de yapılmıştır. Hippodamos şehir planına göre iskan edilen Herakleia, birbirini dik kesen ızgara biçimli parsel ve sokak planının iyi uygulandığı örneklerinden biridir. Limanın arkasında uzanan kayalık arazi üzerinde yer alan Athena Tapınağı kentin en iyi korunmuş yapılarından biridir. Templum in Antis tarzında, iki sütunlu Hellenistik Çağ yapısıdır. Athena Tapınağı’nın doğusunda yer alan agora iki katlı olup, günümüzde birinci katı ayakta kalmıştır.

Athena Tapınağı’nın hemen doğusundaki Agora şehrin merkezinde yer alır. Helenistik dönemde inşa edilen Agora’nın, güney tarafı iki katlı olup, birinci kat duvarları ve dükkanları sağlam olarak günümüze ulaşabilmiştir. Etrafında ise hala yer yer izlenebilen galerilerle çevrili olduğu anlaşılmaktadır. Kentin kuzeydoğu çevre duvarları oldukça iyi durumdadır.

Tiyatro kentin kuzey doğusunda yer alır. Skene binasına ait duvarlar ile birinci caveaya ait oturma sıraları görülebilir. Kentin sahiline ve adalara giden yolun kenarında yer alan Endymion Kutsal Alanı’nın apsidal cellası ve pronaosu görülebilir. Mitolojiye göre Ay Tanrıçası Selene, Latmos dağlarında çobanlık yapan güzel delikanlı Endymion’a aşık olur ve onu ebedi uykuya mahkum eder. Bu çilehanelerin tavanlarını ve duvarlarını süsleyen freskler İsa’nın hayatını, Meryem’i ve Azizler’i tasvir eder.

Herakleia Antik Kenti’nde Alman Anneliese PESCHLOW tarafından yapılmakta olan yüzey araştırmasına her yıl devam edilmektedir. 1991’den itibaren, dağın, Herakleia antik kentinin sınırları içinde kalan bölümündeki yerleşmelerin incelenmesine yönelik çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda, zirvede çok eski bir yağmur ve kaya kültünün varlığı da göz önünde bulundurularak, belirli bir hedef doğrultusunda tarihöncesi dönemlere ait kalıntılar araştırılmıştır. İlk kaya resimlerinin 1994 yılında bulunduğu Latmos’ta bugün 170 kaya resmi bilinmektedir.

Paylaşın

Muğla: Bodrum Kalesi

Bodrum Kalesi; Muğla’nın Bodrum İlçesi, Çarşı Mahallesi, Kale Caddesi üzerinde yer almaktadır. Kaleye, şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım sağlanmaktadır.

Bodrum Kalesi iki liman arasında kayalık bir alan üzerinde kurulmuştur. Antik Çağ’da önce ada olan bu alan sonraları kente bağlanarak yarımada durumuna gelmiştir. 1406-1523 yılları arasında inşa edilen St. Jean Şövalyeleri’nin kalesi, kare planlı, 180 x 185 metre ölçülerindedir. İç kale içinde değişik ülke adları verilmiş kuleler bulunmaktadır. En yüksek kule deniz seviyesinden 47,50 metre yükseklikte olan Fransız Kulesi’dir. Diğer kuleler İtalyan Kulesi, Alman Kulesi, Yılanlı Kule ve İngiliz Kulesi’dir.

Kalenin doğu duvarı dışında kalan bölümleri çift beden duvarları olarak takviye edilmiştir. İç kaleye 7 kapı geçilerek ulaşılır. Kapılar üzerinde armalar bulunmaktadır. Armalar üzerinde haçlar, düz veya yatay bantlar, ejder ve aslan figürleri bulunmaktadır. İç kalede Sapelin alti dahil olmak üzere 14 sarnıç vardır. Kale korugani, çiftli duvarlar arası su hendeği, asma köprü, kontrol kulesi, II. Mahmut tuğrası kalenin göze çarpan yerlerindendir.

Bodrum Kalesi, 19’uncu yüzyıl sonunda kalenin hapishane olarak kullanıldığı dönemde bir hamam yapısı ile Osmanlı niteliği kazanmıştır. Kale bugün Sualtı Arkeoloji Müzesi olarak kullanılmaktadır. Müze koleksiyonlarında bulunan eserler Türk hamamı, Amphora sergilemesi, Doğu Roma Gemisi, Cam Salonu, Cam Batığı, Sikke ve Mücevherat Salonu, Karyalı Prenses Salonu, İngiliz Kulesi, İşkence ve Katliam Odaları ve Alman Kulesi’nde sergilenmektedir. Ayrıca, 33.5 dönüm genişliğindeki bir arazi üzerine kurulmuş olan kalede açık mekanlarda da eser sergilenmektedir. Müze 1995 yılında Avrupa’da Yılın Müzesi Yarışması’nda “Özel Övgü” ödülünü almıştır.

Paylaşın

Muğla: Ölüdeniz-Kıdrak Tabiat Parkı

Ölüdeniz-Kıdrak Tabiat Parkı; Muğla’nın Fethiye İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Tabiat Parkı, 25 hektarlık alana sahiptir.

Tabiat Parkı’nın florasında; Kızılçam, Mersin, Pırnal Meşesi, Zambak, Siklamen, Papatya, Gelincik, Geven yer almaktadır.

Tabiat Parkı ve çevresi; Keklik, Kırlangıç, Ağaçkakan, Sığırcık, Ağaç Serçesi, Atmaca, Şahin, Baykuş, Karga, Yaban Domuzu, Tilki, Tavşan barındırmaktadır.

Ölüdeniz-Kıdrak Tabiat Parkı, günübirlik piknik ve yüzme faaliyetleri ile doğa yürüyüşüne uygundur.

Paylaşın